25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Büyüklere Şevket Çorbacıoğlu: ‘‘Küçüklere ceee; büyüklere ibdaceee!’’ BUGÜNKÜ anayasayı 12 Eylül askeri cuntası yaptı. Bugünkü anayasada, Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu yazdığına bakmayın. Bu anayasa yapılırken Türkiye’de demokrasi yoktu ve işkencenin bini bir paraydı; laiklik ayaklar altına alınmış ve sözüm ona mücadele edilen şeiratçılara aslında kol kanat gerilmişti; sosyal bir hukuk devleti ilkesi ise Orgeneral Kenan Evren’in iki dudağının arasına sıkışıp kalmıştı. Amerika’nın ilgisi ve bilgisiyle darbeyi yapan Kenan Evren ve arkadaşlarının iki temel düşüncesi vardı; toplumu politikadan uzaklaştırmak yani depolitize etmek ve halkın yeri geldiğinde ırkçılığa varan milliyetçilik duyguları ile dini duygularını kullanmak, yani Türk İslam Sentezi’ni yürürlüğe koymak. Sovyetler Birliği henüz yıkılmadığı için Ya ğ m u r E k i m Halk, Başbakan’a öfkeliymiş... “Sandığa kadar sabretsinler!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM TMO’ya yeni açılım: Tayyip Mahsulleri Ofisi! Aranıyor Anıl Öçal: ‘‘Lübnan’a Arapça bilen, imam hatip lisesi mezunu asker adayları aranıyor desem; başvuran olur mu?’’ Ahmet Önen: ‘‘Şehitlere saygısı olmayanın, gözyaşı dökmeye hakkı yoktur!’’ Saygısız Kaçak Amerika’nın ‘‘Yeşil Kuşak Projesi’’ de bu sentezin üstüne tam oturuyordu. Politikadan soğutulmuş bir toplum ve Türkİslam Sentezi modeli 12 Eylül’ün eseri olarak doğdu, büyüdü. Evren’in devrettiği iktidarı yine Amerika’nın desteği ile Turgut Özal devraldı. Özal, depolitizasyon ve Türkİslam Sentezi’ne ‘‘liberalizm’’i ekledi; Evren’in misyonunu sürdürdü. Fakat Turgut Özal, Kenan Evren’den birkaç adım daha fazla attı; ayrılıkçı terör boy verdi; devletin gelenekleri yozlaştırıldı. Bugün 12 Eylül. Askeri darbenin üstünden 26 yıl geçti. Darbe sırasında ilkokul çağında olan çocuklar bugün 40’ına merdiven dayadı; birçoğu kendi O gün bugün çocuklarını yetiştiriyorlar. Yeni bir kuşak geliyor. Anneler, babalar ve çocuklar. Bugünün çocukları için 12 Eylül darbesi bir ‘‘tarih’’ gibi tozlu sayfalarda duruyor, Oysa o gün Amerika’nın ‘‘Yeşil Kuşak Projesi’’ vardı; bugün ‘‘Ilımlı İslam Projesi’’ var. O gün Amerika Kenan Evren’i ve Turgut Özal’ı destekliyordu; bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında duruyor. Amerika o gün Usame bin Ladin’i yetiştiriyordu; bugün Fethullah’ı tedavi üstüne tedavi ediyor. O gün. Bugün. Anayasasında demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti yazdığına bakmayın; Türkiye 12 Eylül’ü aşabilmiş değil. Adnan Hoca TÜBİTAK’a Başkan Olur mu? Değerli okurlarım, biliyorsunuz bizlere çeşitli yayınevleri birçok kitap yollar. Biz de yerimiz oranında ender de olsa arada söz ederiz. Ama bir hafta önce evime yollanan, ‘‘Harun Yahya’’ müstear ismini kullanan ‘Adnan Hoca’nın kaleme aldığı, ‘‘Yaratılış Atlası’’ isimli kırmızı sert kapaklı kitap öyle bir eser ki, bundan söz etmemek mesleğe ihanet sayılır. 780 sayfalık lüks kuşe kâğıda renkli yayın, inanılmaz kalitesiyle tüm yayıncılara parmak ısırtabilir. Tabii insanoğlu ve evrim teorisi arasında somut ilişkiler ağı bulunduğunu sanan bilim adamları da sinirlerinden demir çelik ısırmaya kalkabilirler. Çünkü bu yayın herhalde onların görüşlerini toptan çöpe atabilecek çapta! İki ciltlik otobiyografimin tanıtım ilanında ‘‘Böyle bir kitap ne görüldü, ne duyuldu’’ cümleleri yer alıyordu. Emin olun, işte bu kitap bambaşka bir alanda olmasına karşın bence bu tanımı daha da fazla hak ediyor. İçinde renkli belki 3000 fotoğraf var, sayamadım! Yazar alabalıktan güve sineğine, yılanbalığından kurbağalara kadar binbir çeşit canlıyı köküne kadar etüt ederek ortaya bu ansiklopedimsi yayını çıkarmış. Ama, inanın bu dev kitap bile esasında hiçbir şey, çünkü kitabın başlarında şu bilgiler duruma açıklık getiriyor. ‘‘Harun Yahya’nın eserleri yaklaşık 30.000 resmin yer aldığı toplam 45.000 sayfalık bir külliyattır ve 57 dile çevrilmiştir.’’ Brezilya’dan Endonezya’ya, Bosna’dan Malezya’ya, Sırpça, Uygurca, İsveççe ve Kishwali(ce), Hausa(ca) gibi en olmadık dillere bile aktarılan bu kitaplar arasında neler yok ki! Çocuklara, büyüklere, din, iman, bilim, siyaset, Atatürk ve daha birçok konu hakkında sayısız eser! Saymakla bitmez. Bu kadar da değil! Ses kasetleri, VCD’ler, VHS’ler, hepsini sayamadım kaç dilde! ??? Bu bilim adamımız, Vakit gazetesindeki köşe fotoğraflarında da elinde kalem, yazdıkça yazıyor... Emin olun, bu sonbahar 20. kitabım çıkacak diye kendimi artık adamdan sayamıyorum. Adnan Hoca’nın ‘‘yaklaşık’’ (onlar bile sayamamış) 250 eseri varmış. Ortada rakipsiz ve olağanüstü bir durum var. Tarih böyle komple bir bilim, ilim, irfan ve medeniyet adamı görmemiştir. Lütfen yanılıyorsam, bana artık ‘‘mütevazılığı’’ bırakıp gerçek adını kullanan Adnan Oktar’a rakip olabilecek dünyada tek bir profesör gösterebilir misiniz? Milyonlarca dolara mal olan ve böylesine hedeflerine kilitli bir ilim ve irfan grubu gördünüz mü hiç? Düşünün, geçen nisan ayında bilim dünyası iki buluşla çalkalanmıştı. ‘‘Evrimin kayıp halkası bulundu’’ ve ‘‘Evrime moleküler temelde doğrulama’’ olarak özetlenen bu çıkışların hemen ardından Adnan Hoca yanıtlarını sıralayıvermişti! Lütfen her iki tarafın savları neydi diye bana sormayın. Nereden anlarım? Bakmayın öyle romanım Kemik’te bilgisayar çipi ve hücre evliliği konusunda o kadar derin atıp tutmama, altı üstü bir roman işte! Halbuki Adnan Hoca bilim konuşuyor! Şimdi bakın ben bir türlü inananıyorum anlattıklarına, emin olun. Ama ne işe yarar ki! Ben bu koca kitaplara, hatta koca ‘‘kütüphanelere’’ yanıt verebilir miyim? Aslında hayret bir şey! Çünkü Adnan Hoca uzaktan meslektaşım gibi, Mimar Sinan Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar, sonra İstanbul Üniversitesi’nde felsefe okumuş, sonra da Allah ‘‘Yürü ya kulum’’ demiş ki, birden ilham gelmiş, her türlü bilimsel eseri, dur durak bilmeden ortaya çıkarmaya başlamış. ??? O kadar korkunç bir basın var ki ortada! Mesela geçen yıl Vatan gazetesi kalkmış ondan ‘‘adını kokain ve seksle duyuran din âlimi’’ diye söz etmiş! Hiç olacak şey mi bu? Yok seks tuzağı yapmış, yok deli raporu almış, yok kendini ‘‘mehdi’’ ilan etmiş! Herhalde tekzip yollamıştır bu saçma iddialara. Şaşarım akıllarına, 250 kitap yazan bir saygın ve dünyaca meşhur âlim nasıl deli olur? Üstelik Vakit’te çıkan haberlere göre evrimcilere karşı en büyük etkiyi ‘‘Harun Yahya’’ yapmış. Koskoca dünyada Darwinizmi çökerten çalışmaları da onun vakfı üstlenmiş! Zaten Yahya’nın geçen yıl bir bilimsel makalesinde açıkladığı gibi ahlaki çöküntünün sebebi dinsizlikmiş. İnsanların barış içinde yaşamasını engelleyen de şeytanmış... Şimdi bütün bunları niye yazıyorum? Herhalde Sayın Başbakan’ın böylesine başarılı ve olağanüstü bir dehayı pas geçmesi mümkün değil. Kendileri İstanbul Belediye Başkanı oldukları günlerden yakın tanırlar Adnan Hoca’yı. Şimdi Allah rızası için söyleyin, bu çapta bir bilim adamı TÜBİTAK’ın başına gelmeyecek de ben mi geleceğim? Sayın Başbakan zaten bildiğiniz gibi dini konulara son derece eğilimli ve öyle tesadüfler oluyor ki, bürokraside hep eşi çarşaflı değerli insanlar her önemli göreve atanıyor. Şimdi, Adnan Hoca’nın da illa başörtülü eş mi alması gerek TÜBİTAK Başkanı olabilmesi için? Sayın Erdoğan’ın zaten TÜBİTAK için çıkarmak istediği yasalardan, oraya da el atmak için çok çaba harcadığını biliyoruz. Bizden kendisine ve bakanlar kuruluna hatırlatması... email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Bursa’da senfoni orkestrasına darbe AKP’Lİ belediyelerin, çağdaşlığa darbe vurmak için ne zaman, nerede, ne yapacaklarını kestirmek çok güç. Son icraat Bursa’dan geldi. AKP’li Hikmet Şahin’in başkanlığındaki Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın Kültür Park içindeki Hikmet Şimşek Prova Salonu’nu yıktı. Hem de salonun içinde enstrümanlar bulunurken; dozerlerini sürdürerek. Diyeceksiniz ki belediye Kültür Park’ta düzenleme yapıyor onun için prova salonunu kaldırmak istemiştir. Hayır, kaldırmak istediği senfoni orkestrası! Çünkü belediyenin Mehteran Topluluğu’nun prova salonuna el sürülmüyor; belediye bandosunun binasına dokunulmuyor; lokantalara ellenmiyor. Derme çatma büfeler gibi Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın Hikmet Şimşek Prova Salonu yıkılıyor. Salon ilk darbeyi alınca sanatçılar koşup geliyor; binada enstrümanları olduğunu söyleyip yıkım şefinden izin istiyor. Şef, lütuf gösterip, ‘‘Biz de zaten uyarı atışı yapmıştık, hemen binayı boşaltın’’ diyor. Sanatçılar, dışarı çıkarttıkları enstrümanlarını korumak için sabaha kadar parkta nöbet tutuyor. Tabii ki Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı da arıyorlar; Ankara, ‘‘belediye ile iyi geçinmeleri öğüdü’’nü veriyor. Neysi ki Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, yurtdışında olduğu halde sanatçılara sahip çıkıyor. Hamza Saykan: ‘‘Başbakan’ı protesto gösterileri artıyor. Bu nedenle, Deniz Baykal solu toparlayıp iktidar olmaktan kaçıyor olmasın?’’ Koordinatör Akif Kökçe: ‘‘PKK’ye koordinatör atandı. Bu kafayla gidersek yakında İmralı’ya canı sıkılmasın diye animatör bile atanır!” Değişim CEZMİ DOĞANER* İnsan doğduğu günden itibaren gelişimi, değişimi, öğrenme sürecini ve diğer insanlarla iletişimi yaşamaktadır. Evrende değişmeyen hiçbir şey gelişemez... Suyun donması, buharlaşması; ağaçların çiçek açması; arının çiçeklerden bal yapması; değişimin nasıl gelişip yaşandığının açık ve net örnekleridir. Doğa değişime uyum sağlıyor. İnsanlar dünyanın durağan olduğunu veya olması gerektiğini düşünerek yaşıyor. Günümüzde hızlı ve sürekli gelişen bilim ve teknoloji insan yaşamının düzeyini yükseltmekte ve değiştirmektedir. Teknolojik devrim dünyayı bir hayalet gibi sardı. Değişimin meydan okumasıyla kuşatılmış durumdayız. Günümüzde yaşanan hızlı gelişmenin itici güçlerinden en önemlisi eğitim alanında yaşananlardır. Bundan 15 yıl önce beş yaşında bir çocuk bilgisayar kullanamazdı. Bilişim teknolojisinin gelişmesi insanlara yeni ufuklar açtı. İletişim, internet, elektronik ticaret, genetik bilim alanında her yıl yeni bir devrim oluyor. Bu değişim insana yeni yaşam olanakları sunuyor. İnsan geleceğini belirleyen değişim güçleri sınır tanımıyor, hiçbir kişiye ya da ülkeye bağlı kalıp beklemiyor. Son on, on beş yılımıza dönüp baktığımızda, dinamik bir değişim sürecinde olduğumuzu rahatlıkla görebiliriz. Çevremiz, kurumlar, kuruluşlar, toplum değişmektedir. Değişim insanın kendini yeniden eğitmesi demektir. Değişimin insanlar üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri var. Değişim, yeniliklere kuçak açmak, özgür düşünmektir. Heraklit ‘‘Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz’’ diyor. Nehir akıp gidiyor, nehir değişiyor. Nehir aynı nehir değil... Heraklit, yaşamın sürekli değişim içinde olduğunu belirtiyor. Doğada aynı şeyin sürekli yenilendiğini görürüz. Yaşam bir çabadır, sürekli bir uğraştır. Ve çabanın olmadığı yerde yaşam yoktur, yalnız ölüm vardır. Bob Dylan diyor ki, ‘‘Doğumla meşgul olmayan, ölümle meşguldür’’. Çaba olmayan yerde yaşam olamaz ve değişimin olmadığı yerde de çaba olamaz. Çabanın özü değişimdir. Gelişim değişimi doğurur. Değişimin olmadığı yerde yok olmak ve ölmek vardır. ??? Değişim eğilimlerine dikkat ettiğimizde, gelecekte değişim sürecinin daha hızlı olacağı görülebilir. Kişi ve kurumlar olumlu yönde kendilerini yenileyip değişime sağlıklı uyum sağlamaları gerekir. Her değişim yeni bir yetenek gerektirir. Değişim süresince tahmin çok önemlidir. Tahmin karşılaşılan belirsizlikleri azaltmak için yapılır. Örneğin: Araba yarışlarını gözümüzün önüne getirelim. Saatte 300350 km. hızla birbirini takip eden arabaları düşünelim. Kaza durumunda sürücü, anında yaşamsal kararlar vermek zorundadır. Önünde arabalar çarpışırsa, yanan enkazdan kurtulmak için hangi yöne gideceğine anında karar verirler. Deneyimli sürücüler tam kazanın başladığı noktaya doğru giderler. Kaza yerine ulaştıklarında enkazın orada kalma olasılığının çok az olduğunu bilirler. Kazanın olduğu yere doğru gitme kuralına uymak cesaret ister. Ancak bu cesaret gösterilebilinirse, olumlu değişim ve gelişim gerçekleşebilir. Sokrates ‘‘Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan, önce kendinden başlamalı’’ demiş. Bizi değiştirecek yol zor olan yoldur. Zora talip olan, değişime kolaylıkla ulaşır. ??? Stanford Üniversitesi’nden araştırmacılar dünyanın en uzun yaşayan ve büyüyerek başarılı olan 18 şirketi üzerinde yaptıkları araştırmalarında şirketler, ‘‘rakipleri nasıl altederim’’ diye sormazlar. ‘‘Nasıl kendimi aşarım’’ diye sorarlar. ‘‘Rekabete değil, kendi kapasitelerine odaklaşmaları onları piyasanın lideri haline getirmiştir’’ sonucuna ulaşmışlardır. Toplumsal ve bireysel yaşamda başarılı ve mutlu olmanın yolu değişime olumlu yönde uyum sağlamaktır. Değişim ve gelişim yeni olanaklara kaynaklık eder. Her değişim yeni arayışları getirir. Her ‘‘buluş’’ yeni arayışlara yol açar. Doğumdan ölüme kadar yaşam bir çaba ve öğrenme sürecidir. İnsan, yaşamı boyunca kendini geliştirir, yeni deneyim ve birikimler edinir. Bu süreç, gelişim, değişim için çabadır. Sonuç olarak içinde yaşadığımız dünya sürekli değişim içindedir. Yeni biçimlere, yeni özlere doğru akış; günümüzün belirleyici özelliği değil, doğanın temel yasal kuralıdır. Değişimin doğa içinde var olan kurumlara ve ideolojilere yansımaması olanaksızdır. Kurumlar ve ideolojiler kendilerini bu değişim doğrultusunda yenileyecekler ya da bu dünyada işlevlerini tamamlayıp yok olacaklardır. (*) Öğretim üyesiHollanda ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tüysü yap1 raklı ve keskin kokulu bir süs 2 bitkisi. 2/ Trabzon’un Akça 3 abat ilçesinde 4 bir göl... Oyun 5 da kazanılan her parti. 3/ 6 Praseodim ele 7 mentinin simgesi... Gebeliği 8 önlemek için 9 dölyatağı içine 1 2 3 4 5 6 7 8 9 konulan sarmal biçiminde araç. 4/ Süs taşı 1 P O L A R O İ T olarak kullanılan mor 2 O L A N A K Ü S renkte bir tür kuvars. 5/ 3 R E M İ L A R İ Birine dokunsun diye 4 T B L E K E N söylenen söz... Küçük 5 A M E R İ K A A ve tatlı bir elma cinsi. 6 L A R A E D E R 6/ Haberci... Eski Mıİ T F A E D İ sır’da tanrıların kralı 7 8 E L İ T İ M A T sayılan tanrı. 7/ Coşkun, esinle dolu... Dört 9 K E S T İ R İ M Halife’nin sonuncusu. 8/ Kâfi gelmeyen... Takımlar grubu, küme... Nişan. 9/ Bir müzik parçasının hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren aygıt. SATILIK OTO 2001 model Ford K, 50.000 Km.’de. Orijinal klima, radyo teyp, hava yastıklı. Başvuru: 0312 476 59 02 DUYURU 28.08.2006 tarihinden itibaren BARLA KİMYA TEKSTİL SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.’de İBRAHİM GÜNAL ’ın ortaklık ve diğer ilişkiler ve yetkisi kalmamıştır. 3. şahıslara ve firmalara duyurulur. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türlü işlerde kullanılan, esnek çelikten yapılmış saplı araç. 2/ Şifalı sulardan yararlanma etkinliği. 3/ Şarkı, türkü... ‘‘Şiirler’’ anlamında eski sözcük. 4/ Türk müziğinde bir makam... İskoç erkeklerinin giydiği kısa eteklik. 5/ Metal saplama... Pasak. 6/ Yankı... Çin ve Japonya’dan bütün dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. 7/ Kiremit yerine kullanılan ya da kiremitlerin altına yerleştirilen ince tahta. 8/ Üstü kapalı olarak anlatma... Çocuk felci aşısı. 9/ Dağcılık. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle