25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Hassas ayarlara sahip hormonların salgılanmasında ortaya çıkacak küçücük değişimler hayatımızı büyük ölçüde etkiliyor Y aşamın belirleyici faktörleri ŞULE KÖKTÜRK Hormonlar, adını sık sık duysak da nedir, ne iş yaparlar çok fazla sorgulamayız. O kadar hassas ayarlara sahipler ki, birkaç miligramı bile hayatımızı çekilmez hale getirebiliyor, hatta yaşamımız bile tehlikeye girebiliyor. Onlar, yalnızca çok özel zamanlarda muhabbete konu olsa da, yaşamımızda yerleri vazgeçilmez. Nasıl mı? Gelin bunu Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Şazi İmamoğlu’ndan dinleyelim: ‘‘Doğuyor, büyüyor, hareket ediyor, besleniyor ve çoğalıyoruz. Bu aktivitelerin gerçekleşebilmesi için vücut hücrelerimizin çok uyumlu olarak düzenli bir şekilde çalışması gerekiyor. Vücudun düzenli çalışması ve hücrelerimiz arasındaki uyum, bir haberleşme sistemi ile gerçekleşiyor. Bu haberleşme daha doğmadan başlıyor ve tüm yaşamımız boyunca devam ediyor. Vücudumuzda bulunan her bir hücreden gelen milyonlarca bilgi ve haber, beyin dediğimiz dünyanın en gelişmiş bilgi işlem merkezince alınıp her saniye değerlendiriliyor. Bu değerlendirmenin ardından ise beynimiz aldığı bilgilere göre vücudumuzdaki hücrelerin hangi işleri ne şekilde yapacağını belirleyerek ilgili hücrelere gerekli bilgi ve emirleri gönderiyor. İşte burada, vücudu yöneten beynin en önemli iki yardımcısı ortaya çıkıyor: Sinir sistemi ve damarlarımızda dolaşan kanın içerisinde bulunan hormonlar. Kalbin atış hızından kandaki şeker miktarına, kan basıncından kilo alımına kadar vücutta her an durmaksızın gerçekleşen binlerce hassas ayar, bu hormonlar tarafından düzenleniyor. Hormonlar iç salgı bezi olarak isimlendirdiğimiz organlar tarafından üretilerek damarlarımızda dolaşan kanın içerisine gönderiliyor.’’ Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, hormonları üreten iç salgı bezlerinin hassaslığına işaret ederek ‘‘O kadar hassas ayarlara sahiptir ki, hormonu üretmesi gereken miktardan birkaç miligram (gramın binde biri) fazla veya az üretirse tüm vücudun dengesi bozulur birtakım hastalıklar ortaya çıkar, ? Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, hormonları üreten iç salgı bezlerinin hassaslığına işaret ederek ‘‘O kadar hassas ayarlara sahiptir ki, hormonu üretmesi gereken miktardan birkaç miligram fazla veya az üretirse tüm vücudun dengesi bozulur birtakım hastalıklar ortaya çıkar, hatta bazen kişi yaşamını devam ettiremez’’ diyor. K E M İ K YA P I S I , TA N S İ YO N, Ş E K E R , H E Y E C A N Bedenin vereceği her tepkiyi kontrol ediyorlar Aman kemikleriniz kırılmasın Tansiyonun sorumlusu Hormonları dengede tutmak Bireyin tüm yaşamı boyunca hormonlar kendi iç dinamiklerinde dengede tutulurlar. Araya giren bazı hastalıklar, düzensiz yaşam koşulları, günlük yoğun stres ve benzeri durumlar bu ayarlama sistemini bazı noktalarda zorlayarak düzeni bozar. Bireyin uygun koşullarda olmayan yaşamı süreklilik arz ederse, iç salgı bezleri de sürekli bir çalışma düzensizliği ile karşı karşıya kalabiliyor. Parathormon (PTH): Paratiroit iç salgı bezlerinde üretilen parathormon, D vitamini ile birlikte vücut kalsiyum ve fosfor dengesini düzenliyor. Kemiklerin yeterli ve düzgün olarak büyümesi, kaslarımızın kasılması ve hücrelerimizdeki birçok aktivitenin olabilmesi için gerekli olan parathormon yeterince üretilemezse kalsiyum azalıyor ve ‘‘tetani’’ denilen kasılmalar ortaya çıkıyor. Bu durumda acil müdahale gerekiyor. Parathormon gereğinden fazla üretilmesi durumunda ise kemiklerden çok fazla kalsiyum ayrılıyor, kemiklerde kırılmalar, böbreklerde taş oluşuyor. Onsuz şeker ne işe yarar ki? Kortizol hormonu: Böbreklerin hemen üzerinde yerleşmiş iki tane böbreküstü bezinde üretilen ‘‘kortizol’’, tuz ve suyun tutularak kan basıncımızın (tansiyon) ayarlanmasında önemli rol oynuyor. Ayrıca kan şekerimizi yükseltici etkileri bulunuyor. Fazla üretiminde cushing hastalığı, yetersiz üretiminde ise addison hastalığı ortaya çıkıyor. Hareket zamanı İnsülin hormonu: Midenin alt bölgesinde yerleşmiş olan pankreas adını verdiğimiz bir iç salgı bezi tarafından üretilen insülin hormonu, vücudumuzdaki hücrelerin canlı kalabilmeleri için gerekli başlıca besin maddelerinden birisi olan glikozun (şekerin) hücre içine alınmasını ve kullanılmasını düzenliyor. Yetersiz üretiminde damarlarımızda dolaşan kanımızdaki glikoz, hücrelere giremiyor ve kanımızdaki şeker miktarı yükselerek ‘‘şeker hastalığı’’na neden oluyor. Fazla üretiminde ise kan şekerinde düşüklükler görülüyor. Adrenalin ve noradrenalin hormonları: Böbreklerin hemen üzerinde yerleşmiş iki tane iç salgı bezi (böbreküstü bezi) tarafından üretilen bu hormonlar, damarlar üzerine etki ederek kan basıncımızın ayarlanmasında çok hayati bir rol oynuyor. Fazla üretildiği durumlarda tansiyonumuz hızlı bir şekilde artıyor, (hipertansiyon) yetersizlik durumlarında ise tansiyonumuz hızla düşerek (hipotansiyon) ve şok tablosuna kadar ilerleyebilen klinik tablo olu Prof. Dr. şuyor. Şazi İmamoğlu. hatta bazen kişi yaşamını devam ettiremez’’ diyor. Aşkın sorumlusu kim? Hormon sistemini bir cambazın ip üstündeki dengesine benzeten İmamoğlu, en çok merak edilen sorular dan biri olan ‘‘Aşkın sorumlusu hormonlar mı sorusuna ise şu yanıtı veriyor: ‘‘Aşk, beynimizde oluşan ve tüm benliğimizi etkileyen en önemli yaşam faaliyetlerimizden biri. Burada hormonlarımızın çok önemli rolü olduğu ve bu aktivitenin dışında kalması müm kün değildir. Ancak hangi hormon sorusunun cevabı, bence canbazın ip üzerinde durmasını sağlayan neresidir sorusunun cevabı gibi olacaktır.’’ Prof. Dr. Şazi İmamoğlu, Cumhuriyet için hormonları, görevlerini ve dengesizlikleri halinde başımıza gelebilecekleri anlattı. Hormonların yerleri ve görevleri Böbreklerden suyun fazla atılmasını önleyen, büyümemizi sağlayan, doğumları kolaylaştıran, kilomuzu belirleyen, soğuğa dayanmamıza yardımcı olan hep ‘onlar’ Susuzluktan ölmekten kurtaran hormon: Antidiüretik hormon (vazopressin) Su, insan vücudunun en çok ihtiyaç duyduğu vazgeçilmez maddesidir. Eğer vücuttaki suyun yüzde 10’u kaybolursa bu kayıp ölüm ile sonuçlanır. Bu işlemi en hızlı ve kusursuz şekilde yerine getiren sistemin ana merkezinde Antidiüretik hormon yer alıyor. Bu hormon böbreklerden suyun gereğinden fazla atılmasını önlüyor. Yetersiz üretiminde diyabet insipid denilen çok miktarda idrar yapmakla (bazı hastalarda günde 18 litreye varabilir) ortaya çıkan bir klinik tablo görülür. Fazla üretildiği durumlarda ise vücut fazla su tuttuğu için kalp yetmezliğine benzer tablolar görülebilir. ‘Oksitosin’ sayesinde kolay doğum: Hipotalamus tarafından üretilir ve hipofizin arka bölümünde depolanır. Görevi, süt kanallarının ve doğum yaklaştığı zaman rahim kaslarının kasılmasını sağlamaktır. Doğum yaklaştığında oksitosin üretimi hızla artar ve doğum kolay gerçekleşir. 2.5 kilodan 80 kiloya sağlıklı gelişme büyüme hormonu (Growth HormonGH): Yeni doğduğunda ortalama 2.5 3 kg. ağırlığında ve 45 50 cm. boyunda olan bir bebek, yirmiyirmi beş yılda 70 80 kiloya, 170 180 santimetreye erişebiliyor. Bu büyüme hormonu Human Growth Hormone varlığı ile gerçekleşiyor. Vücudumuzdaki her hücre, hipofiz bezinde üretilen büyüme hormonu ile kendisine gelen mesajın anlamını biliyor ve bu mesajı değerlendiriyor. En yoğun olarak çocukluk ve büyüme çağında üretilen büyüme hormonu, eğer az üretilirse cüceliğe (nanismus), çok üretilirse devliğe (jigantizm) yol açıyor. Büyüme hor İç salgı bezleri İnsan bedeninde çeşitli organlardan salgılanan hormonlar bağışıklık sisteminden, yaşadığımız heyecan duygusuna belirleyici özellikler taşıyor. Hipotalamus: Beynin alt bölümünde yerleşmiş olan ‘‘hipotalamus’’, beyin ile iç salgı bezlerinin orkestra şefi olan hipofiz arasında, beyne gelen bilgileri aktaran, birçok fonksiyonu otomatik olarak yönlendiren ve salgılatıcı veya serbestleştirici hormonları üreterek hipofiz bezini bunlarla kontrol eden bir ana merkezdir. Hipofiz (pituiter): Hipotalamusun hemen altında yerleşmiş olan ‘‘Hipofiz’’in iki ayrı bölgesi vardır. Arka hipofiz bölgesi hipotalamustan gelen iki hormonu depolar ve gereğinde dolaşan kana gönderir. Ön hipofiz bölgesi diğer iç salgı bezlerini kontrol eden hormonları üretir ve dolaşan kana gönderir. hızlandırılma ve yavaşlatılmasında çok önemli rolleri vardır. Cinsellik hormonları Follikül uyarıcı hormon (FSH): Üreme hormonu salgılatıcı hormonun (GnRH) etkisi ile hipofiz iç salgı bezinde üretilen bu hormon kadın ve erkekte farklı hücrelere farklı etkiler gösteriyor. Kadınlarda, yumurtalığın içinde bulunan yumurta hücrelerinin olgunlaşmasını ve gelişmesini sağlıyor. Bir başka görevi de, yumurtalıklarda çok önemli bir başka hormonun, östrojen hormonunun üretilmesini sağlamak. Erkeklerde testis hücrelerini uyarır ve sperm üretimini sağlar. Yetersizliğinde hipogonadizm hastalığı ortaya çıkıyor. Bu kişilerde seks karakterleri gelişemez ve tedavi olmazlarsa çocuk sahibi olamazlar. Luteinleştirici hormon (LH): Üreme hormonu salgılatıcı hormonun (GnRH) etkisi ile hipofiz iç salgı bezinde üretilen bu hormon da follikül uyarıcı hormon gibi kadın ve erkekte farklı hücrelere farklı etkiler gösteriyor. Kadınlarda görevi olgunlaşan yumurtanın serbestleşerek rahmin içine gelip yerleşmesini sağlamak. Ayrıca kadınlarda progesteron isimli bir başka hormonun salgılanmasını da sağlıyor. Erkeklerde farklı olarak testislerde bulunan özel bir grup hücreyi (leyding hücreleri) uyarıyor ve testosteron hormonu üretimini sağlıyor. Yetersizliğinde hipogonadizm hastalığı ortaya çıkıyor. Bu bireylerde monu yalnızca gelişme çağında değil, yetişkin insanlarda da üretilmeye devam ediyor. Yetişkin dönemde fazla üretilmesi durumunda boyda fazla büyüme görülmüyor ama el ve ayaklarda deseks karakterleri gelişemez ve tedavi olmazlarsa çocuk sahibi olamazlar. Kadınlık hormonları östrojen ve progesteron : Kadınlarda yumurtalıklarda üretilen östrojen, progesteron hormonu ile birlikte kadınlara özgü vücut gelişiminde, yumurtlama, menstrüasyon (regl) görme, gebelik oluşumu, seksüel gelişimde progesteron hormonu ile birlikte temel rolü oynuyor. Progesteron da kadınlara özgü her türlü fiziksel yapının gelişiminde ve yaşamında önemli rolü vardır. Testosteron: Erkeklerde testislerde üretilen testesteron, erkeklere özgü vücut yapısının gelişiminde temel role sahiptir. Yetersizliğinde sakal bıyık çıkmaması, seks gücünde düşüklük, çocuk sahibi olamama gibi bulgular ortaya çıkıyor. Anne sütü üretim fabrikası: Prolaktin hormonu (PRL): Yeni doğmuş bir bebeğin beslenmesinde bütün bu ihtiyaçlarına cevap verecek en ideal içecek ve en ileri teknolojilere sahip laboratuvarlarda dahi üretilemeyen besin ‘‘anne sütü’’. Bebeklerin çok daha sağlıklı olmasını ve en iyi şekilde gelişmesini sağlayan anne sütü, prolaktin hormonu sayesinde üretiliyor. Bu hormonun yetersizliğinde ne yazık ki anne sütü üretilmiyor. vam eden bir büyüme görülüyor. Tıp biliminde bu durum akromegali hastalığı olarak isimlendiriliyor. Aşırı şişmanlık ya da aşırı zayıflığın nedeni: Böbreküstü bezini uyarıcı hormon (ACTH): Hipotalamusta üretilen kortikotropin salgılatıcı hormonun etkisi ile beynimizin alt tarafında bulunan hipofiz iç salgı bezinde üretiliyor. Böbreküstü bezinden kortizol hormonunun üretilmesini düzenliyor. Fazla üretilmesi durumunda kortizol hormonunun üretilmesi de artıyor ve insanların karın bölgesinde aşırı yağ toplanması, tansiyon yüksekliği gibi bulgularla seyreden cushing hastalığı görülüyor. Yetersiz üretilmesi sonucunda da aşırı zayıflık, cildin koyu renk alması, tansiyon düşüklüğü gibi bulgularla seyreden addison hastalığı görülüyor. Tiroitten sorumlu hormonlar Paratiroit bezleri: Boynumuzun ön alt kısmında tiroit bezinin hemen arkasında yerleşmiş, genellikle 4 adet mercimek büyüklüğünde bezlerdir. Kemiklerimizin sert ve dayanıklı olmasında ve hücrelerimizin faaliyetlerinde hayati rolü olan kalsiyum elementinin barsaktan emilmesinde, kemiklerimize yerleşmesinde ve kanımızda yeterli konsantrasyonlarda olmasından sorumludur. Tiroidi uyarıcı hormon (TSH): Hipotalamusta üretilen tiroit hormonu salgılatıcı hormonun etkisi ile hipofiz iç salgı bezi tarafından üretiliyor. Tiroit iç salgı bezimizin tiroksin hormonunu üretmesini düzenliyor. Tiroidin çok veya az salgılanmasından sorumlu hormon tiroksin hormonu (T4): Boynumuzun ön alt kısmında cildin hemen altında bulunan tiroit ismi verilen iç salgı bezinde üretiliyor. Vücumuzda bulunan bütün hücrelerin hücre içi metabolizmalarının hızlarını düzenliyor. Yetersizliğinde vücut metabolizmamız yavaşlıyor, soğuğa karşı dayanıklılığımız azalıyor, derimiz kuruyor ve kabalaşıyor, uyku isteğimiz artıyor. Bu duruma hipotiroidi hastalığı ismi veriliyor. Tiroit homonu normalden fazla üretilip dolaşan kana verilirse çarpıntı, aşırı iştah ve beslenmeye rağmen zayıflama, aşırı terleme, sinirlilik gibi bulgular ortaya çıkıyor. Bu durum hipertiroidi hastalığı olarak isimlendiriliyor. Pankreas bezi: Midenin altında yerleşmiş olan yaprak şeklinde bir bezdir. Besinlerimizin sindirilip kana geçmesinden hücrelerimizin glikoz (şeker) dediğimiz hayati enerji maddesini alıp kullanabilmesine kandaki glikoz konsantrasyonunun düzenlenebilmesine kadar birçok konuda etkili olan bir organımızdır. Böbreküstü (adrenal) bezleri: Her iki böbreğimizin hemen üzerinde yerleşmişlerdir. Damarlarımızdaki tansiyonun ayarlanmasından, vücudumuzun dışarıdan gelecek anlık ve uzun süreli etkilere (korku, hastalık) karşı gerekli tepkiyi vermesinde ve bazı seks hormonlarının üretiminde önemli rolleri vardır. Timus bezi: Bağışıklık sistemimizde önemli rolü olan, vücudumuzu mikroplara karşı koruyucu özellikteki bazı kimyasal madde ve hücrelerin yapım yeri olan timüs bezi, tıp biliminde genellikle endokrin sistem içerisine dahil edilmiyor. Tiroit bezi: Boynumuzun ön alt kısmında kelebek şeklindedir. Vücudumuzdaki bütün hücrelerin metabolik faaliyetlerinin SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle