23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2006 PAZARTESİ 4 600 YTL ’YE TABANCA HABERLER Bakan Çelik’in 100 Temel Eser’i 2005 yılında tavsiye ettiği ortaya çıktı 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK MKEK’den krediyle silah satışı ? Rastgele açılan ateşlerle onlarca kişinin can verdiği Türkiye’de, Makine ve Kimya Endüstrisi elindeki tabanca stoklarını eritmeye çalışıyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Düğünlerde, karşılama törenlerinde rastgele açılan ateşlerle onlarca kişinin can verdiği Türkiye’de, kamunun tek silah üretimi ve satışını yapan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Genel Müdürlüğü’nün elindeki tabanca stoklarını eritmek için kampanya başlatması dikkat çekti. Kampanya kapsamında 600 YTL’ye kredi kartıyla tabanca alınabilecek. Türkiye’de silah kullanımı hızla yaygınlaşıyor. Eğlence amacıyla rastgale kullanılan silahlar nedeniyle onlarca kişi yaşamını yitiriyor. Hatta bu ölümleri engellemek amacıyla Türk Ceza Yasası’na hüküm de konuldu. Ancak yaz boyunca yine Anadolu’nun dört bir yanında onlarca kişi ‘‘maganda’’ kurşunlarıyla yaşamını yitirdi. Böyle bir dönemde kamunun tek silah üretimi ve satışını yapan MKEK Genel Müdürlüğü, Kırıkkale’deki mevcut silah fabrikasında 42 ayrı özellikte tabanca stoklarını eritmek amacıyla 10 ay taksitle silah satış kampanyası başlattı. Tabanca satışlarında iki seçenek olarak peşin fiyatına indirimli ve banka kredi kartına satış uygulaması getirildi. Kurumun Ankara ve İstanbul Satış Merkezleri’nden gerçekleştirilecek olan silah satışlarında Ziraat Bankası, İş Bankası ve Akbank kredi kartları ile müşterilere silah satışı yapılabilecek. MKEK Genel Müdürlüğü’nün vadeli kampanyalı satışa sunduğu tabancaların fiyatları 600 YTL ile 2 bin 205 YTL arasında değişiyor. MKEK tabanca fabrikasında halen büyük bölümü MKEK Fatih13, MKEKAtmaca S3, MKEKŞahin08, MKEGümüşay ve MKEKanun adında 42 ayrı özellikte tabanca üretimi yapılıyor. Çelik kendini tekzip etti ANKARA (ANKA) Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik’in 4 Ağustos 2005’te bizzat kendi imzasıyla yayımladığı bir genelgeyle ‘100 Temel Eser’ kapsamındaki kitapları ilköğretim okullarına tavsiye ettiği ortaya çıktı. Listedeki tartışmalar başlayınca Bakan Çelik yayınevlerini suçlamış, bakanlıktan önceki gün yapılan açıklamada da bu kitapların tavsiye edilmediği belirtilerek, yayınevleriyle ilgili yargı yoluna gidilebileceği bildirilmişti. Radikal gazetesinin 19, 20, 23 ve 25 Ağustos günlerinde manşetten duyurduğu haberlerde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği ‘100 Temel Eser’in argo, küfür içeren bilmece, deyim ve manilerle ve ‘İslamileştirilmiş’ çevirilerle dolu olduğu gündeme gelmişti. Kitaplarda Andersen’den Masallar’ın başlangıcında ‘Bir varmış, bir yokmuş Allah’ın kulu çokmuş’ ifadesinin kullanılması, Oscar Wil İki Ayrı Yaşam Biçimi... Türkiye uzun zamandır görmezden geldiği bir durumla yüzleşmelidir: Günlük yaşam iki ayrı biçime doğru yönlendirilmektedir. Bu yaşam biçimlerinden birisi, Atatürk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri yaşanmakta olan ‘insan odaklı yaşam biçimi’dir. Bu yaşam biçiminin temeli de Rönesans ve aydınlanma ile atılmıştır. İkinci yaşam biçimi ise ‘din odaklı yaşam biçimi’dir ki bu yaşam biçimi de Avrupa’da ortaçağda yaşanmıştır, günümüzde birçok İslam ülkesinde yaşanmaktadır. Kendi seçimleri olarak her ülkede kendi yaşamını ‘din odaklı yaşam biçimi’ olarak sürdüren insanlar ve topluluklar da vardır ama ülke genelinde egemen olan yaşam biçimi tarihsel süreçte belirlenmiştir. Türkiye, ‘din odaklı yaşam biçimi’ne politika yoluyla yönlendirilmiştir. Önce Demokrat Parti, sonra da Adalet Partisi halktan oy alma yöntemi olarak ‘dinsel öğeleri’ kullanmışlar, bu yolla oy alabildiklerini görmüşlerdir. Türkçe ezanın kaldırılması, imam hatip okullarının yaygınlaştırılması, Kuran kurslarının her yörede açılması yanında politik liderlerin din adamlarının desteğini alma âdetinin geliştirilmesi politikanın dinselleştirilmesi olmuştur. Bu yarış bir süre sonra kendilerini ‘din referanslı’ olarak tanıtan partilerin doğuşu ile yeni bir boyut kazanmış, bu partilerden yenisi olan AKP de seçimi kazanmıştır. Politik odaklı yönelme artık toplumsal bir boyuta geçmiştir. Şimdi, eğitim kurumlarıyla, endüstri ve ticaret yoluyla ekonomik alanıyla, bürokrasiyle, gazete, radyo ve televizyonlarıyla ‘din odaklı yaşam istemi’ ile toplum yönlendirilmektedir. ‘Koca dayağına dua’ öneren Diyanet İşleri Başkanlığı danışmanı Nevin Meriç, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunudur ve yüksek lisansını da aynı fakültenin Ortadoğu İslam Ülkeleri Enstitüsü’nde sosyoloji ve antropoloji konusunda yapmıştır. Nevin Meriç, ‘Değişen Kentte Dini Hayat’ başlıklı kitabında düşüncelerini şöyle açıklamaktadır: ‘‘...Dinin insan açısından en önemli fonksiyonu, bir zihniyet oluşturmasıdır. Böylece insan kendisi ve çevresiyle ilgili bakış açıları ve davranma tarzları geliştirmektedir. ...Bu durumda din, insanın Allah/Yaratıcıinsankâinat bağlamındaki ilişkilerini düzenleyen ve temel problemlerini meşru bir değer hükmü vererek çözmeyi hedefleyen tek sistem olmaktadır... Bir toplumun değer yargıları yine dinden yola çıkılarak tesbit edilmektedir. ...Din aynı zamanda insan hayatını düzenleyici prensiplerin de kaynağıdır. Bireyin hayatını bireyi kapsayan ve aşan mutlak anlamlara, değerlere göre düzenlemeyi hedeflemektedir. Bu prensipler ve değerler insanın davranışlarını gündelik hayatta anlamlı hale getirmekte, bir başka ifadeyle meşrulaştırmaktadır...’’ Modernleşmenin toplum yaşamını ‘insan odaklı yaşam’ yönünde etkilediğini eleştiren yazar, ‘dini duyarlılıkların kamu hayatından çıkarılması ve bu duyarlılıklar çerçevesinde tanımlanan değer, davranış ve kurumların dünyevileşmesi anlamına gelmektedir’ saptamasına dikkat çekmektedir. Buradaki önemli nokta, ‘din odaklı düşünce, anlam, değerler ve ahlak’ dışında kalan ‘dünyevileşme’nin olumsuzluğunun vurgulanmasıdır. ‘İnsan odaklı düşünce, anlam, değerler ve ahlak’ insanı yalnızlaştıran, boşluğa düşüren bir olumsuzlamayla karşılanmaktadır. Böylece de toplum, ‘din odaklı bir yaşam’ için eğitilmekte, o yönde desteklenmekte, laik bir yaşamın ‘yanlış, anlamsız, boşuna bir yaşam olduğu’ vurgulanmaktadır. Kitap kapitalistleşmeye de eleştirel bir bakış açısıyla eğilmekte farklı bir konuya da değinmektedir. Küreselleşmenin getirdiği değişiklikler de ‘din dışı eksenli yaşam’a mal edilmek istenmektedir. Dünyada da ülkemizde de din olgusunun yükselmekte olduğu bir gerçektir. Burada düşünmemiz gereken bir nokta da, ‘neden insanların dine yöneldikleri’dir. Bu soruya önyargılı yanıtlar bulmadan önce de durup düşünmek gerekiyor. Konuyu sürdüreceğiz. email:erdalatak@superonline.com erdalatak@gmail.com www.erdalatabek.com ? Konu medyaya yansıyınca Çelik yayınevlerini suçlarken, bakanlıktan önceki gün gönderilen açıklamada ise bu kitapların tavsiye edilmediği belirtilmiş ve yayınevleriyle ilgili yargı yoluna gidilebileceği bildirilmişti. de’ın ‘Mutlu Prens’ kitabında Miller’in Hans’a ‘Hayırlı sabahlar Hans’ diye selam vermesi, Pinokyo’nun ‘Yarabbim’ demesinin yanı sıra deyimler kitabında birçok küfür de yer alıyor. Bakan Çelik, bir TV kanalının canlı yayınında dün konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 100 Temel Eser uygulamasıyla Türkiye’nin manilerinin, deyimlerinin, atasözlerinin yeni nesiller tarafından öğrenilmesini hedeflediklerini söyledi. Çelik, söz konusu kitapların o şekilde basılmasının, rant peşinde koşan yayınevlerinin suçu ve eksiği olduğunu savundu. amelesi yapacaklarını ve konuyla ilgili haberleri ihbar kabul ettiklerini dile getirdi. Çelik, ‘‘Birileri bilgimiz dışında adımızı kullanıp kitaplara MEB tavsiyelidir damgası basıyorsa gereği yapılacaktır’’ dedi. Yayınevini sorumlu tuttu Haberlerin ilk çıktığı gün söz konusu kitapların tespit edilmesi yönünde talimat verdiğini söyleyen Çelik, illere de genelge göndererek, 100 Temel Eser’in amacına aykırı kitapları okullara sokturmayacaklarını açıkladı. Konuyla ilgili sorumluluğun yayınevlerinde olduğunu ileri süren Çelik, ‘‘Bu yazarın, yayınevinin sorunudur’’ dedi. Ancak edinilen bilgiye göre 4 Ağustos 2005 tarihli ve 2005/70 Haberleri ihbar kabul etti Sorumlu olan yayınevlerine yaptırım uygulanacağını açıklayan Çelik, bu kitaplara korsan mu numaralı, ‘İlköğretim Okullarında Okutulacak 100 Temel Eser’ konulu, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik imzalı genelge 81 ilin valisine gönderilmişti. Daha önce, ortaöğretim okullarındaki tüm öğrencilerin edebiyat öğretmenlerinin rehberliğinde okuyacağı 100 Temel Eser’in 19.8.2004 tarihli genelgeyle duyurulduğunu belirten Çelik, 4 sayfalık ekte isimleri sayılan 100 eserin öğrencilere ücretsiz dağıtılmayacağını, piyasadan temin edileceğini vurguladı. Bakanlıktan önceki gün yapılan açıklamada ise ‘‘Ne yazık ki sorumsuz kimi yayınevleri, sadece kâr amacıyla, kitap kapaklarına ‘MEB Tavsiyeli 100 Temel Eser’ ibaresini koyarak, Bakanlığın dışında, bazı kitaplar yayınlamışlardır(...) Bakanlık bunları ne incelemiş, ne teşvik etmiş, ne okullara tavsiye etmiş ne de satın alıp okullara dağıtmıştır’’ denildi. Genelkurmay’daki devirteslim töreninde Özkök’e Devlet Şeref Madalyası verilecek Bayrağı Büyükanıt devralıyor ? Görevi bugün düzenlenecek törenle devralacak olan Büyakanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 25. Genelkurmay Başkanı olacak. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Orgeneral Hilmi Özkök, Genelkurmay Başkanlığı görevini bugün Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a devrediyor. Büyükanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 25. Genelkurmay Başkanı olacak. Bugün yapılacak olan devirteslim töreninde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, emekliye ayrılan Orgeneral Hilmi Özkök’e ‘‘Devlet Şeref Madalyası’’ verecek. Genelkurmay Başkanlığı görevini yaş haddi nedeniyle iki yıl sürdürecek olan Orgeneral Büyükanıt ise 1 Eylül 1940 tarihinde İstanbul’da doğdu, 1959’da Kara Harp Okulu’ndan mezun olan Büyükanıt, 1963’te Piyade Okulu’nu bitirdi. Büyükanıt, 19631970 yılları arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın çeşitli birliklerinde Takım ve Komando Bölük Komutanlığı görevlerini yürüttü. 1970’te girdiği Kara Harp Akademisi’ni 1972’de bitirerek Kurmay Subay olan Büyükanıt, 19721973 yılları arasında 6’ncı Piyade Tümeni Harekât Şube Müdürlüğü, 1973 1977 yılları arasında Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, 1977 1979 yılları arasında Belçika Mons’ta Shape Karargâhı İstihbarat Daire Başkanlığı’nda Şube Müdürlüğü, 1979 1980 yılları arasında Kara Harp Akademisi’nde Öğretim Üyeliği, 19801983 yılları arasında Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda Şube Müdürlüğü, 19831986 yılları arasında Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı, 19861988 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı görevlerini üstlendi. BULUT, MDK’YE SEVK EDİLDİ SHP’de sular bir türlü durulmuyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SHP Mersin Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ersoy Bulut, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) tarafından ‘‘kesin çıkarılma’’ istemi ile Merkez Disiplin Kurulu’na (MDK) sevk edildi. SHP’den dün yapılan açıklamada, Bulut’un basında ‘‘SHP, bölücü partilerle ittifak yapmayacağını açıklamalıdır’’ şeklinde demeçleri çıktığı vurgulandı. Bulut’un SHP’nin yalnızca sosyal demokrat ve sol partilerle ittifak yapacağını bilmesine karşın bu tür açıklamalar yapmasının siyasi ahlakla bağdaşmadığı belirtilen açıklamada, ‘‘Bir yıldır Genel Başkan Yardımcısı ve MYK üyesi olan bir kişinin, böyle bir durum söz konusu olmadığı halde, konuyu genel başkana açmadan ya da MYK’ye getirmeden bu tür demeçler vermesi siyasi ahlakla bağdaşmamaktadır. Sayın Ersoy Bulut, bu gerekçelerle MYK’nin 26 Ağustos tarihli toplantısında kesin çıkarılma istemi ile MDK’ye verilmiştir’’ denildi. Bugün Genelkurmay’da düzenlenecek törenle Yaşar Büyükanıt, görevi Hilmi Özkök’ten devralacak. lığı ve 1’inci Körfez Harekâtı’nda İtalya Napoli’deki AFSOUTH Karargâhı’nda İstihbarat Daire Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1992’de tümgeneralliğe terfi ederek, bu rütbede Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği ve 3 yıl süre ile Kara Harp Okulu Komutanlığı görevlerini yürüten Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 1996’da korgeneralliğe terfi ederek, 19961998 yıllarında 7’nci Kolordu Komutanlığı ve 1998 2000 yıllarında Genelkurmay Harekât Başkanlığı görevlerinde bulundu. 2000’de orgeneralliğe terfi ederek 2000 2003 yıllarında Genelkurmay 2. Başkanlığı görevini yürüten, 2003 2004 tarihleri arasında da 1’inci Ordu Komutanı olarak görev yapan Büyükanıt, 2004 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı. Orgeneral Büyükanıt, TSK Üstün Hizmet Madalyası, Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, Şeref Madalyası, İtalya Silahlı Kuvvetler Şeref Nişanı, ABD Silahlı Kuvvetler Üstün Liyakat Nişanı ile Pakistan Silahlı Kuvvetler İmtiyaz Nişanı sahibi. general M. Rüştü Erdelhun (23 Ağustos 195827 Mayıs 1960), Orgeneral Ragıp Gümüşpala (3 Haziran 19604 Ağustos 1960), Orgeneral Cevdet Sunay (4 Ağustos 196016 Mart 1966), Orgeneral A. Cemal Tural (16 Mart 196616 Mart 1969), Orgeneral Memduh Tağmaç ( 16 Mart 196929 Ağustos 1972), Orgeneral Ö. Faruk Gürler (29 Ağustos 19726 Mart 1973), Orgeneral Semih Sancar (6 Mart 19737 Mart 1978), Orgeneral Kenan Evren (7 Mart 19781 Temmuz 1983), Orgeneral Nurettin Ersin (1 Temmuz 19836 Aralık 1983), Orgeneral M. Necdet Üruğ (6 Aralık 19832 Temmuz 1987), Orgeneral Necip Torumtay (24 Temmuz 19873 Aralık 1990), Orgeneral Doğan Güreş (6 Aralık 199030 Ağustos 1994), Orgeneral İ. Hakkı Karadayı (30 Ağustos 199430 Ağustos 1998), Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu (30 Ağustos 199828 Ağustos 2002), Orgeneral Hilmi Özkök (28 Ağustos 200228 Ağustos 2006)’’ Genelkurmay başkanları Bugüne kadarki Genelkurmay Başkanları ile görev tarihleri ise şöyle: ‘‘Orgeneral M. İsmet İnönü (3 Mayıs 192010 Kasım 1921), Mareşal Fevzi Çakmak (12 Temmuz 192212 Ocak 1944), Orgeneral M. Kazım Orbay (12 Ocak 194430 Temmuz 1946), Orgeneral Salih Omurtak (1 Ağustos 19468 Haziran 1949), Orgeneral A. Nafiz Gürman (10 Haziran 19496 Haziran 1950), Orgeneral M. Nuri Yamut (5 Haziran 195010 Nisan 1954), Orgeneral A. Nurettin Baransel (28 Mayıs 195425 Ağustos 1955), Orgeneral İ. Hakkı Tunaboylu (25 Ağustos 195510 Ekim 1957), Orgeneral İ. Feyzi Mengüç (11 Ekim 195722 Ağustos 1958), Or ZIRHLAR PAKİSTAN’DA ÜRETİLECEK Ulusal tankta geri sayım başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan tankların yerli olanaklarla karşılanmasına yönelik olarak Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nca (SSM) programa alınan ‘‘Milli İmkânlarla Tank Üretim Projesi’’ (MİTÜP) ihalesinde geri sayım başladı. Tankların zırhları ise Pakistan’da üretilecek. Edinilen bilgiye göre SSM’nin ulusal imkânlarla üretimini gerçekleştireceği projenin ihalesinde daha önce teklife çağrı dosyası alarak teklif sunan Türkiye’nin önde gelen şirketleri yarışacak. BMC Sanayi ve Ticaret A.Ş, FNSS Savunma Sistemleri AŞ. ile Otokar Otobüs Karoseri Sanayi AŞ’nin ‘‘ana yüklenici’’ olarak görev alacağı üretimin en önemli kısmı olan tank zırhlarının da yurtdışında imal edilmesi planlanıyor. Bu üretimde en ileri teknolojiye sahip bulunan Pakistan ile Türkiye arasında ortak üretim konusunda görüşmelerin sürdürüldüğü ve ‘‘ana yüklenici’’ ihalesinin sonuçlandırılmasının ardından tank zırhları üretimi için Pakistan’la anlaşma yapılması planlanıyor. SSM’nin en önemli projeleri arasında yer alan MİTÜP çerçevesinde üretilecek tanklarda yerli sanayinin de görev alması bekleniyor. Finansmanı SSM kaynakları tarafından karşılanacak olan tank üretimine yönelik açılan ihalenin bu yıl içinde sonuçlandırılması bekleniyor. Proje ile ikinci nesil tanklardan üçüncü nesil tanklara geçiş sağlanacak. 1992’de tümgeneral NATO Savunma Koleji’ni bitiren ve 1988’de tuğgeneral rütbesine yükselen Orgeneral Büyükanıt, bu rütbede 2’nci Zırhlı Tugay Komutan ‘‘Bir Adalet Feryadı’’ (Aras Yayıncılık) kitabıyla yakın tarihimize farklı bir yolculuk yaptım. Bu topraklarda yaşamış beş İstanbullu kadının feryadıydı bu kitap. İki genç akademisyen, Lerna Ekmekçioğlu ve Melissa Bilal önemli bir tarihi çalışmaya imza atmışlardı. Bu beş kadın hakları savunucusu kadın, 1862 ile 1933 yılları arasında yaşamışlardı. Bilal ve Ekmekçioğlu ise onlar öldükten yıllar sonra doğmuşlar. Zabel Yeseyan’ın yaşamı üzerine yapılmış bir araştırmayı, ünlü ‘‘Ermeni Konferansı’’nda Elif Şafak’tan dinlemiş ve çok etkilenmiştik. Elbis Gesaratsyan 1830 yılında İstanbul’da doğmuş, 1911 yılında Kahire’de yaşama veda etmişti. Ölümünün üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiş bu kadından acaba neler kalmıştı? Kitapta ‘‘Eğitimsever Ermeni Kadınlara Mektuplar’’ yer alıyordu. İlk Ermenice kadın dergisi Gitar’ı 18621863 yıllarında yayımlamıştı. Ancak yedi sayı yayımlanabilen bu dergide Gesaratsyan, kadınların toplum hayatına karışmalarını, eğitim görmelerini istiyor, Beş Ermeni Feminist Kadın böylece aile içindeki görevlerini de daha iyi yerine getireceklerini savunuyordu. ‘‘Sevgili kız kardeşim’’ başlıklı mektuplarının birinde ‘‘Bizim cinsimize neden zayıflık yakıştırılır’’ sorusuna cevap arıyordu. ‘‘Neden kadının meşru özgürlüğü elinden alınıp, Amerika’daki siyahlar ve beyazlar arasındaki ayrım gibi, erkek ve kadın cinsi arasında büyük bir ayrım süregelmiş, böylece kadın cinsi bütün yeteneklerinden mahrum kalarak eli kolu bağlanmış ve zavallı bir konuma itilmiştir?’’ 1879 yılında İstanbul’da dile getirilen bu sözlerin üzerinden 127 yıl geçmiş. Hâlâ güncelliğini koruyan bu düşüncelerin yeniden gün yüzüne çıkmasının, ülkemizin tarihini anlamak, kadın mücadelesinin geçmişini anlamak bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. ??? İkinci Ermeni kadın feminist Sırpuhi Düsap (18411901) bütün ömrünü İstanbul’da geçirmişti. Düsap varlıklı bir ailenin kızıydı. Kadının kurtuluşu sorununu, Ermeni edebiyatında ilk kez, 1880’den itibaren yayımladığı üç makaleyle gündeme getirdi. 1883’te ilk romanı Mayda yayımlandı. Bu romanla, kadının erkeğe olan ekonomik bağımlılığını irdeledi, bunun psikolojik ve toplumsal etkilerini ortaya çıkarıp çözüm üretmeye çalıştı. Kimi erkek eleştirmenler bu romandan hoşlanmadılar. Ondan biraz daha genç olan ve 1943’te Sibirya’da sürgünde yaşamını yitiren Zabel Yeseyan, Düsap’ı ziyaret etmiş ve onun söylediklerini şöyle aktarmıştı: ‘‘Bayan Düsap, edebiyat dünyasına atılmaya aday olduğumu duyduğunda, bu yolda kadınları defne yapraklı taçların değil, dikenlerin beklediği konusunda beni uyardı. Bizim gerçekliğimizde, bir kadının ortaya çıkıp kendisine bir yer edinmek istemesine tahammül edilmediğini, bunu aşabilmek için, vasatın çok üzerine çıkmak gerektiğini söyledi ve ekledi: Bir erkek vasat bir yazar olabilir, ama bir kadın asla!..’’ ??? Zabel Asadur da 1863 yılında İstanbul’da doğmuş ve 1934 yılında İstanbul’da yaşamını yitirmişti. Bir kadın aktivistti. Ermeni kızlarının eğitimi için örgütler kurdu, öğretmenlik yaptı, kitaplar yazdı. Aynı zamanda şair ve öykücüydü. 1899 yılındaki bir yazısında şunları söylüyordu: ‘‘Bir şeyi anlamadan önce yargılamayı alışkanlık edinen toplumlar için yeni kadın, geleceği karanlık, doğru yoldan sapmış, asi, gözden düşmüş, birtakım hayali haklar peşinde koşup şan şöhretle kendine bir yer edinmeye çalışan kişidir; doğanın kendisine bahşettiği haklara ve sorumluluklara layık olmadığından, onları inkâr edip erkek olmak isteyen biri! O, tek kelimeyle bir zevzek, aykırı bir mahluktur; bu yüzden de saygın ailelerden dışlanır...’’ ??? Zabel Yeseyan, 1878’de İstanbul’da doğmuş, 1943’te Sibirya’da meçhul bir yerde kaybolmuştur. Tehcirden kurtulmuş, Stalin’in zulmünden kaçamamıştır. Bir roman gibi geçen hayatı çarpıcı öykülerle doludur. Onun başına gelenlerin nedeni şöyle anlatılır kitapta: ‘‘...Döneminin alışıldık kalıplarının dışındaki bir yaşam biçimini seçmiş olması, ardında müthiş bir edebi miras bırakması ve birçok farklı alandaki toplumsal ve siyasi etkinliğidir.’’ Kitaptaki beşinci kadın Hayganuş Mark (18851966) Ermeni Kadın (Hay Gin) adlı dergiyi 1919’dan 1933 yılına kadar aralıksız yayımladı. Türkiye kadın hareketinin en uzun soluklu dergisini çıkarıp yönetti. ??? ‘‘Osmanlı’dan Türkiye’ye Beş Ermeni Feminist Yazar’’ önemli bir araştırma. Yakın tarihimizi bir başka boyuttan anlamak için dikkate değer bir çalışma... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle