11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 AĞUSTOS 2006 PAZARTESİ 4 HABERLER Sürekli zam gören gıda maddeleri nedeniyle işçi ve memurlar neredeyse ‘beslenmiyor’ 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK En pahalı tüketen ülkeyiz ZEYNEP ŞAHİN İlkeliKararlıÇalışkan... ‘‘İlke’’niz varsa hedefleriniz vardır, ne yapacağınızı bilirsiniz. ‘‘Kararlı’’ iseniz iradeniz ve cesaretiniz vardır, nasıl yapacağınızı bilirsiniz. ‘‘Çalışkan’’ iseniz karar verdiklerinizi yapar, hedefinize ulaşırsınız. Başarının anahtar kavramları bunlardır. Kendinizi dağılmaktan, ülkenizi parçalanmaktan böyle kurtarabilirsiniz. ‘‘Kaybedenler’’i dikkatle inceleyiniz. İlkeleri yoktur, kararsızdırlar, tembeldirler. Mazeretlerinden başka hiçbir şeyleri yoktur. Önce ‘‘psikolojik savaş’’ın kazanılması gerekiyor. ‘‘Biz ne yapabiliriz?’’in aşılması zorunlu. Kendine övünmeyi de bir yana bırakmak temel koşul. Önce ilkeleriniz olacak. Ulusal kimlik, ulusal kimlik, ulusal kimlik. Yerel kimliklere sarılmak değil, etnik kimliklerle bölünmek değil. Birbirine saygılı, birbirini kabul eden, insan kimliklerinde buluşmuş toplum olmak. Kendini ötekilere dayatmadan birlikte yaşamayı amaçlamak. Böyle bir ‘‘ulusal kimlik’’. Sahip çıkacağımız budur. Laiklik. Ne olduğunu anlayarak, bilerek sahip çıkacağımız çağdaş anlayış. Bütün dinlere, inançlara, inanmayanlara da saygı duyarak yaşamayı başarmak. Yaşamın eksenini inanç kuralları yapmadan birlikte yaşamayı kabul etmek. Bağımsızlığın yalıtım olmadığını bilerek ilişkileri düzenlemek. Kendi varoluşumuzun bilincinde olarak ortaklıklar kurmak. Etnik parçalanmayı, inanç parçalanmasını akılla aşmak. Her alanda adaleti, ahlakı, dürüstlüğü ödüllendirerek egemen kılmak. ‘‘Ama kimse öyle yapmıyor ki!’’ yanlışına düşmeden bunları istemek ve yapmak. Sosyal alanda da, ekonomik alanda da, kültür alanında da bunları istemek ve yapmak. Kendinden başkalarına da saygı duymak. Toplumun değişim isteklerine karşılık vermek. İnsanın daha iyi yaşama istemlerine yanıt vermek. Muhalefet alışkanlığı kazanmamak. Kazanmadan yaşamaya alışmamak. Yapılacak her şeyi örgütlenerek yapmak. Bir tek kişiyi dışarda bırakmadan herkesi kucaklamak ve kazanmak. İlkelikararlıçalışkan olmak ve birlikte olduğu kişilerden bunu istemek. Toplumdan böyle olmasını istemek, başarının burada olduğunu ısrarla söylemek. İlkelerini bilmek, hedeflerini saptamak, kararlılıkla planlarını programlarını yapmak, herkesi burada buluşmaya çağırmak. Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Karınca gibi bıkmadan, ağaç gibi yılmadan, hiçbir şeyden korkmadan çalışmak. Yaşamayı sürekli bir varoluşa dönüştürmek. Başarının yolu bu. Başını eğmeden yaşamanın yolu bu. Türkiye Cumhuriyeti böyle kuruldu, böyle kurtuldu. Gene böyle kurtulacak. Kimsenin kuşkusu olmasın. email: erdalatak?gmail.com erdalatak?superonline.com www.erdalatabek.com ANKARA Dünyanın en pahalı benzinini tüketen, sanayi elektriğine en fazla parayı ödeyen Türkiye, doğalgazı en yüksek ücretten satın alan ülkeler arasında yer alıyor. ADSL bağlantısı için Avrupa ülkelerinin iki katı ücret ödeyen Türkiye, haberleşmeye ödediği bedellerle de listenin en başında. Birbiri ardına gelen zamlar, vergiler ve uluslararası anlaşmalardaki açmazlar, Türkiye’nin çeşitli kalemlerde pek çok ülkeyi geride bırakarak ‘‘en pahalı tüketen ülke’’ konumuna gelmesine neden oluyor. Veriler, 4 kişilik bir ailenin yıllık doğalgaz ve elektrik tüketiminin 1157.4 YTL olduğunu gösteriyor. Ücretlilerin aylık doğalgaz ve elektrik giderlerinin maaşlarına oranı ise asgari ücretlide yüzde 25.4, en düşük işçi emeklisinde yüzde 19.8, 9. de ? İran en yüksek fiyatlı doğalgazı Türkiye’ye satıyor. ? En pahalı sanayi elektriği Türkiye’de kullanılıyor. ? 2 dolara mal olan bir galon benzin 7 dolara satılıyor. ? Türkiye’de ADSL bağlantısı için Avrupa ülkelerinin iki katı ücret ödeniyor. recede çalışan memurda yüzde 14.4, en düşük maaş alan memur emeklisinde yüzde 15.9’a ulaşıyor. Türkiye’nin dünya çapında pahalılıkta en tepedeki yerini kimseye bırakmadığını gösteren Türkiye İstatistik Kurumu, IMF, Türkİş, Tüketici Hakları Derneği, Elektrik Mühendisleri Odası ve HaberSen verileri şöyle: Gıda: Türkiye’de 4 kişilik ailenin açlık sınırı 573 YTL’ye dayandı. Asgari ücret ise net 380 YTL. Uzmanlar bu durumun sağlıklı beslenmeyi engellediğini dile getirirken, asgari ücretin yüzde 30’u kadarının gıdaya harcandığını belirtiyor. Avrupa ya da OECD ülkelerinde bin Avro civarındaki asgari ücretin, gıdaya ulaşmayı daha kolay ve ucuz hale getirdiği belirtiliyor. Kamu çalışanlarının yüzde 32’si ise açlık sınırının altında yaşıyor. Kira: Sağlıklı bir konutun fiyatının ortalama 300 YTL olarak ifade edildiği Türkiye’de, memurların yüzde 38’si kirada oturuyor. Asgari ücretle geçinen bir ailenin iyi bir konutta oturması olanaksız halde. Elektrik: Türkiye’de bir aile, aylık gelirinin yüzde 10’u kadarını elektrik tüketimine harcıyor. OECD ülkelerinde bu oran yüzde bire kadar düşüyor. Türkiye’de 4 kişilik bir aile, ayda 150 kwh elektrik tüketiyor. Tüm vergiler dahil 4 kişilik ailenin aylık elektrik gideri 23.75, yıllık elektrik gideri ise 285 YTL. Kişi başı milli gelire göre Türkiye, dünyanın en pahalı elektriğini kullanıyor. Türk sanayisinde kullanılan bir kwh elektriğin bedeli 8.05 sent iken, ABD’de bu rakam 4.27 sent. Doğalgaz: Türkiye, sınır komşusu olmasına karşın İran’ın en pahalı doğalgaz sattığı ülke. Son bir buçuk yılda yüzde 38.5 zam gören doğalgazın, 4 kişilik bir aileye aylık maliyeti 72.70, yıllık maliyeti ise 872.4 YTL. Dünyanın 4. büyük doğalgaz ihraç eden ülkesi Norveç, elektrik enerjisinin yüz de 99.5’ini hidroelektrik santrallarından karşılarken, Avrupa’nın 2. büyük hidroelektrik potansiyeline sahip Türkiye’deki elektriğin yüzde 45’i doğalgazdan üretiliyor. Al ya da öde sisteminin ise ekonomiye getirdiği yük ve pazarlık şansı bırakmaması nedeniyle eksilerle dolu olduğu vurgulanıyor. Haberleşme: Hem telefon ücretlendirmesi hem de ADSL’de Türkiye en pahalı ülke konumunda. Akaryakıt: Son bir yılda benzin başta olmak üzere çeşitli akaryakıt türlerine yapılan zamlar yüzde 50’ye yaklaştı. IMF’nin Dünyanın Ekonomik Görünümü Raporu’na da yansıyan verilere göre Türkiye, dünyada en pahalı benzinin satıldığı ülke. En fazla akaryakıt vergisi de yine Türkiye’de alınıyor. Ortalama 2 dolara mal edilen bir galon benzin, Türkiye’de 7 dolara ABD’de de 2.3 dolara satılıyor. 7 YIL ÖNCE ÖLDÜRÜLDÜ Emekçiler Denizer’i unutmadı Şemsi Denizer ALİ AYAROĞLU ? 6 Ağustos 1999’da evinin önünde öldürülen Türkİş Genel Sekreteri Şemsi Denizer Zonguldak’ta törenlerle anıldı. 17. Erciyes Zafer Kurultayı nedeniyle Tekir Yaylası’nda çeşitli etkinlikler düzenlendi. Yasağa ve ruhsatlı silahların toplanmasına rağmen silahla eğlence, bir MHP’linin yaralanmasına neden oldu. (Fotoğraf:AA) MHP lideri, AKP’nin siyaseti istismar üzerine kurduğunu söyledi ZONGULDAK Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı ve Türkİş Genel sekreteriyken 6 Ağustos 1999’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren Şemsi Denizer, ölümünün 7. yılında törenlerle anıldı. Zonguldak’ın Bahçelievler Mahallesi’ndeki evinin önünde düzenlenen tören, iki dakikalık saygı duruşuyla başladı. Daha sonra söz alan GMİS Genel Başkanı Çetin Altun, Denizer’in ölümünün ardından Zonguldak’ta ve Türkiye’de çok şeyin değiştiğini belirterek ‘‘Rahmetli başkanımızın o günlerde söylediği her şey bugünlerde gerçekleşmiş durumda. Ortadoğu’da dünyanın geleceği olan enerji kaynaklarının elde edilmesi adına emperyalist saldırılar sürüyor’’ dedi. Denizer’in katledilmesinin sıradan bir cinayet olmadığını vurgulayan Altun, ‘‘ Genel Başkanımız yaşamı ve mücadele süresince bu olumsuzlukları engellemek için mücadele etmiştir. Biz, genel başkanımızın bıraktığı mücadele bayrağını emekten yana olan arkadaşlarımızla yüksekte tutmaya çalışıyoruz’’ diye konuştu. Denizer için ikinci tören Gökçehatipler köyündeki mezarı başında gerçekleştirildi. Törene Zonguldak Belediye Başkanı Secaattin Gonca, CHP İl Başkanı Ali Koçal, CHP Başkanı Merkez İlçe Başkanı Ertuğrul Koltuk, Maden Mühendisleri Odası Başkanı Erdoğan Kaymakçı, İP İl Başkanı Zeki Hazoğlu, SHP İl Başkanvekili İsmail Kal, yazar İrfan Yalçın, maden işçileri katıldı. Törende kardeş Ramazan Denizer gözyaşlarını tutamadı. Bahçeli: Hükümet ilkesiz KAYSERİ (Cumhuriyet) Kayseri’de MHP’liler tarafından düzenlenen Erciyes Zafer Kurultayı’nda yine silahların kullanılması engellenemedi. Ruhsatlı 400 tabancaya el konulmasına rağmen önceki gece bir kişi tabancayla omuzundan vurularak yaralandı. 17. Erciyes Zafer Kurultayı nedeniyle önceki gece Tekir Yaylası’nda çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bu sırada ‘‘silahla eğlenen’’ bir kişinin tabancasından çıkan kurşun Burhan Özışık’ın omzuna isabet etti. Kayseri Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınan Özışık’ın omuzunu kurşunun delip geçtiği, hayati tehlikesinin bulunmadığı bildirildi. Tabancayı kullanan kişinin belirlenmesi için soruşturma başlatıldı. Kurultaya dün de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli katıldı. Türkiye’nin tarihinin en talihsiz yıllarını yaşadığını, tutarsız, ilkesiz, işbirlikçi ve teslimiyetçi bir hükümet ile karşı karşıya olduğunu vurgulayan Bahçeli, ‘‘AKP hükümeti ülkemizi içte ve dışta ağır ipoteklerin altına sokmuştur. Hükümet adeta birikmiş intikam duygusuyla hareket etmektedir. Bu iktidarla geçen her gün, milletimizin daha büyük buhranlar yaşaması demektir. Tek başına iktidar olan AKP döneminin milletimize faturası açlıktır, adaletsizliktir, ahlaksızlıktır’’ dedi. ‘Sızlanmayın, çözün’ Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da ‘‘Tek başınıza iktidarsınız. Sızlanmayınız, çözünüz. Şikâyet etmeyiniz, yapınız. Eleştirmeyiniz, düzeltiniz. Eğer iktidar sahibiyseniz çözünüz. Çözemiyorsanız iktidarı bırakınız’’ diye seslendi. AKP’nin siyaseti istismar üzerine kurduğunu ifade eden Bahçeli, ‘‘Başörtüsünü istismar ettiniz, inançları zedelediniz. İmam hatip sorununu istismar ettiniz, gençleri aldattınız. Yolsuzlukları istismar ettiniz, yolsuzluğu arttırdınız, yoksulları kandırdınız açlığa mahkum ettiniz’’ dedi. KARARNAME YAYIMLANDI Hurdasan devre dışı bırakıldı ? TCDD’nin hurdalarını kendisinin satmasına olanak tanıyan Bakanlar Kurulu kararnamesi yürürlüğe girdi. TCDD, çok sayıda hurda ray, travers ve diğer metal aksamı, çoğunluğu AKP’li olan belediyelere satmıştı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TCDD’nin hurdaya çıkarılan ray, travers ve diğer metal hurdaların Hurdasan AŞ aracılığıyla satışı durduruldu. Kurum, hurdaları kendisi satabilecek. AKP döneminde kararname bulunmasına karşın hurda rayların ‘‘raylı sistem’’ gerekçesiyle çok sayıda belediyeye satışı yargıya taşınmıştı. TCDD’nin hurdalarını kendisinin satmasına olanak tanıyan Bakanlar Kurulu kararnamesi Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bakanlar Kurulu’nun 17 Temmuz 2006 tarihli kararıyla kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü hurda malzemelerini Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun bağlı ortağı olan Hurdasan AŞ’ye satış suretiyle devri hakkındaki 20 Mart 1971 sayılı kararnamede konuyla ilgili değişiklik yapıldı. Değişiklikle hurda malzemeleri her kurumun kendisinin satmasının da yolu açılmış oluyor. AKP iktidarından sonra TCDD’ye Genel Müdür olan ve Sakarya’daki hızlandırılmış tren kazasının ardından görevinden alınan, daha sonra yargı yoluyla yeniden dönen Süleyman Karaman döneminde TCDD, Hurdasan ile mahkemelik oldu. 1997 yılındaki kararname ve Bülent Ecevit başkanlığındaki hükümetin bu kararnameyi güçlendirici yöndeki kararnamesine karşın TCDD hurdalarını kendisi satma yoluna gitmişti. TCDD Yönetim Kurulu, çok sayıda hurda ray, travers ve diğer metal aksamı çoğunluğu AKP’li belediyelere satmıştı. Satışa gerekçe olarak da ‘‘Bu belediyelerin raylı sisteme geçme’’ istemi gösterilmişti. Yasal olarak kamu kurumlarının hurdalarını satmakla görevli olan Hurdasan AŞ ise konuyu yargıya taşıdı. Yargılama sürerken, Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı bu kararla TCDD hurdalarını artık kendisi satabilecek. Prof. Özdemir’in çalışması ‘Cemal Paşa cinayeti’ kitap oldu ANKARA (ANKA) Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in, kahramanlar çağı olarak nitelediği 1920’ler üzerine kapsamlı çalışması ‘Cemal Paşa Cinayeti’ araştırması, Başkent Üniversitesi tarafından kitaplaştırıldı. Özdemir, Asya’daki nüfuz mücadelesinin aktörlerini ve aralarındaki ilişkileri anlattığı çalışmasında İttihat ve Terakki’nin önder kadrolarından Cemal Paşa’nın 22 Temmuz 1922’de Tiflis’teki Türk Dışişleri konutu çıkışında öldürülmesini mercek altına aldı. Özdemir’e göre, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli kadrolarından Cemal Paşa’nın öldürülmesi olayında üç temel iddia var. Cemal Paşa cinayetiyle ilgili bir numaralı iddia, paşayı Bolşeviklerin öldürdüğü yönünde. Buna göre, Enver Paşa’nın Afgan hükümetinin desteğiyle Sovyetler’e karşı askeri harekâta girişmesi, Bolşeviklerin Cemal Paşa’ya duyduğu güvenin sarsılmasına neden oldu ve paşa öldürüldü. Özdemir, ikinci önemli iddianın İngilizler üzerinde odaklandığını belirterek ‘‘Cemal Paşa’nın Bolşeviklerle yürüttüğü Afganistan projesi, Hindistan’daki İngiliz egemenliğine karşı büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Paşa, Afganistan’daki İngiliz nüfuzunu kırmak ve bir RusAfgan anlaşması için çaba göstermiştir. Kafkasya ve Orta Asya’da, Rusya ve İngiltere arasındaki şiddetli nüfuz mücadelesinde açıkça Rusların yanında yer aldığı için İngiltere tarafından öldürülmesi gerçekten mantıklıdır’’ dedi. Özdemir’in üçüncü iddiasına göre ise Cemal Paşa’yı Ermeniler öldürdü. Buna göre Cemal Paşa cinayeti, Talat Paşa ile başlayan suikastlar zincirinin bir devamıydı ve o da Ermeniler tarafından öldürüldü. Prinkipo, Büyükada’nın Bizans dönemindeki adı. Uluslararası haritalarda da bu isimden yola çıkılarak ‘‘Prens Adaları’’ deniyor, Marmara Denizi’ndeki bu adalara. ‘‘Prinkipo’ya Dönmek’’ Esteban Volkov’un Büyükada’ya yıllar sonra yaptığı ziyaretten yola çıkarak anlatılan bir dönüş hikâyesi. Esteban Volkov, Troçki’nin torunu. Kızının oğlu. Leon Troçki, 1917 Sovyet Devrimi’nin en büyük önderlerinden birisi. Lenin’in ölümünden sonra iktidarı ele geçiren Stalin, Troçki’yi sürgüne gönderdi. 1940 Ağustosu’nda Meksika’da bir Stalin ajanı onu öldürdü. Troçki, ilk sürgün yıllarını Büyükada’da geçirdi. Ocak 1929 yılından 1931 yılına kadar bu ünlü sürgünün mekânı bizim adalardı. Troçki’nin Büyükada’daki günlerini geçirdiği ev hâlâ terk edilmiş şekilde duruyor. Heybeliada’dan gelirken yıkık kırmızı güzel bina işte bu ev. Prinkipo’ya Dönmek... Troçki’nin sürgüne gönderilmesi Stalin döneminin şiddet yıllarının da başlaması olmuştu. Esteban Volkov, Troçki’nin kızı Zinaida Volkova’nın oğlu. Zinadia, babası Troçki, Çarlık tarafından Sibirya’ya sürgüne gönderildiğinde büyük babasının yanında büyümüştü. Stalin, Zinadia’yı da sürgüne gönderdi. Kocasını da Gulag Takımadaları’nda yok etti. Kendisi de daha sonra sürgünden yurtdışına gitmesine izin verilerek bırakıldı. Sürgünlerde verem olmuştu ve depresyondaydı. 1933 yılında Berlin’de intihar etti. Esteban Volkov, 1926 yılında doğmuştu. Annesinin Sibirya’ya sürülmesi, dedesinin İstanbul’a gitmesi onu tamamen çaresiz hale getirmişti. Sonunda bir yolunu bulup onu Dönmek’’ adını verdiği anılarında şunları söyledi: ‘‘70 küsur yıl sonra İstanbul’a ilk gelişim. Eski konsolosluk aynı şekilde duruyor. Troçki ve eşi Natalia İstanbul’a ilk geldiklerinde burada kalmışlardı. Sonra bir gemiyle onlarla birlikte yaşadığım Prinkipo’ya (Büyükada) gittim. Büyükada çocukluğuma göre tabii çok değişmişti. Ancak hâlâ çok güzeldi. Troçki’nin evi diye bilinen eve doğru yola çıktık. İki yıl yaşadığımız evin içine girdim. Duvarları görünceye kadar binayı tanıyamadım. Bina denizin hemen sağındaydı. Küçük bir patikadan denize iniyordu. Buraya uzun yıllar sonra bir daha geleceğim hiç aklımdan geçmemişti. Binanın dış duvarları, ön cephesi pencereleri ve balkonu iyi durumda 1931 yılında İstanbul Büyükada’ya dedesinin yanına gönderdiler. İki yıl boyunca burada dedesiyle yaşadı. Aradan 70 yıl geçtikten sonra Esteban Volkov İstanbul’a geldi. Büyükada’yı dolaştı. Kaldıkları evi ziyaret etti. Bu ziyaret sonrası ‘‘Prinkipo’ya sayılırdı. Fakat binanın için bombayla havaya uçurulmuşçasına çökmüştü. Natalia’yı anımsıyorum, zamanının büyük bir kısmını benimle geçiriyordu. Natalia, bana Rusça okuma yazma öğretmişti. Denize düştüğüm günü anımsıyorum. Merakım yüzünden balığa ve yengece daha yakından bakmaya çalışırken denizin içine yuvarlanmıştım. Beni çevredeki yoldaşlar kurtardılar.’’ Troçki’nin torunu Volkov, 28 Mart 1931 gecesi çıkan yangını ve kütüphanenin yanışını da hatırlıyordu. Benzer bir olaya 1940 yılında Meksika’da da tanık olmuştu. 1940 yılında dedesi Troçki’nin öldürülmesinin hemen ardından gördüğü manzara da belleğinden hiç silinmemişti. Esteban Volkov’un anlattıklarını okuyunca, Troçki’nin yaşadığı tarihi evin korunması için neler yapabiliriz diye düşünmeye başladım. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle