23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Dünya Miras Komitesi’ne sunulan ‘İstanbul Raporu’nda ‘kaygı’ verici saptamalar var 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL UNESCO: ‘Restorasyonları durdurun’! Bütün bunlara ‘‘zaman’’ tanınması için de İstanbul’un Risk Altındaki Miras Listesi’ne alınması kararının ‘‘2008’e kadar ertelenmesi’’... (Bu öneri 11 Temmuz’da kabul edildi Cumhuriyet / 12 Temmuz 2006) Plana ‘yerli’ çekinceler Raporda, özellikle sözü edilen Tarihi Yarımada Koruma Planlaması konusunda ‘‘yerli uzmanlarımız’’ın da kaygıları bulunuyordu. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin yanı sıra, İstanbul Kültür Mirasını İzleme Komitesi ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun itiraz ettikleri plan hakkında, ‘‘yargı’’ya da iletilen çekincelerden bazıları şunlar: Planda ‘‘arkeolojik doku’’ yeterince gözetilmiyor; Mevcut yapı kütleleri daha da ‘‘büyütülüyor’’; Uygunsuz binalara bile ‘‘ilave yapılar’’ öngörülüyor; ‘‘Tarihsel kalıntılar’’ın üstüne ‘‘inşaat olanağı’’ sağlanıyor; Bölgeyi ‘‘otomobilden arındırma’’ yetersiz; Tarihi doku ‘‘yollarla parçalanıyor’’ ... UNESCOICOMOS uzmanları, bütün bu ‘‘önemli uyarılar’’a hâlâ yanıt verilmediği gibi, planların da düzeltilmediğine dikkat çekiyorlar. Ayrıca, yeni projeler hakkında da UNESCO’ya sürekli bilgi verilmesini anımsatıyorlar. Restorasyon görevlileri için eğitim çalışmalarının 2006’da başlaması ve bu konuda bir ‘‘rehber kitabın’’ hazırlanması; Tarihi Yarımada Koruma Planı’ndaki ‘‘1. Derece SİT sınırları’’nın Dünya Mirası Alanı olan ‘‘tüm Suriçi’ni kapsayacak şekilde’’ düzeltilmesi; Bölgedeki ‘‘tehditleri azaltacak’’, koruma ve denetim amaçlı özel yönetimin oluşmasını da içerecek bir ‘‘ilerleme raporu’’nun hazırlanması; Resmi ve sivil, ilgili kurumlar arasında, ‘‘sadece görüşmelerle yetinilmemesi’’; etkin bir ‘‘işbirliği’’nin sağlanacağı, katılımcı ve açık bir yönetimin gerçekleşmesi; 2010’u ‘gurur’la karşılamak Evet... İşte bu raporun ‘‘gerekleri’’ yerine getirilmezse, İstanbul’un, 2008’de Dünya Kültür Mirası listesinden ‘‘çıkartılması’’ belki de artık engellenemeyecek. Böyle bir durumda, 2010 yılındaki Avrupa Kültür Başkenti unvanını nasıl taşıyacağını düşünmek bile insanı ürpertiyor. Aynı unvanı ‘‘gurur’’la taşıyabilmenin önkoşulu ise sadece yıl boyu sanat etkinlikleri, sergiler ve gösteriler planlamak değil; bu kenti ‘‘tarihin kültür başkenti’’ yapan uygarlıkların mimarlık mirasını güvenceye alacak ‘‘karar ve uygulamaları yaşama geçirebilmek’’. Bir yandan tarihi mirası yaşatma projelerinde artış gözlenirken öte yandan da ‘‘özgünlüğe duyarsız’’ restorasyonlarla koruma adına ‘‘kültür kıyımı’’ yaşanıyor. O kadar ki bu kıyım, UNESCO’nun da gündeminde. Bugünlerde (816 Temmuz 2006) Litvanya’da toplanan Dünya Mirası Komitesi’ne sunulmak üzere ‘‘UNESCO Uzmanlar Heyeti’’nce hazırlanan 8 Mayıs 2006 tarihli ‘‘İstanbul Raporu’’, anıtsal eserlerdeki ‘‘hatalı onarımların durdurulması’’nı da öngörüyor. Vilnius kentindeki toplantının ‘‘Dünya Mirası ve Risk Altındaki Dünya Mirası Listeleri’ndeki Anıtların Durumu’’ başlıklı gündemine alınan rapor, 611 Nisan 2006’da İstanbul’da yapılan incelemelere dayanıyor. 1985’ten bugüne.. İstanbul’un 2600 yıllık tarihsel yerleşim merkezi olan Suriçi, 1985’te Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Ne var ki inşaat ve emlak rantından vazgeçmeyen anlayış yüzünden ancak 10 yıl sonra, 1995’te bütünüyle SİT ilan edilebildi. Tarihi dokudaki ‘‘tahribatları durdurma’’ya yetmeyen SİT kararından sonra; yasa gereği ‘‘bir yıl içinde’’ hazırlanması gereken ‘‘Koruma Planı’’ bile yine 10 yıllık bir gecikmeyle, 2005 sonlarında onay aşamasına getirilebildi. Hemen her siyasal yönetim döneminde pek değişmeyen bu ‘‘duyarsızlığı’’, 2000’lerin başlarında ‘‘uyarma’’ ihtiyacı duyan UNESCO, ‘‘eğer acil koruma çalışmaları başlatılmazsa, İstanbul’un ‘Risk Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne alınacaAYVANSARAY, TEKFUR SARAYI VE ANEMAS ZİNDANLARI Restorasyonlar için “aslı gibidir” denilse bile, “özgünlüğü bozan” uygulamalar önlenemiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin Ayvansaray’daki Tekfur Sarayı, Anemas Zindanları ve Sur restorasyonları da UNESCO uzmanlarınca “kültürel tahribat” kabul edildi. ‘Deneysel Tiyatro’ Bilmecesi (3) Evet, geçen hafta da söylediğim gibi, şu aslında ‘‘bilmece olmayan bilmece’’yi, yazımızın son bölümünde uluslararası alanda zamanımızın en büyük tiyatro otoritelerinden sayılan, Fransız tiyatrobilimci ve Paris VIII Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Partice Pavis’ten de destek alarak çözmeye çalışalım. Daha önce ülkemizde, Dost Kitabevi Yayınları arasında ‘‘Sahneleme Kültürler Kavşağında Tiyatro’’ ve ‘‘Gösterimlerin Çözümlemesi’’ adlı kitapları yayımlanan Prof. Pavis, bugüne kadar ondan fazla dile çevrilen ünlü ‘‘Tiyatro Sözlüğü’’nün ‘‘Deneysel Tiyatro’’ maddesine şöyle başlıyor: ‘‘Deneysel tiyatro terimi, avangard tiyatro, laboratuvar tiyatrosu, performans sanatı ve dahası, modern tiyatro gibi terimlerle rekabet halinde bir terimdir; bütün bu terimler, geleneksel, tecimsel ve burjuva tiyatrosu niteliğindeki tiyatroya karşı çıkar; bu tiyatroların birincil amacı, parasal kazançtır, temel aldıkları ise zamana dayanmış sanatsal formüller veya sadece klasikleri ve ünlü olmuş oyun yazarlarını sahneleyen repertuvar tiyatrosudur...’’ ??? Bu satırlardan çıkan, deneysel tiyatro diye adlandırılan olgunun tiyatroda yeni’ye, henüz denenmemiş’e yönelik bir girişim olduğudur. Ancak Prof. Pavis, yukarıdaki satırlarını şu cümleyle tamamlamaktadır: ‘‘(Deneysel tiyatro) bir tür veya tarihsel bir akım olmaktan çok, gelenek, kurumlar ve tecimsel amaçlar karşısındaki bir sanatçı tutumu’na atıfta bulunur.’’ Burada, geçen yazılarımda ortaya attığım bir soru yanıtını bulmaktadır. Başka deyişle, deneysel tiyatro, örneğin epik, dramatik ya da absürd tiyatro gibi, belli bir tür’ü değil, fakat tiyatronun düşünülebilecek bütün türleri için geçerli, dahası zorunlu bir yöntemi/tutumu dile getiren bir terimdir. Değişen topluma ve insana ayak uydurmakla, değişimi göz önünde bulundurmakla ve onunla hesaplaşmakla yükümlü bir sanat olan tiyatronun kendisi açısından çok temel nitelikte bir varolma koşulunu yadsımak niyetinde değilse eğer! nasıl ‘isterse’ deneysel ‘olmayabileceği’ ya da ‘‘Biz deneysel tiyatro yapmıyoruz, ama yapanlar var...’’ diyenlerin aslında tiyatro adına ne yaptıkları, elbette üzerinde önemle durulması gereken bir başka konudur! Prof. Pavis, bu noktaya değgin olarak da şöyle demektedir: ‘‘Deneysel tiyatronun başlangıçlarını tarihsel bağlamda konumlandırmaya çalışmak, fazla gelişigüzel bir davranış olur; çünkü her yeni biçim, varolan biçimlerin ve tekniklerin yenidenüretimiyle yetinmediği, kendi üretimini de kendiliğinden anlaşılır diye düşünmediği anda, zorunlu olarak deney yapmaya başlar...’’ ??? Zamanımızın bir başka önemli tiyatro kuramcısının, Martin Esslin’in, biçimlerin yenilenmesi gerektiği, ama bunun için neyin terk edildiğinin ve onun yerine neyin konulduğunun çok iyi bilinmesinin ve anlatılmasının! şart olduğu yolundaki görüşüne de koşut sayılabilecek bu görüşler, bizi ‘politik’ ve ‘deneysel’ tiyatro arasındaki bir tür koşutluğa da götürmektedir. Tiyatro, nasıl ancak ‘politik’ olabildiği, yani en genelinde yaşam karşısında şu ya da bu eleştirel tutumu alabildiği ölçüde gerçek anlamda tiyatro olabiliyorsa, ancak ‘deneysel’ olabildiği ölçüde de gerçek anlamda tiyatro olabilmesi söz konusudur. Bu, toplumun ve insanın yukarıda sözünü ettiğimiz anlamdaki değişkenliğinin doğal bir sonucudur. Bundan beş yüz yıl önce yaşamış bir Shakespeare’in herhangi bir eserini bugün, yani başta iletişim koşulları olmak üzere, hemen tüm koşulların artık temelden değişmiş olduğu bir zamanda sahneleme girişimi, deneysel tutumun ta kendisidir; daha doğrusu, eğer tiyatronun müzeden farklı bir toplumsal kurum olduğuna inanılıyorsa eğer, öyle olmak zorundadır. Shakespeare’in kalıcılığının bugünün insanlarına nasıl iletilmesi gerektiğini deney yoluyla araştırmayan, bu konuda ‘geleneksel’in düzmece sığınağına kapanan bir tiyatronun gerçek anlamda tiyatro yapmakla hiçbir ilişkisi olamaz. Deney, tiyatro sanatında zorunlu bir yöntem ve yaklaşım olduğuna göre, deneylerin ancak ‘varolan’ karşısında ve ona degin olarak neyin denendiğinin doğru araştırılması ve saptanması, ek olarak da bu noktaların seyirciye doğru anlatılması koşuluyla olumlu noktalara varabilmesi, doğal bir sonuçtur. Bu durumda ‘neyin denendiğinin doğru saptanması’nı talep edenlerin deneysel tiyatroya karşı olmakla suçlanmalarının anlamsızlığı, açıktır! acem20?hotmail.com ahmetcemal?superonline.come ğı’’nı bildirdi. Afganistan’daki Buda heykellerini parçalayan ‘‘Taliban’’la aynı listede yer almamak için kolları sıvayan Türkiye’den de çalışmaları hızlandırması istendi. Durum saptaması İşte bu sürecin en önemli belgesini oluşturan, UNESCO ve ICOMOS’dan (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) görevli ‘‘5 uzman’’ın hazırladıkları ‘‘durum saptaması’’ raporunda, Surlar, Tekfur Sarayı ve Ayvansaray’da süren restorasyonlara, uluslararası standartlarda olmadıkları gerekçesiyle ‘‘devam edilmemesi’’ isteniyor. Restorasyonlarda çalışacakların ‘‘özel eğitim’’den geçirildikten sonra uygulamada görev almaları gerektiği de vurgulanan raporda, tarihi miras için alınması gereken ‘‘ivedi önlemler’’ özetle şöyle: Durdurulması istenen restorasyonlara ait ‘‘projeler’’in bir yıl içinde ‘‘uluslararası standartlara uygun’’ hale getirilmesi; Müziğe Punk döneminin en ünlü İngiliz topluluklarından The Jam’in beyni olarak başlamıştı Weller Açıkhava’da... ültür Servisi Punk döneminin en ünlü İngiliz topluluklarından The Jam’in beyni olarak müziğe başlayan Paul Weller, bu akşam saat 21.00’de Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde bir konser verecek. Weller, The Jam’in dağılmasından sonra, 1983 yılında Motown ve soul etkileriyle biçimlendirdiği, stilize pop topluluğu The Style Council’i kurdu. Bugüne kadar pek çok rock müzik topluluğuna esin kaynağı olan sanatçı, 1990’lardan sonra solo çalışmalarına ağırlık verdi. Popcaz türüne de yakın duran solo albümleriyle eski ününü yeniden kazanan Weller, son albümü olan ‘As is Now’ı 2005’te yayımladı. Müzik yaşamında 30 yılı geride bıraktığı halde formda kalmayı başarabilmiş bu önemli müzik adamı, 2006 Brit Awards’da müziğe yaptığı katkılarından dolayı onur ödülü aldı. Müzikseverlerin İstanbul’da görmek için yıllardır beklediği Paul Weller’ın ilk Türkiye konseri, festivalin unutulmazlarından biri olacak. Bu konser dışında, caz festivali kapsamında saat 22.00’de üç konser daha olacak. Sepetçiler Kasrı’nda 1990 yıllarının Billie Holiday’i olarak anılan 1974 doğumlu Madeleine Peyroux’nun konseri var. Leon Parker, Ver İstanbul Üniversitesi’nde pantomim K non Reid, Marc Ribot, James Carter gibi New York’un en iyi caz müzisyenlerinin de bir araya geldiği ilk albümü Dreamland’i 1996’da yayımlayan Peyroux, Dreamland’in ardından Sarah McLachlan ve Cesaria Evora gibi sanatçılarla aynı sahneyi paylaştı. Satış rakamı bir milyona ulaşan ‘Careless Love’ adlı ikinci albümünü 2004 yılında çıkardı. Çok özel bir sesi olan bu yetenekli sanatçının blues ve caz yorumları akıllarda uzun bir süre yer edecek. Aynı saatte Tiger’da Babylon’da K Aynı saatte Babylon’da ise The Tiger Lillies konser verecek. Londralı topluluk, Çingene müziğiyle operayı kaynaştırarak alışılmadık, tamamen kendilerine özgü bir kabare müziği yaratıyor. Herhangi bir tanıma sığmayan müzikleri ve sahnedeki teatral gösterileriyle ünlü topluluk, aykırı insanların ve ‘kaybedenler’in şarkılarını söylüyorlar. David Byrne gibi birçok müzisyenin övgüyle söz ettiği The Tiger Lillies, kültür sanat dünyasının yeraltı cephesinden uluslararası bir üne doğru emin adımlarla ilerliyor. Gecenin son konseri ise The Mountin Reunion Quartet’in İstanbul Jazz Center’daki ikinci konseri olacak. ültür Servisi İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Türkiye’de ilk kez ‘pantomim’ sanat dalı açılıyor. Yapılan açıklamaya göre İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı 20062007 eğitimöğretim yılında ‘pantomim’ sanat dalına yetenek sınavıyla öğrenci alacak. Konservatuvar öğretim görevlisi ve pantomim sanatçısı Vecihi Ofluoğlu’nun yönetiminde açılacak olan pantomim sanat dalında, sahne (mimikrol), hareket, dans, eskrim ve ritmik dersleri verilecek. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ‘Pantomim’ Sanat Dalı’na başvurmak isteyen adaylar 718 Ağustos 2006 tarihleri arasında yetenek sınavı için ön kayıt yaptırabilirler. Ayrıntılı bilgi istanbul.edu.tr sitesinde. PENDİK 1. AİLE MAHKEMESİ SAYI: 2006/195 Esas Davacı Kemal UZUNER vekili tarafından davalı Hülya UZUNER hakkında açılan 2006/195 Esas sayılı BOŞANMA davasının mahkememizce yapılan duruşmaları sırasında verilen ara kararı uyarınca; Sakarya, Akyazı, Ballıkaya Köyü, cilt 14, hane 42, BSN 109’da nüfusa kayıtlı bulunan 22478421774 TC Kimlik nolu, Mustafa ve Şükriye’ den İstanbul 16/09/1978 d.lu davalı Hülya UZUNER’ e ilanen tebligat yaptırılmasına karar verilmiştir. Davalıya tebligat yapılamadığı, davacı vekili tarafından davalının bildirilen adresi Kaynarca Mah. Yanyol Cad. No: 158/2 PENDİK/İST. olup, yapılan araştırmada da davalının aktif bir adresi belirlenememiştir. Adı geçen davalının 19/09/2006 günü saat 10:45’te mahkememizde yapılacak duruşmada hazır bulunması ya da kendini bir vekille temsil ettirmesi, ayrıca savunmaya yönelik tüm delillerini de duruşma gününe kadar sunması, geçerli mazeret bildirmeksizin duruşmalara katılmaması halinde ilan tarihinden itibaren 10 gün sonra tebligat yapılmış sayılacağı hususu, 7201 sayılı T.K’nın 28 ve devamı maddeleri uyarınca yokluğunda yargılamanın sürdürülüp karar verileceği, ilanen tebliğ olunur. 06/07/2006 Basın: 34303 GAZİOSMANPAŞA 3. ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ’NDEN İLANEN TEBLİĞ ESAS NO: 2005/703 Davacı Hasan Uğurluoğlu vekili Av.Seyfettin İskenderoğlu tarafından davalı Ferhat Yıldız aleyhine açılan Tazminat davasında verilen ara kararı gereğince: Yapılan gerekli araştırmalarda FERHAT YILDIZ’ın “Kazımkarabekir mah. 865 sk. N 7/2 Gaziosmanpaşa/ İSTANBUL” ve “Sarıçam Tekstil Küçükköy Elmabahçesi Ripla iş merkezi K Gaziosmanpaşa/İSTANBUL” adreslerinde iken adresi meçhul bulunduğu anlaşıldığından adı geçen davalıya, davalının davacıya bıçakla saldırması neticesinde yaralanan davacının fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile muayene, ilaç ve sair tıbbı alet ücreti olarak 500.00 YTL, taksi ücreti olarak 100.00 YTL ve manevi tazminat olarak 10.000.00 YTL olmak üzere toplam 10.600.00 YTL tazminatın davalıdan olay tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsili, masraf faiz ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine ilişkin dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyelerin ilanen tebliğine karar verildiğinden tayin edilen gün ve saatte ibraz etmek istediğiniz vesikalarla duruşmaya gelmeniz veya vekil ile göndermeniz mahkemede hazır bulunmadığınız takdirde yokluğunuzda devam edileceği, geçerli bir özrünüz olmadan gelmediğinizde yokluğunuzda cereyan eden işlemlere itiraz edemeyeceğiniz H.U.M.K’un 213, 509, 510. maddeleri gereğince duruşmanın bırakıldığı 05.10.2006 günü saat 09.25’teki duruşma da ilanen davetiye yerine kain olmak üzere tebliğ olunur. 27.6.20060 Basın: 34150 2005/856 Vas. Tayini Mahkememizce verilen 20.6.2006 tarih ve 2005/856 E 2006/495 K.sayılı Hamit ile Hatice Samiye kızı 1908 doğumlu FERYAL YILDAM’ın TMK 405 gereğince vesayet altına alınarak kendisine Haluk kızı 1961 doğumlu OYA BANU IK vasi olarak tayin edilmiştir. 20.6.2006 (Basın: 34040) KADIKÖY 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle