27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MAYIS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Az kuru Anıl Öcal: ‘‘Mustafa Necati’nin evini kuru fasulyeci yapan kafa Atatürk’ün evini de pilavcı yapmalı ki pilav üstü az kuru olsun!’’ DANIŞTAY’DA, Danıştay 2. Daire üyeleri müzakere salonunda toplantı halindeyken silahlı saldırıya uğruyor. Avukat kimliği taşıyan saldırgan, tüm üyeleri hedef alarak toplu katliam yapmak üzere silahını ateşlerken ‘‘Allah’ın askerleriyiz’’ diye bağırıyor. Danıştay 2. Dairesi, kamusal alanlarda türban takmak isteyen şeriatçılara engel çıkaran kurum olarak biliniyor. Bir süre önce şeriatçı gazetelerden biri yüksek yargıçları fotoğraflarını yayımlayarak hedef gösteriyor. İslamcı iktidar yüksek yargıyı kendine ayak bağı olarak görüyor ve her fırsatta sert eleştiriler yöneltiyor. Kapısında polisin nöbet tuttuğu Danıştay’da yüksek yargıçları kurşunlayan saldırgan ‘‘Türban kararını verenler cezalandırılacaktır’’ diye bağırıyor. Meclis’te türban gösterisi yapılmış... ‘‘Kime göstermişler!’’ DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ AKP’nin Anadolu örgütlerinde yolsuzluk iddiaları varmış. İmamcemaat meselesi! Ya ğ m u r E k i m Kadın Suat Özbilgi: ‘‘Sen şeriatı kabul ederek kocanın çok eşliliğine razı oluyorsan; kocanın seni dövebileceğini de kabul etmişsin demektir. Üstelik adam daha dördüncü karısını bile almamışken!’ Bırakın Türkiye’yi, dünyanın herhangi bir ülkesi için yüksek yargı organının basılması ve yüksek yargıçların katledilmek istenmesi, o ülke için yüz karasıdır. Bunun istisnası belki Amerikan işgalindeki Irak olabilir! İmam hatipli adamları ‘‘çocuk’’ diye Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıkaranlar; türbanlı kadınlarla Meclis’te gövde gösterisi yapanlar; türbanı siyasi bir araç olarak kullanarak toplumu gerenler; kafalarındaki şapkayı mı yoksa takkeyi mi her ne ise çıkarıp önlerine koysunlar ve düşünsünler. Yarattıkları canavar kendilerini yemeye başladı, farkında değiller. Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırılar, Danıştay’da katliam girişimi; bunlar Türkiye’nin İstifa karanlık bir tünelin içine sürüklendiğini gösteriyor. Biz bu filmi çok seyrettik! Ve bir daha seyretmek istemiyoruz. Provokasyon, karanlık güçler türü lafazanlıklar, üzüntülü surat ifadeleri, nefretle kınamalar Türkiye’yi daha da karanlığa sürükleyecektir. Danıştay’ın kana bulanması üzerine timsah gözyaşları ile ‘‘nefretle kınama’’ mesajı verenler, önceki yıllarda tohumlarını attıkları, içlerinde sakladıkları ‘‘nefret’’i anımsamalıdır. Seçmenin dörtte birinin oyu ile Meclis’teki sandalyelerin üçte ikisini işgal eden bu hükümet, demokrasiye saygı gereği derhal istifa etmek durumundadır. Meclis’teki tüm partilerin katılacağı veya destekleyeceği bir koalisyon hükümeti ile Türkiye en kısa sürede erken seçime gitmelidir. Yoksa Türkiye de demokrasi de elden gidecek! Bomba ve Reçete... Erzincan’da parçalanan dört minik beden... Şırnak’ta vatan için toprağa düşen dört yiğit asker... İstanbul’da Cumhuriyet’e atılan üçüncü bomba... Biliyor musunuz, hepsi neredeyse aynı zaman dilimi içinde gerçekleşti... Görüyor musunuz, ülkenin dört bir tarafı alev alev yanıyor... Duyuyor musunuz, Erzincan’dan, Osmaniye’den, Erzurum’dan, Diyarbakır’dan, Nevşehir’den yürek dağlayan feryatlar yükseliyor... Anneler Günü’nde yurdun beş ayrı kentinden sekiz cenaze kaldırılıyor. En küçüğü 6, en büyüğü 22 yaşında sekiz fidan, sekiz ana kuzusu... Ve İstanbul’da Cumhuriyet’le yaşıt Cumhuriyet’e polislerin gözü önünde üçüncü bomba atılıyor... Atanlar kaçıyor... Kaçıranlar iz sürüyor!.. Tehlikenin hâlâ farkında değilseniz... Pes!!! ??? Ülke yangın yerine dönmüş... Tayyip Bey, Endonezya’da ‘‘enflasyon kadar faizin helal olması’’ gerektiğine dair fetva veriyor!.. Yetmiyor, bir fetva da ‘‘bomba’’ için veriyor... Birinci bombada susmuş, ikinci bombada yine susmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı üçüncü bombada, o da gazetecilerin sorusu üzerine, duyduğumda yüzümü kızartan şu yanıtı veriyor: AKP’nin parti binaları da bombalanıyor... Neden AKP saldırıya uğrayınca genel başkanı aranıp ‘‘Geçmiş olsun, sorumlular bulunsun’’ denmez?.. İşte bu kadar!.. Tayyip Bey’in hâlâ ‘‘parti il başkanı’’ seviyesinden yukarıya çıkamamış bir ruh hali içinde olması bir yana, hazret sanki başbakan değil, bu ülkenin güvenliğinden sorumlu değil; o kadar dışardan, o kadar uzak, o denli soğuk... Yobaz güruhu şıkır şıkır oynuyor!.. ??? Bu ülke, bu kadarına layık mı?.. Yarın 19 Mayıs... Kurtuluş Savaşı’nın ve Türk devriminin, Anadolu aydınlanmasının başlangıcı olan günün 87. yılı... Mustafa Kemal’in neredeyse bir asır önce söylediği şu sözleri iyi okuyun, hatta beyninize ve ruhunuza kazıyın.. Çok ama çok lazım olacak... Önemli olan, ülkeyi temelinden yıkan, milleti esir ettiren iç cephenin susturulmasıdır. Bu gerçeği bizden daha iyi bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllardır çalışmışlardır ve hâlâ çalışmaktalar. Biliyorum ki Batı ile uyuşma, Türkiye’nin kaçınılmaz olarak köleleştirilmesi anlamına gelir. Ülkenin tam bir birliğe gereksinimi vardır. Sıradan politikacılıkla ulusu parçalamak hıyanettir. Çünkü bir ulusun başarısı, mutlaka bütün ulusal güçlerin bir yöne yöneltilmesiyle mümkündür. Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; başının üzerine çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asli cevheri çok iyi tahlil etme dikkatinden asla vazgeçmesin!.. Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardır. O da milli hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız Türk devletini yeniden kurmaktır!.. İstiklali için her şeyi göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur. Reçete budur... SESSİZ SEDASIZ (!) Komşudan al iflas ve tehdit haberini! YUNAN gazetelerinden Elefterotipia, ‘‘Tutununcaya kadar elimden tutun’’ manşeti ile Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’e Türkiye’de sıkıntıları olduğu için zamana ihtiyaç duyduğunu ve ek protokol konusunda bu zamanın kendisine verilmesini rica ettiğini yazdı. Haberi, bir de Bülent Esinoğlu’nun yorumundan okuyalım: ‘‘Türkiye’yi pazarlamaktan sorumlu başbakanın şu sıralarda pazarlanacak malının olmaması nedeni ile sıkıntıda olduğu anlaşılıyor. Yunanistan’a iki bankanın satılması şimdi daha iyi anlaşılıyor. İflas, bunlar ile durdurulsa hadi neyse. Ana patron Amerika’nın talepleri devam ediyor. ABD İran için sopasını borsada gösterdi bile. İran’da benimle hareket etmezsen sıcak parayı çekerim diyor. Amerika’nın Türkiye’deki uzantıları şöyle yapıyor: IMF’nin taleplerini aynen karşılayın; AB ve IMF süreçlerinden ayrılmayın. AB sizi almasa da sürece bağlı kalın. Sıcak paraya stopaj falan olmaz; bunu aklınızdan silin; Sosyal Güvenlik Yasası’nı hemen çıkarın. Son günlerde yaşadıklarımız kriz değildir; tehdittir.’’ Ev Mehmet Ali Kılınç: ‘‘Başbakan’ın ABD’ye ani ziyareti eleştiriliyor. Baba evine ziyaretin eleştirisi mi olur!’’ Omuz Akif Kökçe: ‘‘Çağdaş bir yaşam için omuz omuza savaşılmazsa, el ele tutuşmak da haram sayılacak!’’ Yüksek Yerilim Hattı Ekonomiye at gözlüğü ile bakıyorlardı; yolsuzluğa erdincutku?yahoo.com bulaşınca tay gözlüğü ile bakar oldular! Cumhuriyet 60 Yıldan Beri Bombalanıyor Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Benim kuşağımın yaşam süresi içerisinde Cumhuriyet’e sayısız bomba atılmıştır. Cumhuriyet’e ilk bomba, 1946 yılında büyük eğitimci, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in düşürülmesi ile atıldı. Onun yerine gelen Reşat Şemsettin Sirer, İsmet Paşa ile birlikte Köy Enstitülerini ziyaretten dönüşte ‘‘Paşam, bu çocuklar böyle bir eğitim görürse biz bunları idare edemeyiz’’ demiştir. İkinci bomba, Dil Tarih’e yapılan saldırıdır. Türkiye’nin büyük bilim insanları darmadağın edilmiş, genç üniversitemizde büyük bir yoksunluk yaratılmıştır. Üçüncü bomba DP’nin ilk icraat olarak Türk halkına kendi dili ile seslenen ezanı Arapçaya çevirmesidir. Ardından aydınlanma odakları Halkevlerini ve Köy Enstitülerini yıkan bombalar geldi. Daha sonra toplumu cephelere bölen vatan cephesi bombası ve Meclisi yargı yerine koyan Tahkikat Komisyonu. Çok etkili bir bomba Menderes’in dilinden Meclis’e ‘‘Siz isterseniz hilafeti de getirebilirsiniz’’ hitabı ile atılmıştır. Cumhuriyeti, demokrasiyi korumak amacını taşıyan ve 1961 Anayasası’nı gerçekleştiren 27 Mayıs, yazık ki 147 icraatı ve 3 siyaset adamının idamı ile tahripkâr bombalar yaratmaktan uzak duramamıştır. 1971 12 Mart, emperyalizmle işbirliği halinde Türk solu üzerine atılmış çok güçlü bir bombadır. 3 genç çocuğun insafsız bir intikam duygusu ile idam edilmesi de, Bulgaristan yolu ile gelen silahların sağ ve sol kimlikli gençlere dağıtılıp onların birbirini öldürmesi de ağır bombalardır. 7080 arası Türkiye’de oynanan dış kaynaklı oyunlar, çok ama çok etkili bombalar olmuştur. Emperyalizmin tezgâhladığı 1980 12 Eylül bombası Cumhuriyet üzerinde en ağır tahribatı yapmıştır. Artık Türkiye iyiden iyiye emperyalizmin boyunduruğu altına girmiş, güvenlik soruşturmaları ve 1402 ile üniversitelerde telafi edilmez yıkımlar yaratılmıştır. 12 Eylül ürünü Türk İslam sentezi, okullarda din dersleri, Kuran kursları ve de 500 tane imam hatip okulu, çocuklarımızın, gençlerimizin körpe dimağlarını körelten, onları özgür, eleştirel düşünceden yoksun bırakarak ağır tahripkâr etkiler yaratan bombalar sayılsa yeridir. Ardından gelen Özal markalı bombalar Türkiye’de ahlakı, helal para inancını yok etmiş, köşe dönme felsefesini egemen kılmıştır. Çiller gümrük birliği bombası ile birlikte sosyal devleti yıkanları patlatmaktan geri durmamıştır. Ecevit’in başkanlığındaki bombalar da yabana atılamaz. Kemal Derviş’in erken seçim bombası da küçümsenecek gibi değildir. Abdi İpekçi’den sonra gazetemizin yazarları Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi Cumhuriyet’e yöneltilen etkili bombalar arasında yer alır. Nihayet iktidara gelen İslamcı iktidar seri bombalar halinde Cumhuriyet’in temellerine yönelen sistemli bir saldırı başlatmıştır. Mikro milliyetçiliği, bölücülüğü destekleyen ve tarikat kaynaklı, akla ve bilime karşı akımlar bu dönemde iyice hız kazanmıştır. Laiklik karşıtı tartışmalar yaparak anayasal suç işleyen Başbakan ve Meclis Başkanı Cumhuriyet’e karşı en ağır ve yıkıcı bombalamaların hazırlayıcısı olmuşlardır. Bir de tüm bu bombaların etkisini ve şiddetini arttıran uçuk ve neoliberal aydınlarımızı anımsamadan duramayız. Ama Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, bu kadar ihanete karşın hiç kuşkusuz kolay yıkılmayacaktır. Cumhuriyetçi kuşaklar tüm bombardımanlara karşı duracak ve bu Cumhuriyet’i yaşatacaklardır. Bugün Cumhuriyetçilerin laik cumhuriyet, aydınlanma, ülkenin bölünmezliği ve antiemperyalizm ilkelerinde buluşarak bir dayanışma ve birlik oluşturmaları bir namus borcu, bir vatan borcu özelliğini kazanmıştır. coskunoz@superonline.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr İnsan olmak zor şeydir!.. Cumhuriyet’e yapılan saldırıları tahlil etmekle uğraşırken bir saldırı haberi de Ankara’dan geldi. Sevgili Metin Uca’ya da ‘‘dik duruşunun’’, ‘‘insan oluşunun’’ bedelini ödetmeye kalkıştılar!.. Ben de tam ‘‘Yes Yerine Orrayt Demek Caiz midir Hocam’’ isimli, Nasrettin Hoca’dan başlayıp Tayyip Bey’in kedisine, oradan Türkiye’nin hallerine, müthiş bir ironiyle ve de zekâyla kaleme alınmış son kitabını okuyordum. Biliyorum ki, Metin’in yüzüne savrulan falçata ancak onun dilini ve kalemini bileyecek... O yine dimdik duruşu ve aydınlık yüzüyle üzerine düşeni yapmayı sürdürecek... Saldırgana gelince; hayatının hiçbir döneminde ‘‘insan olmanın ne denli zor bir şey olduğunu’’ ne yazık ki bilemeyecek... eposta: umitzileli?gmail.com ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Mayıs www.mumtazarikan.com SOLDAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SAĞA: 1 1/ ‘‘Loğusaotu’’ da deni 2 len ve kökleri 3 halk hekimliğinde kullanı 4 lan bir bitki. 2/ 5 Marmara Böl 6 gesi’nde bir göl... Kalın 7 bükülmüş si 8 cim. 3/ Uyluk 9 kemiğinin bilimsel adı... Kayak. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Bir renk... Peru’nun 1 P A L M İ R A A başkenti. 5/ Çoğun 2 E C E B ON U S lukla kahverengi de 3 T E R Z A R İ MA mir karbonat bileşim4 R Z E R O A L li demir cevheri. 6/ 5 A K A B E E M Lezzet... Un, et ve A N A E V İ Ç bamya ile yapılan bir 6 N A Z İ A yemek. 7/ Uyuşuk, 7 E V miskin.. Yüz met 8 K A R İ K A T Ü R rekare tutarında alan 9 O L E A N A N E ölçüsü birimi. 8/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... Argoda marka düşkünü züppe kimselere verilen ad. 9/ Bir topluluk içinde bir kimsenin durumu ya da kazandığı saygınlık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz Bölgesi’nde yetişen ve halk hekimliğinde kullanılan bir tür kokulu çalı. 2/ Elemeye yarayan araç... Kuran’ın her tümcesi. 3/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse... Budizmsin en önemli yapısı olan, kutsal emanetlerin saklandığı Hint kökenli anıt. 4/ İstenç yitimi... Kesintilerden sonra kalan miktar. 5/ Akla gelen, içe doğan düşünce. 6/ Bir gıda maddesi... ‘‘ sanmak için kendimi/ Ne kâğıt isterim ne kalem’’ (Orhan Veli). 7/ Hintli kadınların ulusal giysisi... Küçük mağara. 8/ İstem dışı yapılan hareket... Mihrak. 9/ Pizza ve İtalyan yemekleri veren lokanta. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle