27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Kıyas Mehmet Ünal: ‘‘Saddam kendi halkına zulmetmiş bir diktatör olabilir. Peki, Irak için şimdiki durum Saddam döneminden daha mı iyi? Irak’ı istila eden ABD askerlerine sınırlarımızın açılması için çaba gösteren ünlü yazarlarımızın, politikacılarımızın vicdanları acaba şimdi nasıl?’’ Ya ğ m u r E k i m Enerji krizi kapıdaymış... ‘‘Kapıdan kovsan bacadan girecek!’’ DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Erdoğan Köşk’e çıkarsa Yüce Divan’a gidermiş! Yüce makama oturduktan sonra... DEVRİ iktidarı ampuliyeden mealen derlediği türlüçeşitli diyaloglarla ‘‘bindik bir alamete, gemi azıya almışlar, gidiyoruz başka bir âleme’’ vecizesinin altını çiziyor Konya’dan Dr. Hüsnü Bozkurt: Benim referansım İslamdır. Demokrasi gideceğim istasyona kadar bineceğim trendir. Ben İstanbul imamıyım: Helal olsun, işte lider böyle olur! Minareler süngümüz. Kubbeler miğfer. Camiler kışlamız. Müminler asker: AB sürecinde olacak iş mi bu? Bir siyaset adamı şiir okudu diye mahpus damlarına atılır mı, bu nasıl yargı, rezil olduk be! Biz o gömleği çıkardık, gelişerek değiştik: Değiştim diyorsa değişmiştir, tutturmuşsunuz bir takıyye, başka laf bilmez misiniz kuzum! Değişmedim, değişemem, değişmem! Ne yani, halkıma yalan mı söyleyeceğim, dün neysem Diyaloglar bugün de oyum: Helal olsun, lider dediğin işte böyle olur ! O astsubayı tanırım, iyi çocuktur ama suç işlemişse cezasını çeker: Vayyy! Bu nasıl laf ? Suçluyu koruyor. Yargıya müdahale ediyor. Savcılar neredesiniz ? Kendisini tanırım. Muhterem bir hayırseverdir. Terörist bir örgütle ilişkili mümkün değildir. Kendime inandığım gibi inanırım. Ona Kefilim: Keramet buyurdun mirim. Ağzına sağlık. Yüksel, ki yerin bu yer değildir ! Bir siyaset adamı nasıl olur da bir uluslararası teröristin dizleri dibinde oturup poz verebilir: Ben yaptım oldu işte. O iyi bir Müslümandır. Müslüman terörist olur mu hiç? Ona kefilim! Bilim hırsızlığı yargı kararları ile saptanan kişi öğretim üyeliği yapamaz, profesör unvanını kullanamaz. müsteşar olamaz: Ben kendisini iyi tanırım. Sizin vereceğiniz unvana ihtiyacı yoktur. Ona kefilim! Nereden bulduysa, adamın 1 milyar doları var. Partiyi bu para ile kuruyor: Bir de patron olacak, o serveti oğlumun düğününde takılan altınları bozdurup edindim! Gizli gece yarısı görüşmeleriyle ihalesiz, şartnamesiz kamu kaynaklarını yabancılara peşkeş çekmek suçtur: Ben o adamı tanımam, hiç görüşmedim. Yok, galiba bir kez uzaktan görmüştüm. Belki görüşmüş olabilirim. Birkaç defa görüştüm. Ne var bunda, ben ülkemi pazarlıyorum. Her alıcı ile görüşürüm! Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın: Tercüme hatası. Ben onu tanırım. İyi çocuktur. Ona kefilim! Anamızı ağlattınız: Al ananı da yürü git ulan! Türkiye Batağa Sürükleniyor!.. Amerikan planı tıkır tıkır işliyor!.. Daha açıkça söylemek gerekirse; yıllardır konuşulan, hatta bir ara adı bile değiştirilen (ancak tutmayan) o meşhur projede en kanlı ve de en belirleyici aşamaya geçildi.. Büyük Ortadoğu Projesi!.. Projenin oluşturulması, parlatılması çok daha eskilere dayanıyor ama düğmeye basılış tarihi olarak rahatlıkla 11 Eylül 2001 tarihini verebiliriz... Kısaca anımsayacak olursak; önce Afganistan halledildi, ardından Irak çökertildi!.. ABD’nin Irak işgali sırasında ilk etapta verdiği kayıplara bakanlar, ‘‘Amerika batağa saplandı’’ hükmünü vermişlerdi ancak yanılmışlardı... Emperyalizmin senaryolarının ve sahneye koyduğu oyunların birden çok fazla olduğunu unutmuşlardı!.. ABD, gayet ince planlarla Irak’ı üç parçaya böldü, ardından da böldüğü parçaları birbirine düşüren ‘‘acımasız planı’’ devreye soktu!.. Sözde Irak devleti, Amerikan Silahlı Kuvvetler dergisinde açıkça çizildiği üzere üç ayrı devlete bölündü bile... Yani ABD kaybetmedi, kazandı!.. ??? Artık BOP’un ikinci aşamasına geçilebilirdi... Geçildi de!.. İsrail’in, bir askerinin kaçırılmasını gerekçe göstererek başlattığı işgal/savaş oyununa Hizbullah’ın ‘‘ateşe benzinle’’ giderek destek vermesi aslına bakarsanız Ortadoğu’da kimin elinin kimin cebinde olduğunu göstermesi açısından pek ilginç!.. İlk tespitimizi yapalım: Ortadoğu’da bir daha eski günlere dönüş olmayacak!.. Peki ne olacak?. Öngörüsü yüksek bazı siyasi yorumcuların da işaret ettiği gibi, İsrail’in savaş okları önce Suriye’ye çevrilecek!.. Daha açık bir anlatımla; İsrail ABD desteğinde önce Lübnan’ı ve dolayısıyla Hizbullah’ı, ardından da Suriye’yi haklayarak asıl hedef yolundaki pürüzleri ve olası destekleri ortadan kaldıracak!.. Asıl hedef Kim?.. İran tabii!.. Bu köşede adı pek çok kez geçen Kanadalı Profesör Chossudowsky, son yazısında İsrail’in ABD desteğinde yaptığı provokasyonu bakın nasıl anlatıyor: Lübnan’ın bombalanması (şimdi de karadan işgali) ani refleks ya da misilleme değil, titizlikle hazırlanmış bir askeri programın parçasıdır. Saldırılar, daha geniş askeri operasyonların gerekçesi olarak kullanılabilir Yani, önce Suriye’nin daha sonra da İran’ın işgali için!.. ??? Gelelim Türkiye’nin durumuna... Profesör Chossudowsky, aynı yazısında yaşamsal önemde bir iddiayı da dile getiriyor: ABD, İsrail ve Türkiye, 2004 yılından bu yana İran’a saldırı planları yapıyor... Ankara ile Tel Aviv arasında 2004’te yapılan anlaşma sonucu Türkiye ABDİsrail operasyonunda bir faktör olacak... Ortadoğu’yu önce kan ve ateşe boğup ardından yeniden biçimleyecek plan işte böyle!.. Peki, işaretler neyi gösteriyor?.. Öncelikle, İsrail’in Lübnan saldırısıyla, Türkiye’nin Güneydoğu’da anormal sayıda şehit vermeye başlaması hiç de hayırlı bir geleceği işaret etmiyor!.. Bir komplo teorisi olarak nitelendirilebilir belki ama ben bunu Türkiye’yi ‘‘İran seferi’’nde ‘‘faktör’’ olarak kullanmaya yönelik senaryoda atılan ‘‘önemli bir adım’’ olarak görüyorum!.. Hele Tayyip Bey’in sözüm ona ‘‘sert’’ açıklamalarından sonra Bakanlar Kurulu’ndan ipleri yine ABD’ye bırakan ‘‘siz yapmazsanız, biz yaparız’’ açıklaması, bu düşüncemi destekliyor... Yakında, çok yakında ‘‘ağzımıza çalınacak bir tutam bala’’ ya da Türkiye’yi ‘‘faktör’’ haline getirmeye yönelik bir ‘‘zorlama harekâtına’’ hazırlıklı olmamız gerektiği kanısındayım!.. Amerikan Silahlı Kuvvetler dergisinde Türkiye’nin açıkça ‘‘parçalanan ülkeler’’ arasında gösterilmesi, BakuTiflisCeyhan boru hattının çizdiği yolun, dergide çizilen sınırlarla müthiş bir tesadüf sonucu çakışması, İsrail’in artık ‘‘geriye dönülmez’’ olduğu belirginleşen savaş adımları ve aynı zaman diliminde Türkiye’de halkı büyük öfkeye boğan güneydoğu şehitleri... Perde arkasından, Tayyip Bey ve kurmaylarının çok önceden ‘‘anlaştığına’’ dair kötü kokular geliyor Korkarım, Türkiye süratle batağa sürükleniyor!.. e posta: umitzileli?gmail.com Ucube Bülent Kumaş: ‘‘Yeni Ortadoğu haritasının Irak’la ilgili bölümü için Raplh Peters, ‘Birbirine uymayan parçaların bir araya getirilmesiyle oluşan bu ucube devlet; derhal üçe bölünmeli’ yorumu yapmış. Adam çok haklı ama eyaletlerinin hepsi ayrı ayrı yönetilen ABD’den daha büyük bir ucube devlet var mı bu dünyada acaba?’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Ali Desidero’dan Ali Dido’ya doğru MFÖ’NÜN Ali Desidero şarkısını bir de Akif Kökçe’nin güftesiyle söyleyelim: Arkadaşları Ali Dibo derler/ Sırtını vermiş iktidar partisine/ Yakmış abayı bir ihaleye de/ İhaleyi nasıl kapacak? Bizim Ali ihalecilik oynar/ Partiyi dinler Ankara’yı seyreder/ Dedik ya abayı yakmış ihaleye/ Bundan daha kimsenin haberi yok ama/ Ali Ali Dibo Ali Ali Dibo Teoride ‘‘tüyü bitmemiş yetim hakkı’’ der/ Pratikte dersen hortumlamakta/ Bazen ben dinciyim diyor/ Bazen milliyetçi Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com oluyor/ Değişik bir psikoloji/ Bir felsefe hortumoji/ Hortum hortum hortumloji Bizim Ali partide aynen/ İhale konusu orada geçerken/ Gözüne kestirip kafasına takıyor/ ‘‘Bu ihale benim’’ diyor ‘‘dokunanı yakarım’’ Ne yapmalı ne etmeli/ Bir oyunbazlık bir şeytanlık/ İhaleyi bir şekilde götürmeli/ Bu ihale nasıl kapılacak/ Hortum muslukları nasıl çalışacak Partiden mi yaklaşmalı/ Tarikattan mi çalışılmalı/ Bir bilene mi danışmalı/ Bu ihale ballı kaymaklı/ Ali Ali Dibo/ Ali Ali Dibo’’ ‘‘Mass media’’yı ‘‘masal medya’’ diye İngilizceden Türkçeye yanlış çevirmeyin ağabeyler! Dile Yasak Konulamaz! SEVGİ ÖZEL 12 Temmuz 2006’da, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nun 74. kuruluş yıldönümünde, 23 yıldır kendini Atatürk’ün kurumu sanan resmi TDK’den bir açıklama geldi. Kurum Başkanı, “kadını aşağılayan bütün deyim ve atasözlerinin” sözlüklerden temizleneceğini belirtiyordu. Hürriyet”in, “Eksik Etek Devrimi” olarak başlık attığı TDK açıklaması büyük tepki aldı; ama tepki verenler, resmi TDK açıklamasındaki özü pek irdelemediler. Resmi TDK’de “7 kişilik bir çalışma grubu” oluşturulmuş, “20 bine yakın deyim ve atasözü bilimsel incelemeye tabi tutulacak; bazıları argo, bazıları ise özellikle doğu ve güneydoğu bölge ağızlarında kullanılan, Türk gelenek, kültür ve inançlarına uymayan sözler yeni sözlüğe alınmayacak, bu olumsuz mesajların nesilden nesile geçmesi unutturulacak’’mış. Eskiyen, kullanımdan düşen sözcük, deyim, söz öbeği, atasözü kimseden izin almaz, bir dilden kendisi çıkar gider; ama araştırmacılar, yazarlar yine de kaynaklarda bulur onları. Yani dil ve o dili kullananlar, iki yumurta bir limonla terbiye edilebilecek varlıklar değildir; öyle olsaydı 1960’ların ortasından bu yana yasaklanan yeni sözcükler, tarihe gömülür giderdi. Tam tersi oldu. Türkçe, sözcük yasaklatanları hizaya getirdi. Geçmişin yasakçıları, bugün yasaklanan sözcüklerle önümüze çıkıyorlar. ??? Her kimse şu gözü kara 7 kişi, Türkçenin söz varlığını yargılayacak, “edebe aykırı” buldukları deyim ve atasözlerine “bilimsel kılıf” uydurup dilde temizliğe girişecekler. Bu tavır, dilden çok, öğretim birliği ilkesini yok ederek “güzel ahlaklı nesiller” yetiştirmeyi amaçlayan “din kültürü ve ahlak bilgisi” üzerine çalışanlara yakışırdı aslında. Anlayamadığımız şu; temizlik eylemine niçin “özellikle argo, doğu ve güneydoğu bölge ağızlarında kullanılan, Türk gelenek, kültür ve inançlarına uymayan sözler”le başlanacağı. Ege’de, Trakya’da, Akdeniz’de, dünyanın her yerinde, her insan, her yazar, her şair, istediği sözcüğü kullanır. Örneğin bir öykü ya da roman kahramanı, abuk sabuk işler yapan birine “Git işine deyyus” diyebilir. Sözcükler kimsenin babasının malı değildir; bu nedenle bir sözcüğü, deyimi değil 7; 777 kişilik kurullar bile atamaz! Sözcüklerin olumlu anlamları da vardır, olumsuz anlamları da... Dahası, “baş, göz, el; yapmak binmek, yemek, şey... “ gibi sözcüklere sesinizle, beden dilinizle türlü anlamlar yükleyebilirsiniz. Herhalde resmi TDK’nin temizleme kurulu. Türkçenin çokanlamlılığa yaslı bir dil olduğunu bilir. Ancak dilin mantığına ters düşen böyle bir anlayışla temizlik yapmaya kalkarlarsa, pek çok sözcüğün benzetmeli anlamını sözlüklerden atmaları gerekebilir. Bırakın argoyu, sövgüyü ya da anlamı olumsuz deyimleri, atasözlerini, örneğin organ adlarıyla yapılan onlarca iğrenç sövgü sözcüğünü, söz öbeğini de “Türk gelenek, kültür ve inançlarına uymayan sözler” gibi değerlendirebilirsiniz. Bu, son derece yanlış, dili kısırlaştıracak yasakçı bir yaklaşımdır. Ömer Asım Aksoy’un derlediği Gaziantep ağzındaki “Deyimler, Atasözleri, Dualar, Beddualar”lardan birini silmeye kalksak, güneydoğunun güzel insanı unutur mu bunu? Tersine, ilençlerden birini tokat gibi çarpar yüzümüze. Resmi TDK’nin “muştu” gibi duyurduğu bu iş, “yasaklama” eylemine dönüşebilir; geçmişin “muzır kurulu” gibi bir görev üstlenen TDK, argonun, senlibenli konuşma ya da sövgü sözcüklerinin, bir dilin varsıllığı olduğunu göz ardı etmektedir. 2876 Sayılı Yasa kendilerine böyle bir görev mi veriyor? Değilse, resmi TDK, asıl görevlerinin ardına düşmelidir. ??? Resmi TDK’nin bu açıklaması çok tepki almıştır; tepkiler haklıdır. Dahası resmi TDK, bu açıklamayı TDK’nin kuruluş yıldönümünde yaparak Atatürk’ün TDK’yi bir dernek olarak kurmakta ne denli haklı olduğunu da göstermiştir. Bu nedenle resmi TDK’ye teşekkür etmek gerekir; “Atatürk’ün kurumuyuz” demekle işlerin yürümediği ortaya çıkmıştır. Yazım birliğini bozuyorsanız; yanlışı doğru diye satmak da bir tür yasakçılıktır. “Büyükanne, ipekböceği” gibi sözcükleri, üç beş kişinin keyfi tutumu ayırabilir mi? Genel dilin sözvarlığını zedeliyorsanız; bu da yasakçılıktır. Özleştirmeciliği “tasfiyecilik” olarak sunmak, modası geçmiş savların arkasına takılmaktır. Sözlükte yok diye Türk devrimi, harf ve dil devrimleri, Atatürk ilke ve devrimleri belleklerden silinebilir mi Bu da yasakçı ilktir. Yeryüzünde kişilerin keyfine, inancına, kökenine, dünya görüşüne göre yönlendirilemeyecek tek varlıktır, dil! Bu nedenle atalarımızın, “Dili insanı vezir de eder, rezil de...” deyişi çok yerindedir; yeri gelince cuk oturur. Dönem öyle bir dönem ki çoğumuz, atalarımızın, “Çok söz yalansız, çok mal haramsız olmaz” sözünü anımsıyoruz. Bu söz de “Türk gelenek, kültür ve inançlarına uymayan” sözlerden biri gibi sanki. Yerinde değil, çok konuşanı; malı mülkü her gün doğuranları azıcık “şey’” etmiyor mu? Hayır biz “olumlu” anlamda kullandık; ama ya tersini düşünenler... Öyleyse sözlüklerden hem bu atasözünü, hem “şey” etmeyi sallayın bakalım, sallayabiliyorsanız? Dile yasak konmaz! Yasakçı anlayışta direnirseniz. o dil kuş olup uçar gider elinizden. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Temmuz www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hıristiyanlıkta İsa’nın di 1 rilişini anmak 2 üzere her yıl ilkbaharda kut 3 lanan yortu. 2/ 4 Güzeli en üstün 5 ve en yüce değer sayan kişi... 6 Muğla’nın bir 7 ilçesi. 3/ Bir ni 8 şan tahtasına küçük okların 9 fırlatılmasıyla oynanan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 oyun... Hayvanların 1 H AMS İ NO Z kışlık yemi. 4/ Bir bağ2 D İ N A R laç... Tekerlekli kara ta A L E 3 M O R G C U R A şıtı. 5/ Taşıtlara yolun 4 S S İ P E R F açık ya da kapalı olduL İ ğunu göstermek üzere 5 İ T İ D A L Ç A N renkli levhalar ya da 6 L A N E T R A S İ ME ışıklarla işaret veren 7 O R dikme. 6/ Bir nota... Sı 8 S O R O R A T R cak ülkelerde yetişen 9 T A S A A N İ çok sert bir ağaç... Radyum elementinin simgesi. 7/ Verme, ödeme... Çocuğun eğitim ve öğretimiyle ilgili erkek bakıcı. 8/ İzmaritgillerden bir balık. 9/ ‘‘ kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece’’ (Âşık Veysel)... Yerden sıçrayan çamur. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cins bir yarış atının soy kütüğü. 2/ Başlıca, temel niteliğinde olan... Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü. 3/ İnsanın bedensel ve ruhsal dengesini bozan her türlü etkene verilen ad... İsyankâr. 4/ Engel... Bir gıda maddesi. 5/ Satrançta bir taş... Nişastayı parçalayarak şekere çeviren bir enzim. 6/ Güney Amerika’da yaşayan bir kuş. 7/ Hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki... Doku teli. 8/ Bir deniz teknesinin devrilerek ters dönmesi. 9/ Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla karışık kalıntısı... Akıl. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle