17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 2006 CUMA 4 HABERLER Maliye Bakanı, CHP’nin Oger Şirketi ile yapılan imtiyaz sözleşmesine ilişkin sorularına yanıt veremedi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN AKP Neden Düşüşte? SONAR araştırma grubunun son yaptığı kamuoyu yoklaması, önceki gün akşam haberlerinde Haber Türk televizyonunda yayınlandı. Araştırma 2006 Ocak’ından bu yana, AKP’nin oy kaybına uğradığını, buna karşılık CHP’nin yüzde 20’lere yaklaşmakta olduğunu, DSP’de büyük bir yükseliş gözlendiğini, DYP’nin barajı aşacağını, MHP’nin yüzde 10 barajını zorlayabileceğini gösteriyor. Araştırmayı yapan kuruluşun daha önceki seçim sonuçlarını isabetle tahmin etmiş olması güvenilirliğini arttırıyor. Araştırmayı, son siyasi olaylar ve gözlemlerimizle birleştirince, iktidar partisindeki oy kaybının sürecek bir trend olduğunu söylemek mümkün. Peki, bunca olaya ve badireye karşın, oylarını korumuş hatta bir ara arttırmış olan AKP’deki düşüşü hangi nedenlere bağlayabiliriz? Bunu görebilmek için önce AKP’nin 2002 seçimlerini kazanması ve tabii ki, çarpık baraj sisteminin de etkisiyle, tek başına iktidar olmasındaki nedenleri irdelememizde yarar var. AKP’nin başarısı yarattığı beklentilere dayanıyor. Bunlar, siyasi istikrar ve istikrar sayesinde yakalanacak ekonomik durumdaki düzelme ve Erdoğan’ın Türkiye’yi AB üyeliğine taşıyacağı beklentileriydi. AKP saltanatı işte, bu üç beklenti üzerine oturuyordu. ??? Erdoğan liderliğindeki AKP’nin bu beklentileri yaşama geçirmesini ummak safdillikti. Ama geçmiş iktidarlardan bıkmış olan, kamuoyu uzun sayılacak bir süre beklentilerinin gerçekleşmeyeceğini kabul edemedi. AKP ise kanımca kaçınılmaz olan hatalarıyla, en sonunda seçmenin rüyadan uyanmasına yardımcı oldu. Recep Tayyip Erdoğan’ın sivil darbesinin gereği, devletin kurumlarıyla giriştiği savaş, siyasi istikrar beklentilerini suya düşürdü. Tek parti iktidarının sağlayacağı istikrarı bırakın bir yana, Türkiye 2006 yılı baharından başlayarak büyük bir siyasal gerginliğin içine düştü. Rektör Yücel Aşkın ve Şemdinli davalarının ardından Cumhuriyet ve Danıştay saldırıları ile gerginlik doruk noktasına erişti; istikrar bekleyenler, eski günleri bile arar hale geldiler. Ekonomide, Türkiye’nin bir numaralı sorunu olan işsizliğe çare bulamayan AKP, yoksulluğun artmasını da önleyemedi. Ama bir önceki iktidarın ekonomik politikasını, ki IMF politikasıdır aslında, yürüten Erdoğan, hiç değilse enflasyon alanında başarılı görünüyor, ucuz dolar, yüksek faiz politikasından hoşnut olanların da etkisiyle, ekonomide bir istikrar sağlanmış sanısı egemen oluyordu. Artan cari açığın yarattığı tehlikeye dikkat çekilmesi bile iyimser beklentilerin sönmesine neden olmuyordu. ??? Artık bu beklentiler de sönmüştür. Son gelişmeler enflasyon hedefinin tutturulamayacağını göstermiş, iyimser hava yerini kötümser beklentilere bırakmıştır. Bu arada, AKP’nin hızlı kadrolaşması, yolsuzluklarla mücadele edeceğini söylerken bırakın mücadeleyi bir yana, bunlara yenilerinin eklenmesi, ‘‘biz ve onlar’’ ayırımı yapması, iş çevreleriyle veya hiç değilse önemli bir bölümüyle de arasının açılmasına neden olmuş, yolsuzlukların halkta yarattığı düş kırıklığı da artmaya başlamış, hatta bu huzursuzluklar AKP içerisinde bile dile getirilir olmuştur. Türkiye’yi AB’ye taşıyacak lider imajını yaratmakta olan ve 2004 17 Aralık’ta nice ödün pahasına, aslında Ankara’yı tam üyeliğe götürmeyecek de olsa, müzakere tarihi almayı başaran ve bu görüntüsünü doruğa taşıyan Erdoğan’ın aslında bu amacı gerçekleştiremeyeceği de kamuoyu tarafından hissedilmeye başlanmış, yalnız toplumda değil, AKP içinde de AB üyelik müzakereleri heyecanının ateşi sönmüştür. İşte toplumda gerçekleşmesi olanaksız da olsa, beklentiler yaratmakta ve bunları karşılayacağı izlenimini vermekte bir aralar başarılı olan AKP’nin oy oranındaki, sürekli olacağa benzeyen düşüşün nedenleri bunlardır. Ama AKP sonuna kadar direnecek ve sivil darbesini gerçekleştirmeye çalışma girişimlerinden vazgeçmeyecektir. Belki de sonunu getirecek olan da budur. Unakıtan Telekom suskunu ? Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan sorumlu Bakan olan Unakıtan, imtiyaz sözleşmesiyle ilgili soruları, ‘‘Özelleştirme İdaresi Başkanlığı imtiyaz sözleşmesine taraf olmadığından sorular yanıtlanmamıştır’’ diyerek geçiştiriyor. MİYASE İLKNUR KILIÇDAROĞLU: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, özelleştirmelerden sorumlu bakan olarak kendi dönemlerinde yapılan özelleştirmelerin ‘‘başarılı’’ olduğunu sık sık vurgularken bu yönde yapılan eleştirileri ve soruları görmezden geliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük özelleştirme ihalesi olarak lanse edilen Türk Telekom ihalesini kazanan Oger Şirketi ile yapılan imtiyaz sözleşmesinin içeriğine ilişkin CHP milletvekilleri Bihlun Tamaylıgil ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorularını yanıtsız bırakan Unakıtan, ‘‘Özelleştirme İdaresi Başkanlığı İmtiyaz Sözleşmesi’ne taraf olmadığından sorular cevaplandırılmamıştır’’ gerekçesine sığınıyor. Tamaylıgil, 30 Aralık 2005’te Ma Telekom CİSCO ilişkisine dikkat Türk Telekom Şirketi’nin ihalesini kazanan Oger Şirketi’nin paravan olduğunu ve ihalenin perde arkasında KuveytTürk AŞ’nin Başkanvekili Abdullah Tivnikli’nin bulunduğunu öne süren CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Telekom’un eski Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Akdemir’in CİSCO Şirketine Genel Müdür olarak atanmasında Abdullah Tivnikli ile Reha Denemeç’in etkili olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ‘‘CİSCO şirketinin yakında Türk Telekom’la önemli mal ve hizmet alımı ilişkisine girdiğini görürsek şaşırmayalım’’ dedi. Türk Telekom ihalesiyle AKP’nin sürekli finansman sağlayacak bir fırsat yakaladığını belirten Kılıçdaroğlu, AKP ve yandaşlarının bu sayede tüm telekomünikasyon sektörünü kontrol eder hale geldiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, telekomünikasyon sektörünün diğer oyuncularının da bu gelişmelere uyum sağladığını vurguladı. kime gitmesi söz konusu mudur? Maliye Bakanı, Tamaylıgil’in soru önergesindeki 9 sorudan sadece beşini yanıtladı. Unakıtan, önergede Telekom’un hisse devri sırasında ve sonrasında imzalanan sözleşmelerin hukuki tanımlarının ne olduğu sorusuna ilişkin olarak hak ve yükümlülükleri düzenleyen Hissedarlar Sözleşmesi, ödemelerle ilgili olarak, Hisse Rehni Sözleşmesi, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin İmtiyaz Sözleşmesi ve Hisse Satış Sözleşmesi olmak üzere 4 sözleşme imzalandığını belirtti. Sözleşmelerin içeriklerinin kamuoyunun bilgisine liye Bakanı Unakıtan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na Türk Telekom Sözleşmesi’yle ilgili bir soru önergesi verdi. Tamaylıgil önergesinde, Bakan Unakıtan’ın yanıtlaması istemiyle soruları şöyle sıraladı: ? Türk Telekom’un yüzde 55’lik hisse devri sırasında ve sonrasında imzalanan sözleşmelerin hukuken tanımları nelerdir? ? Bu sözleşmeler ve içerikleri konusunda kamuoyuna bilgi verilmiş midir? ? 2001 yılında Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan imtiyaz sözleşmesinin içe riği aynen devam etmekte midir? ? Danıştay 1. Dairesi tarafından imtiyaz sözleşmesiyle ilgili ortaya konulan değerlendirmenin detayları nedir? ? Türk Telekom’un özelleştirilmesi sırasında ihale şartnamesinde imtiyaz sözleşmesinin içeriği hakkında bilgi bulunmakta mıdır? ? Türk Telekom’un özelleştirilmesi sırasında imzalanan imtiyaz sözleşmesine alıcı tarafından şerh konulmuş mudur? Konulduysa içeriği nedir? ? Şerhli bir imtiyaz sözleşmesinin hukuki geçerliliği nedir? ? Şerh konulan bir sözleşmenin tah sunulup sunulmadığına ilişkin soruyu ise Unakıtan şöyle yanıtladı: ‘‘Bu sözleşmeler özel hukuk sözleşmesi niteliğini haiz olduklarından, içerikleri hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca Hissedarlar Sözleşmesi’nin ‘Gizlilik Maddesi’ İmtiyaz Sözleşmesi haricindeki sözleşmelerle ilgili olarak üçüncü taraflara açıklama yapılmasını kısıtlamaktadır.’’ Unakıtan, bu yanıtıyla ihaleden önce kamuya ait olan bir şirketin satışıyla bilgileri asıl sahip konumundaki kamudan gizliyor ve kamuyu üçüncü şahıs olarak tanımlıyor. İmtiyaz Sözleşmesi’nin içeriği hakkında İhale Şartnamesi’nde bilgi yer almadığını açıklayan Unakıtan, “İmtiyaz Sözleşmesi’ne alıcı şirketin şerh koyup koymadığı”, “şerhli bir İmtiyaz Sözleşmesi’nin hukuki geçerliliğinin olup olmadığı” , “şerh konulan bir sözleşmenin tahkime gitmesi, ve tahkimden de alıcı lehine karar çıkması halinde Türk Telekom’un mal varlıklarının sonsuza kadar alıcının üzerinde mi kalacağı” sorularına ise ‘‘Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, İmtiyaz Sözleşmesi’ne taraf olmadığından sorular cevaplandırılmamıştır’’ yanıtını verdi. Ö DP’DEN DİSK’E ZİYARET İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN K IZILTEPE’DEKİ KATLİAM Kozanoğlu: Biz bize mecburuz İstanbul Haber Servisi ramaz’’ diye konuştu. Özgürlük ve Dayanışma Çam da, Şemdinli’de yaPartisi (ÖDP) Genel Baş şananlar ile Cumhuriyet ve kanı Hayri Kozanoğlu, Danıştay’a yönelik saldı‘‘Bir arada yaşamı savu rıların ‘‘çete özentilerini’’ nalım’’ kampanyası kap ortaya çıkardığını ifade edesamında DİSK’i ziyaret rek, ‘‘Sivil güçler, özel çeteetti, destek çağrısında bu ler oluşturarak sanki ülkelundu. nin sahipleriymiş gibi davDİSK Genel Merke ranıyorlar. Ancak bu ülkezi’nde Genel Sekreter Mu nin sahipleri demokrasiden sa Çam’la bir süre görüşen yana olan insanlardır’’ deKozanoğdi. Çam, ayrılu, Türkica Orhan Pa‘‘Bir Arada ye’de farklı muk, Perihan Yaşamı Mağden ve etnik ve diSavunalım’’ Hrant Dink gini yapıdaki kampanyası bi aydınlara yurttaşların kapsamında DİSK’i yüzyıllardır açılan davalabir arada ra ilişkin de ziyaret eden ÖDP yaşadığına ‘‘Bu insanlarla Genel Başkanı işaret edeaynı düşünceKozanoğlu, “Suni rek, ‘‘An gerginlikler yaratarak leri paylaşmayabilirsiniz. cak siyasi birarada yaşamı yok partiler suOnlara dava etmeye çalışıyorlar. ni gerginda açabilirsilikler yara Oysa ki biz niz. Ancak ‘ürbize tarak rant perti ve korku sağlamaya, mecburuz’’ veren’ protesbir arada tolarda buludedi. yaşamı yok namazsınız’’ diye konuştu. etmeye çaKozanoğlu, ayrıca ‘‘Bir lışıyorlar. Oysa ki biz bize mecburuz’’ dedi. Kamu arada yaşamı savunalım’’ kaynaklarıyla hiçbir dinin, kampanyası için 14 Hazimezhebin finanse edile ran günü saat 11.00’de meyeceğine vurgu yapan Taksim Tramvay Durağı Kozanoğlu, ‘‘Çatışma de önünde ‘‘İnsan Zinciri’’ rinleştiriliyor, kamplaşma eylemi ile 25 Haziran gülar arttırılıyor. Deprem fay nü saat 12.30’da Kadıköy hatlarının ve toplumsal fay Meydanı’nda yapılacak hatlarının üst üste geldiği eyleme katılınması için bir ortamı bu halk kaldı çağrıda bulundu. DTP: Telefon kayıtları incelensin MAHMUT ORAL [email protected] ‘Atabeyler’de gazetecilerin savcılık katına girişi yasaklandı Soruşturmada sınırlama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ‘‘Atabeyler’’ soruşturmasında, savcılığın istemi üzerine, mahkeme bazı bilgi ve belgelerin incelenmesine sınırlama getirdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hamza Keleş’in talimatıyla gazetecilerin, soruşturmayı yürüten savcıların bulunduğu kata girişi yasaklandı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hâkimliği, Savcı Dilaver Kahveci’nin istemini yerinde gördü. Kahveci’nin talebini kabul eden hâkimlik, soruşturmanın gizliliğinin tehlikeye düşeceği gerekçesiyle Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMK) 153. maddesine göre belgelerin incelenmesinin ve bunlardan örnek alınmasının kısıtlanmasına karar verdi. Karara göre, sanıklar ya da avukatları, dosya içerisinde kendi imzaları bulunanlar dışındaki belgeleri elde edemeyecek. Soruşturmaya ilişkin bilgilerin basında yer alması savcılıkta rahatsızlığa neden oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hamza Keleş’in talimatıyla, Atabeyler soruşturmasını yapan savcıların bulunduğu kata gazetecilerin girişi yasaklanırken, gazetecilerin savcılarla telefon görüşmesi yapmasına da izin verilmedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr DİYARBAKIR Mardin’in Kızıltepe ilçesine bağlı Yaşar köyünde Selahattin ve 7 yaşındaki kızı Rozerin Aksu’yu kurşun yağmuruna tutarak öldürenler bulunamazken, bölgede incelemelerde bulunan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkan Yardımcısı Sedat Yurttaş, Aksu’nun cep telefonu kayıtlarının bulunmasıyla olayın aydınlanabileceğini söyledi. Aksu’nun askerler tarafından tehdit edildiği ve bir dönem JİTEM muhbiri olarak çalıştığı iddiaları üzerine Genelkurmay Başkanlığı yetkililerinin de Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı ile Kızıltepe Kaymakamlığı’ndan olayın çok detaylı olarak araştırılmasını istediği öğrenildi. Sedat Yurttaş’ın başkanlığındaki DTP’li heyet de olaya ilişkin temaslarda bulundu. DTP’li heyet, Derik ilçesine giderek Aksu’nun babası Memduh Aksu’yla görüştü. Olayla ilgili her şeyi anlatmaktan çekindiğini savunan baba Aksu şunları söyledi: ‘‘Hiçbir düşmanımız ve kan davalımız yok. Bu ülkede ve burada çeteler çok var. Biz her şeyi anlatmaya korkuyoruz. Güvenliğimiz açısından hiçbir şey diyemiyoruz. Olay basına yansıdı ve Rdj TV’de çıktı diye, ifademize başvuruldu. Karakol komutanı bana, ‘Sen Roj TV’de oğlumu devlet öldürmüş demişsin’ diyerek beni uyardı. Bu olayı yapanlar bizden büyük adamlar ve çeteler. Biz korkuyoruz, çünkü can güvenliğimiz yok. İstihbaratçıların üzerinde durulmuyor. 1992 yılında istihbaratçılar onu evden aldılar, tutukladılar. Oğlumun başına gelenlerin ailemden başka birinin başına gelmesini istemiyorum.’’ Selahattin Aksu’nun daha önce askerler tarafından tehdit edildiğini açıklayan eşi Leyla Aksu ile heyetin görüşmesi aile tarafından engellendi. DTP heyeti daha sonra olayın yaşandığı Yaşar köyüne hareket etti. Köylüler, tarlanın sahibi Davut Bozan ve İHD Mardin Şubesi yetkilileriyle görüşen DTP heyeti adına açıklama yapan Sedat Yurttaş, ‘‘Soruşturma çerçevesinde köylülere ve aileye güvence verilirse, daha çok bilgiye ulaşılabileceğine inanıyoruz’’ dedi. Aksu’nun cep telefonundan sık sık tehdit edildiğini ve bu nedenle telefon kartını değiştirdiğini öğrendiklerini belirten Yurttaş, telefon ve kartın bulunması halinde olayın aydınlanabileceğini söyledi. GÖKÇEK DESTEK İSTEDİ Baykal’a ikinci kez AOÇ ziyareti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin, Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ) Ankara Anakent Belediyesi’ne devrini öngören yasa önerisi konusunda CHP ile varılan uzlaşmayı bozması üzerine Belediye Başkanı Melih Gökçek, ikinci kez CHP lideri Deniz Baykal’ı ziyaret ederek destek istedi. Görüşmeden AKP ve CHP’nin yeni bir yasa önerisi üzerinde çalışması kararı çıktı. Baykal’ın salı günkü grup toplantısında, Ankara Anakent Belediyesi’ne ‘‘yolmetro yapımı, kadastrol sorunların çözülmesi, hayvanat bahçesi ve safari alanı’’ yapımı yetkileri dışında herhangi bir devre izin vermeyeceklerini açıklamasının ardından Gökçek, dün CHP liderini genel merkezde ziyaret etti. Görüşmede, Gökçek’in birinci görüşme sonrasında da ortak çalışma konusunda mutabakata varılmasına karşın bunun gerçekleştirilemediğini ifade ederek ‘‘Sizden özür diliyorum’’ dediği öğrenildi. Görüşmeden sonra gazetecilere açıklama yapan Gökçek, ‘‘Şu anda gördüğüm kadarıyla herhalde anlaşacağız’’ dedi. Turgut (Durgut) Akalın, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisiyken 1951 yılında Türkiye Komünist Partisi davasından tutuklanmış ve bir daha okula dönememişti. Bizim kuşak, eski TKP kuşağıyla 1960’ların ortalarında tanıştı. Hikmet Kıvılcımlı, Reşat Fuat Baraner, Mihri Belli, Şevki Akşit, Patriyot Hayati, Şekibe Çelenk, Halit Çelenk, Behice Boran, Sadun Aren, Mehmet Ali Aybar daha sonra farklı farklı yerlerde dursalar da, bizim için geçmişin mirasıydılar. Turgut Abi ve eşi Kutber Abla’yı ilk önce Adana’da tanımıştım. 1969 Şubat ayında babamı yitirmiştim. Bu nedenle Tarsus’taydım. İstanbul’da iki devrimcinin öldürüldüğü 16 Şubat ‘‘6. Filo’yu protesto’’ mitinginin bir benzerini de aynı gün bizler Adana’da düzenlemiştik. Tertip aynı şekilde gerçekleşti, miting alanına bizden önce gelen saldırganlar, ilk gelenlerin üzerine yürümüşler ve onları yaralamışlardı. TKP Kuşağından Turgut Akalın Biz Tarsus’tan miting alanına geldiğimizde, kürsü yıkılmıştı. Alana yakın bir yerde Adanalı devrimciler toplanmışlardı. Dönemin ilk TİP başkanı, geçen yıllarda aramızdan ayrılan Selahattin Uyar, o yıllarda üniversite öğrencisi olan Necati Doğru ve Kutber Akalın yaralanmışlardı. Turgut Akalın da oradaydı ve öfkeyle, saldırı sırasında polisin olanlara göz yumduğunu anlatıyordu. ??? Turgut Akalın ve Kutber Akalın’la orada tanıştık ve dostluğumuz hep sürdü. 12 Mart 1971 askeri darbesinde onlar Adana’daydılar. Tutuklandılar, serbest kalınca gidip Dikili’ye yerleştiler. Dikili’ye gittiğimizde görüşürdük. Kutber Abla arada bir arar ve neden kendilerine uğramadığımı sorar ve azarlardı. Kutber Abla’yı 5 yıl önce yitirdik. Turgut Ağabey’in sesi fazla çıkmazdı. Onun da iki gün önce öldüğünü duydum. Kutber Abla gibi o da bedeninin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağışlanmasını istemişti. Ölümünü Cumhuriyet gazetesindeki ilandan öğrendim. Kutber Abla’yla birlikte bir de fotoğraflarını koymuşlardı ilana. Onların resimlerini görünce geçmiş günlere yöneldim. 1960’lı, 1970’li yıllara. Umut ve arayış yıllarına. Bugünlerden o günlere bakılınca, yapılan birçok şey çılgınca gelebilir, umutsuzca gelebilir. Doğrudur. O kuşak çılgın ve umut içinde bir kuşaktı. Çok acı çekti, çok yalnız kaldığı da oldu. Dik durdular, kimseye boyun eğmediler, devrimciliklerini hep sürdürdüler. Turgut Abi o kuşağın önemli isimlerinden birisiydi. Öne çıkmayı sevmezdi, adının anılmasını pek istemezdi. Onun ölümünü duyduğumda hüzünle, kederle karışık şeyler hissettim. Bu hüzün giderek saygıya dönüştü. Onu ve onun kuşağını hep sevgiyle anacağım. ??? Cezaevinden Mektup Uzun zamandır cezaevinden mektup yayımlamadım. Bir kısım insanın ölüm orucunu sürdürdüğünü, bir kısmının yaşamını yitirdiğini öğrendiğimde üzülüyorum. Başından beri ölüm orucunu bir eylem biçimi olarak onaylamadım. Şu koşullarda sürdürülen ölüm oruçlarının bir etkisi de olmuyor. Gencecik insanlar yaşamlarını yitiriyorlar. Ölüm orucuna karşıyım ancak siyasi tutuklu ve hükümlülerin hücrelere kapatılmasını da onaylamıyorum ve onlara uygulanan muameleyi insan haklarına aykırı buluyorum. Filiz Gençer, Uşak E Tipi Kapalı Cezaevi’nden hızlı postayla bir mektup yollamış. Şunları yazıyor: ‘‘Merhaba, öncelikle benim ve buradaki arkadaşlarımın sevgi ve selamlarını iletiyorum. Umarım iyisinizdir. Sayın Çalışlar, 2000 yılından bu yana zaman zaman yazdım size. Kimi ulaştı, kimi ulaşmadı. Ben hâlâ aynı hücredeyim. Şu an aynı hücreyi paylaştığım arkadaşım Sevgi Saymaz ölüm orucunda. Bu konudaki düşüncelerinizi, itirazlarınızı da biliyorum. Fakat 122 ölümün ardından ve bugün hâlâ ölümler devam ediyorken, esas olan tecride karşı ısrarcı olmak değil mi? Biz Sevgi’nin ölmesini istemiyoruz. Av. Behiç Aşçı’nın ve diğer direnişçilerin ölmesini istemiyoruz. Tıpkı ondan öncekilerin ölmesini istemediğimiz gibi. Biliyorsunuz, bunun yegâne koşulu tecridin kalkmasıdır.’’ Ölüm orucunu gerçekten onaylamıyorum. Bu koşullarda bir yarar sağlayacağına da inanmıyorum. Benim böyle söylemememin bir faydası olacağını da sanmıyorum. F tipindeki insanların daha insani koşullarda yaşaması için tecridin kaldırılmasını istiyorum. Ne diyebilirim ki! CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle