27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2006 PAZAR 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ‘18. ve 19. Yüzyıl Anadolu Kilimleri’ koleksiyonu Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Kilimlerin dili renkler NENA ÇALİDİS Tehlikeli Yaklaşımlar Son günlerde iki tehlikeli yaklaşım, beni gerçekten ürküttü! ‘‘Sadece iki mi?’’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim... Hayır sadece iki değil elbet... Ama geçen hafta içinde beni isyana sürükleyen, bir kez daha insan olarak, kadın olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak beni öfkelendiren, bana aşağılanıyormuşum duygusu veren bu ikisiydi... birilerine göz kırpma çabası mı? ‘Namus cinayeti’ suçlusu bulundu Geçen hafta içinde Hürriyet gazetesinde Ertuğrul Özkök’ün ‘‘Asıl Kürt Sorunu Bu’’ başlıklı yazısını okuyunca hem çok şaşırdım, hem çok korktum. ‘‘Artık bu sorunun adını açıkça koyma zamanı geldi. Töre cinayetleri, Türkiye’nin değil Doğu’nun, özellikle Güneydoğu’nun sorunudur. Eğer Türkiye’de bir ‘Kürt sorunundan’ söz ediyorsak, bu da bir ‘Kürt sorunu’dur’’ diyordu. Kadın sorunlarıyla yaklaşık 40 yıldır içli dışlı olan ben, yukarıdaki sözlerin doğru olmadığını, namus cinayetlerinin etnik değil, erkek egemen toplumlarda politik ve toplumsal bir olgu olduğunu biliyorum. Türk, Kürt, Abaza, Çerkez, Laz, feodal aşiret ilişkileriyle sürdüğünü, sürdürüldüğünü, ucunun Meclis’e dek dayandığını biliyorum. Güneydoğu’yla sınırlı olmadığını, aynı ilişkileri sürdürmekten yana olan, Türkiye’nin Batısı dahil dünyanın her yerinde olduğunu da biliyoruz (Türkiye’de en çok Marmara Bölgesi’nde). Gerçekten, artık sorunun adını doğru koyalım: ‘Töre’ değil, namus cinayeti bunlar. Ataerkil düzende, kadın aracılığıyla, kadının canı ve bedeni üzerinden erkeğin, ailenin, mahallenin, aşiretin, toplumun ‘‘namusunu temizlemek’’ için işleniyor! Elbet herkes, her konuyu bilmek ya da incelemek zorunda değil. Her gazetede olabilir böyle yanlışlar. Beni şaşırtan ve korkutan bu değildi. Tam tersine; bir zamanlar feministleri, kadın kuruluşlarını küçümseyen tüm gazetelerin, şimdi kadın sorunlarına eğilmeleri çok sevindiriciydi. Beni korkutan, o yazıdaki ayrımcılık ve bölücülüktü. Hem bir ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunacaksınız; hem de bu ‘‘Türkiye’nin değil, Güneydoğu’nun sorunudur’’ diyeceksiniz. (Bunu bir Avrupalı ya da Diyarbakırlı söylese, adamı inim inim inletiriz!) Türkiye’nin her yerindeki sorun, hepimizin sorunudur. Namus cinayetlerini Kürtlere, sokaklarımızdaki hırsızlığı, kapkaççılığı Roman/Çingenelere, okullardaki şiddeti şu ya da bu etnik gruba mal edip onlara havale etmek, inanın sorunu çözmeye değil, olsa olsa kışkırtmaya yarar. P.S. Cumartesi ‘Esintiler’ine ne oldu diye soranlara: Cuma gününe taşındı... www.zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 Tıp alanında dünya çapında önemli bir konumu olan Prof. Dr. Ayan Gülgönen’in halı ve kilim koleksiyonerliği Çapa Tıp Fakültesi’nde çalıştığı yıllara dayanıyor. Brigitte ve Ayan Gülgönen çiftinin ‘18. ve 19. yüzyıl Anadolu kilimleri koleksiyonu’ 23 Haziran’a dek Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde sergileniyor. Sergi dolayısıyla Amelie Edgü’nün hazırladığı katalogda ise Gülgönen’in yanı sıra fotoğrafçı ve araştırmacı Josephine Powell ile Halı dergisi yardımcı editörü Şeref Özen’in yazıları yer alıyor. Anadolu kilimlerini ilk kez sergiliyorsunuz. Bunları özel kılan yanlarından söz eder misiniz? GÜLGÖNEN Anadolu kilimleri, parlak ve çok güzel renkleri, geleneksel motifleriyle en sevilen kilim türüdür. Amerika ve Avrupa’daki müzelerle özel koleksiyonlarda güzel örnekleri var. Şu anda AvusturyaLinz’de sergilenen Prammer koleksiyonunda da. Fakat, bu kültür hazinesine yeterince sahip çıkamıyoruz. Türk İslam Eserleri Müzesi halı yönünden zengin. Kapanan Vakıflar Kilim Müzesi bu alanda iyiydi. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yayınlarından depolarındaki parçaları biliyoruz. Ankara’da Etnografya Müzesi’nde ve Anadolu’daki müzelerde de halılar, kilimler var. An Brigitte Ayan Gülgönen Koleksiyonu, Sıvas, 143x66 cm, 18. yüzyıl. ‘Rafa kalkan’ ne? Birincisi, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın ‘‘Nüfus ve aile planlaması kavramı bizim için rafa kalktı’’ sözleri; ‘‘Batılı yaşam biçimi’’ ve ‘‘Batı kültürünün etkisiyle doğurganlık sayılarımızı aşağı indirirsek yanlış mecraya sürükleniriz’’ açıklaması... Eğer 6 çocuk sahibi Bakan Bey, ‘BİZ’ derken kendi aile birimini anlıyorsa, buna kimsenin itirazı olamazdı, isterse 12 çocuk yapar. Nasılsa yetki ve güç sahibi olanların çocuklarının bakımını, eğitimini, geçimini sağlayacak ‘‘hayırseverler’’ ülkemizde bol bol bulunur... Ancak bir bakan, hele hele Sağlık Bakanı ‘BİZ’ deyince bu, hükümeti bağlar! O zaman, hükümetten bunun hesabını soracak çıkmıyorsa, bizlerin, hepimizin sorması gerek: Koskoca Bakan, ‘‘aile planlaması’’, ‘‘nüfus planlaması’’ kavramının anne ve çocuk sağlığıyla ilgili olduğunu bilmiyor mu? İstenmeyen gebeliklerin önlenmesi, ailenin istediği sayıda, bakabileceği, yaşatabileceği, yetiştirebileceği sayıda çocuk sahibi olmakla ilgili olduğundan haberi yok mu? Annebebek ölümlerinin utanç verici boyutlarda olduğu (2 gün önceki Cumhuriyet’te Zeynep Şahin’in haberinde bu sayılar veriliyordu), çocuklarımızı doğurup sokağa saldığımız, okutamadığımız, genç nüfusun işsizlikten kırıldığı ülkede, bir bakan nasıl böyle sorumsuz konuşabilir! CHP milletvekili Canan Arıtman’ın dediği gibi, 43 yıllık nüfus politikasına, bugüne dek tüm hükümetlerin uygulamaya çalıştığı bu devlet politikasına nasıl böyle darbe vurulabilir! 40 yıldır bu ülkede aile planlamasını Anadolu’nun her köşesine yayma çalışmalarını yakından izlemiş biri olarak isyan ediyorum. Ve şunları sormak istiyorum: Bakan ne dediğinin farkında mı? ‘‘Nüfus planlamasını rafa kaldırmak’’, bundan böyle bu hükümetin benimseyeceği politika mı? Sırf Batılı yaşam biçimine karşı çıkmak için mi? Yoksa bir kez daha, sonuçları düşünülmeden, yol açacağı tahribat görülmeden, ‘‘dininanç’’ kisvesi altında cak örneklerin seçiminde uluslararası ölçütlerin gözetildiğini söylemek zor. Kendi öz kültür varlığımız olan ve gerçekten sanatsal yanı ağır basan kilime Türkiye’de ne yazık ki gereken ilgi gösterilmiyor. 19. yüzyılın ilk yarısı ve öncesi kilimler farklı. Göçerler, kendileri için dokumuş ve bağlı oldukları aşiretin geleneksel motiflerini kullanmışlar. Ama bu kilimlerin en önemli özelliği, yünlerin doğal boyalarla boyanmış olması. Bu nedenle, 150200 yıl sonra bile canlılık ve parlaklıklarını koruyorlar. Hatta olgunlaşıp daha cazip hale geliyorlar. Sizin kilimlere bir sanat yapıtı gözüyle baktığınızı söylersek yanılmış olur muyuz? GÜLGÖNEN Hayır. Gerçi kilimlerin etnografik değeri tartışılmaz, bu konuda çok ayrıntılı yayınlar, önemli kitaplar var. Türkiye’de araştırmalar yapmış Belkıs Balpınar’ın yanı sıra; yıllardır burada yaşayan Boehmer boyalar konusunda, Powell da kilimlerin etnografik değeri konusunda uluslararası yayın yaptılar. Powell oluşturduğu çok değerli kilim ve etnografik obje koleksiyonunu Türk Tarih Vakfı’na bağışladı ve yurtdışına çıkmasını bir noktada önlemiş oldu. Biz ise, koleksiyoncu olarak, halı ve kilimleri; bilimsel ve etnografik yönden değil, daha çok renk ve biçim özellikleriyle, motif ve tema çeşitlemeleri, dokuyanın kişisel özelliklerini ve duygularını yan sıtmaları yönleriyle, sanatsal açıdan önemli görüyoruz. Kilim, halı daha çok bizim kültürümüze ait olmasına karşın Batı bu kültüre daha çok sahip çıkıyor. Siz bu konuyu nasıl yorumluyorsunuz? GÜLGÖNEN Aslında antika dediğimiz bütün konularda bu böyle. Eski eserlere sahip çıkma, biraz merak, ilgi ve kültür meselesi. En son Uşak ve Kahramanmaraş müzelerinde yaşananlar çok tatsız. Uzman sayısı çok sınırlı. Türkiye’de yerli ressamlara yönelik bir ilgi başladı. İyi ki de başladı. Ama bunun yanında halı, kilim, tekstil, çini, seramik gibi Anadolu’ya özgü sanat eserlerine de sadece devlet müzelerinin değil, olanakları olanların ve az ama iyi örneklerini gördüğümüz özel müzelerin sahip çıkması gerekir. Sergi yurtdışına gidecek mi? GÜLGÖNEN İki yerden teklif var, düşünüyorum. 2007 yılında İstanbul’da yapılacak International Conference of Oriental Carpets (ICOC) sırasında da bir sergi açacağız. Türkiye’deki diğer koleksiyoncuların da halı ve kilimlerini sergileme olanağı olacak. Kongrenin devlet desteği de alarak başarılı geçeceğini ve büyük ilgi uyandıracağını umuyoruz. Okurlar bilir, O hep vardı... Yıllarca süregelen dinlence alışkanlığı... ‘ARTEMİS ÖREN TATİL KÖYÜ’ ???? Mavi Bayraklı Özel Plaj Artemis Tatil Köyü, 30.000 m2’lik bir alanda denizin hemen kıyısında kurulmuştur. 112 standart oda ve 6 süit, toplam 232 yatak kapasitesi, peyzaj düzenlemeleriyle ünlü rengârenk çiçeklerin kokularını yaydığı tatil köyümüzde tüm odalarda balkon, direkt telefon, 3 kanal müzik yayını, mini bar, TV ve klima mevcuttur. Ayrıca 120 kişilik toplantı salonumuz ve kablosuz internet erişimciliği hizmetinizdedir. Alışveriş yapmak isteyenler mini çarşımızdan yararlanabilirler. Mini çim futbol, basketbol, plaj voleybolu sahaları, masatenisi, tenis ve bilardo ideal bir olanak sunuyor. Çocuklar Artemis Tatil Köyü’nde oyuna ve eğlenceye doyacaklar. Çocuk havuzu, çimle kaplı oyun parkı, mini club ve çocuk animasyonları onlara güvenli ve neşeli ortam sunuyor. Kahvaltı ve akşam yemeklerinde tatil köyümüzün açık büfesi, her zevke uygun, Türk ve dünya mutfağından zengin seçeneklerle karşımıza çıkıyor. Ala Carte Restaurant, Kafeterya, Şark Kahvesi, Snack Bar, Artemis Pub ve Havuz Bar günün her saati hizmetinizdedir. Gündüz animasyonları ile canlı müzik... Cafer Zorlu’nun 3. sergisi Türk karikatür sanatının usta isimlerinden Cafer Zorlu’nun 3. sergisi sanatseverlerle buluştu. Sultanahmet Yerebatan Sarnıcı içindeki Karikatürcüler Derneği salonunda dün gerçekleştirilen açılış töreninde konuşan Zorlu, 49 yıldır karikatür sanatçısı olduğunu belirterek, sergiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker de 1950 kuşağı çizerlerinden olan Zorlu’nun, geçimini sadece bu meslekten sağladığına dikkat çekti. Zorlu’nun meslek hayatı boyunca çizdiği çeşitli konulardaki karikatürlerinden bir seçkiyi biraraya getiren sergi, ay sonuna dek açık kalacak. 100’ü aşkın karikatürün yer aldığı sergi, 09.0019.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. (Fotoğraf: GÖKÇE UYGUN) İyi ve mutlu bir tatil geçirmeniz dileğiyle. REZERVASYON ve BİLGİ İÇİN: Artemis Ören Holiday Resort, Ören Burhaniye, Tel: 0 266 416 37 76 (pbx), Faks: 0 266 416 32 26 www.artemis.gen.tr info?artemis.gen.tr S AT I L I K Acıbadem TİBAŞ Park Sitesi’nde dubleks daire. Silivri Çanta Cumhuriyet Mahallesi’nde arsa. 0533 576 37 26 Kişilerarası İlişkilerde Kabul ve Red Kuramı 1. Uluslararası Kongresi www.lar2006.org 2224 Haziran 2006 / Harbiye Askeri Müze Anne babası tarafından kabul edilen çocuk, hayatı boyunca, tüm ilişkilerinde önce kendini, sonra da diğerlerini kabul eder. Gerek bireysel ve gerekse toplumsal yaşamımıza geniş katkıları olacak bu kongreye bütün dünyadan 72 konuşmacı katılacaktır. Yoğun gündem maddeleriyle her gün altüst olan yaşamımızda arkadaş, eş, iş ve siyasi ilişkilerimizde kabul ve red konusunu ne kadar yaşadığımızı keşfetmek için hepinizi bekliyoruz. Türk Psikologlar Derneği İstanbul Şubesi / (0212) 251 66 6162 S AT I L I K 2 havuzlu, deniz yanında 2+1, emsalsiz manzaralı, kat klimalı, beyaz eşyalı, Yalova Ceylan Kent’te sahibinden 0 532 485 44 22 CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle