23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MAYIS 2006 SALI 4 HABERLER Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’nden yararlanmak için 15 bin 534 imam hatip mezunu başvurmuş DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Celal Şengör’ün Çığlığı Bilim adamı Prof. Dr. Celal Şengör’ü, Cumhuriyet okurları ‘‘Bilim Teknik’’teki yazılarından da tanırlar. Kabul etmek gerekir ki, tepkisizliğin ana kural olduğu bir toplumda, Sayın Şengör’ün pek ‘‘normal’’ bir insan olarak görülmemesi doğaldır. ‘‘Sürüden ayrılanı kurt kapar’’ koyun atasözünün amentü olduğu toplumlarda, tepkisiz, sessiz insanlar zeki, tepki oluşturup bunu haykıranlar ise deli olarak kabul edilirler. Bu yüzdendir ki, ben bu toplumun en çok delilerini severim ve bu ülkenin hâlâ onların sayesinde, zar zor da olsa ayakta durabildiğine inanırım. Dünkü Vatan’da yayımlanan bir haber, Celal Hoca’nın, çalıştığı İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne emeklilik dilekçesini verdiğini bildiriyordu. Haberde belirtildiğine göre, Hoca, rektörün ısrarı üzerine yıl sonuna kadar derslerine devam etmeyi kabul etmiş. Sağlığı ve enerjisi yerinde olan Şengör’ün üniversiteden emekliye ayrılma isteğinin nedeni, öğrencilerin ilgisizliği ve düzeylerinin düşüklüğü. Bilim adamının üniversiteden ayrılmasının nedenleri arasında Hülya Avşar da bulunuyor. İlk bakışta Celal Bey’in üniversiteden ayrılması ile Hülya Hanım arasında ilişki kurmak güç gibi görünüyorsa da, olay pek öyle değil. ??? Efendim, Teknik Üniversite’de geçenlerde aynı anda iki toplantı olmuş, bunlardan birincisinde ABD’nin çok değerli bir bilim adamı konuşmacıymış, ikincisinde ise Hülya Avşar. Dünya çapındaki bilim adamının konuşmasını dinlemek üzere yalnızca dört öğrenci salona gitmiş, Hülya Hanım’ın konuşmasını ise 600 gencimiz izlemiş. Celal Hoca için bardağı taşıran son damla bu olmuş. Kuşkusuz dünyanın her yerinde, reytingi yüksek yıldızlara gösterilen ilgi, bilime gösterilenden daha fazladır. Ama bu üniversite çatısı altında olunca, o ülke için tehlike çanları çalıyor demektir. Üstelik unutmayalım, İTÜ Türkiye’nin en eski, en köklü üniversitelerinden biridir ve buraya, en yüksek puanı tutturanlar arasından öğrenci alınmaktadır. Yalnızca bu olay Türkiye’nin içler acısı durumunu anlatmaya yetiyor. Celal Şengör, Türkiye’nin üniversiteler de dahil olmak üzere bütün kurumlarının bilimsellikten yoksun olduğunu düşünüyor. Tek istisna olarak, Silahlı Kuvvetler’i gösteriyor ve Alman Lisesi’nde okumakta olan oğlunun, ünlü üniversitelerimiz yerine kalitesi daha iyi olduğu gerekçesiyle Hava Harp Okulu’nu düşündüğünü söylüyor. Sayın Şengör’ün bu açıklamaları bana geçmişte yaşadığım bir olayı anımsattı. ??? Yıllar önce, o zamanlar Harp Akademileri Komutanı olan, Org. Kemal Yavuz’a; Ne yazık ki, ülkemizin en iyi okulları askeri okullar, demiştim. Sayın Orgeneral şaşırarak sormuştu: Neden, ne yazık diyorsunuz? Tabii ki yazık efendim, diye yanıtlamıştım.. eğer bir ülkenin en iyi okulları askeri okullarıysa o ülkenin demokrasisinde, rejiminde bir sakatlık var demektir. Türkiye’nin demokrasisindeki sakatlığı sanırım, hiçbir şey bu olgu kadar iyi açıklayamaz. Geleceğini bir eğitim seferberliği üzerine kurmuş, bununla ilgili yasasını, kuruluşunun ilk altı ayı içinde çıkarmış olan, daha sonra büyük bir üniversite reformu yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti, 83 yıl sonra işte bu düzeye gelmiştir. Üniversite sıralarına gelmiş olan öğrenciler içinde çok parlakları, dünyadaki yaşıtlarıyla yarışabilecek olanları var. Ama onların bütün içindeki oranları son derecede düşük. 21. yüzyılda bilime bu kadar sırt çevirmiş ve elinde çoğu eğitim görmemiş, görenleri de yarım yamalak kalmış, büyük çoğunluğu işsizliğe mahkum bir gençler ordusuna sahip toplumun bırakın AB’ye nasıl üye olacağını, ama acaba dünya üzerindeki yeri ne olabilir, hiç düşünüyor muyuz?.. Celal Şengör haklıdır, TRT Genel Müdür Yardımcılığı’na bu devirde dil bile bilmeyen bir imamı atayan zihniyetle Türkiye hiçbir yere varamaz. Bu gerçeği toplum ne zaman görecek de gereğini yerine getirmek için harekete geçecek, onu da bilemem... AKP’nin oyunu tescillendi FIRAT KOZOK ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Danıştay tarafından yürütmesi durdurulan Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’ne dayanarak toplam 56 bin 486 öğrenci bu liselere kayıt yaptırdı. Kayıt yaptıranların toplam 15 bin 513’ünü imam hatip kökenliler oluşturdu. Bakanlık, ortaya çıkan tablonun öğrencilerin ‘‘kazanılmış hakkı’’ olduğunu savunurken YÖK, başvuruların kabul edilmeyeceğini açıkladı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Danıştay tarafından yürütmesi durdurulan Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’ni, imam hatip kökenli öğrencilerin ? Yönetmeliğin Danıştay tarafından yürütmesinin durdurulmasına karşın bakanlık, ortaya çıkan tablonun öğrencilerin ‘‘kazanılmış hakkı’’ olduğunu savunuyor. YÖK ise başvuruların kabul edilmeyeceğini açıkladı. ÖSS’de karşılaştıkları katsayı engelini ortadan kaldırmak için hazırladığı, rakamlarla da ‘‘tescillendi’’. Bakanlığın, CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın soru önergesine verdiği yanıtlara göre 14 Aralık 2005’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmeliğin bazı maddeleri hakkında Danıştay 8’inci Dairesi, 7 Şubat 2006’da yürütmeyi durdurma kararı verdi. Açıköğretim Lisesi’nin 20052006 eğitimöğretim yılı ikinci dönem kayıtları ise yönetmelik gereği 23 Ocak8 Şubat tarihleri arasında yapıldı. Bakanlık, mahkeme kararının kendisine 13 Şubat’ta ulaştığı gerekçesiyle kayıtları geçerli saydı. İki haftalık dönemde toplam 56 bin 486 öğrenci Açıköğretim Lisesi’ne kayıt yaptırdı. Kayıt yaptıranlar arasında ikinci sırada genel lise kökenlilerin ardından imam hatip kökenli öğrenciler yer aldı. Buna göre lise ara sınıfta okuyan toplam 1350 imam hatip öğrencisi genel liseye geçiş yaptı. İmam hatip lisesi mezunu 13 bin 804 öğrenci de aynı haktan yararlandı. Ayrıca yüksekokul ya da üniversite mezunu 225, geçmişte Açıköğretim Lisesi öğrencisi olup kaydı silinen 133 imam hatipli de genel liseye kaydı. Endüstri Meslek Lisesi, Kız Meslek Lisesi ve Ticaret Meslek Lisesi kökenli olup da genel liseye geçen öğrencilerin sayısı ise 10 bin 641’de kaldı. kararının ardından kayıt başvurularının sona erdiğini belirtirken ‘‘kazanılmış hak olduğu gerekçesiyle’’ bu öğrenciler hakkında bir işlem yapılmasının söz konusu olmadığını kaydetti. Gazalcı’ya yanıt Bakanlıktan Gazalcı’ya verilen yanıtta şöyle denildi: ‘‘Söz konusu öğrencilerin haklarının korunması, idarenin güvenilirliği ve ciddiyeti bakımından elzem olup, idari istikrar ve kazanılmış hak ilkelerinin bir sonucudur. Her ne kadar ilgili yönetmeliğin bazı maddelerinin yürürlüğü durdurulmuş ise de kayıt işlemlerinin tesis edildiği tarihte yürürlükte olduğu ve halen de yürürlükte olan diğer mevzuat hükümlerine uygun biçimde kazanılmış hakların korunması zorunlu olduğundan, öğrencilik durumları devam eden söz konusu 56 bin kişinin 2728 Mayıs 2006 tarihinde gerçekleşecek Açık Lise sınavına ve sınavda başarılı olmaları durumunda da kazanacakları genel lise diplomasıyla, isteyenlerin 11.06.2006 tarihinde gerçekleştirilecek olan üniversite sınavlarına girmelerinde yasal bir engel görülmemektedir.’’ Bakanlık tarafından hazırlanan yönetmeliğe göre başta imam hatip kökenliler olmak üzere, ÖSS’deki katsayı engeline takılanlar, açık liseye geçerek istedikleri alandan mezun olabilecek ve ÖSS’nin ardından da istedikleri bölümü tercih edebileceklerdi. MEB’in gerekçesi ‘kazanılmış hak’ Milli Eğitim Bakanlığı, Danıştay’ın Genel merkezin kaçındığı haremselamlıkta ısrarlı olan örgüt, yönetimde de kadın istemiyor Taban ‘yeni gömleği’ tutmadı ? Kuruluşundan bugüne kadar salon toplantılarında haremselamlık uygulamasına gitmeyen AKP’nin son toplantılarındaki görüntüler, ‘‘Genel merkez, il örgütlerini engelleyemiyor’’ yorumuna neden oldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kurulduğu günden beri toplantılarında ‘‘haremselamlık’’ uygulamasından özenle kaçınan AKP’nin, son kongrelerinde söz konusu görüntüler dikkat çekiyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat, böyle bir uygulamanın söz konusu olmadığını belirterek ‘‘İsteyen istediği yere oturur. 2 hanım yan yana gelmeyecek diye bir yasak, ancak totoliter rejimlerde olur’’ dedi. AKP’nin Kars il kongresinde haremselamlık uygulaması tartışmalara neden oldu. Kuruluşundan bugüne kadar salon toplantılarında haremselamlık uygulamasına gitmeyen AKP’nin son toplantılarında ortaya çıkan görüntüler, ‘‘Genel merkez, il örgütlerini engelleyemiyor’’ yorumuna neden oldu. Kulislerde, partinin türban tartışmaları nedeniyle de böyle bir uygulamaya gitmiş olabileceğine dikkat çekiliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konunun gazete manşetlerine taşınması üzerine sert bir açıklama yaparak ‘‘Hanım kardeşim nereye isterse orada oturur. Sana ne ya, ayıp ya. Bu nasıl gazetecilik. Edirne’de hanımlar istedikleri yere oturmuşlar. E gel bakalım, onu da resmet’’ diye sert çıktı. YÖK: Kabul edilmeyecek YÖK ise yürütmeyi durdurma kararının ardından, geçiş yapan öğrencilerin ÖSS başvurularının kabul edilemeyeceğini duyurmuştu. ÖSYM de YÖK Genel Kurulu’nun bu kararını gazete ilanlarıyla kamuoyu ile paylaşmıştı. ‘Yasak mı var?’ AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat, toplantılarda haremselamlık uygulamasının söz konusu olmadığını belirtti. Dengir Fırat, ‘‘Orada eşiyle gelen hanımlar eşinin yanına oturmuştu. Yalnız gelen kadınlar da gitmiş hanım arkadaşının yanına oturmuş. Ne var bunda? İki hanım yan yana oturumaz diye bir yasak, ancak totaliter rejimlerde olur. Bundan sonraki toplantılarda emir ederlerse, bir hanımın yanına bir erkek oturacak diyorlarsa ona da uyarız’’ diye konuştu. AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik, partisinin kongrelerine yoğun olarak kendisinin katıldığını, böyle bir uygulamanın söz konusu olmadığını söyledi. ‘‘Dileyen dilediği gibi kongre salonunda oturabilir’’ diyen Çelik, ‘‘İnsanlar oturabileceği yeri seçebilmeli, şimdi de seçme konusunda bir engel olacaksa onu da bilemiyorum. Bu konuda yönetimlerin yönlendirmesi söz konusu değildir’’ görüşünü dile getirdi. AKP Genel Merkez yönetimi, il ve ilçe kongrelerindeki haremselamlık uygulamasını savunmaya çalışıyor. Yalnızca Diyanet İşleri, 1126 konferans ve 257 panel programı hazırladı Kutlu Doğum Haftası aya dönüştü FIRAT KOZOK Kadına engelleme AKP Genel Merkezi’nin il ve ilçe kongrelerinde kadınların da yönetim listelerinde yer alması gerektiği yönündeki sözlü talimatlarına karşın parti tabanında kadınlara yönelik engelleme gayretleri göze çarpıyor. Bugüne kadar yapılan ilçe ve il kongrelerinde genel merkezin talimatına karşın çok sınırlı sayıda kadına parti yönetim listelerinde yer verildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr MEB 50120 bin YTL ödeyecek Depremde ölen 85 öğrenci için tazminat BİNGÖL (AA) Bingöl’de, 1 Mayıs 2003 tarihinde meydana gelen depremde Çeltiksuyu Pansiyonlu İlköğretim Okulu’nda (PİO) enkaz altında kalarak yaşamını yitiren 85 öğrencinin ailelerinin Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) aleyhine açtığı dava sonuçlandı. MEB, her bir öğrencinin ailesine 50 ile 120 bin YTL arasında tazminat ödeyecek. Öğrencilerin ailelerinin avukatlarından Fikret Nimetgil, yaptığı açıklamada, Elazığ Bölge İdare Mahkemesi’nde görülen tazminat davasının sonuçlandığını ve mahkemenin MEB’in ailelere tazminat ödemesine karar verdiğini söyledi. Mahkemenin, her aileye depremde yitirdiği çocuk sayısı dikkate alınarak 50 ile 120 bin YTL arasında tazminat ödenmesine karar verdiğini belirten Nimetgil, ‘‘Karar, depremde Çeltiksuyu PİO enkazında kalarak yaşamını yitiren 85 öğrencinin ailesini sevindirecektir’’ diye konuştu. ANKARA Kutlu Doğum Haftası nedeniyle yaklaşık 3 ay önceden başlayan kutlamalar çerçevesinde ülke çapında binlerce konferans, panel ve yarışma düzenlendi. Yalnızca Diyanet, 81 ilde toplam 1126 konferans ve 257 panel programı yaptı. Her yıl 920 Nisan tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle kutlanan Kutlu Doğum Haftası, AKP iktidarıyla birlikte ‘‘aylarca süren’’ bir törene dönüştü. Haftanın resmi açılışı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla 10 Nisan’da Kocatepe Camisi Konferans Salonu’nda yapıldı. Ancak bu tarihten yaklaşık 23 ay öncesinden itibaren illerdeki kutlama programları hazırlanmaya başlandı. Bazı AKP’li belediyeler, çeşitli sivil toplum örgütleri ve il milli eğitim müdürlükleriyle işbirli ? EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, ‘‘AKP, Kutlu Doğum Haftası’nı aya dönüştürdü, önümüzdeki dönem artık etkinlikler yıla yayılır’’ dedi. ği yaparak, özellikle ilköğretim okullarında ‘‘altın, gezi, Kuran meali ve para ödüllü’’ Peygamber’e mektup ve şiir yarışmaları için hazırlıklarını başlattı. Bazı imam hatip liseleri, ayet ve hadis ezberleme yarışmalarında dereceye giren öğrencilerine dizüstü bilgisayar verirken bazıları da cep telefonu armağan etti. Bir dergiyse olayı bir adım daha ileri götürerek ‘‘umre ödüllü yarışma’’ düzenledi. Bursa’da da bir ilköğretim okulunun öğrencileri Peygamber’e yazdıkları mektupları balonlarla gökyüzüne uçurdu. Benzer görüntüler, Rize, Afyon, Eskişehir gibi illerde de yaşandı. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileriyse konuyla ilgili bakanlığın hiçbir genelge ve duyuru yapmadığını, ancak bazı belediyelerin ve sivil toplum örgütlerinin, il milli eğitim müdürlükleriyle ortak programlar hazırladığını savundu. Diyanet rekor kırdı Diyanet İşleri Başkanlığı’ysa bu yılki kutlamalarda önceki yıllara göre rekor kırdı. Başkanlık, 81 il için, toplam 1126 konferans ve 257 panel programı hazırladı. 920 Nisan tarihleri arası için hazırlanan etkinliklerin hemen hemen tümü gerçekleştirildi. Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri, program sayısındaki artışın, karikatür kriziyle başlayan sürece tepkiden kaynaklandığını söyledi. Ülke genelinde en çok konferans ve panel programı düzenlenen illerse İstanbul, Mersin, Hatay, Kon ya, Kahramanmaraş ve Adana oldu. İstanbul’da 154 konferans, 23 de panel programı hazırlanırken Kahramanmaraş’ta 47 panel, 8 konferans, Mersin’de 13 panel, 21 konferans, Konya’da da 9 panel ve 43 konferans programı planlandı. Konferansların bazılarının ‘‘kadınlar için’’ ve ‘‘çocuklar için’’ şeklinde bölümlere ayrılması dikkat çekti. Etkinlikler çerçevesinde ayrıca, mevlitler okundu, kompozisyon ve şiir yarışmaları düzenlendi. EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, kamusal eğitim alanı olan okulların ve buralarda eğitim gören binlerce öğrencinin çoğu zaman siyasi mesajların verildiği ortamlara dönüşen kutlamalarda kullanılmasını doğru bulmadıklarını söyledi. Dinçer, ‘‘AKP ile birlikte Kutlu Doğum Haftası aya dönüştü. Artık gelecek yıl etkinlikler bütün yıla yayılır’’ dedi. ‘Bina deprem tekniğine uygun değil’ Bingöl’de 1 Mayıs 2003 tarihinde meydana gelen depremde, Çeltiksuyu Pansiyonlu İlköğretim Okulu’nda kalan 85 öğrenci yaşamını yitirmiş, ölen öğrencilerin aileleri, MEB aleyhine, ‘‘Çeltiksuyu PİO binasının deprem tekniğine uygun yapılmadığı’’ iddiasıyla tazminat davası açmıştı. İzmir Kitap Fuarı’na birkaç yıldır gitmiyordum. Güncel Yayınları’ndan Gülşah Karadağ, kitap fuarında bir söyleşi yapmamı ve imza gününe katılmamı isteyince kabul ettim. İzmir güzel şehir. Yumuşak, rahatlatan, sakinleştiren bir havası var. Cumartesi gecesi İsmira Oteli’ne yerleştim. Sabah erkenden kalktım. İzmir’in ünlü Kordon’unda Ahmet Piriştina’yı anarak tek başıma yürüdüm. Kent bahara hazırlanıyordu. Pazar günü izne çıkan askerler Kordon’un yeni şipşakçılarına 1 YTL’ye fotoğraf çektiriyorlardı. Ellerinde dijital fotoğraf makineleri, yanlarında bu fotoğrafları basan yazıcılarla şipşakçılar da çağ atlamıştı. Söyleşim saat 14.15’te olduğu için kenti dolaştım. Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın kentiydi aynı zamanda İzmir. İpek (Çalışlar) iki yıldır üzerinde çalıştığı Latife Hanım’ın biyografisini tamamlamış ve yayınevine teslim etmişti. Bu iki yıllık süre içinde İzmir bizim ailenin yaşa İzmir’den Kitap Fuarı İzlenimleri mında özel bir yere sahip oldu. Atatürk’le Latife Hanım’ın ilk karşılaştıkları ve evlendikleri ‘‘Latife Hanım Köşkü’’nü de iki yıl önce İpek’le birlikte ziyaret etmiştik. Kente, o yılların gözüyle yeniden baktım. İzmir Fuar Alanı, Yunanlıların kenti hemen terk etmelerinin ardından çıkan yangında kül olan bölgeydi. Koca bir mahalle kül olup gitmişti. Fuarı dolaşırken, bu yanan yerlerde yok olan tarihi, değişik dillerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı yüz yıl öncesinin İzmir’ini düşündüm. Hani şu ‘‘Gâvur İzmir’’i. ??? İzmir Kitap Fuarı’ndaki konuşmam ‘‘Medyada Etik Savrulma ve 12 Eylül’’ başlığını taşıyordu. Söyleşi başlamadan 300 kişilik salon tamamen dolmuştu. Bir kısım izleyici de yerlere oturmuş, duvarlara dayanmışlardı. Son derece duyarlı izleyici kitlesine medyanın içinde bulunduğu durumu ve sorunları aktardım. Onların sorularını cevaplandırdım. Medyanın kadın sorununa yaklaşımından Kürt sorununa kadar, hemen her alanda karşılıklı düşüncelerimizi birbirimize aktardık. Duyarlılıklarımızı dile getirdik, kaygılarımızı ifade ettik. İzmir’de yaşadığım ve beni bu kente bağlayan bazı anılarımı da izleyicilerle paylaştım. 1969 Şubatı’ydı sanırım, ABD 6. Filosu İzmir Limanı’na demir atmıştı. Biz de yüzlerce DevGenç’li, Ankara’dan ve İstanbul’dan protesto gösterileri düzenlemek amacıyla İzmir’e gelmiştik. Gündüz mitingler düzenleniyor, gece ise şehirde dolaşan Amerikalı askerler taciz ediliyordu. Gösteri yaptığımız bir hafta boyunca İzmir’e yağmur yağdığını, iliklerimize kadar ıslandığımızı hatırlıyorum. Bir akşam DevGenç yöneticilerinden Aktan İnce, gece eylemine çıkmak için benim pardösümü istedi. Gösteri sırasında yakalandı. İki gün sonra bırakıldığında pardösüyle yanıma geldi ve ‘‘Senin şu haplar yüzünden başıma gelmedik kalmadı’’ dedi. 1968’in 29 Ekim’inde Samsun’dan Ankara’ya ‘‘Tam Bağımsızlık İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü’’ düzenlemiştik. Katılımcıları arasında Deniz Gezmiş ve Kazım Kolcuoğlu’nun da bulunduğu yürüyüş sırasında hastalanmış ve tüberküloz teşhisiyle hastaneye yatmıştım. O yıllarda her öğün dört tane olmak üzere günde 12 tane hap içiyordum. İzmir’e 10 günlüğüne gelmiştik ve 120 tane kocaman hap, bir naylon torbanın içinde pardösümün cebinde duruyordu. Aktan polislere yakalanınca benim pardösünün cebinden bu haplar da çıkmıştı. Polisler, ‘‘Hapçıyı yakaladık’’ diyerek Aktan’ı epeyce dövmüşlerdi. Çünkü bu hapların ne olduğunu izah edememişti. ??? Uzun yıllardan sonra 68’li arkadaşım Zihni Çetiner’le İzmir Kitap Fuarı’nda buluştuk. Onunla geçmiş günlere uzun yolculuklara çıktık. Deniz Gezmiş’i, Mahir Çayan’ı, Cihan Alptekin’i, yitirdiğimiz diğer arkadaşlarımızı, görmediğimiz arkadaşlarımızı andık. Bu yıl Can Yücel Şenliği de İzmir’de yapılıyor. Pen Yazarlar Birliği Türkiye Şubesi Başkanı Vecdi Sayar’ın düzenlediği şenliği İzmir Belediyesi destekliyor. Kitap Fuarı kapsamı içinde Can Yücel konusunda da etkinlikler ve toplantılar yapıldı. Can Yücel toplantılarına da katılım çok yüksekti. ??? İzmir Fuarı’ndan çıkarken, Ahmet Piriştina’nın fuarın kapısına asılı posterine baktım. Onu sevgiyle anarak Kordon’a doğru yürüdüm. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle