18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT 2006 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Hamas’la Temas!.. O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU ürkiye’de siyasal yönetim, Türkiye Cumhuriyeti tarafından onarılması çok güç olan bir sorun daha yarattı!.. Henüz meşru kurumsal bir sıfatı bulunmayan, sadece ülkesinde bir seçim kazanmış olan, Filistin halkı için mücadele veren silahlı bir örgütün (Filistin İslami Direniş Hareketi) liderini Ankara’da muhatap olarak kabul etti!.. Bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni bir çıkmazın içine itti!.. Anılan örgüt lideri, ziyaret isteklerinin ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’’ tarafından kabul edildiğini belirtti!.. Filistin’de seçimleri kazanarak iktidara aday olan Hamas; terörist örgüt listelerinde yer almaya devam ederken, örgütün lideri Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin yetkilileri ile görüştü!.. Türkiye’de siyasal yönetim bu şekilde, bir silahlı terör örgütü liderinin herhangi bir siyasal yönetim tarafından muhatap olarak kabul edilmesinin yolunu açtı. Türkiye Cumhuriyeti, geçmişten bu yana Filistin halkının haklı mücadelesine destek olmuştur. Ne var ki İsrail’in güven içinde yaşam hakkını da savunmuştur. Görüşmelerin resmi bir nitelik taşıdığı bilincinde olan örgüt lideri ‘‘Türk hükümetinin tavsiyeleri’’nden bahsetmiştir. Bir hükümetin tavsiyesi, bir diğer tarafa iletildiğine göre, görüşme doğal olarak resmi bir nitelik kazanmıştır. Örgüt liderinin önemle vurguladığı bir diğer husus ise ‘‘Türk hükümetinin kendilerine destek verdiği’’ olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, silahlı bir örgüte destek vermiş ise, siyasal yönetim bu desteğin kapsamını Türk ulusuna açıklamalıdır. Yok eğer destek verilmemiş de muhatap alınan kişi böyle bir açıklamada bulunmuş ise, yapılabilecek bir şey yoktur. Hükümet sessiz kalırsa bu açıklamayı kabul etmiş olacak; yalanlarsa Hamas’ı ikinci kez muhatap almış olacaktır. Görünen o ki Hamas lideri, Türkiye Cumhuriyeti gibi uluslararası alanda yılların deneyimine sahip bir ülkenin yöneticilerini alt edebilecek bir politik manevrayı gerçekleştirebilmiştir. Bunun sorumlusu, Dışişleri Bakanlığı kademelerinin konuya ilişkin değerlendirmelerini dikkate almayan siyasal yöneticilerdir. ‘‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’’ne göre şekillenen Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasında Filistin ve İsrail’e ilişkin uygulama esaslarının belirlenmiş olması gerekir. Filistin Devleti’nin Ankara’da bir büyükelçisi vardır. Filistin’i konu alan bir görüşme yapılacak ise hükümetin muhatabı büyükelçidir. Olağan hallerde uluslararası ilişkiler, diplo PENCERE On binlerce Yahudi göçmen Filistin topraklarına yerleştirildi. 1937’de Yahudi Arap federasyonu gündeme geldi. Artık bölünme fiili olarak gerçekleşmişti. 2’nci Dünya Savaşı’nda, Almanların 6 milyon Yahudi’nin yaşamına mal olan katliam girişimleri, Avrupa’da sağ kalan Yahudileri Filistin’e yöneltti. Savaş sonrasında İngiltere, Filistin’deki haklarını BM’ye devretti. BM Filistin topraklarının paylaşılmasını öngören bir planı kabul etti. Filistinli Araplar direnişe geçtiler; plan uygulanamadı. 14 Mayıs 1948’de Yahudiler İsrail Devleti’nin kurulduğunu tüm dünyaya ilan ettiler. Aynı gün ilk Arapİsrail Savaşı başladı; Suriye, Mısır, Irak, Ürdün ve Lübnan İsrail’e saldırdılar. İsrail savaştan galip olarak çıktı. 1956, 1967, 1973 Arapİsrail Savaşları sonucu değiştirmedi. İsrail yeni topraklar kazandı; bir kısmını bıraktı. Filistin’deki mücadele bugüne taşındı. Ajans TÜRKÇEDE bir tek anlamı vardı bu sözcüğün: ‘‘Ajans’’ denince, bugünkü anlamıyla ‘‘haberler’’ anlaşılır, radyolardan ‘‘ajans dinlenirdi’’. Olsa olsa, haber toplayıp haber veren kuruluşa da ‘‘ajans’’ denirdi. O, eskiden ‘‘Anadolu Ajansı’’ olarak Milli Mücadele’den beri tekti; şimdi birçok ajans var. Bir de ‘‘reklam ajansları’’, yani ticaret kuruluşlarını tanıtıp bununla kazanç sağlayan kurumlar. Ama herhalde bölgelerin yönetimi için yasayla kurulan bölgesel kamu kuruluşlarına ‘‘ajans’’ denebileceği aklınızın köşesinden hiç geçmemiştir. Şimdi o da var. Müjdeler olsun; bölgeniz artık bir ‘‘kalkınma ajansı’’yla yönetilecek. 8 Şubat 2006 tarihli Resmi Gazete’yle yürürlüğe giren bir yasa, ‘‘Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri’’ hakkında. ‘‘Neyin nesiymiş bunlar?’’ derseniz, amaç ve kapsamı şöyle tanımlanıyor: ‘‘Kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek suretiyle bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, bölgelerarası ve bölgeiçi gelişmişlik farklarını azaltmak’’. Her şey bir yana, ‘‘Hiç değilse daha elverişli bir Türkçe sözlük bulamazlar mıydı?’’ diye sorarsınız elbet. Belli ki İngilizcenin ‘‘agency’’ ya da Fransızcanın ‘‘agence’’ sözcüğü, dıştan istenenin ‘‘harfiyen’’ yerine getirildiğini göstermek için olacak, olduğu gibi alınmış. şin özüne gelince, bu konuda yetkili ve kamuda görevli bir uzmanın belirttiği gibi, ‘‘kalkınma planları yoluyla ulusal kalkınma ve bölgesel kalkınmaya yönelik müdahalelerde bulunma uygulaması kenara itilip bölgesel kalkınmanın yerel girişime dayanması anlayışı yerleştirilmek’’ istenmektedir. Yasada ‘‘özel kesim’’den ve ‘‘sivil toplum kuruluşları’’ndan söz edilmesi de bunu doğruluyor: Bölgelerin yönetimi, sorumlu merkezdeki kurumlardan ve taşra kuruluşlarındaki görevlilerinden yerel güçlere ve yörelerin nüfuzlu çevrelerine aktarılmaktadır. Devlete ‘‘düzenleyicilik, katalizörlük’’ olacakmış. Başka bir deyişle, bölgeselleşmeye ve ülkeyi bölge yönetimlerinin yetkisine teslim etmeye doğru ilk adım. Aynı zamanda, anayasa ne derse desin, kalkınma planları anlayışına son verişe doğru gidişin başlangıcı. Zaten, gerekçe, ithal ikamesine dayalı planlı 19611980 döneminde izlenen politikaları eleştirmekte, bunların başarılı olmadığını savunmakta. Bugünkü sanayi varlığının o dönemdeki ‘‘planlı’’ ve hatta 1930’lardaki ‘‘programlı’’ politikalarla başladığını unutarak. ıştakiler, bari ‘‘ajansla’’ aynı kökenden gelen başka sözcükleri de kullansalardı. O zaman bu örgütlenmenin serbest piyasa ekonomisine dayalı ‘‘küresel’’ reçetelerle Türkiye’yi Türkiye dışından yönetme politikasına ‘‘acente’’lik edeceğini ve insanlarımızı yabancı hesapların birer ‘‘ajan’’ı durumuna dönüştürmek istediklerini de açıkça belirtmiş olurlardı. Medyamızın İşi Çok Zor... Medyamızı kutlarım, kimi gazetenin ve televizyonun maşallahı var; RTE ne yaparsa yapsın, yağ yakmak üzerine, marifetine bir kulp takmasını biliyorlar... Neymiş?.. Recep Tayyip’e argo konuşmak yakışıyormuş, Başbakan karşısına çıkan ve ‘‘anamız ağladı’’ diye yakınan şikâyetçi yurttaşa ne demişti: ‘‘ Artistlik yapma lan!.. Lan terbiyesizlik yapma!.. Hadi ananı al, git buradan!..’’ Meğer Başbakan Erdoğan argo konuşmakla çok iyi yapmış, bu dille oy da kazanırmış, başarı kazanmak için farkını belli etmiş. Maşallah RTE’ye... ? ‘Argo’ sözcüğü 17’nci yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmıştır. Kimi zaman kişinin meramını anlatması bakımından argo yararlı olabilir; kaba sayılsa da, ayaktakımına özgü olsa da, yalnız küfretmekte ve aşağılamakta kullanılmaz; sevgi, dostluk, içtenlik, sıcaklık, yakınlık duyguları da argoyla daha etkili biçimde iletilebilir. Bizde Karagöz, Ortaoyunu gibi sanatlarda argo bir araçtır; Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi, Osman Cemal Kaygılı, Kemal Tahir, Muzaffer Buyrukçu’nun yazılarında raslanır... Ne var ki medyamız Başbakan’a yalakalık yapmak için olayı saptırıyor... ? Halk argo konuşmaz... Zaten halk argo konuşsaydı, argo diye bir sözcük ortaya çıkmazdı... Üstelik Başbakan RTE’nin sorunu ‘argo sorunu’ değildir... Peki, ne sorunudur?.. Yurttaşa tepeden bakma sorunudur... Küçük görme sorunudur.. Hakaret etme sorunudur.. Kabalık sorunudur.. Küfür sorunudur.. Başbakanlık koltuğunda oturan kişinin yurttaş karşısında dengesini yitirip kendisini kaybetme sorunudur. ? Medyamızın durumu zor.. Hem çok zor.. Neden?.. Kendisine şöyle ya da böyle başvuran yüreği yanık yurttaşa: ‘‘Artistlik yapma lan!.. Hadi ananı da al git buradan’’ diyen bir Başbakan’a övgü düzmek kolay mı?.. Diyorlar ki: Argo konuşmak Recep Tayyip’e oy kazandırır... RTE argo konuşmamış ki... Argonun da kendine özgü bir üslubu, raconu, çekimi, albenisi var... T İ matik sorumluluğu olan dışişleri görevlileri aracılığıyla yürütülür. Türkiye’de tüm değer yargılarını tersyüz eden bir anlayış, bu kuralı da yok ederek gelenekselleşmiş, kurumsallaşmış yöntemleri göz ardı ederek, ancak feodal düzen anlayışıyla örtüşebilen yeni uygulamalar getirmiştir. Dün aşiret düzeninde yaşayan, ama bugün siyasal kimliğe kavuşan toplumlarda dahi kabul görmeyen yöntemler, Türkiye’de kabul görmektedir. Silahlı örgüt lideri ‘‘gerçek bağımsızlıktan’’, ‘‘işgalin kaldırılmasından’’, ‘‘hukukun üstünlüğünden’’ söz etmiştir. Bu ifadelere katılmamak mümkün değildir. Ama uluslararası hukukta her şey ‘‘de jure’’ yani hukuka göre uygun olması gerekirken, bazen hukukta da yeri olan ‘‘de facto’’ yani fiili duruma göre de olmaktadır. Bu, kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Hamas eğer yolun başlangıcında, tüm dünyanın isteğine uyarak; ‘‘silahtan arınarak’’, ‘‘terörü dışlayarak’’, ‘‘İsrail’in varlığına karşı çıkmayarak’’ ilk adımını atmış olsaydı, barış için umut yeşerten bir davranışta bulunmuş olacaktı... Hamas liderinin Türk hükümetinin tavsiyelerini almak için Ankara’ya geldiği inandırıcı olmamıştır. Bu ziyaretin altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal yarar ve çıkarlarını göz ardı ederek siyasal İslamı Türkiye’de yönetime taşımak isteyen siyasal yöneticilerin maksatlı çabaları yatmaktadır. Bu ziyaret, uluslararası teamüllere aykırıdır. Ne var ki, kendisi de henüz resmi sıfatı olmadan yabancı devlet başkanlarınca kabul edilerek gelecekte üstleneceği görevler belirlenen ve yolu çizilen bir siyasal yönetici için bu davranış olağandır. Türkiyeİsrail İlişkileri Türkiye 20 Mart 1949’da İsrail’i tanıdı; 19501980 döneminde Arap ülkeleri ile İsrail arasında dengeli bir politika izledi. 1980 sonrasında İsrail, Türkiye’ye yönelik Ermeni terör tehdidine karşı Türkiye’ye istihbarat desteği sağladı. Türkiye’nin temel politikası ‘‘İsrail’in toprak bütünlüğünün ve güven içinde yaşamının sağlanması, ancak Arapİsrail Savaşları’nda işgal ettiği topraklardan çekilmesi’’ yönündeydi. 1988’de Türkiye, BM’de ‘‘Bağımsız Filistin’’ tasarısına destek verdi. 19901993 döneminde Türkiyeİsrail ilişkilerinin kapsamına ‘‘askeri işbirliği’’ de dahil edildi. Bu yıllarda, ardında GKY/Yunanistan, Suriye ve İran desteği de olan ASALA ve PKK terörü tehdidiyle karşı karşıya kalan Türkiye, İsrail’den yakın destek gördü. İlişkilerini daha da geliştirdi. 1996’da imzalanan anlaşma ile iki ülke arasında askeri eğitim ve silah sanayii konularında işbirliği sağlandı. ABD’deki Yahudi lobisi ABD Kongresi’nde muhtemel Ermeni soykırım kararlarını önlemek için faaliyet sürdürdü. Düne kadar her iki taraf karşılıklı çıkar ve yarar dengesini koruyan çizgide bir politika sürdürmekteydi. Son gelişme, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkiledi... Tarih penceresinden İsrail Ortadoğu’da 4000 yıllık geçmişi olan Yahudiler, baskılar nedeniyle zamanla başka topraklara göç ettiler. 1492’de İspanya’daki Endülüs Devleti’nin yıkılmasından sonra, bu topraklardan da sürülen Yahudiler, Osmanlı Devleti’ne sığındılar. 19. yüzyıl sonlarına doğru ‘‘ulusal yurt’’ kurmak için harekete geçtiler. 1897’de küçük gruplar halinde Osmanlı İmparatorluğu toprağı olan Filistin’e göç ettiler. Filistin 1’inci Dünya Savaşı’nda İngilizler tarafından işgal edildi. 1917’de İngiltere, Yahudilerin ulusal yurt kurma girişimlerine destek olacağını; 1918’de ABD, kurulacak bir Yahudi devletini tanıyacağını bildirdi. Türk askerlerini sırtından hançerleyen Arapların da katkısıyla, Filistin Osmanlı toprağı olmaktan çıkınca, 1920’de İngiltere Filistin’de bir himaye (manda) yönetimi kurdu. Gelinen nokta Türkler ulusal kurtuluş savaşı vermiş bir ulus olarak, mazlum ulusların her zaman yanında yer almıştır. Türkiye, haklı mücadelesinde Filistin halkına destek olmaktadır. Ancak dost bir ülke olarak İsrail’in güvenlik içinde yaşam hakkını da savunmaktadır. Son yapılan yanlışla Türkiye’nin ulusal çıkar ve yararları bir siyasal ihtiras uğruna tehlikeye atılmıştır... D CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle