27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Tehlikenin farkında mıyız?.. B en, ‘‘Bütün tehlikenin farkında mıyız’’ diye sorardım ve tehlikeyi bir kelimede toplardım: ‘‘İşgal; stratejik işgal, ekonomik işgal, politik işgal, kültürel ve sosyal işgal.’’ Bütünüyle işgal edilmiş bir ülkede yaşadığımızın bütün millet farkında mı? Bütün millet diyorum, çünkü bu artık bir ulusal kurtuluş davasıdır. Ancak sağ, sol, Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Laz; bu topraklarda yaşayan bütün halklar, sivil, asker, bütün güçler birleştiği vakit kurtuluş yoluna girilmiş olunacaktır. Amerikan emperyalizmi Ortadoğu’yu bir ateş çemberine almak hevesinden vazgeçmedikçe topraklarımız bütünüyle bir sıcak savaş tehlikesi altında olacaktır. İran’a karşı savaş hazırlandığı artık gizlenmiyor. İki aydan beri ülkemize ABD generallerinin, istihbarat şeflerinin, diplomatların ziyaretleri bitmek bilmiyor. Yabancı basın, uzun zamandan beri ABD ve İsrail güçlerinin topraklarımızda askeri tatbikat yapmakta olduğunu haber veriyor. İncirlik Üssü kullanılıyor. İskenderun Limanı Amerikalı uzmanlar tarafından hazırlanıyor. ABD, ‘‘tesis’’ adı altında, ülkemizi çeviren üç denizde askeri üs kurmak ve bunları müsaadesiz kullanmak için Ankara’ya olmadık baskılar yapıyor. Yarı gizli, yarı açık pazarlıklarla topraklarımız bir ABD savaş üssüne dönüştürülürken Washington’da üst düzey yetkililer, İran’a bir askeri saldırının gündem dışı olmadığını belirtiyorlar. Uranyumu zenginleştirme denemelerini durdurmayacağını açıklayan İran’ın ise elinde muazzam bir ‘‘atom başlıklı füze sistemi’’ bulunuyor. Topraklarımızdan İran’a yapılacak bir saldırının bedeli, korkunç bir füze saldırısına uğramak olmayacak mı? Dünya basınında, Ortadoğu’da bir üçüncü dünya savaşı, atom savaşı tehlikesi gibi haberler okuyoruz. Yurdumuz için bundan daha büyük bir tehlike olabilir mi? Stratejik bağımsızlığın yolu siyasal ve ekonomik bağımsızlıktan geçiyor. Türkiye’yi çok kanlı bir emperyalist savaşa sürüklenme tehlikesine atan şey ‘‘ekonomik bağımlılık’’tır. Bugün dünyada IMF’nin borç tuzağına düşüp de kurtulmayan pek az ülke kaldı. Başta Çin, bütün AsyaPasifik bölgesi bağımsız kalkınma yolunu tuttu. Türkiye hâlâ çok yüksek faizle borç alıp borçla borç ödeyen bir köle ülke durumunda. Ulusal bütünlüğümüzün tehlikeye girmesi, Sevr’i geri getirme gayretleri, Güneydoğu’da birbirini izleyen kışkırtmalar... Bütün bunların arkasında gene ABD ve AB emperyalizmini görmüyor muyuz? Kültür emperyalizmi, Soros’un aydın kesime yaptığı yatırımlar, gene bizi aynı noktaya getiriyor: ‘‘İçerden işgal.’’ Peki!.. bütün bu sorunları çözmeden laik Cumhuriyeti koruyabilir miyiz? Atatürkçü kesim, tehlikenin pekâlâ farkında. Harekete de geçti. Aydınlanma toplantıları, dinin siyasete alet edilmesi, irticanın; devletin, eğitim sistemimizin kilit noktalarına yerleşmesi pek çok sivil toplum örgütünün toplantılarında vurgulanıyor. Atatürkçü güçler, devrimlerin ayaklar altına alınması karşısında harekettedir. Şeriat devletine gidiş, üniversitelere yapılan baskılar kınanıyor. Yurdun her tarafına gidiliyor, Cumhurbaşkanı destekleniyor, binlerce kişinin katıldığı aydınlanma, uyarma toplantıları yapılıyor. Ne var ki, sorun bir bütündür. İşgal; Türkiye devletinin bütünüyle işgalidir. Bu işgale ancak bir ulusal güçle karşı çıkılabilir. Yıldız SERTEL Komplo ve Kuşku Avrupa’da da gazetecinin işi zor. Almanya, İsviçre ve Danimarka’da gazeteciler hakkında, istihbarat örgütlerinin sırlarını ortaya çıkardıkları, dalaverelerini açığa vurdukları, CIA’nın kirli işlerine destek veren istihbarat örgütlerini zor durumda bıraktıkları için peş peşe davalar açılıyor. Çiçero dergisi Yazıişleri Müdürü Wolfram Weimer ve editör Bruno Schirra, Federal Suç Dairesi’nin El Zerkavi ile ilgili bir belgesini açıkladıkları için kovuşturuluyorlar. İsviçre’de yayımlanan SonntagsBlick gazetesi Yazıişleri Müdürü Christoph Grenacher ile gazetenin editörleri Sandro Brotz ve Beat Jost CIA’nın Avrupa’daki gizli hapishanelerini ortaya çıkaran bir faks mesajını yayımladıkları için benzer bir sorunla karşı karşıyalar. Geçen hafta Danimarka’da Berlingske Tidende gazetesinin iki yazarı Michael Bjerre ve Jesper Larsen de ulusal güvenliği tehlikeye düşürdükleri iddiasıyla mahkemeye verildiler. Avrupa’da ‘‘demokrasi’’ tuhaflaştı. ??? Hep koyu bir gölgenin altındaydı zaten. Demokrasinin biçimsel koşullarını yerine getirmeye özen gösteren Avrupa, parıltılı formlar altında bildiğini okumaya, örneğin sola hayat hakkı tanımamaya, göçmenleri aşağılamaya, alt sınıflardan gelecek itirazları olabildiğince ve şık biçimlerde bastırmaya, temsili demokrasinin çatısı altına yalnızca ehlileşmiş olanları almaya koşulluydu. Şimdi ise demokrasinin bu eski formları da çatlamaya başladı. Neoliberalizm kendine daha uygun bir ‘‘demokrasi’’ arayışındadır. ??? Doğrusunu isterseniz baskılar pek işe yaramıyor. Cesur gazeteciler yine de çizgileri aşmayı, gerçeklerin peşinden koşmayı sürdürüyorlar. Alman gazeteci Jürgen Elsässer bunlar arasında yer alır. Elsässer, yakında Türkiye’de de yayımlanacak olan son çalışmasında (Cihad Avrupa’ya Nasıl Geldi?) 7 Temmuz 2005 tarihinde Londra’da gerçekleştirilen saldırılarla ilgili ilginç iddialara yer verdi. Elsässer’in bulguları, Amerikan Fox News kanalına açıklamalarda bulunan eski ABD savcısı John Loftus’a dayanıyor. Hikâye uzun, sonuç çarpıcıdır. John Loftus, Londra terörünün azmettiricisinin, teröristlerle aynı evi paylaşmış olan Harun Reşit Asvat adlı bir İngiliz yurttaşı olduğunu ve Asvat’ın İngiliz istihbarat örgütü MI 6 için de çalıştığını öne sürüyor. Bunun bir iddia olmadığını, Asvat’ın bağlı bulunduğu örgütün lideri Şeyh Ebu Hamza tarafından açıklanmış bir gerçek olduğunu da ekliyor eski savcı. Asvat’ın maceraları 1999 öncelerine kadar uzanıyor. Bir ara ABD Adalet Bakanlığı tarafından Oregon’da arkadaşları ile birlikte bir terör eğitimine giriştiği gerekçesiyle tutuklandığını, MI 6’nın devreye girmesiyle serbest kaldığını da belirtiyor Loftus. Asvat’ın 11 Eylül ile öyle uzaktan değil, oldukça yakın ilişkisi olduğu da ciddi iddialar arasındadır. İngiltere’deki El Muhacirun örgütünün iki önemli üyesinden birisi Ahmet Ömer diğeri Asvat’tır. Ahmet Ömer’in Dünya Ticaret Merkezi’ni yerle bir eden Muhammet Atta’ya Pakistan’dan 100 bin dolar gönderdiği de kayıtlardadır. Gerçekler uzun süre gizlenemez. Görünenin izini sürmek ise kuşku işidir. Londra saldırılarının azmettiricisi MI 6 ajanı ise, ki kanıtlar hiç de yabana atılır gibi değil, komplolar konusunda daha dikkatli olmak, arkadakileri aramak gerekmez mi? Gazeteci kuşkucu olmalıdır. Kuşku, teorisini bir yana bırakın, komploları ve arkadakileri görebilmenin kışkırtıcısıdır. Kuşkudan, yani gerçeğe giden yoldan ayrılmamak her zaman en iyisidir. eposta: guray.oz?cumhuriyet.com.tr Teslim Olmak M illi Savunma Bakanlığı’nın 17 Nisan 2006 tarihli Cumhuriyet’te çıkan ve ‘‘ABD’ye üç Deniz Üssü’’ başlığını taşıyan yazıyı yalanlamasını ve konuyla ilgili açıklamasını bekliyorum. Bir vatandaş olarak buna hakkım var. Ülke ekonomisinin teslim alınmış olduğunu söylemek mümkün. Geriye ne kaldı? Fiilen işgal mi? Olsa ne olur, olmasa ne olur diyenlerimiz çıkabilir.. Vatan topraklarının satışının ardından yabancı asker de geldi mi IMF’nin, DB’nin arkasındaki küreselleşmenin sırıtan çirkin yüzü bütün sevimliliği ile(!) kendini gösterecek.. ‘‘Kemalizm’in modası geçti, şimdi küreselleşme zamanıdır’’ diye ahkâm kesen aymazların suratlarına sunulur! Köktendincilere soruyorum: ‘‘Hakkıdır Hak’ka tapan milletimin istiklal’’ dizesi sizin için bir şey ifade etmiyor mu? Yurtsever aydınlara soruyorum: Aranızda görüş ayrılıkları bu ülkenin bütünlüğünden, bağımsızlığından daha mı önemli? Ana muhalefet partisine soruyorum: Halk sizden kendilerine önderlik etmenizi bekliyor. Onlara yaklaşmak, onlarla bütünleşmek görevlerinizin dışında mı? Demokratik kitle örgütleri ne soruyorum: Hem kendi sınıfınızın hem de bu ülkenin çıkarlarını savunmaya daha ne kadar uzak kalacaksınız? İlhan AZKAN Şık mı? H âkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, Van Savcısı’nın meslekten ihraç edilmesi kararına tepkiler, kınamalar tüm hızıyla sürüyor ve ben şaşkınlıkla izliyorum. Şık mı, değil mi bazına indirgenmiş söylemlere ise gülsem mi, ağlasam mı şaşırıyorum. Ülkemizde olup bitenleri ‘‘şık’’lık temelinde değerlendirme lüksüne sahip olduğumuz bir noktada bulunmadığımızı düşünüyorum. Bu savcı değil mi herkes tarafından yadırganan bir iddianameyle ve alelacele konut basma, alelacele tutuklama ve hapse atma kararlarıyla Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin bir değerli mensubunun ölümüne, Rektör Yücel Aşkın’ın ölümün eşiğine gelmesine neden olan kişi? Ölümün yanında görevden men edilmek ne ki!.. Yine, neredeyse dedikodu mahiyetinde konuşan tanıklara (hepimiz okuduk) dayanarak TSK’nin değerli bir komutanının ve mensuplarının üzerine gölge düşürmeye çalışan bu savcı değil mi? Nasıl bir savcı bu? Cahil mi? Beceriksiz mi? Saf mı? Yoksa ne?.. En bilgisiz insanları bile inandırmaktan uzak iddianamelerle bir insanın intiharına, diğerinin kalp krizi geçirmesine neden olan, halkın en güvendiği kurumu yıpratmaya çalışan, aylarca bizleri meşgul eden, sinirlerimizi bozan, ülkemizde zaten gergin olan havayı iyice geren böyle bir savcıya siz layık mısınız? Ben değilim. Leylâ SERPİL Yunus Nadi Ödül Yarışması jüri toplantıları başladı. Bu yıl ödüller Öykü, Roman, Şiir, Sosyal Bilimler Araştırması ve Karikatür olmak üzere 5 Yunus Nadi Ödülleri... 60. dalda verilecek. Semih Balcıoğlu, Kamil Masaracı, Tan Oral, Ferit Öngören ve Turhan Selçuk’tan oluşan Karikatür jürisi, 1 Mayıs Pazartesi günü toplanarak birinci seçilen ödülü belirlediler. Diğer 4 daldaki jüri toplantıları haziran ayının ilk haftasına kadar tamamlanacak. 60. Yunus Nadi Ödül Yarışması sonuçları ise 28 Haziran 2006 tarihinde gazetemizde açıklanacak. Ödüller aynı gün Sultanahmet’teki İbrahim Paşa Sarayı’nda düzenlenecek törenle hak sahiplerine verilecek. (Fotoğraf: Vedat Arık) İlmihalci profesöre soruşturma ? BURSA (Cumhuriyet) Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü, AKP’li Tuzla Belediyesi tarafından dağıtılan ‘‘Delilleriyle Aile İlmihali’’ adlı kitabın yazarı İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Hamdi Döndüren hakkında soruşturma açtı. Tuzla Belediyesi’nin nikâh kıyan çiftlere verdiği ‘‘Delilleriyle Aile İlmihali’’ adlı kitapta, ‘‘Kadın erkekle tokalaşmaz, erkek dört kadın alabilir, kadından ve gâvurdan şahit olmaz, akraba evliliği caizdir, doğum kontrolü günahtır, kadını iz bırakmadan dövebilirsiniz’’ deniliyor. E LEŞTİRİLER Değerli Meslektaşım Ataöv, Cumhuriyet gazetesinde dört günden beri yayımlanan ‘‘Ermeni Belge Sahtekârlıkları’’ başlıklı yazı dizinizi çok büyük bir merak ve ilgiyle izliyorum. YÖK Yasası’nın amansızca uygulandığı 1980’li yıllarda, sizin Birleşmiş Milletler toplantılarında ve Paris mahkemelerinde Ermeni iftiralarına karşı Türk tezini yetkin ve cesurca savunmanızdan, maalesef pek haberdar değildim. Ermenilerin ortaya attığı pek çok sahte belgeyi, çok sabırlı ve titiz araştırmalar sonucu, akıllıca çürütmeyi başardığınızı memnuniyetle öğrendim. Bu çabalarınızdan ötürü sizi kutluyor ve teşekkürlerimi sunuyorum. Cumhuriyet gazetesinin yazı dizisi ve Ben, okuma yazma öğrendiğimden beri gazetenizi okuyorum. Dergi’deki bozulma konusunda daha önce de posta kutusu adresinize mektuplar yazdım, yanıt alamadım. Dergi’nin değişmeyen konuları: Kadın, cinsellik, aşk. Anayasamızın da değişmeyen maddeleri var ama bunlardan çok farklı. Çok fazla fotoğraf var ve bunların çoğu da gereğinden büyük boyutta. Özellikle bazı haftalarda yayımlanan fotoğraflar. Alışveriş ile ilgili ne çok yazı var. ‘‘Trend’’ler, ‘‘concept’’ler almış başını gidiyor. Güzelim Dergi Cosmopolitan’a döndü. Ben ve benim gibi Cumhuriyet okuyarak büyüyenler olarak, bu konuda kendimizi sorumlu hissediyoruz. Üzüntümüz ve feryadımız bundandır. Aydınlık günlere. Kutay ULUTAŞ kanımca arkasından çıkacak kitabınızla son birkaç yıldan bu yana Türkiye’de de kimi mütareke basınınca dile getirilen ‘‘sözde Ermeni soykırımı’’ savlarına en çarpıcı yanıtı vermiş oluyorsunuz. Özellikle yazar Orhan PAMUK tarafından yapılan dayanaksız ve tümüyle kendi adını olası bir ödül için ortaya çıkarmaya yönelik açıklamalar, genç öğretim elemanları kesiminde maalesef ikircikli düşüncelere neden olmuştur. Bu konunun aslını sizin gibi uluslararası bir uzmanın yazısından öğrenmek, bu genç beyinlerde ‘‘sözde Ermeni soykırımı’’ konusunda ortaya çıkmış kuşkuları tümüyle silip atacaktır. 21 yaşında üniversite ögrencisiyim. Cumhuriyet gazetesini sadece pazar ve de pazartesi günleri okuyan birisiydim ama ‘‘Tehlikenin farkında mısınız?’’ manşetlerinden sonra her gün okumaya başladım. Ben gerçekten gazete okuyan bir gencim. HürriyetMilliyet gazetelerini her gün okuyordum ama son haftalar HürriyetMilliyet yerine Cumhuriyet gazetesi ve Radikal okumaya başladım. Devamlı olarak 23 gazete okuyan bir insan olarak gazete hakkında bazı değerlendirmeler yapmak isterim: Sayın Zeynep Oral, Çılgın Japonlar yazı dizinizi ilgi, saygı, kıskançlık ve zevkle okudum. Sadako’nun Kuşları bölümünü de ağlayarak okudum. Sadako için ben de kuş veya kuşlar yapma isteği duydum ve ağladım Japon çocukları için. Ya ülkemdeki zehirli atıklarla siyanürden etkilenen ve Sizin yaşınızın, benim gibi, yetmiş dolayında olduğunu kestirebiliyorum. Ermeni olayları konusundaki bu derin ve nesnel bilgilerinize dayalı olarak, 1915’teki tehcirin ayrıntılı kronolojisini veren ve çeşitli nedenlerden kaynaklanmış karşılıklı insan kayıplarının gerçek rakamlarını belgeleriyle açıklayan bir eseri de Türkçe olarak hazırlayabilirseniz, ülkemiz ve tüm aydınlık güçler size çok minnettar kalacaktır. Benim gibi teknik konularla uğraşan kişiler, yakın tarihimizin gerçeklerini, ancak sizin gibi yetkin kişilerin yazılarından öğrenme fırsatını yakalayabiliyorlar. O.Özcan DORA 1) Bence Cumhuriyet gazetesi içinde ‘‘Yabancı Basında Türkiye’’ sayfası yapılmalı. Avrupa’dan, Asya’dan Ortadoğu’dan, Amerika’dan gazetelerden özellikle Türkiye hakkındaki makaleler yayımlanmalı. (Zaman ve Radikal gazeteleri bunu yapıyorlar.) 2)Benim kesinlikle ve de kesinlikle anlamadığım nokta: Cumhuriyet gazetesinin sitesinin ‘‘PARALI’’ olması. Cihan ATAŞ etkilenecek olan çocuklar için kuş yapma zamanı gelmedi mi?.. Gazetemizin böyle bir kampanyaya (Hiroşima’nın yıldönümünde bir gün Japon ve Türk çocukları için....) öncülük etmesi dileğimle, size ve beyninize sağlıklar. Mustafa SAĞLAM Emniyet müdürleri değişti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet müdürleri kararnamesi, Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. İçişlerinin yaptığı düzenlemeyle 17 ilin emniyet müdürü merkeze alındı. 26 ile yeni atama yapıldı. 11 emniyet müdürünün yeri değiştirildi. İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne Bursa Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Antalya Emniyet Müdürlüğü’ne Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Aslan, Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne Erzurum Emniyet Müdürü Tahsin Demir atandı. Raporlu yedeksubaylar ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Yedeksubay ve Askeri Memurlar Yasası’nda yapılacak değişiklikle yedeksubayların raporlu olsalar bile kendi dönemlerinde asker olanlarla aynı zamanda terhis olabileceğini söyledi. Bakan Gönül, bedelli askerlik konusunda Genelkurmay Başkanlığı’ndan hükümete iletilen bir talep olmadığı bildirdi. Sıra Sarmısaklıda S on yıllarda Trakya’da garip rüzgârlar esmeye başladı, nedense! Önce Trastrakya projesi gündeme düştü, KıyıköySaros arasına tünel açıp İstanbul Boğazı’nın yükünü azaltıp Karadeniz’i Akdeniz’e bağlamaktı niyet.. Tepkiler yoğunlaşınca gündemden düştü ya da ertelendi şimdilik (mi?). Son günlerde ise İğneada’da termik santral kurma çabalrı. 18 Mart’ta yapılan tepki toplantısı ses getirdi mi? Bilemiyorum. Yerel medya dışında pek yansıtılmadı gibi. Bu güzel Karadeniz ilçemize, böyle bir santral hem yakışmaz hem de tüm Trakya’yı riske sokar. Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de gözler Lüleburgaz’daki Sarmısaklı’da. Bu üretim çiftliği, ben kendimi bildim bileli var ve bölge tarımı için önemli. Ama nedense satılacakmış. Tohumluk da üreten bu yılların Sarmısaklı’sının bir gün satılacağı bölge insanı olarak hiç aklıma gelmemişti doğrusu. Bu garip rüzgârlar inanıyorum ki, erozyonun da ekmeğine yağ sürecektir. Politik olsun ya da olmasın... Necdet TEZCAN TBMM’de yakışıksız üslup ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’de Karayolları Trafik Yasası’nda değişiklik yapılmasına ilişkin öneri görüşülürken ANAVATAN Milletvekili İbrahim Özdoğan, ‘‘AKP hükümeti, gerçek yüzü ortaya çıkmış bir çıkar tezgâhıdır’’ dedi. Bunun üzerine Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, ‘‘Otur yerine, burası dingonun ahırı mı? Terbiyesiz herif’’ diye bağırdı. Bazı milletvekilleri Şahin’e ‘‘Senin bu sözlerin bir bakana yakışıyor mu?’’ diye tepki gösterdi. ‘Genelkurmay’a yoğun ilgi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı ile bağlı birlik ve kurumlarında istihdam edilmek üzere 270 personel alınacağını duyan adaylar, başvuru yeri olan Gazi Orduevi önünde uzun kuyrukların oluşmasına neden oldu. Çeşitli alanlarda açıktan atama yoluyla memur alımı için dün başlayan başvurular bugün sona erecek. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle