23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2006 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Komünist bahçıvanlar... ie Pin başını kaldırmadan, çapalamaya devam ederek anlatıyordu. Civarda birbirine bitişik, tel örgülerle bölünmüş küçük bostanlarda çalışan öteki komünist bahçıvanlar arasında kırık dökük İngilizce bileni tek oydu; çaresiz başında dikiliyorduk. ‘‘Bize bu kadar toprak verdiler’’ dedi, ‘‘Salt, aile gereksinmesini karşılayacak ölçüde...’’ Çinli Bayan Pin’e kalırsa, ‘‘Yönetim’’ daha geniş toprak dağıtmalıydı. ‘‘Topraktan bol bir şey yok! Niye dağıtmazlar ki?’’ diye uygulamaya karşı çıkıyordu. Nasılsa, söz söyleme hürriyetinin olduğu bir ülkedeydi; bırakın rahatça konuşsun... ‘‘Biraz daha geniş bahçemiz olsa, pazara çıkarıp satacak miktarda ürün elde ederdik. Ama, işte bu kadarını verdiler...’’ Yine de gereksinim fazlası ürün çıkarıyor, organik sebzeler olarak meraklısına bostanda satıyordu. Örneğin, dolmalık kabağın çiftine 1 dolar istiyor, körpe salatalıkların 5’i aynı fiyat ediyordu. Bayan Lie, bunları anlatırken, ben az ötede ‘‘Gel, kopar beni!’’ renginde rokalara, tere ve maydanozlara bakıyor, dalında salınan domateslere, salatalıklara uzanmadan duruyor, L bir yandan not alıyordum. O sırada Indiana’nın sağı solu belli olmayan havası karardı, Lafayette’in tepesinde bulutlar, rutubet içinde kalmış hasır bir küfenin siyahi çürüklüğüne büründü. Yağmur geliyordu. Yoksa siz, Başkan Mao zamanlarından kalma bir eski pazar yazısı mı, sandınız? ABD’nin Indiana eyaletindeki Purdue Üniversitesi’nin, yıllığı 5 ila 20 dolara kiraladığı küçük bostanlardan söz ediyorum. Çin’in Maçin’in pirinç tarlasında, başlarındaki hasır şapkalarla bir eğilip bir doğrulan tarım işçilerinin sıtma korkulu egzotik görüntülerini, burada, ABD’de seyredeceğiniz tek yerden; Purdue’nün uyguladığı bostan projesini yazıyorum... Programın adı, ‘‘Agricultural Community Support’’; Türkçeyle, ‘‘Tarımda Halk Desteği’’ denilebilir. Uygulama uzun zamandan beri, büyük üniversitelerin ‘‘arka bahçelerinde’’ sürüyordu. 68 kuşağının ‘‘imece’’ merakıyla, ‘‘komünal tarım alanlarına’’ çevirdikleri bu bostanlarda, bir zamanların hippilerinden Maocularına, anarşistlerden çevrecilere kadar Amerikan solcuları çalıştı. Sonra, sıkılmış olmalılar; birden bu bostanları, gerçek komünistlere bıraktılar: Çinlilere... Kampusun havalimanı yolu üzerindeki bostanlara, üniversitede ‘‘AerodinamikUçak Mühendisliği’’ doktorası yapmış bulunan bir Türkle gittik; Barış Yağcı’yla... Barış, bir vakitler bahçıvanlığa, zerzavat işine merak salmış, o I N D I A N A P O L I S sıralarda Purdue’de bulunan kimi Türk öğrencilerle birlikte elde çapa, belde MAHMUT ŞENOL kürek ziraatçiliğe soyunmuştu. Komünist miydi, ne? ‘‘Zor iş ağbi!’’ diyor, ‘‘Sosyalist hayalcilikle uzaktan kolay gibi geliyor, ama bu işi Çinliler iyi yapıyor...’’ Demek, Çin halkı sosyalist hayalci! Bunları Barış’la ayaküstü ‘‘bostana girerken’’ konuştuk. Çevreme ilgiyle baktım: Çin bambusundan hasır şapkalar, bir eğilip bir kalkıyordu. Hummalı bir çalışmayla yaklaşan yağmura hazırlık yapılıyordu. Bayan Lie de, yağmur önlemine kalkışırken, bir yandan sorularımı yanıtlıyordu. Pin Lie kocasıyla birlikte, Purdue’de doktora yapan oğlunun yanına gelmiş, üniversitenin aylığı 400 doları geçmeyen, elektriksuısınmatelefonu içinde, tek odalı eve yerleşmişti. Gelininin burada doğurmakla ABD vatandaşı olmuş torununa da bakıyordu. 36 bin öğrencisi olan Purdue’nün 4 binden fazla Çinli öğrencisi var. Ama kampusta karşılaştığım Çinli sayısı, bana zaman zaman, Pekin’deki Amerikan Üniversitesi’nde bulunuyormuşum duygusu veriyor. Ortalıkta gezinip ağaç altlarında ot yaprak toplayan, kırlarda mantar peşinde dolaşan yaşlı karı koca Çinlilerin, sabah erkenden kampusu dolaşırsanız, güneşi karşılayan jimnastik yaptıklarına da tanık olursunuz. Yaşları 50, 60 üzerinde insanlar, kampusta ne arıyorlar? Yanıtı, Purdue’nün yabancı öğrenciler bürosunda adının yazılmasını istemeyen bir görevliden alıyorum. Çin’den gelenlere karşı, bir süredir iki ülke arasında düzelen siyasi ilişkilere, ekonomik bağlara uygun olarak ABD’nin vize baskısı bulunmuyor. Üniversiteye öğrenci gelenler, kısa süre sonra ailelerini getirebiliyor, hatta Çin’de evlenip burada çocuk sahibi oluyor. Yaşam koşulları, zaten uzun zamandır alışık olduklarınca ‘‘komünal bir hayat’’ biçimine pek uygun. 30 metrekarelik, evli öğrenciler lojmanları diye bilinen, ‘‘Married Student Housing’’da, hep bir arada yaşıyor, yaşamı ucuzlaştırmak için anne babalar bostanlarda çalışıyor, onlar da boy boy çocuk yapıp ‘‘Amerikan Anayasası’’ gereği doğumla kazanılmış yurttaşlık bağıyla ABD vatandaşlığını garantiliyor. Nostradamus’un kehaneti bir kez daha doğrulanıyor; ‘‘Uzakdoğu’dan çekik gözlüler gelecek, dünyayı işgal edecekler’’ demişti de... Bize gelince, değişen bir şey yok! WalMart’a gidip Meksikalı kaçak göçmenlerin ucuza çalıştığı Kaliforniya tarlalarından toplanmış domates alıyoruz. Galiba, Barış’ın dediği gibi, bostancılık bize uzak! Bunun yerine söylemesi kolay olan şu: ‘‘Dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana!’’ msenol34@yahoo.com Antep’ten Halep’e günübirlik A odada kalmış, casus Lawrence tatürk burada kalmış, hemen yanındaki 202’yi İngiliz casusu Lawrence yeğlermiş. ‘‘Kral Faysal 1918 da günlerini, gecelerini burada yılında 215’in balkonundan geçirmiş. Charles Lindbergh Suriye’nin özgürlüğünü ilan de. Agatha Christie ‘‘Orient etmiş’’ diyor gülümseyerek. Az Expresi Cinayeti’’nin önemli sonra birkaç sokak ötedeki bölümlerini burada yazmış. Abu Navas lokantasında öğlen Krallar, sanatçılar, politikacılar yemeğindeyiz. Bizimle da hep burayı yeğlemiş geride mutfağa girip tencerelere bıraktığımız 20. yüzyılda. Yer bakıyor. Humus, felafel, ekşili döşemeleri aşınmış, duvarların sarma... Arap mutfağının badanası çoktan solmuş. seçme yemekleri var burada. Yüksek tavanlardan sallanan ‘‘Son üçbeş yıla kadar biz avizeler tunçtan. Salonlarına Ermeniler sıkça gelirdik Abu geçmiş yüzyılın havası sinmiş. Navas’a, onlarca yıl ayağımız Mazlumiyan kardeşlerin alışmıştı’’ diye anlatıyor. 1909’da kapılarını açtığı Baron Lokanta giderek Oteli Halep’in doluyor. ‘‘Sonra Pera Palas’ı... HALEP lokanta sahibi Otelin büyük Mekke’ye gidip girişinde hacı oldu. Döner durmuş sağa dönmez içkiyi sola bakınırken, kaldırınca bizim yaşlıca bir cemaatin de ayağı bayan, ufak AHMET ARPAD kesildi.’’ Halepli tefek, hafif Ermeniler kamburu kendilerine ‘‘Biz Suriyeliyiz’’ çıkmış, yanımıza sokuluyor. demiyor. Mardinli, Antepli, Biraz oturup kahve içmek Kilisli, Maraşlı onlar! Aynı istediğimizi söylüyoruz. semtte oturmalarına karşılık Bizimle bara doğru yürüyor. çoğunun kiliseleri ayrı. Nereden geliyorduk, bilmek Yemekten sonra yaşlı kadına istiyor. ‘‘Türkiye’den’’ deyince otele kadar eşlik ediyoruz. küçük gözleri parıldıyor ışıl Lokanta ile Hotel Baron arası ışıl. Az sonra yanında buz gibi sokaklar elektrikçi dükkânları, birer bardak suyla gelen parçacılar ve çeşitli eşya köpüklü kahvelerimizi satanlarla dolu. Çoğunun höpürdetirken o anlatıyor, biz tabelasından sahibinin Ermeni dinliyoruz. Büyükbabasının 1910 yılında Kilis’ten geldiğini olduğu belli. ‘‘Baron Oteli’nin sahibi Mösyö Armen söylüyor. Halep’e yerleşir Mazlumiyan’ın dedesinin yerleşmez ticarete atılmış, dedesi de Türkiye’den ilk babası da tüccarmış, geçen yıl gelenlerden.’’ Yaşlı kadın ölen eşi de. ‘‘Biz Ermenilerin anlatıyor, biz dinliyoruz. elinden başka bir şey gelmez’’ ‘‘1870’te atmış adımını Halep’e. diyor bakışları dalgın. Sonra Kentte doğru dürüst konuyu değiştiriyor. Otelden konaklanacak bir yer ve müşterilerinden söz ediyor. olmadığını görünce, otel Agatha Christie 203 No’lu Brüksel Plajı vrupa’yı kavurucu plajda çocuklara yönelik sıcakların sardığı şu etkinlikler arasında atlama günlerde Brüksel sokakları kulesi, balon kale, sirk, giderek tenhalaşıyor. Tatile palyaço ve sihirbaz çıkma lüksü olmayan gösterileri bulunuyor. Plajda kentliler ise kendilerini ya müzik ve kültürel Brüksel ormanlarının etkinliklerin yanı sıra spora kuytuluğuna ya da havuzlu da büyük yer ayrılmış. Bu parklara atıyorlar. Ha, bir de seneki ‘‘ZenRahatlama’’ Belçika’nın grimtrak Kuzey temasıyla plaja gelenler Denizi var.. günübirlikçilerin yoga, aikido, capoeira ya da akın akın geldiği. ‘‘Bu yaz meditasyon dansları gibi illa da Brüksel’de rahatlama sporlarını kalacağım’’ diyenler içinse uzmanlar eşliğinde ilginç bir seçenek söz yapabilirler. Tembelliğin konusu: Brüksel Plajı. kollarına kendilerini ‘‘Brüksel’de plaj mı tamamen bırakmak olurmuş!’’ demeyin. Brüksel isteyenler içinse plajda kanalı kıyısına Kuzey Denizi onlarca çeşit Uzakdoğu sahillerinden 3 bin tonluk masajı öngörülmüş. kum getirirseniz sizin de Sportifler ise plaj hentbolu, yapay bir sahiliniz olur. Son plaj futbolu, plaj voleybolu, üç yıldır her yaz temmuzplaj rugby, tırmanma, ve ağustos aylarında açılan frizbi gibi sporlarla Brüksel Plajı fikrini ilk defa kendilerini eğleyebilirler. (biraz da Paris Seine Nehri Pek çok ülke mutfağının kıyısındaki plajdan bulunduğu ‘‘sahilde’’ etkilenerek) Brüksel Brezilya, Vietnam, Çin, Belediye Başkanı Freddy Kongo, Angola, Fas, Thielemans İspanya, ortaya atmış. Senegal, Nepal, BRÜKSEL Üç yılda 1 Hollanda, Peru, milyon 300 bin Endonezya, kişinin gelip Avusturalya, dinlendiği İtalya, plajda yüzmek Kaliforniya, kesinlikle Arjantin, ELÇİN POYRAZLAR yasak. Fransa ve Mavnalarla Belçika taşımacılığın yapıldığı yemeklerini çok da pahalı çamur renkli Brüksel Kanalı olmayan fiyatlarda yemek kıyısına kurulan bu plajda mümkün. İnsan ister istemez fıskiyelerin ya da bu tür bir projenin palmiyelerin altında belediyeye ne kadara mal serinlemek mümkün. Ancak olduğunu merak ediyor. plajda o kadar çok sosyal Plajın altyapısının etkinlik var ki.. gidip bir hazırlanması için Brüksel havlu attığınız ve bütün gün Belediyesi 300 bin Avro oturduğunuz plajlardan çok kadar yatırım yaparken sahilde yapılan bir festivali sponsorların desteklediği andırıyor. plajın işletme bütçesi ise 230 Salsa, tango, merenge, bin Avro’yu buluyor. house, reggae, hip hop, jazz, Brüksel’de yazın bunalanları funk ve elektronik müzik yapay bir plajla konserlerinin yanı sıra dans eğlendirmenin kârlı bir iş gösterilerinin yer aldığı kapısı olduğuna kuşku yok. etkinliğe beş yüz kadar Neyse ki bu girişimciler sanatçı katılıyor bu yaz. Kuzey Avrupalıları hedef Dans öğrenmek isteyenlerin kitle olarak belirlemiş. dans kurslarına, dinlenmek Türkiye’de yapay plaj isteyenlerinse kendilerini projesini satmaya kalkanlar hamaklara bırakabilecekleri büyük olasılıkla aç kalır. A Latin Amerika Ortak Pazarı Mercosur zirvesine katılmak üzere Arjantin’de bulunan ve 13 Ağustos’ta 80 yaşına basacak olan Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, Venezüella lideri Hugo Chavez ile birlikte Cordoba’da bir gösteriye katıldı. Castro, kendisini çok iyi hissettiğini ve öleceğiyle ilgili söylentilere ‘‘gülüp geçtiğini’’ söyledi. ‘‘Bu denli uzun yaşayacağını hiç düşünmediğini’’ belirten Castro, ‘‘Bu söylentiler beni çok eğlendiriyor, kendimi sağlıklı hissetmemi sağlıyor’’ dedi. Castro, ‘‘kendisini öldürmek ve devrime son vermek isteyenler olduğunu bildiğini’’ belirterek ‘‘Başıma bir şey geldiğinde hiçbir şeyin durmaması için gerekenleri yaptım’’ dedi. (Fotoğraf: REUTERS) Castro: Bana bir şey olmaz açmaya karar vermiş. Oğulları ve torunları da onun izinde yürümüş...’’ Baron’un son yıllardaki müşterileri genellikle Fransızlar. Satın almak isteyenler olmuş. ‘‘Fakat Mösyö Armen hiç yanaşmıyor elden çıkarmaya.’’ Madam Lucine’e veda ediyoruz. Otelin Memluklu tarzı kemerli terasından bize el sallıyor. Atıyoruz kendimizi Halep’in daracık sokaklarına. Caddelerde trafik karmakarışık, taksiden geçilmiyor. Beşar Esad ülkesinin kapılarını açmış çoğu Güney Kore ve İran malı bu araçlara. Sabah gelir gelmez Halep’in zengin semtlerini, kiliselerini, kalesini gezmiştik. Şimdi de sırada Kapalıçarşı ile Emevi Camisi vardı. Oraları görmeden Antep’e dönülmezdi. Çarşı bizim Kapalıçarşı’ya benzemiyor, daha çok Şanlıurfa’dakini andırıyor. Halep de bir Arap kentinden çok bir Güneydoğu Anadolu kentini. Emevi Camisi’nde günlük yaşam bütün canlılığı ile sürüyor. Çarşıya açılan kapısında uyuklayan mavi entarili yaşlı Arap, kocaman, görkemli avluya adım atarken ayakkabılarınızı çıkarmanıza dikkat ediyor. Sütunların gölgesine sığınmış çarşaflı kadınlar, gün boyu Kuran okuyan kör hafızlar. Avlunun tertemiz taşlarında koşuşturuyor küçük çocuklar... Akşama doğru dönüşteyiz. Sınıra yakın küçük A’zaz kentinde Ahmad Tea’ye uğrayıp, kahvemizi, çayımızı alıyoruz. Az sonra da Suriye çıkışında bizim kamyon şoförlerinin sivil giyimli gümrükçülerin eline tomar, tomar kâğıt para sıkıştırıp kontrolden geçmediklerine tanık oluyoruz... Suriye akaryakıt çıkışını sınırlamış. Motorin komşuda sudan ucuz. Bir gümrükçünün maaşı ise 150 dolar. Suriyeli memur da işini biliyor! www.ahmetarpad.de İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI TÜRKİYE’NİN TAPUSU LOZAN ANTLAŞMASI’NIN YILDÖNÜMÜNDE ADD VE CUMOK TARAFINDAN DÜZENLENEN PROGRAMI DESTEKLİYOR, KATILIYORUZ. PROGRAM TARİH: 24 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ SAAT: 13:30 BURSA ATATÜRK ANITI’NA ÇELENK SUNMA SAYGI DURUŞUİSTİKLAL MARŞI BURSA TAYYARE KÜLTÜR MERKEZİ SAAT: 14:00 AÇILIŞ KONUŞMALARI LÜTFÜ KIRAYOĞLU (ADD BURSA İL BAŞKANI) PROF. DR. MUSTAFA YURTKURAN (ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ) PANEL PANEL YÖNETİCİSİ: ŞENER ERUYGUR (E.ORG.) (ADD GENEL BAŞKANI) PROF. DR. ÖZER OZANKAYA (ADD KURUCU ÜYESİ) GÖKHAN GÜNAYDIN (ZİRAAT ODALARI GENEL BŞK.) İLETİŞİM: 0532 204 80 29 ÇORLU CUMOK “Cumhuriyet’i biz kurduk. O’nu sizler yaşatacaksınız.” K. Atatürk Cumhuriyet Gazetesi ve Okurları Laik Cumhuriyet’in güvencesidir. BODRUM CUMOK Geçen yüzyılın başında dayatılan haritayı uygulatmayan Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde, yeniden dayatılmak istenen haritalara “HAYIR!” demek için, tehlikenin farkında olan herkesi, ATATÜRK HEYKELİ’nin önünde saat 18.30’da bekliyoruz. Saygı duruşunun ardından “Sevr’den Lozan’a” konu başlıklı söyleşi gerçekleşecektir. Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Türk Ulusunun Onur Günü Lozan Barış Antlaşması’nın İmzalanmasının 83. Yıldönümü Nedeniyle Düzenlemiş Olduğumuz Program Aşağıdadır. Bilgilerinize sunar, katılmanızı bekleriz. Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Başkanı 24 TEMMUZ LOZAN ANTLAŞMASI’NIN YILDÖNÜMÜ Prof. EROL MANİSALI’nın konferansına tam bağımsızlığı, ulusalcılığı, laikliği savunan herkesi bekliyoruz. İletişim: Nezir Taner Salih Zeki İlgen Sıtkı Ergüney 0 546 235 76 13 0 532 477 22 38 0 533 416 77 87 Konuşmacı: Em. Tuğgeneral ÖNER PEHLİVANOĞLU Yer : Delfi Otel Umurca Mh. Dere Sok. No. 57 (Köşem Taksi karşısı) Tel: 316 40 85 Tarih : 24 TEMMUZ PAZARTESİ Saat : 19.00 İletişim : Fügen Kıvılcımer 0 532 583 37 97 / 0 252 313 92 16 Program Tarih : 23 Temmuz 2006 Yer : İsmet İnönü Anıtı (Maçka) Saat : 10.30 (Çelenk Merasimi) Öğrenci kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. İLKNUR FİLİZ Tarih : 24 Temmuz Pazartesi saat 17.30 Yer : Çorlu, Orion Alışveriş Merkezi Aktivite Salonu www.cumok.org eposta: istanbul?cumok.org corlucumok?hotmail.com CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle