25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 AĞUSTOS 2006 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Öğrenci ve Velilerin Üniversiteye Giriş Heyecanı Prof. Dr. Nuri TOPTOP Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi niversitelere girmek, genç mızı bu kadar stres içine sokmak doğ daşlarım, çeşitli bölümleri olan çok sayıdaki sanat okullarına, PTT meslek çocuklarımız ve annebaba ru mu? Bu konuda bazı önerilerimi de belir okulu, maliye meslek okulu, tapu kadastlar, kardeşler, büyük anne ve dedeler için büyük bir teceğim. Lise bitirenlere daha çok kon ro meslek okulu gibi çeşitli meslek okulsorun ve stres haline gel tenjanlar açılsa ki buna olanak vardır. larına gittiler. Bu okullara gitmeleri, birmiştir. Çocuklar bu genç yaşta, hasta ol Bazı fakültelere amfilerde ders yapıldı çoğu için maddi olanaksızlıklar nedemadıkları halde, hasta imiş gibi, ger ğı için 200300 öğrenci alınarak ders niyle değildi. Çünkü onlar lise düzeçekle ilgisi olmayan rapor alarak ders ler yapılabilir. Diğer bölümlerde de, ola yinde eğitim görüyorlar ve yedek subayhanelere gitmektedirler. Bunların üni naklara göre, az sayıda öğrenci ile ders lık hakkına sahip oluyorlardı. Ayrıca versitelerden birine girme şansları on ler yerine, olanaklı olan bölümlerde sa meslek hayatına daha önce atılmış oluda bir dolayındadır. Onların böyle bir du yılar arttırılarak kontenjanlar çoğaltıla yorlar, kamu veya özel kesimde rahat iş ruma düşmeleri, başarısız olduklarından bilir. Yeni üniversite ve fakülteler açı bulabiliyorlardı. Aldıkları aylık ve ücdolayı değil, kontenjanların azlığından labilir. Ancak bu yöntem de bir israf retler yönünden de şimdiki gibi büyük dır. 1950 yıllarında ise lise bitirmiş olan olabilir. Bunların öğrenim gördüğü alan farklılıklar yoktu. Kamu hizmetlerinde lar, lise diploma derecesi ile derecele larda iş olanakları olmayacak, gereksiz çalışanlar, hizmet yıllarına göre, üst derine göre bir fakülte veya yüksekokula masraflar yapılacak ve sonra da işsiz recelere yükselme olanaklarına sahipkayıt yaptırabilirlerdi. Şimdi Türkiye’de kalacaklar veya öğrenimleri ile ilgili ol tiler. Bendeniz çeşitli ilçelerde kaymauygulanan üniversiteye giriş sistemi mayan yerlerde çalışmaya başlayacak kamlık yaptım. O zman bizim emrimizhangi ülkede vardır? Çocuklarımızın lar. Bunun için meslek okullarını çeki de çalışan tahrirat kâtiplerinin (yazı işbeyinlerini cumartesi, pazar demeden, ci hale getirmek ülkenin kalkınması yö leri müdürlerinin) aldıkları aylıklarla gece gündüz ezbere bilgilerle dolduru nünden de büyük önem taşımaktadır. bizimkiler arasında, şimdiki gibi büyük yoruz. Giremeyen çocuklar yeteneksiz 1950’li yıllarda meslek okulları çok çe farklar yoktu. Bazı ülkelerde, örneğin Fransa’da çoçocuklar mı? Gece gündüz çocukları kici idi. Benim ortaokuldaki sınıf arka Fındıkta Kurt Yeniği SORUNUN temel nedeni, Özal döneminden tarıma musallat olan ‘‘şirketleştirme’’ kurdudur. Cumhuriyetin tarım politikası, ekonomi alanında başlatılan politikaların belki de en doğrusu ve başarılısıydı. Osmanlı’dan devralınan Ziraat Bankası’nın ücra yurt köşelerine kadar yaygınlaştırılması, fakültelere dönüşecek olan Ziraat Enstitüleri’nin, Zirai Donatım Kurumu, Devlet Üretim Çiftlikleri gibi kuruluşların, üretim ve satış kooperatiflerinin kurulması. Fiskobirlik de bunlardan biridir. Ama, elektrikten telefona kadar ekonomideki bütün kamu kuruluşlarına sokulan şirketleştirme hastalığı sonuçta tarım alanına da sıçramış, cumhuriyetin bu alana getirdiği bütün kuruluşlar ya darmadağın edilmiş ya da satılıp özel şirketlerin eline geçmiştir. KİT’lerden sonra sıra üretim kooperatiflerindedir. akanlar Kurulu geçen ayın sonlarında kendi arasından altı kişilik bir komisyon kurup ‘‘Fiskobirlik’i etkisizleştirin, onun yaptığını yapacak bir anonim şirket oluşturun’’ demiş. Daha doğrusu, ‘‘Tüccara kurdurun’’ emrini vermiş. Özal’ın ve IMF’nin birer ‘‘kara delik’’ saydığı üretici birlikleri zaten son dört yıldır ‘‘yeniden yapılandırılma reformu’’ndan geçirilmekteydi: Küçültme, personel çıkarma, devlet desteğinden yoksun bırakma. Son kurban Fiskobirlik’tir. Aslında o da kendi alanında üretimi teşvik edecek, üreticiyi koruyacak, ürünü pazarlayıp emeğin hakkını ödemeye çalışacaktı. Her şey mükemmel miydi? Elbet, hayır. KİT’lerde olduğu gibi üretici birliklerinde de kusurlar, deneyimsizlikler vardı; ama amaç doğruydu. O zaman, devletin sorunlar üzerine iyi niyetle eğilmesi, yanlışları düzeltmeye yardımcı olması, başarıları destekleyip ödüllendirmesi gerekmez miydi? Tam tersine, tıpkı KİT’lerde olduğu gibi, birlikler düşman sayıldı, destekler kesildi, hatta kredi verilmesin diye kamu bankaları tembihlendi. Birlikler, yine KİT’ler gibi, özel bankalardan pahalı borç almaya itildiler. Olan, üreticiye oldu, alacakları ödenmedi, çalışkan Karadenizli hakkını alamadı. İki yıl önce kilosu 7 YTL eden fındık şimdi 2.53 YTL’ye satılıyor. ysa, dünya fındık tüketiminin dörtte üçünü üreten Türkiye, istese, dışta fiyat oluşturma tekelini Hamburg Borsası’na falan bırakmaz, söke söke kendi eline alabilir. Hele fındığın iki milyar dolara yaklaşan yıllık dışsatım gelirini halkıyla hakça paylaşmayı bilse, daha da çok kazanır. Ama, kayırmacılıkta eskileri fersah fersah geride bırakan AKP iktidarı, ‘‘üretici’’yi değil, başta ünlü ‘‘başdanışman’’ olmak üzere kendisine yakın duran ‘‘dışa satıcı’’yı kollamaktan, bu en açık ulusal gerçeği bile göremez durumdadır. Dıştan karartılan ulusalcılığın üstüne bir de içte ümmetçiliğin sisi iniyor. Türkiye, bu körleştirici havada yolunu ancak sağlam bir ‘‘yeniden diriliş’’ programının pusulasıyla bulabilir. Ü B cuklar ilkokul son sınıfta iken, Milli Eğitim Bakanlığı uzmanları tarafından okullar ziyaret edilip öğrencilerle görüşülerek, yeteneklerine göre meslek okullarına veya lise ve üniversitelere devam etmeleri konusunda önerilerde bulunurlardı. Genel olarak çocukların velileri de bu önerilere uymaktadırlar. Çünkü meslek eğitimi görenler de, üniversite eğitimini aratmayacak maddi olanaklara ve toplumda saygınlığa sahip olmaktadırlar. Bu durumdan çocuklar da anne ve babalarda memnundurlar. Dershaneler yoktur. Lise bitiren ve bizdeki eski olgunluk sınavlarına benzeyen bakalorya sınavlarını vermiş olan herkes açıkta kalmaksızın derecelerine göre bir üniversiteye girebilirler. Bu konuda çözüm getirmek ve kişileri ülke yararına olacak mesleklere yöneltmek ve üniversitelere gereksiz yığılmaları önlemek için önemli olan bir diğer konu da aylık ücret ve dengesizliğini ve adaletsizliğini gidermektir. Şu veya bu meslek için özel kanunlar çı kararak, aylık, ücret dengesini bozmamak gerekir. Bireysel yasalar çıkarmak yerine, bütün meslek mensupları için, milletvekilleri de dahil, adaletli ve dengeli, genel bir düzenleme yapmak gerekir. Cumhuriyet tarihinde, 1965 yıllarına kadar Türkiye’de kamu personeli ile ilgili olarak barem kanunu vardı; bütün meslek mensuplarının aylık ve ücretleri dengeli olarak o kanunda saptanmıştı. Şu veya bu meslek mensupları için özel bir düzenleme yapmak hatalıdır, dengeleri bozar. Kişiler mesleklerini seçerken mevcut olan sistemi değiştirerek, diğer çalışanlarla dengelerini bozmamak gerekir. Kişiler mesleklerini seçmiş, yıllarını o mesleğe vermiş.. bir de görülüyor ki, diğer arkadaşı, kendisi ile mukayese edilemeyecek doğrultuda bir aylık ve ücret düzeyine çıkmıştır. Aynı öğrenim düzeyinde olan, kıdemleri ve sorumlulukları aynı olan kişiler arasında dengeli ve adaletli bir ücret sistemi gerçekleştirilmelidir. O CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle