18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 TEMMUZ 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Düşününce Reşit Çağın: ‘‘Vatandaşı, gazeteciyi, karikatüristi, milletvekilini azarlayan, ihraç eden, mahkemeye veren birinin ifade özgürlüğünden dem vurması size ne kadar inandırıcı geliyor?’’ Ya ğ m u r E k i m Şam Büyükelçimiz devre dışı bırakılmış... ‘’Çünkü Ankara’da kısa devre var!‘‘ ANKARA’DAN kadim dostumuz Mustafa Yıldırım’ın, epeydir sesi soluğu çıkmıyordu. Ne var ne yok dedik; meğer neler varmış neler: ‘‘Şeker fabrikasına ne gerek var! Nasıl olsa dışardan alırız. Linyiti kullanmaya ne gerek var! Nasıl olsa dışarıdan gaz alırız. Türk halısı mı? Nasıl olsa Çin’den alırız. Demir, çelik, metal levha; daha neler neler alırız. Hem içerde üretince maliyeti çok yüksek oluyor. Fabrikalar bizim neyimize. Biz nasıl olsa tüccar milletiz. Enayiler üretir biz satarız. Buğday tarlalarına ne gerek var? Hele hele pamuk tarlalarına, meyve bahçelerine. Hem maliyetler yüksek hem kalite düşük. Yakarız tarlaları, bahçeleri. Alırız IMF izniyle bankerlerden borç; gökdelenler dikeriz, siteler kurarız yüzme havuzlu! IMF izniyle alınmış borçlarla ithal edilmiş gıcır gıcır arabalarla, cirit BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Mafya borsaya da girmiş. Yabancılık çekmemiştir! Davetsiz Anıl Öcal: ‘‘Bush’tan davet bekleyeceğine, turist pasaportu ile gidip örtülü çocuklarını ve hoca efendiyi ziyaret edebilir hani, mesela!’’ atarız siteler arası yollarda. Ya savunma sanayii kurmak isteyenlere ne demeli? Akıllarını peynir ekmekle yemiş olmalılar. Şunun şurasında stratejik müttefikimiz, o olmazsa Avrupa’nın bin yıllık sömürgeci devletleri. Onlar da olmazsa, Batı’nın açık ya da örtülü ortağı petrol şeyhleri durup dururken, bizi pek güzel koruyabileceklerken. Jet met, top mop, roket moket, tüfek müfek. Nasıl olsa dışardan alırız. Bağımsızlık, egemenlik, onur, şeref. Çok kolay, çok! Başlarız kaç devlet kurduğumuzdan, yürürüz mehterle; gireriz koynuna pasifizmin, ağlarız mezar başlarında, sallanırız zikirlerde... Abarttım mı? Ne abartması? Ne var! Okumadınız mı; vali yardımcıları, kaymakamlar eğitilmekteymiş İngiliz Büyükelçiliği’nin sponsorluğunda. Sponsor ne demek mi? Elinkiyle gerdeğe girmenin, gâvurcası! Yurttaşlar ve Cumhuriyetimizin en büyük makamlarında oturanlar! Sızlanmayın siz! İşin kolayını bulmuşuz bir kere. Maymunlar gibi dolanıyoruz kafeslerimizde, arada bir içeri kabuklu atsınlar diye efendilerimize sırıtıp duruyoruz. Peki, ama yeni Cumhurbaşkanının kim olacağını aylar evvelden konuşup durmak ne oluyor? Ne oluyor birlik arayışları? Yanıtı mı? Yaşlı hanımlar, beyler selam çakıyorlar, kafesin dışındaki efendilere; ‘Biz buradayız bak’ diyorlar. Bunların bir teki bile işgalcilere ‘defol’ diyebiliyor mu? Olmaz olsun bu dışardan koordine çok partililik! Demokrasiyi de dışarıdan alırız nasıl olsa!’’ İstanbul’da Cami Kıtlığı Nihayet Ayasofya’yı ibadete açmışlar. Her işte olduğu gibi yine ‘‘sızma’’ yöntemi kullanmaya çalışıyorlar. İki adım ötede Sultanahmet Camii’ne gitmeyen, namaz kılan cengâverler Ayasofya’yı işgal ediyorlar. Bahane basit, orada çalışanlar geçici olarak namaz kılıyorlarmış(!). Bir hayırsever imam da onlara imamlık yapıyormuş(!). Çalışan sayısı 100, namaz kılan 300. Her inşaattamirat yapılan yerde namaz mı kılınıyor? Sen onu külahıma anlat demezler mi? Bir yandan ‘‘İslama fobia var’’ diye nutuk atacaksın, öbür yandan öteki dinleri ve onların mekânlarını aşağılamadan geri kalmayacaksın. Yunanistan’da ya da başka bir dinden ülkede camide Hıristiyan ayini yapılsa ne dersiniz? Hani dinler arası hoşgörü, diyalog sloganınız vardı? AB’ye gireceğiz diye bangır bangır bağıracaksın. Biz Müslümanız diye, bizi dışlıyorlar diye feryat figan edeceksin, sonra da dönüp kutsallarına saldıracaksın. Ey Kültür ve Turizm Bakanı, turist gelince Ayasofya’ya nasıl girecek? İkonaların altında nasıl namaz kılacaksınız? Ya da güzelim makine halıları döşeyip gül suyu ile bir güzel kokuttuğunuz yeri, Konstantin’in tanrıya adadığı tapınaktır diye nasıl sunacaksınız? İstanbul’a gelen turist, cami görmeye geliyorsa niye Fatih Camii’ne, Sultanahmet Camii’ne değil de Ayasofya’ya gidiyor? ??? Hani dünya medeniyetler merkeziydi İstanbul? Sahipliğiniz bu mu? Diğer işgal ettiğiniz yerleri ne yaptınız? Ne haldeler? Bırak ‘keferenin’ yaptığını, Yavuz Sultan Selim’in çeşme ve sebillerinde kaytan bıyıklılar sosisli sandviç satıyor, duvarları da Coca Cola, Marlboro reklamlarıyla kaplanmış, altın varaklar görünmez hale gelmiş. Yenikapı Mevlevihanesi briket, büz imalathanesi oluvermiş. Kendi geçmişine hürmeti olmayanın başkasının geçmişine hürmeti beklenir mi? Kendi din kültürleriyle barışık olmayan etkin mezhep, azınlık mezhebe yapmadığını bırakmıyor. Bırak mezhep farklılığını, Allah’a bin şükür tarikat kavgaları almış başını gitmiş. Onu da geç, ‘‘Nurcular’’ diye bilinen Saidi Nursi’nin yoldaşları 17 (on yedi) gruba bölünmüşler. Aynı tarikatta bile hoşgörü ve toleransı olmayanlar, çıkmış dünyada dinler arası diyalog peşine düşmüşler. Bu coğrafyanın insanları, bu ülkeye yurttaşlık bağlarıyla bağlıdırlar. Ya da böyle temenni edilmiştir. Oysa şimdi yurttaşların yedi ceddi araştırılmaya, kafatasçıbağnaz sürüleri soysopsecere tartışması başlatmıştır. Nerede bir başarı varsa dibinde ‘Sabetaycılık’ araştırılmakta. Uysa da uymasa da yafta hazır, giydirilmekte. Geleceğe dair fikri olmayanlar, akıl yoldaşlığı kuramayan ne kadar beceriksiz ve izansız varsa, en ufak başarıyı şeytan taşlar gibi, secere üzerinden taşlamaya başladılar. Bu kafayla bırakın AB’ye girmeyi, el kapılarında beklemenize bile fırsat vermeyecekler. ‘‘Bütün dünya bize düşman’’ söylemi, bizim bütün dünyaya düşmanlık hezeyanı beslememizden kaynaklanıyor. Netice itibarıyla Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur! Çözüm için, uzağa gitmeye gerek yok. Yaşasın ‘‘yurtta barış, cihanda barış’’ [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Adalet Bakanlığı, sosyologlarla tanıştı! ADALET Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Avrupa Birliği’ne uyum için kurulan ‘‘Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlükleri’’ne 133 sosyolog atanmış. Sosyologları dinleyelim: ‘‘Bizimle birlikte bu kuruma öğretmen, sosyal çalışmacı ve psikolog da atandı. Aynı işi yapmamıza rağmen öğretmenler eğitim sınıfından sayılıp toplam 1450 yeni lira civarında, sosyal çalışmacılar ve psikologlar sağlık hizmetleri sınıfından sayılıp 900 yeni lira civarında maaş alırken biz sosyologların maaşı 650 yeni lira. Bu arada aynı kuruma alınan asgari lise mezunu infaz koruma memurlarının maaşının 750 yeni lira civarında olduğunu bilmenizi de isteriz. Aynı işi yapmakla görevli uzman personel maaşındaki dengesizliğin nedenini Bakanlık yetkililerine sorduğumuzda; bizlere daha önce herhangi bir kamu kurumuna sosyolog unvanı ile bir yerleştirme yapılmadığını; bu duruma itiraz etmeyip özveriyle çalışmamız gerektiği ifade ediliyor. Kişilerin cezaevinde değil de toplum içinde ıslah edilmesi temeline dayanan modern bir mantığın ürünü olan bu yeni sistemin omurgasını oluşturan sosyologlar, Adalet Bakanlığı’nın yarattığı adaletsizlik içinde nasıl bir görev beklediklerini kamuoyuna açıklasınlar.’’ Avrupa Birliği sorarsa, mutlaka bir kılıf uydururlar! behicak?yahoo.com.tr Melon İbrahim Ormancı: ‘‘Demirel kurtarıcı olarak politikaya dönerse, içimi tarifi imkânsız bir melankoli kaplayacak! Buluş Akif Kökçe: ‘’Cumhurbaşkanını halk seçsin önerisinden bile çok daha parlak bir buluş: Her parti kendi Cumhurbaşkanını seçsin!‘‘ Bir Yenisi Daha mı? MERİÇ VELİDEDEOĞLU Cumhuriyet’in Strateji ekinin 99. sayısındaki makalesinde G. Kılıç Yaşın: ‘‘Duymayanlar varsa; Yunan Parlamentosu 1999’da 14 Eylül’ü ‘Küçük Asya’ soykırım günü olarak kabul etmiştir’’ diyerek uyuyanları uyarıyordu. Demek ki 1999’dan bu yana Yunanistan, 1919 yılının Mayıs ayında başlattığı Anadolu işgalini ‘‘yavuz hırsız’’ tutumuyla saptırıp bir süreçte kendilerine karşı bir ‘‘soykırım’’ yapılmış gibi gösteriyor. Oysa 83 yıl önce başbakanları E. Venizelos, ‘‘İzmir’e çıkmanın, Anadolu içlerine yürümenin tam bir hata olduğunu’’ Lozan görüşmelerinde dile getirmişti. Başdelegemiz İsmet Paşa’nın bunun yalnızca bir hata değil, bir ‘‘yıkım ve kıyım’’ olduğunu belirten konuşması, Venizelos’unki ile birlikte Lozan tutanaklarında yer alarak belgelenmiştir. Konuşmasının bir yerinde İsmet Paşa, bir ay önce Anadolu’da bir geziden dönen Kızılhaç Komitesi temsilcileri M. Haccicus ve Guenod, kasım ayında yayınlanan raporlarında, Yunanlıların yakıpyıkmaları konusunda şöyle yazmaktadırlar, diyordu: ‘‘Her ikimiz de, 1918’den bu yana birçok felaketlere tanık olduk; fakat şimdiye kadar yıkıntılar arasında yaptığımız bu geziden daha acıklı bir görevde bulunmadığımız gibi, yüzleri hâlâ korku ve şaşkınlık yansıtan bu yerler halkının görünüşünden daha üzücü bir manzara görmedik. (...) Cepheden çok uzaklarda kalan Anadolu kasabalarının yakılıpyıkılması, görgü tanıklarının söylediğine göre yirminci yüzyılda ‘Hıristiyanlarca’ metodlu olarak yapılmıştır. Avrupa’da herhalde, ‘askeri zorunluk’ denecektir! Fakat biz, vicdanımıza kulak verince böyle bir görüşü asla kabul edemeyiz.’’(1) Bu Kızılhaç üyelerinin raporu yalnız ‘‘yıkım’’ı belgelemektedir; bunun yanında, bugün ABD’nin Irak’ta yaptığı kıyımın, işkencenin kat kat aşanını Anadolu’da ilerleyen Yunan ordusunun yerli Rumlarla birlikte gerçekleştirdiğini, işgal kuvvetlerince oluşturulan iki komisyon, görüntülerle belgeleyerek saptamıştır. Bağlaşıkları (müttefik) Yunanistan’ın yaptığı kıyımın çığlıkları İstanbul’da duyulmaya başlayınca, İngiliz, Fransız ve İtalyan işgal güçleri, oluşturdukları bu iki komisyonla Marmara Bölgesi’nin kimi kıyı kasaba ve köylerinde incelemeler yaparlar. Anlaşılacağı gibi araştırma çok dar bir alanda yürütülür; Yunan işgalindeki Ege ve içerlerinde yapılan ağır insanlık suçlarının saptanması yoluna gidilmemiştir. Elde edilen bilgiler ve resimler, 1921 yılının Haziran ayında ‘‘Atrocit´es Grecques en Turquie’’ adı altında bir kitap olarak yayımlanır. Kitabın önsözünde: ‘‘İlk komisyon kıyı bölgelerini ziyaret etti, Yunanlıların yaptığı tüm iğrençlik ve vahşeti yerinde gördü. (...) Önceleri çocukların kollarını kesmekle yetiniyorlardı, ama daha sonra boğazlamaya da başladılar (...) Bütün dünya tarafından Türk bölgeleri olarak bilinen köylerde Müslüman halk, Yunanlılar tarafından okul ve camilere doldurularak diri diri yakılmışlar, köyleri mitralyözle taranmış ve buraları terk edilmiş sefalet yerlerine dönüşmüştür’’ (2) gibi insanlık suçları dile getirilmiştir. İşte şimdi bu kitap Dr. Necdet Ekinci tarafından Türkçeye çevrilerek ‘‘Türkiye’de Yunan Vahşeti’’ adıyla yayımlandı. Yunanistan’ın 87 yıl önce Batı Anadolu’yu işgali sırasında işlediği büyük kıyımı, insanlık suçunu saptırıp bu süreci kendileri için Küçük Asya Soykırım Günü olarak ortaya koyması karşısında bu kitap, resimleriyle ve raporlarıyla birlikte, Yunanistan’ın bu küstahlığına tokat gibi bir yanıttır. Yunanistan’ın ‘‘14 Eylül’’ kararı hafife alınmamalı; toplum konuya ilgi göstermeli, bu kitap tüm kesimlerce, özellikle de dışişlerince okunup incelenmeli, dahası, kitabın bıraktığı yerden başlayarak araştırmalar sürdürülmeli. (1) Lozan Tutanakları ve Belgeler, Çev. Seha L. Meray, Birinci Takım, Cilt 1, Kitap 1, Tutanak 14, s.209. (2) Türkiye’de Yunan Vahşeti, Çev. Dr. Necdet Ekinci, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Yayınları, 2006 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com Esas No: 1996/365 / Karar No: 2003/915 Davacı Caner Yıldırım vekili Av. Rıdvan Atmaca tarafından, davalılar Bozbük, Çamlıkent Turistik Tesisleri Tic. ve San. A.Ş. ile diğer davalı Mehmet Türkmen aleyhlerine (Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1997/138 Esasında) açılan karar iptali hisse tespiti davasının yapılan yargılaması sonuda, mahkememize ait 1996/365 E. Sayılı dosyamız ile birleştirilmesine, 17.09.1997 tarihinde karar verilmiş ve mahkememiz dosyasının yapılan yargılaması sonunda verilen karar gereğince, 1 Davanın kabulüne, 2 Davacının davalı A.Ş. ortağı olduğunun tesbitine, 3 Mehmet Türkmen’in ihracına ilişkin Yönetim Kurulu Kararı’nın iptaline, 4 1996 tarihli Genel Kurul Kararı’nın iptaline, 5 Alınması gereken harç 7.880,000 TL. olup, peşin alınan 429.000 TL. harçtan mahsubu ile geriye kalan 7.415.000 TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6 300.000.0900 TL. vekelat ücretinin davalıdan alınarak, davacılara ödenmesine, 7 Davacı tarafından yapılan harç, tebligat ve bilirkişi gideri olan 1.905.500 TL. yargılama giderinin davalılardan alınarak, davacıya ödenmesine, Dair verilen karar, davalılardan Mehmet Türkmen’in (Kemer Sok., 5/1 GOP Ankara) adresine teligat yapılamadığından, Mahkeme kararı ilanen tebiğ olunur. 26.06.2006 (Basın: 33301) ANKARA ASLİYE 7. TİCARET MAHKEMESİ’NDEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Temmuz www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Serçeye verilen bir baş 1 ka ad. 2/ Buğ 2 day, nohut, 3 fasulye ve çeşitli yemişler 4 le pişirilen bir 5 tatlı... ‘‘O 6 yer’’ anla7 mında kullanılan sözcük. 8 3/ İri yarı, asık 9 yüzlü ve sert 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kimse. 4/ Çölden e1 sen rüzgâr... Oyun B A L T A Z A R N İ ME T yazma sanatı. 5/ Tar 2 A L E 3 R A N T İ Y E İ lalar arasında sınır çizgisi olarak kulla 4 N G O M A L A K İ N İ nılan ekilmemiş bö 5 A R E N A lüm... Avcının sakla 6 B A R O O Y A Z E B A N İ nıp av hayvanı bek 7 A S lediği pusu... Küçük 8 S A N M U T A F mağara. 6/ Radyo 9 T O P U R S A dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını saptayan aygıt. 7/ Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. 8/ Dinlenmek için çalışmaya ara verme... Ekin biçildikten sonra sürülmemiş tarla. 9/ Özgün. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Serçenin bir türü... Molibden elementinin simgesi. 2/ Yemek... Yolsuz ya da emeksiz elde edilen şey. 3/ ‘‘Sakağı’’ da denilen ölümcül bir hayvan hastalığı... ‘‘ gönül gezer gezer gelirsin / Arı gibi her çiçekten alırsın’’ (Karacaoğlan). 4/ İffet, namus... Herhangi bir alanda başarıyı saptamak için gerekli olan sınır. 5/ Adıyaman ilinde, Roma döneminden kalma ünlü köprü. 6/ Küçük su kanalı... Şafak. 7/ Parlaklığı geçici olarak artarak patlayan yıldız... Arapça eylem çatısını konu edinen bilim ve kitap. 8/ Bir takvim türü... Kılığı ve davranışlarından hoşlanılmayan kimseler için kullanılan sözcük. 9/ Ağaç işleriyle uğraşan usta. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 BİZİM GAZETE CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle