22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 HAZİRAN 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Beckett oyunlarının oyuncusu/yönetmeni Pierre Chabert ‘Oyun Sonu’nu sahneledi YAZI ODASI SELİM İLERİ Mutsuzluk gülünçtür Bu yıl 4. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları’nı da çerçevesi içine alan Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin bir önemli etkinliği de Samuel Beckett’in ‘Oyun Sonu’ başlıklı yapıtının İKSV Dostlar Tiyatrosu projesi olarak sunumuydu. Bir TürkiyeFransa ortak yapımı olarak gerçekleşen oyunu, Samuel Beckett ile önce oyuncu, daha sonra da yönetmen olarak çalışmış olan Pierre Chabert sahnelemişti. İlk kez 1957’de Londra’daki Royal Court Theatre’da, ‘Godot’yu Beklerken’in yönetmeni Roger Blin tarafından sahnelenen ‘Oyun Sonu’, garip bir ‘ikili’nin ilişkisi üzerine kurulmuştur. ‘Efendi’ Hamm hem kör hem inmelidir. Zamanı ancak ilaç ve yemek saatleriyle ölçebilen bir yaşlı hasta... ‘Köle’ Clov ise romatizmalı bacaklarından dolayı oturamadığı için hep yürür. Ancak ‘efendi’sini bırakıp gidemez. Onca yılın bağımlılığından sonra... İnsanoğlunun evrensel durumuna iki örnektir Hamm ve Clov. Mutsuzluğun komedisi Hamm ile Clov’un hasta hastabakıcı ilişkisi içinde yürüttükleri ‘sevgisiz’ İstanbul’da Bazı Gezintiler Mehmet Yaşin’in Yakınname’si (Doğan Kitap) yurdu kucaklayan gezi yazıları. Uzakname gibi Yakınname’yi de çok severek okudum. Kâh Amasra’daydım, kâh Van’da, dağlarda, göllerde, Bozcaada’da... Mehmet Yaşin gezip dolaştığı yerlere tarihten ve özellikle edebiyattan tanıklar aramayı seviyor. İyi ki seviyor, edebiyatın emekleri böylece bir kez daha vurgulanmış oluyor. Kitapta bir bölüm ‘‘İstanbul Yazıları’’na ayrılmış. Gezginlik ruhunuza işlemişse, yaşadığınız kent birdenbire yolculuklar kenti olup çıkabilir. Mehmet Yaşin, Adalar’da, Boğaziçi’nde, Fener’de vapur iskelelerinde handiyse yolculuğa çıkmış... Edirne yazısında, kimi İstanbul yazılarında, incelip gösterip beni anmış, benden de söz açmış. O Edirne yolculuğumuzu içim titreyerek anımsadım. Edirne’nin aydın valisi Fahri Yücel hayattaydı. Eşi Perihan Hanım’la bizi el üstünde tutmuşlardı. Sonra, Duygu Asena yaşam doluydu o günlerde. Bir gece, hayli geç saat, kaldığımız güzel otelde, Sevgi ve Deniz Kavukçuoğlu, dürüm yemiştik. Tadı damağımda kaldı... ??? Edirne soğuktu; kış mevsiminde gitmiştik. Ama Mehmet’in İstanbul’da anlattığı her yer, her köşe bana yaz mevsimleriyle geldi.Demek İstanbul’un mevsimi bende git git yaz olup çıkıyor. Gerçi Adalar’a gezintilerin bazıları serince günlerde. Ben yine de yazlar anımsadım. ‘‘Burgaz’ı gezmeye başlamadan önce, bir yemek molası verdim. Bir tavsiye üzerine, iskeleden çıkınca sol tarafta kalan Barba’nın meyhanesine gittim’’ diyor Mehmet Yaşin. Sonbahardı, kim bilir kaç yıl önce. Güzel bir sonbahar günü, yaz büsbütün silinmemiş. Peride Celal’le birlikte vapura binmiş, Burgaz Adası’na gitmiştik. Peride Hanım’ın alabildiğine duyarlı ‘‘Ada’’ öyküsü filme alınıyordu. Süreyya Duru nasılsa Peride Celal’i kandırmış, Ada’yı yönetiyor. Başrollerde Türkân Şoray’la Rutkay Aziz... Biz de o gün Mehmet’in söylediği lokantada öğle yemeği yemiştik, Süreyya Bey, Türkân Hanım, Rutkay. Başkaları da olmalı masamızda. Sette biraz soğuk ve mesafeliydi Peride Hanım. Sonra yemekte film ekibine Burgaz anıları anlatmıştı. Ada, Süreyya Duru’nun yazık ki son eseri oldu. Bugün hâlâ çok sevdiğim bir filmdir. Türkân Şoray’la Rutkay Aziz’in vapur iskelesindeki ayrılık sahnelerini unutamam... Mehmet başka bir gün Büyükada’ya gitmiş, Nizam Caddesi’nde dolaşmış. ‘‘Nizam Caddesi’nin ortalarına doğru, o dillere destan köşkler görüntüye girdi. Arada bir köşklerle uyum sağlayamayan yeni yapılar görünse de, eski ihtişam yerli yerinde duruyordu.’’ Köşkleri, Abdülhak Şinasi Hisar, Ali Nizamî Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği’nde masal gibi anlatır. Zaten onun eserinde Büyükada köşkleri, Çamlıca köşkleri, Boğaziçi yalınları birer canlı varlık, birer masal kişisidir. Hepsi perili, hepsi tılsımlıdır. ??? Birkaç yaz önce Büyükada’ya sık sık gidiyordum, hafta sonları, hafta içi. Nizam’da bana en çok çarpan, onarılmamış, göçtü göçecek, terk edilmiş bir iki köşktü. Bilmiyorum neden. Önlerinde durur, geçmiş zamanı deşmeye çalışırdım. Susarlar, dilsiz kesilirlerdi. Gelelim İstanbul sularındaki balıklara. Çünkü Mehmet Yaşin onlardan da söz açmış, Reşat Ekrem Koçu’nun bilgisine başvurmuş. Bu balıklar, deniz ürünleri birer ikişer yok oldu İstanbul sularından. Yaşar Kemal’in güzel romanındaki gibi: Deniz Küstü. Gençliğimin İstanbul’unda balık sofranın bereketiydi. Anneannem, ‘‘Allah’a şükür, balık bol, fakirin sofrası gülüyor’’ derdi. Anneannem, Moda Plajı’ndan, Fenerbahçe Plajı’ndan yorgun argın döndüğümüz yaz akşamlarında, mutfakta olurdu. Evet, aylardan temmuzdu; Reşat Ekrem Koçu’nun salık verdiği gibi anneannem, asma yaprağında sardalyenin ızgarasını yapardı. Alacağı olsun Mehmet Yaşin’in: Gözlerim yaşardı... Öneriler: Kitap / Gümüş Damacana, Truman Capote, Püren Özgören’in çevirisi, Sel Yayıncılık, 2006. İKSV ile Dostlar Tiyatrosu’nun güçbirliği ile oluşturulan ve 15. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde TürkiyeFransa ortak yapımı olarak sunulan ‘Oyun Sonu’, Fransız yönetmen Pierre Chabert ve oyuncu Genco Erkal’ın sahne üstünde ulaştıkları Beckett’e özgü ‘ezgi’ ve ‘uyum’u gösteriyor. Beckett mutsuzluğun komedisini yazmış; Erkal, Bülent Emin Yarar, Meral Çetinkaya, Erdem Akakçe bu tür bir komediyi oynuyorlar... ama ‘zorunlu’ birlikteliğin temel ironisi şudur: Kilerin kilidinin şifresini bilen Hamm yürüyemez; yürüyebilen Clov ise şifreyi bilmez. Köle ile efendi arasındaki ilişki sıfır noktasında kilitlenmiştir. Yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Dahası, artık Godot bile beklenemez; Hamm’in deyişiyle ‘Tanrı kalleşin teki’dir; ‘öyle biri yok’tur... Sevgisizliğin, yoksunluğun, mutsuzluğun oyunudur ‘Oyun Sonu’. Ne ki Hamm’in deyişiyle ‘Hiçbir şey mutsuzluk kadar gülünç değildir’... Beckett mutsuzluğun komedisini yazmaktadır. Beckett oyununu iç içe geçmiş iki tür ‘oyun içinde oyun’ üstüne kurar. Bir düzlemde oyun ‘metateatral’ yaklaşımın ürünüdür.Bir başka düzlemde ise ‘satranç İSTANBUL’UN TARİHİ SEMTİ ŞENLİKLE CANLANACAK ‘Galata değerlerine sahip çıkıyor’ Kültür Servisi 17. Galata Şenliği 1618 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Geçmişi 1987 yılına dayanan şenlik, Global Yatırım Holding’in desteğiyle Galata Derneği tarafından düzenlendi. Derneğin Yönetim Kurulu üyesi Cem Tüzün, Galata Meydanı’ndaki Enginar Cafe’de yaptığı basın toplantısında, ‘‘Semte sahip çıkma adına o zamandan bu yana şenlik yapıyoruz. Tüm İstanbullularla semtin değerlerini paylaşmayı istiyoruz’’ diye konuştu. Şenlik, bando eşliğinde TünelKule Meydanı arasında yürüyüşle başlayacak. Aylin Güzelbeyoğlu ve Yavuz Kılıçer’in resim sergileri, Beykent Üniversitesi’nin Galata Merdivenleri Atölye Çalışması sergisi, Nuri Kaya’nın ‘Gala Genova Projesi’ sunumu, Galata Fotoğrafevi saydam gösterisi, Okay Temiz Ritm Atölyesi, Galata gezisi, Çorlu Belediyesi Latin Dansları Gösterisi, ODTÜ Türk Halkbilimleri Topluluğu ve Truva Folklor Araştırmaları Derneği’nin halk dansları gösterileri ve Üç Deniz Topluluğu’nun müzik dinletisi gibi etkinlikler yer alacak. Şenlikte, etkinlikler ücretsiz izlenebilecek. oyunu’ düzeneği söz konusudur. Hamm (Şah) oyun başında satranç tahtasının tam ortasındadır. İsteği üstüne, Clov tarafından yeri değiştirilirse de, sonunda Hamm, en baştaki yerine yerleştirilmesini ister. Clov (At) ise oyun boyunca zikzak çizerek hareket eder; ancak, son aşamada o da en baştaki yerine döner. ‘Satranç oyunu’nda ‘son hamleler’ yapılamamış, Hamm ölmemiş, Clov evi terk etmemiş, hiçbir sonuca ulaşılamamıştır. Bilinç oyunu Oda dekoru Hamm’in kafatasının içini gösterir; duvarlar gridir, beyin rengindedir. Tam ortada oturan Hamm’in arkasında, iki yanında ve yüksekte yer alan iki küçük pencere onun görmeyen gözleri gibidir. Clov pencerelere tırmanıp dışarı bakarak, bir anlamda Hamm’in bilincinde olan biteni anlamaya çalışmaktadır. Bu durumda, pencerelerden bakıldığında görülen Hamm gibi ‘efendi’lerin 20. yüzyıl uygarlığını dünyayı bir ‘çorak ülke’ye dönüştürme yolunda sömürdüğünü imleyen karabasan imgeleri de Hamm’in bilincinin ürettiği görüntüler olarak yorumlanabilir. Yönetmen Chabert, oda müziği inceliğinde bestelenmiş olan oyuna, yukarıda dile getirdiği stratejilere bağlı kalarak kusursuz bir ‘şef’ yorumu katmıştır. Hamm’i canlandıran Genco Erkal ise, değil ‘hareket’in, bakışın bile oyuncuya destek olmadığı bu rolde, yalnızca ‘ses’i, ‘görmeyen gözlerle gülüş’ü ve bir iki ‘jest’i kullanarak, akıllardan kolayca çıkmayacak bir ‘trajikomik’ oyunculuk sergilemiştir. Clov’u ‘komik olmayan palyaço’ yaklaşımıyla ustalıkla yorumlayan Bülent Emin Yarar, Nell’i şakıtan Meral Çetinkaya, Nagg’i son dakikada çalışarak yapımın aksamasını engelleyen Erdem Akakçe de başarıya imza atanlar arasındadır... HEYKELİN USTASI BAŞYAPITLARIYLA İSTANBUL ’DA Rock efsanesi Sting İstanbul’da Nazan Ölçer, Jacques Vlain ve Hayri Çulhacı. Ve Rodin’in yapıtlarından oluşan büyük sergi bugün açılıyor eykel sanatının en önemli adlarından Auguste Rodin’in Paris Rodin Müzesi’nden derlenen 203 yapıtının yer aldığı sergisi bugünden başlayarak Sakıp Sabancı Müzesi’nde görülebilir. Sergide, sanatçının bronz, alçı, mermer heykellerinin yanı sıra sergiye neredeyse bir retrospektif niteliği kazandıran arşiv fotoğrafları, desen çalışmaları ve antik heykel koleksiyonundan bazı parçalar da yer alıyor. Dün özel davetlilerin katıldığı açılış öncesi yapılan basın toplantısında, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Akbank Genel Müdür Yardımcısı Hayri Çulhacı ve Paris Rodin Müzesi’nden Jacques Vlain sergi hakkında bilgi verdiler. Jacques Vlain, sergi hazırlıklarının Paris ayağını tanımlarken şakayla karışık ‘‘Paris Rodin Müzesi’nden iki büyük gemiyi denize indirdik ve İstanbul’a yanaştırdık’’ dedi. İstanbul’daki bu sergiyle eşzamanlı olarak İngiltere’de, Londra’daki Royal Academy’de de bir Rodin sergisi açılacağı anımsatılırken Nazan Ölçer, ‘‘her iki serginin de saygın olduğunu’’ vurguladı. Ölçer, serginin hazırlık sürecinde, ana çizgilerini belirlerken Vlain’le işbirliği içinde olduklarını anlattı ve böyle bir serginin ül H kemiz için ne denli önemli olduğunu, ve tüm dünyada açılmış sayılı Rodin sergileri arasında yer aldığını söyledi. Serginin belirleyici özelliklerini tanımlarken Vlain, ‘‘Başyapıtları tabii ki en çok tanınanlar, ancak bir sanatçı olarak türlü çalışmalarıyla Rodin’in üstünde de bir Rodin var, bu ünü açısından bakıldığında’’ dedi. Ölçer de İstanbul’daki sergide özellikle yaşamöyküsünü belirleyici olaylarla ve yapıtlarını öyküleriyle anlatan panolar, sergi alanı içindeki belgesel gösterimi, çizimleri, taslakları, fotoğrafları, desen, alçı ve bronz heykelleriyle gezenlere sanatçının tasarım sürecinin ipuçlarını da sunmak istediklerini vurguladı. Ölçer, tanınan 56 yapıtını, aralarında ‘kara desenler’ olarak da tanınan çizimlerini içeren yapıtlarıyla sunarak Rodin’in bu alandaki ustalığını da göstermek istediklerini sözlerine ekledi. Sergi süresince yapılacak yan etkinlikler arasında, ‘galeri sohbetleri’ adıyla söyleşiler, 5 yaşından 15 yaş üstüne 4 farklı yaş grubu için düzenlenen uygulamalı çalışmalar var. Ayrıca alınan özel izinle bazı heykelleri görme engellilerin dokunarak tanıması için gerekli düzenlemeler de yapılmış. (0 212 233 22 38) ting, Broken Music Tour konserleri kapsamında, 14 Haziran’da Kuruçeşme Arena’da sevenleriyle buluşacak. Gitarda Dominic Miller ve Lyle Workman (Beck, Frank Black), basgitarda Abe Laboriel, bateride Jr. (Paul McCartney) gibi ustaların Sting’e eşlik edeceği konser; sanatçının ‘stripped down & raw rock show’ diye adlandırdığı, iki gitar, bir basgitar ve bir bateriden S oluşan daha sade, daha sert rock tarzını içerecek. Asıl adı Gordon Matthew Sumner olan Sting, unutulmaz The Police topluluğuyla 5 Grammy ödülü kazandıktan sonra solo kariyerinde de büyük başarıya ulaştı. ‘Roxanne’, ‘Every Breath You Take’, ‘Englishman In New York’, ‘Fragile’ ‘Shape of my Heart’, ‘Mad About You’, ‘Desert Rose’ gibi şarkılarıyla çok sevilen sanatçının vereceği konserde, oğlu Joe Sumner’in topluluğu Fictionplane de sahneye çıkacak. DEVLET TİYATROLARI ‘Tiyatro her yerde’ kampanyası ödül aldı Yıldızların Altında Tiyatro Şenliği ? MERSİN(AA) Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, ‘‘Kültür ve sanata önem vererek göçle gelen insanları kaynaştırmaya çalışıyoruz’’ dedi. Özcan, ‘3. Yıldızların Altında Tiyatro Şenliği’ etkinlikleri tanıtım toplantısında, Mersin’in, aldığı göçle mozaik kent olduğunu, kültür ve sanat etkinlikleriyle insanlar arasında sıkı bir bağ kurmaya çalıştıklarını söyledi. Kültür ve sanata önem verdiklerini vurgulayan Özcan, tiyatronun uygarlığın bir göstergesi olduğunu belirtti. Özcan, ayrıca şenliğin ardından tiyatro topluluğunun, sorumluluk alanlarına giren 22 belde ve kentte gösteriler sunarak tiyatroyu halkın ayağına götüreceğini sözlerine ekledi. Dün akşam Atatürk Parkı Amfi Tiyatro’da Mersin Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’nun, ‘Kadınların İsyanı’ adlı oyunuyla başlayan şenlik 30 Haziran’da sona erecek. D evlet Tiyatroları’nın ‘Tiyatro her yerde’ kampanyası Kristal Elma Başarı Ödülü kazandı. ‘Tiyatro Her Yerde’ kampanyası çerçevesinde ilk kez ‘81 İle Tiyatro’, ‘Ulusal ve Uluslararası Festivaller’, ‘Yurtdışı Turneleri’ ve ‘Bahar Turnelerini’ gerçekleştiren Devlet Tiyatroları; Ankara’nın merkez noktalarında sergilenen bu çalışmanın dikkat çekici fikri ve uygulamasıyla kısa sürede Ankaralı tiyatroseverlerin beğenisini kazanmıştı. Başarı ödülü kazanan çalışmalar Devlet Tiyatroları için Reta İletişim Hizmetleri tarafından hazırlanmış. Ütopya Sanat Atölyesi sergisi ? Kültür Servisi İstanbul Ütopya Sanat Atölyesi karma resim sergisi 3 Temmuz’a kadar Antalya Bademaltı Cafe Art Galeri’de görülebilir. Sergiye Ruhan Ekmekçi, Mihriban Yurdaün, Esme Demir, Zuhal Kaval, Çiğdem Öner, Oya Yurdagül, Erkan Özdilek, Gazi Sansoy, Ali Yıldırım yapıtlarıyla katılıyor. (0 242 244 36 06) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle