27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2006 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘HalkçıDevletçi’ Model Devletin halk için var olduğu inancını taşımakta ve etkin sermaye çevrelerini koruyup kollamanın güvenlik örgütü durumuna indirgenmesine karşı çıkmaktayız. İnsani duyguları dışlamış yönetim anlayışlarına asla saygı duymuyor ve halkçı devleti tasfiyeye çalışan bir ülkenin yurttaşı olarak da ileriye derin kuşkularla bakıyoruz. Bizim Dinlencemiz İşte Bu! Bir hafta, iki hafta çok uzun bir süre! Sanki yıllar geçmiş. Beklenen beklenmeyen neler, olmuş bitmiş!.. Gündelik bir gazetenin yazarı olmak kolay bir uğraş gibi gelir. Ama sen, bütün bir ömrünü yazı makinesinin başında geçirmiş, ülkenin, dünyanın, tek tek bireylerin dünyasında yaşamışsan, okurlarını da yaşatmışsan, hele bu emeklerinin kimi zaman boşa gittiğini de görmüşsen, ya da sana böyle bir aldanış gelmişse!.. Dinlenceye gitmek mi? Ne zaman bir üçbeş gün bile olsa yazılara ara versem kimi okurlardan ‘‘Böyle bir zamanda yazmaktan kaçılır mı?’’ uyarısını almışımdır. Dayanılmaz ağırlığını duyduğum an kendine çekidüzen vermek gerekir. Kısacık bir aradır bizlerin dinlencesi!.. İki hafta geçti işte... Bir süre Bodrum’daki Avukatlar Sitesi AVKO’da, bir hafta da Bodrum’un Bitez’inde sevgili dostlar Köylü’lerin Toloman Oteli’nde!.. Güneş, deniz, ilgi, arayış, dertleniş... Nereye gitsek kendimizizdir. Belli bir yaştan sonra değişim dönüşüm kolay değil. Hem niye değişmeli? Bir gereği varsa, bir aşama yapmışsan, daha üstün bir değere ulaşmışsan, iyi de, ama her gün daha korkunç, daha üzücü olayların yıkıntısını yaşamaktaysan durduğun çizgide kalabilmek büyük bir başarı sayılmalı... Bodrum’dan Akyaka’ya tepelerden, dağ yollarından geçerek geldik. Eşsiz bir görüntü, deniz ayaklarımızın dibinde, çam ağaçları sarhoş edici... Ama bir gün hepsinin yerinde yeller esecek, daha doğrusu zengin villaları, yerli yabancı parababalarının konakları yerleşecek buralara... Bodrum bir cennet mi? Yaşamayı bilenler için belki!.. Ama salt keyif çatmak, yalnız kendini, kendi çıkarını düşünenler için! Gündelik yaşamın çilesini çekenler böyle bir cennetten haberli mi? Gazete, dergi, TV’lerde görülen belli bir üst yapı insanlarının kendi kendilerine cennet dedikleri bir yer mi? İnsan, bunları düşünmeden edemiyor!.. Dönüş yolunda Ören’e uğradık. Melih Cevdet Anday’ın son yıllarında yaşadığı, yazılarında, güzelliğini överek anlattığı, şimdi ‘‘Melih Cevdet’’ adını taşıyan parkta heykelinin de yer aldığı bir yer... On yıldır belediye başkanı olarak görev yapan Kazım Turan’la görüşürken, ilginç bir özlemi birlikte yaşadık, daha doğrusu duyduk. Ören’de her ağustos ayında ‘‘Melih Cevdet Anday’’ adına bir şiir bayramının kutlanması... Cumhuriyet gazetesinin, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın, Ören ve Muğla belediyelerinin öncülüğünde, katkılarıyla... Bu yaz Akyaka’da bir Öykü Günleri yaşadık. Muğla Üniversitesi, Muğla ve Akyaka Belediyesi’nin Türk öykücülüğüne bir güzel katkısı... Ege kıyılarının benzersiz güzelliği bu çeşit sanat gösterileriyle çok daha görkemli, çok daha etkileyici bir yaşama kavuşacaktır... Deniz, hava, güneş yetmez, sanatın sıcaklığıdır insanı gerçek insan eden... Bizim dinlencemiz işte bu kadar! Birkaç ün, doğayı duymak, Yurdagül, Zeki, Kazım gibi aydın dostlarla söyleşmek, gittikçe çirkinleşen olayların karmaşasından birazcık uzakta kalabilmek... Av. Ertuğrul KAZANCI ADD Genel Başkanı nadolu kurtuluş eylemini askeri ve siyasal utku çerçevesinde bırakmayıp ekonomik bağımsızlığın peşine düşen Cumhuriyet Türkiyesi, bu üstün ve değerli amacını halkçıdevletçi ilkeyle bağdaştırdı. Toplumcu bir yapının temel öğesi bulunan devletçiliğe yöneliş, Şevket Süreyya Aydemir’in tanımıyla; ‘‘ekonomik egemenlik tutkusuna bağlı, antiemperyalist uğraşıya ve dış denetime karşı bir başkaldırıştı’’. Kemal Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı ve İsmet İnönü’nün başbakanlığındaki dönemde halkçı bir düşünce, toplumcu devleti; üretim, istihdam ve genel kalkınma açısından oluşturmanın tüm çabalarını gösterdi. Kamu iktisadi teşekkülleri bu anlayışla kuruldu. Dokuma, maden, selüloz, seramik, kimya, kömür, bakır, petrol arama, elektrik, suni ipek, demirçelik, şeker, et ve balık, çay, iletişim, ulaşım gibi önemli toplumsal gereksinim alanlarına devlet eliyle yanıt verildi. İş ve ekmek sorununu çözmeye çalışan, geniş halk kitlelerinin güncel yaşamlarını her yönde ferahlatmayı varlık amacı edinen bir anlayışla, dışa avuç açmayı reddeden onurlu ve başarılı bir sosyoekonomik politika izlendi. Sağlık ve sosyal yardım hizmetleri devlet eliyle yaygınlaştırıldı. Barınma planlaması getirildi. Çalışma yaşamı 1936 tarihli ‘‘İş Kanunu’’ ve bakanlık kurulma düzeyinde ele alındı. Kısacası; hiçten bir ülkenin temel bünyesi inançla, coşkuyla ve kararlılıkla oluşturulmaya çalışıldı. 1946 yılında başlayan çok partili siyasal yaşam, halkçıdevletçi ilkelerden ödünler vermeyi de beraberinde getirdi. ‘‘Hurafe ve safsatalarla’’ saptırılarak perdelenmiş bir demokrasi platformunda liberal ekonomik politikalar ustaca üretilerek kitleler yanıltıldı. ‘‘Misso A uri’’ gemisiyle birlikte ABD emperyalizmi Türkiye’nin içine girdi. Bir daha da ülke yakasını kurtaramadı. 14 Mayıs 1950 sonrasında ise toplumculuğun esastan terk edildiği bir süreç ülkeye egemen oldu. Çok acıdır ki ‘‘küçük Amerika’’ olma eğilimindeki bir siyasi tutum, Birleşik Amerika’nın bağımlısı ve kötü bir ‘‘mukallidi’’ olmaktan öteye geçememiştir. 1923’ten 1950 yılına kadar olan uzun bir zaman diliminde binbir sıkıntı, çile ve uğraş üzerine kurulmuş dengeli bir sosyoekonomik düzen, sadece dört yılda perişan şekle geldi. 1953’te borç almak için Washington yoluna düşen bir iktidarın oradan bile nasıl tersyüz edildiği ilginç ayrıntılarıyla bilinir. ‘‘Devletin baba olmadığı’’, ‘‘sosyal’’ sözcüğünün tehlikeli bulunarak ‘‘içtimai’’ şekline dönüştürüldüğü, özgürlüklerin kısıtlandığı, KİT’lerin hem tasfiye edilmek ve hem de arpalık yapmak için çelişkiyle değerlendirildiği, AsyaAfrika halklarının bağımsızlık mücadelesine ‘‘Bandung’’ konferansında karşı çıkılarak hakarete uğranılan yıllar, bu yıllardır!.. 1961 Anayasası, sosyal devlet ilkesini bir metin olarak benimsemiş ve diğer taraftan da ‘‘planlı kalkınma’’ yöntemini kamu kesimi için ‘‘emredici’’ şekilde yürürlüğe koymuştur. Fakat 1971 ve 1980 darbeleri ilerici ve toplumcu kazanımları silkip atarak sonrası olumsuz gelişmelere çığır açtı. Denetimli demokrasi (!) yoluyla ülke, sosyal devleti dışlayan, üretim ve istihdamı ekonomik bağımsızlıkla derlemek üzere kurulmuş KİT’leri iç ve dış sermayeye sunan, uluslararası kapitalizmin emrindeki IMF reçetelerini uygulayanların elinde tutsak oldu. larıyla tasfiye etme sürecini yaşamaktadır. Devleti yalnızca özel mülkiyetin ve sermaye birikimlerinin koruyucu ve kollayıcısı sayan, küçülten ve insani kaygıların bulunmadığı maddesel dünyayı oluşturmayı amaçlayan siyasal tavırlar bildiğini icra etmenin yolunda gitmişlerdir. Özelleştirme, Türkiye’de halkçıdevletçi olgunun ekonomik öğesini oluşturan KİT’lerin, 1984 yılından bu tarafa özellikle kötü yönetilerek kasıtlı şekilde zarara uğratmaya yol açıldığı, teknolojilerinin yenilenmediği, bazı siyasal iktidarların arpalığı durumuna getirildiği ve ‘‘kambur, sülük’’ gibi çirkin imajlarla halk kitlelerine ‘‘ceplerindeki parayı çeken asalak’’ olarak sunulduğu bir gerçektir. İç ve dış sermaye pazarının konusu ise halkın ortaklaşa mülkü olan ve devlet öncülüğünde oluşturulmuş sosyoekonomik değerleri yok etmekten ibarettir. Özelleştirme... Türkiye’nin gündemini tek madde işgal ederek ‘‘mutlaka çözümlenmesi gerekli sorun’’ şeklinde kamuoyuna sunulmuştur. Bu yönde tüm koşullar hazırlanırken uluslararası kara para tüccarlarına iç yardakçılarıyla birlikte ülkenin kamu ekonomik kurumları peşkeş edilmektedir. İSTANBUL CUMHURİYET OKURLARI 2006 Yaz Buluşması 12 Haziran 2006 Saat: 20.00 Gazetemiz yazarlarının ve çalışanlarının katılımıyla... BÜTÜN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI ÇAĞRILIDIR. Yer: İTÜ MAÇKA HAVUZBAŞI RESTORAN Maçka Kampusu Teşvikiye İSTANBUL İletişim Bilgi Davetiye: 0 538 652 62 39 0 212 234 72 93 0 542 652 15 00 0 216 449 34 86 0 216 326 49 21 0 533 235 03 14 0 535 793 44 14 LÜTFEN DAVETİYENİZİ HEMEN ALINIZ eposta: istanbul?cumok org www.cumok.org Sonuç Devletin halk için var olduğu inancını taşımakta ve etkin sermaye çevrelerini koruyup kollamanın güvenlik örgütü durumuna indirgenmesine karşı çıkmaktayız. İnsani duyguları dışlamış yönetim anlayışlarına asla saygı duymuyor ve halkçı devleti tasfiyeye çalışan bir ülkenin yurttaşı olarak da ileriye derin kuşkularla bakıyoruz. ‘‘Har vurulup harman savrulan’’ kamu mallarını noksansız olarak tekrar kamuya iade etmek çabası, Kemalistlerin özgörevlerinden birisidir. ‘‘Ulusal egemenlik’’ anlayışımız bu gerçeği ve ilkeyi öngörmektedir. Yapılacak iş; 1937 tarihli anayasamızda yer alan ulusal program niteliğindeki ‘‘altı ok’’ ilkesini yaşama geçirmektir. Onun da yöntemi; antiemperyalist ve ‘‘Türkiye ittifakı’’ birleşiminde bir araya gelerek Kemalizmi yeniden iktidara getirme siyasetidir. Gelinen durum ve ilerisi Türkiye, 1980 sonrasında halkçıdevletçi düşünceyi tüm kurum ve kuruluş CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle