27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Prof. Dr. Tolga Yarman: Nükleer enerji üretiminden yana olmak bilimsel bir çıkarsama değildir Nükleer holiganlık yapılıyor P E rof. Dr. Tolga Yarman, nükleer bilim adamı olmakla ‘‘nükleer holigan’’ olmanın aynı şeyler olmadığının altını çizerek, ‘‘Bilim adamı zaten holigan olamaz. ‘Samimi nükleer müminler’, eğer nükleer enerji üretimininden yana tavır alıyorlarsa, bu tabii saygıdeğer bir davranış biçimidir ama bilimsel bir çıkarsama değil’’ dedi. A BD’de ve Orta Avrupa’da, inşa halinde olan ya da sipariş edilmiş tek bir nükleer santral olmadığını belirten Yarman, “Bu süreçte, zor durumda kalmış şirketlerin getirdikleri kredi olanaklarından yararlanmayı seçmek bir stratejidir. Ancak, gerekmesi durumuna dönük olarak yeni nesil nükleer santralların, başka enerji olanaklarının gelişmesini beklemek de bir stratejidir’’ diye konuştu. ski Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Nükleer Güvenlik Komitesi ve Danışma Kurulu üyesi, nükleer mühendis Prof. Dr. Tolga Yarman, nükleer enerji üretimine değil ‘‘çocuksu nükleer heveslere’’ karşı olduğunu söyledi. Yarman, nükleer santral kurulmasına karar verildiyse en uygun yerin otuz beş yıl önce düşünülen Trakya’nın Karadeniz sahilleri olduğunu belirterek ‘‘Gündemdeki Sinop hiçbir biçimde, uygun bir yer değil. Yer lisansı dahi olmayan, ayrıca meskun bir mevki, bir de Başbakan tarafından tercihli yer olarak seçildiğinin ilan edilmiş olmasını ise konuyu teknik boyutta yönetenlerin, olayın teknik temel şablonlarından ne denli uzak olduklarının hazin bir işareti sayıyorum’’ dedi. Prof. Dr. Yarman, nükleer alanında yıllardır çalışmalar yürüten bir bilim adamı olarak Türkiye’de kurulacak nükleer santrallarla ilgili çekincelerini gazetemize anlattı. Yarman, nükleer bilim adamı olmakla ‘‘nükleer holigan’’ olmanın aynı şeyler olmadığının altını çizerek ‘‘Bilim adamı zaten holigan olamaz. ‘Samimi nükleer müminler’, eğer nükleer enerji üretimininden yana tavır alıyorlarsa, bu tabii saygıdeğer bir davranış biçimidir, ama neticede onların kişisel tercihleridir; bilimsel bir çıkarsama değil’’ dedi. Hükümetin nükleer enerji üretimine adım atmak istemesi yönündeki siyasi kararına saygı duyduğunu dile getiren Yarman, ‘‘Yeter ki o da nükleer karşıtlarının siyasi istemlerine, onlara demokratik süreçlerde tartışmaya açık durarak saygılı olsun’’ diye konuştu. Çernobil faciasının yıldönümünde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de çevreciler kirli enerjiyi protesto etti. Türk çevreciler açıısından çernobil faciasının yıldönümü ayrı bir önem taşıyordu. Çünkü aynı günlerde hükümet nükleer santral yapımı için çalışmalarını hızlandırmıştı. DOÇ. DR. TANAY SIDKI UYAR: Ucuz enerji iddiası doğru değil ? Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, nükleer santrallarla elektrik enerjisi üretim maliyetinin ucuz olduğu söyleminin gerçek dışı olduğunu belirtti. Uyar, yatırım maliyetini en az yüzde 50 arttırdığı için Dünya Bankası’nın Türkiye ve Brezilya gibi ülkelerdeki nükleer santral yatırımlarına kredi vermediğini söyledi. ürkiye Çevre Platformu Koordinatörü ve EUROSOLAR Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği Türkiye Bölümü Başkanı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, endüstrileşmiş ülkelerin, beşikten mezara maliyetleri çok yüksek olduğundan, yeni nükleer santral kurmaktan vazçgeçtiğine dikkat çekti. Uyar, ‘‘Dünyanın en büyük sorunlarından biri nükleer santralların neden olduğu olumsuzlukların ve atmosferin içerisinde biriken nükleer atıkların nasıl bertaraf edileceğidir’’ dedi. Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, 1978 yılından bu yana Amerika’da T. Sıdkı Uyar tek bir nükleer santral siparişi yapılmadığını, bu tarihten önce yapılmış siparişlerin de yüz tanesinin iptal edildiğini söyledi. Almanya’nın da tüm nükleer santrallarını bir plan çerçevesinde kapatmayı kararlaştırdığını anımsatan Uyar, ABD’nin 11, Kanada’nın da 7 santralı kapattığını anlattı. Uyar, eyaletlerin artık birbirlerinden nükleer atık kabul etmediği ABD’de bile nükleer atıkların sürekli depolanacağı tesislerin kurulamadığına vurgu yaptı. Nükleer santrallarla elektrik enerjisi üretim maliyetinin ucuz olduğu söyleminin gerçekleri yansıtmadığına dikkat çeken Uyar, ‘‘Nükleer santrallardan elektrik üretiminin beşikten mezara maliyet kalemlerini ilk yatırım, güvenlik altyapısı, lisanslama, işletme, yakıt ve kullanım sonrası bertaraf etme maliyetleri oluşturuyor. Nükleer santralların ilk yatırım maliyetleri 5 bin YTL / kilovat iken rüzgâr santrallarının maliyeti 1250 YTL / kilovattır. Nükleer santralların ilk yatırımı rüzgâr güç santrallarına göre dört kat daha pahalı’’ dedi. İlk nükleer reaktörler ABD ve Rusya arasındaki rekabetin başlangıcında ortaya çıktı T Soğuk savaşın ölüm melekleri lk nükleer reaksiyon University of Chicago’da 2 Aralık 1942’de gerçekleştirildi. ABD, nükleer silah projesi ‘‘Manhattan Project’’in meyvesi olan ilk atom bombası ‘‘Little Boy’’u 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya ikincisi ‘‘Fat Man’’i 15 Ağustos’ta Nagasaki’ye attı. İlk nükleer reaktörler, Soğuk Savaş’ın başlarında ABD ile SSCB arasındaki rekabetin sonucu olarak ortaya çıktı. ABD’nin Idaho eyaletindeki reaktör ‘‘Experimental Breeder Reactor 1’’ adlı deney santralı 20 Aralık 1951’de ilk nükleere dayalı elektrik enerjisini üretti. İlk sivil amaçlı nükleer elektrik üretimi SSCB’de 27 Haziran 1954’te Obninsk Kaluga Oblast reaktöründe gerçekleştirildi. Dünyada şu an işletmede bulunan nükleer santralların toplam net gücü 350 bin 825 megavat. Bazı ülkelerde hâlâ işletmede olan nükleer santral sayıları da şöyle: A STARI YÜZÜNDEN PAHALI İ Yarman, 1970’lerin başlarından 2000’li yıllara dönük olarak belirlenen enerji açığının artık açık olmaktan çıktığını belirterek artık söz konusu bir enerji açığını kapatacak tek kaynağın nükleer olamayacağını vurguladı. Yarman, Türkiye’de, nükleer enerji üretiminin, bugün artık 1970’lerin başlarından bakıldığında sanıldığının tersine, ‘‘teknik bir zorunluluk’’ olmaktan çıkıp ‘‘siyasi bir tercih’’ haline geldiğine dikkat çekti. Nükleer santralların, koşulların dayatması uzantısında kabuk değiştirdiğini ifade eden Yarman, ABD’de ve Avrupa’da, daha küçük, daha güvenli, daha ucuz, nükleer reaktör sistemleri üzerinde çalışmalar yapıldığını kaydetti. Bütün dünyada nükleer enerji üretiminin ciddi boyutlarda duraksadığını anlatan Yarman, ‘‘Olası kazalara dönük güvenlik önlemlerinin arttırılması, lisans işlemlerinin demokratik uygulamalar itibarıyla uzadıkça uzayan süreler gerektirmesi, nükleer santralın ömrünün sonundaki söküm masraflarının, nükleer atıkların ‘defin’ meselelerine dönük yatırım ve harcamaların, astarı yüzünden pahalıya gelmesi ve gitgide artan kamuoyu baskısı dolayısıyla nükleer enerji üretimi duraksadı. ABD’de ve Orta Avrupa’da halen, inşa halinde olan ya da sipariş edilmiş bulunan tek bir nükleer santral yoktur. Bu süreçte, zor durumda kalmış şirketlerin ülkemize getirdikleri kredi olanaklarından yararlanmayı seçmek bir stratejidir. Ancak, gerekmesi durumuna dönük olarak yeni nesil nükleer santralların, başka enerji olanaklarının gelişmesini beklemek de bir stratejidir’’ diye konuştu. Yarman, Rusya ve İran doğalgazı, Azerbaycan’dan gelecek petrol, Türkmenistan’dan gelmesi tasarlanan doğalgaz, Kazakistan’dan gelecek petrol, Katar’dan gelecek doğalgaz, rüzgâr ve güneş potansiyeli ile Türkiye’nin enerji kaynaklarının çeşitlendiğini belirtti. Prof. Yarman, Akkuyu’da çeyrek yüzyıl önce nükleer santral kurulması için verilen lisansın da artık geçerliliğinin kalmadığını söyledi. Yarman, ‘‘Doğu Bloku üyesi Bulgaristan NATO müttefikimizdi. Ancak, sorunlar yaşadığımız Yunanistan’a yakınlığı nedeniyle Trakya’dan vazgeçilmiş, Akkuyu mevkii ön plana çıkmıştı. Bu mevkinin, özellikle deprem açısından, uygun olduğu düşünülmüştü. Ama burası, bugün için hiç uygun değildir’’ diye konuştu. Akkuyu için verilen lisansın ‘‘Turizm Etki Değerlemesini’’ (TED) kapsamadığını ifade eden Yarman, ‘‘Çünkü santralın o zaman, bugünkü boyutta olmayan turizme zarar vereceği düşünülmemişti. Yıllık turizm gelirimiz 10 milyar dolar civarındadır. Bunun yarısı ise Akdeniz’den sağlanıyor. Nükleer santral bedeli 3 milyar dolar civarındadır. Demek ki Akdeniz’e santral kurmakla her yıl kabaca bir santral ederi kadar bir gelir kalemimizden olunacak. Bu yönde, onca uyarımıza karşın tek satırlık bir araştırma yapılmadığı gibi bir araştırma iradesi dahi ortaya konmamıştır’’ dedi. Doç. Dr. Mehmet Tombakoğlu’na göre, sınırlı kaynaklar zorunlu kılıyor Nükleer enerji kaçınılmaz acettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mehmet Tombakoğlu, Türkiye’nin uzun dönemde enerji arz güvenliğini sağlaması için ithal kaynak kullanımının şart olduğunu ifade ederek ‘‘Kaynakların sınırlı olduğu düşünülürse, nükleer enerjinin kaçınılmaz olduğu görülmektedir’’ dedi. Doç. Dr. Tombakoğlu, Türkiye’nin kullanabileceği ithal kaynaklar arasında doğalgaz, kömür ve nükleer teknolojinin bulunduğunu dile getirerek bu alternatiflerden sadece doğalgaza, kömüre ya da nükleere öncelik vermenin arz güvenliğini tehlikeye sokabileceğini vurguladı. Bu kaynakların ekonomik olmasının önemine işaret eden Tombakoğlu, ‘‘Bu bağlamda, OECD ülkelerinin 2010 yılı karşılaştırmalı verileri irdelendiğinde nükleer santrallardan elde edilen elektriğin kilovat saat maliyeti doğalgazdan ucuz çıkmakta ve yerli kömür kullanan santrallarda bile kömürün çevresel maliyeti dikkate alındı ÜNYA BANKASI KREDİ VERMİYOR D Uyar, güvenlik altyapısı maliyeti, yatırım maliyetini en az yüzde 50 arttırdığı için Dünya Bankası’nın Türkiye ve Brezilya gibi ülkelerdeki nükleer santral yatırımlarına kredi vermediğini belirterek, rüzgâr güç santralı yatırımlarının herhangi bir güvenlik altyapı maliyeti bulunmadığını söyledi. Uyar, nükleer santralların maliyetinin en sorunlu kaleminin işletme ve yakıt temini olduğunu ifade etti. Dünyada karşılaşılan nükleer santral kazalarının işletme sırasında yapılan hatalardan kaynaklandığını belirten Uyar, ‘‘Ayrıca nükleer santrallardan barışçıl amaçlarla yararlanılacağı konusunda dünyayı yönetenleri ikna etmek de oldukça maliyetli olmaktadır. Nükleer yakıtların artan maliyeti ve nükleer santrallarda olası kazaları önlemek için kalifiye elemanların çalıştırılması gereği nükleer santralların işletme maliyetini giderek arttırmakta. Rüzgâr güç santrallarının bakım ve onarımı ilk yatırımın yüzde 2’sini aşmıyor ve işletme giderleri içinde herhangi bir yakıt kalemi bulunmuyor. Rüzgâr enerjisi kullananlara herhangi bir yakıt faturası gelmiyor’’ dedi. URTULMAK DAHA PAHALI K Uyar şöyle devam etti: ‘‘Nükleer güç santrallarının son maliyet kalemi ise santralın kapatılması sonrası bertaraf edilmesidir. ABD’de kapatılması kararlaştırılan Maine Yankee nükleer güç santralının bertaraf edilmesinin ABD Enerji Bakanlığı tarafından öngörülen maliyeti ilk yatırımının 8 katıdır.’’ H ğında, bazı ülkelerde kömüre göre de avantajlı gözükmekte’’ diye konuştu. Tombakoğlu, arz güvenliğini sağlamak için nükleer santralların önemli bir seçenek olarak karşımıza çıktığını ifade ederek nükleer teknolojinin avantajlarından sağlık ve en tirmek ve halkı bilgilendirmek nükleer enerjiyle iç içe yaşamanın vazgeçilmezleri olmalıdır’’ dedi. ENİ YATIRIMLAR Y ŞART Türkiye’de kişi başına kullanılan enerji ve ikincil enerji ola ? Doç. Tombakoğlu, ‘‘Nükleer santrallara hayır kampanyası yürütmek yerine, teknolojik altyapıyı oluşturmak, güvenlik ve kalite kontrol felsefesini geliştirmek ve halkı bilgilendirmek nükleer, enerjiyle iç içe yaşamanın vazgeçilmezleri olmalıdır’’ dedi. düstriyel alanda kısmen yararlanan Türkiye’de enerji alanında kısıtlamaya gidilmesinin ne ekonomik ne de teknolojik açıdan fayda sağlamayacağını belirtti. Tombakoğlu, ‘‘Nükleer santrallara hayır kampanyası yürütmek yerine, teknolojik altyapıyı oluşturmak, güvenlik ve kalite kontrol felsefesini gelişrak elektrik enerjisi kullanım miktarının dünya ortalamasının altında olduğunu kaydeden Tombakoğlu şöyle devam etti: ‘‘Türkiye’de ekonomik büyümeye paralel olarak enerji talebinin her geçen yıl artacağı görülüyor. Bunların sonucu olarak, Türkiye’nin enerji politikalarına yön verirken talepteki artışı dengeleyecek bir kapasite artışına gidilmesi gerektiği kaçınılmaz. Bu amaca yönelik olarak da enerji sektöründe yeni yatırımların yapılması gerekir. Birincil olarak tercih edilmesi gerekense yerli kaynakların kullanımı olmalı. Fakat yerli kaynakların devreye sokulması durumunda bile uzun dönemde talepteki artışın karşılanamayacağı, puant güç dikkate alındığında ithal enerji kaynaklarının kullanımının orta ve uzun dönemde kaçınılmaz olduğu görülmekte. Şu anda Türkiye’nin kurulu gücü yaklaşık 40 bin megawatt olup 2005 yılı üretim miktarı ise 160 bin gigavat saattir. Bu kurulu güçle üretilebilecek toplam enerji, bu kapasitenin yüzde yüz kullanımı halinde ise yaklaşık 350 bin gigavat saattir. Uygulamada bu değere ulaşmak mümkün olmamakta ve günlük ihtiyaçta olan dalgalanmalar, bakım ve onarım zamanları ve kaynakların uygun olmaması gibi nedenlerden var olan kurulu güç miktarı etkin olarak kullanılamamaktadır.’’ BİTTİ CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle