18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2006 PAZAR 6 Nereden nereye?.. Türkiye’nin bugün geldiği yerde ekonominin yönetimi dış odakların eline geçti; iktidarların rolü, konu mankeni gibi ortada salınmak... Ülkedeki yoksullukzenginlik ikileminin uçurumu baş döndürücü... Daha da kötüsü, etnikçilik siyaseti ülkeyi bölmeye, dincilik politikası laik Cumhuriyeti gömmeye yönelik çabalarında dış desteklerle alenen işbirliği yaparak mesafe alıyorlar... Başımızdaki iktidar artık iyice belli oldu ki takıyyeci... Peki, bu tablonun ressamı kim?.. ? Sorumluyu tek kişiye indirgemek elbette gerçek arayışına ters düşer; ama, bugün ulaşılan olumsuz sonuçta 12 Eylül yönetiminin ve Kenan Evren’in büyük payı oldu DİZİ Resim?.. ğu da yadsınamaz... 12 Eylül, dincilik yolundaki gerici politikaya anayasaya dek tırmanabilen katkılarda bulunmuş, etnikçiliği Güneydoğu’da yaptığı zulümlerle tohumlamıştır... Bu resimde resme pek meraklı Evren’in günahı çok büyüktür... Ama işlediği günahların farkında mıdır Kenan Paşa?.. O bilinçte ve çapta olduğunu sanmıyorum... ? Türkiye’nin bugün içine düştüğü durumda eski defterleri karıştırmanın hiçbir yararı olmayacağını çok iyi bilmeliyiz. Halk dilinde ‘‘Geçmişe mazi, yenmişe kuzu denir’’. Bugün ulusal bütünlükte bir oluşumun tohumları büyüyor; geçmişin hesaplaşmaları, kan davaları, öç duyguları ve mazideki sağsol kavgalarını öne çıkarmak çabaları dincilik ve etnikçilikle tehdit edilen geleceğimizi tehlikeye atar... Ancak ulusal bütünlükte bir siyasal birlikle Türkiye içine düştüğü çukurdan çıkabilecektir... ? Ama Kenan Evren bu yaşında bile susmayı bilmiyor, eski defterleri karıştırıyor, astığı kişilerin idam kararlarını bugün bile rahatça imzalayacağını söyleyebiliyor, gerçekleri tahrif eden açıklamalarda bulunuyor... Miyase İlknur’un dizisi gerçekleri savunma yolunda anıları ve belgeleri gündeme getiriyor... Buna Evren’in televizyon ve gazetelerdeki konuşma ve tartışma gündemine karşı zorunlu bir açıklama da diyebiliriz. 12 Eylül’ü başlangıçta halkımız alkışlarla karşılamıştı... 12 Eylül’ü yapanlar ne yazık ki çapsızlıkları yüzünden bu tarihsel fırsatı çok kötü değerlendirip bugünlere yatırım yaptılar... Kenan Paşa artık susup köşesinde otursa ve yalnız resim yapsa ülkemize daha yararlı bir sürece girer... Yaptığı resimlerin, sanatsal açıdan değerleri kuşkulu da olsa, ressamın ruhsal dengesini sağlamak gibi bir işlevi yok mudur?.. PAZAR ORHAN BURSALI Çapraz Ateşte Terör örgütü, Newroz bahanesiyle militanlarıyla Güneydoğu Anadolu’da ortalığı ateşe verdi. Öyle anlaşılıyor ki, bölgede sivil hayat silahın baskısı altına girdi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti sivil hayatı korumada yetersizliğini ilan etti. Silah, belli ki belediyeleri de yönetiyor. Ilımlı olduğu iddia edilen Kürtler de kendilerine bir siyasi alan açamadıkları için aynı çatının altındalar. Kürt sorunu, şüphesiz ki etnik kökene sahip. Fakat, aynı zamanda büyük bir sosyal sorun da... Ali Sirmen haklı olarak, bölge zenginleşse bile, etnik sorun var olacak diyor. Burada Türkiye açısından önemli olan, ülke bütünlüğünü, bir arada yaşama koşullarını korumak. Anadolu’da yüzyıllarca süren yaşam birlikteliği nasıl sürdürülür? Kürt partilerinin seçimlerde aldıkları oyların yüzdelerine bakılacak olursa, Kürtlerin esas eğilimi Türkiyeli olarak yaşamak.. Ayrılıkçı etnik özellik önplana çıkmıyor. Bütün seçimlerde bu böyle... O halde, Kürtlerin Türkiye’nin nimetlerinden daha fazla yararlanmalarını sağlayacak ekonomik ve sosyal yatırımların ve refah iyileşmelerinin, birlikteliği arttırabileceği söylenebilir. Zaten o kadar iç içe geçmiş bir ülke burası. Ancak batılı Kürtler dahil, özel sektör, emek ucuzluğuna ve teşviklere rağmen yoksul Kürt bölgelerine gitmiyor, şüphesiz nedeni siyasi ve sosyal riskler. Devlet eliyle bir ‘‘demokratik devrim’’ ile Kürt yurttaşına yeni olanaklar sunmak mümkün mü? Çünkü tasfiye edilecek ağalar vb. devletin müttefikleri, ortakları durumunda. Siyasi ve ekonomik olarak.. ??? Kürt Sorunu artık bunların ötesine taşmış durumda. ‘‘Kürt Sorunu’na demokratik çözüm’’ sözünü edenler, konuyu ayrıntılarıyla dillendirmekten kaçınıyor. Ama herkes biliyor ki, demokratik çözüm, PKK liderinin ‘‘Konfederasyon’’unu, ayrı bir federatif yapıyı, hatta ayrılma hakkı olan bir Kürt devletini de kapsıyor. Acaba, Kürtlerin haritaları hazır! Ayrılma hakkını savunan Türklerle aralarında ‘‘harita ihtilafı’’ çıkar mı? Korkulan, Anadolu insanlarının, ‘‘milliyetçilik kırımı’’ içine düşmeleri. Bir kısım aydın, ‘‘ama kırım olmasın da ne olursa olsun!’’ görüşünde! Ancak, silahlı terör örgütünün, ülkeyi kan gölüne çevirecek eylemlerinin, bir karşı milliyetçi akım yaratması kadar doğal bir sosyolojik süreç olamaz. Bu işin ucu karanlık... Ta ki, doğasında ayrılıkçılık olmayan, ülkenin kaderini paylaşan ve gelişmesi için ortak beyin tüketen bir Kürt siyasal partisi duruma egemen olsun, ayrılıkçıları dışlasın ve kendisine Meclis’in de yolu açılsın. Onlar da zaten yoklar! Öte yandan PKK, karşı siyasal ve sivilyarı sivilaskeri örgütlenmeleri hızlandırıyor. Bunu da ancak körler göremez! ??? Sorunu bu kadar güncelleştiren şüphesiz ABD’nin, Irak’ı işgali ile yarattığı bilinçli yeni durum. Kürtçülüğün ardında ABD’nin bizzat kendisi var. ABD, Irak’ta Kürtleri bir devlete kavuşturdu. Şimdi ‘‘Kürdistan’’ın Suriye, İran ve Türkiye’deki parçalarıyla uğraşıyor. Türkiye’deki ‘‘parça’’ ile nasıl uğraşıyor? ‘‘İlgi’’sini hiçbir zaman esirgemeyerek... Lidercikleriyle görüşerek.. ve en önemlisi PKK’yi eli kolu altında tutarak ve yaşatarak.. Neden? Hem gün ola harman ola, hem de Türkiye’deki ‘‘parça’’yı ancak PKK ile sürekli sıcak ve hareketli tutabilir. Böylece PKK ile Türkiye ‘‘parçası’’nı gelecekteki Büyük Kürdistan’a hazırlayacak, hem de kısa vadede, Ankara’yı yönetenleri hizaya getirecek... ABD zaten İran ve Suriye’yi hedef almış durumda. Orada da iki bulmacanın iki önemli parçası var! Üstelik ve utanmadan, İran ve Suriye’yi parçalamada bize biçtiği görevi yerine getirmeye, Türkiye’yi iki ucu pis değneyi tutmaya zorluyor. ABD kendine bölgede İsrail’den sonra ikinci bir ‘‘stratejik müttefik’’ yaratacak: Kürdistan! Ülkemizdeki terör ve ayrılıkçı hareket de bu politikadan gaz almış durumda.. 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren görevi süresince muzır sanatçılara göz açtırmadı Müstehcenliğin uzmanı ziz Nesin’in kulakları çınlasın. Yazdıklarıyla dünyayı güldüren rahmetli, kendisini en çok neyin güldürdüğü sorulduğunda, ‘‘Beni en çok Kenan Evren’in konuşmaları güldürüyor. Evren mizahta benden daha usta. Konuşmalarının tiryakisiyim’’ yanıtını vermişti. Sağolsaydı da görseydi; Kenan Evren geçen yıllara karşın performansından bir şey yitirmiş değil. Hala güldürmeye devam ediyor. Üstelik Aziz Nesin öldüğü için Kenan Paşa’yı bu alanda kendini zorlayacak rakibi de kalmadı. Son haftalarda gündemi oluşturan can sıkıcı konular nedeniyle toplum olarak gerilmiş, bu gerilimi boşaltacak keyifli bir habere epeydir hasret kalmıştık. Kemal Unakıtan ve mahdumlarının son marifetleriyle oyalanıp giderken, aniden Kemal Derviş çıkıp geldi. Bir televizyon programında kendi eseri olan dalgalı kur hakkında atıp tuttu ve zaten zor yatıştırdığımız mali piyasaların moralini bozup gitti. ‘‘Eyvah yine hükümet değişikliği mi?’’ diye yüreğimiz ağzımıza geldi. Ama Allah’tan sadece borsa, döviz, faiz piyasası bir iki gün dalgalandı ve duruldu. Gözler yeniden Unakıtan’a çevrilmişti ki, bu kez Van’dan gelen bir haber, Ankara’da bomba etkisi yarattı. Van Cumhuriyet Savcısının hazırladığı Şemdinli İddianamesinin siyaset dilindeki meali, 30 Ağustos öncesi bir sivil darbe ile müstakbel Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın önünün kesilmesiydi. Siyasallaşmış yargı eliyle kotarılmak istenen bu sivil darbe, bir anlamda 28 Şubat’ın da rövanşı olacaktı. Ancak tepkiler karşısında bu grişim, nakıs teşebbüs olarak kaldı. Bu sinir bozucu gelişmeler yetmezmiş gibi bir de Merkez Bankası Başkanlığına kimin getirileceği sorunu çıktı başımıza. Piyasalar, ekonomide istikrarı bozmayacak bir isim beklerken, hükümet de kadrolaşmada bugüne kadar sergilediği istikrarı koruma peşindeydi. İşte bu sıkıntılı ortamda Kenan Paşa imdada yetişti. Kenan Paşa’nın zamanlanması yine müthişti. Geçen haftalarda Kanal D’de Abbas Güçlü’nün ‘‘Genç Bakış’’ adlı programına konuk olan 12 Eylül darbesinin renkli cunta lideri Kenan Evren, bir konuştu pir konuştu. İnsanda ne sinir kaldı ne stres. Sen çok Yaşa Kenan Paşa! A Polonyalı Dubkowski’nin yandaki resmi Evren’in talimatıyla sergiden kaldırıldı. Evren bu resmi eleştirirken başka bir resmi de çok beğendiğini açıkladı. Cumhurbaşkanı’nın övgüsüne mazhar olan resim çakıltaşlarıyla yapılmış kendi portresiydi. Resim öğretmeni Hikmet Öz’ün yaptığı Evren resmi ödül olarak serginin girişine asıldı. Evren: Bunlar sanat değil ki? T ürkiye ilk kez 1986 yılı Mayıs’ında bir sanat bienali düzenledi: AsyaAvrupa Bienali. Dönemin Kültür Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu, ‘‘Türkiye’de ilk kez böyle bir girişimde bulundu’’ diyerek övünüyordu. Açılış töreni ve kokteyli muhteşem oldu. Bienale başka uluslardan katılım oldukça yüksekti. Ancak Polonyalı ressam Jan Dubkowski’nin muzır resmi, bu görkemli sanat olayını gölgeledi. Münasebetsiz Dubkowski, cinsel ilişkinin resmini çizerek, Cumhurbaşkanımız Kenan Evren’i fena halde sinirlendirdi. Her ne kadar Anadolu topraklarında ilk çağlardan beri cinsel ilişki duvar resimlerine ve heykele konu edilmiş olsa da, Kenan Paşa’dan önceki dönemler onu bağlamazdı. 12 Eylül’den sonra Muzır Yasası boşuna mı çıkarılmıştı. Bienalin şartnamesine göre, her eser kabul edilmek zorundaydı. Ancak resmi beğenmeyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olunca iş değişirdi. Evren, sergiyi gezerken ‘‘Bunlar sanat değil ki’’ deyince Polonyalı ressamın müstehcen resmi apar topar kaldırıldı. Kültür Bakanlığı Müsteşarı Oluş Arık, ‘‘Polonyalıların durumu anlayışla karşılayacaklarını’’ belirtirken, Bakan Taşçıoğlu, sanat çevrelerinin tepkisi üzerine resmin bizzat Polonya Elçiliği tarafından kaldırıldığını söylüyordu. Ancak sergide Evren’in çok beğendiği resimler de vardı. Evren, Adanalı resim öğretmeni Hikmet Öz, çakıl taşlarından yaptığı kendi resmini çok beğendi. Uluslararası sergide Kenan Evren’in çakıltaşlı portresi ünlü ressamların resimleriyle birlikte sergilendi. Hatta bu resim, müzenin girişine asıldı. Müstehcen bir resmi kaldırttığı için Evren’i sanat düşmanı ilan etmek haksızlık. Netekim, bir eseren sanat olup olmadığını bir görüşte anlayacak kadar sanatı bilen Cumhurbaşkanı Evren, kendi resminin pekala sanat olduğuna karar vererek resim öğretmenini ödüllendirdi. obursali?cumhuriyet.com.tr ‘Çağırın şu İlhan Selçuk’u bana dedim, kalkıp geldi’ K enan Evren, ‘‘Genç Bakış’’ programında gençlerle sohbet ederken sanatta müstehcenlik konusundaki mücadelesine örnek olarak, Ankara’da 1985 yılında açılan AvrupaAsya Bienali’nde sergilenen Polonyalı ressamın müstehcen resmini nasıl kaldırdığını göstermiş. Olayın üzerinden yıllar geçmesine karşın her gittiği yerde ve her söyleşisinde Paşa’ya temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp aynı konu soruluyor. O da bıkıp usanmadan anlatıyor. Biz izleyenlerin daha doğrusu Ahmet Hakan’ın yalancısıyız. Paşa programda, yıllar önce resim sergisinden kaldırttığı müstehcen resim nedeniyle kendisini eleştiren İlhan Selçuk’u huzuruna çağırarak nasıl haşladığını şöyle anlatmış: ‘‘Çağırın şu İlhan Selçuk’u bana, dedim. Çağırdılar geldi, resimleri gösterdim, ‘Hele bak şunlara bir, haksız mıyım’ dedim, hak verdi ve ‘Ben böyle olduklarını bilmiyordum Paşam!’ dedi.’’ Helal sana Paşam! Ziverbey’de Faik Türün’ün işkence timinin bütün çabalarını ‘‘ötmeyerek’’ boşa çıkaran bu İlhan Selçuk değil miydi? İlhan Selçuk gibilere böyle muamele yapacaksın. Evren yıllar önce Aktüel dergisinde kendisiyle söyleşi yapan Esra Doğru’ya olayı şöyle anlatmıştı: ‘‘O çıplak resim uluslararası bir sergideydi ve çok çirkin bir resimdi. Çirkin de ne demek, biz eskiler ‘müstekreh’ deriz, yani insanda kusma hissi uyandıracak kadar kötüydü. Üç erkek birbirinin arkasına girmiş, seks yapıyorlar. Ama aslında o kadar çirkindi ki, seksle de ilgisi yoktu. Üç erkek seks yapıyorlar ve bu çizgiyle yapılıyor. Polonyalı bir ressamın resmi, o sergiyi öğrenciler geziyor, çocuklar geziyor. Ben de dedim ki; yahu ben buraya savcıyı getirsem müstehcenlikten dava açılır hakkınızda. Ve zaten o resmi Polonya Büyükelçiliği kendisi kaldırttı sergiden. Sonra da o resmin İstanbul’da bir fotoğrafını çektirdim ve haberi yazan muhabiri çağırdım, gösterdim. ‘Efendim ben böyle olduğunu bilmiyordum’ dedi.’’ VALİ: PROSEDÜR GEREĞİ ‘Sabıka kaydı’na tepkiler sürüyor ZONGULDAK (Cumhuriyet) Ereğli ilçesinde Kütüphaneler Haftası etkinlikleri kapsamında okullarda öğrencilerle söyleşi yapmak için başvuran yazarlardan sabıka kaydı istenmesiyle ilgili tartışmalar sürüyor. Kaymakam Osman Ekşi, herkese uygulanan prosedürün işlediğini belirtti. Mizah ve çocuk klasikleri yazarıkarikatürist Cihan Demirci ile yazar Aydoğan Yavaşlı 28 Mart günü okullarda söyleşi yapmak için Ereğli Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurdular. Sabıka kayıtları istenen yazarlar, uygulamayı protesto etti. Demirci, ‘‘Böyle bir durum ilk defa başıma geliyor. Bundan iki yıl önce geldiğim Ereğli çağdaş, aydın ve demokrat yapısıyla bende önemli izler bırakmıştı. Yapılacak etkinliklere katılmam için benden sabıka kaydı istenmesini şaşkınlıkla karşıladım’’ dedi. Aydoğan Yavaşlı da ‘‘MEB ve Kültür Bakanlığı’ndan ödüller aldım. Okulda öğrencilerle görüşmemiz yasaklandı’’ diye konuştu. Konuyu basından öğrenen Zonguldak Valisi Yavuz Erkmen ise prosedür gereği herkesten aynı belgelerin istendiğini anlattı. Ereğli Kaymakamı Osman Ekşi ise yazarların okullarda kitap tanıtımı yapmak istediklerini ve gerekli belgeleri getirmedikleri için izin vermediklerini savundu. MÜSTEHCENLİĞE GELİNCE DÖKTÜRDÜ ‘‘Genç Bakış’’ programında öğrencilerin sorularını yanıtlayan Kenan Evren, konu sanatta müstehcenliğe gelince yine döktürdü ve yoğun gündem arasında manşetlere çıkmayı başardı. Malumunuz; Türkiye’de sanatta müstehcenlik konusunda sadece iki mütehassıs var: Kenan Evren ve Melih Gökçek. Ancak kabul etmek gerekir ki, bu alanın üstadı âzamı Kenan Evren’dir. Melih Gökçek bu konuda Evren’in eline su dökemez. Hem o sadece heykelcilik konusunda uzman sayılır. Kenan Evren ise resimden heykele, sinemadan fotoğrafçılığa kadar sanatın her dalında müstehcenliği tespitte yetkin biridir. Kenan Evren görevi boyunca resimden heykele, sinemadan fotoğrafçılığa kadar sanatın her dalında müstehcenliği tespitte yetkin biriydi. SÜRECEK CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle