21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 HAZİRAN 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Uzun süreli stres ve kötü yaşamın neden olduğu modern çağın hastalığı her 100 kişiden 15’inin sorunu 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Depresyonun ilacı aşk ve güneş ? Kötü yaşam koşulları ve insan üzerindeki baskının yaşam kalitesini bozduğunu belirterek modern çağda aile, arkadaşlık, evlilik bağları gibi sosyal destek sistemlerinin yokluğunun depresyon ya da distiminin gelişimine neden olduğunu belirten uzmanlar, hastalıktan kurtulmak için dostluk, iyi bir aşk hayatı, sabah güneşi, iyi beslenme ve kitap okumayı öneriyorlar. ŞULE KÖKTÜRK Şeytan Aldı Götürdü... Diyarbakır’da, Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı yuvadan 18’i kız 34 çocuğun kaybolduğu haberini önceki gün bir gazetemizde okuyunca, ağzımdan başlıktaki sözcük çıktı. Çocukluğumuzda, evde kaybolan bir eşyayı aramak için çevreyi altüst eden anamız ya da öteki kadın büyüklerimiz, çaresizliklerini bu ‘‘Şeytan aldı götürdü..’’ sözü ile açıklarlardı. Devletin, anababasız ya da bunlardan birisinden yoksun ve bakıma muhtaç çocuklar için oluşturduğu ‘‘Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’’nun temeli İstiklal Savaşı’nın ortalarına kadar uzanır. Bir yandan devleti kurmak amacıyla savaş verirken, öte yandan o savaşın kimsesiz bıraktığı yavruları güvence altına alabilmek amacıyla Kırklareli Milletvekili Fuat Umay’ı görevlendiren de Atatürk’tür. Ortada henüz devlet yok ki, onun adının başına bir de ‘‘sosyal’’ sözcüğü eklenmiş olsun. Ama, yine de ‘‘sıfat’’ını yaldızlı olarak isimlendirmeden atılmış bu adım uzun yıllar kendisinden beklenilen aşamaları yüzünü kara çıkartmadan geçer. Türkiye Cumhuriyeti, 1961 Anayasası ile ‘‘sosyal, laik ve demokratik hukuk devleti’’ gibi ilkeleri, kendi adının önüne yerleştirdi. Ama, hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme ve kaynak yetersizliği gibi sorunların yanı sıra partizanlığın da bürokrasinin her kesiminde tahta oturtulması; bu ilkeleri çoğu kez yazıldığı yerlerde bıraktı. B ahar geride kaldı, ancak depresyon bir türlü yakamızı bırakmıyor. Modern yaşam koşullarının güneş karşısında baskın çıkması, insanlar üzerindeki aşırı beklentinin yol açtığı kaygı, depresyondan kurtulamamamızdaki en önemli nedenler arasında yer alıyor. Uzmanlar ise depresyondan kurtulmak için dostluk, iyi bir aşk hayatı, sabah güneşi, iyi beslenme ve kitap okumayı öneriyorlar. Çağımızın en önemli hastalıklarından biri olan depresyon her 100 kişiden 15’inin sorunu. Ancak, depresyonun iki farklı yüzü daha bulunuyor. ‘‘Distimi’’ adı verilen hafif depresyon belirtileri, uzun süreli olarak stres ve kötü yaşam olaylarıyla karşı kar şıya kalan kişilerde görülüyor. Distimi ile birlikte depresyon grubu rahatsızlıkların toplumlarda görülme oranı yüzde 20’ye çıkıyor. Psikiyatr ve psikoterapist Doç. Dr. Armağan Samancı, yaşam koşulları ve insan üzerindeki baskının yaşam kalitesini bozduğunu belirterek modern çağda aile, arkadaşlık, evlilik bağları gibi sosyal destek sistemlerinin yokluğunun depresyon ya da distiminin gelişimine neden olduğunu belirterek şu önerilerde bulundu: ? Ailesinde depresyon ya da distimi olanlar ruh sağlığına yardımcı yaşamı tercih etmeli, kötü yaşam tarz larından kaçınmalı. ? İyi hissettiren bir yaşam tarzı ilaç gibi gelir, insani değerleri ön plana çıkaracak ilişkiler geliştirilmeli. ? Biyolojik ritim korunmalı, gün içinde yapacaklarınızı planlarken hangi saatte neyi yapmak iyi hissettiriyorsa onu yapın. ? Kitap, özellikle roman okuyun, çünkü, insanların iç dünyasıyla ilgili çözümlemeler yapan romanlar, kişinin kendi iç dünyasını tanımasında yardımcı oluyor. ? Sevgiyi hissedebileceğiniz ilişkiler için gayret sarf edin. İyi bir ilişki depresyondan koruyucu, kötü bir ilişkiyse depresyon yaratıcı olarak karşımıza çıkıyor. ? Özellikle mevsimsel depresyonda sabah güneşi iyileştirici rol oynuyor. ? Genel sağlığa dikkat edilmeli. ? Omega3 grubundan olan EPA içeren besinlerin selenyum, çinko içeren besinlerin ruh sağlığını korumada yardımcı olduğu belirtiliyor. Malatya’yı unutturan sonuç Diyarbakır Çocuk Yuvası’ndaki 34 kayıp çocuk olayı, daha önce mesela Malatya’da görevli bakıcılar eliyle gerçekleştirildiği ortaya çıkartılan şiddet olayını, çok geride bırakacak ölçüde ve o sosyal devlet tanımlamasına, tam anlamıyla ihaneti sergilemektedir. Günümüzden üç yıl önceye kadar uzanan bir zaman dilimi içerisinde, devletin ‘‘Benim korumam altındadırlar’’ diye belgelerine geçirdiği 34 yavrumuzun ortadan kaybolması ne demektir? İlgili kurum, her birisi görevli mahkemenin kararı ile kendisine teslim edilen bu 18 kız, 16 erkek yurttaşına, belli yaşları bitinceye kadar bakma, yedirme, içirme ve eğitim gibi haklarını üstlenmiş olmanın güvencesini vermiştir. Sonra, bu çocukların birer ikişer ya da topluca ortadan kaybolduğunu fark etmiş; ya da başkalarının bu gerçeği öğreneceğinden kuşkulanmış olarak Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne suç duyurusunda bulunmuştur. Diyarbakır Valiliği İnsan Hakları İl Kurulu’nun bir üyesi tarafından yapılan bu suç duyurusuna iki yıldır yanıt verilmediği söyleniliyor. Bu söylenti gerçekse, o çocukların fuhuş çeteleri ya da organ mafyası tarafından kaçırılmış olabileceği ihtimallerine, Diyarbakır’daki Emniyet Müdürlüğü’nde bazı görevliler de katılmış mıdırlar acaba? AVRUPA PLASTİK CERRAHİ KONGRESİ Igvena’nın fiyatının düşürülmesinin ardından depolardan çekildiği belirtildi Erkeklerde estetik artıyor İstanbul Haber Servisi Dünyada ve Türkiye’de erkeklerin estetik operasyonlara yönelmesinde artışların olduğuna dikkat çeken uzmanlar işe girerken, bir ilişkiye başlarken ve siyasete adım atarken estetiğin önemli olduğunu söylüyorlar. Türk Plastik Cerrahi Derneği üyesi Prof. Dr. Onur Erol’un ev sahipliğinde gerçekleştirilen 17. Avrupa Plastik Cerrahi Derneği Kongresi (Euraps) geçen haftalarda Conrad Otel’de düzenlendi. Kongre öncesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Erol, son yıllarda estetik yaptıran erkeklerin sayılarında artış yaşandığını söyledi. İnsanların estetik görüntünün önemine vardığını vurgulayan Erol, ‘‘İnsanlar bir işe girerken, bir ilişkiye başlarken, siyasete atılırken kötü görünümlü olanları tercih etmiyorlar ‘’ dedi. Erol, estetik cerrahide dünyada en fazla liposuction (yağ aldırma), meme büyültme, burun düzelttirme ve doku enjekte ettirme operasyonlarının yapıldığını dile getirdi. Yurttaşın ilaç çilesi bitmiyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Kas hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçların piyada bulunmaması nedeniyle yurttaşların yaşadığı sıkıntılar sürüyor. Hastalar, piyasada bulabildikleri tek ilaç olan Igvena’nın da 6 Haziran’da fiyatının düşürülmesinin ardından depolardan çekildiğini belirterek ‘‘SSK döneminde ilaca çok rahat ulaşabiliyorduk. Şimdi bizden milyonlarca YTL ’lik bedel isteniyor. Bu paraları nasıl ödeyelim?’’ diyorlar. Kas hastalığı olarak tanımlanan ‘‘niyastania gravisin’’ ve vücut direncini azaltan ‘‘immun yetmezliği’’nin tedavisinde kullanılan ilaçlar yaklaşık 3 aydır piyasada bulunmuyordu. Bu hastalıklara yönelik 10 eşdeğer ilaç bulunmasına karşın referans fiyatının çok üzerinde olan Igvena satışa sunuldu. 394 YTL ’lik ilaç için hastalardan da 90 YTL katkı payı istendi. Ancak fiyatının 6 Haziran tarihinde 246 YTL ’ye düşürülmesinin ardından, ilacın depolardan çekildiği, bu durumdaki hastaların sıkıntılarının sürdüğü vurgulandı. İlacın sürekli kullanılmaması durumunda hastalarda görme bozukluğu, konuşma geriliği, kasların işlevini yitirmesi gibi rahatsızlıkların yaşandığı belirtildi. YUNLAR SON BULSUN’ ‘O SES İzmir Şubesi Başkanı Ergün De 7. AVRUPA MENOPOZ KONGRESİ mir, hastalarla birlikte düzenlediği toplantıda, ‘‘İlacın fiyatı düşürülebildiğine göre bunun daha önce neden yapılmadığı ve halkın, devletin cebinden ne kadar para çekildiği açıklanmalıdır. İlaçta, halkın canı, sağlığı pahasına oynanan oyunlar sona erdirilmelidir. İlacın ucuzlamasından sonra piyasadan çekilmesi uluslararası ilaç tekellerinin kâr oyununun boyutlarını, kural tanımazlığını bir kez daha kanıtlamıştır’’ dedi. 47 yaşındaki emekli Aysun Tekiner de 4 yıldır bu hastalığı yaşadığını belirterek, SKK’nin devrinden önce ilaçlarını rahatlıkla alabildiklerini söyledi. 3 aydır ilacın bulunmadığını ve son olarak fiyat farkı ödemek zorunda bırakıldıklarını anlatan Tekiner, ‘‘Her ay benim 750 YTL para ödemem gerekiyor. Emekli maaşım 480 YTL ve evim kira. İlacı alabilecek durumum yok. Bu ilacı sürekli kullanmalıyım’’ dedi. 6 yıldır immün yetmezliği çeken 27 yaşındaki Filiz Sezginer de, ilacı alamadığı için sürekli halsizlik yaşadığını söyledi. Ayda 30 miligram ilaç alması gerektiğini ancak fiyat farkı nedeniyle her ay 600 YTL ödemek zorunda olduklarını bildiren Sezginer, ‘‘Eşim memur, aldığı maaş 800 YTL. 600 YTL ’yi ilaca verirsek neyle geçineceğiz? SSK döneminde ilaca çok rahat ulaşabiliyorduk’’ diye konuştu. Öte yandan SES İzmir Şubesi’nde bir araya gelen ve hastalıklarını anlatan yurttaşlar, ardından İzmir Sağlık İl Müdürlüğü’ne mağduriyetlerinin giderilmesi için dilekçe vermek istedi. Bunu görüntülemek için yurttaşlarla birlikte kuruma giden basın mensuplarıysa müdürlük çalışanlarının saldırısına uğradı. Devlet güvencesi mi dediniz? Dahası, kendisine ‘‘Senin güvencen altındadırlar’’ denilerek yargı kararı ile teslim edilen bu çocukların koruyucusu olması gereken Başbakanlık, kayıplar listesini öğrenince, durumu açıklayarak herkesi yardıma çağıracağı yerde olayı gizleme yoluna gitmekle, kime hizmet ettiğini bile fark edemeyecek kadar bilinçsiz davranmıştır. Şayet, vicdan sahibi ve sorumluluğun ne olduğunu bilen bir İnsan Hakları Kurulu Üyesi Vali Yardımcısı, bu ‘‘Şeytan aldı götürdü’’ denilecek türden ortadan kaybolan 34 yavrunun durumundan kamuoyunu bilgilendirmeseydi, Başbakanlık bugün de olayı gizlemiş olmanın ayıbını taşımayı sürdürecek miydi? Hormon tedavisi kadını koruyor İstanbul Haber Servisi Avrupa Menopoz ve Andropoz Derneği (Europen Menopause and Adropause Society EMAS) Başkanı Prof. Sven Skouby, araştırmalara göre, menopoz ve sonrası dönemde uygulanan hormon tedavisinin, diyabeti ve kalp damar hastalıklarını yüzde 30 oranında azalttığını belirterek ‘‘Hormonlar mucize değil ama doğru şekilde, doğru tip, doğru hormonu, doğru kadına, doğru sürede uygularsanız yaşam kalitesini arttırabilir, hastalıkları önleyebilirsiniz’’ dedi. Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen Avrupa Menopoz Kongresi, 37 Haziran tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. 7.’si yapılan kongrenin sonuçlarının açıklandığı toplantıda konuşan Prof. Skouby, östrojen hormonunun yalnızca genital bölgede değil, kalpdamar, böbrek, bağışıklık sistemi üzerinde etkisi olduğunu belirterek menopoz döneminde bütün vücudun etkilendiğine işaret etti. Kongrede sunulan araştırmalara göre, bu sistemleri korumak için verilen hormon tedavisinin etkili olduğunu, kalp damar hastalıklarını ve diyabeti yüzde 30 oranında önlediğini açıklayan Skouby, ‘‘Hormonlar mucize değil ama, doğru şekilde, doğru tip, doğru hormonu, doğru kadına, doğru sürede uygularsanız yaşam kalitesini arttırabilir, hastalıkları önleyebilirsiniz’’ dedi. Ne olabilir bu çocuklar? Havuzlar mikrop yuvası İstanbul Haber Servisi Sıcakların artmasıyla birlikte serinlemek için sıkça tercih edilen havuzlar, başta mantar olmak üzere bazı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden dermatoloji uzmanı Dr. Esra Özgüroğlu, havuz gibi nemli ortamlarda mantarların çabuk çoğaldığını ve insanlara daha kolay bulaştığını söyledi. Mantarların ayak parmak arası, koltukaltı, kasık, sırt, göğüs, ayak tırnakları gibi yerlerde görüldüğüne dikkat çeken Özgüroğlu, bu bölgelerde kızarıklık, soyulma, beyaz kabuklanmalar, şiddetli kaşıntı, kötü koku gibi belirtilerin ortaya çıktığını ifade etti. nadolu Sağlık Merkezi’nden dermatoloji uzmanı Dr. Esra Özgüroğlu, ‘‘Vücudumuzun nemli, terli kalabilen kıvrım yerlerinde derimizin normal florasında bulunan mantarlar çoğalıp hastalık yapabilir hale gelir. Islak terlikler, kum, havuz kenarları nem oranı yüksek yerlerdir. Bu ortamlarda mantarlar çok çabuk çoğalarak insanlara kolayca bulaşabilir’’ uyarısında bulundu. Mantar hastalıklarından korunmada nemden uzak durulması gerektiğinin önemine değinen Özgüroğlu, şu önerilerde bulundu: Pamuklu çoraplar, terlemeyi önleyici pamuklu giysiler giyilmeli. Terlediğimiz zaman ve banyodenizhavuz sonrası çok iyi kurulanmalı. Toplu kullanılan nemli alanlarda çıplak ayak dolaşmamalı. A Bu yavrularımız, küçük yaştaki çocukları fuhuş bataklığına sürerek para kazanmayı amaçlayan insanlık düşmanı bir çetenin eline mi geçmişlerdir? Ya da yine aynı şekilde bir başka çete tarafından organ ticaretinin aracı yapılarak vücutları parça parça mı edilmiştir? Her ikisi de, düşünmek istemediğimiz kadar korkunç bir sonu çağrıştırıyor. Çocukları sevdiğini söyleyen, onlara çiklet, bisküvi gibi armağanlar veren, hatta yarın İstanbul Belediyesi’nin düzenlediği ‘‘Bisikletli Karne Dağıtımı’’ törenine katılarak 9 bin çocuk için partisinin şovunda görev alacak olan bir Başbakan’ın denetiminde kayıp olan 34 çocuk! ??? Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kayıplar listesinin sorumlularının yakasına yapışmadığı sürece, ülkemizde insan haklarından söz edemeyiz. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Ağabeyinin vurduğu kız komada ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu üyeleri, ağabeyi tarafından tabancayla vurularak ağır yaralanan ve Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altında bulunan Yasemin Ç. adlı genç kızın sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Hastane önünde açıklama yapan Komisyonun Başkanı Fatma Şahin, beyin kanaması geçiren Yasemin Ç’nin bitkisel hayatta bulunduğunu, ancak tansiyon ve vücut sıcaklığındaki hareketlilik nedeniyle doktorların az da olsa ümitli olduğunu söyledi. EYLEMLERLE PROTESTO EDİLDİ Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Hekimlerden saldırılara kınama İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Hekimler, sağlık çalışanlarına ve hastanelere yapılan saldırıları, Behçet Uz Çocuk Hastanesi Acil Servisi önünde yaptıkları eylemle protesto etti. İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner, 4 Haziran’da Behçet Uz Çocuk Hastanesi, Alsancak Devlet Hastanesi ve Bozyaka’daki İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hekimlere ve sağlık çalışanlarına saldırıldığını belirterek ‘‘Hekimler ve sağlık çalışanlarının apaçık bir can güvenliği sorunu vardır. Yıllardır dile getirdiğimiz sorunu görmek ve çözmek için birilerinin ölmesi mi gerekiyor? İlgili makamlar soruna ciddiyetle eğilmek zorundadırlar. Önlem, testi kırılmadan alınmalıdır. Yoksa iş işten geçecektir. Gelişebilecek herhangi bir kötü olayda tepkimiz de sert olacaktır’’ dedi. 1992 yılında ALS hastalığına yakalanan Ergün Dokuzoğlu, ‘‘İnadına Yaşamak’’ adını verdiği bir kitap yazdı. Ergün’ü, tanıyı koyan nörolog meslektaşım Prof. Yakup Sarıca’dan sonra ben görmüştüm. Sözünü ettiğim ‘‘İnadına Yaşamak’’ kitabını Cumhuriyet yayımladı. Suna Kıraç’ın kitap hazırladığını öğrenince onu anımsadım ve bu ilginç kitabı yeniden okudum. Amiyotrofik Lateral Skleroz hastalığı ünlü Fransız nörolog Charcot tarafından tarif edilmiştir. ALS kasları eriten amansız bir hastalık. ALS’nin nedeni hakkında bazı teoriler var ama ispatlanan bir şey yok. Bunun için tedavisi de yok, sadece hastalığın gidişini yavaşlattığı ispatlanan bir ilaç var. Ben 1978 yılında kurulmuş olan Türkiye Kas Hastalıkları Derneği’nin inatçı bir çalışanı olarak uzun yıllardır bu hastalıkla ilgileniyorum. Her yıl dünyada yeni 100 bin hasta görüldüğü bildiriliyor. Sıklığı ALS, Koç ve Kıraç ailelerinin dramı 100 binde 46 kadar (prevelans). Yani Türkiye’de yaklaşık 3 bin hasta olduğunu söyleyebiliriz. Hastalık orta yaşları izleyerek ortaya çıkıyor, erkeklerde daha fazla rastlanıyor. Suna Hanım yıllardır bu hastalıkla yaşıyor. Ancak ailenin son zamanlardaki açık tutumu ile adı anılır oldu. Ben bu konuda çeşitli yazılar yazdım. Suna Hanım’ın ismini sadece bu ailenin desteği ile kurulan bir araştırma laboratuvarı nedeni ile andım. Uzman hekim tarafından hastalığın tedavisi olmadığı bildirilince çok defa tedavi arayışları devam ediyor. Alternatif tedavi adı altında çok çeşitli uygulamalar yapılıyor. Bunların bir sonuç vermediğini bilSuna Kıraç mem söylemeye gerek var mı? Bunlar arasında en önemlisi kök hücre tedavileri. Kök hücre çalışmaları büyük bir ümit. Ancak bu çalışmalar henüz klinik uygulama aşamasından uzak bulunuyor. Ne var ki yurdumuzda çok cüretkâr meslektaşlarımız var ve onlar tedavi amaçlı ve vaatli kök hücre tedavilerini pervasızca gerçekleştiriyorlar. Bu amansız hastalık çok iyi, çok dikkatli bir bakımı gerektiriyor ve de diyebiliriz ki aynı zamanda hastanın ve ailenin direncini. Bakın Ergün Dokuzoğlu ne diyor: ‘‘Benim yüreğimde hiç bir zaman/elektrikler kesilmedi/hiç bir zaman karanlıklarda kalmadım/Çünkü ben/yüreğimi hep beynimle aydınlattım.’’ Dilerim Suna Kıraç’ın, futbolcu Sedat’ın ve binlerce ALS hastasının yüreğindeki elektrikler hiçbir zaman kesilmez. [email protected] Türk işçilerin AİHM zaferi ? Dış Haber Servisi Avrupa’da iki Türk işçisinin başvurusunu karara bağlayan AİHM, Avusturya ve Almanya’yı işçilere tazminat ödemeye mahkum etti. Avusturya’da 1996 yılında oturma izni olmamasına karşın sınır dışı edilen Resul Kaya’nın başvurusunu karara bağlayan AİHM, Avusturya’yı insan haklarına aykırı davrandığı gerekçesiyle Kaya’ya 4 bin 500 Avro maddi tazminat ödemeye mahkum etti. AİHM, Almanya’da işçi Mustafa Selim Sürmeli’nin Alman yerel mahkemesine açtığı bir davanın 16 yıl sürmesi üzerine yaptığı başvuruda da Almanya’yı Sürmeli’ye 14 bin 672 Avro maddi tazminat ödemeye mahkum etti. Bebelac, biberon mamalarını yeniledi ? İstanbul Haber Servisi Karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral değerleri ile zenginleştirilen, Avrupa standartlarında sağlıklı, lezzetli ve uygun fiyatlı ürünler sunan Bebelac, biberon mamalarını yeniledi. Bebelac tarafından yapılan açıklamada, emzirme döneminin ardından bebeklerin gelişimlerini sağlıklı sürdürebilmeleri için ilk bir yıl biberon mamaları ile beslenmesi gerektiği bildirildi. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle