Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Asker 6. maddeyle ilgili görüş bildirmediğini açıklarken Çiçek, kimsenin ‘haberim yok’ diyemeyeceğini belirtti GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU TMY tartışması büyüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Abdullah Öcalan’a af yolunu açtığı gerekçesiyle destek vermeyeceğini açıkladığı TMY’de değişiklik getiren tasarı dün TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, ‘‘Devlet için, millet için terörü ortadan kaldırmak adına hayatını ortaya koyan, bunca şehit veren devletin birimleri diyor ki, bu tip bir yasa çıkarsa terörle mücadelede imkân olacaktır, fırsat sağlayacaktır. Hangi hükümet bunları göz ardı edebilir?’’ dedi. Çiçek, CHP’lilere, tasarıda yer alan düzenlemeler ve daha önce çıkarılan pişmanlık yasalarıyla ilgili TBMM Genel Kurulu’nda gizli oturum yapılmasının talep edilebileceğini söyledi. TMY’de değişiklik getiren tasarı üzerindeki görüşmeler dün tamamlana Küresel PiyasaKüresel Felaket Küreselleşme, devlet eliyle ve yeni teknolojilere dayanarak piyasaların serbestçe işleyişinin önündeki tüm toplumsal siyasi engelleri sermaye yararına kaldırma projesi tükenirken gezegenimizi hızla ekonomik, siyasi, ekolojik bir felakete sürüklüyor. Küreselleşmecilik bir kriz yönetme politikası, küreselleşme bir kriz ‘‘görüntüsü’’ olarak gündeme geldi. Ama, hem krizi, hem de krizin getirdiği siyasi, askeri ve ekolojik sorunları ağırlaştırmaya başladı. Diyalektik işte... Küreselleşme üretimi ve metalaşmayı hızlandırdı. Böylece su, gıda, enerji gibi doğal kaynaklar çok daha hızla tükenir, sanayiinin ürettiği Co2 gazının ve atıkların etkisiyle küresel ısınma artarken su, gıda havzalarında aşınma tarihte görülmemiş düzeylere ulaştı. Mali serbestleşme ve genişlemeyse piyasanın yarattığı dengesizliklerini daha da arttırdı. Bu yüzden, yaşamakta olduğumuz enerji krizi salt bir kaynak kıtlığından değil küreselleşmenin bu sorunu büyüterek yönetilemez hale getirmesinden kaynaklanıyor. ? Adalet Bakanı Cemil Çiçek, tartışılan 6. madde değişikliği konusunda çalışmalara katılan herkesin haberi olduğunu, kimsenin ‘‘haberim yok’’ diyemeyeceğini, ancak bu görüşlere katılan da katılmayan da olabileceğini söyledi. madı. Adalet Komisyonu gelecek hafta çarşamba günü toplanacak. Alt komisyon kurulması durumunda, CHP üye vermeyecek. Komisyonda dünkü görüşmeler sırasında AKP’li Hakkı Köylü, CHP’nin Öcalan’la ilgili görüşünün doğru olmadığını söyledi. Köylü, ‘‘Bunu kim koydu, dendi. Kim koyduysa koysun, bu düzenlemenin yanındayım’’ dedi. CHP’li Muharrem Kılıç, ‘‘hükümetin zaafiyeti nedeniyle terörün kalkışma haline dönüştüğünü’’ söyledi. Kılıç, tasarının 6. maddesinin son fıkrasıyla ilgili olarak ‘‘Başbakan’ın talimatıyla mı kondu, Başbakanlık Müsteşarı’nın talimatıyla mı kondu? Başbakan bunu üstlendi. Bu tasarı terörle mücadele değil, teröre destek olan, teröristlerin sırtını okşamaya, cesaretlendirmeye dönük bir tasarıdır’’ dedi. Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan’ın sorusu üzerine ilgili kurum temsilcileri 6. maddenin son fıkrasıyla ilgili açıklamalar yaptı. MSB temsilcisi Tuğgeneral Orhan Köprü, ‘‘Ağustos ayı içerisinde biz görüş ve önerilerimizi bildirdik. Onların içinde bu fıkrayla ilgili bir düzenleme yoktu’’ dedi. Jandarma temsilcisi Albay Gazi Koçer de, ‘‘Hâkimevi’nde toplantı yapıldı. Bizim 221. madde ile ilgili bir teklifimiz yoktu. Hâkimevi’nde yapılan toplantıda başka yerlerden gelen görüşler doğrultusunda bu eklendi. Bize görüş sorulmadı. Biz ancak bu aşamada görüş belirtme fırsatı bulduk’’ diye konuştu. İçişleri Bakanlığı temsilcisi Hakan Çetinkaya, kendilerinin önerileri arasında 221. maddeyle ilgili bir düzenleme olmadığını, ancak tasarıyla ilgili olarak yapılan toplantıda 221. maddeyle ilgili fıkranın görüşüldüğünü bildirdi. Yargıtay üyesi Ekrem Ertuğrul da, tartışmalı düzenlemeden Abdullah Öcalan’ın yararlanabileceği kaygısıyla ilgili olarak ‘‘Yargıtay’ın bugünkü görüşü ile yararlanması mümkün değildir’’ dedi. Ertuğrul, AİHM sürecinde neler yaşanacağının ise bilinemeyeceğini sözlerine ekledi. Çiçek, 6. madde değişikliği konusunda çalışmalara katılan herkesin haberi olduğunu, kimsenin ‘‘haberim yok’’ diyemeyeceğini, ancak bu görüşlere katılan da katılmayan da olabileceğini söyledi. Bugüne dek 8 pişmanlık yasası çıktığını, son çıkan yasadan 1258 kişinin yararlandığını aktaran Çiçek, ‘‘Bu konuda tereddütler varsa o zaman kapalı oturum yapalım’’ dedi. Çiçek, ‘‘Bizim kimseyi affetmek gibi kaygımız yoktur. Hele hele terörist başının affına kimse evet diyemez. Tartışılan maddeyi herkes, ifade edildiği gibi anlamadı. ‘6. madde nereden, nasıl girdi?’ Sanki biri eroin koymuştur, kaçak bir şey koymuştur, fail aranıyor’’ dedi. 50 gr. salata, 50 litre su ve IMF... Küreselleşmenin körüklediği tüketim çılgınlığına en iyi örnek bence geçen hafta The Independent’da belgeleniyordu. Avrupa ülkelerinde yaşayanlar, her mevsim taze salata yemek istiyorlar. Bu istek çoğu kez, iklimi uygun ve IMF eliyle daha çok ihracat tarımına itilen Afrika ülkelerinden karşılanıyor... Ancak, Avrupa süpermarketlerinde satılan tek bir 50 gramlık temizlenmiş, ayıklanmış yeşil salata paketini hazırlamak için, 50 litre su tüketilmesi gerekiyor. Eğer bu domates, biber vb. içeren bir karışık salata paketiyse tüketilen su miktarı 300 litreye çıkıyor. Bu sırada, bu salataların üretildiği Afrika ülkelerinin halkı dayanılmaz bir dış borç ve su sıkıntısı altında ezilmeye ve dünya su stokları da daha önce görülmemiş bir hızda tükenmeye devam ediyor... Aynı IMF, 2000 yılında petrol fiyatları 30 dolar civarındayken petrolün varil fiyatında 5 dolarlık bir artışın dünya ekonomisinin büyüme hızından yılda yüzde 0.25 götüreceğini hesaplamıştı (Financial Times). Bugün fiyatlar 70 doların üzerinde ama dünya ekonomisinin ‘‘maşallah’’ ı var. Çünkü, 2001’den sonra tarihin en büyük parasal genişlemesi yaşandı. Bu genişleme petrol fiyatlarının basıncını emici bir etki yaparken küreselleşmenin getirdiği mali enstrümanların sayesinde bir kredi köpüğüne dönüştü. Genişleyen kredi hacmi sayesinde genel olarak tüketim, özel olarak da petrol tüketimi daha da hızlandı. Şimdi kredi köpüğü patlama noktasında; patlarsa talep düşer, petrol fiyatları da mantıklı bir düzeye düşer diye düşünmeyin. Artık Çin ve Hindistan’da şişeden çıkan talep ‘‘cinini’’ tümüyle geri sokmak olanaklı değil... Dolayısıyla, mali ve ticari serbestleşme sayesinde, enerji kaynakları, su ve gıda havzaları üzerindeki basınç artmaya devam edecek. Council on Foreign Relations ve Baker Institute, 2000 yılında yayımladıkları (bizim de aktardığımız) bir enerji raporunda, bu sektörün, kamusal ve stratejik yanının unutularak özel sektöre terk edilmesinin, kurulu rafineri kapasitesini eskitmesine neden olduğunu, yakın zamanda bir kapasite yetersizliği kriziyle karşılaşılacağını söyleyerek uyarmışlardı. Şimdi o noktaya geldik. Serbest piyasa bu alanda da düş kırıklığı yarattı. Demirel, Başbakan Erdoğan’ı gücünün yetmeyeceği konularda vaatte bulunmakla suçladı LAİKLİK UYARISI ‘Buyurun okutun, iktidarsınız’ ? Başbakan’ın ‘‘Türk evlatlarının okuyacağı adres Türkiye’dir’’ dediğini anımsatan Demirel, ‘‘Buyurun okutun. Niye okutamıyorsunuz? Engeller var. Kaldırın bu engelleri... Niye kaldıramıyorsunuz, gücünüz yetmiyor, acizsiniz’’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Önce sen Arabistan’a git’’ açıklamasına sert tepki gösterdi. Demirel, Erdoğan’ın ‘‘Türk evlatlarının okuyacağı adres Türkiye’dir’’ dediğini anımsatarak ‘‘Buyurun okutun. Niye okutamıyorsunuz? Engeller var. Kaldırın bu engelleri... Niye kaldıramıyorsunuz, gücünüz yetmiyor, acizsiniz’’ dedi. Dış ülkelerde eğitimin ayıp olmadığını belirten Demirel, ‘‘Eğer ayıp bir şeyse kendi çocuklarınızı Türkiye’de okutun’’ diye konuştu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirel bir gazetecinin, ‘‘2002 yılında bir grup başörtülü hanımı kabul ettiğinizde ‘Başörtüsünün İslamın emri olduğunu’ söylemişsiniz, ancak başörtülü kadınların Arabistan’a gitmesi gerektiğini söylediniz’’ şeklindeki sözleri üzerine, ‘‘Bir defa benim, senin söylediğin gibi beyanım yoktur. İkincisi, ‘Başörtülüler Arabistan’a gitsinler’ beyanında benim dediğim şu: Türbanlı kızların Türk üniversitelerinde okuyabilmeleri mümkün değil. Peki ‘Türban meselesini halledeceğiz’ diyen bugünkü hükümet mi? Evet. Eğer Türk çocuklarının Türkiye’de okuması ve okuyacakları ülke hedef olarak Türkiye ise buyurun başı sarılı yani türbanlı genç kızları Türkiye’de okutun. Okutun, buyurun iktidarsınız.’’ Demirel Erdoğan’ı kızdırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘‘Başı bağlı olarak okumak isteyenler Arabistan’a gitsin’’ diyen eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, ‘‘Hiç kimse bu ülkenin evlatlarına başka adresler gösteremez. Önce sen Arabistan’a git’’ dedi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında Demirel’e sert eleştiriler yöneltti. Türkiye’yi geçmişin girdaplarına sürüklemek isteyen anlayışın bu milletin doğruları karşısında mahkum olacağını belirten Erdoğan, ‘‘Birileri, hukukun işletilmesi veya yürütme olarak bağımsız kurumların yerine getirdiği görevler sebebiyle rahatsız oluyorsa o, bir görevin yerine gelmesi sebebiyle sadece alkışlanır’’ diye konuştu. Erdoğan, şunları söyledi: ‘‘Bu ülkenin evlatlarına kimse başka coğrafyada adres vermeye kalkmasın. O adresi vermek isteyenler önce kendileri oralara gitsin. Bu ülkenin evlatlarının adresi bellidir, 780 bin kilometrekarelik Türkiye topraklarıdır. Bu toprakların içerisinden hangi tasarrufla sen kalkıp da ‘Suudi Arabistan’a git’ diyebiliyorsun? Bu yetkiyi nereden aldın? Kim sana bu yetkiyi veriyor? Bu adresi nasıl gösterebiliyorsun?’’ Demirel’e ‘‘meydanlara çık’’ çağrısı yapan Erdoğan, ‘‘Meydanlara çıktığın zaman bu ülkenin bu düşüncelere nasıl teveccüh gösterdiğini görürsün. Eğer yok mesele tarihte olduğu gibi bir yeğenkardeş meselesiyse onun yeri yargıdır” dedi. Türkiye’nin zaafa düştüğü zamanların göz önüne getirilmesini isteyen Erdoğan, ‘‘Biz hâlâ onların faturalarını ödüyoruz’’ diye konuştu. Erdoğan, partisinin grup toplantısında Terörle Mücadele Yasa Tasarısı’yla ilgili tartışmalara değindi. (AA) Erdoğan, 6. maddeyi kimin istediğini neden açıklayamayacağını söyledi ‘İspiyonculuk yakışmaz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Terörle Mücadele Yasa (TMY) Tasarısı’na Abdullah Öcalan’a af getirdiği ileri sürülen maddeyi kimin koyduğunun açıklanmasını isteyen CHP lideri Deniz Baykal’a ‘‘Hükümete ispiyonculuk yakışmaz’’ yanıtını verdi. Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında TMY Tasarısı’yla ilgili tartışmaları değerlendirdi. Tasarı konusunda hükümet olarak gerekli açıklamaların yapıldığını kaydeden Erdoğan, tasarısıyla ilgili olarak birçok kurumun, birimin katkısının alındığını, tasarının bir ‘‘hükümet tasarısı’’ olarak TBMM’ye gönderildiğini söyledi. ‘‘Bu saatten sonra hangi cümleyi kim koymuş, bu konuşulmaz, bu edebe mugayirdir (aykırı). Ama bunların hepsi kayıtlarda, dosyalarda mevcuttur. Kalkmış muhalefet partisi bizden ispiyonculuk istiyor’’ diyen Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetine ispiyonculuk yakışmaz. Biz bu talepleri almışız ve bu talepleri aldıktan sonra da hükümet olarak TBMM’ye göndermişiz. Ha bu gönderdiğimiz, olmazsa olmaz mıdır? Hayır, komisyonlarda görüşülüyor. Sizin çıkarmak istedikleriniz, ilave etmek istedikleriniz varsa, bunları ortaya koyarsınız. Ama daha bunlar görüşülmeden muhalefet liderinin her zamanki el çabukluğuyla buralardan bir şeyler kapabilme gayreti içine girmesi, zaten anlaşılır gibi değil. Zaten onu da kimse anlamadı, anlayamadı.’’ cak. Bunu hep birlikte sahiplenmemiz, katkıda bulunmamız lazım’’ dedi. CHP’nin tasarıya ‘‘Bu, terör örgütü başının affını getiriyor’’ damgası vurmaya çalıştığını kaydeden Erdoğan, ‘‘Yok böyle bir şey. Böyle bir şeyi AKP hükümetinden beklemek bir defa mümkün değildir” diye konuştu. Serbest piyasa mı dediniz? Başlangıçta, İngiltere, Almanya, ABD gibi ülkeler serbest piyasa mekanizmasına dayanarak değil kendi piyasalarını ve üreticilerini koruyarak geliştiler. Sonra, bu ülkelerdeki sermaye yeni pazarlara ve yatırım alanlarına doğru uluslararasılaşmaya başlayınca, girmek istedikleri pazarların ülkelerine ‘‘serbest piyasanın’’ önemini anlatmaya, dinlemeyenleri de işgal etmeye başladılar. Aynı ülkeler, daha sonra, rekabet keskinleşince yeniden korumacı yöntemlere başvurmakta bir dünya savaşı çıkartmak pahasına hiç tereddüt etmediler. Enerji, doğal kaynaklar piyasalarında yine benzer bir durum oluşuyor. Bu alanlarda serbest piyasa, Çin, Hindistan gibi ülkelerin işine yaramaya, onlardan gelen talep ABD’nin ve Avrupa’dan gelen talebin önünü kesmeye başladı. Artık, enerji tedarikinde serbest piyasa, merkez ülkeler açısından güvenilir bir mekanizma olmaktan çıkıyor. Bu nedenle The Observer’dan Will Hutton’un aktardığı gibi Kissinger, geçmişteki ‘‘sömürgeler için rekabetin yerini, bugün petrol ve gaz havzaları için rekabetin ve savaşların almaya başladığına’’ inanıyor. Kaynakların dağılımına yönelik uzun dönemli bir uluslararası işbirliği ve planlama gerçekleştirilemezse savaşlarla kendimizi, küresel ısınmayla de gezegeni yok etmemiz kaçınılmaz. ergin.yildizoglu?gmail.com ‘Gücünüz yetmiyor, acizsiniz’ Aynı gazetecinin, ‘‘Avrupa’da okuyorlar demesi üzerine Demirel, ‘‘Bırak şimdi Avrupa yakasını. İktidarsınız, Türkiye’de okutun. Başbakan bugün diyor ki, ‘Türk evlatlarının okuyacağı adres Türkiye’dir.’ Buyurun okutun. Niye okutamıyorsunuz? Engeller var. Kaldırın bu engelleri... Niye kaldıramıyorsunuz, gücünüz yetmiyor, acizsiniz. Hem vaat ediyorsunuz, hem gücünüz yetmiyor. Sonra da öfkelenip bağırmaya çalışıyorsunuz. Sağa sola laf atmakla işin içinden çıkılmaz. Öfke, aczin ilacı değildir. Siyasi iktidar olarak, iktidarınız varsa bu ülkenin başı sarılı kız çocuklarının Türk üniversitesinde okumasını sağlayın. Buna karşı çıkan yok’’ dedi. Yine kimliğe değindi Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası yöneticilerini kabul eden Erdoğan, Diyarbakır’daki olaylarda gösterdikleri tavır nedeniyle sanayici ve esnaf temsilcilerine teşekkür etti. Erdoğan, ‘‘Hep beraber kazanamazsak her birlikte kaybetmeye mahkum oluruz’’ dedi. Türkiye’de 36 etnik unsur bulunduğuna değinen Erdoğan, ‘‘Bunlar birbirleriyle adeta bir ettırnak noktasında. Gene şimdi altını çizerek söylüyorum: O da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Anayasal vatandaşlıktır’’ dedi. ‘Kendi çocuklarınızı Türkiye’de okutun’ Soruyu yönelten gazetecinin ‘‘Bunu destekliyor musunuz’’ sorusu üzerine de Süleyman Demirel, şunları söyledi: ‘‘Benim destekleyip desteklemediğim sorun değil. Sonra, bu ülkenin çocuklarının dış ülkelerde okuması o kadar da ayıp bir şey değil. Eğer ayıp bir şeyse kendi çocuklarınızı evvela Türkiye’de okutun.’’ ‘Bu ülkenin malı olacak’ Komisyon ve genel kurul aşamasında tasarı üzerinde değişiklik yapılabileceğini kaydeden Erdoğan, ‘‘Çıkarılması gereken varsa çıkarılır, eklenmesi gereken eklenir. Çünkü bu; bir partinin, grubun malı değil, bu ülkenin malı ola ‘BASINA ENGELLER GETİRİLİYOR’ Türkiye’nin temel sorunu aşırı şişkin kamu personeli olabilir mi? Bu amaçla Maliye Bakanlığı’nın sitesine girdiğiniz vakit, ortaya inanılmaz bir tablo çıkıyor. Eski Özelleştirme İdaresi Başkanvekili Süleyman Yaşar, işte bu tabloyu gözler önüne sermiş. Radikal’deki yazısından yola çıkarak, ben de Maliye Bakanlığı’nın sitesine girdim ve manzarayı daha ayrıntılarıyla anlamaya çalıştım. Görünen o ki Türkiye bir devlet memurları ülkesi. Üstelik de çoğunluğu üretici olmayan bürokratlardan oluşuyor. Örneğin öğretim alanında devletin kadro sayısı 115 binken, genel idare hizmetlileri 525 bin. Diyanet İşleri’ndeki hizmetli sayısı ise 81 bin. Bu devletin teknik eleman sayısı odacı sayısından düşük. Odacılar 217 bin, teknik elemanların sayısı ise 105 bin. Üstelik bu teknik elemanlar mühendis, jeolog, mimar, kimyager, fizikçi, istatistikçi gibi çok temel alanlarda çalışan kişiler. Onların sayısının bu kadar az olması Türkiye’deki dev 217 Bin Odacı, 81 Bin İmam let tercihlerini de belirliyor. ??? Ülkemizdeki siyasi tartışmalara bakıyorum. Bu ülkenin nereye gittiğine ilişkin tartışmaların çoğu, soyut konular üzerinden gelişiyor. Devletin neden bu kadar hantal olduğu üzerine biraz kafa yorsak, belki de tartışmaların asıl konusuna girebiliriz diye düşünüyorum. Türkiye’de son yılların en kritik tartışması laiklik üzerinden yapılıyor. Bir kesim AKP iktidarı nedeniyle laikliğin tehdit altında olduğuna inanıyor ve bu nedenle derin bir endişe yaşıyor. AKP’liler de bazı çıkışlarıyla bu konudaki endişeyi kışkırtıyorlar. AKP’nin Kars il kongresindeki ‘‘haremselamlık’’ uygulaması hâlâ bu konunun ne kadar nazik bir durumda olduğunu gözler önüne seriyor. ??? İşin diğer boyutu ise laiklik adına kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 81 bin imam kadrosuyla ülkenin dört bir yanında SünniHanefi merkezli bir din propagandasını örgütlüyor olması. 81 bin imamın tamamı aynı mezhebin mensupları. Bu ülkede Hıristiyan, Musevi, Alevi veya herhangi bir dine mensup olmayan yurttaşların hepsi vergi veriyorlar. Bunlardan vergi alan devlet, ne Hıristiyanlara, ne Musevilere, ne Alevilere, ne de inanmayanlara, onların inancı doğrultusunda bir hizmet veriyor. Böyle laiklik, böyle inanç özgürlüğü olur mu? Tabii, sorun yalnızca bu alanda değil. Devlet, bu şişkin kadroyu aynı zamanda adaletsiz bir şekilde ücretlendiriyor. Bir grup yüksek bürokrat çok yüksek maaşlar alırken, emekliliklerinde de yüksek emekli maaşlarına kavuşurken, toplumun önemli bir kesimi üç kuruşluk SSK emekli maaşıyla devlete yıllarca ödediği primin karşılığında çaresiz bir duruma itiliyor. ??? Bu tablo içinde Türkiye’de devletin demokratikleşmesi meselesinin ne kadar zor olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü devletten geçinenler, insanların yeteneklerine göre, üreticiliklerine göre bir yere gelmesini nasıl istesinler ki? Hantal devletin, demokratik ve sosyal bir devlete dönüşmesi kolay mı? Bizim öncelikle tartışmamız gereken şey, belki de devletin bu hantal yapısının nasıl değiştirilebileceğidir. Çünkü bunu tartışmaya başladığımız an iktidardan pay alan bütün kuvvetler harekete geçecektir. Türk devletinin bir yeteneksiz kadrolar cenneti olduğu söylenir. Her gelen iktidarın kendi yandaşlarına kadro açtığını biliyoruz. Aynı şeyin şimdi AKP hükümeti tarafından da sürdürüldüğünü görüyoruz. ??? Bu noktada, çifte standartlı olmayan bir tutum göstermek şart. Benimki girerse iyi, onunki girerse kötü diye yaklaştıkça bu sürecin önü kesilemez. Sonunda aşırı şişirilmiş bürokrasi kendi başına bir güç olarak devlet despotizminin ana merkezini oluşturabilir ve değişimin önüne dikilebilir. 2001 ekonomik krizinin ardından, devlet giderlerinde tasarrufa gidildiği söylenmişti. Bunların gerçekçi olmadığını, bizi kandırdıklarını, Hazine’nin internette yayımladığı personel giderleri cetvelinden anlamıştık. Şimdi de kadrolara bakıyoruz ve bu kadro politikasıyla Türkiye’nin bir modern, demokratik devlet haline gelmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. 217 bin odacı kimlere hizmet ediyor, bu hizmetin ne kadarı üretici işlerde kullanılıyor? Bu soruyu da araştırmak ve soruşturmak gerekiyor. Tabii mesele o odacılar değil, onları oraya tayin eden anlayış... TGC’den tasarıya özgürlük tepkisi İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Terörle Mücadele Yasa Tasarısı’nın (TMY) ifade özgürlüğüne ciddi engeller getirdiği vurgulandı. TGC, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yazılı açıklama yaptı. İfade özgürlüğüne ilişkin yeni engellerin getirilmek istendiği kaydedilen açıklamada, gazetecilere hapis cezası öngören Türk Ceza Yasası ile başlayan geriye gidişin, bu tasarıyla yeni bir aşamaya girdiği vurgulandı. Tasarıda, yayın yolu ile işlenmesi olası suç tanımlarının yoruma açık olduğuna dikkat çekilerek Basın Yasası’nda getirilen görece iyileştirmelerin geri alındığı kaydedildi. Para cezası yerine hapis cezasını öngören tasarının gazetecinin Basın Yasası ile de kabul edilmiş olan sorumluluk ilkesini yok saydığı ifade edildi. 12 Eylül hukukunun antidemokratik kurallarını, yeniden yaşama geçirmesi kaçınılmaz olan tasarının ‘demokratikleşmeden ödün verilmeyeceği’ söylemi ile savunulmasının talihsiz bir yaklaşımı simgelediği vurgulanan açıklamada, ‘‘İktidarı ve siyasal partileri, hukukun üstünlüğü ilkesinde birleşmeye çağırıyoruz’’ denildi. CUMHURİYET 04 K