14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 AĞUSTOS 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Planlı kesinti Gazeteciyazar Atilla Aşut’tan mektup geldi. Son günlerde enerji alanında yaşananları pek güzel özetlemiş: ‘‘Temmuz ayının son haftası Didim’deydim. Didim Belediyesi ile ‘Akköy’ dergisinin ortaklaşa düzenlediği ‘Uluslararası Sanat ve Edebiyat Günleri’nin ilk etkinliği olan ‘Şiir Akşamı’, görkemli Apollon Tapınağı’nda gerçekleştirildi. Ne var ki, uzun süreli elektrik kesintisi yüzünden, ozanlar şiirlerini akşam karanlığında ve de mikrofonsuz seslendirmek zorunda kaldılar. Ağustos başında Ankara’ya döndüm. Başkentteki elektrik kesintileri daha sık ve sinir bozucuydu! Sözgelimi Oran Atatürk Sitesi’nde, elektriğin günde beş alt kez kesildiğine tanık oldum. Bilgisayarda çalışırken ekran birden kararıveriyor! Bu ani gelip gitmeler sırasında bazen evin sigortaları atıyor, elektrikli aygıtlar zarar görüyor. Kesinti nedenini öğrenmek için Elektrik Arıza’yı aradığınızda ise 186 numaralı telefon sürekli meşgul sinyali veriyor! Kavurucu sıcakların hüküm sürdüğü yaz ortasında elektrik kesintileri böyle olursa, yarın ağır kış koşullarında ne yapacağız? Nasıl ısınacağız, nasıl aydınlanacağız? İmamların yönettiği Türkiye’de petrolü, doğalgazı, elektriği dünyada en pahalı tüketen ülke durumuna geldik! Yine de kesintilerin önüne geçemiyoruz. Hükümet mademki enerjide özel sektöre teslim olmuş, bari şu kesintileri planlı duruma getirsin de her gün oldubittilerle karşılaşmaktan kurtulalım.’’ SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Okul satılırsa Ekşimiş çorba yine sofraya kondu: Okul binalarını satacaklar... Okul neden satılır, hangi mantık sattırır eğitim kurumlarını? Eğitimciyazar Ümit Sarıaslan, okul satmanın ne anlama geldiğini ‘‘Cumhuriyetin Mimarları’’ adlı yapıtında şöyle dile getirmişti: ‘‘Okulu satmak, arazi canavarlarının, piyasa işgörenlerinin kullanımına teslim etmek, insanının bireysel tarihinin bir kesitiyle birlikte ülkenin toplumsal tarihini, o tarihin toprağını satışa çıkarmakla eşdeğerlidir. Okul, kuşaklar boyu ulus olmaklığımızın, çağdaşlık yolundaki duruşumuzun canlı tutanağı.. kamusal alanlar içinde hiçbirinin olmadığı denli hamurumuza karışmış, hamuruna karıştığımız toplumsaltarihsel ortak yapılardır. Hele de Cumhuriyetin kuruluş yıllarından kalma o okul yapıları!.. Dahası bu okullar, kentin ve ülkenin tarihini içlerinde taşıdıkları denli, soluk alamaz duruma getirdiğimiz kentlerimizin akciğerleri, çevrenidir de. Daha da kötüsü, okulu satmak, okulu kendi toprağına gömmek, onları toplumun teninden ve tininden koparmak, eşzamanlı olarak toplumsal tarihimizin bu ulusal anıtlarıyla birlikte bizi oluşturup kuran o kimlikten de soyunmak demektir.’’ Amaç okul binasını satmak gibi gözüküyor, oysa işin arka planı daha derinde ve sinsi... Bayrak çekme Akçay’da çay bahçelerinin bulunduğu kıyıdaki iki yüksek direkte dalgalanan Türk bayraklarının indirilerek yerlerine Akçay amblemini taşıyan flamalar asıldığını aktarmıştık. Duyduk ki, Akçay Belediyesi geçen hafta ortasında ay yıldızı yine göndere çekmiş. Çok da iyi etmiş. ‘‘İslamcıfaşistlere karşı bir savaş içindeyiz!’’ Uygarlık çatışması yangınına körükle giden Bush’un son beyanatını duyar duymaz, aklıma Oriana Fallaci geldi. ‘‘İslamcıfaşizm!’’ Bu deyimle ilk kez Fallaci’de karşılaşmıştım. Kitapları elden ele dolaşan, ilgi ve merakla beklenen, dilden dile çevrilen, ‘‘best seller’’ listelerinden inmeyen ve İslam karşıtı ırkçılığı nedeniyle yaygın biçimde eleştirilen Fallaci’nin kitaplarında karşılaşmıştım ilk kez bu deyimle... Ne diyordu bir zamanların ateist, solcu yazarı Oriana Fallaci? Vaktiyle verdiği faşizm mücadelesini, bugün ‘‘İslam faşizmine’’ karşı sürdüğünü iddia ediyor, meseleye bu açıdan yaklaşmadıkça ‘‘İslam sorununun’’ çözümlenemeyeceğini belirtiyordu. ‘‘Geçmişin Nazi faşizmi neyse, Batı karşısındaki yeni İslam tehlikesi de o!’’ diyen Fallaci bunu, ‘‘İslam yalnız teokrasiye geçit verir’’ denklemiyle temellendiriyordu: ‘‘Teokrasi ise demokrasinin reddidir. Demokrasi ile İslamın yan yana gelmesi bu nedenle asla mümkün değildir!’’ Bush ve ‘İslam Faşizmi’ İller Bankası yok edilirken İller Bankası’nın yapısını ve işlevlerini değiştirme ile yola çıkıp yerel yönetimlerin kaynak kapısı bu ulusal bankayı yok etmeye kadar gidecek bir süreci başlatan yasa tasarısı hazır... İller Bankası tasfiye olacak da ne olacak? Ne olacağını YAYED’in hazırladığı son rapordan öğrenmeye başlayalım: ‘‘Avrupa’nın, Belçika’nın ve Fransa’nın ‘Yerel Kredi Sandığı’ adını taşıyan benzeri kuruluşları, 1990’lı yıllarda ‘kamu bankacılığı’ yapmak üzere yeniden yapılandırıldılar. FransaBelçika sandıkları birleştiler ve Dexia adını aldılar. Dexia, özel uluslararası banka olarak ‘kamu bankacılığı’ yapıyor. Merkezi yönetimlerin ve özellikle de yerel yönetimlerin kredi isteklerini özel bankacılık esprisi içinde karşılayan bu yeni yapı, kendini Avrupa kökenli küresel banka olarak tanıtıyor. Birleşme Avrupa içinde kalmıyor, Amerikan kurumlarını da satın alıp büyüyor.’’ Dexia’nın Türkiye ile ne ilişkisi var dememek gerekiyor, çünkü bal gibi de var: ‘‘Dexia, Denizbank’ı satın alarak büyümesini sürdürüyor. Denizbank 1930’lu yıllarda kurulmuş bir kamu bankasıydı; özelleştirildi; 1998’de Zorlu Grubu tarafından alındı. Zorlu, Tarişbank’ı da almıştı. İki yapıyı Denizbank adı altında birleştirmişti. Hisselerinin yüzde 25’ini halka açmıştı; elindeki yüzde 75’i Haziran 2006 sonunda Dexia adlı yabancı bankaya sattığını açıkladı.’’ İzleyin ve görün... Türkiye’de İller Bankası tasfiye edildi mi, hop diye yerine Dexia adlı yabancı özel tekel geçecek. Onun zemini hazırlanıyor. YAYED’in konuya ilişkin yorumu daha geniş kapsamlı: ‘‘Türkiye’ye Dexia girerken İller Bankası’nın tasfiye edilmesi, Dünya Bankası öncülüğünde gerçekleştiriliyor. Dünya Bankası 300 milyon dolarlık kredi karşılığında bu krediyi İller Bankası’na kullandırarak, İller Bankası’nı İller Bankası’na öldürtüyor. Dexia Türkiye’yi Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerinde yürütülen ‘Yeni Ortadoğu Planı’nın gereklerini yerine getirmek için çalışacağı bir alan olarak görüyor. Yerel kredi sistemi, böylece Türkiye’nin bölgesel çıkarlarını yönlendirmede söz sahibi olmaya istekli, niyetli, hatta bunda ısrarlı yeni bir ‘aktör’ün belirdiği bir konu olma özelliği taşıyor.’’ İçimizi bir kurt kemiriyor. Sesini duyuyor, acısını hissediyor, zararını algılıyoruz. Ya önlem? Önlem alacaklar kurdu beslemekle meşgul. Uygarlık çatışmasında yeni kilometre taşı 11 Eylül’le yükselişe geçen ‘‘İslam korkusunu’’, şöhretine şöhret katmak için kullanan popülist bir yazarın böyle bir geri konuşmasıyla, ABD Başkanı’nın konuşması arasında fark var. Şimdi de Bush’un ağzından çıkan bu sözler, galopan aşamaya giren uygarlık çatışmasına yeni bir ivme kazandırdığı gibi ABD Başkanı’nın bir başka saçmalık olan‘‘ılımlı İslam ve demokrasi’’ söyleminin de içini boşaltıyor. Bir başka deyişle, George W. Bush kendi kalesine yeni bir gol daha atıyor. İslam dünyası ve intelijensiyası infial içinde. Batılı entelektüeller ise bölünmüş durumda. ‘‘Bu sözleri kullanırken Bush, acaba gene içkili miydi?’’ diyen de var, ‘‘Yalan da değil. ABD Başkanı nihayet konuya damardan giriyor!’’ diyen de... İlgi çekici olan bu kez, ‘‘İslamcı faşizm’’ ya da ‘‘İslamofaşizm’’ tanımına katılan yazarların, Fallaci gibi yalnız ne pahasına olursa olsun, şan şöhret peşinde koşan şarlatanlardan ibaret olmaması. İtalyan entelektüellerinin ‘‘kreması’’ olarak anılan Sergio Romano örneğin, ‘‘Corriere della Sera’’ gazetesinde yayımladığı tam sayfalık yazıda, ‘‘İslam faşizminin tarihi kökenlerini’’ anlatırken “1930’lu yıllardan bu yana, Müslüman aydınlar ve askeri çevrelerde ‘faşizmin’ gördüğü kabulü’’ tarihi perspektifle değerlendiriyor. Ve bu çerçevede özellikle ‘‘Baas rejimi’’ ve ‘‘Saddam Irak’ını’’ örnek gösteriyor. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Tartışma yağ halkaları gibi büyüyor ‘‘Uygarlık çatışmasının’’, 11 Eylül’den bu yana geldiği noktayı göstermesi açısından, bu önemli bir dönüm noktası. Saygınlığından kuşku duyulmayan aydınların analizlerine sirayet eden ‘‘İslamofaşizm’’ tanımı, yalnız Avrupa’nın tutucu aydınları ve Amerikalı neocon’lar arasında yankı bulmakla kalmıyor, giderek ‘‘liberal’’ sesler de bu koroya katılıyor. Amerikalı neoliberallerden Paul Berman örneğin, hem ‘‘tarihi’’, hem ‘‘siyasi dil’’ açısından doğru bulduğu ‘‘İslamcı faşizm’’ deyimini şöyle açıklıyor: ‘‘Faşizmin beslendiği kaynak, geçmişin altın çağlarına gönderme yapan bir ütopyaydı. Gerek Mussolini, gerek Hitler bunu yaptılar. Aynı şeyi şimdi İslami cihatçılar yapıyor. Halifelik döneminin altın çağına dönme arayışıyla bir ‘ölüm kültü’ yaratıyorlar. İslamcı faşizmin, ‘İslam ütopyası’ adına’ 79’dan bu yana bir milyon insanı katlettiği görmezden gelinemez. Bu gerçekle artık yüzleşme zamanı gelmiştir. Sol, bu yüzleşmeyi yapmak zorunda!’’ ‘‘İslam faşizmi’’ tabirinin ‘‘radikal İslam’’ ya da ‘‘İslam cihadizmi’’ tanımlarından çok da farklı olmadığını savunan Berman gibi aydınlar, henüz yapılmayan ve kaçınılmaz olan bu ‘‘yüzleşme’’ üzerinde duruyorlar. Gilles Keppel gibi, ‘‘siyasi İslamı’’ tanıyan bir kesim aydın ise ‘‘İslam faşizmi’’ yargısının; tarihi açıdan baştan sona yanlış olduğunu söylüyor. Keppel çizgisinde olanlar, ‘‘faşizmlerin’’ tarihi köken itibarıyla, Avrupa’da arkalarına ‘‘kitle desteği alan rejimleri’’ tanımlamak için kullanıldığını; ‘‘İslami terorizmin’’ bugün tamamıyla farklı bir şey olduğunu; ‘‘İslamcı teröristlerin, kitle hareketi desteğinden’’ yoksun olduğunu ifade ediyorlar. Kelimenin tarihi, etimolojik kökenini tartışmaya açmayı lüzumsuz bulan bir başka kategori de artık sadece ‘‘hoşgörüsüzlük’’ ve ‘‘şiddet’’ tarifi adına kullanılan ‘‘faşizm tanımının’’, yalnız ‘‘hakaretamiz ve ırkçı’’ niyetlerle kullanıldığını, ‘‘faşizm’’ sözcüğünü ağzına almaya yetkili son insanın da Bush olduğunu belirtiyorlar. Şu gerçek ki, ‘‘İslam faşizmi’’ lafı artık yalnız bir gaftan ibaret değil... Bu tartışma büyüyor ve her geçen gün kaygı verici bir yaygınlık kazanıyor. TC Emekli Sandığı: Üst Sınır Aylığı Anayasanın ‘‘Başkomutanlık ve Genelkurmay Başkanlığı’’ başlıklı 117. maddesi, Genelkurmay Başkanı’nı: ‘‘silahlı kuvvetlerin komutanı’’ olarak atamıştır. Barışta ‘‘silahlı kuvvetlerin komutanı’’ olarak atanan Genelkurmay Başkanı, savaşta ‘‘başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir.’’ Genelkurmay Başkanı olabilmenin koşulu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası’nın 49/h maddesinde açıklanmıştır. ‘‘Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapmış orgeneraloramiraller arasından Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı’nca atanır.’’ Bir Türk Silahlı Kuvvetler görevlisinin orgeneraloramiral olabilmesi için, en az 15 (on beş) yıllık bir eğitim ve öğrenim gördükten sonra, subaylığın ilk basamağı olan asteğmenliğe atanması ilk koşuldur. 926 sayılı Yasanın ‘‘Barış zamanına ait normal bekleme süreleri’’ başlıklı 30. maddesine göre, bir asteğmenin, orgeneraloramiral olabilmesi için, çeşitli rütbelerde 10 (on rütbe) 41 (kırk bir) yıl görev yapması gereklidir. Barış zamanına çeşitli rütbelerde geçmesi gereken, normal bekleme süreleri: Rütbeler Asteğmen Teğmen Üsteğmen Yüzbaşı Binbaşı Yarbay Albay Tuğgeneral Tuğamiral Tümgeneral Tümamiral Korgeneral Koramiral Orgeneral Oramiral Normal Bekleme Süreleri 8 Ay (1) 3 Yıl 6 Yıl 6 Yıl 5 Yıl 3 Yıl 5 Yıl 4 Yıl 4 Yıl 4 Yıl 4 Yıl HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN En az 15 yıl eğitim ve öğrenim görüp, 41 yıl ( 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Yasası’nın 33. maddesi uyarınca verilen sekiz yıllık ‘‘fiili hizmet müddeti zammı’’ ile birlikte kırk dokuz yıl) çeşitli rütbelerde görev yapıp , orgeneraloramiralliğe yükselen, Kara, Deniz ya da Hava Kuvvetleri Komutanlığı yaptıktan sonra Genelkurmay Başkanlığı’na atanan ve anayasanın 117. maddesi ile ‘‘silahlı kuvvetlerin komutanı’’ olarak görevlendirilen, Genelkurmay Başkanı’nın emekli olduğunda alacağı emekli aylığı, yüzde 100 üzerinden ayda 4 bin 648 YTL ’dir. TC Emekli Sandığı Alt Sınır Aylığı (En Çok Emekli Aylığı) Aylık Gösterge ve Katsayı Aylığa Birimleri Gösterge Katsayı Esas 1) Genel Aylık 1.500 0,04373 65,60 2) Ek Göst. Ay. 9.000 0,04373 393,57 3) Kıdem Aylık 500 0,04373 21,87 4) Taban Aylık 1000 0,54711 547,11 5) % 240 Özel Taz. 9.500 0,04373 997,04 6) Makam Taz. 30.000 0,04373 1.311,90 7) Temsil Taz. 30.000 0,04373 1.311,90 8) Görev Taz. 0,00 0,04373 0,00 Üst Sınır Aylığına Esas Tutar ve Aylık 4.648,98 9) % 4 Ek Ödeme (Kaldırılan Vergi İadesi Yerine) 1 Temmuz31 Aralık 2006 Dönemi Alt Sınır Aylığı (YTL) Aylık Oranı % 100 % 100 % 100 % 100 % 100 % 100 % 100 % 100 % 100 Emekli Aylığı 65,60 393,57 21,87 547,11 997,04 1.311,90 1.311,90 0,00 4.648,98 185,96 4.834,94 BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Anayasanın barışta ‘‘silahlı kuvvetlerin komutanı’’, savaşta ‘‘başkomutan’’ olarak görevlendirdiği, Genelkurmay Başkanı’nın, ‘‘en yüksek Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı iştirakçisi’’ olmasına karşın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı’ndan alacağı emekli aylığı, 4 bin 834 YTLdir. Bu emekli aylığı, ‘‘silahlı kuvvetlerin komutanı’’ için, sizce de ‘‘çok az’’ değil midir? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Ağustos www.mumtazarikan.com BİZİM GAZETE 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ ‘‘İncitaş’’ da 1 denilen, beton ve sıva yapı 2 mında kulla 3 nılan camsı riyolit... Kuzu 4 sesi. 2/ Bayağı, 5 sıradan... Evin 6 saçağı. 3/ Mo7 torun eskiyen ya da aksayan 8 parçalarını de 9 ğiştirerek mo1 2 3 4 5 6 7 8 9 toru yeni duruma ge1 S A RMA U Y A K tirme işlemi. 4/ Uğur, 2 E A İ D S O F A talih... Yağmur suyuZ AM nun biriktiği çukur 3 S A M B A İ L İ K R A yer. 5/ Anlama yete 4 A L A D U R A neği... Ruh. 6/ Leton 5 K A R O ya’nın para birimi... 6 E V Anadolu’nun bazı 7 T İ M T A B A K yörelerinde tohuma 8 İ Z A N D O H A verilen ad. 7/ İlaç... 9 K O L O R A T U R Cennet kızı. 8/ İkiyüzlülük... Maddenin, kimyasal bir tepkimeye girebilen en küçük parçası. 9/ Ham petrollerin bitmiş ürünlere dönüştürüldüğü fabrika. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hindistan’da yaşayan Zerdüşt dinine bağlı bir topluluk. 2/ Büyük erkek kardeş... İçyüz. 3/ İncelik, naziklik... Şaşma belirten bir ünlem. 4/ Gizli yer, köşe bucak... Futbolda bir mevki. 5/ Alkolsüz içecek, meşrubat... Bir gösterme sıfatı. 6/ 1954’te İstanbul’da yayımlanmış haftalık mizah dergisi... Zorba hükümdar. 7/ Ticari ve mali işlemlerde kullanılabilen kısa vadeli sermaye. 8/ Çorba gibi yiyeceklere lezzet kazandırmak için un ve yağla yapılan sos... Siper, hendek. 9/ Yanağın alt kısmı... Bir takvim türü. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle