25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU 15 GÜZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN Hocaların kralını yitirdik... Prof. Kamuran Gündemir’in ölümü müzik dünyamızı yasa boğdu. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda büyük özverilerle yetiştirdiği öğrencileri bugün dünyanın çatısına tırmanan piyanistler Fazıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu Demiriz ve Emre Elivar; yetiştirmekte olduğu Emrecan Yavuz ve rahatsızlığına dek ilgilenebildiği Mertol Demirelli. Her biri onun adını özgeçmişlerinde taşımakla kıvanç duyacaklar. Mithat Fenmen’le başlayan Ankara piyano ekolünü yerleştirerek piyano öğretimine geniş bir bakış açısı getirdi Kamuran Bey. Filozof yönüyle, piyano çalmanın yalnızca tuşlar üstünde mekanik bir işlem olmadığını, müziğin evreni saran derin bir estetik yönü de bulunduğunu anlattı öğrencilerine. Fazıl Say, Bach CD’sinin kitapçığında kendi yaşam serüvenini anlatırken Kamuran Hocasının ona nasıl ipuçları verdiğini, onun yaşamında ne kadar derin yeri olduğunu vurgular. Sabahın erken saatlerinde evden getirdiği elektrik sobasıyla ısıttığı buz gibi konservatuvar odasında kat kat süveterler giyip eldivenle piyano çalıştıklarını anlatırken bugünkü stilinde en çok Kamuran Gündemir’den izler olduğunu söyler: ‘‘Müzik yapma sanatını ve müzisyenlikteki o kutsal ‘sadık kalma’ hissini bana Kamuran Hoca aşılamıştır. En önemli olan da budur. Yoksa Mozart’taki şu detay, Bach’taki bu detay konuları, bir hocanın vermesi gerekenin onda biridir. Bunlar detaydır. Önemli olan müziğe sevgiyi; çalışmaya, üretmeye özlemi aşılayabilmektir öğrenciye.’’ Sevgiye önem veriyordu Ali Ekber Çiçek İsmet Arslan’ın Berfin Bahar dergisi, 95. sayısında türkülerimizin usta yorumcusu Ali Ekber Çiçek’e baş köşeyi ayırmış; çok iyi etmiş elbet. Ben bir asker çocuğu olarak ilkin biricik yayın aracı olan radyoda şarkıları dinleyerek büyüdüm; sonra buna hafif Batı müziği eklendi; üniversiteye girdikten sonra, arkadaşlarımın birinin evinde ilk kez klasik müzikle, Rossini’nin Cezayir’de Bir İtalyan Kızı’nın açılış müziğini dinleyerek tanıştım. Güzelim halk türkülerimize gelişimse ancak 1964 yılında, Cevat Çapan’ın evinde Ruhi Su’nun o dönemde gizli gizli elden ele aktarılan, sevgili Ziya Şav’ın evinde alınmış bandı dinleyerek oldu. Ondan sonra, yine radyoda tek ya da toplu türküleri seçerek dinlemeye başladık; o dönemde büyük bir özenle, saygıyla hazırlanan izlencelerde bir ikili, Cemile CevherAli Ekber çifti, gerek seçtikleri türkülerle, gerek öbürlerinden kolayca ayrılan saygılı yorumlarıyla dikkatimizi çekti; edindiğim ilk kayıt aygıtıyla bu izlenceleri saptamaya başladım. Ali Ekber Çiçek, Hz. Davut’tan ödünç aldığı tok sesiyle, insanı hayran bırakan saz çalışıyla Sevil’le benim gönüllerimizde hemen taht kurdu. Ve bu taht hâlâ sapasağlam duruyor. Ali Ekber, Orta Asya’da Şamanların oluşturduğu hamuru Anadolu’ya taşımış olanların torunu; yalnız insanı havalara uçuran güzel ezgiler çalıp söylemiyor. Ayrıca, her türküsü, deyişi, insan kardeşlerine bilgece, uygarca yaşama öğütleri veriyor. Humay kuşu yere düştü ölmedi Dünya Sultan Süleyman’a kalmadı Dedim yâre gidem nasip olmadı Ağlama gözlerim Mevlam kerimdir. ??? Uçtu gönül kuşu hâlâ dönmedi Akan gözyaşlarım birden dinmedi Bir dost buldum o da dertten bilmedi Yalnız kaldım acı dillere karşı. ??? Geldim şu âlemi ıslah edeyim Özümü meydanda buldum sonradan Zaman mahlukuna göynümü verdim Sermayeden zarar ettim sonradan. ??? Kırma gönül şişesini Yapan bulunmaz bulunmaz Yıkma Hakk’ın bahçesini Ören bulunmaz bulunmaz. Hüseyin Kenan Gönen’le söyleşirken, sazı için şunları söylüyor: ‘‘Bizim Erzincan’da, düğün derneklerde klarnet, keman, cümbüş çalarlar. Sazımız sadece evlerde, cemlerde; bir de ağır misafir geldiği zaman çalınır. Saz dışarıya çıkmaz. Zaten Muharrem ayında da perdesinden kırmızı kurdele ile bağlanır, hiç çalınmaz.’’ ??? ‘‘Bizim cemden birisi çıkıp da bir başka insanın yüzüne tebessümsüz bakarsa onun derdine derman olmaz. Kapında fantom uçağın olacak; varın içinde yok olacaksın, felsefemiz budur. Yunus’un bir sözü var: ‘Yaradanı severim yaratılandan ötürü’. Zaten çok sevdiğim türkülerinden birinde şöyle der: Hakk’ın cemalin görmek diler isen Kendi cemalin görmek diler isen Nur ile pak ol insanla görüş Nur ile pak ol kendinle görüş.’’ Sevgili Ali Ekber Çiçek, her şeyin, herkesin çürüyüp yozlaştığı bir dünyada ömür boyu bu kadar soylu, onurlu kaldığın; ışığınla bizi arıttığın için sonsuz teşekkürler. sbonaran?yahoo/hotmail.com P Kamuran Gündemir, Atifet Usmanbaş ve İlhan Usmanbaş (soldan sağa). rof. Kamuran Gündemir’in ölümü müzik dünyamızı yasa boğdu. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda büyük özverilerle yetiştirdiği öğrencileri bugün dünyanın çatısına tırmanan piyanistler Fazıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu Demiriz ve Emre Elivar; yetiştirmekte olduğu Emrecan Yavuz ve rahatsızlığına dek ilgilenebildiği Mertol Demirelli. Her biri onun adını özgeçmişlerinde taşımakla kıvanç duyacaklar. Emre Elivar’a göre Kamuran Hoca’nın yetiştirdiği piyanistlerin bir ekol yaratmasından da öte bir kuşak oluşturduklarını söylemek gerekir: ‘‘Kamuran Hoca’nın tekniğinden ve çalışma disiplininden etkilenmemek mümkün değil. Böylece biz de onun öğrencileri olarak birbirimize yakın teknikler geliştiriyoruz elbette.’’ Kamuran Gündemir, kendi de pedagoji konusunda iki önemli etkenin ön planda olduğunu söylerdi: ‘‘Öğrenciyi doğru bilgilendirmek, yani ona varoluşunun ilk adımlarını oluşturacak beceriyi kazandırmak; ikincisi ise onu ilk günden itibaren bir sevgi yumağıyla sarmalamak’’. Muhiddin D. Demiriz ise ilk kez on yaşındayken karşısına çıktığını ve onun sırtını sıvazlayarak kendisini sakinleştirdiğini, sonra da artık bir baba gibi sevip güvenebileceği, söylediği her şeyi kendisine düstur olarak alabileceği bir insan bulduğunu anlatır. Kamuran Hoca’nın dersleri okulun sınıflarında başlayıp bitmiyordu. Eşi Selçuk Gündemir’le birlikte kendilerini piyanist yetiştirmeye adamışlardı. Öğrencilerine evlerini açmışlar, onların aile sorunlarına birlikte göğüs germişler, bir yerde annebaba görevi bile üstlenmişlerdi. Piyanist ve eğitimci Kamuran Gündemir 1933’te Ayvalık’ta dünyaya gelmiş. Babası bir kunduracı ustasıymış ve de saksofon çalar, kentin bandosuna katılırmış. O da ilk kez akordeonla başlamış müzik dünyasına girmeye. Ayvalık’taki Halkevi’nin desteğiyle on altı yaşında Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Ferhunde Erkin’in piyano, Akses ve Ulvi Cemal Erkin’in kompozisyon öğrencisi olmuş. 1956’da mezun olmuş ve piyano bölümünü bitiren Selçuk Armaner’le evlenmiş. 1958’de ikisi birlikte Paris Ecole Normale de Musique’te eğitim görmeye başlamışlar. Lazer Levy’nin öğrencileri olmuşlar ve 1962’de Türkiye’ye döndükten sonra, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda kendilerini öğrencilerine adamışlar. ‘Doğaçlama ustası gibi’ Kamuran Bey ile her sohbetimizde ondan biraz daha bir şeyler kapmak için çırpındığımı yazmıştım bir yazımda: ‘‘Size Liszt’in La Minör Sonat’ından söz etsin, öyle çizgiler çizer, öyle bir atmosfer yaratır ki hemen oracıkta bulduğunuz bir piyanoda denemek gelir içinizden söylediklerini. Genel müzik tarihi kadar bizim müzik tarihimiz üstüne olan derin bilgisi ve filozofik yorumlarını kaçırmadan dinlemek için çaba harcamalısınız. Zira konuşma temposu, cümle kurma yöntemi de tıpkı Bach’ın fügleri gibidir: Kaçan motifi kovalarcasına her bir sözcük diğeri ardından dökülüverir, tıpkı bir doğaçlama ustası gibi!’’ Onunla konuşurken aldığım tek tük notlara bakıyorum: ‘‘Uzunhava, sonsuzluğa uzanan tek çizgide Mevlana müziğielektronik müziği anımsatır’’.. ‘‘Ferit Tüzün’ün kaşık oyunu mizahı, Poulenc nüktesinin bizim toplumdaki uzantısıdır.’’ İşte alın bu iki ayrı cümleyle sayfalarca inceleme yazın! Özellikle çağdaş bestecilerimizi çok iyi tanıyan, dünya tarihi ve kendi tarihimiz içinde onları çok iyi değerlendiren bir uzmandı. Onların nice yapıtını ilk kez gün yüzüne çıkartıp çalmıştı. Öğrencilerine de Türk bestecilerini tıpkı bir Liszt ya da Brahms kadar önemseterek, aynı titizlik içinde çalıştırmıştı. Bundandır ki Emre Elivar’ın çaldığı Akses, Fazıl Say’ın çaldığı Erkin, Muhiddin Dürrüoğlu’nun çaldığı Saygun, bambaşka tatlar taşır. Usmanbaş’ın yaşamöyküsünü yazarken Kamuran Bey ile daha da yakın olma fırsatı bulmuştum. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabımın alt başlığını veren ‘Ölümsüz Deniz Taşlarıydı’ dizesi de Kamuran Bey ile Usmanbaş’ın Ayvalık kıyılarındaki söyleşmelerinde ortaya çıkan şairane bir buluştu. Usmanbaş bu başlıkla bir piyano yapıtı yazmış ve ilk seslendirisini Kamuran Bey yapmıştı. 2001’de Sevda Cenap And Vakfı’nca Altın Onur Madalyası’na değer bulunan Kamuran Gündemir’in yaşamöyküsü, Erhan Karaesmen tarafından kitaplaştırılmış ve vakfın yayınlarınca 2002’de basılmıştı. Gerçek bir Cumhuriyet aydını oluşu bir yana, keyifli dostluğu, denize, balığa, rakıya tutkusu ve içten sohbetiyle yaşamı tüm kıvrımlarıyla değerlendiren bir dostu yitirdik. www.evinilyasoglu.com K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I Sergi, 16 Şubat’a dek Evin Sanat Galerisi’nde görülebilir Ressamdan ‘Serbest Pazar’... Kültür Servisi Hafriyat grubu ressamlarından Mustafa Pancar’ın ‘‘Serbest Pazar’’ adını verdiği kişisel sergisi Evin Sanat Galerisi’nde 16 Şubat’a dek görülebilir. Bu sergisinde de, sanatçı, insan odaklı özgün anlatımını sürdürüyor. ‘‘Şehir yaşamını, sosyal olayları ve insan etkinliklerini’’, günlük yaşamın doğal ve özensiz düzenini eleştirel ve ironik bir dille aktarıyor. Sanatın popülerlikle ilişkisi üzerine de bir izlek oluşturan sanatçı, bu kez tema olarak özellikle büyük ve renkli alışveriş alanlarında tesadüfen bir araya gelmiş insan topluluklarını tuvale taşıyor. Sergi için kaleme aldığı yazısında, bir başka Hafriyat ressamı olan Antonio Cosentino, şöyle diyor:‘‘Bu serginin macerası öykülemek üzerinedir. Anlamın yapışkanlığından kurtularak, bütünselliği kırarak, karikatürize ederek. Zamanı ve mekâ PAVAROTTİ BOSNALILARA SÖYLEYECEK LONDRA (BBC) Operanın süperstarı Luciano Pavarotti nisan ayında jübile turnesi kapsamında Saraybosna’da bir konser verecek. Bugüne dek dünyanın dört köşesinde konserler veren sanatçı, uluslararası konserlerine son vermesinin öncesinde, 40 kentte sahneye çıkmayı tasarlıyor. En son 40 yıl önce kentte konser vermiş olan ve son yıllarda savaşta yaralanan ya da sakat kalan çocuklar için parasal destek sağlama çalışmalarına katılan sanatçı, Bosnalılara göre bu konserle kendilerini onurlandıracak. Saraybosna Kültür Bakanı Ivica Saric, konser duyurusunda “Luciano Pavarotti’yi ağırlamaktan şeref duyarız, kendisi Bosna için çok emek harcadı’’ sözleriyle düşünce ve duygularını açıkladı. Pavarotti, sahneye veda etmeden önce son bir kez Jose Carreras ve Placido Domingo ile ‘Üç Tenor’ başlıklı bir konser vermeyi istiyor. ‘Çaycı’ 2005 85x105, tuval üzerine yağlıboya. Kadıköy’de Mozart rüzgârı ? Kültür Servisi W. A. Mozart’ın 250. doğum günü anısına 12 Şubat günü saat 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde özel bir konser verecek olan Kadıköy Belediyesi Flarmonia İstanbul Orkestrası, ünlü besteci Mozart’ın sevilen eserlerini seslendirecek. Şef Fabio Marco Brunelli yönetiminde ve keman sanatçısı Sevil Ulucan’ın solistliğinde gerçekleşecek konserde, Mozart’ın ‘Saraydan Kız Kaçırma Uvertürü’nün de aralarında bulunduğu eserleri müzikseverlerle buluşacak. nı kat kat boyayla parçalayarak anlama sürekli bir değişkenlik atfederek kurgulanmaya çalışılıyor resimler, boyayla kendi hikâyelerini kuruyorlar. Mustafa Pancar, sanki bir konstrüksüyon kurma taklidi yapıyor, üzerinde çalıştığı yapıyı belli bir olgunluk aşamasında terk ediyor. Resim ve izleyicinin alışageldiği beğeni ortada kalakalmıştır, anlam kendi yönünü yaratır. Konular bu yapma biçimine eşlik ediyor. Ağırlıklı olarak İstanbul sur içinde, eskinin doğa pazarı atmosferinde bugünün Laleli’si...’’ (0 212 265 81 58) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle