12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 2006 PAZAR 4 HABERLER Düzenlenecek miting için 3 ticari taksiyle İskenderun’dan yola çıktılar İP LİDERİ PERİNÇEK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Kedi Ne İşe Yarar?’ Ve Töre Cinayetleri Sevgili, Cuma günkü gazetelerde çıkan Van kökenli bir haber çok ilginçti. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi önünden geçen ve 10 köyün sakinlerinin kullandığı 700 metrelik toprak yol, yetkililer tarafından önce kazılıp kullanılmaz hale getirilmiş, sonra kapatılmış. Köylüler de haklı olarak yakınıyorlar. İddiaya göre yolun kapatılmasının nedeni, Veterinerlik Fakültesi’nde koruma altında olan Van kedilerinin yavrularının, toprak yoldaki trafik yüzünden kalkan tozlardan enfeksiyon kapması. Ne derecede doğru olduğunu bilmiyorum. Nitekim YYÜ yetkilileri de yolun güvenlik nedeniyle kapatıldığını açıkladılar. Benim üzerinde duracağım nokta, bu konuyla ilgili olarak gazetecilerle konuşan bir köylü vatandaşın sözleri. 10 bin insanın 10 kedi kadar önemi olup olmadığını haklı olarak soran vatandaş, daha sonra da soruyor: Hem kedi ne işe yarar ki, eti bile yenmez!.. Haberi okuyunca düşündüm, kendi kendime bu soruyu hiç sormamıştım. Aslında bülbül için de aynı şeyi söyleyebilirsin. Onun da eti yenmez. Sahi bülbül ve kedi ne işe yararlar ki!.. ??? Vatandaşın sorusunu doğrusu çok yadırgadım, pek içime sindiremedim. Ama insanın kediye oranla önceliğini vurgulamaya çalıştığını düşündüm. ‘‘Kedinin çıkarı insanın çıkarına feda edilmemeli’’ demek istiyor olmalıydı. Cumartesi günkü Hürriyet’te, Münih Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Aydın Fındıkçı’nın bir araştırması, bu düşüncemin üzerinde biraz daha dikkatle durmama yol açtı. Sayın Fındıkçı, ‘‘töre cinayetlerinin büyük bölümünün Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde işlendiğini’’ söylüyor ve bunların Kürt kültürünün bir parçası olduğunu ileri sürüyordu. Kendisinin de Kürt kökenli olduğunu vurgulamayı ihmal etmiyordu Fındıkçı. Herhalde bu vurgulamayı ırkçılıkla suçlanmamak için yapmıştı... Fındıkçı’nın açıklamasını okuyunca, o bölgede insanın da, ya da daha doğrusu kadının da töre karşısında bir önceliği olmadığını düşündüm. Bir bilim adamı olan Fındıkçı ile ilgili haber, belki de gazetede eksik çıkmıştı. Töre cinayetini etnik kökene bağlamak doğru değildi. Töre cinayetinin nedeni, failin içinde yaşadığı feodal yapı ve tarım toplumu kültürüydü. Ama Dr. Aydın Fındıkçı’yı saptaması dolayısıyla suçlamak da yersizdi. Öyle ya, 15 yıl önce, Colmart kentinde, Fransız erkekleri ile gezdiği için aile meclisi kararı üzerine yeğeni tarafından öldürülen Nazmiye Ilısu davasında sanıkların savunmanları bile, töre cinayetinin ‘‘Kürt kültürünün bir parçası’’ olduğunu söylememişler miydi? ??? Öte yandan Sayın Fındıkçı, bu cinayetlere Türk geleneği diyen Avrupalıların çifte standardından yakınmakta da haksız değildi. Gerçekten de ‘‘mazlum Kürt, zalim Türk” şablonuna sarılmış olan Avrupalı, işine geldiğinde Kürt töresini Türk yapmakta beis görmüyordu. Neyse, konuyu başımdan geçen bir olay ile bağlayayım. 15 yıl kadar önce, Süleyman Demirel’in son başbakanlığının ilk günlerinde, bazı insan hakları kuruluşlarının davetlisi olarak Fransa’daydım. Kürt sorunu ile ilgili bir sohbette, ‘‘bazı olumlu açılımlar olduğunu, Başbakan’ın şeffaf karakollardan söz ettiğini, ama her şeyin bugünden yarına değişmesinin mümkün olmadığını, devletin elemanlarının bunları hazmetmeleri için zamana ihtiyaç olduğunu’’ söylediğimde, Kürt kökenli bir vatandaş hışımla ayağa fırladı; Ne yani, bir demokrasi içinde özgür ve insanca yaşamak için, Türk devleti memurlarının adam olmalarını mı bekleyeceğiz, dedi. Maalesef öyle, hatta durum daha da beter, oraya varmak için sizin de karınızı dövmeyecek, en ufak bir ihtilafta silaha sarılmayacak, töre cinayeti işlemeyecek bir düzeye gelmeyi öğreninceye kadar da beklemeniz gerekecek. Salonda bir kahkaha koptu. Çoğunluğu Fransız olan dinleyiciler, özgürlük ve demokrasi için feodal kültürün aşılması gerektiğini söylemek istediğimi anlamışlardı. Barış için Lübnan’a İSKENDERUN (Cumhuriyet) Beyrut’ta bugün düzenlenecek mitinge Türkiye’den de Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu bileşenleri katılıyor. Savaş karşıtları önceki gün 3 ticari taksiyle İskenderun’dan yola çıktı. Yayladağı Sınır Kapısı’ndan geçerek Lübnan’a giden heyette Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, İHD ve MazlumDer üyeleri ile bir grup gazeteci de bulunuyor. MazlumDer İstanbul Şubesi Başkanı Mustafa Ercan, yola çıkmadan önce yaptığı açıklamada, amaçlarının Lübnan’daki yıkımı ve halkın gereksinimlerini Türkiye’ye ? Yayladağı Sınır Kapısı’ndan geçerek Lübnan’a giden heyette Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, İHD ve MazlumDer üyeleri ile bir grup gazeteci de bulunuyor. iletmek olduğunu söyledi. Aynı zamanda Beyrut’ta dünyanın dört bir yanından savaş karşıtlarının katılımıyla düzenlenecek olan mitinge de katılacaklarını anlatan Ercan, ‘‘Ülkemizde halk ve hükümetin, bürokratların yaklaşımı farklı. Çünkü halkın yaklaşımı vicdanla ilgili, hükümetlerinki ise bağımlılıkla ilgili. Olan biteni tasvip etmiyorlarsa da hükümetler bu bağımlılık nedeniyle ses çıkartamıyorlar. Türkiye’nin de bölgedeki ülkelerin de bu bağımlılık ilişkisinden kurtulmanın çarelerini aramaları lazım. Bağımlılıktan kurtulma yönünde bir irade sergilerlerse, halkı yanlarında bulacaklarından emin olsunlar’’ dedi. İHD İstanbul Şubesi Raportörü Şaban Dayanan da şunları söyledi: ‘‘Bugün insan hakları savunucuları olarak Lübnan’da olup biten lere seyirci kalmamız düşünülemez. Orada yaşananları dünyanın gözü önüne bir kez daha sermek istiyoruz ve oraya yapacağımız ziyaret sonrasında bunu da yazacağımız raporla ifade edeceğiz. Amacımız kalıcı bir barışa küçük de olsa katkı sunmaktır. Barışla ilgili her türlü çaba çok önemli ses getiriyor, evin önünde yakılan her mum dahi barışa yönelik katkı sağlıyor. Devasa boyuta gelen savaş sahnelerine karşı en iyi cevap barışseverlerin sesini yükseltmesiyle başlıyor. Küçük gibi görünse de aslında her barış etkinliği büyük etkinliklerdir ve önemli etkileri oluyor.’’ ‘Gündem Kemalist devrimdir’ ? Bir basın toplantısı düzenleyen Perinçek, ‘‘Yeni Tüzük ve Milli Hükümet Programı’’nı ve İP Ulusal Strateji Merkezi’nin kurulduğunu açıkladı. İSTANBUL/ ANKARA (Cumhuriyet) İşçi Partisi’nin (İP) ‘‘Yeni Tüzük ve Milli Hükümet Programı’’nı açıklayarak kamuoyunun tartışmasına sunan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, ‘‘Kemalist devrimi tamamlamak, Türkiye’nin kaçınılmaz gündemidir’’ dedi. İP Genel Başkanı Perinçek, dün partisinin Beyoğlu’ndaki merkezinde basın toplantısı düzenleyerek ‘‘Yeni Tüzük ve Milli Hükümet Programı’’nı ve İP Ulusal Strateji Merkezi’nin kurulduğunu açıkladı. Yeni Tüzük ve Milli Hükümet Programı’nın en önemli özelliğinin, 150 yıllık Türk devrim dinamiğine dayanması olduğunu vurgulayan Perinçek, İP’nin Namık Kemal ve Mustafa Kemal’lerden günümüz devrimci kuşaklarına uzanan devrimci mücadelelerin kapsamlı bir değerlendirmesini yaparak bu programı hazırladığını söyledi. Tüzük ve programın, İP’nin aralık ayında toplanacak 7. genel kongresinde karara bağlanana kadar kamuoyu tarafından tartışılmasını isteyen Perinçek, şunları söyledi: ‘‘Türk devriminin milliyetçi, halkçı ve sosyalist birikimini Kemalist devrimi tamamlamak için birleştirdik. Emperyalizmin, küreselleşme adı altında Türkiye’yi devletsiz, milletsiz, ordusuz bırakma saldırısına, ancak devleti ve toplumu yeniden yeniden yapılandırarak, Kemalist devrimi tamamlayarak cevap verebiliriz. Türkiye, insanlığı emperyalizmin ve kapitalizmin her tür sömürüsünden kurtaracak, çağdaş uygarlığın önündeki seçkin yerine alacaktır.’’ Perinçek, Türkiye’nin birçok yerinde kurulmakta olan İP Ulusal Strateji Merkezleri’nin de Türkiye’nin bilim ve uzman birikiminin anlamlı bir kesimini bir araya getirdiğini söyledi. Öte yandan İşçi Partisi üyeleri, Ankara Ulus’taki 1. TBMM binası önünde toplanarak hükümet aleyhine sloganlar attılar. Parti üyeleri, bazı partililerin taşıdığı dev boyutlarda hazırlanmış, ABD Silahlı Kuvvetleri resmi yayın organında yayımlanan haritayı işaret ederek, ‘‘ABD bu haritaya gömülecek’’ dedi. İşçi Partisi Altındağ İlçe Sekreteri Atakan Volkan Yurtsever, burada yaptığı açıklamada, ‘‘ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde eşbaşkanlık görevi üstlendiğini açıkça beyan eden Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin parçalanmasındaki görevini açıklamış oldu’’ iddiasında bulundu. Muhalefet partilerinin de bu gelişmeye ‘‘sessiz kaldığını’’ belirten Yurtsever, ‘‘Ancak emperyalistlerin göz ardı ettiği gerçek şu; haritalar masa başında değil, kuvvetle çizilir. Benzer haritalar 1. Dünya Savaşı öncesinde Sevr ile karşımıza çıkmıştır’’ dedi. GARTENSTEINROSS ‘ABD PKK için Türkiye ile anlaştı’ WASHINGTON (ANKA) Amerikalı terör uzmanı Daveed GartensteinRoss, Türkiye ile ABD’nin PKK’yle nasıl mücadele edileceği konusunda anlaştığını ifade etti. Daveed GartensteinRoss, uluslararası terörle mücadele sitesi ‘‘counterterorismblog.org’’ adresinde yazdığı makalesinde, Türkiye’nin son dönemde attığı adımların, PKK’yle mücadelede Amerika Birleşik Devletleri’yle varılan anlaşmanın ürünü olduğunu belirtti. ABD, Türkiye ve Irak arasında oluşturulan stratejinin, Türkiye’nin Irak’a tek taraflı bir operasyon düzenlememesini öngördüğünü ifade eden Ross, böyle bir müdahalenin Türk askerini yanlışlıkla PKK dışındaki Kürt güçleri ve hatta ABD güçleriyle karşı karşıya getirebileceğini savundu. Son dönemde Türkiye’nin bazı adımlar attığı belirtilen yazıda, Irak sınırına 50 bine yakın askerin yerleştirildiği, geçen hafta da Hakkâri Yüksekova’ya yüzlerce tank ve asker gönderildiği savunuldu. Yazıda, bu gelişmelerin, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye için bile önemli bir kuvvet kaydırma olayı olduğu belirtildi. Türkiye’nin son dönemdeki bu adımlarının, ABD ile varılan anlaşmanın dört unsuru olduğunu gösterdiği aktarılan yazıda, bunlar şu şekilde sıralandı: 1 Anlaşmanın el sıkışmadan öteye gitmediği eleştirileri olsa da son gelişmeler bu anlaşmanın Türkiye’ye PKK’nin kökünü kazımak için Kuzey Irak’a girme konusunda belirli bir boşluk bıraktığı görülüyor. 2 Anlaşma, Türk askeri ile PKK dışındaki Kürt güçleri ya da ABD askerleri arasında yanlışlıkla bir çatışma yaşanmasını önlüyor. Türkiye’nin Irak’a girmesi sonucu kazara yaşanabilecek bir çatışma büyük bir kaygı oluşturuyor. 3 Yerel Kürt güçleri Türkiye’nin müdahalesine, bu müdahalenin PKK ile sınırlı kalması halinde karşı çıkmıyor gibi görünüyor. 4 Bu anlaşma, İran’ın Türkiye ile ABD’nin arasına girmesini önleme amacı taşıyor.’’ 986 kişiden oluşan öğrenci alayı, Aydın Güler vapuruyla Yalova’dan İstanbul’a geldi. (Fotoğraflar:AA) Hava Harp Okulu öğrencilerini İstanbul’da aileleri karşıladı Zorlu eğitimden dönüş İstanbul Haber Servisi Hava Harp Okulu Öğrenci Alayı, 20052006 Eğitim Öğretim Yılı Uçuş ve Kamp Eğitimi’ni tamamlayarak İstanbul’a döndü. Hava Harp Okulu Öğrenci Alay Komutanı Hava Pilot Kurmay Albay Mehmet Eldem komutasında, Yalova Tatbiki Eğitim Kampı’nı tamamlayan 27’si bayan, 9’u dost ve müttefik ülkelerden toplam 986 kişilik öğrenci alayı, Aydın Güler vapuruyla Sarayburnu İskelesi’ne geldi. Öğrenci alayını Sarayburnu İskelesi’nde Hava Harp Okulu Komutanı Hava Pilot Tümgeneral Abidin Ünal karşıladı. Kurmay Albay Mehmet Eldem’in, Tümgeneral Ünal’a ‘‘uçuş ve kamp eğitiminin başarıyla tamamlandığını’’ belirtmesinin ardından bandonun çaldığı marşlar eşliğinde iskeleye çıkan alaydan bir bayan öğrenci, Tümgeneral Abidin Ünal’ın eşi Leyla Ünal’a çiçek verdi. Bazı öğrencilerin ailelerinin de hazır bulunduğu karşılama töreninin ardından öğrenci alayı, otobüslerle Hava Harp Okulu’na hareket etti. Kampta görev alan subaylar, Sarayburnu iskelesinde yakınlarıyla hasret giderdi. asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘Barış gücü işgal gücüdür’ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) İsrail’in Lübnan ve Filistin’e yönelik saldırılarını protesto eden demokratik kitle örgütleri, ‘‘Lübnan’a gönderilecek Barış Gücü ‘İşgal Gücü’dür.. Türkiye Barış Gücü içinde yer almamalıdır’’ dediler. İHD, KESK, ESP, DHP, SDP, EMEP, DTP, İşçi Mücadelesi, ÇHKM, Alınteri ve TÖP üyeleri, jandarmanın geniş güvenlik önlemi aldığı İncirlik beldesine gelerek belde girişinde ‘‘İncirlik Üssü kapatılsın’’, ‘‘Lübnan’a gitme, kardeş kanı dökme’’ sloganlarını attı. Katılımcı lar adına yapılan basın açıklamasında, İsrail saldırıları sürerken İncirlik’ten yapılan mühimmat sevkıyatı ve Dışişleri Sözcüsü Namık Tan’ın yaptığı açıklama anımsatılarak, ‘‘Hükümet yetkilileri yaptıkları açıklamayla işbirlikçiliklerini gizlemeye çalışmışlardır. Bu ciddiyetsiz açıklama siyonist katillere devletin verdiği desteği göstermektedir’’ denildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘‘hamasi nutuklarla İsrail’i sözde kınadığı’’ savunulan açıklamada ‘‘İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesini istiyoruz’’ ifadelerine yer verildi. Dosya No: 1999/17 Müflisin Adı, Soyadı/Sicil No ve Adresi: Haznedar Giyim Sanayi ve İhr. A.Ş.İst. Tic. Sic. Müd. 370112/ 317694 Yukarıda dosya numarası yazılı müflis hakkında İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1998/2424 Esas sayılı dosyasından 16. 06.1999 tarihinde verilen iflas kararı aynı mahkemenin 28.07.2006 tarih ve 2006/415 Esas, 2006/469 karar sayılı ilamıyla İİK.’nun 254. maddesi gereğince kapatılmıştır. İİK.’nun 166. maddesi gereğince tebliğ ve ilan olunur. 16.08.2006 (İİK m. 166, 181, 182, 254) Basın: 41181 İSTANBUL 3. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLASIN KAPATILDIĞINA İLİŞKİN İLAN Erzincan’a bağlı Uluköy Beldesi Belediye Başkanı Salih Kara, Kalaşnikofla ayı vurduğu için 1410 YTL para cezasına çarptırıldı. Başkan Salih Kara, ayıyı vurduktan sonra başına geçip pozlar da vermişti. Bu pozlardan gazetelerde çıkan iki tanesini karşıma koydum ve bir inceleme yapmaya karar verdim. Başkan Kara birinci pozda, öldürdüğü ayının yanına çömelmişti. Kucağına terör olayları nedeniyle kullanması için verilmiş Kalaşnikofu koymuştu. Kara gözlükleriyle pek mutlu görünüyordu. İkinci pozu ayakta. Öldürdüğü ayının arkasına geçmiş, Kalaşnikofu omzuna dayamış gülümsüyordu. ??? İki yıl önce Kastamonu’nun Küre Dağları’nı gezmiştik. Küre Dağları muhteşem bitki örtüsüyle, kanyonlarıyla bir doğa harikası. Küre Dağları’nın bir başka özelliği de hâlâ çok az sayıda kalmış ayıları ormanlarının Ayı Vuran Belediye Başkanı... içinde barındırması. O zaman bize bölgede 5060 civarında ayı kaldığını ve bunların koruma altına alındığını anlatmışlardı. Kastamonulular, Küre Dağları’nı ve Kastamonu’yu kültür ve tarih turizmine açarken bölgede nesli tükenmekte olan ayıları da önemli bir özellik olarak öne çıkarmışlardı. Biz dağları gezerken bir ayı görebilir miyiz diye merak içindeydik. Kastamonulular esprili insanlar. Kastamonu dağlarında ‘‘Ayu çıkabülür, daş düşebülür...’’ yazan uyarı levhaları hazırlandığını ve asıldığını söyleyip onları kızdırmak isteyenlere, ‘‘Ne var yani...’’ diyerek cevap verip gülüyorlardı. Küre Dağları’nı gezerken taş düşmedi ama, ayı çıktı karşımıza. Dolmuşla dağ yollarından inerken ayı yoldan karşıya atlayarak ormanın içinde kayboldu. Dağlardan aşağıya doğru indiğimizde karşılaştığımız köylülere, bu yörede ayı görüp görmediklerini sorduk. ‘‘Elmalarımızı yiyorlar, şimdi bir de doğacılar mı ne çıkmış ayıları koruma altına almışlar’’ diyerek ayılardan hoşlanmadıklarını ifade ettiler. Topu topu 50 civarında ayı kalmıştı ve insan bunları da tüketip doğaya tamamen egemen olmak istiyordu. Halbuki doğadaki her canlının bir fonksiyonu olduğu gibi, bunlar doğaya bir zenginlik de katıyordu. İnsanla doğa arasındaki bu çelişme, sürekli doğanın aleyhine işliyordu. İnsan, doğanın en vahşi ve acımasız yaratığı olarak sürekli doğaya zarar veriyordu. ??? Aynı zamanda köy korucusu olan Erzincanlı Belediye Başkanı acaba ayıyı neden vurdu? Üzerlerine saldırdığını söylüyordu? Ayıyı terörist mi sandı? Yoksa fark etmez ha ayı ha terörist mi dedi? Belediye Başkanı hakkında soruşturma açılmış, kendisine Erzincan Orman İşletme Müdürlüğü 1410 YTL para cezası vermiş. Bu para nedir ki? Şimdi birkaç tane daha vurup parasını ödeyebilir... Avcılığına devam edebilir. Belediye Başkanı nesli tükenmekte olan bir canlıyı ortadan kaldırıyor. Bir kuşak sonra bu duyarsızlıkla gidersek, ‘‘Bir zamanlar dağlarımızda ayılar vardı’’ diyecek noktaya geleceğiz. ??? Omzunda Kalaşnikof Erzincan Uluköy Beldesi Belediye Başkanı Salih Kara’yı fotoğrafından anlamaya çalışıyorum. Tam yurdum insanı. Du ruşu, bakışı ve eylemiyle ülkemizin bir yurttaşı. Türkiye onunla gurur duyuyor. Ayıyı vurmuş ya, ne mutlu ona... Ne demek gerek bilemiyorum. Bu fotoğrafa bakıp öfkelenmeli miyiz, yoksa hayıflanmalı mıyız? Yoksa, bu güzel yurdumun, bu güzel insanları mı demeliyiz? ??? Başkan, Kara Avcılığı Yasası’na da muhalefet etmiş. Erzincan Savcılığı da olayla ilgili adli soruşturma başlatmış... Başkan Kara’nın işi zor. O ayıyı vurduğunda kim bilir ne kadar sevinmişti? Çevreden bir fotoğraf çekecek insan bulup da getirmiş miydi? Yöre dağlarına gidenler rahat edebilir, artık ‘‘Ne daş düşebülür, ne de ayu çıkabülür’’. Korucu Belediye Başkanımız sorunu bu şekilde kökünden çözecektir. Ellerine, avcılığına sağlık... Ülkemiz ondan daha çok hizmet bekliyor... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle