19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2006 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN CHP’nin 83. kuruluş yıldönümü yeni genel merkez binasında bir dizi etkinlikle kutlandı Benim İçin Hünnap Güzün Tesellisiydi Sevgili, Yalnız ve içine kapanık çocuk, bu nitelikleri yüzünden Antoine de Saint Exupery’nin ‘‘Küçük Prens’’inin ‘‘...Gerçekten konuşacak kimsem olmadan yalnız yaşadım, ta Sahra Çölü’nde bir kazaya kadar...’’ tümcesini çok severdi. Çocuk, kendisine bir hapishane gibi görünen ve ilkokulun ilk sınıfından başlayan yatılı yaşamını da, okulu da sevmezdi. Onun için hafta, cumartesi öğleden sonra ve pazara ulaşmanın beklendiği bir hapislik süreciydi. O zamanlar, bu yıllarının ilerde yaşayacağı gerçek hapisliği kolaylaştırıcı bir etkisi olduğunu da bilemezdi tabii ki... Onun düşlerinde okul sonrası, sıcak yuvasında yaşayacağı, başına buyruk sokakları arşınlayacağı özgürlük yıllarıydı. Tabii okul yıllarının da, başlangıçta hiç bitmeyecekmiş gibi görünen özgürlük dönemleri vardı: Yaz tatilleri. O zamanlar pırıl pırıl masmavi sularını kulaçladığı deniz kentindeki yaz tatillerinin, sona ermekte olduğunun habercisi, birkaç gün süren, ayın ilk iki haftası içinde boşanan eylül yağmurları olurdu. Çocuk o yağmur günlerinin öğleden sonralarında, artık üstünde kimsenin piyasa yapmadığı Moda İskelesi’ne gidip lodostan balçık rengine dönmüş kıyıları seyrederken kendi kendine söylenirdi: Hayat da böyle bir şey olmalı, bir gün bakacaksın ki, tatil yani yaşam bitmekte, ölüm kapıyı çalmaktadır. Sonra da günü geldiğinde, çarnaçar okulun kapısından içeri girerdi. Cumartesiyi bekleme süreci yeniden başlamış olurdu... ??? Çocukluk yıllarımda, meyveler, kendilerine ait olan mevsimlerde gelirlerdi. Örneğin mat yeşil, çekirdeği henüz sertleşmemiş çağla bademleri, arkalarından gelecek eriklerin, çileklerin, kirazların habercisi ve baharın müjdecileriydiler. Baharın müjdecilerini yüz gramlık kadar alabilir, küçücük kesekâğıtlarından çıkararak ağzımıza attığımızda, damağımızda baharlar açmasının keyfini yaşardık. Kahverengi hünnap, bir müjdeci değil, sonbaharın habercisiydi. Zaten sonbaharın müjdesi olmaz ki... Yine yüzer gramlık küçük paketlerde aldığım, kimi zaman kahverengi, kabukları damağıma yapışan hünnaplar benim için sonbaharın tesellileri olurlardı. Okulun yakın olduğunun habercilerini teselli gibi geldikleri için olsa gerek severdim. Bilirdim ki, daha sonra, yine küçük paketlerle alacağım, pardösümün cebindeki sıcaklığını bir dost eli gibi ürpererek avuçlayacağım, yalnızlığımın tesellisi kestaneler geleceklerdi. ??? Cuma günü akşamüstü İstiklal Caddesi’nden Balıkpazarı’na saptığımda yine hüzünlendim. Bir zamanların Çiçek Pasajı’ndaki çiçekçilerini anımsayan biri olarak, Balıkpazarı’nın manavlarından, mezecilerinden, bakkal dükkânlarından yoksun kalıp, zücaciyeci, naylon terlikçi ve aslında meyhane de olmayan, eski birahanelere hiç mi hiç benzemeyen türedi biracılarla donanması, bana hüzün veriyor. Yakında pazara adını veren balıkçıların da yok olacağından korkuyorum. İstanbul’un en güzel, en kendine özgü yerlerinden biri, büyük bir umursamazlık içinde özelliğini yitiriyor. Kenti yaşamak yerine tüketmeyi yeğleyenler, büyük bir açgözlülükle her yana saldırmaktalar. Bunları düşünürken değişmeye ayak uyduramamış olmama utanıyor, bunun bir yaşlılık göstergesi olduğunu düşünüyordum. Beyoğlu’nun eski Beyoğlu olmadığından uzun süredir yakınmakta olduğum yıllarda sekiz yaşındaki oğlum Devrim, bir gün bana ‘‘Nerdeee o eski Beyoğlu baba!’’ dediğinde her şey kafama dank etmişti. Ben eski İstanbul’u, eski Beyoğlu’nu mu arıyordum, yoksa onları bahane ederek eski beni mi? Belki de, belki de değil kuşkusuz, ilerde kimileri de, şu anda benim hayıflandığım bu Beyoğlu’nu, bu Balıkpazarı’nı benim gibi nafile arayacaklardı. Tam o sırada, sağdaki manavda, benim sonbahar tesellim, yıllardır rastlamadığım hünnapları gördüm. Eski alışkanlıkla gittim aldım. Eskiden olduğu gibi, hemen oracıkta, birini ağzıma attım. Hayret! Hiçbir keyif almadım, hünnap artık hiçbir şey ifade etmiyordu. Okul yılları geride kalmıştı; o sırada ‘‘Herhalde hayat da böyle, bir gün tatil gibi bitiveriyor’’ diyen yalnız çocuk geldi aklıma... DÜZELTME: Dünkü yazımda, Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Osman Avcı olarak çıkmış, düzeltir, özür dilerim. A. S. Cumhuriyete sahip çıkalım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin 83. yıldönümünde yaptığı konuşmada Fatih’teki İsmailağa Camisi’nde yaşananlar ve sonrasındaki görüntülere dikkat çekerken ‘‘Cumhuriyetin kuruluşundan kaç yıl sonra İstanbul’da bir cemaatin kurtarılmış bölgesi gibi manzaralar büyük acı veriyor. Ülkeyi yönetenler acz içinde. Cumhuriyetin değerlerine, birikimlerine karşı dinmek bilmez bir direnç ve rövanş özlemi on yıllardır geliştiriliyor’’ dedi. Yurttaşlara, ‘‘Cumhuriyete sahip çıkma bilincini ayakta tutmalıyız’’ diye seslenen Baykal, ‘‘Cumhuriyete yönelik saldırılar karşısında hiçbir kurumdan medet ummuyoruz, sorumluluk hepimizindir’’ mesajı verdi. Baykal, ‘‘cumhuriyeti bir kenara koyarak ilerici olunamayacağını’’ vurgularken ‘‘Hem cumhuriyet yaşayacaktır, hem de demokrasi’’ dedi. CHP’nin 83. kuruluş yıldönümü yeni genel merkez binasında bir di ? Kuruluş yıldönümü töreninde konuşan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Fatih’teki İsmailağa Camisi’nde yaşananlar ve sonrasındaki görüntülere dikkat çekerken ‘‘Cumhuriyetin kuruluşundan kaç yıl sonra İstanbul’da bir cemaatin kurtarılmış bölgesi gibi manzaralar büyük acı veriyor’’ dedi. zi etkinlikle kutlandı. CHP lideri Baykal, salona Yıldız Kenter ve Talat Halman’la birlikte girdi. Alkışlarla karşılanan CHP lideri, konuşmasında öncelikle partinin kuruluş yıldönümü ile ilgili bazı tereddütler olduğunu, tartışmalar yaşandığını vurguladı. Bununla iftihar ediyoruz’’ dedi. CHP lideri Baykal’ın verdiği mesajlar ana başlıklarıyla şöyle: Cemaatin kurtarılmış bölgesi: Türkiye bugün çok ciddi cumhuriyet sorunlarıyla, gerilimleriyle karşı karşıya. İstanbul’da bir cemaatin oluşturduğu bir kurtarılmış bölgede, bu cemaatin kendine özgü yargı sistemi, kendine özgü infaz ve hukuk sistemi, kendine özgü bir egemenlik alanı şekillenmiştir. miyor. Ülkeyi yönetenler tam bir acz içinde. Bu noktaya bir anda gelinmedi, arkasında bir birikim var. Cumhuriyete sahip çıkma bilincini ayakta tutmalıyız. Cemaatleşme uyarısı: Cumhuriyet insana dayanır. Bu insanı cemaatleştirirseniz, bireysel ayrıştırma yeteneğini kısıtlar, kolektif, dogmatik, imana dayalı anlayışı dayatırsanız demokrasiyi işletemezsiniz. Demokrasi cemaate değil, özgür insana dayanır. İnsanı cemaate dönüştürürseniz, o kurtarılmış bölgeler ortaya çıkar. ‘‘Bodrum’dan bakıyorum, cumhuriyet tehlikede, diyenleri aklım almıyor’’ diyorlar. Bu, Güneş tutulması gibi birdenbire ortaya çıkan bir durum değildir ki. Bu bir süreçtir. Özgür insan cemaat içinde erimeye başladığı, cemaatleşmenin dayatıldığı bir ortamda tehlikeli gelişmeler ortaya çıkar. Hem cumhuriyet, hem demokrasi: Cumhuriyeti bir kenara bırakarak ilerici olunması Türkiye koşullarında mümkün değildir. Ülkemizin laiklikten kaynaklanan cumhuriyet krizine ek olarak, bir de ekonomik cumhuriyet krizi vardır. Ahlak yozlaşması ileri boyuttadır. ‘Toplum dokusu çözülüyor’ Toplumun dokusu çözülmeye başlamıştır. Türkiye’nin yeni bir atılıma ihtiyacı vardır. Türkiye, terörden barış üretmek zorundadır. Terör gerçeğimiz, barış geleceğimizdir. Yolsuzluktan dürüstlüğü, işsizlikten kalkınmayı, yoksulluktan refahı üretmek zorundayız. Hem cumhuriyeti yaşatacağız, hem de demokrasiyi. Hem cumhuriyet olacaktır, hem de demokrasi. Biz CHP olarak, ülkeyi soydurtmayacağız, devleti böldürtmeyeceğiz. ‘Devleti kuran parti...’ Mustafa Kemal Atatürk’ün partinin kuruluş tarihi olarak Sıvas Kongresi’nin toplandığı 4 Eylül 1919 tarihinin esas alınmasını istediğine dikkat çeken Baykal, ‘‘Hangi tarihi esas alırsanız alın, CHP, bazılarının söylediğinin tersine, ilk sivil, çağdaş siyaset projesidir. CHP’nin kuruluşu, cumhuriyetin kuruluşundan öncedir, CHP devleti kuran partidir. ‘Bu noktaya bir anda gelinmedi’ Cumhuriyetin kuruluşundan kaç yıl sonra, İstanbul’da böyle bir kurtarılmış bölgenin oluşmasını çok büyük bir acıyla izliyoruz. Bir yetkili çıkıp da, güven verecek bir cümle söyle NOTLAR Cumhuriyetin sanatçılarıyla kutlama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP kuruluşunun 83. yıldönümünde Danıştay saldırısı nedeniyle törensiz açılan yeni genel merkez binasını da hizmete soktu. CHP lideri Deniz Baykal konuşmasında ‘‘Cumhuriyete sahip çıkın’’ mesajı verirken, ‘‘Cumhuriyet kızı’’ Yıldız Kenter ve ‘‘Cumhuriyetin ilk kültür bakanı’’ Talat Halman da ‘‘Çağlar Boyunca Türk Sanatları’’ sunuşuyla kutlamalara katıldı. Erol Evgin de, sahneden ‘‘Mustafa Kemal’i Gördüm Düşümde’’ başlıklı konseriyle CHP’yi kutladı. CHP’nin yıldönümü kutlamalarıyla ilgili bazı notlar şöyle: CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve parti yöneticileri, milletvekilleri dün sabah önce Anıtkabir’i ziyaret etti. Kutlama etkinlikleri daha sonra gün boyu genel merkez binasında sürdü. 600 kişilik konferans salonu dolarken, partililer ayakta kaldı. İstanbul Milletvekili Zeynep Damla Gürel de ayakta kalanlar arasındaydı. Gürel, bir saat boyunca Baykal’ın konuşmasını ayakta izledi. CHP lideri Baykal salona Yıldız Kenter ve Talat Halman’la birlikte geldi. Kürsüye çıktığında da öncelikle konuklarına ve SODEP eski genel başkanı Cezmi Kartay’a ‘‘hoşgeldiniz’’ dedi. Baykal CHP’nin tarihi ve ülkenin geleceğiyle ilgili siyasal mesajlarını verdikten sonra, ‘‘ısrarlarına karşın, hiçbir karşılık talep etmeden’’ kutlamalara katılan Yıldız Kenter ve Talat Halman’a teşekkür ve şükranlarını iletti. Baykal, Kenter’i ‘‘Magazin yozlaşmasının dışında kalan büyük sanatçı, Cumhuriyet kızı’’ sözleriyle selamladı. Baykal, kürsüden inerken 10. Yıl Marşı çalınmaya başladı. Arkasından kısa bir ara verildi. Partililer dışarı çıkarken, yeni genel merkez binasındaki sigara içmeme yasağı da delindi. CHP’nin 83. kuruluş yıldönümü yurdun dört bir yanında dün düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Sabah saatlerinde Genel Başkan Deniz Baykal’ın önderliğinde Anıtkabir’e çıkan CHP’liler, akşam da Erol Evgin’in verdiği konserle kuruluş yıldönümlerini kutladılar. (Fotoğraflar: AA) Haluk Levent konserine engel CHP’nin kuruluşunun 83. yıldönümü yurt genelinde kutlanırken, İskenderun’da Atatürk Anıtı önünde düzenlenmek istenen Haluk Levent konserine izin verilmemesi tepki çekti Yurt Haberleri Servisi CHP’nin kuruluşunun 83. yıldönümü yurt genelinde çeşitli etkinliklerle kutlandı. Hatay’ın İskenderun ilçesinde Atatürk Anıtı önünde düzenlenmek istenen Haluk Levent konserine izin verilmemesi tepki çekti. CHP İskenderun İlçe Örgütü dün Atatürk Anıtı önüne çelenk bırakıp saygı duruşunda bulundu. CHP İlçe Başkanı Nihat Karpuz, Atatürk Anıtı önünde düzenlemek istedikleri Haluk Levent konserine İskenderun Belediyesi’nin izin vermemesini eleştirerek şunları söyledi: Bunun gerekçesi olarak da, prensip kararını gösterdiler. Hukuk devletinde prensip kararı olur mu? Ama onların prensip kararı varsa, bizim de örgüt kararımız var. Ve en kısa zamanda bu alanı doldurup etkinliklerimizi yapacağız. Halkı, İskenderun’daki anıt önünde, Atatürk ve Haluk Levent’le buluşturacağız.’’ Amasya’da da CHP il ve ilçe örgütleri Yavuz Selim Meydanı Atatürk Anıtı’na çelenk sundular ve her ne koşulda olursa olsun CHP’yi yaşatacaklarına söz verdiler. CHP Merkez İlçe yönetimi de bütün Amasyalıların davetli olduğu ‘‘dostluk’’ yemeği düzenledi. Çorlu’da da Atatürk Meydanı’nda sabah saatlerinde toplanan grup, Atatürk Anıtı’na yürüdü. Burada saygı duruşunun ardından söz alan CHP Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun AKP hükümetini eleştirdi. Konya’da CHP merkez Karatay İlçe Başkanı Erhan Dargeçit, dünya evine girmeden önce gelinle birlikte CHP’nin 83. kuruluş yıldönümü kutlamasına katıldı. Damat, gelinle birlikte partisinin çelengini Atatürk Anıtı’na bıraktı. katılmadı. Seyhan İlçe Başkanı Reşit Karakuş ve Yüreğir İlçe Başkanı Mekin Şahin’in de hazır bulunduğu törende Atatürk anıtına çelenk bırakıldıktan sonra saygı duruşunda bulunulup İstiklal Marşı okundu. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’nin tarihinin Türkiye’yle özdeş olduğuna dikkat çeken Karasaç, CHP’nin tarihsel bir misyona da sahip olduğunu vurguladı. CHP’nin temel ve ideolojik yaklaşımının halk egemenliği, çağdaşlık ve hukuk devleti anlayışı çerçevesinde şekillendiğini belirten Karasaç, ‘‘Yüce Atatürk ve mücadele arkadaşlarının sürekli devrim ateşini yaktığı ulusal kurtuluş bağımsızlık ve aydınlanma meşalesinin yola çıktığı 19 Mayıs 1919 tarihinden bu yana onurlu mirası taşıyanlar olarak sorumluluklarımız, yükümlülüklerimiz bitmedi artıyor. Bu yıldönümümüz bize bunu daha çok anımsatıyor’’ diye konuştu. ‘Mücadeleyi birlikte sürdüreceğiz’ Adana il ve ilçe örgütlerinin Atatürk Parkı’nda düzenlediği törende il sekreteri Vedat Karasaç, ‘‘Ülkemizi, demokrasimizi, toplumumuzu bilinçlibilinçsiz sıkıntıya sokan, iç ve dış güçlere karşı Atatürk ilke ve devrimlerini, cumhuriyetin temel niteliklerini, demokratik laik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü mücadelesini CHP ailesi olarak birlikte sürdürüyoruz’’ dedi. Atatürk Parkı’nda dün sabah saatlerinde düzenlenen törene, milletvekilleri ve il başkanı Serdar Seyhan genel merkezdeki kutlamalara katılmak üzere Ankara’da gittikleri için ‘Kafaları hâlâ örümcekle örtülü’ ‘‘Biz, bu anlamlı günü, İskenderun halkı ile Atatürk Anıtı önündeki etkinliğimizle kutlamak istedik. Ama kafaları hâlâ örümcek örtülü olanlar; CHP’nin ve halkın Atatürk Anıtı önünde buluşmasını engelledi. asirmen?cumhuriyet.com.tr ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANI SARIGÜL ‘CHP iktidara alternatif olamadı’ İstanbul Haber Servisi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, CHP’nin, iktidarın alternatifi olamadığını ifade ederek parti yöneticilerinin partinin 83. yıldönümünü kutlamaya hakkı olmadığını söyledi. Şişli Belediyesi’nin düzenlediği ‘‘AB Söyleşileri’’ kapsamında düzenlenen, ‘‘Türkiye’de Sosyal Demokrasi ve Avrupa’daki Yansımaları’’ konulu toplantı Hilton Oteli’nde gerçekleştirildi. Toplantıya Sarıgül, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, eski Avrupa Parlamentosu Milletvekili Ozan Ceyhun ve Sosyal Demokrasi Derneği Başkanı Erol Tuncer katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Sarıgül, CHP yönetimini eleştirerek ‘‘Bırakınız iktidar alternatifi olmayı, kamuoyu yoklamalarında baraj hesabı yapan CHP yönetiminin ‘83 yıla eriştik’ diye bayram yapmalarını, sağı solu bayraklarla donatmalarını ibretle izliyoruz’’ dedi. CHP’nin halkın beklentilerine cevap veremediğini savunan Sarıgül, ‘Seçimlerde 81 ilden 73’ünde, tarihinde görülmemiş bir hezimete uğradığı halde hiç sıkılmadan yerinde oturan bir partinin yöneticilerinin 83. yılı kutlama hakkı yoktur’’ diye konuştu. Okullar, önümüzdeki günlerde açılıyor. Bir kısmı açıldı bile... Cem Yılmaz’ın, eğitim konusundaki geriliği ve tekdüzeliği eleştiren mizahi sözü ‘‘Eğitim şart’’ günümüzdeki durumu çok güzel özetliyor. Eğitim şart da nasıl bir eğitim. Çünkü sonuç olarak herkes bir şekilde eğitiliyor. Kimisi dayakla, kimisi küfürle, kimisi ilkel, ırkçı ve bağnaz dinci ideolojiyle. Eğitmek başlı başına yeterli bir amaç değil. Demokratik, barışçı, insancıl eğitimle ancak asıl hedefe ulaşabiliriz. Türkiye’de eğitim sistemi olanaksızlıklar nedeniyle baştan yaralı. Çocuklara ilkel anlayışlarla da olsa eğitecek dersliğe, araç gerece sahip değiliz. Hâlâ binlerce, on binlerce çocuk okula gidemiyor. Yani bizim için önce hedef okullu olmak. ??? Tabii okullu olduktan sonraki sorunlar daha da korkutucu. Yeteri kadar eğitilmiş öğretmen yok. Özellikle geri kalmış yörelerimizin temel sorunlarından birisi yetişmiş eğitimcinin olmayışı. Diyelim ki bu sorunu da aş Okullar Açılırken Şiddete Dikkat tık. Bu kez karşımıza milliyetçi, ırkçı, çevremizdeki ülkelere düşmanlık aşılayan kitaplar çıkıyor. Bunların ayıklanması kolay değil. Bunları ayıklayacak eğitimci bulmak kolay değil. Türkiye, yıllarca otoriter, militarist, milliyetçi bir anlayışın egemenliği altında kaldı. Askeri darbeler, dinci, ırkçı partilerin yön verdiği hükümetler eğitim sistemini de kendilerine benzettiler. Şiddet, kof kahramanlık, militarizm ve yabancı düşmanlığı kitaplara ve eğitimcilerin kafalarına yerleştirildi. Hızlı şehirleşme ve büyük göçler de bu kötü eğitim sistemini daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Yoksul ve olanaksız aileler, zaten çaresiz olan çocuklarını, okullara göndermeye imkân bulamadılar. Şehirler okullarını terk etmiş, işsiz güçsüz çocuk ordularıyla doldu. ??? Okullarda geçen yıl sık sık şiddet olaylarına tanık olduk. Çocuklar cinayetlere varan kavgaların tarafı haline geldiler. Bu şiddet ortamı karşısında çoğumuz şaşırıp kaldık. Bu çocuklar da nerden çıkmışlardı? Bir yerlerden çıkıp geldiler. Onları kötü eğittik, şiddete yönlendirdik. Bir gün bunun karşılığını bu şekilde alacağımızı düşünmedik. Bu yıl okullar başlarken bir grup insan, geçen yıl yaşananlardan yola çıkarak, şiddete karşı bazı adımlar atmak amacıyla bir inisiyatif oluşturdular. ‘‘Vurma! Konuş’’ başlıklı inisiyatif ilk günden bu konuda bazı hazırlıklar yaptı. Gazetecilere bu kampanyaya destek vermeleri için çağrıda bulundular. ??? Kampanyayı canı gönülden destekliyorum. Hepimizin bu konuda yapabileceği bir şey olduğuna inanıyorum. Sevgi Özkan imzalı çağrıyı sizlerle paylaşıyorum: ‘‘Konumuz: Toplumumuzun ve çağın iletişim dili haline gelen şiddet olgusu. Biz, toplumun iletişim dilini, şiddet önleyici biçimde etkileme amacıyla bir araya gelen, bir sosyal bilinç grubuyuz. Arzumuz: Vurma! Konuş sloganının, şiddet önleyici olarak bireysel ve toplumsal iletişimde etkinleştirilmesi. Özellikle yeni nesillerin pedagojisinde etkili bir yer kazanmasını sağlamak. Topluma şiddet dışı seçenekleri benimsetmek, problemleri diyalog yoluyla çözmek ve çatışmalarda insana yaraşan ‘konuş’manın gücünü, kaba kuvvetin önüne geçirmek için yapılabilecekleri araştırmaktayız. Şiddet olgusunun zihinsel temellerini hazırlayan atasözleri ve deyimleri tarama yoluyla analiz ettiğimizde: Toplumumuzda, genel olarak ‘sevmek’ kavramının, ‘dövmek’ ve ‘hırpalamak’ kavramlarıyla çakıştığını ve genel olarak insan eğitiminin hayvan eğitimiyle modellendiğini, konuşma ya pek yer verilmediğini görmekteyiz. Özetle: Çağın getirdiği daha başka etkenlerin yanında, toplumumuzun geçmiş yaşam deneylerinde ve bugün, şiddet yatkınlığının açık izlerine rastlanmaktadır. Bu duruma çağın etkili gücü olarak görsel ve yazılı iletişim kanalları da yeterince katkı yapınca ortaya hepimizi etkileyen bir sonuç çıkmaktadır. Birlikteliğimizde yer alan kişiler ve STK’ler, ‘Vurma! Konuş’ önerisini işleyen ve yaygınlaşmasını sağlayan girişimler yapmaya başlamışlardır. Beklentimiz aynı veya farklı gazetelerdeki çok sayıda köşe yazarının, yeni ders yılının başladığı gün (18 Eylül) ‘Vurma Konuş’ önerisini yazılarının konusu ve başlığı yaparak eşzamanlı bir etki sağlayacak biçimde topluma iletmesi. Sizlerin de bu girişimi desteklemenizi beklemekteyiz. Saygılarımızla. Vurma! Konuş! Birlikteliği adına Sevgi Özkan’’. ??? Vurmayalım, konuşalım... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle