19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MAYIS 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 SEMPOZYUM 1112 MAYIS’TA KAYA ÖZSEZGİN Yaşamın özündeki karşıtlık ve uyum ilkelerine dayalı çatışma, sanatın çözüm getirmeye çalıştığı süreçlerle yakından ilgilidir. Sanatçı, yöneldiği duygu ve düşünce bağlamında olasılıkları göz önüne alır ve bunlardan biri üzerinde yoğunlaşarak kendi yaklaşımını somut biçimlere götürecek referanslara öncelik verir. Aynı zamanda psikanalitik bir yoruma ihtiyaç gösteren bu çabanın kökeninde, yaşam gerçekliğini anlamaya ve yansıtmaya ilişkin değerler de yatmaktadır kuşkusuz. Bu bağlamda Freud’un, organizmadaki gerilim ve bir çekim ilkesi olarak tanımladığı Eros’u, ölüm dürtüsünün (‘Thanatos’) karşıtı olarak görmesi ve yaşama egemen olan haz ilkesini bu yaşam dürtüsüyle karşıt konumda ele almış olması, sanatta yaygın bir tema olarak işlenen bu çekim ilkesi üzerinde düşünmeyi kaçınılmaz kılmaktadır. ‘‘Yaşayan maddeyi hep daha büyük bütünlükler içinde biçimlendiren’’ Eros’un karmaşık bir bütüne dönüştürdüğü cinsellik, gene bu bağlamda her sanatçıyı birbirinden farklı yorumlara ve dolayısıyla değişik psikanalitik yaklaşımlar gerektiren çözümlere götürmüştür. Böyle çözüm arayışları içinde bulunan sanatçılardan biri de insan varlığının karşıt cinsler arasında bütünlük yaratıcı bir eylem alanı olarak gördüğü sevgi ve tutku gibi evrensel duyguları işleyen Çiğdem Yapanar (d. 1963). 1992’de heykeltıraş İrfan Korkmazlar’ın atölyesinde, bu sanat dalının ilk malzemesi çamurla tanışarak mesleğe adım atan Yapanar’ın, daha sonra bronz malzemeye yönelmesi ve heykel sanatının tükenmez teması insan üzerine form araştırmasına girişmesi, böylece ona derin bir görüş S Çiğdem Yapanar’ın heykel sergisi Galeri Artist’te 13 Mayıs’a kadar görülebilir anatsal Eros fantezisi iğdem Yapanar (d. 1963), heykellerinde, insan varlığının karşıt cinsleri arasında bütünlük yaratıcı bir eylem alanı olarak gördüğü sevgi ve tutku gibi evrensel duyguları işliyor. Bükülme, eğilme, sarılma, anlaşma, teslimiyet, uyum gibi, insan bedeninin devinim şemaları içinde, birer dışavurum işareti yaratmasına yol açan eylem belirteçleri çevresinde çalışmalarını sürdürürken, Çiğdem Yapanar’ı güdüleyen temel duygu, biraz da feminist bir bakış açısından yapıcı aşktır. perspektifi geliştireceği yeni bir adım atma olanağı da vermiş oldu. Bükülme, eğilme, sarılma, anlaşma, teslimiyet, uyum gibi, insan bedeninin devinim şemaları içinde, birer dışavurum işareti yaratmasına yol açan eylem belirteçleri çevresinde çalışmalarını sürdürürken, Çiğdem Yapanar’ı güdüleyen temel duygu, biraz da feminist bir bakış açısından yapıcı aşktır. Bu duygu, onun insan tinine uygun referanslar eşliğinde incelttiği insan bedenlerinde, somutlaşmış bir ifade biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Cinsellik sorununa bütüncül bir açıdan yaklaşırken Freud, bir cinsellik modelinin içinde, bireylerin üreme isteklerini aşan ve bunun çok daha ötesine geçen boyutların gizli olduğuna değinmişti haklı olarak. Yapanar, Freud’la birlikte başka psikanalistlerin de paylaştığı bu görüşün doğruluğunu kanıtlamak istercesine, yapıtlarına konu yaptığı figürlerinin söz konusu mesajı yansıtmasına özen gösteriyor; onların, salt birliktelik planında algılanmalarının yanlış olacağı görüşünden hareketle, devinimi şiirsel bir olguya dönüştürecek etkenler açısından değerlendiriyor. Örneğin karşılıklı kenetlenen iki insan bedeninin oluşturduğu plastik yapısallığı, bütünsellik bağlamında ele alıyor. İki figürün karşılıklı olarak birbirini çeken, aynı zamanda da iter görünen karşıt ve bütüncül devinimlerinin, bu konuda oluşturulmuş bir yapıt için temel estetik unsur olacağı (olabileceği) varsayımını gündemde tutmak istiyor. İdealize edilmiş aşk ve tutku Ç Sergisinin en fazla dikkat çeken parçaları arasında yer aldığı kuşku götürmeyen bu yapıtı, karşıtların birbirini hem ittiği, hem de çektiğine ilişkin doğa gerçeğine de böylece göndermede bulunmuş oluyor. Egemenlik ve ritim duygusu, Yapanar’ın Giacometti örneğine paralel biçimde incelttiği ve minimal formlara dönüştürdüğü yapıtlarında, giderek içselleştirilmiş unsurlar olarak, bu formlarla uyumlu sentezci içerikler halinde ağırlık kazanmaktadır. Özellikle ritim (uyum, ahenk) figürsel devinimleri yöneten ve onları daha da anlamlandıran ana unsurdur ki bu, sanat yapıtını salt tema olarak yansıtma yanlışlığını büyük ölçüde engellemektedir. Bu açıdan yaklaşıldığında, aşk ve tutku gibi, insan doğasını biçimlendiren duyguların, ülküselleştirilmiş (idealize edilmiş) bir versiyonu karşısında bulunduğumuzu görüyoruz. Yalnız birleştirici ve bütünleştirici değil, aynı zamanda ‘‘onarıcı’’ olan Eros, bu aşamada da devreye girmekte ve insanlar arasındaki sevgi bağını yeniden pekiştirmektedir. Ted Hughes’ün bir şiirinde başlık olarak kullandığı fantezi ve imgelem gücü, tıpkı Yapanar’ın heykellerinde tanık olduğumuz gibi, düş sırasında karşı cinslerin birbirini rehin almalarına benzer bir duyguyu elle tutulur hale getirir ve onu daha da somutlaştırır. Eros’un gücünden başka bir şey değildir bu. Çiğdem Yapanar’ın heykelde hem form, hem düşünce olarak geliştirmeye çalıştığı kavramlar, onun sanatında bundan böyle izleyeceğimiz gelişmeler için sanırım yol gösterici olacaktır. (0 212 227 68 52) Günümüzde edebiyatla tarihin etkileşimi... Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Programı kapsamında 1112 Mayıs tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde ‘Edebiyatın Tarihle İlişkisi’ başlıklı bir sempozyum düzenleniyor. Klasik ve modern Türk edebiyatı, karşılaştırmalı edebiyat, kültürel tarih ve sözlü tarih alanlarında uzmanlaşan 25 araştırmacının katılacağı sempozyum, üniversite dışından dinleyicilere de açık olacak. Sempozyumda konuşmacılar, edebiyatın tarihle çok yönlü etkileşimini disiplinlerarası bir yaklaşımla; tarihsel roman, tarih yazımı, sözlü tarih, özyaşamöyküleri, gezi yazıları, eleştiri, ütopya gibi tür ve kavramlar üzerine tartışacaklar. Romancı Selim İleri’nin de bir konuşma yapacağı sempozyumda, Murat Belge, Jale Parla, Ömer Türkeş, Hakan Erdem ve Christoph Neumann gibi isimler yer alıyor. Sempozyum, özellikle tarihsel romanların yaygınlaştığı ve tarihin kurgusallığı/olgusallığı tartışmalarının revaçta olduğu günümüzde, edebiyatla tarihin etkileşimi konusunda yeni tartışma kanalları açmayı amaçlıyor. (0212 217 29 99) YÖNETMEN DİNÇER SÜMER Ödüllü oyun Viyana’da Kültür Servisi Viyana’da düzenlenen ‘Interkulttheatre Festivali’ kapsamında 11 ve 12 Mayıs tarihlerinde saat 20.00’de Dinçer Sümer’in yazıp yönettiği ‘Mavi Bisikletim’ adlı oyunu sahnelenecek.Türkiye’nin birçok yerindeki temsillerinin yanı sıra Almanya, Hollanda, Belçika ve İsviçre’de sergilenen oyun, ‘Sanat Kurumu’, ‘Enka’ ve ‘Homeros’ ödüllerine değer görüldü. Dinçer Sümer’in rol aldığı bu tek kişilik oyunu; çocukluğun gençliğe döndüğü yıllarını anlattığı; neşesi, özlemi, kırılganlıklarıyla ilk aşkın çırpıntılarıyla mavi bir bisiklette gezinen anılarla dolu. Bu anıların odak noktasını ise ilk gençlik aşkı oluşturuyor. Oyunlarının yanı sıra radyo ve televizyon için dramalar, senaryolar, öykü ve romanlar yazan Dinçer Sümer’in basılmış 12 kitabı var. Bazı yapıtları İngilizce, Çekce, Almanca, Yunanca ve Lehçe’ye çevrilip dış ülkelerde yayımlandı. MARK TOMPKINS’İN OYUNU 11 MAYIS’TA ‘Hareket!’ projesi devam ediyor Kültür Servisi Çağdaş performans sanatlarının tanınmış Amerikan asıllı Fransız koreografı Mark Tompkins, ‘Hommages’ isimli oyunuyla 11 Mayıs’ta Garajistanbul’da. 1989 ile 1998 yılları arasındaki süreçte ortaya çıkardığı ‘Hommages’ isimli oyun 4 solodan oluşuyor. Bu sololar dans tarihinde belirleyici değer taşıyan koreograf ve dansçılara ithafen yaratıldı. Mark Tompkins, bu oyunun ‘Icons ve Witness’ adlı bölümlerini 11 Mayıs 20.30’da Garajistanbul, Beyoğlu’nda İstanbul izleyicisiyle paylaşacak. Ayrıca Mark Tompkins bugün saat 11.00’de İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda, ‘Song and Dance’ ve ‘Animal’ adlı performanslarının gösterimi ile birlikte ‘Karmaşık İmgeler’ (Complex Images) üzerine bir seminer verecek. Mark Tompkins, genç dansçılarla 9 gün sürecek bir çalıştay yürütecek. Bu çalışmanın sonunda bir gösteri sunumu gerçekleşecek. Avrupa Kültür Vakfı’nın desteklediği tasarı, Çatı Çağdaş Dans ve Bağımsız Dans Sanatçıları Derneği, Mekân Dans Stüdyosu, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Artez ve K77 ortaklığı ve Techne Dijital Performans Platformu işbirliğiyle gerçekleşiyor. Tasarıya ayrıca başta Fransız Kültür Merkezi ve AFAA olmak üzere British Council ve Hollanda Konsolosluğu destek veriyor. Doğaçlamada yenilenen anlayışla dansçı, beden/zihin aracılığıyla beden farkındalığının ve bedenin hareket etme, duyguları/düşünceleri ifade etme gibi temel ihtiyaçlarının duraksız sorgulanışına tekrar odaklanarak şu sorulara cevap arıyor: ‘‘Neden hareket edeyim?’’, ‘‘Neden doğaçlayayım?’’, ‘‘Neden gösteri yapayım?’’, ‘‘Kendimi mekânda ve şimdiki zamanda nereye yerleştiriyorum?’’ (0212 311 53 40) YENİ MELEK’TE TÖREN Erdal Öz uğurlanıyor Kültür Servisi Can Yayınları’nın kurucusu, usta yazar Erdal Öz bugün dostları, sevenleri ve okurları tarafından son yolculuğuna uğurlanıyor. Akciğer kanseri nedeniyle 71 yaşında yaşamını yitiren Erdal Öz için bugün saat 11.00’de Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde bir tören düzenlenecek. Öz’ün cenazesi daha sonra Teşvikiye Camisi’nde kılınacak öğle namazından sonra Şile Kızılcaköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Gerekçe ‘Alman kültürünün özelliklerini taşıması’ Tiyatro oyununa engel ANKARA(ANKA) Silifke İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, devlet tiyatroları tarafından en çok oynanan ‘‘Islık Sever Max’’ adlı çocuk oyununun ‘‘Alman kültürünün özelliklerini taşıdığı’’ ve ‘‘Türk ahlak yapısına uygun düşmediği’’ gerekçeleriyle okullarda sergilenmesine izin vermedi. İzmir’in Konak İlçesi Kaymakamı Ali Muhsin Nakiboğlu’nun, ilçedeki ilk ve orta dereceli okullardaki mezuniyet ve kep giyme törenlerini ‘‘Türk kültüründe, geleneklerinde ve de yasal düzenlemede yeri olmadığı’’ gerekçesiyle yasaklamasının ardından benzer bir yasak da bir tiyatro oyununa geldi. Öğretmen Meriç Gök tarafından Türkçeye 1980’lerde çevrilen ‘‘Islık Sever Max’’ adlı oyun, yıllarca Türkiye’de çeşitli kereler ve çeşitli sahnelerde sergilenmesinin ardından engelle karşılaştı. Devlet Tiyatrolarında en fazla sergilenen ve Kültür Bakanlığı tarafından basımı yapılan ‘‘Islık Sever Max’’ adlı çocuk oyunu ilköğretim okullarında sergilenmek amacıyla ilk olarak Mersin Valiliği’ne yaptığı başvuruya olumlu yanıt aldı. Ancak aynı oyun için Merhaba Sanat Tiyatrosu’nun yaptığı başvuru, Silifke İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nce reddedildi. Valiliğin, oyun üzerinde yaptığı inceleme sonucunda ‘‘ildeki ilköğretim okullarında birinci kademe öğrencilerine gösterilmesinde bir sakınca olmadığı’’nı bildirmesine karşın Silifke İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ‘‘kültür’’ engeli koydu. Silifke İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nce oluşturulan ve oyuna izin verilip verilmeyeceğini görüşen komisyon, oyuna, Alman kültürünün özelliklerini taşımasını sorun yaparak gösterime izin vermedi. Komisyonun gerekçeli kararında şöyle denildi: ‘‘Eser, Alman edebiyatından Türk edebiyatına kazandırılan bir tercüme çocuk oyunudur. Bu sebeple Alman kültürünün özelliklerini taşımaktadır. Oyundaki olaylar bir Alman ailesinde geçmektedir. Aile fertleri arasındaki ilişkiler, hoşgörü, sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma gibi erdemleri taşımayan karakterler belirgin olarak dikkat çekmektedir. Ayrıca fertler arasındaki ilişkilerde edep ve erkân dışı diyaloglarda Türk ahlak yapısına uygun düşmemektdir.’’ Gerekçede ayrıca Eserin güncel olmadığı ve içinde geçen cümlelerin çocukları olumsuz etkileyeceği görüşlerinin de yer alıyor. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle