19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2006 CUMA 4 HABERLER Ecevit’in tedavi gördüğü GATA’da açılan defterlerde yediden yetmişe binlerce yurttaşın mesajları var DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN D. Baykal’ın Çağrısı Derde Deva mı? CHP’nin, fiilen kaydı hayat şartıyla (ömür boyu) Genel Başkanı Baykal’ın partisini merkez sağa açma önerisinin içeriğini tartışmaya geçmeden önce, girişimin olumlu bir zihniyet gelişmesinin ifadesi olduğunu belirtmek gerek. Artık herkes anlamalıdır ki Türkiye’de laik, demokratik Cumhuriyet ortak paydasında birleşenler, sağ, sol ayırımı yapmaksızın, Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde yürütülen ve laik, demokratik rejimi İslami cumhuriyete çevirme amacını güden, devlet erkini de bu anayasa dışı amaç doğrultusunda kullanan sivil darbeye karşı demokratik bir çözüm için bir araya gelmek zorundadır. Son günlerde, çok çeşitli kesimlerden kişilerle yaptığım görüşmeler sonucunda, bu düşüncenin yaygınlık kazandığı değişik kişi ve kesimlerde içtenlikle benimsendiğini gördüm. Baykal’ın çağrısını da, her şeyden önce bu çerçeve içinde ele almak gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu noktada biraz durmak gerekiyor. Yapılan çağrının sonuç vermesi, derde deva olması acaba mümkün müdür? Kendisiyle aynı kanatta yer aldığını ileri sürenleri dışlayan Baykal’ın, kendi sağındakilere ‘‘Gelin benim çatım altında birleşelim!’’ çağrısı ne denli gerçekçidir? Böyle bir çağrıya, Baykal’ın sağında bulunanların olumlu yanıt vermeleri olasılığı var mıdır? ??? Tekrar edeyim, Türkiye’nin büyük bir tehlikenin içinde bulunduğu bir sırada sağ, sol ayırımı yapmanın, teoride lafta kalacak olan ideolojik tartışmaların anlamı yoktur. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullara, partilerin siyasi yelpaze içindeki konumlarına bakınca, uygulayacakları politikalarda da kimi alanlar hariç, büyük bir farklılık olacağını düşünmenin yanlış olduğu görülür... Laik, demokratik ortak paydasında birleşenlerin, birlik oluşturmaları yararlının da ötesinde zorunludur. Ancak bu Türkiye’de, ‘‘gel benim çatım altında birleşelim’’ anlamını taşıyan çağrılarla gerçekleşmez. Önemli olan her kesimin, kendi bağımsız varlığını koruyarak bir ortaklığı oluşturmaları, tekrar ediyorum, ortak paydada buluşanların hiçbirini dışlamayan ve de bağımsız varlıklarını sona erdirmeyen bu kuruluşların, yapılacak tarafsız hesapların ortaya koyacağı göstergelere (ki bu mümkündür) uygun olarak, bir bölgede hangi adaylar güçlülerse, onların güçlülük derecelerine göre sıralanacakları ortak bir listeyle girilecek bir seçim ortaklığının gerçekleştirilebilmesidir. ??? 25 Mayıs günü, görüştüğüm Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de önerdiği bu formülün, bugünkü anayasa ve yasalar çerçevesinde nasıl bir hukuki çözümle yaşama geçirileceği sorunu tartışmaya ve uzmanların çalışmalarına açıktır. Seçimler bittikten sonra, tüm adaylar tekrar kendi partilerine dönebileceklerdir. Böylece, seçimden önce bütün Türkiye’nin sesini ve iradesini yansıtan, ortak paydası belli bir büyük koalisyonun temeli atılmış olacaktır. Tabii böyle bir birliktelik, milli iradeye set çeken, yüzde 10 barajının kaldırılmasını ve partiler içindeki lider sultasına son verecek, başka bir deyişle demokrasinin işleyişini sağlayacak olan seçim ve siyasal partiler yasasını da değiştirmeyi önceden kabul etmiş olacaklardır. Doğrusu yüzde 10 barajının değişmesinin karşısında duran ve parti içi sultası herkes tarafından eleştiri konusu yapılan Deniz Baykal’ın konumu, bu konuda elverişli görünmüyor, dolayısıyla çağrısı şekil olarak yanlış olduğu gibi, bu konulardaki tavrı dolayısıyla da inandırıcı görünmüyor. Bu yüzdendir ki, Deniz Bey, ya herkesin bağımsızlığını koruyacağı formülü daha sonra oluşturulacak bir işbirliği içinde yer almayı kabul eden bir öneri yapmalı ve buna seçim ve siyasal partiler kanunu değişiklikleri önerisini de eklemeli, ya da o yoluna tek başına devam ederken başkaları böyle bir formülü yaşama geçirmenin girişimlerini başlatmalıdırlar. Defterlere sığmayan sevgi FIRAT KOZOK ANKARA GATA’da tedavisi süren eski Başbakan Bülent Ecevit için açılan özel defterlere 7’den 70’e binlerce yurttaş duygularını aktarıyor. Ecevit için açılan defterlerden bugüne kadar 14 cilt dolduruldu. Yurttaşların Ecevit için yazdıkları satırlardan bazıları şöyle: Edebiyat öğretmeni Ümit Baydur: Sevgili Ecevit, edebiyatçı, şair kimliğimle seslenmek istiyorum... Mayısın sonları, Ankara... Hani derler ya, baharı görmeden yaz geldi geçti. Baharı gördük görmesine de, süreç tamamlanmadı. Bir öğretmen olarak bugün buradayım, hem kendi adıma hem sevgili babam adına... Çırılçıplak geldin ve öyle yaşadın. Onuruna saygı duymamak elde mi? Bir bahar akşamı/Ankara... /Lakin yürekler kapkara. Hüseyin Yalın Genç: Dedeciğim ben 1.5 yaşındayım, bu yazıyı babaannem yazıyor ben de aşağıdaki çizgiyi çiziyorum. Ne olursun artık kalk. İlköğretim Okulu Öğrencisi Çağrı Umut Şentürk: Sevgili dedeciğim Ecevit; şu anda hastanenin önündeyim, kalbim seninle. İyi olman için dua ediyorum. Nuray Bayrak: Sayın Karaoğlan, namus timsalisin, dürüstsün, bizlerin umudusun, ilk gürleyen sesimizsin, coşkumuzun ışığısın, yetimlerin dedesisin, kimsesizlerin kolu, dalı, sesi, soluğusun ve solusun. Ekin Karakuş: Ailemden öğrendiğim ‘Ecevit gibi dürüst’, ‘Ecevit ECEVİT’E ZİYARETÇİ AKINI Durumunda düzelme yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) tedavi gören eski Başbakan ve DSP’nin Onursal Başkanı Bülent Ecevit’in sağlık durumunda dün de olumlu bir değişiklik olmadı. GATA’dan dün sabah saatlerinde yapılan açıklamada, ‘‘Sayın Bülent Ecevit’in durumu 24 Mayıs 2006 tarihli bilgi notunda belirtildiği gibi devam etmektedir’’ denildi. GATA’dan önceki gün yapılan açıklamada, Ecevit’in koma durumunun devam ettiği kaydedilmişti. DSP İstanbul il örgütüne üye yaklaşık 650 kişi dün Ecevit’in tedavi gördüğü GATA’yı ziyaret etti. DSP İstanbul İl Başkanı Mustafa Aslan, burada yaptığı açıklamada, ülkenin dört bir yanından DSP’lilerin, Ecevit’e ‘‘pozitif elektrik verebilmek’’ amacıyla GATA’ya geldiğini söyledi. Partililer, ellerinde, ‘‘Büyük Ecevit geçmiş olsun’’, ‘‘Ecevit, nerede biz oradayız’’, ‘‘Türkiye’yi Atatürk yolunda yürüyenler yaşatır’’ yazılı dövizler taşıdı. Ecevit’in hükümet ortaklarından Mesut Yılmaz da dün GATA’ya giderek, yetkililerden bilgi aldı. Hastanede yaklaşık yarım saat kalan Yılmaz, gazetecilerin sorusu üzerine, ‘‘Fevkalade üzüntülüyüm, belki de aktif siyaset yapma konusundaki ısrarı kendisinin daha fazla yıpranmasına neden oldu. Daha erken siyasi hayattan çekilseydi, belki bugün bu durumla karşılaşmayacaktı, ama Türkiye’ye hizmet etme arzusu ağır bastı’’ dedi. Ecevit’i sevenlerin iyi bir haber alabilmek için GATA önündeki bekleyişleri sürüyor. (Fotoğraf: AA) gibi vatansever’ kavramlarını ben de yaşamım boyunca meşale yapacağım. Bir öğrenci olarak, kalelerimizin zaptedildiği ve şeriatın ayak seslerinin duyulduğu bugünlerde size ve düşüncelerinize daha çok gereksinimimiz var. Cumhuriyet Kadınları Derneği üyeleri: Kişisel olarak zenginliğiniz olmadı ama siz halk sevgisinde en zengin insanlardan birisiniz. Evlilik birliğinizde bir çocuğunuz yoktu ama milyonlarca çocuğa, ana baba oldunuz. Ümran Aluç: Biz 74’lerin fatihi Karaoğlan namıyla büyüdük, ben de çocuklarımı bununla büyütüp onlara bunu aşıladım. Fikri Girgin: Siyasetin duayeni güzel insan, siyaset öksüz kalacak sen gittiğin an. Türk halkının gönlünde kurdun taht, iyileş ki sevenlerin etsin rahat. Sen yattın biz olamıyoruz ki rahat. Duacıyız Tanrı’dan çabucak bulasın sıhhat. Tülay Tozlu Sert: Ben bir eğitimciyim, Atatürk ilke ve devrimleri yolunda ileri görüşlü Atatürk’ler, sağduyulu İnönü’ler, yürekli Kışlalı’lar ve Mumcu’lar, dürüst Ecevit’ler yetiştiriyorum. Mustafa Demiroğlu: Sayın Başkanım, adını dağlara taşlara yazdım şimdiyse gönlüme yazıyorum. İlköğretim Okulu Öğrencisi Aykan Kuvvet: Ecevit dede, ben bugün okula gitmedim, hastaneye sana dua etmeye geldim. Benim babam yok ama bayramlarda senin elini öpmeye geliyordum. Senin gibi bir dedem var. Seni çok seviyorum, ellerinden öpüyorum. Yargıçları hedef alan Danıştay saldırısıyla ilgili soruşturmada gelişmenin hangi aşamada bulunduğunu bilecek durumda değiliz. Her gün değişik isimler, değişik örgütler ve değişik bağlantılar üzerinden yorumlar yapılıyor. Bu arada siyasi çekişme içindeki taraflar birbirini suçlayarak prim toplamaya çalışıyorlar. Ortada Cumhuriyet gazetesine yapılmış üç el bombalı saldırı, bir üyesi öldürülen diğerleri yaralanan Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik katliam girişimi duruyor. Ortada bir cinayet var. Üstelik, bu tür saldırılarla ilk kez karşılaşmıyoruz. Ülkemizin yakın geçmişi, çok değerli aydınlarımızı hedef alan büyük suikastlarla dolu. ??? Cinayet ve saldırıların amacının ne olduğunu bilmememiz mümkün mü? Türkiye’de siyasi istikrar istemeyen, şiddete başvuran ve bu ülkenin demokratikleşmesinden endişeye kapılan çevreler önümüzde duruyorlar. İstikrarsızlık ve iç siyasi Görev Yargıda... kavgalar onlara zemin hazırlıyor. Her kritik cinayetten ve suikasttan sonra önce bir infiale kapılıyoruz. Öfkeleniyoruz, hesap sorulmasını istiyoruz. O sırada yetkililer de ‘‘faillerin peşindeyiz, sonuna kadar gideceğiz’’ diyen açıklamalar yapıyorlar. Önceleri içimizde küçük umut pırıltıları oluşuyor. ‘‘Bakarsın bu kez olur’’ diye bir beklenti içine giriyoruz. Sonrası malum: Belgeler, bilgiler, bir şekilde (eksikgedik, engelli) yargıya intikal ettiriliyor. Sonra hepimizi kahreden süreç başlıyor. Tanıklar, sanıklar, yargılamalar içinde olay kaybolup gidiyor. Katil sanıklarını bir dönem sonra sokakta görüp kahroluyoruz. Gerçek katillere ve azmettiricilerine ise hiçbir zaman ulaşılamıyor. ??? Şu ana kadar edinebildiğimiz bilgiler ve belgeler, ‘‘Acaba bu kez başarılacak mı’’ sorusunu yeniden gündeme getirdi. Tabii genel kanaat yine üstü örtülür şeklinde. ‘‘İpin ucu yüksek yerlerde’’ rivayetine rağmen yine de umudumuzu korumak istiyoruz. Geçen gün hukukçu arkadaşlarla konuşuyorduk, şunu söylediler: Aslında iş gelip yargı sürecine dayanıyor. Savcılara, yargıçlara ve hukuk insanlarına büyük görev düşüyor. Dünyanın birçok yerinde devlet içindeki çeteleşmeyi, cinayet şebekelerini ortaya çıkarıp çökertmede hukukçular önemli roller oynadılar. Tabii bunu başarabilmek amacıyla büyük tehlikeleri de göze aldılar. Sonunda kazanan hukuk devleti oldu. ??? Aynı görev bizim yargı sistemimizin önünde de duruyor. Savcılarımız, hâkimlerimiz, avukatlarımız şimdi doğrudan kendilerini de hedef alan bir saldırıyla karşı karşıyalar. Kimsenin gözünün yaşına bakmadan, siyasi çekişme ve tercihlerin üzerine çıkarak yürütülecek bir hukuki soruşturma önemli ve başarılı sonuçlar elde edebilir. Güvenlik güçlerinin yürüttüğü araştırma ve soruşturmada daha ziyade teknik özellikler öne çıkar. Yargı ise örgüt varsa örgütü, çete varsa çeteyi bütün ilişkileriyle gün ışığına getirebilir ve bu tür kanun dışı güçlere bir daha kendilerine gelemeyecekleri ağır darbeler indirebilir. Yargının bunu başarabilmesinin en önemli koşullarından birisi medyanın desteğidir. Biz gazeteciler, bu tür cinayet ve saldırıların zaten hedefleri değil miyiz? Bu cinnet ortamı, ülke için bir mesele olduğu kadar gazeteciler açısından aynı zamanda mesleki, kişisel bir sorun değil midir? Unutmayalım, kargaşalık ve cinayet şebekeleri bizim mesleğin en et kin isimlerini vurdular. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Musa Anter ve daha nice gazeteci bu çetelerin kurşunlarıyla ve bombalarıyla can verdiler. ??? Öncelikle biz gazeteciler, yine siyasi çekişmelerin üzerine çıkarak gerçeğin peşine düşebilir ve yargıya, ortaya koyacağımız araştırmalarla destek verebiliriz. Yargıçları ve savcıları cesaretlendirebiliriz. Hükümetin, muhalefetin ve siyasi partilerin de benzer duyarlılığı göstermesi, bu konuda bir milli mutabakat sağlanmasına yardımcı olabilir. Görev yargıda. Ancak yargı tek başına bir güç değil ki. Barış, huzur ve demokrasi isteyen bütün güçler onlara destek olmalı, onları güçlendirmelidir. Gelin bu kez, beklenmeyeni yapalım ve bu katil şebekelerine karşı topyekun mücadelede saf tutalım. Gün bugündür... 8 YILLIK DAVA asirmen?cumhuriyet.com.tr A KP’NİN TARTIŞMALI GEZİSİ Beş yıldızlı otel hayırseveri kim? İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kadın Koordinasyon Merkezi’nin davetlisi olarak AKP’li 34 belediye başkanının eşlerinin İstanbul gezisi sponsorları sır gibi saklanıyor. Yaklaşık 100 bin YTL’ye mal olan gezinin ‘‘hayırsever bir işadamı’’ tarafından karşılandığı açıklamasını inandırıcı bulmayan CHP’liler konuyu belediye meclis gündemine taşıyacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Kadın Koordinasyon Merkezi’nin davetlisi olarak İstanbul’a gelen AKP’li belediye başkanı eşlerinin 5 yıldızlı bir otelde ağırlanması ve kentin tarihi, turistik mekânlarına düzenlenen gezilerin bütçesi tartışma yarattı. Sponsorluğun reklam amacıyla yapılan bir faaliyet olması nedeniyle gezinin sponsorunun açıklanmaması mantıksız bulundu. İstanbul turunun ‘‘hayırsever bir işadamı’’ tarafından finanse edildiği yönündeki açıklamalar ise ‘‘belediye başkanları eşlerini, 5 yıldızlı bir otelde ağırlamanın neresi hayır işidir’’ sorusunu akıllara getirdi. İBB Meclisi CHP Grup Sözcüsü Can Özyedierler, gezinin bütçesinin kaynağı ile ilgili açıklamaları inandırıcı bulmadıklarını belirtti. Mısır Çarşısı’nda sona doğru İstanbul Haber Servisi Mısır Çarşısı davasında müebbet hapsi istenen sosyolog Pınar Selek bugün son savunmasını yapacak. Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin ölümü, 127 kişinin de yaralanmasına yol açan patlamaya ilişkin 1998 yılından beri süren dava karar aşamasına geldi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Selek’in avukatları son savunmalarını yapacak. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan cumhuriyet savcısı, patlamanın bombaya bağlı patlama olduğunu belirtmişti. Sanıklardan Pınar Selek, Abdülmecit Öztürk, Alaattin Öget, İsa Kaya ve Kadriye Kübra Sevgi’nin, eski TCY’nin 125. maddesi uyarınca ‘‘devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya kalkışmak’’ suçundan müebbet ağır hapse çarptırılmalarını isteyen savcı, sanıklardan beşinin de 7.5 ile 21 yıl arasında değişen çeşitli hapis cezalarına çarptırılmasını istemişti. İhaleler incelenmeli Bu geziyi finanse eden ‘‘hayırsever işadamlarının’’, İBB’nin ihale ilişkisi içinde bulunduğu bazı ‘‘hatırlı dostlar’’ olabileceğini dile getiren Özyedierler, ‘‘Özellikle güvenlik ve hizmet alımlarıyla ilgili ihaleler inceleme altına alınmalı. Bu gezinin bütçesiyle ilgili konuyu, meclis açılır açılmaz gündeme getireceğiz’’ diye konuştu. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle