25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ŞUBAT 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 1 Ocak12 Şubat döneminde gelen turist sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23 oranında azaldı. Top yuvarlaksa neden hep bizim kaleye yuvarlanır? Türk sporu çok güçlüdür! por tarihimiz incelendiğinde, son zamanlardaki gelişmeler (özellikle futbol, atletizm ve halterde) pek öngörülemez. Yakın zamanlara kadar biz Türklerin spor alanında ‘gayri kabili izah’ bir yeteneksizlik durumu içinde olduğumuz sanılıyordu. Futbol dışındaki spor dallarında, neredeyse her yarışmada yabancı sporcular işlerini bitirip sahadan çekildikten sonra Türkler ortaya çıkıyorlardı. Futbol, basketbol, voleybol gibi takım sporlarında ise bir kez futbolda Macaristan’ı yendiğimiz, bir kez de Almanya ile berabere kaldığımız için ve her üç sporda da yuvarlak toplar kullanıldığından, topların yuvarlaklıkları nedeniyle bir gün rakip takımlardan birinin kalesine veya potasına da girebileceği şeklindeki umudumuz sürüyordu. PANTER KALECİ Ayrıca milli kalecimiz Turgay Şeren’in M S (Milattan Sonra) 1951 yılında Berlin’de panter kaleci unvanını kazanması da her maçtan önce içimizde bir umut ışığı yakıyordu. O yüzden Türkleri ve Türkiye’yi fazla tanımayan, bizim yukarda saydığımız başarılarımızı, üzerinden çok zaman geçtiği için unutmuş olan ve artık hatırlayamayan yabancılara hadlerini bildirmek gerektiğinde şu türden tatsız konuşmalar gelişebiliyordu: Türk sporu çok güçlüdür. Ayrıca bizim çok şanlı bir futbol geç S mişimiz vardır. I am sorry.. Hiç duymamıştım. Duymamış olabilirsiniz ama biz Macarları bile yenmiştik. Öyle mi, ne zaman? Bir süre önce tabii... Mutlaka bir süre öncedir, zira hiçbir takım gelecekte başka bir takımı yenmiş olamaz. Sizinki acaba kaç yıl önceydi?.. Çok eski sayılmaz. İkinci Dünya Savaşı’ndan he Futboldaki başarılarımıza olimpiyat oyunlarındaki başarılarımız da eklenmişti. Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu neredeyse bütün altınları toplamışlardı. (Kendilerine ödül olarak verilen Cumhuriyet altınları dahil.) Ancak bu sporcuları yetiştirmek de kolay olmamıştı. Naim’i Bulgaristan’dan kaçırmak için canımız çıktı. Allahtan Halil kendi kendine kaçtı, geldi. Judoda dünya şampiyonu olan Hüseyin Özkan da Çeçen savaşından kaçıp ülkemize sığınmıştı zaten... HELAL SANA TÜRKİYE Amatör sporlarda durum tam bir kaçmakovalamacaydı sizin anlayacağınız. Altın kazanmak kolay değildi. Fakat Etiyopya’dan ithal Elvan Abeylegesse adlı yurttaşımız bu işi de başardı. Daha sonra Dünya Kupası’nda da bir üçüncülüğümüz var ki, ne kadar gururlansak azdır. Hayatında hiç vergi vermemekle gurur duyan işadamlarımız bile Japonya maçı bittiğinde büyük gurur duymuşlardı. Bunlardan biri, Helal olsun sana Türkiye. Varım yoğum varlığına feda olsun.. diye bağırdıktan sonra muhasebecisine telefon açmıştı: Murtaza, belki inanmayacaksın ama kazandığımız bu galibiyet ve üçüncülük kupası bana vergi vermemekten daha çok gurur verdi. Hemen git, şu vergi dairesinin yerini adamakıllı öğren. Bu sevinçle ve elimde Türk bayrağı ile koşuştururken yanlışlıkla önünden geçerim, o gururla bilmeden içine girerim diye ödüm kopuyor.. demişti. Antalya’da turist sayısı bu kez üzdü A NTALYA (AA) Antalya’ya yılbaşından bu yana 183 bin 789 turistin geldiği bildirildi. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, 11 Şubat Cumartesi günü Antalya’ya havayoluyla 5 bin 509, 12 Şubat Pazar günü de 7 bin 545 turist geldi. Antalya’ya 112 Şubat tarihlerinde 48 bin 779 turist gelirken yılbaşından bu yana bölgeye gelen turist sayısı da 183 bin 789’a ulaştı. Antalya Havalimanı Yolcu İstatistikleri’ne göre, Antalya’ya şubat ayının 12 gününde gelen turist sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41, 1 Ocak12 Şubat döneminde gelen turist sayısı da yine geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23 oranında azaldı. Sektör temsilcileri, yaz sezonu başlamadan turist yoğunluğunun yeniden başlamasını umduklarını ve geçen yıl Antalya’ya gelen 7 milyon 200 bin turist sayısının bu yıl aşılmasının beklendiğini bildirdiler. men sonra olduğuna eminiz. Futbol sevgimiz işte böyle bir şeydi. Derken bizim için sporda yükselme devri denebilecek bir durum başladı. Futboldan başlayarak her alanda şeytanın ayağı kırılmıştı. Futbolda bir ara Avrupa Şampiyonu bile olmuştuk ki, bütün dünya bize parmak ısırmıştı ve artık dünyanın neresine giderseniz gidin ‘Türk’ dediniz mi aynı sorular soruluyordu: Türk mü dediniz? Viva Galatasaray. Sizin Hagi diye bir futbolcunuz var. Tek kelimeyle harika... Nefis... Nereden buldunuz?.. Romanya’dan. Ya Taffarel... Onu da Brezilya’dan bulduk. Bir de Hakan Şükür’ünüz var. Çok şükür, o Türkiye’de vardı. Peki Jardel ne durumda? Ne durumda olduğunu bilmiyoruz. Çünkü Portekizceden başka dil bilmiyor.. Golünü atıyor, gidip yatıyor... Kadıköy’e ‘Sağlıklı Kent’ unvanı İ NE KARNI DOYAR, NE VERGİ VERİR GİZLİ İŞSİZ: Vatandaşın aslında işigücü yoktur. Fakat kendisi bunun farkında değildir. Eline geçirdiği seyyar arabada bir şeyler satarak geçindiğini zanneder... Ne karnı doyar, ne vergi verir. Bir işi olduğunu sanarak başka iş aramadığı için işsiz olarak görülmez, ‘gizli işsiz’ kabul edilir. GİZLİ İŞLİLİK: Vatandaşın bir işi vardır ama yaptığı bir şey yoktur. Örneğin bir devlet dairesine torpille kapağı atmış memur veya işçidir. Ay sonunda muntazaman maaşını aldığı için durumuna ‘gizli işlilik’ denebilir. KAYIT DIŞI EKONOMİ: Bize özgü bir ekonomidir. Vatandaş ekonomik faaliyetlerde bulunmakta, ancak işine devleti karıştırmamaktadır. Bunlara ‘kümes dışındaki kazlar’ da denilir. KÜMESTEKİ KAZLAR: ‘Kümesteki kazlar’ deyişinin ekonomideki anlamı vergi vermeye başlamış özel sektör mensuplarının durumudur. Ne var ki ülkemizde bu tür kazlara pek rastlanmadığı için, bu sözden anlaşılan ‘kümeste yaşayan gerçek kazlar’ olabilir. Sağlık sistemimiz: Öl, kurtul ilindiği gibi ‘sağlık’ insanın kendisini ‘bedensel ve ruhsal açıdan iyi hissetmesi’ halidir. Dünya Sağlık Örgütü sağlıklı bir sağlık sistemi için asgari şartları şöyle saptamıştır: Herkesin sağlıklı olma hakkı vardır. Hastanın ödeme yeteneğine bakılmaksızın tedavisi yapılır. Hastanın bir aile doktoru olsa bile hasta başka bir doktor seçme (kendi doktorunu seçme) hakkına da sahiptir. Gerektiğinde her hasta hastanelerin kaza ve acil servislerinde acil tıbbi bakım görür. Hasta hastalığı hakkında bilgi alma hakkına sahiptir. Tedaviyi kabul etmeden önce tedavinin tehlikeleri ve alternatifleri konusunda bilgi sahibi edilir. Her hasta yaşama hakkına sahiptir. Hasta sağlık kayıtlarını görebilir veya sağlık kayıtlarının gizli tutulmasını isteyebilir. Hasta, maddi durumuna bakılmaksızın tedaviden yararlanma hakkına sahiptir. Beklemeye uygun durumlarda bekleme listesine yazıldığı günden itibaren en fazla iki yıl içinde mutlaka tedavi edilir. Tedavi konusunda şikâyetlerini iletme ve yanıt bekleme hakkı vardır. Uluslararası hasta hakları aşağı B yukarı bunlardır. Gelelim bizdeki duruma... Bizde hasta hakları diye yazılı bir metin yoktur. Ben, aşağıda maddeler halinde sıraladığım hakları, hastanelerimizdeki uygulamaların basına yansıyan haberlerinden çıkardım. Her Türk vatandaşının hasta olma hakkı vardır. Hasta umduğu değil, bulduğu tedaviyi görür. Hasta istediği doktoru uzaktan görebilir. Parası varsa yakından da görebilir. Parasız hasta hastalığını bilmeli, her halta karışmamalıdır. Doktorlar her şeyi onlardan daha iyi bilir. Ölüm Allah’ın emridir. Ecel geldiyse baş ağrısı ve doktor bahanedir. Parası olan düdüğü çalar. Parası olmayan rehin kalma hakkına sahiptir. (Yanlışlıkla içeri alınmışsa tabii.) Ameliyat sırasında içerde unutulanlardan doktorlar ve hemşireler mesul değildir. Ameliyat sırasında kaybolan neşter, gazlı bez, makas ve diğer alet edevatın parası hastaya fatura edilir. Hasta, hasta olmamaya bakar. Eğer olmuşsa başının çaresine bakar. Kısacası bizim sistemimizin felsefesi ‘Öl, kurtul’dur. stanbul Haber Servisi ‘‘Sağlıklı Kent Kadıköy’’ sloganı ile belediye hizmetlerini yürüten Kadıköy Belediyesi, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Sağlıklı Kentler Birliği’ne üye olarak ‘‘Sağlıklı Kent’’ unvanını aldı. Dünya Sağlıklı Kentler Birliği’nin 45’inci üyesi olan Kadıköy, kaldırımları, yeşil alanları, çevresi ile Avrupa Birliği ölçülerinde ‘‘sağlıklı kent’’ niteliklerine kavuşabilmek için diğer üye ülkelerle işbirliği yapacak. Kadıköy, Dünya Sağlık Örgütü’nün 1986’da ‘‘Herkes İçin Sağlık’’ ilkelerini hayata geçirmek amacı ile uzun süreli ve uluslararası bir gelişme projesi olan Sağlıklı Kentler Projesi’nin en son üyesi oldu. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, İstanbul’dan birçok belediyenin WHO’ya kabul edilmek için başvurduğunu, ancak Kadıköy’ün kabul edildiğini belirtti. Öztürk, ‘‘Başvurumuzu incelediler ve kabul ettiler. Biz de taahhütlerimizi yerine getirmek için çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Yani Kadıköy’ü Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı kent kriterlerine kavuşturacağız’’ dedi. Gençler etik değerleri tartıştı İ stanbul Haber Servisi ‘Yarının iş dünyasında söz sahibi olacak gençler, Türkiye’de etik değerlere bakış açısını tartıştı. Türkiye Etik Değerler Merkezi Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabih Tansal, öğrencilerin etik değerlere gösterdiği ilgiden son derece mutlu olduğunu belirterek ‘‘Öğrencilerin etik kulüpleri kurulmasına yönelik isteği, aslında toplumun bu konuda arzusunu gösteriyor’’ dedi. Türkiye Etik Değerler Merkezi’nin (TEDMER) desteği ile dün Üsküdar Amerikan Koleji’nde gerçekleşen ‘‘Daha iyi bir Türkiye’’ adlı panelle konuşmacı olarak Prof. Dr. Sabih Tansal, Cisco System Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Murat Erkan ve TEDMER Başkan Yardımcısı Semra Baysan katıldı. Panel, aralarında Robert Lisesi, Saint Joseph Lisesi, Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi’nin de bulunduğu 20 liseden öğrencilerin katılımıyla gerçekleşti. İnternette kendini ağlara dolaştıran Türkler H er insanın olduğu gibi Türklerin de iki temel içgüdüsü vardır. Malum, bunların birincisi beslenmek, ikincisi yine malum, üremek... Ve internet ortaya çıktıktan sonra içimizde üçüncü bir temel içgüdünün daha olduğu anlaşıldı: İnternet... Tabii ilk çıktığında bu özelliğimiz hemen anlaşılamadı. İnternet dünyanın bilgisini insanın önüne yığıyordu. Bilgi arayan bir insan için internetten iyisi yoktu. Ancak milletimizin bilgi açlığı içinde yaşadığı pek söylenemezdi. Belki yiyecekiçecek açlığı veya seks açlığı olabilirdi ama bilgi.. şimdilik bir kenarda dursundu... ÇOCUK ÜRETMEYE YOL AÇMIYOR Fakat sonunda internetin her iki temel içgüdüyü de doyurabilen bir kaynak olduğu anlaşıldı. Örneğin internete girilerek birçok kişinin banka bilgilerine ulaşılabiliyor; bankalardan, satışlardan ve olmayan organizasyonlardan paralar kazanılabiliyordu. Çet (chat) odalarında ise pekâlâ sanal seks yapılabiliyordu. Sanal seksin güzelliği şuradaydı ki, çocuk üretimine yol açmıyordu. Tersine, sanal sekse ağırlık veren gençliğimiz sayesinde son yıllarda nüfus artış hızımızda bir miktar azalma bile olmuştu. Peki nasıl olmuştu da biz bilgisayar, internet ve sanal sekse bu kadar çabuk uyum sağlamıştık. Çünkü önceden ‘sanal beslenme’ konusunda deneyimimiz vardı. Özellikle dar gelirli vatandaşlarımız arasındaki yaygın bu yöntemde, gerçek beslenmenin temeli sayılan et, süt, tereyağı, sebze, meyve gibi protein ve vitamin kaynakları yerine salt karbonhidrat içeren ekmek, makarna, pilav üçlüsüne ağırlık veriyorduk. SANAL BESLENMEDEN SANAL SEKSE Dolayısıyla sanal beslenmeden sanal sekse geçiş başka uluslara göre daha kolay oldu. Tabii bu şekilde seks yapmanın bazı sakıncaları da var. Ekranda karşınıza kimin çıktığı belli değil. Hoş bir hatunla görüştüğünüzü sandığınız sırada, ekranın öbür ucunda 150 kilo civarında bir ‘cinsi latif’ bulunabiliyor. Daha kötüsü, karşınızda ‘kadın rolü’ yapan bir erkek bile olabiliyor. Ya da kadınsanız karşınızdaki bir hemcinsiniz olabiliyor. İyi bir tarafı da yok değil: Sanal seks yaparsanız, cinsel hastalıklar yerine bazı ruhsal hastalıklara yakalanabiliyorsunuz. Bilindiği gibi gerçek sekste çok daha vahim hastalıklar söz konusu... Not: Alıntılar Yalçın Pekşen’in Say Yayınları tarafından yayımlanan ‘The Türkler’ adlı kitabındandır. B İ T T İ Jeofizikçi ve mimarlar başkanlarını seçti İ stanbul Haber Servisi Mimarlar Odası ve Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul şubelerinden hafta sonu yapılan genel kurullarda gerçekleştirilen oylamalarda bir önceki yönetimle devam kararı alındı. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanlığı’na Eyüp Muhcu, Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanlığı’na da Murat Fırat yeniden seçildi. Odanın şube yönetimi şöyle oluştu: ‘‘Eyüp Muhcu, Günhan Danışman, Deniz İncedayı, Sami Yılmaztürk, Aynur Savaş, Esin Köymen, İsmail Doğanyılmaz, Tores Dinçöz, Sultan Pınar, Tuncay Gürpınarlı, Ömer Mutlu.’’ Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde de Murat Fırat yeniden başkan seçildi. Şubenin yönetim kurulu, Murat Fırat, Oğuz Gündoğdu, İlhan Türen, Yılmaz Dönmez, Hande Vural ve Savaş Karabulut’tan oluştu. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle