18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2006 PAZAR 4 HABERLER Hükümet ÖİB’ye talimat verdi ama Albayraklar’ın fabrikayı hangi koşullarda teslim edeceği merak ediliyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Kesin Şu Gâvur Müziğini!’ Sevgili, TRT Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Müdürü Elgin Eroğlu’nun faili olduğu olay, üzerinde uzun uzun düşünmeyi gerektiriyor. Söz konusu beyefendi, müzisyen arkadaşlarıyla otobüste giderken birinin Pavarotti dinlemesine kızmış ve ‘‘Kapatın ulan şu gâvur müziğini!’’ buyurmuş. Hazretin ifadesindeki nezahete dikkatinizi çekerim. Hele hele beyefendinin müzik gibi insanın ruhunu incelten bir alan ile ilgili olduğu düşünülürse... İtalyan basını olayı yorumlarken böylesine bir zatın, bu tür bir görevde bulunmasını AKP’nin kadrolaşma hareketine bağlayıp Atatürk ile İnönü’nün Batı müziğine çok önem verdiklerini belirtmeyi de unutmamış. Pavarotti de mesleğe Türkiye’de başladığını belirtip ülkemiz hakkında övücü sözler söyleyerek, bir kişinin davranışından bir genellemeye varmamış. Her neyse, biz işin siyasi yanını hiç değilse bugünlük bırakalım bir yana. Ancak, küçük bir anımsatma yapmak istiyorum. Atatürk Batı müziğine büyük önem veriyor, çoksesli bir müziğin ulusun gelişmesine katkıda bulunacağına inanıyordu. Hatta Sofya’daki ataşe militerliği sırasında opera izlemiş olan Mustafa Kemal’in Balkan yenilgisi üzerine, ‘‘Yenerler, çünkü onların operaları var’’ dediği söylenir. Tabii burada savaşı arya ile yitirdiğimiz kastedilmiyordu, anlatılmak istenen daha gelişmiş bir kültür ve yaşam düzeyine sahip olma durumuydu. ??? Ne zaman Beyoğlu’na çıksam, toplum olarak, gürültü ile müziği birbirine karıştırdığımız izlenimine kapılırım. Bir zamanlar Caddei Kebir (Büyük Cadde) denen bu mekânda, avaz avaz çalınan binbir çeşit müzik birbirine karışır ve inanılmaz bir gürültü kirliliği oluşturur. Bu duruma kimse engel olamaz, zaten olmayı da düşünmez. Oysa bana göre en güzeli de olsa, kimsenin kimseyi kendi müziğini dinlemeye zorlamaması gerektiğini düşünürüm. Konserleri kaçırmayacak kadar titiz bir meloman (müzik düşkünü) değilim. Sevdiğim müzik türüne gelince: Başkaldıran içeriğine karşın rap’e hiç tahammülüm yok. Heavy metal türünü de sevmiyorum. Pop müzikte biraz geri kaldığımı itiraf etmek zorundayım. Gençlik çağımın müziğini yeğliyorum. Onları da ABD’de genelde asansörde çaldıkları için, ‘‘asansör müziği’’ deniyor. Ama bizim pop müziğimiz içinde, çok sevdiğim parçalar var. Bana göre yeni sayılan MFÖ’yü de, Tarkan’ı da seviyorum. Operaya bayılıyorum, çoksesli Batı müziğinin de atonal yapıtlarını değilse de öbürlerini büyük zevkle izliyorum. Alaturkayı, kimi yeni piyasa yorumlarını olmasa bile, çok seviyorum. Çoksesli olmaması da hiç ilgilendirmiyor beni. Kendi müziğimizin teksesliliğinden hiç gocunmuyorum. Onun birçok enstrümanla çalınmasının çoksesli müzik olarak takdimine gülüyorum ama yine de dinliyorum. ??? Kısacası, müzik ırkçılığım yok, ‘‘bu müzik öbüründen üstündür, bu dinlenir, bu dinlenmez’’ gibi yargıları yadırgıyorum. Türkiye’nin insanlarının da yapı itibarıyla böyle olduklarını sanıyorum. Unutma ki, Sevgili, bir ara Pavarotti’nin, napolitenlerden ve kimi operaların çok popüler aryalarından yaptığı bant ve CD’lerin satışı İbrahim Tatlıses’i aşmıştı. Demek ki, fırsat verilir ve tanıtılırsa, halkımızın kulağı her türlü müziği algılamaya yatkındır. Müzik de, bir eğitim ve bir alışkanlık sorunu. Unutmayalım ki, alaturkanın klasiklerini sevmek için de dinleyerek, alışılarak edinilen bir yatkınlık gerekli. Annemin babası Sadi Işılay, daha 12 yaşındayken sarayda sahneye çıkıp çalmış, virtüöz mertebesine ulaşmış bir kemancı ve bestekârdı. Özellikle, Sultaniyegâh Sirto ’su hâlâ sıkça çalınan ve beğenilen bir parçadır. Ömür boyu saygı görmüş, konservatuvarda öğretmenlik yapmış olan dedem, bir gün Yeni Melek sinemasında, içinde operalardan parçalar olan bir film izlerken bana doğru eğilip, İşte evladım, müziğin hası bu, demişti. Bunu söylerken kendi müziğini hor görmüyor, kendi sanatını küçümsemiyordu. Yalnızca, kulağı ve gönlü sanatın bütün ufuklarına açık, müzik ırkçısı olmayan bir insandı o. SEKA’ da devir bilmecesi COŞKUN YAMAN BALIKESİR Balıkesir SEKA İşletmesi’nin Danıştay kararı gereği kamuya devri için hükümet Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na talimat verirken Albayraklar’ın fabrikayı hangi koşullarda teslim edeceği merakla bekleniyor. CHP Balıkesir Milletvekili Orhan Sür, 50.1 milyon dolar değer biçilen fabrikayı 1.1 milyon dolara satın alan Albayrak Grubu’nun en az 10 milyon dolar isteyeceğini öne sürdü. SEKA’nın yeniden gündeme gelmesi üzerine görüşlerini açıklayan CHP Balıkesir Milletvekili ve TBMM KİT Komisyonu üyesi Sür şunları söyledi: ‘‘Fabrika devredilecek ama ortada fabrika kalmadı ki. Şu an ne ? CHP Balıkesir Milletvekili Orhan Sür, 50.1 milyon dolar değer biçilen fabrikayı 1.1 milyon dolara satın alan Albayrak Grubu’nun en az 10 milyon dolar isteyeceğini öne sürdü. Sür, “Devredecekler ama ortada ne fabrika ne işçi kaldı. Devletin bir fabrikası ortadan yok oldu” dedi. çalışacak bir tesis, ne lojmanlar, ne işçiler ne de memurlar var. Sonuçta devletin çalışan bir fabrikası yok oldu. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı görevini zamanında yapmadı. Mahkeme kararları sonrası durum tespiti yaptırılmadığı için şimdi Albayrak Grubu yetkilileri çıkıp, daha 5. ayda bakım ve güvenlikle ilgili 45 milyon dolarlık yatırım yaptırabildiklerini söyleyebiliyor. Grubun bu yatırımı yapıp yapmadığı tartışılır ama fabrikanın hurdalarını bile sattığını, fabrikadan birçok malzemeyi dışarı çıkardıklarını herkes biliyor.’’ Fabrikanın iadesi için 2 yıl boyunca 3 kez başvuruda bulunduklarını söyleyen Albayrak Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak’ın, Vatan gazetesinde önceki gün yer alan, ‘‘Fabrikayı almaları canımıza minnetti. Çünkü işin içine girince fabrikanın adam olmayacağını gördük. Fabrikanın dere yatağının üzerine kurulduğunu öğrendik. Bu ise o fabrikada kâğıt üretilemeyeceği anlamına geliyordu. Acemiliğimize geldi, teklif attık, bizde kaldı’’ sözlerini de anımsatan Sür, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘‘Bu açıklamadan da Albayrak Grubu’nun iyi niyetli olmadığı anlaşılıyor. Çünkü büyük tepki çeken satış sonrası birileri, sürekli olarak, ‘Albayrak Grubu fabrikaya yatırım yapıyor. Fabrikayı işletecekler, daha kaliteli kâğıt üretecekler, istihdam sağlayacaklar’ diye onları savunuyordu. Halbuki bu sözleri eden birinin fabrikaya yatırım yapmayacağını da herkes bilir. Onlar fabrikayı çalıştırmayı hiçbir zaman düşünmediler. Şim di belki 1.1 milyon dolara satılan fabrika 10 milyon dolara geri alınacak ama bunun bedelini halk ödememeli. Bu bedeli yürütmeyi durdurma kararına rağmen işi ağırdan alarak fabrikayı satın alan grubu uyarmayan, yasal tespit yaptırmayan, her şeyi onların beyanına bırakarak fabrikanın soyulmasına göz yumanlar ödemeli.’’ Mahkeme kararları sonrası tapu iptal davası açıldığını anımsatan Sür, ‘‘Şimdi ‘Gelin masraflarımızı verin uzlaşalım’ deniyor. Masraflar karşılanacaksa, yargı kararı uygulanacaksa, fabrikayı geri alacaklarsa ÖİB’nin tutumu ne olacak. Bu da hâlâ belli değil’’ dedi. Sür, fabrikanın geri alındıktan sonra bu kez fabrika olarak değil arsa olarak satışa çıkarılabileceğini vurguladı. T ARTIŞMALI İHALE E RKAN MUMCU: ‘Bakan Çelik yandaşlarını kayırıyor’ ? Mustafa Gazalcı, Hazine’yi zarara uğratan MEB ihalesinin, ESER firmasına verilmesinin, firma sahibi AKP’li Nesim Sönmez’in Bakan Çelik’in yakın tanıdığı olmasından kaynaklandığını vurguladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili ve Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Mustafa Gazalcı, devletin 1.5 milyon dolar zarara uğramasına neden olan Milli Eğitim Bakanlığı ihalesini alan kişinin AKP Çankaya Belediye Meclis Üyesi Nesim Sönmez olduğunu açıkladı. Gazalcı, İhale Üst Kurulu’nun harekete geçmesini isterken ‘‘Bunlar artık basit bir kadrolaşma işi değil’’ dedi. CHP Milletvekili Gazalcı, Meclis Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan Türkiye 2. Temel Eğitim Projesi’nin önemli parçalarından birini oluşturan ve yaklaşık bin civarındaki okulun yenilenmesini, onarılmasını ve ek inşaatlarını öngören işlerin müşavirlik hizmetleri için yapılan ihaleyi, en yüksek teklifi vermesine karşın, AKP’li Çankaya Belediyesi Meclis Üyesi’nin ortağı olduğu ESER firmasının kazandığını dile getirmişti. Gazalcı, ESER firmasının ortağı ve AKP Çankaya Belediye Meclis Üyesi’nin Nesim Sönmez olduğunu açıkladı. Gazalcı, Sönmez’in Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’le de ‘‘yakın ilişki içinde bulunduğuna ve Sönmez’in Çelik’in yakın tanıdığı olduğuna’’ dikkat çekerek, ‘‘Söz konusu ihale daha iyisine, daha ucuza verilebilecekken yandaşlar kayırılmıştır’’ dedi. MEB’in, Dünya Bankası’ndan, Temel Eğitim Projesi 2. Safha için aldığı 300 milyon dolarlık krediyi kullanırken gerçekleştirdiği ihalelerde usulsüzlük yaptığını belirten Gazalcı, ‘‘Burada açıkça yakınlarını, yandaşlarını kayırdılar. Kıvırtacak bir şey yok. Açıkça Hazine bir milyon 551 bin dolar zarara uğratılmıştır’’ dedi. Verdiği soru önergesinin yanıtını beklediğini söyleyen Gazalcı, ‘‘Bunun peşini bırakmayacağız. Gerekirse Bakan Çelik için yargı yoluna da gideceğiz. Bu bir ihbar kabul edilebilir. İhale Üst Kurulu harekete geçmeli. Ama herhangi bir şey yapılmazsa o zaman biz de konuyu yargıya taşıyacağız’’ açıklamasını yaptı. Galataport’un hesabını soracağım COŞKUN YAMAN Kadın kuruluşlarından Selek’e destek Amargi, Uçan Süpürge, Kardelen Kadın Evi, Kadın Dayanışma Vakfı gibi yirmiyi aşkın kadın kuruluşu üyeleri ile araların da akademisyen, avukat, gazeteci ve sanatçıların da bulunduğu 36 kadın, sosyolog Pınar Selek’in feminist, antimilitarist, şiddet karşıtı bir araştırmacı olduğunu belirttiler. Taksim Hill Otel’de dün bir araya gelen kadınlar, Mısır Çarşısı patlaması faili sosyolog Pınar Selek’e destek olduklarını belirterek Selek’in olaylarla ilgisinin bulunmadığını savundular. Gazeteciyazar Perihan Mağden, Selek’in yaşadıklarının bir hukuk skandalı olduğunu ifade ederek, mahkeme kararı olan 16 Mayıs’a kadar bir dizi eylem gerçekleştireceklerini söyledi. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Eren Keskin, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM) günümüzde isim değiştirerek görevine devam ettiğini savunarak ‘‘Özel yetkilerle donatılmış bu mahkemeler, işkenceler uygulayarak birçok insanın cezaevine girmesine neden olmuştur’’ dedi. Dünyayı kadınların ve eşcinsellerin kurtaracağına inandığını söyleyen Keskin, feminist ve antimilitarist olduğunu dile getirdi. Amargi kadın kuruluşundan Fitnat Durmuşoğlu, Selek’in feminist, antimilitarist, araştırmacı kimliğine inandığını ve desteklerinin devam edeceğini kaydetti. Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Filiz Koçali ise düşüncelerinden hoşlanmayanların Selek’e dayanaksız suçlamalarda bulunduklarını söyledi. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) BALIKESİR Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu üslubunu sertleştirdi. İptal edilen Galataport’un ihalesinin hesabını Başbakan Erdoğan’dan soracağını belirten Erkan Mumcu, ‘‘Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde beraber çalıştığı ekibin de hırsızlıkların hesabını vereceğini’’ söyledi. Balıkesir’de partilileriyle buluşan Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Başbakan Erdoğan’ın ‘‘demokrasiden nasibini almadığını, dünyayı gezip tozmayı sadece fotoğraf çektirmek olarak gördüğünü’’ ileri sürdü. ‘‘Yolsuzluğu, usulsüzlüğü, hukuksuzluğu kendi içinden tescil edilmiş hükümetin’’ istifa etmesi gerektiğini söyleyen Erkan Mumcu, ‘‘Hani Başbakan Oferler’le görüşmemişti. Ertesi gün yalanı ortaya çıktı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yalan söyleyen ve yalanı bir gün içinde açığa çıkan ilk başbakan Erdoğan’dır. Millete hangi yüzle, niye yalan söylediniz. Madem akşam yalanınızı itiraf edecektiniz, sabah ne cüretle yalan söylediniz’’ dedi. Sözlerine partililerin ‘‘Vur vur inlesin, Başbakan dinlesin’’ sloganlarıyla destek vermesi üzerine Mumcu, ‘‘Ona vurmak için Kemal Abisi yeter’’ diye konuştu. Tanla, gençlerimizin yetişmesi amacıyla eğitime katkıda bulunulmasını istedi İş Bankası öğrencilere burs versin İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, Türkiye İş Bankası’nın her yıl 20 bin öğrenciye burs vermesini önerdi. CHP Milletvekili ve eski İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi Tanla, hükümetin İş Bankası ve CHP arasındaki ilişkiyi çarpık ve yanlış bir biçimde gündeme getirdiğini belirterek Atatürk’ün bankayı Kurtuluş Savaşı sonrasında bugünkü Pakistanlılar tarafından gönderilen paranın harcanmayan kısmından kalan 250.000 lira ile kurduğunu anımsattı. Tanla, Atatürk’ün vasiyetine, Gençliğe Hitabesi’ne göre Türkiye’nin çağdaş medeniyetler düzeyine gelebilmesi için gençlere ve eğitime yatırım yapılması gerektiğini, ancak bunun için hükümet ve devletin fonlarının yetersiz olduğunu ifade etti. Sahip olduğu imkânlar göz önüne alındığında Türkiye İş Bankası’nın bu sorunun çözümüne katkı sunmasının gerekliliğine dikkat çeken Tanla, ‘‘Dünyadaki büyük kuruluş, vakıf ve bankalar, yıllardan beri sosyal sorumluluk projelerine destek veriyor. Ülkemizde de bunu ilk önce Türkiye İş Bankası yapmalı. İş Bankası gibi dev bir kuruluşun, gençlerimizin yetişmesi amacıyla eğitime katkı vermesi gerekir. Matematik, fen bilimleri ve bilgi teknolojisi alanlarında yükseköğrenim gören başarılı 20.000 öğrenciye Atatürk’ün gençliğe seslenişindeki hedeflere yönelik bu katkı, ülkenin içinde bulunduğu durumda Türkiye İş Bankası’na yakışacaktır. İş Bankası tarafından gösterilecek bu örnek duyarlılığın, global ekonomide ülkemizi temsil eden diğer kurumlar tarafından da takip edileceğine inanıyorum’’ görüşünü dile getirdi. asirmen?cumhuriyet.com.tr CHP’li Tanla. Osman Baydemir ABD yolcusu ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir bugünden itibaren 12 gün boyunca kentin iş yaşamının önde gelenlerinden bir grupla birlikte Amerika’da çeşitli görüşmelerde bulunacak. Osman Baydemir, 8 Şubat günü de Dünya Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı’nın (UCLG) yönetim kurulu toplantısına katılacak. Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları’na (TMMOB) bağlı odaların kongreleri yapılıyor. İstanbul’daki odaların seçimleri TMMOB’nin genel kurulunda da tayin edici bir etki yapıyor. Bu pazar, yani bugün, en çok üyesi olan odalardan Makine Mühendisleri Odası’nın İstanbul Şubesi’nin kongresi yapılıyor. Geçen dönemde de odanın yönetiminde görev yapan Tevfik Peker ve ekibi, bu seçimlerde de Demokrat Makine Mühendisleri Danışma Kurulu tarafından yeniden aday gösterildiler. Tevfik Peker ve yönetime aday olan arkadaşları geçen gün gazeteye ziyarete geldiler. Neden yeniden aday olduklarını sordum. Şunları anlattılar: Ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının verimli ve toplum için kullanılmasını istiyoruz. Meslek alanlarımızla ilgili olarak toplum yararına politika üreten ve kamusal denetimin yanında olan bir anlayıştayız. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere her türlü insani ihtiyaçların kamusal olarak karşılanması gerektiğini savunuyoruz. Ülkemizin geleceğini karartanla Oda Kongreleri... Kitaplar... ra, nükleer çetelere, şeriat özlemcilerine, kamusal denetim alanlarını özelleştirerek şirketlere verenlere, özelleştirme, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma uygulamaları ile bizlere işsizliği ve yoksulluğu dayatanlara karşı, özgürlükçü, insan haklarından yana, demokratik, laik bir anlayışı savunmaktayız. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü yasalarını ülkemizde hayata geçirenlere, yolsuzluk ve yoksulluk düzenini yaratanlara karşı, toplum için üretime yönelik ulusal ekonomiden ve ulusal kalkınma stratejilerinden yanayız. Kalkınmak için ulusal bilim, teknoloji ve sanayileşme politikası oluşturmak gerektiğini savunuyoruz. Kamunun yağmalanmasına, piyasalaştırılmasına, kamusal alanın daraltılmasına, piyasacı mantıkla yurttaşların müşteri konumuna getirilmesine, devletin sosyal devletten düzenleyici devlete dönüştürülmesine karşı, mesleki demokratik kitle örgütü tavrımızla mücadelemizi sürdürmekteyiz. Toplumun düşünme, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü savunmaktayız. Çevreye ve doğaya zararlı enerji kullanımı yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını savunmaktayız. İstanbul Makine Mühendisleri Odası Kongresi, Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda yapılacak. Tevfik Peker, tüm mühendisleri seçime katılmaya çağırdı. ??? Günlerdir hazırladığımız yazı dizisiyle uğraştığım için kitap okumaya zaman ayıramamıştım. Önüme yeni kitapları koydum. ‘‘İstanbul’da İşgal Yılları’’ (İş Bankası Yayınları) başlıklı kitap bir subayın günlüklerinden oluşuyor. İsmail Hakkı Efendi cepheden cepheye koştuktan sonra İstanbul’a dönüyor. İşgalde neler yaşandığına ilişkin günlükleri, bir tarihi döneme ışık tutuyor. Yaşar Yılmaz’ın ‘‘Başkaldıran Atların Ressamı’’ (E Yayınları) kitabı, ressam Avni Arbaş’la yapılan söyleşilerden oluşuyor. Avni Arbaş, Nâzım Hikmet’in ‘‘Avni’nin Atları’’ şiirini nasıl yazdığını şöyle anlatıyor: ‘‘Benim sergide gördüğü atlı resmimi beğenmiş. Sonra Moskova’da şiiri yazıp bana gönderdi. Şiirin orijinali, sanıyorum Foça’daki evde. Kopyalarını çoğalttım. Yalnız orada şöyle bir şey var... Orijinalinde, Kuvayı Milliye gelecek ‘hem bu sefer ayyıldızlı bayrağı da orak çekiçli’ diyor. Sonra Paris’e geldiğinde bana geldi. Bir nevi veda içindi.’’ ??? Picus bir edebiyat dergisiydi. Üç yıl önce çıkış sayısını yazmıştım. O zaman Berran Tözer vardı. Onu geçen yıl kaybettik. Derginin bu ay son sayısı çıktı. Genel Yayın Yönetmeni Gülenay Börekçi , ‘‘Hoşça Kalın’’ başlıklı yazısında şunları söylüyor: ‘‘Edebiyat dergilerinin değişmez ka Demirbaş’a ‘rapor’ soruşturması ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş hakkında Avrupa Sosyal Forumu’na sunduğu rapor nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nca soruşturma açıldı. Viyana’da geçen ay düzenlenen Avrupa Sosyal Forumu’na ‘‘Çok Dillilik Işığında Belediyecilik ve Yerel Yönetimler’’ raporu sunan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, açılan soruşturma kapsamında 2 mülkiye müfettişine ifade verdi. Kurşunlama olayı zanlısı yakalandı ? Haber Merkezi Trabzonsporlu futbolcular Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz ile eşlerinin otomobilleri ve işyerlerinin kurşunlanması olayına karıştığı iddia edilen bir zanlı, Bursa’da bir yakınının evinde yakalandı. Operasyonda yakalanan E.K., ifadesi alındıktan sonra karayoluyla İstanbul’a daha sonra da uçakla Trabzon’a götürültü. deridir; günün birinde ‘kapanırlar’. Hepimiz Picus için durum farklı sanmıştık, ama ne yazık ki öyle olmadı. Şimdi elinizde son sayısını tutuyorsunuz. Sebepleri üzerinde durmak gereksiz. Zaten herkes üç aşağı beş yukarı biliyor bunları; giderek artan haksız rekabet koşulları, büyük yayın kuruluşlarının dergi fiyatlarını aşağı çekmesi yüzünden zor durumda kalan yayıncılar vesaire... vesaire...’’ Afet İnan’ın notlarından yola çıkarak kızı Arı İnan, annesinin yaşamını ‘‘Prof. Dr. Afet İnan’’ (Remzi Kitabevi) adıyla kitaplaştırdı. Atatürk’ün çok yakınında yaşayan, onunla birçok şeyi paylaşan Afet İnan’ın yaşamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin atılımlarındaki enerjiyi çok yalın bir dille anlatıyor. Elimdeki son kitap, bir ressamın, usta yazarın, Haldun Sevel’in kitabı. ‘‘Ustura Kemal’’ dizileriyle tanıdığımız Sevel’in son kitabı denizler üzerine. ‘‘Böyledir Denizler Ülkesinde Yaşamak’’ kitabında denizlerde tanıdığı insanları anlatıyor (Naviga Yayınları). CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle