14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çoktular. Korkak, Cesur, hâkim ve çocuktular 7 O bir destan kahramanı ? İzmirliydi, Ali Onbaşı. Ne korktu ne de kaçtı. Erzurumluydu. Arkadaşları yerine nöbete kalktığından adı, ‘‘Deli Erzurumlu’’ya çıkmıştı’’. Tire’nin Konaklı beldesinden Tahir Örsel de onlardan? Ama o kendisini, ‘‘Bademyeli Kızanı’’ olarak adlandırıyor. Dönemin tanıklarından. OZAN YAYMAN GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ AB Efsunu Bozuldu... Ulusal Kurtuluş Savaşımızı taçlandıran 30 Ağustos 1922’nin 84’üncü yıldönümünü Zafer Bayramı olarak dün coşkuyla kutladık. Dün aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetleri Günü’ydü. Zaferi ulusuyla birlikte kazanan askerler, bu bayramın yıldönümlerini kendi özel günleri olarak da kutlamaktaydılar. Kimse pek anmadı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölücü teröre ve irtica girişimlerine karşı olduğunu bir kez daha vurgulamış olmasının bu unutkanlıkta payı var mıdır acaba? ??? 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’un başlangıcı olan 26 Ağustos’un yıldönümü, 84’üncü yılında Türkiye için yeni bir dönemin de başlangıcı sayılabilir. Çünkü o gün, Türkiye’yi efsunlamak için kullanılan Avrupa Birliği (AB) hayalinden kimlerin yanlışlarıyla kurtulduğunu açıkça ortaya çıktığı bir gün özelliğini de taşıyor. Çünkü Türkiye’nin, iktidarın ayak sürümesi, AB merkeziyle ilişkileri ciddiye almayan bir yaklaşım sergileyerek AB’den uzaklaşmakta olduğu da aynı gün açıklandı. Açıklayanlar da AB sözcüleriydi. Sanırım bu açıklama, ülkemizdeki yetkili çevrelerin ağızlarını bağlayan baskının da sonunu getirdi. ‘‘Avrupa Birliği’ne girmezsek sorumlu olarak bizi gösterirler’’ diye çekinenler, bu açıklamayla seslerini çıkarmanın, karşı görüşlerini rahatça açıklamanın olanağını da elde ettiler. Böyle giderse, ‘‘Avrupa Birliği’ne girelim de ne olursa olsun’’ diye pala çalanlar da iktidarın karşısına geçerlerse şaşırmayalım. Avrupa Birliği’nin, yalnız kendileri için geçerli olan avantajlarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaları, zorunlu olarak çizmeye çalıştıkları pembe tabloyu tuzla buz edeceği için kızmakta pek de haksız olmayacaklar. ??? Askerlerle birlikte bayram coşkusunu yaşadığımız bugünlerde gündemde doğal olarak asker var. Ama gündemin askerli maddelerinden birisi de Lübnan’la ilişkili. Birleşmiş Milletler’in 1701 sayılı kararına iktidarın balıklama atlamasının ardındaki nedeni yine dış basından öğreniyoruz. Bizimkiler her ne kadar ‘‘Türkiye’nin saygınlığını, önemini korumak, maçı kale arkasından seyretmemek’’ gibi ciddiye alınması zor gerekçeler sıralıyorsa da Avrupa gazetelerinde ‘‘Türkiye’nin önceden vermiş olduğu söz nedeniyle’’ bu çelişkili duruma düştüğü yorumları yer alıyor. Hele ‘‘Avrupa Birliği’nde zor duruma düşeriz’’ gerekçesi tam bir komedi. AB’de Lübnan konusunda oluşmuş bir görüş birliği yok ki. Fransa, eski sömürgelerinde yine ön plana geçmek istiyor olabilir. Ama siyasal tarihinin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki bölümünde Ortadoğu’ya ilgi göstermemiş olan Almanya başka telden çalıyor. Bu nedenle, ileri sürülen bu savın iler tutar bir yanı yok. Tabii bizimkiler için, asker göndermenin başta gelen nedeni Amerika Birleşik Devletleri’ni bir kez daha darıltmamak olmalı. Ama bu durum da bir çelişkiyi içinde barındırıyor. Birleşmiş Milletler’in, gönderilecek gücün, barış gücü mü, görev gücü olacağı bile belli olmayan kararına uymak için, Ortadoğu’da Birleşmiş Milletler kararı olmaksızın ali kıran baş kesen rolüne soyunan ABD’nin dümen suyuna girmenin bölge ülkelerinde yaratacağı tepki yok sayılabilir mi? Özellikle de gidecek askerlerin, İsrail’in yeniden boşaltacağı yerlerdeki askerlerinin görevini Hizbullah’a karşı da üstlenecek olması, var olan tehlikenin boyutlarını ortaya koymaktayken. Çoğunluk karşı ama, peşin peşin verilmiş olan sözler için AKP Grubu bir kez daha sınavdan geçecek. Grup kararı alınmayacak olmasının gerçekte ret oyu kullanacak milletvekilleri yüzünden doğabilecek parti içi sıkıntıların doğmaması için düşünüldüğü iddiası da doğrusu yabana atılacak gibi değil. İZMİR Onlardan birisiyle tanıştık. Onlar mı?.. Toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok olarak tanımlandılar ‘‘destanlarında’’. ‘‘Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar’’ diye bilindiler... Süleymaniyeli Şoför Ahmet, kendisine teslim edilen üç nomralı kamyonetin lastiği patladığında, soyundu da çırılçıplak, üstündekiler dış lastiğin içine girdi, yol aldılar. İzmirliydi, Ali Onbaşı. Ne korktu ne de kaçtı. Erzurumluydu. Arkadaşları yerine nöbete kalktığından adı, ‘‘Deli Erzurumlu’’ya çıkmıştı’’. İstiklal Marşı’nda aksıyan bir yan var dedi durdu Nurettin Eşfak. ‘‘Akif inanmış adam, fakat ben onun inandıklarının hepsine inanmıyorum’’ diyerek ekledi, ‘‘Mesela bakın: Gelecektir sana vaadettiği günler Hakkın... Hayır gelecek günler için gökten ayet inmedi bize. Onu biz, kendimiz vaadettik kendimize.’’ Biricik silahsız adamları, tabur imamıydı. Vatan uğrunda, toprak ve hürriyet için ölme kabiliyetindeydi her biri. Tire’nin Konaklı Beldesi’nden Tahir Örsel de onlardan... Ama o kendisini, ‘‘Bademyeli Kızanı’’ olarak adlandırıyor. Dönem tanıklarından kendisi. Nâzım Hikmet’in ‘‘Kuvayi Milliye Destanı’’nda sözünü ettiği kahramanlardan birisi. ‘‘İzmir’e yakın bir yere yol aldık. Karşıdakilerin ağır makinaları vardı. Susturmak gerekiyordu, durmadan mermi atan silahı. Bana verdiler o görevi. Bir elime de bayrak tutuşturdular. Makinayı susturduğum an bayrağı sallamam söylendi. Sürüne sürüne yaklaştım sipere. Makinanın başındakileri de onlara cephane taşıyanları da düşürdüm. Bayrağı salladım sonra. Biraz daha yaklaştık böylece İzmir’e.’’ İzmir’e grup halinde ulaştıklarını söylerken karşımızdaki 107 yaşında değil de, bıçkın bir delikanlı sanki. ‘‘300 zeybek yola koyulduk. Duyduk ki, Mustafa Kemal de öbür taraftan geliyormuş İzmir’e. Atları kattık önümüze, öyle vardık şehre. Sen bi görecektin bizi o gün. Vatan için koştuk arkadaş biz, vatan için..’’ İzmir’de, tüm zeybeklerle birlikte Mustafa Kemal’in atına binmesine yardım ettiğini söylerken gözleri yaşarıyor yeniden. ‘‘Hoca takımı sevmiyor şimdi Mustafa Kemal’i. Aklı kıt bunların aklı. O olmasaydı yaşayabilirler miydi özgürce bu topraklarda? Niye düşünmezler bunu da hayınlık yaparlar?’’ Asırlık çınarın bir hüznü var ki; o anlattıkça, ‘‘Küfür doğru yere giderse ibadet sayılır’’ diyerek ağız dolusu küfür etmedik de değil. Ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra köyü Bademyeli’nde toprak işleriyle geçimini sağlayan, şimdilerde elde avuçta hiçbir şeyi kalmayan 107 yaşında bir ihtiyar, ‘‘250 lira para veriyorlar şimdi bana. O da 3 ayda bir. Hükumeti soyanlara avuçla veriyorlar ama. Berduşlara var, vatanını savunanlara yok. Ben savaştım, kan akıttım. Karşılığı bu mu? Ben Yunan zamanında zenginlerin parasına dönüp bakmadım bile. Attığımız her adım dürüsttü bizim’’ diyorsa ne düşünebilirsiniz? Bu destan onların Maaşın da, muhtarın araya girmesiyle bağlandığını söylüyor ve Eylül’ün 14’ünde ikinci defa para almaya gideceğini aktarıyor. Ama yine aynı parayı verirlerse kabul etmeyeceğini dile getiriyor... Bu destan onların: Nurettin Eşfak baktı saatına: Beş otuz... Ve başladı topçu ateşiyle büyük taarruz... Sonra. Sonra, 30 Ağustos’ta esirler arasında General Trikopis? Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nurettin Eşfak’ın ayağı. Nurettin dedi ki: ‘‘Seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni...’’ Solda ilerdeydi Ali Onbaşı. Kan içindeydi yüzü gözü. Haykırdı türküsünü: ‘‘Dört nala gelip Uzak Asya’dan/Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan/bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak/ve ipek bir halıya benziyen toprak,/bu cehennem, bu cennet bizim.’’ Serseri bir kurşunla vuruldu Deli Erzurumlu. Devrildi. Arkadaşları o ölürken, kederlerinden yüzlerini toprağa döndüler. Sonra. Sonra, 9 Eylül’de İzmir’e girdiler.. Gözü hâlâ kara Bir asrı geride bırakmış, ikincisinde yol alıyor. Dile kolay, tam 107 yaşında. Kuvayi Milliye hareketine katılanların sonuncularından. Emsallerinden kimselerin kalmadığını söylüyor, gözü yaşararak... ‘‘Hicri Takvim’e göre 1315 senesinde doğmuşum’’ diyor. Bellek, cumhuriyetin kuruluş yıllarını anlattığında 20’li yaşlara bürünüyor. ‘‘Şimdi harp olsun, şimdi giderim. Gözümü sakınmam. Silahı versinler elime, sen gör beni o zaman. Ama beni harp sahasına kadar arabayla götürsünler.’’ Tahir Dede’nin savaştan, çarpışmaktan çekincesi yok. Gözü kara hâlâ. Kolay değil; gençlik dağdan dağa koşturmakla geçmiş. Doğru düzgün çarık bile yok. Çorapları kat kat giymişler de, pabuç yapmışlar kendilerine. Üstte yok, başta yok. Aç kalmışlar, bitap düşmüşler ama hürriyete ilişkin dirençlerinden bir şey kaybetmemişler. Asırlık çınar, Kuvayi Milliye dönemini anlatıyor desek eksik olur. Dile getirirken yeniden yaşıyor. Gördükleri zulüm mü sözü edilen; gözler öfkeden kâh kısılı kâh bir noktaya odaklı. El, bastonda yumruk. Sesi gür: Tahir Örsel Kuvayı Milliye hareketine katılanların sonuncularından. Dile kolay, tam 107 yaşında. ‘‘Köyleri tel örgüyle çeviriyorlardı, kimse peryalistler kol geze dursun civarda, ‘‘Efeler’’ çıkmasın, direniş hareketine katılmasın diye. de boş durmuyor. ‘‘Kâhya Hasan’’, ‘‘Kör BayYetmezmiş gibi bir de tellerin üzerine çan ası ram’’, ‘‘Porslu’’, ‘‘Demirci Mehmet’’ adlarını yorlardı. Olur da birisi zeybeklerin yanına git bir bir sıralıyor ve ‘‘Yanlarında kol kola çarmek için çıkmaya kalkarsa, ses duyulsun, en pıştığım efeler onlar’’ diyor. gel olunsun diye. Kendi toprağımızda esir ko‘‘Cesurdu, yamandı, asiydi efelerin her biri’’ nulmak istendik biz...’’ dedikten sonra, Yörük Ali Efe’ye yardım için Aydın’a gidişlerini anlatıyor: Olabildiğince mağrur bir yüz ‘‘Yunan çevirmişti Aydın’ı. Onlara mı bıraZafer günleri mi bahsi geçen? Olabildiğin kacağız memleketi? Atlara bindiğimiz gibi ver ce mağrur bir yüz. Göreni kıskandıran tebes elini Aydın...’’ süm. Yunan konvoyunu bastıkları günü anlaDağları mesken tutan efelere, komutanların tıyor: mektuplarını taşıdığını aktarıyor, oturduğu ‘‘Unları vardı, üstelik has un. El koyduk her yerden iyice doğrularak: bi çuvala. Onların hükumeti vardı başlarında. ‘‘Kuryelik yaptım ben. Kumandanlar mekHas un yiyorlardı. Bizim başımızda hükumet tuplar yazardı efelere. Düşmanın nerelerde simi vardı ki has unumuz olsun?’’ per aldığını anlatırlardı. Güçlerin hangi yerde Sonra aç kaldıkları günlerden söz ediyor: olması gerektiği bilgisini taşırdım dağlardaki ‘‘Ağaç yapraklarını yedik. Günlerce kuru yiğitlere. Bu sayede az mı yeri kurtardık biz?’’ ekmek girmedi ağzımıza. Hiç yılmadık ama... Sadece kuryelik mi? Değil elbet. Zeybekler Bizde bi inanç vardı, düvelin hepsine yetti...’’ kendi aralarında, hangi cepheye gitmeleri geÜlkeyi zapturapt altına almak isteyen em rektiğini konuşurlarmış: İstanbul Vatan Caddesi’ndeki Zafer Bayramı kutlamalarında bir grup, Lübnan’a asker gönderilmesini protesto etti oerinc?cumhuriyet.com.tr. ‘Cumhuriyeti yaşatacağız’ Haber Merkezi 30 Ağustos Zafer Bayramı, İstanbul’da da bir dizi etkinliklerle coşkuyla kutlandı. Vatan Caddesi’ndeki resmi geçit sırasında Lübnan’a asker gönderme kararını protesto etmek isteyen gruba müdahale edildi. 30 Ağustos Zafer Bayramı için ilk tören Taksim Atatürk Anıtı önünde gerçekleşti. İstanbul Valisi Muammer Güler, 1. Ordu Komutanı Fethi Remzi Tuncer, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Milli Eğitim Bakanlığı Danışmanı Refet Angın, AKP İstanbul Milletvekilleri Alaaddin Büyükkaya, Ekrem Erdem, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer’in katıldığı törende, Atatürk anıtına çelenk konuldu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından 1. Ordu Komutanı Tuncer, anı defterine Ulu Önder Atatürk’e yazdığı yazıyı okudu. Tuncer, ‘‘Yüce Ulusumuzun güvenlik kaynağı Türk Silahlı Kuvvetleri olarak en değerli emanetin Türkiye Cumhuriyeti ve onun temel niteliklerini her zaman olduğu gibi bugün de aynı inançla koruma ve yaşatma kararlılığındayız’’ dedi. Beyoğlu’nda, bazı milletvekillerinin de katılımıyla ‘‘Zafer Yürüyüşü’’ yaVatan Caddesi’ndeki tören sırasında yola çıkan 4 kişi, ‘‘İsrail askeri olmayacağız’’ sloganı attılar. İzleyicilerin linç etmek istediği gruba biber gazıyla müdahale eden polis, 1’i kadın 4 kişiyi gözaltına aldı. (Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK) pıldı. AKP Beyoğlu İlçe Başkanlığı’nca düzenlenen yürüyüş, Galatasaray Lisesi önünden Türk bayrakları ve Atatürk posterleri ile başladı, Taksim Meydanı’nda sona erdi. leyicilerin linç etmek istediği gruba biber gazıyla müdahale eden polis, 1’i kadın 4 kişiyi gözaltına aldı. ediyoruz’’ dedi. Bakırköy Belediyesi’nin katkılarıyla hazırlanan, sözlerini Tevfik Taş’ın yazdığı, müziğini de Prof. Dr. Kamran İnce’nin yaptığı ‘‘Atatürk’ün Güneş Ülkesi’’ adlı marş hep bir ağızdan okundu. Yazar Sunay Akın’ın 30 Ağustos sunumu ile devam eden gece, Edip Akbayram’ın verdiği konserin ardından havai fişek gösterisiyle sona erdi. lerini verirken ‘‘türban’’ propagandası yaptı. Gazete, bağımsızlık savaşında din, dil, etnik köken ayrımı olmaksızın tüm yurttaşların ulus bilinciyle yurda sahip çıkışını, gerici odakların simgesi haline gelen ve bazı siyasi akımların adeta ‘‘bayrak’’ konumuna getirdiği türbanın, kamusal alanda kullanılmasının yasaklanmasıyla ilişkilendirdi. Gazete mücadelede yurda sahip çıkma yurtseverliğiyle canlarını dişine takarak savaşan kadınlarımızın yalnızca türbanına sahip çıktı. YURTTAŞLAR TEPKİ GÖSTERDİ Çorum’da AKP’liler törene katılmadı Haber Merkezi Zafer Bayramı tüm yurtta törenlerle kutlanırken Çorum’da AKP’liler törene katılmadı. Çorum’da Atatürk Anıtı önünde düzenlenen törende kentin üst düzey yöneticileri ile CHP milletvekili Feridun Ayvazoğlu hazır bulundu. Ancak günlerdir kentte siyasi çalışmalar yürüten 4 AKP milletvekili ile partinin il örgütünden hiçbir yöneticinin törenlere katılmaması tepki çekti. Diyarbakır’daki törenler geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleştirildi. Zırhlı birliklerin geçişi sırasında Türk ve KKTC bayrakları açıldı. Amasya’daki törenlere katılan Muharip Gaziler Derneği Amasya Şube Başkanı Ahmet Ünverdi, ‘‘Sadece bayramlarda hatırlanmak istemiyoruz’’ dedi. Tokat Cumhuriyet Meydanı’ndaki resmi geçit törenine katılan 77 yaşındaki Kore gazisi Ali Eryılmaz ilgi odağı oldu. Tunceli Atatürk Stadı’nda düzenlenen törende, Vali Mustafa Erkal, Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral İbrahim Yaşar ve DTP’li Belediye Başkanı Songül Erol Abdil, halkın bayramını kutladı. Kütahya ve Afyonkarahisar valiliklerinin organizasyonuyla törenler Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yapıldığı Kütahya Zafertepe’de gerçekleştirildi. Erzurum’da, 18771878 OsmanlıRus Savaşı’nın yaşandığı Aziziye Tabyaları’nda şehit düşenler için yaptırılan şehitliğin açılışı yapıldı. Samsun’da Sahil Yolu’nda gerçekleştirilen tören öncesinde alan ve çevresine Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından motorlu pompa ile gülsuyu sıkıldı. Edip Akbayram konseri Bakırköy Belediyesi, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle önceki gece Özgürlük Meydanı’nda bir kutlama gerçekleştirdi. Grup Teona konseriyle başlayan gecede konuşan Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, ‘‘Bugün burada bir kez daha Atatürk’ün yolundan ayrılmayacağımızı, hürriyetimizden ve Laik Cumhuriyetimizden vazgeçmeyeceğimizi ilan Protestoya müdahale Vatan Caddesi’nde saat 11.00’de resmi geçit töreni yapıldı. Tören sırasında hükümetin Lübnan’a asker gönderme kararı protesto edilmek istendi. Protokol tribününün biraz ilerisinde, askeri birliklerin tören geçişi yaptığı sırada yola çıkan 4 kişi, ‘‘İsrail askeri olmayacağız’’ sloganı attılar. İz Vakit’ten türban propagandası Dinci Anadolu’da Vakit gazetesi, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 84. yıldönümünde zafer haftası haber CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle