18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2006 PAZAR 2 DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, yıllarca Güneydoğu’da görev yapmış bir politikacımız... Böyle bir insanın son kalkışma olayları konusunda söyledikleri elbet çok önemlidir: ‘‘Bu hükümet işbaşına geldiğinde sıfır terör vardı. Üç buçuk yıl sonra getirdikleri noktaya bakın! Türkiye bunları taşıyamaz artık.’’ ??? Gün geçtikçe bir çıkmaza saplanıyoruz. Derken kurtuluş yolları aramaya başlıyoruz! Öyle bir iktidar ki, hiçbir şey umurunda değil! Başörtüsü, türban, bir de imam hatip!.. Hepsi bu kadar! Milletin yarısı açlık içinde.. İç politika, dış politika iflas etti edecek.. Okullarda öğrenciler bıçak bıçağa... Yolda yürümek olanaksız. Hırsızlık, soygunculuk, hortumculuk gırla!.. ‘‘Hortumları kestik’’ dediler. Yeni yeni, daha üstün, daha becerikli, hatta daha ‘‘bereket’’li hortumlar üretildi. Üç buçuk yılda olup bitti! Bir hesaplarsanız kendi yaşantınızın nerden nereye geldiğini, dört yıl önceyi mumla arar durumda olduğunuzu görürsünüz. AKP çığırtkanları istedikleri kadar Meclis’lerde baskılarını sürdürmeye çalışsınlar, kimse aldanmıyor. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Önce sorumsuzluk! Ulusal duygulardan kopukluk! İnsan yaşamına ilgisizlik! ‘‘Halkın dörtte biri bizim arkamızda’’ diye tutturup her hakkı kendinde görmek... ??? Başbakan koşup gitti Arap illerine... Tam da ülkede kargaşa kargaşa üstündeyken... Güneydoğu nerdeyse tam bağımsızlığını açıklamaya kalkışırken... Belediye başkanları neler söylüyor, açık açık neleri dile getiriyor? Polise, hastaneye, valilik binalarına gözler önünde saldırıyorlar. Bunu dünya TV’leri gösteriyor. Yorumlar yapılıyor, haritalarda Türkiye’nin nerdeyse yarısı Kürt illeri diye sergileniyor... Bizim hükümet suspus!.. Başbakan yolculuklarda... Hanımı en lüks Arap otellerinde, pahalı giysilerle keyif sürmede... O otellerin, o gezilerin, uçakların, bilmem nelerin parasını kim veriyor?.. Erdoğan’ın kızlarını oğullarını Sıkıyönetime Doğru mu? okutan tüccar Remzi Bey mi, Türk devleti mi? Başbakan ağzını açtı mı, hedef medya, basın, köşe yazarları, muhalefet!.. En çirkin sözlerle halkı azarlama! ‘‘Ulan’’lar, ‘‘Ananı al da git’’ler, üç noktalar!.. Saygı yok, sevgi yok!.. Ne dedi geçende: ‘‘Biz 2023’e kadar ülkeyi yöneteceğiz!..’’ Üç seçim daha kazanacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin nesi var nesi yok ortadan kaldıracak!.. Yıllardır dediği, istediği bu değil mi? Herkes ne demek istediğini anlamadı mı? ??? Böyle bir günde Başbakan’ın ne işi var Arap ülkelerinde? Milli Eğitim Bakanı ise Avustralya’da dinlencede!.. Altlarında özel uçaklar, gelsin devletten gezme parası!.. Böyle bir düzen bir daha ellerine geçer mi? Varsın Diyarbakır’da başkaldırmaya kalkışsın yığınlar... ??? Nereye mi gidiyoruz? Açıkça yazıyorum. Sıkı bir yönetime... Bizler yaşantımızın çoğunu sıkı yönetimlerde geçirdik, alışkınız. Ama yirmi birinci yüzyılda demokrasi, ABD diye diye işte bizi getirdikleri yer, bir kez daha, sıkıyönetim... Hukuk ve Felsefe Aydın AYBAY altepe Üniversitesi 2001 yılından beri, her yıl ilkbahar başlarında FenEdebiyat Fakültesi’nin felsefe bölümünün öncülüğünde, üniversitenin kurucu vakfının da destek ve işbirliğiyle, ‘‘Felsefe Söyleşileri’’ başlığı ile bir dizi etkinlik düzenliyor. Bu yıl yapılması planlanan 6. ‘‘söyleşi’’nin konusu ya da başlığı ‘‘Hukuk Felsefesi’’ olarak belirlenmiş. İlk yıl ‘‘eğitim ve kültür’’den başlayarak ‘‘etik’’, ‘‘sosyoloji’’, ‘‘insan hakları’’ gibi konulardaki söyleşilerde bunların, bütün bilim dallarının temeli sayılan felsefe ile ilinti ve ilişkileri tartışılıp, görüşülmüştü. Katılanların ilgi ve açıklamaları ile bu söyleşiler çok başarılı toplantılar olmuştu. Bu yıl ise çok hızlı olarak değişen ve gelişen dünya ve sosyal ilişkiler ile bunlara uygun düşecek ‘‘kalıp ve giysileri’’ hazırlayacak olan hukuk düzeninin felsefi temelleri görüşülecek ve tartışılacak. PENCERE Çocuklarımızın Katilleri?.. İki kişi dışında her büyük, büyümeden önce çocuktu... Kimdir o iki kişi?.. Hazreti Âdem.. Ve Havva anamız.. Bilindiği gibi Tanrı Âdem’i çamurdan halkederken büyük adam gibi yarattı.. Havva’yı da Âdem’in kaburgasından üretirken büyük bir kadın olarak evrene armağan etti.. Bu ikisi dışında herkes bebek doğdu.. Çocuk oldu.. Gençliğe terfi edip daha sonra adam ya da kadın sıfatına layık görüldü.. Nüfus kütüğünde adam, insan, erkek, kadın düzeyine erişmiş kişiler günümüz dünyasındaki her ülkede yönetimi çekip çevirirler... Türkiye’de bir başka iş mi çevriliyor?.. ? Ülkemizin iki önemli kenti var: Doğu’da Diyarbakır.. Batı’da İstanbul.. İstanbul Osmanlı’nın başkentiydi, Cumhuriyet’te bu onur Ankara’ya nasip oldu... Ya Diyarbakır?.. Ben görmedim, dostlar anlatırlardı; Diyarbakır’da sözü sohbeti yerinde bir berber, dükkânının kapısına vaktiyle şöyle bir tabela asmış: Başkent berberi!.. Öteden beri Diyarbakır’ı başkent yapmak isteyen bir özlemin kimi gönülde yattığı bilinmeyen bir şey değil!.. ? Geçmişteki başkentle gelecekte kimilerine göre başkent sayılan iki kentten son günlerde çarpıcı haberler geliyor... Ne oluyor?.. Çarpışma.. Çatışma.. Cinayet.. Terör.. Kan.. Gözyaşı.. Ölüm.. Yaralanma.. İstanbul’da okullarda, Diyarbakır’da sokaklarda yaşanan kıyametin kahramanları kimler?.. Çocuklar!.. ? Ne oldu çocuklarımıza?.. İstanbul okullarında öğrenciler birbirlerini gırtlaklıyorlar.. Diyarbakır sokaklarında çocuklar polise saldırıyorlar.. Bizim çocuklarımız mı bunlar?.. Hepsini bir alana toplayıp karşı karşıya getirsek... Desek ki: Şiddet, ölüm, kan, cinayet, kanunsuzluk, isyan, bıçak, tabanca, saldırı yaşamın tadını mı oluşturuyor?.. Hayatınızın daha ilkbaharındasınız; ne oluyor sizlere?.. Daha ilkgençliklerini bile doğru dürüst yaşayamamış bu çocukların derdi ne?.. ? Âdem’den ve Havva’dan gayrı bütün büyükler çocukluk evresinden geçtiler... Ama kimi büyük, bu evreyi aşamaz, doğru dürüst adam olamaz, insanlaşamaz... Onlar için ne denir: Küçük adamdır!.. Çocukluğun ve küçüklüğün değişik anlamları vardır; bizim ülkemizde kendini büyük sanan herifi naşeriflerin küçüklüğü yüzünden ülkenin batısında da doğusunda da çocuklarımız harcanıyor... Çocuklarımızın gerçek katili nicedir büyük geçinenlerden başkası değil!.. M Burada, konunun ayrıntısı ile ilgili görüş ve çözümleri anlatacak ya da tartışacak değiliz. Bunlara hiç girmeden, önce, hukukun diğer entelektüel kategorilerden (örneğin etikten, soyut insan hakları kategorilerinden) farklı olan yanını hemen belirtelim: Hukuk, toplumda uyulması zorunlu yasal düzenlemelerden oluşur. Bunun temeli de ülkede yürürlükte olan anayasal rejim uyarınca yetkili olan yasakoyucu veya yetki verilmiş diğer organların koydukları ‘‘normlar’’dır. Belli bir konuda hukukun ‘‘ne olduğunu’’ öğrenmek istiyorsak, ‘‘yürürlük kaynağı’’ ya da ‘‘şekli kaynak’’ olarak bilinen normlara bakmalıyız. Önüne gelmiş belli bir ‘‘sorunu’’ çözmekle görevli bir hukukçu (örneğin bir yargıç) olaya uyan hukuku sadece ‘‘norm’’da mı arayacaktır? Bu ? Arkası 8. Sayfada CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle