19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Şu anda konut kresi almanın koşullarının çok uygun olduğunu belirten Ersin Özince: 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Faizde düşüş beklemiyorum Mortgage’ın rüzgârı yetti ayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Haluk Sur, mortgage uygulamasıyla ilgili yasa tasarısının rüzgârının bile konut kredi stokunun hızlı artışını sağladığını belirterek 2004 sonunda 1.8 milyar dolar olan stokun nisan ayı itibarıyla 12.5 milyar seviyesine yükseldiğini bildirdi. Sur, yabancı yatırımcıların Türkiye’de mülk edinmelerinin önünde engel kalmadığını belirterek yabancı yatırımcı sayısının 55 bine ulaştığını açıkladı. Mundell’in Bilemedikleri Columbia Üniversitesi’nden iktisat profesörü ve 1999 Nobel ödüllü Robert Mundell geçen günlerde İstanbul’da bir toplantıya katıldı. Profesör Mundell, konuşmasında özetle Türkiye’nin uygulamakta olduğu sıkı para politikasının yüksek reel faizlere yol açtığını, bunun da ulusal ekonomiye yüksek hacimli sıcak para girişlerini özendirdiğini vurguladı. Böylece döviz kuru ucuzlamakta ve ithal girdi maliyetlerinin de gerilemesine yol açmaktaydı. Sonuç olarak bir yandan enflasyon gerilerken, bir yandan da Türkiye’nin dış açığı (cari işlemler açığı) derinleşmekteydi. Profesör Mundell’e göre söz konusu politikalar sonucunda Türkiye yüksek reel faizdüşük kur politikasına mahkum olmuş görünümdedir ve bu politikanın yol açtığı cari açıklar Türkiye’nin önündeki en tehlikeli risktir. Mundell’in sözleri ile ‘‘yüksek cari açık, tarihin tekerrür etme (kriz) risklerini de beraberinde taşımaktadır’’. Mundell’in görüşleri bizler için yeni değildi. Türkiye’nin 2001krizi sonrasında uluslararası finans piyasalarına yüzde 25 ile yüzde 60 arasında net getiri sunarak ve dört sene içinde net dış borç stokunu 60 milyar dolar arttırarak yaşamakta olduğu bu Lale Devri’nin önemli riskler içerdiğini ve ekonomimizin ‘‘bıçak sırtında’’ olduğunu gerek bu köşedeki yazılarımızda, gerekse yabancı yayın organlarında birçok kez dile getirmiştik. İktisat bilimini bir tür ‘‘ben demiştim’’ oyunu haline dönüştürmüş bulunan neolibeal magazin dünyası için ise Profesör Mundell’in görüşleri yeni bir soluk gibiydi. Sayın Mundell’in Türkiye ekonomisi üzerine olan gözlemlerine tümüyle katılmakla beraber, değerli hocanın bilemeyebileceği bir olgunun altını bu fırsatta bir kez daha vurgulamak isiyorum: Türkiye’de uygulanmakta olan yüksek reel faiz politikası doğrudan doğruya IMF programının bir uzantısıdır. IMF, daha 2001 yılında hazırlamış olduğu ülke raporunda Türkiye için 20022006 dönemine ilişkin makroekonomik senaryolarında sürekli olarak yüksek ve sabit bir reel faiz oranı kullanmaktaydı. IMF’nin 2001 Türkiye Ülke Rapor’undan aşağıya aktarmakta olduğum Tablo bunun en geçerli kanıtıdır. ? İpoteğe dayalı konut finansman sisteminden çok büyük beklentileri olmadığını vurgulayan Ersin Özince, ‘‘Bence faiz fiyatı açısından son derece iyi bir dönem yaşıyoruz’’ dedi. Ekonomi Servisi Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, konut kredilerine uygulanan faiz oranlarının çok uygun olduğunu belirterek, ‘‘Bence faiz fiyatı açısından son derece iyi bir dönem yaşıyoruz. Kanımca faiz oranları çok uygun. Konut kredilerinde çok düşüş beklemiyorum. Konut kredilerinde faizin düşmesini beklerken konut fiyatlarında artışı yaşayan vatandaşlar olmuştur’’ dedi. VI. Gayrimenkul Zirvesi’ne katılan Özince, ipoteğe dayalı konut finansman sisteminin hem mali sektörü, hem konut ayağını daha iyi düzenleyeceğini düşündüğünü ifade etti. Bunların dışında çok büyük bir beklentisinin olmadığını da kaydeden Özince, ‘‘Arz ve talep belli bir dengelenme noktasına geldi, özellikle büyük şehirlerde. Zaman içerisinde burada çok büyük bir potansiyel yaşayacağız’’ diye konuştu. Özince konut fiyatlarıyla ilgili olarak da şunları söyledi: ‘‘Ben fiyatın daima ucuzlamasını isterim. Bankacılıkta başta faiz olmak üzere, fiyat ucuzlamalı, faiz de ucuzlamalı. Her şeyin fiyatı rekabetle, kendi doğallığında düşmeli. Konut fiyatlarında özellikle, büyük şehirlerimizde çok hızlı bir yükselme var. Bu milyonlarca orta ve düşük gelirli vatandaşı da konut edinme düşüncelerinden uzaklaştırıyor. O nedenle arzın arttırılmasını ve arsa arzını arttıracak önlemlerin alınmasını ümit ediyoruz.’’ İpotekli konut sisteminin piyasayı olumlu yönde etkilediğini söyleyen Özince, sistemin konut sahibi olmayı kolaylaştıracağını, kayıt dışını önleyeceğini ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisini arttıracağını belirtti. G ermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Doğan Cansızlar, konut kredisi miktarının nisan ayı itibarıyla 17.6 milyar YTL’ye ulaştığını, yıl sonuna kadar 25 milyar YTL’ye yükseleceğini tahmin ettiğini bildirdi. Cansızlar, 2000 yılında çalışmalarına başladıkları mortgage sistemi hakkında ‘‘İkincil düzenlemelerle birlikte bu yılın ikinci yarısından itibaren sistem tam olarak uygulanmaya başlanacaktır’’ dedi. S GYODER tarafından bu yıl 6’ncısı düzenlenen ve bugün sona erecek olan gayrimenkul zirvesine, Türkiye’nin yanı sıra dünyanın önde gelen şirketlerinin üst düzey temsilcileri de katılıyor. ABD’den beyaz çatı önerisi Kaliforniya Enerji Bakanı Arthur Rosenfeld, ülkesindeki beyaz çatı uygulamasıyla yılda 200 milyon dolar tasarruf sağlandığını belirterek ‘‘Bu bir teknolojik hile, bunu Türkiye’ye de tavsiye ediyorum’’ dedi. Rosenfeld, 6. Gayrimenkul Zirvesi’nin ‘‘Enerji Kaynaklarıyla Yarının DünyasıGayrimenkul Sektörü Nasıl Şekillenecek’’ konulu oturumda yaptığı konuşmada, ABD’de yaygınlaşan beyaz çatı uygulamalarıyla ilgili olarak, ‘‘Beyaz çatı uygulamasıyla, yılda 200 milyon dolar tasarruf sağlanıyor. Bu bir teknolojik hile, bunu Türkiye’ye de tavsiye ediyorum’’ diye konuştu. Söz konusu uygulamayı otomobillerde de kullanmayı istediklerini belirten Rosenfeld, ‘‘O zaman arabalar güneş altında çok fazla ısınmayacak ve bu durumda havalandırmadan yüzde 3’lük yakıt tasarrufu sağlayacak’’ dedi. ABD Enerji Bakanlığı Danışmanı Charles Washington da, ‘‘Hepimiz Türkiye’nin enerji pazarında rol oynamak istiyoruz. O yüzden buradayız’’ dedi. oplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar, yabancılara gayrimenkul satışının artmasını arzu ettiklerini ifade ederek, ‘‘Belki stratejik bölgelerdeki satışlar hariç, yabancılara gayrimenkul satışının hızlanması lazım’’ dedi. Türkiye’de 2.53 milyon konut açığı olduğuna işaret eden Bayraktar, TOKİ’nin 80 il ve 185 ilçede, 468 şantiyede faaliyetlerini sürdürdüğünü, faaliyetlerini şekillendirirken gecekondu ve kentsel dönüşüme ağırlık vereceğini söyledi. T IMF Programı’nın Makro Ekonomik Hedefleri 2002 2003 2004 GSMH Büyüme Hızı 3.0 5.0 5.0 Kamu Kesimi Faiz Dışı Dengesi /GSMH 6.5 6.5 6.5 Enflasyon 35.0 20.0 12.0 İç Borç Nominal Faiz Oranı 69.6 46.0 32.4 İç Borç Reel Faiz Oranı 25.6 21.7 18.2 Kaynak: IMF, 2001 Türkiye Ülke Raporu (www.imf.org) 2005 5.0 6.5 8.0 27.4 18.0 2006 5.0 6.3 5.0 23.9 18.0 Enerji içeceğinde ateşkes: 150 mg Ekonomi Servisi Enerji içeceklerindeki litredeki kafein miktarı ile ilgili savaş dünden itibaren yeni bir şekle büründü. Artık Türkiye’de litrede 150 miligramın (mg.) üzerinde kafein içeren enerji içecekleri satılamayacak. Elinde bu sınırın üzerinde mal bulunan firmalar da stoklarını imha etmek zorunda kalacaklar. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından dün yayımlanan tebliğ ile enerji içeceklerini satan firmalara, litredeki kafein miktarını 320 mg’den 150 mg’ye düşürmeleri için 27 Ocak 2007’ye kadar tanınan uyum süresi iptal edildi. Kararın, 130 ülkede 320 mg’lik enerji içeceği satan ‘‘Red Bull’’un istemi üzerine alındığı belirtiliyor. AA’dan Fatma Orhan’ın haberine göre, kafein oranı konusunda 2002’den beri firmalar ile Tarım Bakanlığı arasında bir anlaşmazlık yaşanıyor. Bakanlık, 22 Mart 2002’de litredeki kafein oranını 150 mg. ile sınırlandırdı. Bu Red Bull’un önünü kesiyordu. Sonra AB mevzuatına uyum amacıyla 9 Mart 2004’te miktar 150 mg’den 350 mg’ye çıkarıldı, böylece Red Bull’un yasağı da kalktı. Ancak Tüketici Hakları Derneği’nin açtığı dava üzerine yargı bu kararı iptal edince miktar tekrar 150 mg’ye düşürüldü, firmalara da 1 yıl uyum süresi verildi. Bu süre dün iptal edilince, 150 mg’nin üzerindeki enerji içeceklerinin yurda girişi ve satılmaları tümden yasaklanmış oldu. Yılbaşından beri 150 mg. kafein içerecek şekilde ‘‘Türkiye’ye özel üretim yaptıran’’ Red Bull kararı destekliyor. Kafein miktarı konusunda kesin sonuç, kafein miktarını 320 mg’de tutan AB ile yürütülen tam üyelik müzakerelerinde belirlenecek. Yakıt hücresi otomobillere de girdi Görüldüğü gibi, IMF daha 2001 yılından Türkiye için bugün uygulamakta olduğumuz yüzde 5 enflasyon ve yüzde 5 büyüme hedeflerini seçerken reel faiz oranını da yüzde 18 düzeyinde tutmayı öngörmekteydi. Yani IMF programında Türkiye’de enflasyonun düşürülmesi, aslında yüksek reel faizlerin korunması ve sürdürülmesi politikasıyla birlikte düşünülen bir modele dayanmaktaydı ve Türkiye bu politikayı kriz sonrası dönemde harfiyen uygulamakta idi. Ancak söz konusu politika hedefleriyle asıl amaçlanan, Türkiye’nin uluslararası finans şebekesine yüksek faiz sunan bir Yükselen Piyasa Ekonomisi olarak, bir ucuz ithalat cenneti ve yüksek borçlu bir ülke konumuna getirilmesiydi. İktisadi büyümesinin kaynaklarını konjonktürel nitelikli sıcak para girişlerine dayandıran bu proje, aslında dışa bağımlı bir ekonomi yaratma projesiydi ve bu proje sayesinde bir yandan da ülkenin TÜPRAŞ ve ERDEMİR gibi stratejik nitelikli kamu kaynaklarının yerli ve uluslararası sermayeye yok pahasına devredilmesinin şantajı da dayatılabilecekti. Profesör Mundell’in iktisadi gözlemlerinin tümüne katılmaktayız. Ancak Sayın Mundell’in IMF’nin seminer odalarında Türkiye için hazırlanmış bulunan bu senaryoları ne derecede takip edebilmiş olduğundan emin değiliz. Ankara’da vergi lideri Telekom ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Telekom, Ankara’daki kurumlar vergisinin üçte birini ödeyerek 2005’te de başkentin kurumlar vergisi rekortmeni oldu. Ankara Vergi Dairesi Başkanı Cemal Boyalı, yüzde 96.06’lık tahsilat oranıyla Ankara’nın, bu vergide en yüksek tahsilata ulaşan il olduğunu bildirdi. Ankara’da 2005’te 3.6 milyar YTL vergi tahakkuk ederken bunun 1.3 milyar YTL ’sini tek başına Türk Telekom sağladı. Listenin başındaki 3 kurum, bu yıl da değişmedi. Telekom’un birinci sırada yer aldığı listede onu Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası ve Halk Bankası izledi. Ankara’nın en fazla kurumlar vergisi ödeyecek ilk 10 mükellefi arasına, özel sektörden sadece Türk Traktör girdi. Başkentin kurumlar vergisi rekortmenleri listesinde ilk 50’de kamudan 21, özel sektörden ise 29 kuruluş yer aldı. Vaillant, yakıt hücresini kombiden sonra şimdi de otomobillerde kullanmaya hazırlanıyor. Vaillant Almanya’nın geliştirdiği ve patentini aldığı yakıt hücre teknolojisi, evlerde ısınmanın dışında otomobillerde de kullanılmaya başlıyor. Dünyanın önde gelen ısı teknolojisi üreticisi Vaillant, doğalgazla çalışan otomobil motoru geliştirmek amacıyla, otomotiv yan sanayi firması Webasto ile ArGe çalışmalarını başlattı. İki şirketin ArGe ve yenilikçilik çalışmaları Hannover Ticaret Fuarı’nda ilk kez kamuoyuna tanıtıldı. Fuarı ziyaret eden Almanya Başbakanı Angela Merkel de alternatif enerji yakıtları ve kullanımı konusunda yetkililerden bilgi aldı. Solo’ya uluslararası özel sektör ödülü Ekonomi Servisi Tüm dünyada özel sektör tarafından yürütülen projelerden, yoksulluğun azaltılmasına ve Birleşmiş Milletler tarafından ortaya konan Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasına en çok katkıda bulunanlara, her yıl verilen Uluslararası Özel Sektör Ödülleri’nin bu yılki sahipleri belli oldu. Dünya çapında en iyi seçilen 10 firma arasına, Türkiye’den İlköğretim Okullarında Kişisel Hijyen Eğitimi projesini yürüten Solo da girdi. Uluslararası Özel Sektör Ödül Töreni, 10 Mayıs’ta, New York’ta, eski İrlanda Başbakanı ve Etik Küreselleşme İnisiyatifi Başkanı Mary Robinson’un katılımıyla yapılacak. 9 Mayıs’ta ise ödüle layık bulunan projeler Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’nun 14. toplantısında tanıtılacak. B İ L G İ TO P L U M U NA D O Ğ RU / Ö Z L E M Y Ü Z A K [email protected] Tıbbi malzeme, özellikle de sentetik ameliyat ipliği üretimi yapan yüzde yüz Türk sermayeli bir şirketin belki de son çığlıkları bunlar... Ulusal sermayenin yok olmasının da ötesinde ilaç ve tıbbi malzeme gibi stratejik önem taşıyan bir sektörün sorunlarına karşı ne denli bir duyarsızlık içinde olduğumuzun gözler önüne serilmesi açısından Steril Sağlık Hizmetleri AŞ’nin (SSM)Genel Müdürü Utku Oğuz’un söyledikleri büyük önem taşıyor. Yaklaşık bir yıldan beri Türkiye’ye Çin kaynaklı tıbbi malzeme akışının hızla artması, üstelik bunların bir kısmının sahte ya da eksik CE belgeli olması yüzünden SSM şirketinde işler neredeyse durma noktasına gelmiş durumda. 1993 yılından beri AB normlarına uygun sentetik ameliyat ipliği (cerrahi sütür) üretimi yapan, Alman Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı, üstelik AB üyesi ülkelere bu alanda Türkiye’den ihracat yapan ilk tek şirket olma özelliğine sahip bir kuruluş, SSM. 2005 yılında Çin’den eksik ya da sahte belgeli ürünlerin gelmesiyle başlayan kriz, Utku Oğuz’un ilgili tüm kurumlara durumu aktarması ve önlem alınmasını istemesine karşın hiçbir şey Sakın Ameliyat İpliği Deyip Geçmeyin... yapılmaması yüzünden giderek artıyor. Bakın Oğuz ne anlatıyor: ‘‘İlaç ve tıbbi malzemeler, bir savaş anında bir ülkenin milli envanterinde mutlaka bulunması, kendi kendine üretiyor olması gereken stratejik gruptaki ürünlerdir. Biyouyumlu ameliyat iplikleriyse bu malzemelerin önde gelenlerindendir. Bugün birçok Avrupa ülkesi ilaç ve tıbbi malzeme firmalarının yabancılarca alınmasına izin dahi vermemektedir. Örneğin Fransız hükümeti, Aventis’in yabancı bir firma yerine yine bir Fransız firması olan Sanofi tarafından satın alınması için resmen ağırlığını koymuştur. Şu bilinmeli ki, AB normlarına uygun üretim yapan firmaların birbiri ardına kapanmasından Türkiye’nin ulusal çıkarları zarar görecektir. Geçen sene mayıs ayından beri adeta çırpındığımız bu konuda ne gümrüklerde ne de diğer birimlerde, neden hiçbir etkili tedbir alınmıyor? Alınıyor olsa bile bu tedbirlerin etkili olmadığı, hastane ihalelerine bu ürünlerle serbestçe giren firmalardan açıkça belli oluyor. Avrupa Birliği, elinde fiilen CE belgesi olsa dahi bir tane bile Çinli üreticinin ameliyat ipliğini yurda sokmuyor. Neden dersiniz? Çünkü bu belgelerde yasal boşlukların olduğunu biliyor ve güvenmediği, kendi otoriteleri tarafından onaylanmayan ürünleri almıyor. Ayrıca Çin’in büyük bir pazar olmasının kalite belgelendirme kuruluşlarının iştahını kabarttığı ve pazardan pay kapmak için yarışırken onay vermeden önce kimi hususları göz ardı ettikleri konusu biliniyor. Bu konu Avrupa Komisyonu’nun da gündeminde bulunuyor’’ Utku Oğuz, SSM’nin üretiminde ihracatın payının yüzde 15 olduğunu, geri kalanını ise yerli piyasaya verdiğini, ancak işlerin bu denli kötüleşmesi yüzünden üretimde aksamalar yaşandığı için ihracatın da bundan olumsuz etkilendiğini anlatıyor. Oğuz’un bir diğer dikkat çektiği husus, kimi Türk firmaları tarafından üzerlerine Türk markaları basılarak Çin’de fason yaptırılan ürünler. Nasıl bir önlem gerekiyor? ‘‘CE belgesine sahip Çin kaynaklı ürün imalatçılarının çoğu, sahip olduğu belgenin kapsamı dışındaki ürünlerini de aynı belgeyi kullanarak Türkiye’ye getiriyorlar’’ diyen Oğuz, bu konuda gümrüklerde çok sıkı denetim yapılması ve ISO belgelerinin seri numaraları üzerinden gerçek belge olup olmadığının kontrolü ile CE belgelerinin kapsam bölümlerinin incelenmesinin gerektiğini söylüyor. Oğuz’un bir önerisi de Sağlık Bakanlığı’nın, eşdeğeri Türkiye’de üretilen tıbbi malzemelerin Kamu İhale Yasası’ndaki hükümler uyarınca, hastanelerce öncelikle tercih edilmesini sağlayıcı bir genelge yayımlaması. SSM şirketi kolaylıkla ithalat yoluna gidebilir, hatta isterse Çin’de bile gidip fason üretim yaptırabilir. Ama bu yolu seçmemiş. Türkiye’de üretmeyi ve Avrupalı rakipleri karşısında güçlü olmayı tercih etmiş. Üretim normlarını uluslararası stardartlara yükseltmeyi, iş ahlakını korumayı başarmış bir kuruluş. Son çığlıklarına kulak verip vermemek size kalmış... Sezer sendikaların kaygılarını dinledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sendika ve meslek örgütleri başkanları Çankaya Köşkü’ne çıkarak Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’na ilişkin eleştirilerini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e iletti. Cumhurbaşkanı Sezer, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, TMMOB 2. Başkanı Oğuz Gündoğdu ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi 2. Başkanı Metin Bakkalcı’dan oluşan heyeti kabul etti. Toplantının ardından bir açıklama yapan Süleyman Çelebi, Sezer’e, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası’yla ilgili eleştiri ve kaygılarını ifade ettiklerini bildirdi. Metin Bakkalcı da yasanın sağlık hakkını ortadan kaldırdığını ve bu alanın piyasalaşmasına neden olduğunu söyledi. Görüşmede, yasaya ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı bir dosyanın da Cumhurbaşkanı Sezer’e sunulduğu bildirildi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle