19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2006 CUMA 6 SAĞLIK Tüm uyarılara kulak tıkayan AKP’nin politikaları SSK’nin ilaç harcamalarını katladı BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Meme kanseri artıyor ? ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Kadınlarda en çok görülen kanser türünün ‘‘meme kanseri’’ olduğu ve bu hastalık riskinin ilerleyen yaşla birlikte arttığı bildirildi. Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tamer Akça, hastalıkta erken tanı ve tedavinin çok önemli olduğunu söyledi. Akça, bu rahatsızlığın görülme olasılığının da yaşla beraber arttığına dikkati çekti. Hastalığa yakalanan kadınların yüzde 70’inin 50 yaş üzerinde olduğunu belirten Akça, kişisel meme muayenesine 20 yaşında başlanması, 40 yaşından sonra da düzenli olarak uygulanması gerektiğini, bu yolla hastalığın yüzde 4050 oranında saptanabildiğini ifade etti. Hükümet sağlıkta çöktü FIRAT KOZOK Konya Kitap Fuarı’ndan... Konya’da TÜYAP Kitap Fuarı, 20 Mayıs’ta, sıcak ve içtenlikle dolu bir törenle açıldı. Konya Valisi Sayın Atilla Osmançelebioğlu ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek başta olmak üzere, öteki belediye başkanları, kaymakamlar, eğitim ve üniversite yetkilileri ile Konya Ticaret Odası yetkilileri, basın ve aydınlar, büyük heyecanla katıldılar açılışa. Konuşmalar yapıldı ve dilekler dile getirildi. Bütün bunlardan anlaşılıyordu ki, TÜYAP Kitap Fuarı’nın Konya’da da açılışının kente büyük katkıları olacaktı. Herkes, olan bitenin bilincindeydi. Ve ilk günden, zengin bir program yürürlüğe girdi: Kitap imzalamaları, söyleşiler, sergiler... Ne var ki, halkın fuara sahip çıkmaması, kimi nedenlerle, başlarda bir durgunluğa yol açtı. Dileriz, hafta sonuna doğru bu durgunluk aşılır... ? Bir karikatürcüler sergisinin yanı sıra, Aydın Ilgaz’ın Bursa ve İzmir Kitap Fuarı’nda başlattığı ‘‘Hababam Sınıfı 50. Yaşında’’ adlı ilginç sergi, Konya Fuarı’nda da sürdürülüyor. Rıfat Ilgaz üstüne, 1012 Mayıs günlerinde Kastamonu’da yapılan bir sempozyumda büyük bir başarı kazanmış ve yetkin ellerden çıkan tebliğleri, bir iki ay içinde, Çınar Yayınları’nda çıkacak bir kitapta toplanmış göreceğiz. Bir uzmanın, Mehmet Saydur’un, Rıfat Ilgaz’lı Yıllar adlı eserinin 2. basısı, aynı yayınlarda. Öteki yayınlara gelince... Emre Kongar’ın ilginç eseri, Tarihimizle Yüzleşmek, en çok satan listelerinde ilk sırada ve pek sevindirici. Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler’i da revacını sürdürüyor. Bir şair ve filozof yazarımız, Afşar Timuçin, denemelerini ‘‘Gönül Gözüyle’’ adlı bir kitapta toplamıştı; şimdi, aynı başlıkta ve ‘‘Erken Ölümler’’ adıyla yeni denemeler yayımlandı Bulut Yayınları’nda. Bir deneme türünün ilginç örnekleri bunlar. Aynı yazarımızdan yeni bir eser, Estetik Bakış da aynı yayınlarda. Çağdaş estetiğin ustaca uygulamaları okuduklarımız... Nesin Yayınevi, Aziz Nesin’den yayımladıklarına, Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim’i de ekledi. Kırmızı Yayınları’nda şu yenilikler: Rabindranth Tagore’un Aşk Şiirleri, Paul Eluard’ın Aşk Şiirleri; Thomas S. Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı, Tom Borromore/Robert Nisbet’den Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi. Ayrıca, güzel bir haber: Enis Batur, tüm şiir kitaplarıyla artık Kırmızı’da... Günizi Yayıncılık’ta, Ümit Zileli’nin üç önemli kitabı: İşbirlikçiler, Vur Emri, Aydın İhaneti. Kimlerden bahsediyor olmalı? İnkılap Kitabevi’nde, Çetin Altan’dan bir yeni kitap: Kadın, Işık ve Ateş. Bir eklemeye gerek var mı? Mehmet Başaran 80 yaşında. Onların şiirlerini, anılarını, yazılarını bir kez daha okumanın sırasıdır. Cumhuriyet Kitapları’nda bir yeni: Türkan Saylan’dan, Geçmişten Geleceğe Radyo Cumhuriyet’te Çağdaş İnsan Söyleşileri. Gelin, bu kitabı birlikte okuyalım! Truva Yayınları’nda, Erol Manisalı’nın yeni bir kitabı: Ortak Pazar’dan AB’ye Hayatım Avrupa. Ufuk açıcı bir eser! Gazeteciyazar Orhan Birgit, Evvel Zaman İçinde adıyla anılarını yayımladı. Doğan Kitapçılık’tan çıkan eser, ‘‘Türkiye’nin tek partili siyasal yaşamdan çoğulcu demokrasiye geçişin sancılarını’’ anlatıyor ve 3. baskıda. O sancılardan birinde, Sabahattin Ali’nin katli yer alır. Büyük yazarın yaşamını, Hıfzı Topuz da son bir çalışmasında anlatıyor. Remzi Kitabevi’nde çıkacak eseri heyecanla bekliyoruz... Kritik Kitaplar Yayınevi, Edebiyat Yıllığı 2006 adıyla, dev bir eser yayımladı. Yayınevini ve eseri hazırlayan Ahmet Yıldız’ı da candan kutlarız. Donkişot Güncel Yayınlar’la, Bordo Siyah Klasik Yayınlar, eski Yunan’dan bu yana temel felsefe klasiklerini yayımlıyor ve ana temaları kitaplaştırıyor. Bizim edebiyatımız ve Atatürk’ün Nutuk’u olmak üzere siyasal edebiyatımızın temel eserleri de işin içinde. Kültürümüze böylesine katkıya, teşekkür çok azdır. İlya Yayınevi de yeni bir kitapla okurlarının önünde: Victor Hugo’nun dev eserinin, Sefiller’in yeni bir çevirisidir bu. Onu okumadan hayata bakılabilir mi? Son dakikada, rahmetli İsmet Zeki Eyuboğlu’nun Pencere Yayınları’nda çıkan yeni bir eserini, Uyanış’ı getirdiler. Eyuboğlu, ‘‘Uyanmak, yataktan kalkmak, yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltıya oturmak değildir; uyanmak, geleceğe uzanmaktır, yarının karanlığını yırtacak ışıldağı yaratmaktır’’ diyor. Uyanmıştık, tekrar uyuttular; yeni bir uyanışımız gecikmesin! Tehlike, bütün korkunçluğuyla ortada değil mi? ANKARA IMF’nin faiz dışı fazla hedefinden sapılması nedeniyle hükümeti sıkıştırmasında temel etken olan sağlık harcamalarındaki artışın kökeni SSK’nin avantajlı ilaç alım modelinin tasfiyesine dayanıyor. 2005 yılında yürürlüğe giren ‘‘Kamu İlaç Alımı Protokolü’’ ile 2004’te 6 katrilyon lira olan eczane pazarı, imalatçıithalatçı fiyatı üzerinden 2005’te 9 katrilyona çıktı. Kamu İlaç Protokolü’nün hazırlandığı dönemde, gelen tüm uyarılara ‘‘kulak tıkayan’’ hükümet, IMF’nin uyarılarının ardından bugün, artan sağlık harcamalarını kesmenin yolunu arıyor. Daha önce SSK’nin ilaç alımı, imalatçı ve ithalatçı fiyatı üzerinden ya da depocu fiyatı üzerinden yapılıyordu. Kurumun hastanelerden satışa sunulan ilaçların alımında şirketler arasında kıran kırana pazarlıklar yapılıyor ve bazı ilaçlar, imalat fiyatının bile altında alınabiliyordu. Ancak, Aralık 2004’te ? AKP hükümetinin sağlıkta büyük reform sloganıyla 2005 yılında yürürlüğe soktuğu ‘‘Kamu İlaç Alımı Protokolü’’ ile 2004’te 6 katrilyon lira olan ilaç pazarı, imalatçıithalatçı fiyatı üzerinden 2005’te 9 katrilyona çıktı. IMF’den 2006 yılı hedefinden 1.5 katrilyonluk bir sapma olduğu yönünde uyarı alan Erdoğan hükümeti, artan sağlık harcamalarını kesmenin yolunu arıyor. imzalanan Kamu İlaç Alımı Protokolü ile SSK’nin bu politikası ortadan kaldırıldı. Protokolle, SSK’lilerin eczanelerde ilaç almalarının yolu açıldı. Böylece daha önce çoğunlukla imalatçı ithalatçı fiyatının oldukça altında alınan ilaçların üzerine, depocu ve eczacı kârları da eklendi. Yaklaşık 40 milyon kişilik bir pazara kavuşan eczacılar artan satışlardan, yurttaşlar da azalan kuyruklardan memnun kaldı. Ancak, zamanla ilaç harcamaları da katlanarak arttı. Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer, ‘‘Bunun, SSK’nin ilaç alım maliyetlerini arttıracağını söylemiştik.. şimdi bu ortaya çıkıyor’’ dedi. Protokolün ulus ötesi ilaç şirketlerinin baskısıyla yürürlüğe girdiğini vurgulayan Üçer, ‘‘İlaç harcamalarındaki artışın kime yarayacağını açıkça görüyoruz. Çünkü ilaç pazarı tamamen dışa bağımlı, ulus ötesi şirketler pazarın yüzde 70’ini kontrol ediyorlar’’ dedi. İMYAT’A PİRİNCE ‘D GİDERKEN...’ Protokolle birlikte 2004’te imalatçı fiyatı üzerinden 4.3 milyar dolar olan ilaç harcamasının 2005’te hastane ilaç harcamalarıyla birlikte 7 milyar doları bulduğunu anlatan Üçer, çeşitli çevrelerin ‘‘istatistik oyunlarıyla’’ bu durumu çarpıtmak istediklerini söyledi. IMF’nin 2006 yılı sağlık harcamalarında yaklaşık 1.5 katrilyonluk bir sapma olduğuna işaret ettiğini belirten Üçer, ‘‘Bu rakamın da çok büyük bölümü ilaca aittir’’ dedi. Uygulamayla birlikte eczanelerin de büyük sıkıntı yaşadıklarını anlatan Üçer, şöyle konuştu: ‘‘SSK ve Emekli Sandığı, eczanelere ödemeleri 3 ay, BağKur 4 ay, Yeşil Kart 5 ay geciktiriyor. Biz bütçe dengelerinin bu uygulamayı kaldırmayacağını söylemiştik. Bu gidişle küçük ve orta ölçekli eczaneler batar, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaksınız demiştik. Türkiye’deki ilaç ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yalnızca yüzde 8.5’tir.’’ Sorunun çözümü için ulusal politikaların yaşama geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Üçer, şunları kaydetti: ‘‘Çözüm için uzun soluklu ulusal ilaç politika ve stratejileri oluşturulmalıdır. Bu politika ve stratejiler; Ulusal çıkarlarımızı gözetmeli, ilaç üretimimizi teşvik etmeli, teknolojik yatırımları ve araştırma geliştirme etkinliklerini desteklemelidir. Ulusal ilaç pazarımız yabancı tekellerin güdümünden kurtarılmalıdır. ’’ ÜCRETİ ÖDEMİYOR BABA OLMA UMUDU AIDS insanlara şempanzeden geçmiş ? WASHINGTON (AA) Dünyada AIDS vakalarının görülmeye başlanmasından 25 yıl sonra, bu hastalığın insanlara ilk olarak Afrika ülkelerinden Kamerun’un ormanlık bölgelerinde yaşayan şempanzelerden geçtiği kesinleştirildi. Hastalığa yol açan virüsün (HIV) yıllarca izini süren bilim adamları, balta girmemiş ormanlarda yaşayan kuyruksuz maymunların dışkılarından alınan 1.300’den fazla örnek üzerinde çalıştı. Örneklerin alınmasından önce de virüsün genetik değişimlerinin izini sürmeyi sağlayacak test yönteminin bulunması için 7 yıllık bir çalışma yapıldı ve bir yöntem geliştirildi. SSK’liye mamografi darbesi HİCRAN ÖZDAMAR Kromozomu bozuk olan erkeğe müjde SİBEL BAHÇETEPE Hep yorgun musunuz? ? GAZİANTEP (AA) Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Akarsu, stresin beraberinde getirdiği yorgunluk sendromunun giderek daha fazla kişide görülmeye başladığını söyledi. Akarsu, sendromunun bir hastalık olduğunun bilinmesi ve tedavi için hekime başvurulması gerektiğine dikkati çekti. Hastalığın tedavisinin kişiye özel olduğunu belirten Akarsu, sürekli yorgunluk sendromundan korunmak için çalışma temposunu programlı olarak sürdürmeyi, hobiler edinerek monoton yaşamdan uzaklaşmayı, vücudu aşırı yormamak koşuluyla egzersiz ve yürüyüşler yapmayı, düzenli uyumayı, stresle baş etmeyi öğrenmeyi, düzenli ve sağlıklı beslenmeyi önerdi. İZMİR Meme kanserinin belirlenmesinde kullanılan mamografi tetkik ücretleri, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) tarafından ödenmeyecek. Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Satınalma Daire Başkanlığı’nın yayımladığı genelgeyle koruma ve tarama amaçlı mamografi tetkik ücretlerinin ödenmesinin uygun olmadığı vurgulandı. Uzmanlar, yeni düzenlemeyle koruyucu sağlık hizmetlerinin bir kenara bırakılacağı, meme kanserlerine erken müdahale edilememesi nedeniyle vakaların artmasından endişe ediyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı, tarama ve kontrol amaçlı yapılan mamografi tetkiklerinin önemine dikkat çekerek genelgeye karşı çıktı. Bu tür araştırmaların hastalıkların erken dönemde belirlenmesinde etken olduğunu kaydeden Alıcı, ‘‘Erken tanı konulmaması, sağlık giderlerinde uzun vadeli maliyet artışlarına neden olacak’’ dedi. EÇ KALINIYOR’ ‘G İzmir Meme Hastalıkları Derneği Başkanı Dr. Ercüment Tarcan da, koruyucu hekimlik hizmetlerinin oluşturulamadığını belirterek meme kanserinden birinci derecede korunma yöntemi bulunmadığını anımsattı. Tarcan, ‘‘Kadınlarımız vücutlarını tanımıyor. Vücutlarını tanımadığı için memede oluşan büyük bir kitleyle geliyor. Geç kalınmış vakalar yaşanıyor ve kadınlar memelerini kaybedebiliyor. Eğer eğitim çalışmalarına öncelik verilmezse, bilgilendirme çalışmaları yapılıp kadınlar yönlendirilmezse genelgeyle erken tanı engellenmiş olacak.. ’’ diye konuştu. Kemoterapi ve radyoterapi bölümlerinde hastalar uzun kuyruklar oluşturuyor. Yurttaşın çilesi Kanser hastalarına yoğunluk nedeniyle iki ay sonrasına tedavi için gün veriliyor. ŞULE KÖKTÜRK Tam yağlı süt yasak ? LONDRA (AA) İngiltere’de hükümet, obeziteyle mücadele çerçevesinde okullardaki kantin ve meşrubat makinelerinde tam yağlı süt bulundurulmasını yasakladı. Hükümet, eylül ayında okulların açılmasıyla birlikte çocuklara teneffüslerde ve öğle yemeğinde verilecek sütün yarım yağlı ya da tamamen yağsız olmasını karara bağladı. Okullardaki meşrubat makinelerinde de yağlı süt bulundurulmayacak. Böylece 318 yaş grubundakilerin günlük yağ tüketiminin kontrol altına alınması ve obeziteyle mücadele edilmesi hedefleniyor. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nde, kanser hastalarına, hasta yoğunluğu nedeniyle iki ay sonrasına tedavi için gün verilebiliyor. Hasta sayısı 2005 yılında 35 binden 60 bine çıktı. Bu yıl ise 75 bini geçeceği tahmin ediliyor. Kemoterapi bölümünde günde 150 hastaya ayakta tedavi yapılırken radyoterapi bölümünde 200 hastaya tedavi uygulanıyor, poliklinikte ise 350 kişiye bakılıyor. Ancak, Türkiye ve dünyanın dört bir yanından hasta alan enstitü, belli bir kapasiteye sahip olduğu için yetersiz kalıyor. Enstitü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz, birkaç ay sonra felaketin daha büyük boyutlara ulaşacağı uyarısında da bulunuyor. Çünkü, onkoloji bir yan dal uzmanlığı; yani dahiliye uzmanlık eğitiminin ardından doktorlar 3 yıl daha onkoloji eğitimi alıyorlar. Ancak, yan dal uzmanlığı ikinci kez mecburi hizmet gerektirdiği için, doktorlar onkolojiyi tercih etmiyorlar. O zaman enstitü asistansız da kalacak. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Ens titüsü 1934 yılında kurulmuş, Türkiye’nin en eski kanser merkezi. Multidisipliner bir merkez olması ve adının çok duyulması nedeniyle bir cazibe merkezi haline gelen enstitü, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından, hatta Amerika’dan bile hasta alıyor. Merkezde teşhisi konulan, ilk teşhisi konulup iyi bir merkez olduğunu düşündüğü için bu merkeze gelenler ve başka merkezlerde tedavi görürken bir de İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’ne gidelim diyenler, enstitünün kapasitesinin üzerinde hasta birikimine neden oluyor. Ancak 10 bin metrekarelik bir alanda, sınırlı personelle hizmet veren enstitü, artık bu yükü kaldıramaz halde. Enstitü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz, dünyada kanserde büyük bir artış olduğunu, her yıl 10 milyon kişinin kansere yakalandığını belirterek eski kanser hastaları ile birlikte kanser hastası yükünün oldukça arttığını vurguladı. Kanser hastalarının yüzde 63.3 oranında tedavi edilebildiğini açıklayan Topuz, Türkiye’de de paralel olarak hasta sayısının arttığına dikkat çekti. ANTALYA Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, kromozom bozukluğu bulunan erkeklerin de baba olabileceğini belirterek ‘‘Klinefelter sendrom denilen fazla kromozomlu erkekler artık tüp bebek yöntemiyle baba olabilecek’’ dedi. TJOD tarafından düzenlenen 5. Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik (Zor Doğum) Kongresi 1621 Mayıs tarihleri arasında Antalya Kervansaray Lara Otel’de gerçekleştirildi. Kongrede, infertilite (kısırlık), erken menopoz, osteoporoz, kısırlık, menopoz ve cinsellik, embriyo transferi ve Türkiye’deki durumu gibi konular ele alındı. Kongrede 301 yerli konuşmacının yanı sıra 23 yabancı hekim de yer aldı. Kongrede düzenlenen basın toplantısında konuşan Tıraş, klinefelter sendromlu olarak bilinen erkeklerin 1012 yaşına kadar spermlerinin olduğunu, ergenliğe girmeleriyle birlikte sperm sayılarında hızla azalma yaşandığını ve ileride baba olamadıklarını söyledi. Tıraş, günümüzde bu hastaların testislerinden alınan spermlerin mikroenjeksiyon yöntemiyle kadının yumurtasında döllendirilmesiyle baba olabildiklerini kaydetti. AHİM AĞZI ‘R KANSERİNE SON’ Rahim ağzı kanserleri hakkında bilgi veren TJOD 2. Başkanı Ali Baloğlu ise rahim kanserlerinin yüzde 99’unun ‘‘Humün Popiloma (HPV)’’ denilen bir DNA virüsünden kaynaklandığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Bu virüsün 10 yıllık bir süreçte aşılarının araştırmaları yapılıyordu. Geçen ay bu aşıların yüzde 100 etkenliği ortaya konuldu. Eğer uzun dönem sonuçları da aynı koruyucu etkiyi sağlayabilirse rahim ağzı kanserlerinden tüm kadınlar kurtulmuş olacaktır.’’ LÖSEMİ HASTASI ECE USLU Uygun ilik bulundu, sıra 70 bin YTL’de NİHAN İNAL Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Sakat mı? Özürlü mü? Engelli mi? lüler (engelliler) sık sık gündeme geliyor. Seçim konuşma ve propagandalarında engelliler ve sorunları mutlaka yer almakta. Belediyelerin ilgisi artıyor. Politikacılar için de aileler ile birlikte düşünürseniz ihmal edilecek, ignore edilecek bir kitle değildir engelliler elbette. Yeni yasalar yapılıyor, haklar tanınıyor. Ancak daha çok başlangıçta sayılırız. Yeni yasada ulaşabilirlik için 7 yıl süre verildiğini öğreniyoruz. OSYAL ENGELLİ S Bugün Türkiye’de 8.5 milyon engelli olduğu kabul ediliyor. Ben bu rakamı gerçekçi bulmuyorum. Bu, tanımdaki sosyal sözcüğünü ignore etmekten ileri geliyor. WHO tanımında fiziksel, ruhsal, bedensel ve SOSYAL engelden söz edilmektedir. Evet, kuşkusuz sosyal nedenler belki de fiziksel olanlardan daha çok engelli yaratıyor. Engelli konusu işlenirken sosyal nedenler mutlaka gündeme getirilmelidir. Türkiye’de milyonlarca işsiz, sokaklarda yaşayanlar, feodal düzende ağır baskı altında bunalan kadınlarımız, Mehmet Faraç’ın çok çarpıcı bir şekilde anlattığı törelerin ve çağdışı geleneklerin kıskacındaki insanlarımız, çocuklarımız hiç kuşkusuz sosyal engellidirler. Sosyal engelliler konusu ilk kez Özürlüler Vakfı’nın 57 Mayıs tarihinde düzenlediği kongrede gündeme getirildi. Konu, benim başkanlığını yaptığım oturumda ‘‘Sosyal Engellenmişlik’’ başlığı altında işlendi. Ancak Ankara’daki 172 Geçen 57 Mayıs günlerinde İstanbul’da Lütfü Kırdar salonlarında Özürlüler Vakfı tarafından düzenlenen ‘‘Özürlüler 06 Kongresi’’nde sosyal etkinlikler gerçekleştirildi. 1960’lı yıllarda bu insanlar için kullanılan sözcük ‘‘sakatlar’’dır. Bugün artık bu sözcüğü hiç kullanmıyoruz. Sakatlar yerine özürlü kullanılmaya başlandı. Yakın yıllarda özürlüye itirazlar yükseldi ve engelli sözcüğü tercih edilir oldu. Bugün büyük çoğunlukla engelli sözcüğü kullanılıyor. Uzun yıllar geçti. Bir toplumda engellilerin en az yüzde 10 olduğunu öğrendik. Yurdumuzda trafik kazalarını, iş kazalarını, akraba evliliklerini, doğum travmalarını, bakım ve tedavi yetersizliklerini hesaba katarsak bu oranın çok daha yüksek olduğunu tahmin etmek yerinde olacaktır. Nitekim bildirilen rakam 8.5 milyondur. Son yıllarda özür kadrolu Özürlüler İdaresi ve danışmanları bu oturumdan memnun kalmadılar. Bunu engellemeye çalıştılar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte kongreye katılmaktan vazgeçtiler ve desteklerini geri çektiler. Çok ilginç bir gelişme bu. Gerekçenin şu olduğu ileri sürüldü: Sosyal Engellenmişlik başlıklı oturumda eşcinseller ve travestilerin sorunu da işlenecekti. Kongre düzenleyicileri bunu uygun görmüşlerdi. Bu insanların sosyal engelliler arasında sayılmalarında bir yanlışlık olmadığını düşünmek yerinde olur. Buna şiddetle karşı çıkış, suçlama ve desteği çekerek katılımı reddetme anlaşılır gibi değildir. Bu engellemelere rağmen ve her kongrede rastlanan bazı aksamalar dışında başarılı bir kongre oldu ve oldukça iyi bir katılım gerçekleşti. coskunoz@superonline. com Lösemi (kan kanseri) hastası olan ve uzun yıllardır ilik bekleyen 19 yaşındaki Ece Uslu için uygun ilik bulundu. Uslu’nun ameliyat olabilmesi için 70 bin YTL ’ye ihtiyacı var. Çocukken çabuk yorulan, koşamayan Uslu, o yıllarda lösemi olduğunu anlamadı. Uslu, lise yıllarında lösemi hastası olduğunu öğrendi. Uslu, uzun süre Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi gördü ve uygun iliğin bulunmasını bekledi. Uygun iliği ablası Hatice Uslu’dan bulan Ece Uslu, Yeditepe Üniversitesi’nde ameliyat olacağı günü bekliyor. Ameliyat için gerekli olan 160 milyarın 70 milyarının toplanmasını beklediklerini belirten abla Hatice Uslu, kardeşinin Uludağ Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan son iki kemoterapiye yanıt vermemesinden dolayı İstanbul’a getirdiklerini söyledi. Ablası, kardeşinin ameliyatı için yardımseverlerin bağışlarını beklediklerini söyledi. Ece’ye yardım etmek isteyenler, Bursa Valiliğin’den alınan izinle Vakıfbank Bursa Orhangazi şubesi 00158007285948146 nolu banka hesabına yardımda bulunabilir. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle