15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 MART 2006 CUMARTESİ 4 HABERLER İnsanlar hastane kapısında çile çekerken bakanlık sivil toplum kuruluşlarının sesini kısmaya çalışıyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Farkında mı? Farkındalar mı? Geçen gün Kenan Evren’i televizyon ekranında, ‘‘Genç Bakış’’ın ihtiyar konuğu olarak görünce, çok ağrı çektirmiş, çok soruna yol açmış, sonra sökülüp bir kenara atılmış, eski bir çürük diş ile karşılaşmışım duygusuna kapıldım. Kenan Evren de kenara atılmış çürük diş gibi benim için eski ağrıları anımsatmaktan başka bir anlam ifade etmiyordu. Bir kenara konmuştu işte, artık ne acının aleti olabilirdi ne de bir şey, sadece kötü bir anıydı hepsi o kadar... 12 Eylül dolayısıyla Kenan Evren’e kızan, onu yaşamı boyunca affetmeyen çoktur. Vatandaş Kenan Bey de, televizyondaki konuşmasında, kızanlara hak verdirecek sözler söyledi. Sanki olayın mimarı kendisiymişçesine, 12 Eylül’ü yaptığına pişman olmadığını, yine aynı koşullar olsa yine yapacağını söylüyordu. Bilelim ki, 11 Eylül 1980’in koşulları bir araya geldiğinde mutlaka 12 Eylüller olur. Unutmayalım ki, Türkiye’deki bütün askeri darbelerin sivil sorumluluğu, asgari askeri sorumluluğu kadar, hatta belki de daha fazladır. Bu durumda faturayı Kenan Evren’e çıkarmamızın bir anlamı yok, bütün kötülüklerin ve musibetlerin sorumlusu Kenan Bey değildi. Washington’dan ‘‘Bizim çocuklar bu işi yaptılar’’ diyenlerin çocukları arasında birinci sırada olan hep önde görünen, aslında ne olup bittiğinin bile farkında olmayan biriydi Kenan Evren. ??? Acaba Kenan Bey artık bunun farkında mı? Kenan Bey, bütün siyasal yaşamı kilitleyip politika alanını tarikatların sultasına açar, Necmettin Erbakan’ın rüyasında bile görmeye cüret edemeyeceği anayasa değişikliklerini yaparken, Türkiye’de şeriatçı iktidarın yolunu açan kişi olduğunun farkında mıydı? Açıklamalarına bakılırsa, değil gibi görünüyor. Aradan geçen çeyrek yüzyıldan sonra, Kenan Bey hâlâ olayın neresinde yer aldığının da ayırdına varmış görünmüyor. Kamuoyunda çok kişi darbenin rütbe sırasına göre en önde olan kişilerine takılıp kaldı, arkadaki beyinleri göremedi. Oysa 12 Mart darbesi, çok ustaca kotarılmış, Türkiye’de birçok geriye dönülmesi olanaksız değişimi hazırlamıştır. Kenan Bey bunların birçoğuna imza atarken, sanırım ne olup bittiğinin farkında bile değildi. Bir devlet yöneticisi için biraz çenesi düşük, ama iyi niyetli olduğu bile söylenecek saf bir kişiydi Kenan Bey. Onun yerinde daha gaddar, daha acımasız biri olsaydı, daha fazla acılara da yol açabilirdi. ??? İdamlardaki imzaları konusundaki açıklamaları, kendisi açısından talihsizdir. Erdal Eren’in idamından vicdan azabı duymadığını söyleyen bir kişi, ne menem bir vicdanı olduğu sorusunun sorulmasına da doğal olarak sebep olur. Onun ‘‘Bunları asmayalım da, besleyelim mi?’’ tümcesini, hiçbir konuda bilgisi olmadığı halde, her konuda fikri olanlar, kahvede bir düşeş ile iki dübeş arasında televizyonda duyduklarında, yüksek sesle, ‘‘İşte tam bize lazım olan adam’’ diyerek sevinmişler ve onunla bütünleşmişlerdi. Bu bütünleşmeyi sağlayan sözler, siyasal yaşamımıza ‘‘kerizma’’yı sokmuştur. Kerizmatik popülarite 12 Eylül’den bu yana toplumsal yaşamın birçok yönüne egemen olmuştur. Kısacası kötü bir adam değildir Kenan Bey. Kendi iradesinin ürünü olduğunu sandığı, ama aslında öyle olmayan girişimleri ne denli ciddi sonuçlar doğurmuş olursa olsun, laflarını ciddiye alıp eleştirmek de gereksizdir. Benim o gecede en çok üzerinde durmak istediğim olay, Muğla Üniversitesi öğrencilerinin alkışları oldu. Acaba yarınımızın umutları gençlerimiz, ellerini çırparlarken, neyi alkışladıklarının farkında mıydılar? Acaba, o gençlerimiz, nasıl olacağını yaşayarak görecekleri yarınlarının ipoteğinin 12 Eylül döneminde konduğunun farkında mıydılar? Pek öyle görünmüyor. Anlaşılan, üniversiteli gençlerimiz de, ünlü yaşlımız Kenan Evren de, 12 Eylül’ü doğru değerlendirememe ortak noktasında buluşmuşlar. Sağlıkta AKP ablukası FIRAT KOZOK ANKARA AKP iktidarının uygulamaları sağlıkta karmaşaya neden oldu. Önce hekimlere mecburi hizmet yapmadan çalışma izni vermeyen Sağlık Bakanlığı, daha sonra da ithal doktor konusunu gündeme getirdi. Son olarak, Türk Tabipleri Birliği’ni ‘‘ele geçirme’’ tasarısı hazırlayan bakanlık, birliğin, gelirlerini ve yetkilerini ‘‘tırpanlamayı’’ hedefliyor. AKP iktidarının son 1 yılda sağlıkta gündeme getirdiği bazı konular ana hatlarıyla şöyle: Zorunlu hizmet kıskacı: Bakanlığın yeni ‘‘Mecburi Hizmet Yasası’’ 5 Temmuz 2005’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Hekimler yasayla, ilk mezuniyet, uzmanlık eğitimi ve yan dal uzmanlık eğitimi sonrasında mecburi hizmete tabi tutuldu. Yükümlülüğü yerine getirmeyenlere ? Önce zorunlu hizmetini tamamlamayan hekimlere çalışma izni vermeyen, daha sonra ithal doktor konusunu gündeme getiren AKP iktidarı, şimdi de TTB’nin yetkilerini ve gelirlerini kısıtlamaya çalışıyor. çalışma izni verilmedi. Başbakanlık’ın yasaya dayanarak hazırladığı ‘‘Devlet Hizmeti Yükümlülüğü’’ başlıklı genelgenin yürütmesi, TTB’nin başvurusu üzerine Danıştay tarafından durduruldu. Genelge, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gönderildi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tümer Çorapçıoğlu, ‘‘Bizim açımızdan üzüntü şurada: Dünyada diploması böyle ipotek altına alınan başka hiçbir meslek olamaz. Bugün bizden mezun bir öğrenci İş ve İşçi Bulma Kurumu’na başvuruyor ve iş arıyor. Buna kimsenin hakkı yok’’ dedi. Kiralık hastane: Hükümetin bu yıl gündeme getirdiği yeni ‘‘parlak planlardan’’ birisi de ‘‘kiralık hastane’’ oldu. Buna göre, devlet özel sektör tarafından yapılan bir binayı hastane olarak kiralayabilecek. Hükümetin önümüzdeki dönemde konuyla ilgili ihalelere çıkması bekleniyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Köksal Aydın, uygulamayla, özel sektörün hastane yapması, eğer kârlı değilse de bakanlığa kiralanmasının hedeflendiğini söyledi. Aydın, ‘‘Özel sektöre, işverenlere bu denli cömert davranan hükümet, işçilerin alın teriyle yaptırılan SSK’nin 144 hastane, 217 dispanser ve 176 sağlık istasyonunu işçilere sormadan devraldı. Şimdi SSK’ye bunun bedelini ya da kirasını ödemeyi düşünüyor mu’’ diye sordu. İthal doktor: Hekim açığını gerekçe gösteren bakanlık, zorunlu hizmete yanaşmayan hekimlere ‘‘gözdağı’’ vermek için ithal doktor konusunu gündeme getirdi. Önümüzdeki haftalarda Bakanlar Kurulu’na gelmesi beklenen bakanlık taslağına göre, yabancı yatırımcılar Türkiye’de hastane yapabilecek ve doktorunu da dışarıdan getirebilecek. SES Başkanı Aydın, ülkede yeterli sayıda hekimin bulunduğunu vurgulayarak, asıl sorunun ‘‘dengesiz dağılım ve sürekli değişen sağlık politikalarıyla yaratılan belirsizlik ortamı’’ olduğunu kaydetti. TTB’ye kıskaç: Bakanlık son olarak TTB’nin yetki ve gelirleriyle ilgili bir tasarı hazırladı. Tasarıyla, özel muayene ve tetkiklerde TTB’nin asgari ücret belirleme yetkisi elinden alınırken odaların aidat gelirlerinden merkeze giden yüzde 25’lik pay da yüzde 10’a çekiliyor. Tasarıyla, Merkez Konsey’in 7 kişilik yönetimi 11 kişiye çıkarılırken eski yasada 200 olan illerde yeni oda açma için gerekli üye sayısı da 100’e indirildi. Hükümetin bu yolla, TTB’yi ele geçirmeyi planladığı belirtiliyor. TTB Merkez Konseyi üyesi Haluk Başçıl, kendilerinin yalnızca delege seçimiyle ilgili düzenleme yapılmasını istediklerini ancak bakanlık tarafından hazırlanan tasarının, birliğin yetki ve gelirleriyle oynadığını söyledi. Başçıl, ‘‘Örgütün, kendisine ilişkin düzenlemeleri kendisinin yapması gerekir. Yapılması planlanan düzenleme, bir meslek örgütünün genel kurul kararlarıyla halledebileceği şeylere dışarıdan müdahaledir’’ dedi. D İNÇER: İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN S UÇLAMALARA YANIT Evren suç işlemeyi sürdürüyor ERDOĞAN ERİŞEN Hekimler: AKP sağlığa zararlıdır İstanbul Haber Servisi Hekimler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğanve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın kendilerine yönelik suçlamalarının ‘‘güvensizliğin , hürmetsizliğin ve değer bilmezliğin dışa vurumu’’ olduğunu belirttiler. TTB, Başbakan ve Sağlık Bakanı’nın hekimlere yönelik onur kırıcı tutum ve söylemlerine karşı 14 Mart’ta hekimler ve sağlık çalışanları ile kitlesel yanıt verecek. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile İstanbul Tabip Odası’nın düzenlediği ‘‘Hekimler Başbakan ve Sağlık Bakanı’nın Haksız Suçlamalarına Cevap veriyor’’ konulu basın açıklaması dün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu önünde gerçekleştirildi. ‘‘Mecburi, değil gönüllü hizmet’’, ‘‘AKP sağlığa zararlıdır’’, “Sağlıkta siyasi şov olmaz’’, “Yandaşlara menzildaşlara klinik şeflerine hekimlere göç yolları’’ yazılı dövizler ve ‘‘Sağlıkta dönüşüm programı çöktü fatura hekimlere çıkarılıyor’’ yazan afiş açtılar. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr Gençay Gürsoy, son dönemde Başbakan’ın ortaya attığı yabancı doktor fikrini de değerlendirerek ‘‘Türkiye sağlık sisteminin yaşadığı sorunları yurtdışından hekim getirerek çözmeye çalışmak bu ülkenin hekimlerine karşı duyulan güvensizliğin , hürmetsizliğin ve değer bilmezliğin dışa vurumudur’’ dedi. Gürsoy, bu konuya ‘‘dışardan hekim itali’’ şeklinde yaklaşmanın yanlış olduğunu vurguladı. Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Dr. Metin Bakkalcı ise ‘‘ithal hekimin, Türk hekimlerini işşizlik tehditi ile kötü çalışma koşullarına, düşük ücretlerle çalışmaya zorlamak olduğunu’’ belirterek şöyle devam etti: ‘‘Sayın Başbakan yüz bin hekime bunlar çağdışıdır diyor. Bizi çağdışı olmakla suçluyor. 2006 Türkiyesi’nde kendi çağdaşlığıyla doktorun günlük ücretinin 50100 dolar olduğunu söylüyor. Bakkalcı, 59 Başbakan bu ülkeye geldi. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Sağlık yatırımlarından çekileceğini söyledi. Biz Türk Tabipleri Birliği olarak duruma el koyma kararı aldık. Başbakan ve Sağlık Bakanı’nın hekimlere yönelik bütün onur kırıcı tutum ve söylemlerine karşı 14 Mart 2006 günü saat 12.30’dan sonra bütün Türkiye de hekimlerin, sağlık çalışanları ve halkın katılımıyla kitlesel olarak Beyaz cevap vereceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.’’ asirmen?cumhuriyet.com.tr ORDU EğitimSen Genel Başkanı Alaattin Dinçer, 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in darbeyi savunan açıklamalarına sert tepki göstererek ‘‘Darbenin başı ifşaatlarına devam ediyor. Pişman olmadığını, bugün de aynı şeyi yapabileceğini ifade ediyor. Bundan üzüntü ve zül duyuyoruz. Hâlâ darbe sevdasından vazgeçmiş değil. Dünyanın her ülkesinde darbeciler yargılanıyor, mahkum ediliyor. Bizdeki darbenin başı ise konuşarak suç işlemeye devam ediyor’’ dedi. EğitimSen Ordu Şubesi’nin düzenlediği etkinliklere katılan Dinçer, basın mensuplarıyla sabah kahvaltısında bir araya geldi. Dinçer, hükümetin kamu çalışanlarından sadece polis ve din görevlilerine özel hizmet tazminatı adı altında maaşlarında iyileştirme getirmesini eleştirerek ‘‘Bu uygulamadan diğer kamu görevlilerinin yararlandırılmaması kabul edilemez. Bu davranış AKP’nin ideolojik tercihinin bir göstergesidir. Türkiye’de zor durumda olan sadece polis ve din görevlileri mi?’’ diye konuştu. Alaattin Dinçer, AKP hükümetinin ciddi bir kadrolaşma içerisinde olduğuna da dikkati çekerek şunları söyledi: ‘‘Eğitimin yönetimine 20 binin üzerinde yeni atama yapıldı. Yani eğitim yönetiminin yüzde 30’u değiştirildi. Bu atamalarda tek temel alınan ölçü; liyakat ve tamamen AKP yandaşı olmaktır. Temel alınan tek kriter budur. 57. hükümet döneminde bin din dersi ve ahlak bilgisi öğretmen fazlası vardı. AKP hükümeti 13 bin 500 din dersi ve ahlak bilgisi öğretmeni açığı olduğunu ve bunu kapatmak istediğini ifade ediyor. Bu da 10 binin üzerinde din dersi ve ahlak bilgisi öğretmeninin yönetici yapıldığını açıkça gösteriyor. Eğitimde ciddi bir kuşatma, ırkçı ve gerici bir kadrolaşma var.’’ ‘AİHM’nin türban kararını kimse sulandıramaz’ BM’ye bireysel başvuru hakkının yolunu açan sözleşmeye şerh konulmaması CHP’li vekiller tarafından tepkiyle karşılandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) cak başvurularda Türkiye’nin mah Yardımcısı Onur Öymen, türba BM İnsan Hakları Komitesi’ne kumiyetinin önünün açılma olası nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşbireysel başvuru yolu açılırken lığı tepkilere yol açtı. mesi’ne aykırı olduğunun AİHM türban konusundaki olası başvuCHP Grup Başkanvekili Haluk tarafından saptandığını anımsatarulara dönük çekince korak ‘‘Türkiye’yi bağlayan Koç, Ek Protokol nulmaması tepkilere neAvrupa İnsan Hakları Sözile ilgili genel kuden oldu. CHP Genel Başleşmesi’dir’’ dedi. Öymen, ruldaki görüşmekan Yardımcısı Onur ÖyAİHM’nin türban konuler sırasında hümen, AİHM’nin türban sundaki kararlarını ‘‘kimkümeti uyardığıkonusundaki kararlarını senin sulandıramayacağını bildirdi. anımsatarak ‘‘Kimse bu nı’’ vurguladı. Ek protokolle, kararları sulandıramaz’’ Türkiye’den de ‘Gençlerin geleceğini dedi. CHP Grup Başkanbireysel başvuru kararttılar’ vekili Haluk Koç da hüyollarının açılakümete önlem alma çağ Haluk Koç: bileceğine dikkat Onur Öymen: İktidarın, türbansız üniAKP Hükümet rısında bulunduklarını, çeken Koç, hüküversiteye girmemekte dihükümetini üniversiteye ancak AKP’nin gündemete bu konuda renen kızları yüreklenuyardık ama giremeyen minin farklı olduğunu önlem alma çağdirdiği için özür dilemeonların gündemi rısıda bulunduğu gençlerden özür si gerektiğini kaydeden söyledi. farklıydı. dilemeli. TBMM’de kabul edinu belirterek MaÖymen, ‘‘10 binlerce kılen BM Medeni ve Siyazımız üniversiteden mahliye Bakanı Kesal Haklar Sözleşmesi’nin ek pro mal Unakıtan ile ilgili iddialar ‘‘ay rum kaldı. Gençlerin geleceğini tokolünde ‘‘din ve vicdan özgürlü yuka’’ çıkmışken AKP hükümeti kararttığı için hükümet özür dileğü’’ maddesine çekince konulma nin gündeminin farklı olduğuna meli. Doktor, avukat, mühendis yarak türban konusunda yapıla dikkat çekti. CHP Genel Başkan olmalarına mani oldular’’ dedi. Bundan birkaç yıl önceydi. Atina’da bazı toplantılara katılıyorduk. Türkiye’nin Yunanistan Büyükelçisi’ni de ziyarete gittik. Büyükelçi bizi kapıda karşıladı. İçeri girdiğimizde şeref masasında tek başına duran çerçeveli bir fotoğraf vardı. Bu fotoğraf Kenan Evren’in imzalı fotoğrafıydı. Şaşırmıştım. Çünkü o tarihte Yunanistan’da Albaylar Cuntası’nın iki liderinden birisi 27 yıldır hapisteydi, diğeri hapiste ölmüştü. Hapiste ölen cuntacının cenazesine katılan sağcı Yeni Demokrasi Partisi’nin bir milletvekili partisinden ihraç edilmişti. Yunanistan’daki demokrasi Türkiye ile kıyaslandığında daha sağlıklı ve ileri bir noktadaydı. Çünkü Yunanistan, yaşadığı ve çok büyük acılara neden olan askeri darbeyle hesaplaşmıştı. Darbenin sorumlularını yargılamış ve cezalandırmıştı. Böyle olduğu için artık askeri darbe konusu ülkenin gündeminden çıkıp gitmişti. Zaten Yunanistan, askeri darbenin Kenan Evren ‘Milli’ Büyüğümüz hesabını sormanın enerjisiyle Avrupa Birliği üyeliğini de elde etmişti. ??? Kenan Evren’in Muğla Üniversitesi’nde Abbas Güçlü’nün programında yaptığı konuşma, haklı olarak kamuoyunu öfkelendirdi. Bir darbeci aradan 26 yıl geçtikten sonra bile kendisinden hesap sorulmadığı gibi darbeyi savunmayı sürdürebiliyordu. Bu bir insanlık utancıdır, bu bir demokrasi utancıdır. ‘‘Biz Türkler şöyleyiz, biz Türkler böyleyiz’’ diye konuşmayı pek severiz. Haydi bakalım konuşalım: Kendi darbecisine bu kadar meraklı bir demokrasi acaba dünyanın neresinde vardır? Hangi demokratik sistemde, onlarca kişiyi idam etmiş, yüz binlerce insanın işkence edilmesine neden olmuş, o ülkenin meclisini kapatıp, anayasasını ortadan kaldırmış bir darbenin sorumlusu, böyle konuşabilir? ??? Kabahat Kenan Evren’de mi, yoksa ona itibar eden ortamda mı? Adama konuş dersen konuşur, mikrofonu uzatırsan darbeyi savunur. Bunda acayip olan ne var ki! Diyebilirsiniz ki, demokrasi var, herkes düşüncelerini söylüyor. Gerçekten de bir TV programında benim eleştirilerim üzerine soru soran arkadaşım, ‘‘Bu da onun düşünce özgürlüğü içine girmiyor mu’’ diye sordu. Askeri darbe yapmak bir anayasa ihlalidir. Askeri darbeyi savunmak da suçtur. Kenan Evren, daha önce işlediği darbe suçunu savunmayı sürdürüyor. 1982 Anayasası’na koydukları bir madde nedeniyle hâlâ bu suçtan yargılanamıyorlar. Ancak bugünün hukuk sistemi içinde askeri darbeyi ‘‘yeniden savunurum’’ demek suçtur. Kenan Evren’in TV’de söylediklerini izleyemedim. Ertesi gün gazetelerdeki yazıları okudum ve fotoğraflara baktım. Bir koltuğa kurulmuştu. Karşısında saygıyla oturan 50’li yaşlardaki kadınlı erkekli birinci sıradaki insanların duruşlarını inceledim. Saygıyla Evren’i seyrediyorlardı. Belki de içlerinden saygı duymuyorlardı, ancak tablo çok saygılıydı. Belki onların bir kısmı 12 Eylül askeri darbesinin ardından üniversiteden atılanlardandı. Belki bir kısmının yakını işkence görmüştü. Onlar değilse bile 12 Eylül döneminde yüzlerce öğretim üyesi kovulmuştu, hapse atılmıştı, işkence görmüştü. ??? Kenan Evren’le bir 12 Eylül mağduru olarak kişisel hesaplarım olduğunu söyleyebilirim. Sorun kişisel hesap meselesi değil. Sorun Türki ye’nin geleceğiyle ilgili. Bir darbenin sorumlusundan ve sorumlularından hesap soramayan sistem, her zaman yenisine de açıktır. Kendisini sağlama alamamış demektir. Kenan Evren’in milletin karşısına geçip ‘‘Yaptım, yine yaparım’’ demesi hepimize hakarettir, demokrasiye hakarettir. Bu ülkenin onurunun çiğnenmesi demektir. Türkiye’nin hâlâ darbe tehditleri karşısında kırılgan olması demektir. Burada sorun Kenan Evren’de değil Türkiye’dedir. Onu itibarlı bir kişi olarak ağırlayıp değer veren ortamdadır. Acı olan budur. Onurlu, hakka hukuka saygılı bir demokratik devlet, darbecisinin karşısında 26 yıldır hazır olda duruyorsa, yapacak çok iş, gidecek çok yol vardır. Türkiye, gerçekten geçmişiyle hesaplaşamayan bir ülke. Ne yakın geçmişiyle, ne de uzak geçmişiyle... Geçmişiyle yüzleşemeyen bu ülke, Kenan Evren’lerden darbe dersi almaktan da kurtulamaz. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle