23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 MART 2006 CUMARTESİ 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Anima’nın ilk albümü ‘Animasal’ rock’ta nitelikduygu birlikteliği arayanlara umut veriyor SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Anlatıyla müzikal tat birleşince ? ‘‘Son iki yıldır sahneye çıktıkları Mojo’da efsaneleşen Anima, ilk albümü ‘Animasal’ı çıkardı. 14 anlatı parçasının birbirine eklenmesiyle oluşan bir masalalbüm özelliğini taşıyan ‘Animasal’, Karakter ve onu baştan çıkaran Joker üzerine kurulu öyküsünde dünyadaki adaletsizliği ve kaosu eleştirel bir dille sorguluyor.’’ APTÜLKADİR ELÇİOĞLU ‘Türk Beşleri’ ve Ferid Alnar İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) ölümsüz Türk bestecilerinden Ferid Alnar’ın 100. doğum yılı nedeniyle, AKM’de 24 Şubat ve 25 Şubat 2005 tarihlerinde şef Rengim Gökmen yönetiminde önemli bir konser seslendirdi. Bu dinletiye solistler: Gülgün Akagün Sarısözen (viyolonsel) ve Hakan Demirçeken (obua) katıldılar. Program: Ferid Alnar (1906 1978) ‘‘Prelüd ve İki Dans’’ ile ‘‘Viyolonsel Konçertosu’’, Wolfgang Amadeus Mozart’ın (17561791) ‘‘Obua Konçertosu Do majör’’ ve Leonard Bernstein’ın (1918 1990) ‘‘Orkestra Süiti Rıhtımlar Üzerinde’’. Bu konserde başkemancı görevini Ayşe Özbekligil üstlenmişti. ‘‘100. Doğum Yılı’’nı bu etkinlikle andığımız ölümsüz bestecimiz Ferid Alnar’ın özgeçmişi ve yaşamöyküsü konusunda, sanatsal açıdan da olağanüstü bir durumu anımsamadan geçemeyiz.. Bu durum besteci Ferid Alnar’ın Türkiye Cumhuriyet dönemi ilk kuşak bestecilerinin önde gelenlerinin arasında, sonra ‘‘Türk Beşleri’’ adını almaları ve Ferid Alnar’ın da bu Beşler ile birlikte oluşudur... ‘‘Türk Beşleri şu bestecilerden oluşmaktadır: Cemal Reşit Rey, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kâzım Akses, Ferid Alnar... Türk Beşleri’nin ilginç, karakteristik bir yönleri de hemen tamamının müzik eğitimlerini Batı’da tamamlamış olmalarıdır. Ancak, önemli ve olumlu bir ayrıcalık da Batı eğitimi gören bu müzik ustalarımızın her birinin kendilerince özgün yaratma niteliklerine sahip bulunmaları ve yaşadıkları toplumun müziksel potansiyeli ile bağlantılı oluşlarıdır. Ferid Alnar da bu yaratıcı kişiliğe bağlı bir bestecimiz idi. Bu doğrultuda Ferid Alnar Türk halk müziğinden ve Türk klasik müziğinden esinlenmiş, müzik devrimine katılmış bir usta sanatçımız sayılır. Şimdi, bu sanat köşemizde Cumhuriyet gazetemizin yaratıcısı, müzikle iç içe olmuş, hocamız, yol gösterenimiz, ölümsüz Nadir Nadi’nin, 1931 yılında Viyana’dan gazetemize gönderdiği bir yazısını konumuz müzik ile ilgisi dolayısıyla anımsatmayı çok yararlı buldum, iletiyorum... Yazının başlığı ‘‘Cumhuriyet’in Viyana Mektupları’’ndan Nadir Nadi... ‘‘Burada musiki tahsil eden iki Türk talebesi var. Her ikisi de tanınmış bir profesör olan Herr Marx’tan kompozisyon dersi alıyorlar. Geçen gün bir konser tertip ederek modern Türk bestekârlarını Viyana halkına tanıttılar. Cemal Reşit Rey’in ‘Anadolu Türkülerinden’ bazılarını da ihtiva eden program, salonu dolduran halkın pek hoşuna gitti. Modern Türk kompozitörleri uzun uzun alkışlandılar. Bilhassa Hasan Ferid Alnar’ın piyano etüdleri ve keman süiti nazarı dikkati celbetti. Bunların ciddi bir çalışmanın ve kuvvetli bir istidatın mahsulü oldukları görülüyordu. Modern Türk musikisi ile meşgul olan sanatkârlarımız pek güç bir vazife taşıyorlar. Türk musikisini garp tekniği ile zenginleştirmekle iş bitmiş olmaz. Sanat her şeyden evvel şahsiyet demektir. İki ayrı ifade tarzını meczetmek isteyen bu sanatkârlar çalıştıkları sahada şahsiyet yaratmak ve şahsiyetlerini millete mal etmek mecburiyetindedirler. Kendilerine şerefli muvaffakiyetler temenni ederim.’’ Nadir Nadi’nin saptaması çok yerindedir. Batı müziği tekniği ile yetinmemek ve kişisel, özgün bir dil ile biçime ulaşmak... Bu, Türk müzik devriminin önüne konulan çağdaşlaşma hedefidir. Okan Bayülgen’in ‘‘Bu çocukları sahnede ilk gördüğümüz günden beri peşlerine takıldık, gidiyoruz işte...’’Moğollar’ın toplumcu duruşuyla efsaneleşen basçısı Taner Öngür’ün ‘‘...onlar gerçek bir grup. Köklü bir aile gibi sihirli ve kendine has...’’ diye tanımladığı Anima, ilk albümü ‘Animasal’ı çıkardı. 14 anlatı parçasının birbirine eklenmesiyle oluşan bir masalalbüm özelliğini taşıyan ‘Animasal’, Karakter ve onu baştan çıkaran Joker üzerine kurulu öyküsünde dünyadaki adaletsizliği ve kaosu eleştirel bir dille sorguluyor. Kalite ve Yaratıcılıkta Birleşmek Müzik terimi olarak ‘‘derin bir his vererek çalmak’’ anlamına da gelen ‘Anima’ ismini kendilerine uygun bulan topluluk, Rock müzikte nitelik arayan her tarz dinleyiciyi alıp götürecek tavırda. Yazının girişinde de alıntısını yaptığım farklı kulvarlardaki iki rock insanının topluluk hakkındaki görüşlerindeki bütünlük bunun en iyi vurgusu olsa gerek. Anima elemanları kendilerini değişik müzik tarzlarına kapalı tutmuyor. Hem aldıkları ciddi müzik eğitiminin birikimi, hem de değişik tarzlardaki yaratıcılığa karşı algı açıklıkları onların müziğini oluşturmuş. Bütün bunlara baktığımızda onların müziği; son günlerde moda olan sentezler ya da türler arası bir çorba gibi algılanmasın. Anima’nın algıları farklı türlere kapalı olmasa da ortaya çıkardıkları ürün bütünlüklü ve de imzaları olabilecek denli rock’a has bir duruş sergiliyor. Böyle olunca da farklı renklerdeki rock dinleyicisinin kalite ve yaratıcılık hasretine cevap verebiliyorlar. Eğlence değil, toplumculuk likleri sayesinde müzikseverlerle buluştu. Onların barlarda çıkarken yer verdikleri repertuvarın farklılığı ve başka grupların parçalarını yorumlarken kendi müzikal renklerini katabilmeleriyle alışılmış bar gruplarından farklı olduklarını ortaya koydu. Son iki yıldır sahneye çıktıkları Mojo’da efsaneleşen Anima, zaman içinde kendi parçalarını da oluşturmaya başladı. Rock’a eğlencenin ötesinde toplumcu anlayışla yaklaşan topluluk, Barışarock başta olmak üzere birçok festival ve üniversite şenliğinde konser verecekti. Ceylan Ertem (vokal), Tuncay Korkmaz (mızıka, gitar, synthesizer), Ekin Cengizkan (davul) ve Murat Çopur’dan (bas gitar) oluşan Anima, yaptıkları müziği herhangi bir kategoriyle sınırlandırmayan, sadece rock müzikten beslenerek müzik icra eden bir grup olmaktan öteye geçip caz’dan triphop’a, blues’dan folklorik müziğe kadar birçok alanda gezinerek ilk albümleri olan ‘Animasal’ı ortaya muru seyrettiğini görürüz. ‘Yolgezer’de dış hayatı tanımak için dışarı çıkan Karakterimiz gördüklerinden pek memnun olmamıştır. Korkup tekrar evine dönen Karakter’in ‘‘El Kadar Bir Kız’’da kabuğuna çekildiğini görürüz. Artık hava kararmaktadır ve gece çökecektir. İşte bu zaman dilimini anlatan ‘‘Kızılderili Ruhu’’ parçasında yeni bir Karakter’in, yani ‘‘Joker’’in illüzyonları arzı endam edecektir. Karakterimizi yoldan çıkaracak olan Joker, ‘‘Heidi’’ adlı parçada masalı yeni bir boyuta sokar. Bu bölümün başlangıcında da cazın melodilerine merhaba deriz. Bu tip müzikal gezintiler yapılırken anlatım kurgusu ile müzikal tat nefis bir birleşim içinde sarmallanıyor diyebiliriz. Ardından gelen parçalarla devam eden öyküde dünyadaki adaletsizlik sorgulanır ve ana Karakterimiz, yolundaki ayak izlerinin kendine ait olmadığını fark eder. Joker onun saygıdeğer düşmanıdır ama aynı zamanda da aynadaki yansımasıdır. Albümün finalinde Karakter ve içindeki Joker karşı karşıya gelirler. Masal sona yaklaşır, ana Karakter ve Joker yol ayrımına gelirler. Sonuçta Karakter saygıdeğer düşmanından kurtulmuştur ama yaşarken bir rüya olan Joker, yitince bir kâbusa dönüşecekti. Kalıcılığı esas almak çıkarabilmişler. Senfonik altyapılı progressive rock gruplarının tavrını gördüğümüz albüm ‘Fa Minör Mızıka’ isimli enstrümantal parçayla açılıyor. Bu aynı zamanda büyüklere masal diyebileceğimiz öykünün de açılışı oluyor. Mızıka ile gitar eşliğinde masalın kahramanıyla uykusunda tanışıyoruz. ‘Yağmurla Gelen’ başladığında ise ana Karakter’in gözlerini açtığını, penceresinde yağ ‘‘Animasal’’ albümü bize gösteriyor ki, algı kapıları açık ama bütünüyle rock hassasiyetine sahip bir grupla karşı karşıyayız. Onların yaptıkları bizim gibi rock müzikte nitelik ve duygu birlikteliği arayanlara umut kaynağı oluşturuyor. Piyasa şartları arasında orası burası kırpılan rock müziğine Anima, iyi bir örnek olur da kalıcı işlerle yüz yüze gelebiliriz demekten başka şansımız yok. Anlatacak bir şeyi olmanın yanı sıra müzikal kaliteyi de ıskalamayan Anima’ya ‘‘Hoş geldin’’ diyoruz. Onlar belki yüksek satış grafikleri çizmeyecekler ama on, yirmi yıl sonra da bilinecekler. Dilerim benim karamsarlığım boşa çıkar. ‘İNŞA, MANTIK VE HİS’ SERGİSİ GALERİST’TE AÇILDI Sanatsal arayıştan resim ve heykele... Kültür Servisi Peter Lang’ın küratörlüğünü yaptığı Eberhard Havekost, Olaf Holzapfel, Frank Nitzsche ve Suse Weber’in ‘‘İnşa, Mantık ve His’’ sergisi dün Galerist’te açıldı. Peter Lang serginin İstanbul’da açılmasıyla ilgili şunları söylüyor: ‘‘Tarihten bu yana resim eğitimi veren birçok yüksekokulu ve akademisi bulunan; görsel yaratımla, resimle ve bu yaratımların sanat ortamı içerisindeki işlevlerini tanımlayan, geleneklerin farklı olduğu, İstanbul gibi bir şehirde, farklı bir görsel anlayışın tanınması heyecan verici bir başlangıç noktası olacak.’’ Saksonya’da doğan dört sanatçı, Doğu Almanya’da büyüdü. Suse Weber resim eğitimini Berlin’de tamamlarken diğer üç sanatçı Dresden’de öğrenim gördüler. Sanat görüşleri, Amerikan resim ve plastik sanatlarından, Alman sanatçısı Gerhard Richter ve Dresden modernist akımından, eski bir usta olan Hermann Glöckner’den etkilenmelerle ortaya çıktı. Sanat yapıtları dışındaki konumları ise işlerin çağdaş medya gelişimine oranla duruşunu kişilikleriyle aşan nitelikte. Ekip ruhu içinde düşünerek, sayısal ortamla uyum içinde çalışarak ve yeni medya alanları ile de etkileşerek ortaya çıkardıkları bütün sanatsal biçimler yine de resim ve heykelde sonuçlandı. (0212 244 82 29) Metin Acar’ın sergide yer alan ‘Dalyan Marina’ adlı yapıtı. Ekav’da Atölye Çalışmaları ? Kültür Servisi Edis Tezel’in, Ekav Sanat Galerisi’nde sergilediği son dönem çalışmaları üzerine Ayla Algan yönetiminde atölye çalışmaları yapılıyor. Katılımın ücretsiz ve herkese açık olduğu atölye çalışmalarının ikincisi bugün saat 15.00 ile 18.00 arasında yapılacak ve Yıldız Cıbıroğlu’, ‘‘Edis Tezel resminin Ortak Bellek ile Buluşması ya da Ortak Bellek İlişkisi’’ konusunda konuşacak. 11 Mart Cumartesi saat 15.0018.00 arasında Ayla Algan’ın yapacağı atölye çalışmasının konu başlığı ise ‘‘Tiyatroda Görme Biçimleri’’.İlk sergisini açtığı 1965’den bu yana geçen 41 yıl boyunca üretmeyi aralıksız sürdüren ve 20 kez izleyicileriyle buluşan ressam Edis Tezel, bu 21. sergisinde de iç dünyasını doğada görüp algıladıkları aracılığıyla tuvallerine aktarıyor. Sergi 18 Mart’a kadar görülebilir. Müziğe punk rock grubunda vokal yaparak başlayan Anima’nın gitaristi Tuncay, sonradan blues’a evrilip besteler yapacaktı. Bir doğum günü kutlamasında Ceylan’la tanışmaları Anima’nın kurulmasını sağladı. Tarihler 2000’i gösterirken kurulan topluluk, Beyoğlu’nun en ünlü mekânlarında sahne almalarının yanı sıra katıldıkları festivaller ve üniversite şen Acar’ın sergisi bugün açılıyor Kültür Servisi Ressam Metin Acar’ın sergisi bugün Kemerburgaz Göktürk Beldesi’ndeki Kurt GMG Arcadium Sergi Salonu’nda sanatseverlerle buluşacak. 16 gün boyunca resim meraklılarının beğenisine sunulacak sergide yüze yakın Metin Acar imzalı tablo sergilenecek. 20 Mart’ta son bulacak olan serginin açılış kokteyli bugün saat 17.00’de yapılacak. Bugüne kadar Amerika’da 20’den fazla kişisel sergi açan Acar’ın, Amerika’daki Morgan Trust, Helmsley Hotel ve Rockefeller Vakfı gibi önde gelen sanat merkezlerinde eserleri bulunmaktadır. Genellikle 20. yüzyılın başındaki izlenimcilerden etkilenen Acar, çalışmalarını kış aylarında Bodrum’da, yaz aylarında ise New York’ta sürdürmekte. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle