19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MAYIS 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 59. Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın ‘İklimler’iyle başlayan Türk çıkarması sürüyor 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Türk sinemacılar odakta UĞUR HÜKÜM Suskunluk Ölümden Beter Politikanın her zaman gündemde olduğu Cannes Film Festivali’ni yarısında bırakıp Uluslararası PEN Kongresi için Berlin’e gelirken, politikanın burada da peşimi bırakmayacağını biliyordum elbette... Cannes’da, Nanni Moretti’nin ‘Timsah’ (Berlusconi diye de okuyabilirsiniz) filmini topluca izledikten sonra, değme eleştirmenlere taş çıkartacak yorumlar yapan Avrupa ülkeleri kültür bakanlarının basın toplantısından çıkıp Berlin’de Alman Başbakanı Angela Merkel’in karşısında buldum kendimi. 99 ülkede 141 merkezi olan dünyanın en önemli yazar örgütü Uluslararası PEN’in 72. Kongresi, Almanya Kültür ve Medya Bakanlığı’nın desteğinde gerçekleştiriliyor. Kongre katılımcıları onuruna bir davet veren Başbakan Angela Merkel, fotoğraflarında göründüğünden daha sempatik ve hiç kuşkusuz çok başarılı bir konuşmacı. Dünyanın dört bir yanından gelen dört yüze yakın yazarın büyük bir bölümünün Merkel’in temsil ettiği politikaya sıcak bakmadıklari kolayca tahmin edilebilir. Ama Merkel, bizimkilerin yaptığı gibi, bu insanlara kuşkuyla yaklaşmak yerine onlara kendi dillerinden seslendi. İfade özgürlüğünün öneminden, bir zamanlar Nasyonal Sosyalistlerin iktidarında kendi ülkesinde yaşanan korkunç olaylardan söz ederken ülkesini terk edip başka ülkelere sığınan Alman sanatçılara kucak açan ülkelere teşekkür borçlu olduğunu ifade etti (bize de bir gurur payı çıktı bu teşekkürden). Ve, altını çizerek dedi ki: ‘‘İfade özgürlüğünün olmadığı yerde politik özgürlük de olmaz.’’ Dünyanın neresine giderseniz gidin, PEN ve benzeri kuruluşların, politikacılar tarafından önemsendiğini ve desteklendiğini görürsünüz. İster sağcı olsunlar, ister solcu... Sağ koalisyonun başbakanı Merkel’in konuşmasını dinlerken bizimkiler geldi aklıma. Kim bilir, belki bir gün bizim politikacılarımız da, uygarlığın kriterlerine alışırlar... ??? Uluslararası PEN’in başkanı Jiri Grusa’nın, eski bir komünist ülkeden, Çekoslovakya’dan gelen bir yazar olarak sola pek de sıcak bakmadığı söylenebilir. Açılış konuşmasında, ifade özgürlüğünün önemini vurgularken, gerçeğin ‘nüansları’ olduğundan söz açıyordu. Oysa, kongrenin onur konuğu, ünlü yazar Günter Grass’ın konuşması son derece netti. Ve, mottosu ‘‘Barıştan Yoksun Bir Dünyada Yazmak’’ olan kongreye yakışan bir tondaydı. Şunları söylüyordu Grass (yerim yetmeyeceği için özetleyerek aktaracağım bu önemli konuşmayı): ‘‘Barısçıl dönemler ya da normalizasyon süreçleri yaşandığı zamanlarda bile hep savaşlarla iç içe yaşadık. Filmlerde savaş kahramanlarını izlemekten hiç bıkmadık. Kahramanlık türküleri hiç eksik olmadı... Willy Brandt’ın dediği gibi, ‘Açlık da Savaştır’. Yiyecek stoklarını ellerinde tutanlar için başka silaha gerek var mı?..’’ Grass, 17. yüzyılda yaşamış bir Alman şairden, Andreas Gryphius’tan yaptığı alıntı ile devam ediyordu sözüne: ‘‘Nehirlerimizden ölüler geçiyor. Ama benim suskunluğum ölümden daha korkunç.’’ Yazarların, bu ‘‘barıştan yoksun dünyada’’ yüzyıllar boyunca yaşanan zulümleri, savaşları anlatırken sözcüklere, metaforlara sığındıklarını, savaşlara ara verildiği dönemlerde verdikleri yapıtlarla (‘‘Savaş ve Barış’’, ‘‘Batı Cephesinde Yeni Birşey Yok’’, ‘‘Gecenin Sonuna Yolculuk’’...) çağlarına tanıklık ettiklerini, ama ne kadar öncü (avangard) olurlarsa olsunlar, hep olayların gerisinde kaldıklarını söylüyordu büyük yazar. Yaşanan felaketlerin birinci elden tanığı olan büyük yazarlardan (Neruda, Orwell, Malraux, Bernanos, Koestler..) örnekler verdikten sonra, ‘‘Savaşları nasıl anlatabiliriz? Tarihçilerin bıraktıkları boşlukları doldurabilir miyiz? Cephe gerisinde yaşananları, istatistiklerin anlatmadıklarını anlatabilir miyiz?’’ diye soruyordu. Ve, yazarın tek bir yasası olması gerektiğini savunuyordu: ‘‘Gerçekleri aydınlatmak ve sergilemek; ne pahasına olursa olsun...’’. Grass, Amerika’nın bugün dünya politikasında üstlendiği rol konusunda ciddi kaygılar taşıyordu. Konuşmasını, Harold Pinter’ın Nobel konuşmasından alıntılarla sürdürdü... Devamı haftaya... [email protected] CANNES 28 Mayıs’ta sona erecek 59. Cannes Film Festivali’ne Türk sineması ve Türkiye kökenli sanatçılar, girişimciler açısından bir milat dense yeridir. Zira festivalde yalnızca Nuri Bilge Ceylan ve ödül alsın almasın, gerçekten de çok haklı bir başarıya imza atan ‘İklimler’ ve ekibi yok. Bu yılın temel özelliği ve özgünlüğü, Cannes’ın tarihinde ilk kez bu kadar çok Türkiye çıkışlı, sinemanın her alanından insan, kurum ve şirketi ağırlaması. Kalıcı olmasını dilediğimiz bu var oluşta en ön plana çıkanlar elbette öncelikle sanatçılar. İklimler’in başoyuncusu Ebru Ceylan ile Nazan Kırılmış, Mehmet Eryılmaz ve görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki çok beğenildiler. ‘Kısa Metrajlılar Yarışması’nda finale kalan 10 film arasında Belma Baş’ın 13 dakikalık ‘Poyraz’ının da yer alması, ‘Ci ‘İklimler’de eşi yönetmen Nuri Bilge Ceylan’la birlikte oynayan Ebru Ceylan (soldaki fotoğraf) ve Fransız Patrick Grandperret’nin ‘Meurtrieres/Katil Kızlar’ının iki başrolünden birini üstlenen Belçikalı Türk oyuncu Hande Koca (küçük fotoğrafta, sağda) çok beğenildiler. mü olan, çoğu zaman en yaratıcı filmlerin gösterildiği ‘Değişik Bir Bakış’ta heyecanla beklenen bir başka film de Fransız yönetmen Patrick Grandperret’nin ‘Meurtrieres / Katil Kızlar’ıydı. Bu filmin iki başrolünden birini ise enfes bir Belçikalı Türk oyuncu, Hande Koca (22) oynuyordu. Dünyanın en büyük sinema pazarı neFondation / SineVakıf’ kurumunun seçkisindeki 17 filmden birinin Deniz Gamze Ergüven’in ‘Bir Yudum Su’yunun olması rastlantı değildi. 59. buluşmada iki Türk kökenli oyuncunun, iki önemli filmde başrol oynamalarıysa bir başka ilginç belirtiydi. Fransız yönetmen Tony Gatlif’in kapanış filmi ‘Transylvania’sında Asia Argento ve Amira Casar gibi iki güzel yıldızla başrolü paylaşan yakışıklı ve parlak oyuncu Birol Ünel’i Türkiye, AlmanTürk sinemacı Fatih Akın’ın ‘Duvara Karşı’sından tanıyor. ‘Resmi Seçme’ bölümünden sonra festivalin en saygın bölü USTA ŞAİR ANTALYA SANATÇILAR DERNEĞİ’NDE ANILDI Cahit Külebi’nin adı sokağa verildi GÜRSU KUNT ANTALYA Cahit Külebi’nin adı, 1942 45 yılları arasında edebiyat öğretmenliği yaptığı Antalya Lisesi’nin bulunduğu sokağa verildi. Şair Metin Demirtaş’ın önerisini yaşama geçiren Muratpaşa Belediyesi, Külebi’nin ‘Hikâye’ adlı şiirinin yazıtıyla birlikte, adı yazılı tabelayı törenle sokağa astı. Açılış törenine, Külebi’nin oğlu ve gazetemiz Strateji Dergisi Başkanvekili Ali Külebi, Ataol Behramoğlu ve Külebi’nin Antalya Lisesi’nden öğrencisi olan, gazetemiz makaleler şefi Sami Karaören de katıldı. Törende konuşan Metin Demirtaş, sokak adlarının yönetimlerce sürekli değiştirildiğini anımsatarak ‘‘Cahit Külebi Sokağı’nın adını değiştirebilecek herhangi bir yönetim olabileceğini sanmıyorum’’ diye ? Cahit Külebi’nin adı, 1942 45 yılları arasında edebiyat öğretmenliği yaptığı Antalya Lisesi’nin bulunduğu sokağa verildi. Şair Metin Demirtaş’ın önerisini yaşama geçiren Muratpaşa Belediyesi, Külebi’nin ‘Hikâye’ adlı şiirinin yazıtıyla birlikte, adı yazılı tabelayı törenle sokağa astı. konuştu. Ataol Behramoğlu ise bir ülkenin kültürünün, kimliğinin, sokak, cadde adlarında yaşadığını belirtti. Behramoğlu, ‘‘İstanbul’da birçok sokakta, turşucu, tatlıcı isimleri var. Ama Orhan Veli’nin ya da bir başka edebiyatçının ismi hiçbir sokakta yok. Günün birinde medeniyetimiz yok olduğunda yapılacak kazı sonucunda bir şairimizin adı verilmiş sokak bulunsa bu uygarlığımızın yüz akı olacaktır’’ dedi. Muratpaşa Belediyesi’nin kararının, kendisi için onur verici olduğunu belirten Ali Külebi ise ‘‘Annem ve babam burada 3 yıl kadar öğretmenlik yaptı. Ama Antalya’ya ilişkin 20 30 yıl yaşamışlarcasına anıları var. En güzel şiirlerini Antalya’da yazdığını da biliyorum’’ dedi. Külebi’nin öğrencisi olmaktan gurur duyduğunu belirten Sami Karaören de Külebi’yle yaşadığı öğrencilik anılarından örnekler verdi. Açılışın ardından, Antalya Sanatçılar Derneği’nde Külebi’yi anma etkinliği düzenlendi. Dünyanın en büyük sinema pazarı olan Cannes’ın ‘Village International / Uluslararası Köy’ünün 1 numarasında 19 yeni yapımla stant açan SESAM ve Türk sineması, yalnızca sinemaseverlere ve sinema pazarlamacılarına değil, Türkiye meraklısı Cannes yerlileriyle turistlere de tanıtım görevi üstlenmişler. Görülmemiş sayıda Türk satınalımcı ve dağıtımcının ortalıkta dolaşması Fransız ve diğer üreticilerde Türkiye iştahını(!) bir başka arttırıyordu. Bir diğer olumlu ‘ilk’ ise, TÜRSAK’ın Avrasya ve (Antalya) Altın Portakal festivallerinin Cannes pazarının çekim noktalarından birini oluşturmasıydı. Bir rekor da basından... Ne ilk bikinili veya üstsüz kolay yıldız olma heveslileri Cannes plajlarına döküldüğünde, ne Yılmaz Güney ‘Yol’ ile Altın Palmiye’yi (1982) kazandığında, ne Atom Egoyan’ın ‘Ararat’ında (2002), ne de Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Uzak’ (2003) başarısı döneminde bu kadar çok Türk basın yayın mensubu Cannes’a gelmişti. Festivalin 59 yılı boyunca televizyon, radyo, gazete, dergi ve internet siteleri üyesi gazetecilerin katılımı hiç bu denli yüksek olmamıştı. Yolda, sokakta rastladığımız turist ve göçmen sayısını ölçmekse olanaksız. İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI 28 Mayıs 2006 Pazar Saat: 11.0014.30 MÜZELERİN TOPLUMSAL GÖREVİ KONUSUNDA KONUŞACAK “Sorun, ‘Emperyalizmle Yüzleşmek’ Sorunudur...” Mayıs ayı konuğumuz Donald Hyslop, Santral İstanbul’da asım 2006’da kapılarını açmaya hazırlanan ‘Santral İstanbul’, kültür sanat dünyasının önde gelen yöneticilerini İstanbullularla buluşturmaya devam ediyor. Santral İstanbul’un mayıs ayındaki konuğu Tate Modern Toplumsal Ortaklıklar ve Dönüşüm Bölümü Başkanı Donald Hyslop. British Council’ın desteğiyle, bugün saat 18.30’da Bilgi Dolapdere Kampusu’nda gerçekleşecek olan etkinlikte, Donald Hyslop ‘Toplumsal Misyon ve Müzeler: Tate Modern Örneği’ başlıklı bir konferans verecek. Londra’da Bankside Elektrik Santralı’ndan müzeye dönüştürülen Tate Modern, endüstriyel mirasın sanat yoluyla dönüştürülmesinin dünya ölçeğinde en başarılı örneklerinden biri olarak EROL MANİSALI Konu: Küresel Dengeler ve Son Gelişmeler Yer: Kadıköy Moda Spor Kulübü, Tuğlacı Emin Bey Sokak No: 2 Kadıköy İletişim Yer Ayırma: 0216 449 34 86 0533 235 03 140532 275 21 42 0216 326 49 21 GENÇLERİ UNUTMAYINIZ. LÜTFEN YERİNİZİ AYIRTINIZ Son yer ayırma tarihi 27 Mayıs Cumartesi 17.00’ye kadardır. Ayrılan yerler 28 Mayıs saat 11.00’e kadar saklanır. Açık büfe kahvaltı ederi: 20.00 YTL K www.cumok.org eposta:istanbul?cumok.org kabul ediliyor. Tate Modern Toplumsal Ortaklıklar ve Dönüşüm Bölümü Başkanı Donald Hyslop, kentin sorunlu bölgesi olarak görülmeye başlanmış Bankside bölgesinde yürütülen ve başarıya ulaşan yeniden yapılanma çalışmalarını ve müzelerin toplumsal görevi konusundaki deneyimlerini paylaşmak üzere Santral İstanbul’un konuğu oluyor. Yaklaşık 20 yıldır, kentlerin toplumsal ve ekonomik gelişmesinde ‘kültür’ün rolü üzerine uluslararası çalışmalar yürüten Donald Hyslop, İngiltere hükümetine de kültür politikalarının geliştirilmesinde ve uluslararası kültürel ağ kurulmasında danışmanlık yapıyor. İlgilenen herkesin katılımına açık olan etkinlikte anında çeviriyle izlenebilecek. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle