19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 23 Nisan 1920 Cumhuriyet’in kuruluşuna giden yolun kilometre taşlarından biri olarak nitelendirilebilir 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Şok Atlatıldı mı? On beş gün, az süre değil. Üstelik baskını yapan ve bir kişiyi öldürüp dört kişiyi yaralayan eylemci de yakalanmış durumda. Kamuoyu, 17 Mayıs Danıştay baskını soruşturmasının ulaştığı durumu haklı olarak öğrenmek için, acaba kimden ve nasıl bilgi alabilecektir? Bu tür polisiye olaylarda, bu soruları yanıtlayabilecek başlıca iki adres vardır. Birincisi, polis. İkincisi de savcı. Ancak daha saldırının üstünden birkaç saat geçmeden, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Şahin’den, medya aracılığı ile kamuoyuna sürpriz beklenilmesi çağrısından başlayarak, baskın olayının aydınlatılması amacıyla demeç verme kuyruğuna girenleri düşünürsek, özellikle yargının işlevini de yürütme erkinin büyük bir istekle üstlendiğini anımsarız. Sayın Başbakan, o görevi yerine getirenlerin başında yer almakta gecikmemiş ve bir ‘‘çete’’den söz etmişti. Kimi bakanlar, üstlerindeki sorumluluk gömleği olmasa da bildiklerini söyleyebilseler, dudaklarımızın uçuklayacağını ima eden tavırlar takınmaktaydılar. Emniyet Genel Müdürü’ne göre eylemciler yakalanmış, örgüt meydana çıkartılmıştı. İktidarın ‘‘Hafiyesi Mahmut’’ ekibinden gazetecileri televizyon ekranlarının paylaşamadığı sır küpleri değil miydiler? Ya bugün? Yani olaydan on beş gün sonra? ‘‘1’’ numaralı eylemci sanık Alparslan Arslan ile üç arkadaşının Cumhuriyet’in bombalanmasında da görevlendirildikleri için Danıştay saldırısında gözlerin kendilerine çevrildiği İstanbul Emniyeti’nin durumunu aydınlatmak amacıyla kentin valisi Muammer Güler’in yurtdışında bulunan Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ü arayarak söyledikleri çok önemli şeylerdir. İstanbul Valisi, Cumhuriyet’e bomba atanların teknik takipte olduğunu ‘‘kesin olarak’’ yalanlıyor. Olayın aydınlatılmasının, çevredeki baz istasyonundan yapılan telefon konuşmalarının tespiti sayesinde ve Danıştay baskınından da sonra gerçekleştiğini de söylüyor. Güler’in bu konuşma sırasında iki kez ve üstüne basarak söylediği, iki olayın da soruşturmasını Ankara’nın üstlenmiş olduğudur. Özkök, Vali Güler’e, bazı çevrelerin ‘‘daha ilk günden bu olayı devlete, hatta ordunun üzerine yıkmaya kalktığını’’ hatırlatmış. Güler’in verdiği yanıt şöyle: ‘‘... Komutana da anlattım. Çok üzgün ve gergindi. Ben anlatınca rahatladı. Ben 15 hükümet döneminde valilik yaptım. Bu devletin ordusunun kıymetini benden daha iyi bilen kişi olmaz.’’ Kurtuluş Savaşı fiilen 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ile başlamış, Cumhuriyet bu Meclis’te kurulmuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusun en üst siyasal kurumudur, hiçbir zaman dinsel bir kurum olmamıştır. Y eni bir devletin kuruluşu 1.Ulusal Meclis ve Ulusal Barış ‘‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’’, bayram oluşunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü olan 23 Nisan 1920’den alır. Kurtuluş Savaşı, fiilen bu Meclis’le başlamış, Cumhuriyet bu Meclis’te kurulmuştur. Kongre dönemi (Erzurum Sıvas: 7 Ağustos 19194 Eylül 1919), Heyeti Temsiliye dönemi (4 Eylül 191923 Nisan 1920) ve Meclis dönemi (23 Nisan 192029 Ekim 1923), ‘‘eski Osmanlı İmparatorluğu’ndan yeni bir Türkiye devletinin doğuşuna’’(1), yani Cumhuriyet’e giden yolun kilometre taşları olarak da nitelenebilir. LUSUN İSTENCİ U Cumhuriyet, feodal devletin ulus devlete, teokratik devletin laik devlete devrimci dönüşümünü simgeler. Egemenlik/hâkimiyet, saltanat ve hilafetten doğrudan ulusa geçmiş; ulus, ulus olarak istencini/iradesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirmiştir. ‘‘Egemenlik’’in ulusun kendisinde olmasını, egemenliğin salt saltanat makamından onun ümmetine geçmiş olmasıyla değil, ümmetin ulusa, tebaanın yurttaşa dönüşmüş olmasıyla birlikte düşünmek gerekir. ZGÜRLEŞEN Ö BİREY Dolayısıyla egemenliği Harp Akademileri’nde bu yıl içinde bir konferans veren Cumhurbaşkanı Sezer, irtica tehdidinin kaygı verici boyutlara ulaştığına dikkat çekti. ? Cumhuriyet, feodal devletin ulus devlete, teokratik devletin laik devlete devrimci dönüşümünü simgeler. ? Egemenlik, saltanat ve hilafetten doğrudan ulusa geçmiş; ulus, ulus olarak istencini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirmiştir. ? ‘Egemenlik’in ulusun kendisinde olmasını, egemenliğin salt saltanat makamından onun ümmetine geçmiş olmasıyla değil, ümmetin ulusa, tebaanın yurttaşa dönüşmüş olmasıyla birlikte düşünmek gerekir. mesajının, Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok’un AKP hükümetini ‘‘şeriat heveslileri var’’ diye uyaran açıklamasının, 23 Nisan 2004’te Meclis Başkanı ve Başbakan’ın, Meclis’in kimliğini karartan ve ‘‘ulusal egemenliği’’‘‘tağşiş’’ eden davranış ve konuşmaları nedeniyle ve uyarı amacıyla yapılmış konuşmalar olduğunu düşünmek sanırız yanlış olmayacaktır. SÜRECEK Ucu orduya dayanan komplo teorileri Özkök, konuşmanın bir aşamasında tekrar üsteleyerek, ‘‘Birtakım çevreler dışarıya, ucu orduya kadar dayanan komplo teorileri sızdırıyor’’ diyor. Güler, yine olayın Ankara boyutunu öne çıkartmak gereğini duyarak ‘‘Ankara’da bunu kim takdim etti, nasıl takdim etti, kim bilgi verdi bilemem’’ cevabını veriyor. İstanbul’dan başkente uzanan işaret parmağı acaba kimin ya da kimlerin üstündedir?.. İki hafta önce sabahtan akşama konuşma yapanları hatırlayınız. Bugün tümü dut yemiş bülbül gibi suskunlar. Başbakan, geçen hafta toplanacak AKP Grubu’nda, olayla ilgili olarak konuşma yapacağı bildirilen Başbakan Vekili Gül’e haber göndermiş ve ‘‘Genel kurulu erteleyin, çarşamba günü o konuşmayı ben yapacağım’’ demişti. Soruşturmanın üstüne kapkara bir şal örtülüşünden, Erdoğan’ın yakın akıl hocalarının umdukları dağlara kar yağdığı anlaşılıyor. Olayın unutturulması için, dünkü AKP grubu konuşmasında genel başkanın havadan sudan söz etmesi yeğleniyor... Orhan Bursalı, dünkü yazısında ‘‘Ortalıkta gerçekleşmeyen bir senaryo var’’ diyor ve soruyordu: ‘‘Bu senaryonun köleleri şimdi yazdıklarını ne yapacaklar?’’ Yazdıklarını ilgi ile okuduğum adaşıma yanıt veriyorum: Yalarlar efendim. Yalarlar. Zira onlar her dönemin kâselistidirler. (*) (*) Kâse yalayıcıları. dinsel istencin siyasal istencin yerine konması, siyasal erki, kaçınılmaz olarak demokratik olmayan girdaplara sürükler ve sürüklemektedir. Y 2. Siyasal Erk ve Yetkileri ETKİ SINIRSIZ DEĞİL Ulusal istencin, ulusun siyasal istenci olduğunun belirtildiği yerde, ‘‘genel oy’’un niteliğinin de salt siyasal olduğu burada belirtilmek gerekir. Seç men, verdiği oy ile (oy verdiği kişi ya da kişilere) kendisinin yurttaş olarak sahip olduğu siyasal yetkisini, belirlenen süre için devretmiş sayılır. Seçilen kişi ve kişilerin kullandıkları yetki, seçen kişilerin onlara devrettiği yetkidir, bu da siyasaldır. Bu yetki, sınırsız bir yetki de değildir, seçen açısından olduğu gibi seçilen açısından da, anayasayla ve özellikle de anayasanın değiştirilemez maddeleriyle/ilkeleriyle sınırlandırıl mış bir yetkidir. Bunun, hukuk dilinde yetkin söylemini, Cumhurbaşkanı Sezer 19 Mayıs (2004) mesajında açıklığa kavuşturmuştu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, mesajında, ‘‘devletin siyasal, sosyal, hukuksal, ekonomik hiçbir alanının din kurallarıyla düzenlenemeyeceğini’’ belirtmiş, ‘‘egemenlik hakkı’’ ile ‘‘milletin verdiği yetki’’nin mutlak (sınırsız) bir yetki olmadığını açıklama gereği duymuştu.(2) Aynı günlerde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok da ‘‘milli iradenin, her istediğini yapma yetkisini vermediği’’ni belirtmek gereğini duyuyor, siyasal gücün (erkin) yetkisinin sonsuz ve sınırsız olmadığını, egemenliğin de keyfi, ulusal kimlikten uzaklaşmış bir egemenlik olamayacağını belirtiyordu.(3) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in siyasal erkin yetkisinin ‘‘sınırlarını’’ belirleyen Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net KARA KUVVETLERİ AÇIKLAMASI belirleyen istenç/irade, tebaa olarak saltanata, ümmet olarak hilafete (ya da dinsel kurumlara) bağlı ve bağımlı olan bireyin istenci değil, ırksal ya da etnik, dinsel ya da mezhepsel istenci değil, özgürleşen bireyin ulusal istencidir. Ulusal/milli istenç, ulusun, siyasal olan istencidir. Cemaati/tebaayı ulus yapan da, yeni ekonomik ve siyasal birlik olan ulusun ortak istencidir. Bunun temsil edildiği yer, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusun en üst siyasal kurumudur, dinsel bir kurum değildir. Sorun bu kadar yalındır. Bu kurumu, dinsel bir kurum gibi algılamak, dinsel bir kuruma dönüştürmeyi istemek, Cumhuriyetin temelleriyle, temel ilkeleriyle oynamak demektir. Çünkü, dinsel istencin, siyasal istençle özdeşleştirilmesi ve giderek Anayasal laiklik ve sınırları Cumhurbaşkanı Sezer, bu yıl, 12 Nisan’da verdiği Harp Akademileri Konferansı’nda, ‘‘irtica tehdidinin kaygı verici boyutlara ulaştığı’’ uyarısında bulundu. Laiklik ilkesinin, ‘‘dinin toplumsal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilke’’ olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı, laikliği, salt din ve inanç özgürlüğü olarak tanımlamanın; 1) Anayasada açımlanan laiklik ilkesinin saptırılmasına, 2) Laikliğin sınırlarını aşan din ve inanç özgürlüğünün, devletin ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal temel düzenini de din kurallarına dayandırma özgürlüğü olarak algılanmasına ve 3) Bizzat laiklik ilkesinin, laiklik adı altında kendi karşıtına dönüştürülmesinin bir aracı olarak kullanılmak istenmesine yol açacağına dikkat çekti.(4) EGATİF YANITLAR N Cumhurbaşkanı Sezer’in laiklik ve Helikopter uçuşu eğitim amaçlı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kara Kuvvetleri Komutanlığı, askeri helikopterin ‘‘güneşlenen Norveçli voleybolcuların üzerinden alçak uçuş yaptığı’’ yönündeki haberlere açıklık getirdi. Helikopterin Kara Havacılık Okulu’ndan eğitim için havalandığı, fotoğrafın çekildiği bölge olan Beytepe’de en yüksek 100 metreden uçuş yapılabildiği kaydedildi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği’nden yapılan açıklamada şöyle denildi: ‘‘Uçuş ekibi, arazi uçuş teknikleri ve meydan turu hareketleri uçuş eğitim periyotlarının icrası için, 22 Mayıs 2006 günü, tahsis edilen UH1 helikopteriyle saat 10.28’de Güvercinlik Meydanı’ndan uçuşa çıkmıştır. Kara Havacılık Komutanlığı eğitim bölgesi içerisinde yer alan Gölbaşı güneyindeki sırt meydanında meydan turu hareketleri ve arazi uçuş eğitimi çalışıldıktan sonra, Güvercinlik Meydanı’na dönüş için geçiş kapısı olan ve Beytepe’deki söz konusu noktadan geçen ‘Sırt Meydanı GölbaşıAhlatlıbel sırtlarıGüvercinlik rotası’ kullanılarak saat 12.28’de meydana dönüş yapılmıştır.’’ Açıklamada ‘‘Güvercinlik Meydanı’na dönüşlerin yoğun olduğu saatlerde Gölbaşı bölgesinden gelen trafiklerin meydan turuna girişlerini düzenlemek amacıyla uçuş kontrol kulesi tarafından 360 derece daire çizdirilmek suretiyle hava araçları bu bölgede bekletilebilmektedir. Medyada yer alan habere konu uçuş, Kara Havacılık Komutanlığı’nın normal eğitim faaliyetleri kapsamında planlı bir faaliyet olup, bölgede bulunan hiç kimseyle ilişkili değildir’’ denildi. sı’’ nedeniyle, ikincisi ‘‘Ulusal Egemenlik’’ ve ‘‘Çocuk Bayramı’’ dolayısıyla. Sahne: Kocatepe Camisi salonu. Meclis Başkanı Arınç, ilkin ‘‘Kutlu Doğum Haftası’’nı kutlayarak, Cumhurbaşkanı Sezer’in öncelikli tehlike saydığı ‘‘irtica tehlikesi’’ni dolaylı bir biçimde yanıtlıyor. Önündeki gülü göndermesini söylüyor. Yani sağsol, laikantilaik, TürkKürt, Sünni Alevi ayırmıyor. Çünkü, o, İslamı, siyasal birliğin ortak paydası, tek birleştiricisi olarak algılıyor. Siyasal birliğin de İslamın tutkalıyla sağlanacağı inancında. Bu sahneler televizyondan izlendiğine göre, kameralar önceden yerlerini almış olmalı. ‘‘İbadet gizlidir!’’ der satan bir yaklaşımla, laikliğin yeniden tartışılmasını öneriyor. Sezer’in özellikle vurguladığı gibi, laikliği, ‘‘salt din ve inanç özgürlüğü olarak’’ niteleyen ve bu özgürlüğü, ‘‘devletin temel düzenini din kurallarına dayandırma özgürlüğü’’ olarak algılayan bir anlayışı, anayasadaki laikliğin yerine geçirme çabası içinde Arınç. ? Cumhurbaşkanı Sezer, Harp Akademileri’nde verdiği konferansta, laiklik ilkesinin, ‘‘dinin toplumsal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilke’’ olduğunun altını çizdi. alarak, türbanlı hanımıyla yan yana ön sırada oturan Başbakan Erdoğan’a uzatıyor. Rica ediyor. ‘‘Sevgili Peygamber efendimizin doğum gününü’’, siyasal partilere birer ‘‘Kutlu Doğum Günü’’ gülü göndererek kutlamalarını istiyor. Siyasal partileri sayarken, ‘‘hatta’’, Kürt kimliği öne çıkarılarak, siyasi partilerin dışına iteledikleri Demokratik Toplum Partisi’ne de bir gül di büyüklerimiz. Ama bu ibadet değil ki... İzlediğimiz tam seyirlik bir oyun. Meclis Başkanı, sanki Sudanlı şeyhinin çadırında, ‘‘başı açık’’ ortaoyunu oynuyor. Arınç, Doğum Günü kutlamasının yapıldığı mekânda, Kocatepe Camisi çıkışında, Cumhurbaşkanı Sezer’in konuşmasına anayasadan bire bir yansıtılmış olan laiklik tanımını duyum EDERASYON TARTIŞMASI F Cumhurbaşkanı olarak Turgut Özal, irtica ile ilgili uyarılarına negatif yanıtlar, Meclis Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan gelecekti. İlkin ‘‘Kutlu Doğum Hafta ‘‘federasyon’’u tartışmaya açtığı zaman, Uğur Mumcu, ‘‘Federasyonu herkes tartışabilir, bir tek cumhurbaşkanı tartışamaz!’’ diye yazmıştı. Mumcu’nun söylemini yineleyerek belirtelim ki, laiklik tanımını herkes tartışabilir, ama Meclis Başkanı tartışamaz, özellikle de laikliğin anayasal tanımını ‘‘Meclis Başkanı’’ olarak kaldığı sürece, hiçbir biçimde tartışmaya hakkı yoktur. Ne var ki Arınç, duruşuyla, davranışıyla olduğu kadar, konuşmalarıyla da laikliği hemen her gün tartışıyor; laikliği ad ya da sıfat olarak koruyarak teokratik devlet ilkesinin başına oturtmaya çalışıyor. Yani anayasal suç işliyor. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle