23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2006 SALI 6 HABERLER Şakayla karışık söylenti: Fatih Akın’ın son filmi ‘Durağa Karşı’ mı? Şakanın kaynağına gelince... ‘Duvara Karşı’ filmiyle Berlin’de ‘Altın Ayı’ ödülü alan ünlü yönetmen, son olarak 1 Mayıs törenlerini ele aldı. Ancak Kadıköy Alanı’nı yerinde bulamadığı için otobüs duraklarını filme aldı. SALI ORHAN BURSALI Ortalamanın İnsanı Hayır, vasatlık değil konu.. Ortalamanın İnsanı, başka bir tür. Ortalama yaşamak da, bu türün önerdiği bir yaşama bakış tarzı. Nasıl anlatsam: Ortalamanın İnsanı’nın kendine özgü görüşleri yok. Belki var da hiç belli etmez. Onlar önemli değildir. Ortalamanın İnsanı, yeni koşullara uygun görüşler oluşturur durmadan.. Ve bu oluşturduğu görüşleri savunur. Eski savunduğu görüşlerin önemi yoktur, onların arkasında durmaz, ortama çok hızlı uyum sağlar. Mesela, türban.. Türban bir çatışma alanına mı dönüştü.. Türbancı erkekler, kadınları türbanlamak için bütün kuvvetleriyle mi bastırıyor?.. Türbanı Cumhurbaşkanlığı’nın forsuna da takmak için siyasi baskılar mı var? Ortalamanın İnsanı şöyle düşünüyor: ‘‘Eh, ne yapalım, yeni denge bu; adamlar da seçilmişler gelmişler, tabii istediklerini biraz gerçekleştirmek hakları..’’ ‘‘Demokrasi budur! Hoşgörü ve uzlaşma rejimidir..’’ Ve şu hesabı yapar: Çatışan güçleri toplar, çarpar ve böler: Elde ettiği sonuç, savunacağı yeni görüşlerdir! Mesela, AKP’nin ülkeyi ılımlı İslamlaştırma görüş ve eylemleri.. Mesela, imam hatip meslek liselerinin yaygınlaştırılması ve mezunlarının üniversiteye girmeleri.. Mesela, siyasetin türbanlı kızları üniversiteye sokma girişimleri.. Veya Fethullahçılık... Tarikatçılık.. Ortalamanın İnsanı, bütün bunları, güçlerine, seslerinin yüksekliğine, siyasi ağırlığına göre hesap eder ve duruma uygun bir görüş ortaya çıkarır.. ??? Ortalamanın İnsanı her alanda ve her durumda bu ‘‘uzlaşma kültürü’’nü geliştirir. Bu ‘‘uzlaşma kültürü’’, hayatının döndüğü eksendir, Ortalamanın İnsanı ile uzlaşma kültürü örtüşür. Peki uzlaşma kültürü kötü müdür? Bu sorunun yanıtı, ‘‘neyin üzerinde uzlaştığınıza bağlı’’dır. Ortalamanın İnsanı ise her şeyin üzerinde ‘‘uzlaşır’’.. Geliştirdiği ‘‘uzlaşma kültürü’’ anlayışı bunu gerektirir. Bu çerçevede, Demokrasi anlayışı, Cumhuriyet anlayışı, Cumhuriyetin ilkeleri, Devletin temel nitelikleri, Ortakyaşam ilkeleri... Hemen her şey yeni dengelerde yeniden tanımlanabilir.. Sanırım ‘‘liberal demokrasi’’ ve ‘‘seçim sandığı’’ sonuçlarına tapınma, Ortalamanın İnsanı için temel değerlerdir. Yarın, liberal demokrasi anlayışı için de, yeni dengelerde, uzlaşma kültürü gereğince, yeni tanımlamalar ve uzlaşılar geliştirecektir. O bu tutumunu, artık uzlaşı yapamayacağı noktaya kadar sürdürür! ??? Ortalamanın İnsanı, uzlaşma kültürünü sürekli geliştirmek zorundadır. Öyle ki, arkasına dönüp baktığında bir gün, bambaşka bir değerler sisteminde yaşamaktadır, ama bunun farkında bile değildir veya farkında olsa bile durmadan değişen hayatın doğal sonuçları olarak bunu kabul eder. Bu noktada önemli olan, kendi ev ve çevre atmosferinde yaşamını değiştirmeden sürdürmesidir. Poposunun eskisi gibi Boğaz sularına özgürce değebilmesidir.. Kendi hayat döngüsüne dokunulmadığı sürece, olanları normal karşılar. Ortalamanın İnsanı’nın uzlaşma kültürü, her türlü yeni aşamada yönetimle, egemen anlayışla ortakyaşam alanı bulmasıdır. Askeri darbecilerle.. Siyasi İslamla.. Yolsuzlar, dolandırıcılar ve hortumcularla.. hemen ortak uzlaşı kültürü geliştirir. Gazeteciyazarsa, gittiği gazetenin kültürüne, patronuna, işlerine, isteklerine ve görüşlerine de uyum sağlamada yüksek başarı elde eder.. Geliştirdiği bu uzlaşı kültürü, her zaman kendisine büyük nemalar getirir.. Bunu yaşayarak öğrenmiştir.. Hiçbir koşulda maddi durumu sarsılmaz! Burada kimi anlattım? Şüphesiz düşüncelerimde biriki prototip oluşmuştu. Bu yazıyı yazarak onların gölgesini kovalıyorum.. Onları her yerde görebilirsiniz.. Köşe yazarı olarak.. TV tartışmacısı olarak.. Gazete yöneticisi olarak.. Genel yayın müdürü veya başmakale yazarı olarak.. Sadece basında değil tabii, hemen her yer Ortalamanın İnsanlarıyla çepeçevre sarılıdır! İ lk bakışta bu yazıyı yazmakta biraz geç kalmış gibi görünüyorum ama aslında erken hareket etmiş dahi sayılırım. Çünkü amacım, geçen 1 Mayıs’ı anlatmak değil, gelecek 1 Mayıs için erken uyarıda bulunmak... Kadıköylüler tanıktır: Geçen yıldan bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi canını dişine takarak çalışmış ve Kadıköy Alanı’nı ortadan kaldırmak için elinden geleni yapmıştı. Kendiliğinden yeşillenmiş son alanlar da otoparka çevrildikten sonra, kalan boşluklar otobüs ve minibüs durakları ile doldurulmuş, benzin istasyonu önünde her nasılsa ortaya çıkmış son açıklığın çevresi ise tenekelerle kapatılarak işçilerin, memurların, öğrencilerin, varoşta yaşayanların, şehit analarının, feministlerin, sağlık işçilerinin ve Anadolu kentlerini güzelleştirme derneklerinin yöresel yemeklerini tanıtma girişimlerinin önü kesilmek istenmişti. Artık alanda hiçbir boş yer kalmadığına muhakkak gözüyle bakılıyordu. Son 1 Mayıs gösterileri alanda hâlâ boş bir yer bulunup bulunamayacağını anlamak için iyi bir deneme olacaktı. Eğer ‘insanca yaşam’ isteyen işçiler, o azimle alanda gösteri yapacak bir yer bulabilirlerse, büyük olasılıkla önümüzdeki yıla kadar oraları da doldurulacaktı. Sonunda isçilerin bayramı geldi çattı; çalışanlar ‘‘sömürüye, işsizliğe ve yoksulluğa karşı’’ Kadıköy Alanı’na doğru yürüyüşe geçtiler. Gösteriyi düzenleyenler bu yıl şöyle bir slogan bulmuşlardı: ‘YÜRÜYORUZ...’ Ne var ki fazla düşünmeden yola çıkmışlardı. Nasıl yürüyeceklerdi? Kadıköy’e varan bütün yollar Gelecek yıl slogan ‘Yüzüyoruz’ olmalı aşta da belirttiğim gibi benim amacım geçen 1 Mayıs’ı anlatmak değil, gelecek 1 Mayıs’lar konusunda şimdiden uyarıda bulunmak. Bu yıl işçilerin bir kısmı hasbelkader alana ulaştı. Sıradan günlerde otobüs duraklarının bulunduğu bölüme yavaş yavaş sıkıştılar. Uzaktan bakan biri, eğer günün 1 Mayıs olduğunu bilmese, bu kalabalığı otobüs bekleyen Kadıköylüler sanabilirdi ki, ortada fazla otobüsün olmaması da yadırganacak bir durum değildi. Zira otobüs duraklarında her zaman aynı manzaralar yaşanıyordu, insanlar duraklarda beklerken ortalıkta en az görünenler otobüslerdi. Mikrofonlarda devrimci şarkılar çalınıyor, konuşmalar yapılıyordu. Ne var ki konuşmaların tek sözcüğünü dahi anlamanın olanağı yoktu. Anlaşılan ‘hakça bir düzen’ arayışında olan işçiler, mikrofon düzeni ile pek ilgilenmemişlerdi. Hatta bir ara kürsüye Küba delegesi çıktı ve yaptığı konuşmanın İspanyolca olduğu bile anlaşılamadı. Göstericiler konuşmayı Türkçe sanarak uzun uzun alkışladılar. 1 Mayıs 2007 için önerim şu: Gelecek yıl işçiler bayramı yine Kadıköy Alanı’nda kutlamak istiyorlarsa başka bir slogana ihtiyaçları var: Bence en uygunu ‘YÜZÜYORUZ’ olmalı. Çünkü ‘sömürüye, işsizliğe ve yolsuzluğa karşı’ çıkmak isteyenlerin Kadıköy’e ulaşmak için tek çareleri var: Yüzmek... B polisler, barikatlar, zırhlı polis araçları, polis taşıyan otobüsler ve işçi bayramından haberleri olmadığı için otolarıyla yola çıkmış Kadıköylüler tarafından doldurulmuştu. Saat 12.00 civarında ben alana yaklaşırken ortalıkta sadece polisler ve gazeteciler vardı. Simitçi, koz helvacı, lahmacuncu ve kokoreççiler de alana sızmaya çalışıyorlardı ama polisler tarafından engelleniyorlardı. Onlar da işçi kardeşlerine simit, koz helvası, lahmacun ve kokoreç yedirememenin üzüntüsü içinde barikatların arkasında bekleşiyorlardı. İşçilerin ise hâlâ E5 yolu üzerinden yürüyerek geldikleri söyleniyordu ki, benim hesabıma göre 2 Mayıs’a zor yetişirlerdi. AKIN GELİYOR FATİH Derken alanda ünlü film yönetmeni Fatih Akın elinde kamerası, arkasında ekibi ile göründü. Söylentilere göre yönetmen, Alman Film Teşvik Kurumu adlı kuruluştan önem li bir teşvik almıştı ve filmin konusu, bu yıl 100.000 kişinin toplanacağı varsayılan Kadıköy Alanı’nda geçiyordu. Akın’ın çektiği yerler aslında otobüs durakları idi. Belli ki ünlü yönetmen alana bir konu bulmak için gelmiş, ancak Kadıköy Alanı’nı bile bulamamıştı. Gazeteciler arasında ‘Duvara Karşı’nın verdiği esinle ‘Durağa Karşı’ adlı bir film çekilip çekilmediği tartışılıyordu. Elbette ‘şakayla karışık’...(*) Benim alana girişim epey güç oldu ama sonu sevindirici oldu. Mükemmel bir arama yapan polis arkadaş, ceketimin ceplerinde uzun zamandır aradığım ve artık kaybettiğime inandığım değerli çakmağımı bulunca kendisine teşekkür ettim ve diğer kayıplarımı da bulabilmek için birkaç girişçıkış daha yaptım. Ne yazık ki kayıp olan dolmakalemim bir türlü bulunamadı. Demek, gerçekten kaybolmuştu. (*) Akın’ın son filminin adı ‘Auf der Anderen Seite des Lebens’ (Yaşamın Öteki Yüzü Üzerine) olacak. FATİH AKIN obursali?cumhuriyet.com.tr İZMİR CUMOK DUYURUSU 1923 Kemalist devriminin aydınlanma okulu, birliğimizin temel dayanağı gazetemizin gücü, 83 yıldır aydınlanmaya doğru akmasındandır. Birilerinin “sözleri” tükenmiş olmalı ki gazetemize yönelik bu hain saldırıyı düzenledi. Değerli yazar, yayıncı devrimci üyemiz Şiddetle kınıyoruz. Biz akmaya devam ediyoruz. ERDAL ÖZ’ü yitirdik. Onu son yolculuğuna uğurlarken anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI İzmir Cumhuriyet Okurları CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle