19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MAYIS 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Christo Yotov’un sergisi, Ankara Nurol Sanat Galerisi’nde 5 Mayıs’a kadar görülebilir 15 ETKİNLİK BUGÜN SAAT 20.00’DE Bir hayal tacirinin olmadık düşleri KAYA ÖZSEZGİN anatta imgeselliği ya da hayal gücünü öne çıkaran yapıtlar, sanatın tarihiyle yaşıttır neredeyse. İnsanın yorumlama yeteneği, düşselliğin sınırlarını zorladıkça imge de ileri boyutlara ulaşır, gerçekliğin ötesine geçer, sanatçıyı da peşinden sürükler. Rönesansın Kuzeyli ustalarından Bosch’un bu kapsama giren yapıtlarının bir bölümü, konusunu eski bir atasözünden alır: ‘‘Dünya, herkesin alabildiğini aldığı bir saman yığınıdır.’’ Neler gizlidir o saman yığınının içinde? Bunu bilmek olanaksızdır elbet. Daha doğrusu, o saman yığınından alınan şeye göre değişir bu. Örneğin, Bosch’un ‘‘Saman Arabası’’ tablosunda, kalabalık insan grupları saman arabasına tırmanıp saman almaya çalışırlar, kimisi tekerleklerin altına düşer, kimi biraz ilerde yiyip içmektedir, kimisi de saman yığınının üstüne tüneyip eğlenmektedir. Bulutların arasından İsa da bütün bu insanlara acı ve merhametle bakmaktadır. Venturi, bu görüntülere dayanarak Bosch’ta, gerektiği yerde bile ‘‘dram’’ kavramının söz konusu olmadığına değinir, dolayısıyla ‘‘görünen’’le ‘‘temsil edilen’’ arasında belli bir mesafe doğduğunu öne sürer. S lığa çıkaracak olan her şeye ilgi duyuyor, bilgilenmeyi bu bağlamda ileri noktalara götürüyor. Düşlemsel bir bilgilenmedir bu; kazıdıkça altından yeni şeyler fışkırıyor. Ve siz, resimlere dalıp çıktıkça, sizi bekleyen yeni sürprizlere tanık olmaktan memnun, sürdürüyorsunuz bu renkli yolculuğunuzu. Gerçek olmayan bir serüven Marco Socias Bilkent’te... ? 1991’den bu yana yapıtlarını düzenli olarak Türkiye’de sergileyen ve çevresinde ilgi odağı olan Bulgar sanatçı Christo Yotov Bosch geleneğinden gelen bir sanatçı. Yotov yapıtlarında düş ya da derin düşlem sırasında, insan belleğini ya da bilinçaltı dünyasını aydınlığa çıkaracak olan her şeye ilgi duyuyor, bilgilenmeyi bu bağlamda ileri noktalara götürüyor. yen ve çevresinde ilgi odağı olan Bulgar sanatçı Christo Yotov (ya da resimlerine koyduğu ismiyle Yoto) Bosch geleneğinden gelen bir sanatçı. Onun da resimlerinde, merdivenlerle uzay mekiğine tırmanan yorgun ve yoksul insanlar, havada uçan balinanın üzerine diktikleri ağacın gölgesinde dinlenenler, tepesine antik bir insan başı heykelinin yerleştirildiği kağnı arabasında bilinmez itici güçle yol alanlar, karlı bir tepeden aşağı doğru kızaklarla kayanlar ya da kendilerini coşkuyla boşluğa bırakanlar, satranç oyununun taşlarına dönüşen uzak zaman ermişi figürler, bilinmez bir dünyanın düşünü kuran çıplaklar ve daha niceleri, dışardan bakanları, özençli bir merak duygusu içinde, bir tablodan ötekine taşıyıp dururlar. Bir tür Ortodoks kültür paradoksu mudur Yotov’u bu ‘‘muhayyel’’ dünyaya sürükleyen? Gerçeküstücü demeyelim ama müthiş bir zekâ ve yaratıcılık kulvarında dolaşmaktan hoşlanan fantastik sanatçılar ailesine onu katan, yaşadığımız dünyanın giderek monotonlaşan akışından duyduğu tepki mi? Ne derseniz deyin, ince bir işçilik ve ‘‘humour’’ zevkiyle dokunan bu resimlerin, onları izleyenleri derinden kavrayıp sürüklediği kuşku götürmüyor. Yotov, düş ya da derin düşlem sırasında, insan belleğini ya da bilinçaltı dünyasını aydın Ütopik sürprizler... Bosch’ta olduğu gibi, imgeselliğin ağır bastığı bütün sanatçılarda böyle bir mesafenin varlığından söz edilebilir. Tasvirden çok, alegoridir bu mesafenin ortaya çıkardığı şey. Çok kişinin sandığı gibi, bir ahlakçı değildir Bosch; ancak, onun yaşadığı dönemin (15 ve 16. yüzyıllar), inançlı insanların gözünde sapkın bir dönem olduğu düşünülürse, sanatçının umutsuz insanı betimlemekte kendini sorumlu hissettiği de akla gelebilir. 1991’den bu yana yapıtlarını düzenli olarak Türkiye’de sergile Ütopik sürprizlerdir Yotov’un resmine taşıdıkları. Gargantua’nın Pantagruel’e mektubunda yazdıkları gibi bir şey: ‘‘Doğa olaylarıyla ilgili bilgiler’’ konusunda özenli ve dikkatli olmasını ister ondan Gargantua. Balıklarını tanımadığı ne denizi, ne ırmağı ne de pınarı olsun ister. Göğün bütün kuşları, ormanın bütün ağaçları, çalı çırpıları, yerin bütün otları, uçurumların ortasında gizli kalmış bütün madenleri, doğunun ve güneyin bütün taşları, onun tarafından bilinsin ister. Yotov da kendini böyle bir serüvene kaptırmışçasına, aslında gerçek olmayan, ama gerçek olması uzak bir ihtimal dahilinde bulunmayan şaşırtıcı bir dünya koyuyor önümüze. Yaşadığı gerçek dünyadan hoşnut olmayan biri için sığınılacak bir düş dünyasıdır bu en azından. Şaşırır, kimi zaman ürker, kimi zaman da kendini çocuklaşmış hisseder, ama böyle bir evrenin insanları arasında bulunmanın özlemiyle de dolup taşar. Bilinçaltında ya da düşsel bellekte yaşattığı olayları ve olguları, bir hayal taciri gibi sergilediği resimlerinde, giderek tıkızlaşan sanatsal üretimin kendi açısından eleştirisini yapmış oluyor Yotov böylece. Türkiye’yi kendine neredeyse ikinci bir vatan olarak seçtiğini düşündürecek boyutta on beş yıldır sergi yapmakta kararlı olması, onun, düşlerini en iyi anlayacak ortamı seçmekte isabetli davrandığının da bir göstergesi olsa gerektir. (0312 468 86 70, 455 10 33) İ spanyol gitarist Marco Socias, bugün saat 20.00’de Bilkent Konser Salonu’nda bir resital veriyor. Resitalde, F. Sor’dan ‘Six Airs’, E. Pujol’dan ‘Tres piezas espaolas’, J. Rodrigo’dan ‘Junto al Generalife’ ve Sonata Giocosa ve B. Britten’dan ‘Nocturnal’ ile Bach’tan ‘Chaconne’ yer alıyor. İspanya Malaga’da piyanist bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Marco Socias, müzikal eğitimini İspanya’da tamamladı ve Almanya Köln Musikhochschule’de birçok ustalık kursuna katıldı. Socias’ın gelişiminde önemli rol oynamış isimler arasında Carmen Gallardo, Antonio Com pany, José Tomés, José Miguel Moreno ve David Russell yer alıyor. 21 yaşındayken İspanya’nın en genç profesörü unvanını alan Socias, ‘Infanta Cristina’ , ‘Le Printemps de la Guitare’ ve ‘Concorso Internazionale di Gargnano’ gibi önemli yarışmalarda çeşitli ödüller kazandı. Pek çok uluslararası gitar festivaline davet edilen sanatçı, Avrupa, Uzakdoğu ve ABD’de oda orkestrası ve solo konserler gerçekleştirdi. Malaga’da yaşayan Marco Socias, İspanya San Sebastin Centro Superior de Msica ‘Musikene’de profesör olarak görevini sürdürüyor. SON KATILIM TARİHİ 30 AĞUSTOS Ajandanın konusu ‘sokaklar’ Adnan Varınca resimleri TEM Sanat’ta Kültür Servisi Adnan Varınca son dönem çalışmalarından oluşan kişisel sergisiyle 31 Mayıs’a dek TEM Sanat Galerisi’nde. Varınca’ya 18 Nisan’da da 2006 yılında güzel sanatların ‘resim’ dalında verilmesi kararlaştırılan ‘Aydın Doğan Ödülü törenle sunulmuştu. Ödülün Varınca’ya verilmesine gerekçe olarak da ‘‘sanatının başından bu yana izlediği inançlı ve kararlı, aynı zamanda çağdaşlık ölçütlerine açık sanatçı tutumu, pentür değerlerine öncelik veren dikkat çekici eğilimi’’ açıklaması yapıldı. Varınca, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Leopold Levy ve Bedri Rahmi atölyelerinde çalışarak 1948’de Akademi’yi bitirdi. 195773 yılları arasında Paris’te resim çalışmalarını sürdürdü. Varınca sanatını şöyle anlatıyor: ‘‘Resimde her şeyden evvel forme mühim. Rengi olmayan resmi noksan buluyorum. Bu yaradılıştan ve milletten gelen bir şey. Adiliğe hiç göz yumamıyorum; nadir güzelliği arıyorum hep. Resim sanatı tabiata muhtaç. Tabiat, resim için hem bir kaynak hem de bir vasıta’’ diyor ve ekliyor: ‘‘Ben kendi hesabıma resmimi tamamıyla ressamca, yani plastik imkânlar içinde görerek en az öz sadelikle, vicdanım rahat, sevgi ile yapıyorum. Netice bir hayli sürprizli oluyor ve mutlu oluyorum’’. (0 212 247 08 99 234 13 46) Adnan Varınca’nın yapıtlarından bir örnek. Pulitzer, Monk’a verildi ? LONDRA (BBC) Bu yıl 90.’sı düzenlenen Pulitzer Ödülü’nün sahibinin 1982’de ölen unutulmaz caz piyanisti Thelonious Monk olduğu açıklandı. Onuruna ödül verilen Monk için yapılan açıklamada, ‘‘bugün hayatta olmasa da öncü besteci kimliğiyle cazın gelişiminde kayda değer ve kalıcı bir etkisi olduğu’’ belirtildi. Monk’tan önce, doğumunun 100. yıldönümü olan 1999 yılında ödülün sahibi Duke Ellington olmuştu. Monk ve Ellington’dan başka George Gershwin, Scott Joplin ve Wynton Marsalis, Pulitzer alan caz müzisyenleri olmuşlardı. ‘‘Thelonious Monk, bebop’ı modern caza bağlayan önemli bestecilerdendir’’ açıklamasını yapan Monk Enstitüsü Başkanı Tom Carter, ‘‘Pulitzer Ödülü, doğru bir hareketle Amerika’nın yetiştirdiği üstün yetenekleri onurlandırıyor’’ dedi. M imarlar Odası’nın geleneksel olarak düzenlediği fotoğraf yarışmasının bu yılki konusu ‘kentler, sokaklar’ olarak belirlendi. Ajanda yayın kurulunun yarışmaya katılan fotoğraflar arasında temaya uygunluk ve Türkiye ile sınırlılık açısından yapacağı ön elemenin ardından Hilmi Etikan, Aras Neftçi, İlteriş Tezer, Güven Birkan ve Şeniz Kabadayı’dan oluşan seçici kurul, tarafından 41 adet fotoğraf 2007 ajandasında kullanılacak. Yarışmaya son katılım tarihi 1 Ağustos olarak belirlendi. Ajanda için seçilecek 41 adedin dışındaki fotoğraflar, ajanda yapımından sonra ödemeli kargo ile iade edilecek. Yarışmaya, en çok 6 adet olmak üzere, 5x5 cm. camlı çerçeveye konulmuş 35 mm. renkli saydam veya uzun kenarı 40 cm. olacak şekilde 300 dpi çözünürlükte tif ya da jpg formatında ve (CMYK olarak düzenlenmiş) dijital fotoğraf yollanması gerekiyor. Başvuru: (Nilgün Uzun Uluocak TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası, Barbaros Bulvarı 34349 İstanbul Tel: 0 212 227 69 10 yarismaİmimarist. org, http://www.mimarist. org) Muhsin Ertuğrul anılıyor ? Kültür Servisi Türk tiyatrosunun ustası Muhsin Ertuğrul ölümünün yirmi yedinci yılında, bugün saat 15.00’te Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anılacak. Tiyatro yaşamına 1910 yılında Burhanettin Kumpanyası’nda oyuncu olarak başlayan Ertuğrul, ilk sesli sinema filmini çekerek sinema alanında öncülük ederken tiyatronun kurumsallaşması ve modernleşmesi için çalıştı. Muhsin Ertuğrul Türk tiyatrosuna, Hamlet’i oynayan ilk Türk oyuncu olarak, ilk kez iki Türk kızına (Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyyir) rol vererek, ilk kez özel tiyatro kurarak, Açıkhava Tiyatrosu’nu kurdurarak, Tiyatro Meslek Okulu’nun açılışı da dahil birçok alanda öncülük etti. Cazın dinamik saksofoncusu İstanbul’da Kültür Servisi İstanbul Jazz Center, 26 Mayıs tarihleri arasında ünlü saksofoncu Harvey Wainapel’ı ağırlıyor. Tenor ve soprano saksofonun yanı sıra klarnet çalma özelliği ile de tanınan çok yönlü sanatçı Harvey Wainapel’a İstanbul Jazz Center’daki konserleri sırasında Kerem Görsev Trio eşlik edecek. Beş günlük konser dizisinin başlangıç saati 21.30. Kendi döneminin en yaratıcı ve duygulu saksofoncularından biri olarak nitelendirilen Harvey Wainapel, Boston’da Berklee College of Music’te eğitim aldıktan sonra Avrupa’ya gitti. Başalto ve solist olarak Frankfurt merkezli Alman Radio Big Band’de bir yıl kadar çalıştı. Amerika’ya döndükten sonra, caz müziğinin duayeni Ray Charles ile on ay boyunca turnelere katıldı. 1982 yılında Bay Area’ya yerleşti, McCoy Tyner, Joe Henderson ve Billy Hart ile birlikte çalıştı. 1996 yılında Joe Lovano’nun topluluğuyla turneye çıktı. 1992 yılında ilk albümü ‘At Home/On the Road’u çıkardı. Üç yıl sonra ise ikinci albümü ‘Ambrosia’ yayımlandı. ‘The Music of Kenny Baron’ albümü Hollanda Ulusal Orkestrası ve Brezilya Octet ile Avrupa’da kaydedildi. Çok yönlü kariyerinin doğal bir ürünü olan son albümü ‘The Hang’ eleştirmenler ve cazseverlerin büyük beğenisini kazandı. McCoy Tyner, Joe Henderson, Johnny Coles ve Billy Hart’den aldığı dersleri ve kendi deneyimlerinin bir araya getirdiği albümde Wainapel’a piyanoda Kenny Barron, basta Larry Grenadier, trompette Phil Grenadier ve davulda ise Kenny Wollesen eşlik ediyor. Albümlerinde Brezilya müziğine olan ilgisi yoğun olarak hissedilen Harvey Wainapel, Flora Purim ve Airto Moreira, Dori Caymmi, Manfredo Fest, Mike Marshall gibi isimlerle çalıştı. İstanbul Jazz Center’da Harvey Wainapel’in ardından 913 Mayıs’ta Kurt Rosenwinkel Group, 1620 Mayıs’ta ise Chiara Civello Quartet konserleri yer alacak. (0 212 327 50 50) Edward Said ve ‘Müzikal Nakışlar’ E dward Said’in ‘Müzikal Nakışlar’ adlı kitabı Gül Çağalı Güven tarafından Türkçeye çevrildi. 160 sayfadan oluşan ve Agora Yayınları’ndan çıkan kitap, Batı klasik müziğinin nasıl inşa edildiğine değiniyor. Alman düşünür, müzikbilimci Theodor Adorno gibi piyanist olan Said, kitapta, Adorno’nun açtığı yoldan, onunla tartışarak modern müziğin ve modernitenin dinamiklerini arıyor. 1935’te Kudüs’te doğan ve uzun yıllar boyunca Columbia Üniversitesi, İngiliz Edebiyatı ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde hocalık yapan Said, edebiyat eleştirisi ve teorisi, felsefe, kültürel çalışmalar, uluslararası politika ve müzik alanlarında çok sayıda kitap yayımladı. Harvey Wainapel ? TUZLA SABANCI ÜNİVERSİTESİ GÖSTERİ MERKEZİ’nde 19.30’daki sohbetin ardından 20.00’de Cem Mansur’un şefliğindeki Akbank Oda Orkestrası konseri. Solistler: Seda Subaşı (keman), Deniz Yücel (viyola). (0 212 252 35 00) ? BABYLON’da 21.30’da Hüsnü Şenlendirici konseri. (0 212 292 73 68) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle