25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Dalgalı kur kendi dengesini bulamadı, Merkez Bankası 2 yıl sonra ilk kez dolar sattı 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN ...Ve dolara müdahale geldi ? Dünyanın önde gelen piyasalarının bile satış dalgasından kaçamadığı bir ortamda döviz satan Merkez Bankası, doları 1.63 YTL ’den 1.60 YTL ’ye ancak çekebildi. Ekonomi Servisi Piyasalardaki dalgalanmalar üzerine geçen hafta 4.5 yıl aradan sonra faiz oranlarını arttıran Merkez Bankası (MB), döviz piyasasına doğrudan dolar satarak kura da müdahale etti. Piyasalarda mayıs ayı başından bu yana süren dalgalanmanın etkisiyle 1.30 YTL seviyelerinden 1.63 YTL ’ye kadar çıkan dolara müdahale eden MB, döviz piyasasına iki yılın ardından ilk defa satış yönünde girmiş oldu. MB’den yapılan açıklamada, döviz piyasasında likidite daralmasına bağlı olarak oluşan aşırı oynaklığı engellemek üzere döviz piyasasına doğrudan satım yönünde müdahale edildiği belirtildi. Açıklamada, ‘‘Bir süredir devam eden uluslararası koşulların da etkisiyle döviz piyasasında aşırı oynaklık gözlenmektedir. Bu çerçevede, oluşan aşırı oynaklığı engellemek üzere Merkez Bankası’nca döviz piyasasına doğrudan satım yönünde müdahale edilmiştir’’ denildi. Dalgalanmanın başladığı 9 Mayıs’ta 1.3455 YTL seviyesinden işlem gören dolar kuru, uluslararası piyasalardaki hareketlilik, Türkiye’deki siyasi gerginlik ve enflasyon rakamlarının yüksek çıkmasının etkisiyle MB’nin müdahalesi öncesi 1.63 YTL ’ye kadar çıkmıştı. MB’nin piyasaya dolar satarak müdahale etmesinin ardından dolar 1.60 YTL’ye geriledi. 2001 yılının şubatından beri uygulanan dalgalı kur rejiminde Merkez Bankası son satış yönünde müdahalesini 11 Mayıs 2004’te gerçekleştirmişti. Ekonomide Doğrular, Yanlışlar ve Tercihler Mali piyasalarda mayıs ayının ikinci yarısından başlayan finansal çözülme yepyeni kavramları ve tartışmaları da ekonomi gündemimize soktu. Bunlardan birisi de son bir ay içinde ‘‘Düzeltici bir devalüasyon gerçekleşti mi’’ ya da ‘‘Dövizin fiyatı dengesine ulaştı mı’’ sorusu idi. Bu arada Merkez Bankası’nın geçen hafta ‘‘cesur’’ bir kararlılıkla faiz oranını yüzde 1.75 puan arttırması da faizkurborsa üçgenindeki yeni dengelerin nasıl gerçekleşeceği sorularını doğurdu. ??? İktisat öğrencilerinin yakından bildiği bir yasadır: Bir pazar ekonomisinde hanehalkları, üreticiler, işçiler vb. birimler iktisadi kararlarını alırken reel fiyatlara bakarlar. Dolayısıyla, iktisadi dengeyi etkilemesi beklenen döviz kuru, faiz ve işgücünün ücreti gibi fiyatların nominal değerlerinin ne olduğundan ziyade, reel değerlerinin nasıl değiştiği önemlidir. Aşağıdaki şekil’de YTL’nin ABD Doları karşısında uzun dönemli seyri, reel olarak sabit 1987 fiyatlarıyla sunulmaktadır. Görüleceği gibi, 2006 Mayıs itibarıyla ABD doları belki de Cumhuriyet tarihinin en ucuz konumundadır. 2000’e göre hesaplanırsa YTL reel olarak neredeyse yüzde 40 oranında değer kazanmış durumdadır. Yılmaz, tüketiciyi de hükümeti de uyardı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, TCMB’nin dolara müdahalesinden bir süre önce ‘‘Finansal İstikrar Raporu’’nun ikincisini açıklamak üzere düzenlediği basın toplantısında, bankacılık sisteminin yarattığı risklere dikkati çekerek tüketicileri, uluslararası piyasalardaki gelişmelere dikkat çekerek hükümeti uyardı. Tüketicilere, kredi ihtiyaçları bulunduğunda kredi kartı değil daha ucuz faiz oranlı tüketici kredisi kullanmalarını öneren Yılmaz, kredi kartı kullanımlarında da daha düşük faizli bankaların tercih edilmesini istedi. Raporda da nisan ayında 171 baz puanla en düşük seviyesine inen Türkiye’nin ülke riskinin, mayıs ayındaki gelişmelere paralel olarak 273 baz puana yükseldiği de belirtilerek, ‘‘mali disiplinin kararlılıkla sürdürülerek faiz dışı fazla hedeflerinin tutturulması’’ konusunda hükümet uyarılıyor. Toplantıya, Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı’na yeni atanan Mehmet Yörükoğlu da katıldı. Yılmaz, Yörükoğlu’nun atama sürecini şöyle savundu: ‘‘Basında şöyle bir şey çıktı. Mehmet Bey’i ben nereden tanıyorum? Mehmet Bey, bana kimin tarafından empoze edildi? Ben Mehmet Bey’i 1 ay öncesine kadar, evet tanımıyordum. Ancak Prof. Dr. Fatih Özatay’dan boşalan yere bir akademisyenin atanması gerektiğinin ihtiyacı ve bilinci içindeydim. O nedenle bir arayış içindeydim. Bir tanıdığım bana Mehmet Bey’den söz etti ve ben Mehmet Bey’i Ankara’ya çağırdım. Kendi odamda 45 dakika kadar bir görüşme yaptım. Sonra bana bir CV’sini vermesini istedim ve CV’sinde Bilkent Üniversitesi’nden olduğunu görüp, Erdem Bey’e (Ali Babacan’ın arkadaşı diğer başkan yardımcısı Erdem Başçı) Mehmet Bey’i tanıyıp tanımadığını sordum. O da tanıdığını söyledi. İki hafta sonra ben Mehmet Bey’i tekrar Ankara’ya çağırdım. Ankara’da sosyal tesislerde tekrar bir yemek yedik ve hükümete yazılı olarak ben teklif ettim.’’ TÜSİAD Başkanı: Dalgalanmayı yalnızca ekonomik gerekçelerle açıklayamayız Reel döviz kuru endeks grafiği girecek Ancak şekil bir olguyu daha yansıtmaktadır: Mayıs ayında doların YTL fiyatının (enflasyon farkından arındırılmış) reel değeri hesaplandığında, kurun fiyatının aslında reel olarak değişmemiş olduğu görülmektedir. Türkiye’de mayıs ayı içerisinde döviz kuru ile birlikte fiyat seviyesi de yükselmiş olduğundan, reel aşınmanın etkisi çok sınırlı kalmıştır. 2006’nın Mayıs ayında YTL/dolar kuru nisan ayına görece reel olarak sadece yüzde 3.2 oranında değer yitirmiştir. Söz konusu karşılaştırmayı bir önceki yılın mayıs ayına görece sürdürürsek, kurun reel fiyatının aslında yüzde 3.9 pahalılaştığı görülecektir. Dolayısıyla, Türk Lirası son bir yılda aslında hâlâ reel olarak daha pahalı bir konumdadır. Bu olgu bize kurun reel fiyatını değiştirmenin aslında ne kadar zor olduğunu da dile getirmektedir. Buradaki argümanlar benzer şekilde faizlerin düzeyi için de geçerlidir. Merkez Bankası’nın son kararı faizlerin nominal düzeyini yükseltmiş, ancak reel düzeylerinde önemli bir değişiklik getirmemiştir. Dolayısıyla, son bir ay içerisinde ekonomide faiz ve döviz kuru gibi makro fiyatların reel düzeyinde önemli bir değişiklik yaşanmamasına karşın enflasyon karşısında sabit tutulan ücretler reel olarak gerilemeye uğratılmıştır. ??? 2006 Mayıs ayında başlayan süreci açıklayabilecek en uygun sözcük piyasaların istikrarsızlığının sürmesi ya da teknik ifadesiyle finansal çözülme içinde olmasıdır. Bu çözülme altında döviz kurları ve faizlerin reel fiyatlarında anlamlı bir değişiklik yaşanmamasına karşın söz konusu sürecin enflasyonist etkisi, finansal servetleri eritmekte, borsalarda şirketlerin değerlerini düşürmekte ve şirketlerin bilançolarında bozulmaya yol açmaktadır. Bütün bunların reel ekonomiye olan etkisi ise artan ithal girdi maliyetleri, reel ücretlerin gerile(til)mesi ve artan işsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani dövizde ve faiz oranlarında reel olarak önemli bir değişiklik olmamasına karşın finansal sektördeki çözülme, reel ekonomiye maliyet enflasyonu, artan işsizlik ve emekçilerin azalan reel alım gücü olarak sonuçlanmaktadır. Mayıs ayında yaşanan çözülmenin aşılmasındaki intibak mekanizmalarının da gene emeğin gelirlerindeki daralmadan gerçekleşeceği görülmektedir. Hükümet yetkililerinin geçen hafta içerisindeki ‘‘Maaşları yükseltmemiz mümkün değildir, kaynağımız yok’’ sözleri de bu yöndeki hazırlıkların ifadesidir. Ekonomi yönetimi yetersiz Ekonomi Servisi Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ve TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı arasında ‘‘yanlış konuşma hakkı’’ üzerine bir polemik yaşandı. Şener, TÜSİAD’ın son haftalardaki eleştirilerine ‘‘TÜSİAD’ın da yanlış konuşma hakkı vardır’’ sözleriyle yaklaşınca, Sabancı’nın ‘‘Bunu bir nükte olarak anlıyorum’’ yanıtı ile karşılaştı. TÜSİAD Başkanı Sabancı, piyasalarda yaşanan dalgalanmanın nedenlerini açıklamaya çalışırken yalnızca ekonomik nedenleri öne sürmenin, yaşanan güçlü ‘kaçış’ı açıklamakta yetersiz kalacağını ve uygulanması gereken politikaların belirlenmesinde yanıltıcı bir rol oynayacağını belirterek ‘‘Türkiye esas olarak, kısa vadede, siyasi istikrarını ve reformlarını sürdürebileceği konusunda piyasaların güvenini sarsmış olduğu için dalgalanmalardan bu kadar olumsuz etkilenmiştir’’ diye konuştu. Türkiye’nin diğer gelişmekte olan piyasalardan daha fazla etkilenmesine neden olan gelişmelere biraz daha detaylı bakıldığında, öncelikle, 2006 yılında ekonomi yönetimindeki yaklaşımın piyasaların beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunun tespit edildiğini belir Uzmanların çoğu ‘zamansız’ buldu MB’nin müdahalesinin ‘zamansız’ ve ‘etkisiz’ olduğuna dikkat çeken uzmanlar ise şu değerlendirmelerde bulundu: ? Goldman Sachs Ekonomisti Ahmet Akarlı: Müdahale frenleme etkisi açısından önemli ancak bu kadar küresel likidite dalgalanması varken küçük müdahalelerin çok etkili olacağını düşünmemek lazım. Döviz müdahaleleri istenilen etkiyi vermezse Merkez Bankası ikinci bir faiz arttırımına gidecektir. ? Garanti Portföy Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Sinem Edige: Bu müdahalenin enflasyon hedeflemesine yönelik olduğunu düşünüyorum. Sürpriz faiz arttırımı geç kalmış bir hareketti. ? Raymond James Türkiye Başekonomisti Özgür Altuğ: “Kurun seviyesi bizi ilgilendirmiyor” demek doğru değil. Kurun seviyesi enflasyonu etkiliyor. Merkez Bankası, elindeki bütün para politikası enstrümanlarını enflasyon hedeflemesi için kullanacak. Ortaya çıkabilecek yabancı talebini karşılamak üzere bu müdahaleyi doğru buluyorum. Doğrudan döviz müdahalesi enflasyonla mücadele konusunda atılmış önemli bir adım. ? Ata Yatırım Başekonomisti Altuğ Karamenderes: Merkez Bankası’nın dövize müdahalesinin etkisiz kalma olasılığı yüksek. Çünkü dış piyasalarda dalgalanma devam ediyor. Dış piyasalardaki dalgalanma bitmeden dövize müdahale sonuç veremeyecektir. ? İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Esfender Korkmaz: Merkez Bankası, devamlı müdahale ederek piyasanın etkinliğini bozdu. Merkez Bankası, bir taraftan “YTL şu kadar değerli” derken, diğer taraftan müdahale ederek piyasada devalüasyon, şok düzeltme yapıyor ve kendisine verilen yasal görevi istismar ediyor. Merkez Bankası’nın döviz satarak kura müdahale etmesi yanlış. O zaman dalgalı kur sistemini kaldırmak lazım. Döviz piyasasında MB’nin müdahalesinin etkisi sınırlı kalırken, borsada ise yurtdışı piyasalardaki satış baskısının derin etkisi görüldü. AB’den resmi müzakerelere başlama ile ilgili gelen olumlu haberlere karşın, İMKB’de Ulusal 100 Endeksi 2005 Kasım ayından bu yana ilk kez 32 binli rakamlara indi. Endeks 1946 puan birden düşerek, 32 bin 384 puana gerilerken hisse senetleri ortalama yüzde 5.6 değer kaybetti. Faizler ise yüzde 19 seviyesine dayandı. 9 Nisan 2008 vadeli tahvilin bileşik faizi yüzde 18.82’ye kadar çıktı. Önceki gün 1.95 YTL ’den satılan Avro ise 2.0090 YTL ’ye yükseldi. TÜSİAD ve Koç Üniversitesi’nce düzenlenen seminere katılan Şener’le Sabancı arasında polemik yaşandı. ten Sabancı şunları söyledi: ‘‘Özellikle reform sürecinde görülen yavaşlamanın ekonomi üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı etkisi olmuştur. Sosyal güvenlik ve vergi gibi temel reform alanlarındaki gecikmeler ve işgücü piyasalarında esneklik sağlayıcı ve ürün piyasalarında rekabet şartlarını geliştirecek türde mikro ekonomik reformlarda henüz kayda değer bir hareketin başlamaması, bu re formlar sayesinde ekonominin kazanacağı dayanıklılık ve rekabet gücünü olumsuz etkilemiştir. Reform sürecinin ivme kaybetmesi, ayrıca, ekonomik aktörlerin beklentilerini de olumsuz etkilemiştir.’’ Sabancı görülen dalgalanma karşısında seyirci kalınamayacağı, önlem alınması gerektiğini bildirdi. Sabancı ‘‘Bu tespitler ışığında, kısmi ve geçici müdahalelerin, karşı karşıya ol duğumuz sorunlar için uygun olmadığı açıktır. Bugün yapılması gereken, öncelikle bozulmuş olan bekleyişlerin tekrar olumluya döndürülmesidir. Bu ise, belirsizliklerin bir an önce ortadan kaldırılması ve ekonomide öngörülebilirliğin yeniden ve süratle tesis edilmeye çalışılması demektir. Bekleyişlerin iyimsere dönmesi, zaman, kararlılık ve tutarlılık gerektirmektedir’’ diye konuştu. Balkaner borcunu 10 yılda ödeyecek ÖZLEM YÜZAK Ekonomi Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile Yurt Ticaret ve Kredi Bankası AŞ (Yurtbank) Hâkim Ortağı Ali Avni Balkaner Grubu arasında, grubun Fon’a olan borçlarının ödenmesine ilişkin bir protokol imzalandı. TMSF’den yapılan yazılı açıklamada, protokole göre grubun, 30 Haziran 2005 tarihi itibarıy la Fon’a olan toplam 571 milyon 477 bin 101 dolar nakdi borcunu 2006 yılından başlamak üzere ilk 8 yılı anapara, 2 yılı faiz ve dolaylı sorumluluklarından kaynaklanan borçları olmak üzere toplam 10 yılda, yıllık libor artı 1 faiz oranıyla ödemeyi taahhüt ettiği kaydedildi. Açıklamada, şöyle denildi: ‘‘İnşaat sektöründeki potansiyel de dikkate alınarak imzalanan protokol çerçevesinde, 20062007 yıllarında toplam 115 milyon dolar, 20082013 yılları arasında her yıl 50 ila 80 milyon dolar olmak üzere toplam yaklaşık 572 milyon dolarlık anapara ödenecek, ardından 4 eşit taksitte faiz ve diğer sorumluluklarından kaynaklanan borçlar tasfiye edilecek.’’ Fitch’den Türkiye’ye uyarı Ekonomi Servisi Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin pozitif kredi görünümünün ‘‘birkaç ay önce olduğu kadar emin olmadığını’’ belirtti. Kuruluşun kredi uzmanı Ed Parker, Merkez Bankası’nın faiz arttırımının ‘‘bir parça panik havası’’ gösterdiğini iddia etti. Parker, Türk makamlarının gelecekte başka olumsuz şokları önlemek için kararlı hareket etmesi ve mali disiplini devam ettirmesi gerektiğini belirterek aksi takdirde ‘‘negatif not’’ gelebileceğini söyledi. B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Batu 14 yaşında... Çocukluktan ergenliğe geçişin başlarında... Kıpır kıpır bedeni, yüreği.. Kabına sığamıyor... Gözü bilgisayar ekranında, ayağı topta. Parmakları klavyenin tuşlarında hızla dolaşıyor. Tuşlarla birlikte o koca dünya da alabildiğine küçülerek 15 inçin içine sığıyor. Bilgisayar oyunu oynuyor, müzik indirip dinliyor, arkadaşları ile mesajlaşıyor, kimi zaman bilgisayardan yurtdışındaki kuzenleri ile görüntülü ve sesli sohbet ediyor, onların yaşamlarından, izledikleri filmlerden, konserlerden anında haberdar oluyor. Resim çekip gönderiyor... Google ve benzeri arama motorlarını kolaylıkla kullanıp istediği bilgiye anında ulaşıyor. Dersleri iyi. Çabuk kavrayan, başarılı bir öğrenci. Ödev yapmaktan hoşlanmasa da sorumluğunu bildiği için sonunda yapıyor. Futbolu çok seviyor Batu. Arkadaşları ile buluşup futbol oynamak istiyor. Ya da sinemaya gitmek, kimi zaman öyle hiçbir sey yapmadan aylak aylak oturmak, evin içinde dolanmak, televizyonun karşısında vakit geçirmek... Batu yaklaşık bir yıldan beri bunların hiçbirini doyasıya yapamadı. Taa ki geçen pazar günü saat 12’ye kadar. Çünkü lise giriş sınavlarına hazırlanıyordu. Tabii ki hiçbiri yasak değildi. Topa da vurdu, bilgisayarın da önüne geçti, sinemaya da gitti ama kafasında ve masasında daima çözülmeyi bekleyen test soruları var oldu. Bir de yanında saate bakıp ‘hadi oğlum’ diyen birileri. Pazar akşamı evdeki tartının üzerine koyduk test kitaplarını, dergileri, kâğıt tomarlarını. 28 kilo geldi. Dipdiri, her şe Kaliteli Eğitim Hakkı!!! yi öğrenmeye hazır bir beyne, tutup bir yıl boyunca, ‘‘sen test çöz’’ demişiz elbirliği ile, bizler, yani aile, okul, dershane, özel hoca dörtlüsü. Önüne soruları koyup a, b, c, d şıklarından birini işaretlemesini ve bunu bıkmadan usanmadan tekrarlamasını istemişiz. Şöyle kabaca bir hesap yaptım, 36 binin üzerinde test sorusu çözmüş Batu. Ve tabii Batu gibi bu zorlu sınava hazırlanan yüz binlerce çocuk. Türkiye de 811 bin 533 çocuğun katıldığı bir sınav OKS. En azından 200 bininin, dershaneleri de katarak disiplinli şekilde çalıştığı kesin. Peki ne için? İyi ve kaliteli bir lise öğrenimi görsünler diye. Tırpanlana tırpanlana, neredeyse iki elin parmakları kadar kalan kaliteli Anadolu liselerinden birine girebilsinler, lisan öğrensinler ve de en önemlisi kendilerini bekleyen bir ikinci zorlu sınav için iyi temel alsınlar diye.... Türkiye’deki eğitim sisteminin çarpıklığında, içimiz acıya acıya bu zorlu yarışın içine sürüklüyoruz, arkadaşları ile rekabetin içine sokuyoruz, o pırıl pırıl beyinlerin ‘‘sen kaç net yapıyorsun, ben kaç net yapıyorum’’ polemiğine girmelerine sebep oluyoruz. Alternatifi ne? Alternatifler, parası olanlara ve olmayanlara diye ikiye ayrılıyor. Parası olana yıllık 12 bin YTL’den başlayıp 25 bin YTL’ye çıkan fiyatlarla özel okullar. Olmayana, çoğunun öğretmen eksiği, laboratuvar ve ders araç gereç eksiği gibi bildik sorunlarla boğuşan devlet li seleri... Kalite ise her ikisini de önemli bir bölümü için cabası. Batu yaşamının en güzel yaşlarından birini test soruları ile boğuşarak, stres altında yalnızca 120 dakika süren bir sınava hazırlanarak geçirdi. 15 ve 16 yaşları büyük olasılıkla biraz daha rahat geçecek. Sonra 17 yaşında kâbus yeniden başlayacak. Çünkü bu kez önünde üniversite sınavı hazırlığı dikilecek. Yine test kitapları, yine dershane... Başladığı sosyal faaliyetler, kendini farklı alanlarda geliştirmek için attığı adımlar büyük olasılıkla ertelenecek. Tabii yine kendi gibi yüz binlerce gencin de... Ne için? Bu kez de topu topu 3 saat sürecek bir ÖSS için... Çoğunun emekleri ve emekleri ile birlikte hayalleri de çöpe gidecek. Umutsuz, işsiz, tek çareyi yurtdışına kapağı atmakta gören bir nesil daha diğerlerine eklenecek. Sistem bir bataklık gibi. Ayağını atanı amansızca içine çekiyor. Bu ülkenin en büyük gücü insan kaynağı. Bunun anahtarı ise yalnızca kaliteli eğitim. Yaratıcı ve sürekli öğrenen nesiller yetiştirmek. Bunun için bir ülkenin ekonomik açıdan gelişmiş olması gerekmiyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile bu nesillerin yetişmesi, sanılandan daha da kısa sürede ve kolay gerçekleşebiliyor. Bunu başarmış toplumları hepimiz biliyoruz. Önemli olan istemek ve bu sistemi değiştirecek taşları elbirliği ile döşemek. Bu ülkede, çalışıp hiçbir şey biriktirmeden kazandığının çok önemli bir kısmını, yalnızca çocuklarının kaliteli eğitim alması için harcayan o kadar çok insan var ki... Bunu asla unutmayın... CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle