21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2006 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Hizbut Tahrirci Çelik’in adresi, telefonu, internet sitesi var, bir tabelası eksik Sahte emeklilikte 27 tutuklama ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Paravan şir ‘Düşünce’ Tımarhanede, Biraz Tuhaf Değil mi? CANNES Sevgili, Madrid’e her gittiğimde, sektirmeden uğradığım bir müze var: ‘‘Muse del Hamon.’’ Kapısından içeri adım attığımda, Paris’te vaktinin büyük bölümünü ‘‘Galeries’’nin koridorlarında geçirenleri hatırlar, kahkahayı patlatırım. Beni de onlar gibi söz konusu mekâna çeken, sanat tutkum değildir. Çünkü ne Muse del Hamon gerçek bir müzedir ne de Galeries Laffayette bir sanat galerisi... Biri Madrid’in eşi bulunmaz özel jambonlar dükkânı, öbürü ise Paris’in içinde ne ararsan bulunur, ünlü büyük mağazasıdır. Ama birden çok, hatta birçok kez gittiğim gerçek müzeler de yok değildir. Bunların başında Paris’in sol yakasında Hotel Biron’daki Rodin Müzesi gelir. Rodin Müzesi’ni her fırsatta gezmemin iki nedeni var. Birincisi, 1964 yılında Floransa’da Mediciler’in mezarlarında gördüğüm, natamam yapıtlarla başlayan heykel hayranlığım, ikincisi ise müzenin bir tek sanatçının (daha doğrusu Camille Claudel’in resim ve yonutları da olduğuna göre iki) eserlerine yer vermesi, her nevi sürekli retrospektif sergi niteliğinde olmasındandır. Rodin ile aynı çağda yaşamış olan meslektaşı Antoine Bourdel’in Montparnasse garı yakınında, artık kendi adını taşıyan sokaktaki atölye müzesi de öyledir. ??? Ülkemizin tümü değilse bile, hiç değilse İstanbul bir süredir sanat etkinlikleri açısından dünyanın başka bölgelerine kıyasla hiç de yoksul değil. Sinema günleri şöleninin yanı sıra, tiyatro şenliği, müzik festivalleriyle İstanbul bir kültür merkezi artık. Ama müzelerin içler acısı halleri, hele plastik sanatlarla ilgili olanların yok denecek mesabede olması, sergilerin azlığı, insanımızı oldukça şanssız kılıyor. Neyse ki birkaç yıldır üst üste açılan özel müzeler, bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaya başladı. Salıpazarı rıhtımındaki Eczacıbaşı ailesinin kurduğu ‘‘İstanbul Modern’’ ile Sabancı ailesinin eskiden oturdukları Emirgân’daki ‘‘Atlı Köşk’’te kurulmuş olan Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) bu alandaki boşluğu bir ölçüde dolduruyorlar. SSM’nin başarılı müdürü, çağdaş Türk kadınının mükemmel öncü örneklerinden biri olan, Londra’daki enfes ‘‘Türkler’’ sergisi ile adını dünyaya duyuran kadim dostum Nazan Ölçer , SSM’de gerçekleştirdiği Picasso İstanbul’da sergisinin ardından, hiç vakit yitirmeden şimdi de 13 Haziran’da başlayarak aynı mekânda Rodin ile tanıştırıyor vatandaşlarımızı. Nazan Ölçer için yazılacak her türlü kutlama ve övgü sözcüğü bu çok başarılı aydınımızın gerçekleştirdikleri yanında sönük kalacaktır. ??? Bu başarılı organizasyonu sayesinde, hemen bütün gazetelerin söz ettiği Rodin sergisinin büyük ilgi çekeceğini umuyorum. Bu sergi için ‘‘Atlı Köşk’’e adını veren at heykeli, geçici olarak kaldırılıp yerine Rodin’in ‘‘Öpüşme’’ ile birlikte en çok tanınan yapıtı ‘‘Düşünen Adam’’ konacak. Sevgili, Auguste Rodin’i eşsiz kılan, onun soyut kavramları, düşünceleri heykelle işlemesidir. Filiz Aygündüz, Milliyet’in Pazar Eki’ndeki yazısında Rodin’i ‘‘düşünceyi taşa işleyen adam’’ diye çok güzel tanımlıyordu. Gerçekten de öyledir. Nitekim yukarıda sözünü ettiğimiz, bizim ‘‘Düşünen Adam’’ diye adlandırdığımız heykelin orijinal adı ‘‘La Pensee’’dir (düşünce). Türkiye’ye dönüşümde mutlaka gezeceğim bu sergi sayesinde ilk kez vatandaşlarımız orijinal Rodin yapıtlarıyla tanışacaklar. Ama Rodin’in yukarıda sözünü ettiğim heykelinin bir kopyası ile uzun zamandır tanışıyor İstanbullular. Yolu Bakırköy’e düşenler, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesindeki heykeli mutlaka görmüşlerdir. Bu kopyayı yapan, bir süre o hastanede yatmış olan heykeltıraş Kemal Künmat’tır, heykeli bitiren ise yine orada yatmış olan bir başka sanatçı Mehmet Pişdar. Dün bu konuyu konuşurken, bir dostum biraz da gülümseyerek, Düşünce heykelinin bir kopyasının ülkemizde tımarhanede olması biraz tuhaf değil mi? diye sordu. Ben de kendisine şu yanıtı verdim: Düşüncenin suç, ‘‘Düşün düşün b.ktur işin’’ tümcesinin bir deyiş olduğu ülkede, ‘‘Düşünce’’ yapıtının tımarhanede olmasında şaşılacak ne var ki? Sen ne dersin Sevgili?.. Hapisten çıktı, tehdit etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hizbut Tahrir’in İstanbul Fatih Camisi’nde gerçekleştirdiği eylemden sonra tutuklanan ve kendisini bu örgütün ‘‘Türkiye Vilayeti Resmi Sözcüsü’’ olarak tanıtan Yılmaz Çelik, cezaevinden çıktıktan sonra yaptığı açıklamada, kendilerine engel olmaya kalkanları ‘‘Allah, hesabı çarçabuk görendir’’ diye tehdit etti. Hizbut Tahrir örgütü ile ilgili operasyon kapsamında gözaltına alınan ve bu davadan halen yargılanmakta olan örgütün resmi sözcüsü olduğunu belirten Yılmaz Çelik, cezaevinden çıkar çıkmaz faaliyete geçti. Kendini Hizbut Tahrir Türkiye Vilayeti Sözcüsü ilan eden Çelik, örgüt antentli kâğıtla yaptığı yazılı açıklamasında adres olarak ‘‘Kâzım Karabekir Caddesi Ogün İşhanı No: 40/71 İskitler/Ankara’’yı gösterirken 311 61 13 numaralı telefondan kendisi ile irtibat kurulabileceği bilgisine yer verdi. Çelik, ‘‘www.hizbuttahrir.org, www.hizbuttahrir.info, http//radyohizbuttahrir.info’’ internet adresleri üzerinden örgüt hakkında ayrıntılı bilgi alınabileceğini ilan etti. ‘‘Hizbut Tahrir Türkiye Vilayeti Resmi Sözcüsü’’ mührünü de kullanan Çelik, 2 Eylül 2005 günü İstanbul’da gerçekleştirilen eyleme göndermede bulunarak ‘‘Raşidi Hilafet’i kurarak İslami hayatı yeniden başlatmaya yönelik bir çağrıda bulunduğunu’’ anımsattı. Çelik, İstanbul yerine ‘‘Hilafet Devleti’nin son başkenti İslambul’’ ifadesini kullandı. ‘‘Sömürgeci kâfirleri dost edinen ve Müslüman halka, Batılı kanunları ve yaşam tarzını benimsetmeye çalışanların bu çağrılarından rahatsız olduklarını’’ ileri süren Çelik, Hibut Tahrir’e karşı çetin bir kampanya başlatıldığını, ancak hilefetin kurulmasının önüne geçilemeyeceği gibi Hizbut Tahrir’in ‘‘azametinin ve cesaretinin’’ de kırılamayacağını önü sürdü. Çelik, Hizbut Tahrir’in ‘‘İslami ümmetin’’ gafletinden uyanıp peşinden koşmaya başladığı bir ideal olduğunu savundu. ket kurarak sahte bildirimlerle SSK’yi dolandırarak binin üzerinde kişinin bu yolla emekli edilmesine ilişkin operasyon kapsamında gözaltına alınan 36 kişiden 27’si tutuklandı. Zanlıların tutuklanmasına Türk Ceza Yasası’nın ‘‘suç işlemek için örgüt kurma, evrakta sahtecilik, kamu kurumunu dolandırma’’ suçları dayanak oluşturdu. Şemdinli sanığı GATA’ya sevk edildi ? Yurt Haberleri Servisi Şemdinli davasının sa nığı Astsubay Ali Kaya, tedavi gördüğü Van Askeri Hastanesi’nden Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne (GATA) sevk edildi. Van 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 3’üncü duruşmasına rapor göndererek katılmayan Kaya’nın, Van Askeri Hastanesi’ndeki altyapı yetersizliğinden dolayı GATA’ya sevk edildiği açıklandı. Başkonsolosluğa molotof ? PARİS (AA) Türkiye’nin Paris Başkonsolos luğu’na molotofkokteyliyle saldırı düzenlendi. Atılan 2 molotofkokteyli başkonsolosluk binası kapısında maddi hasara yol açarken yaralanan olmadı. Saldırıyı düzenleyen 3 kişi yakalanarak gözaltına aldı. Paris Başkonsolosluğu’na nisan ayında da saldırı düzenlenmişti. Kaçak yapılara ‘malzeme’ desteği sağlayanlara para cezası verilecek ‘Kaplancı’ sınırda yakalandı ? Haber Merkezi ‘Kaplancılar’ olarak bilinen yasadışı şeriatçı Anadolu Federe İslam Devleti Örgütü’nün Almanya’daki üst düzey yöneticilerinden Hüseyin C’nin Türkiye’ye girmek isterken yakalandığı bildirildi. Edinilen bilgiye göre, ailesiyle Kapıkule’den Türkiye’ye giriş yapmak isteyen Hüseyin C’nin, pasaport kontrolü sırasında arandığı anlaşıldı. Edirne’de gözaltına alınan zanlı, İstanbul Emniyeti’ne teslim edildi. AKP’den önce af, sonra ceza AYŞE SAYIN ANKARA Türk Ceza Yasası ve 2006 Bütçe Yasası ile kaçak yapılara altyapı hizmeti götüren belediyeleri ‘‘affeden’’ AKP hükümeti, kaçak binalara ‘‘malzeme’’ desteği sağlayanları ise cezalandırmaya hazırlanıyor. AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik’in ‘‘imar kirliliğinin önlenmesi ve çarpık kentleşmenin önüne geçilebilmesi’’ amacıyla hazırladığı yasa önerisinde kaçak yapılara malzeme sağlayanla ra ceza öngörülüyor. Yasa önerisinde, İmar Yasası’na aykırı yapılmak istenilen binaların betonlarının dökümünde kullanılan her türlü alete el konulması hükme bağlanıyor. Çelik’in hazırladığı yasa önerisine göre ruhsat alınmadan veya ruhsatlı binaların eklerine imar mevzuatına aykırı bir şekilde yapılan binalara beton dökümünde kullanılan mikser, pompa, araç, vibratör gibi malzemelere 30 gün süreyle el konulacak. Beton dökümünde kullanılan malzeme sahiplerine de 10 bin YTL para cezası uygulanacak. Eylemin tekrarlanması halinde ise 30 günlük el koyma süresi ve 10 bin YTL ’lik para cezası iki kat arttırılarak uygulanacak. Öneriyle ayrıca, el koyma işleminin kolluk kuvvetleri tarafından derhal uygulanması yükümlülüğü de getiriliyor. Hazırlanan yasa önerisinin gerekçesinde hızla göç alan şehirlerdeki sağlıksız, çarpık yapılaşmanın Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olduğuna dikkat çekildi. Yeni Adli Tıp Kurumu binası ? İstanbul Haber Servisi Yenibosna’da inşa edilen yeni Adli Tıp Kurumu binası, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’ın katıldığı törenle açıldı. Erdoğan, ‘‘Adaletin tecelli edeceği mekân, insanlarda saygı uyandıracak bir yapıya sahip olmalıdır’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Cumhurbaşkanı seçimine bir yıl kala, konunun sürekli gündemi meşgul etmesi ne anlama geliyor? Toplumun, başka bir ifadeyle siyasi grupların bir bölümü, cumhurbaşkanını bu Meclis’in seçmesini istemiyor. Gerekçeleri de şu: AKP yüzde 35 oyla seçimi kazandı, ancak oy vermeyenleri de hesaba katarsak AKP seçmenlerin yüzde 25’inin oyunu almıştı. Yüzde 25’lik desteğine karşın Meclis’te yüzde 66’lık sandalyeye sahip. Cumhurbaşkanının AKP’den seçilmesi, toplumun çoğunluğuna karşı bir seçim olacaktır. Bu nedenle bu Meclis yenilenmeli ve yeni Meclis cumhurbaşkanını seçmelidir. AKP’liler ise cumhurbaşkanının bu Meclis tarafından seçilmesinin demokratik ve hukuki bir hak olduğu düşüncesindeler. Bazı çevrelerin, demokrasi dışı eğilimler içinde, Meclis iradesinin üzerine çıkmaya çalıştıklarını, bunu kabul etmelerinin ise bu hukuk dışı zorlamalara boyun eğmek anlamına geleceğini söylüyorlar. Erken seçim ihtimali var mı? Bir Cumhurbaşkanı Tarifi Çoğalıyor çevre hâlâ AKP’yi buna zorlamanın gerekli olduğunu düşünüyor. Ancak bu ihtimalin giderek azaldığını görüyoruz. Çünkü temmuz ayına kadar bir seçim kararı alınmazsa, ondan sonra artık bir erken seçim teknik olarak imkânsız hale geliyor. Bu durumda, cumhurbaşkanını bu Meclis’in seçmesi olasılığı ağırlık kazanıyor. Bu Meclis’in cumhurbaşkanını seçmesi demek, seçilecek ismi belirlemede AKP’nin tayin edici olacağı anlamına geliyor. İşte bu noktadan itibaren ‘‘O zaman bu isim kim olacak’’ sorusu ve arayışı önem kazanıyor. AKP karşıtı cephenin çeşitli eğilimler içinde olduğunu görüyoruz. Bir kesim, Recep Tayyip Erdoğan’ ın bu konuda aday olmadığını açıklamasını istiyor. ‘‘Yoksa işler çok karışır...’’ tutumu içindeler. Bu konuda da çeşitli planların olduğu kulislerde dolaşıyor. İki uç kesimi bir yana bırakırsak, daha uzlaşmacı şekilde bu konuya yaklaşanlar ise şimdiden belli adımların atılabileceğini düşünüyorlar. Seçilecek cumhurbaşkanının daha kapsayıcı bir kimliğe sahip olması, üzerinde büyük çoğunluğun birleşebileceği bir isim olması gerektiği ifade ediliyor. ??? Bu tartışma içinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendine göre bir tarif yaptı. Bazı yorumlara göre bu tarif aslında kendisini anlatıyordu. Yani Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı kendisiydi. Bu az çok tahmin ediliyordu. Erdoğan’ın tarifinden bir gün sonra ise Başbakan Yardımcısı ve AKP’nin ikinci ismi Abdullah Gül’den bir tarif geldi. Gül’ün biraz farklı bir tarif yaptığı söylendi. Onun ideal cumhurbaşkanı şöyle olmalıydı: ‘‘Türkiye’de herkesin üzerinde uzlaşacağı, gerginlikleri körüklemeyecek, azaltacak birisi...’’ Bu tarifin içine Recep Tayyip Erdoğan girer miydi? Gül’ün tarifinin Erdoğan’a uymadığı düşüncesi yaygın. Yani bu durumda Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olmasını istemiyor mu? Bunu söylemek, çok erken bir tez olur. Zaten kendisi de ‘‘Daha çok zaman var. Bugünden konuşmak doğru değil’’ dedi. Dedi, ama kafalarda da bir soru işaretinin oluşmasına yol açtı. ??? Cumhurbaşkanı seçimi Türkiye’de hep sorunlu oldu. Bu kez de aynı süreci yaşıyoruz. Gelişmiş, demokratik bir ülkede, cumhurbaşkanının kim olacağı tartışması mutlaka önemlidir, ama bir rejim sorunu düşünülmez bile. Türkiye’de ise bu konu sanki bir rejim sorunu gibi görülüyor. Bazı çevreler bunu ciddi ciddi düşünüyorlar. AKP’liler ise bunun demokrasi dışı bir zorlama olduğu düşüncesindeler. ??? Hukukla siyaset her zaman ör tüşmüyor. Türkiye’nin bugünkü koşullarında, geniş bir uzlaşma içinde cumhurbaşkanı adayı belirlense daha iyi olmaz mı? Demokrasi de sonunda bir uzlaşma rejimi değil mi? AKP’liler ‘‘anayasal hak’’tan söz ediyorlar. Doğrudur, bu Meclis’in cumhurbaşkanını seçmek hakkıdır. Bu hakkı tartışmak belki de gereksiz. Ancak eğer bu Meclis cumhurbaşkanını seçecekse (ki öyle görünüyor), seçilecek ismin daha kucaklayıcı olması için çalışmak da herkesin görevi değil mi? Bunu bir bilek güreşine dönüştürmek çok anlamlı görünmüyor. Ben AKP’lilerin Terörle Mücadele Kanunu, Şemdinli olayları gibi kritik konulardaki demokrasi duyarlılığının daha anlamlı olduğu görüşündeyim. Ne yazık ki bu konularda yeterince demokrasi duyarlılığı olduğunu söyleyemeyiz. Cumhurbaşkanlığı tartışması, bana demokrasi sürecinin kilidi gibi görünmüyor. Bundan daha önemli konular var. Buraya takılıp kalmayalım... CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle