25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ŞUBAT 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Alman gazeteci Roques: Oral Çelik’in sözleri Türk Gladiosu’nda çözülme belirtisi DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ‘Ağca hesap hatasıyla çıkmadı’ ? Papa’ya Karşı Komplo kitabının yazarı Roques, 1981’deki Papa suikastının 4 Mayıs 1998 gecesi Vatikan’da işlenen cinayetlerle bağlantılı olduğunun altını çizdi. Bu karmaşık süreçte, tetikçiliğini Ağca’nın yaptığı ‘‘Türk Gladiosu’’nun da merkezi bir rolü olduğu iddialarının iyi araştırılmasını isteyen Alman gazeteci, bu iddialar hakkında, Oral Çelik’in önemli ipuçları verebileceğini belirtti. OSMAN ÇUTSAY Aşil’in Topuğu Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, Millet Meclisi kürsüsüne çıksa ve herhangi bir milletvekiline ‘‘Lan’’ diye hitap etse, o arada ‘‘Ananı da al git’’ deseydi ne olurdu? Meclis İçtüzüğü, sorunun yanıtını şöyle veriyor: ‘‘Genel kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan gerekli görürse o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir.’’ Milletin vekilinin, bir başka meslektaşına hitap ederken göstermesi gereken özeni, milletin kendisinden esirgemesinin kamuoyunda nasıl bir şaşkınlık yarattığını Başbakan giderek daha yakından öğrenecektir. Bazıları, Erdoğan’ın ısrarla tekrarladığı o ‘‘temiz olmayan’’ ya da eski deyim ile galiz sözleri, bir ölçüde mazur göstermek çabası içinde çırpınarak minareye kılıf aramak sevdasındalar. Bunun içinde, Başbakan’ın alışageldiği halkın dili ile konuşmayı sevdiğini söylemeye çabalıyorlar. Osmanlı döneminde olsak, enderun ile avam söylemleri arasındaki farkı kullanma taktiklerini bir savunma yöntemi olarak gündeme getirelim. Ama bugün evimizde, işyerimizde, hatta kahvehanede konuştuğumuz dilde, şayet argo kullanmak gibi kötü bir alışkanlığımız yoksa ve elbette külhanbeyliğe özenmiyorsak; cumartesi günü Mersin Cumhuriyet Alanı’ndaki o televizyon kameralarının ölümsüzleştirdiği talihsiz tartışmayı unutmayacağız .Dahası o tek yanlı sarf edilen talihsiz sözler, AKP Genel Başkanı’nın çok ileri yıllarda da başvurulacak özgeçmişi için, keşke olmasaydı denilecek türden bir belge olarak kalacaktır. FRANKFURT Bir süre önce Papa suikastının arka planını ‘‘şifreleri kırılmış olarak’’ ve kitap halinde 28 Şubat’ta yayımlayacağını söyleyen Oral Çelik’in, etrafındaki çemberin daralması nedeniyle ‘‘bazı merkezlere mesaj verme gereksinimi duymuş olabileceği’’ belirtildi. Mehmet Ali Ağca’nın serbest kaldığı günler sonrasında bir gazeteye verdiği demeçte, ‘‘her türlü bilginin kendisinde olduğunun’’ altını çizen Çelik’in, bu iddiasının ciddiye alınması gerektiği vurgulandı. Papa suikastını işleyen ‘‘Verschwörung gegen den Papst’’ (Papa’ya Karşı Komplo) adlı kitabından sonra, Vatikan’da 1998 yılı mayısında işlenen ve üç kişinin ölümüyle sonuçlanan, ancak resmi açıklamada cinnete bağlanan cinayetle ilgili bir kitap yayımlayan Alman gazeteci yazar Valeska von Roques, bu iki olayın da birbirinden bağımsız olmadığına dikkat çekti. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Valeska von Roques, kısa bir süre önce genişletilmiş yeni baskısı yayımlanan ‘‘Mord im Vatikan’’ (Vatikan’da Cinayet) adlı kitabında, 1981’deki Papa suikastının 4 Mayıs 1998 gecesi Vatikan’da işlenen cinayetlerle bağlantılı olduğunun altını çizdi. Bu karmaşık süreçte, tetikçiliğini Mehmet Ali Ağca’nın yaptığı ‘‘Türk Gladiosu’’nun da merkezi bir rolü olduğu iddialarının iyi araştırılmasını isteyen Alman gazeteci, bu iddialar hakkında, Oral Çelik’in ‘‘içeriden bilgilere sahip bir katılımcı olarak’’ önemli ipuçları verebileceğini belirtti. Kilit isim olduğu ortaya çıkan Oral Çelik’ten her şeye rağmen bu aşamada gerçekleri tüm açıklığıyla ortaya sermesinin beklenemeyeceğini, ancak verdiği son sinyallerin birer mesaj olarak irdelenmesi gerektiğini söyleyen von Roques, buradan yeni ipuçlarına ulaşılabileceğini savundu. Valeska von Roques, Oral Çelik’in bir gaze tede yayımlanan görüşmesinde ismini verdiği ‘‘kardinali’’ tanımadığını, ancak bu vurgunun arka planını Vatikan’ın içinden ve kurumu iyi tanıyan haber kaynaklarıyla irdeleyeceğini bildirdi. Mehmet Ali Ağca’nın bir süre dışarıda tutulup tekrar cezaevine alınmasının basit bir hukuki hesap hatası olamayacağını kabul eden Vatikan uzmanı Alman gazeteci, kendisinin de başından beri Papa suikastı ile 1998’deki üçlü cinayet arasında Vatikan içi komploların payı olduğu görüşünü işlediğini hatırlattı. Valeska von Roques, şöyle konuştu: ‘‘İtalyan gizli servisi Sismi’nin de bu işin içinde ‘PARAYLA DİN SATMADIK’ Santoro’nun yardımcısı: Korkuyoruz ? Trabzon’da öldürülen Papaz Santoro’nun yardımcısı Niko Roman, kilisede para dağıttıkları iddialarının doğru olmadığını belirtti. Cemaat olarak korku içinde olduklarını belirten Roman, Trabzon’da kalıp kalmamayı tartıştıklarını söyledi. TRABZON (Cumhuriyet) Trabzon’da geçen hafta silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Santa Maria Kilisesi Papazı Andrea Santoro’nun yardımcısı Niko Roman, kilisede para dağıtıldığı yolundaki iddiaları kesin bir dille yalanladı. Roman, kilisenin işlevini sürdürüp sürdürmeyeceğinin belli olmadığını, kendilerinin de kalıp kalmama konusunda bir karar vereceğini belirtti. Santoro cinayeti ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendiren Niko Roman, basında yer alan haberlerde kilisede para dağıtıldığından söz edildiğini anımsatarak bunun gerçekle ilgisi olmadığını belirtti. Roman, ‘‘Para dağıtıyor olsaydık kilisenin önündeki kuyruk buradan Akçaabat’a kadar uzanırdı. Parayla din satan, dinden çıkar, dindar olamaz. Bir de, bir İtalyan kilisesine üye olanlara para dağıtılacaksa bunun cinsi Amerikan Doları mı olur, Avro mu? Bize gelen maaş bile Avrupa parasıdır. Bunlar yalandır’’ dedi. Cinayetin ardından kimseye kin tutmadıklarını, intikam almak istemediklerini ifade eden Roman, ‘‘Rahatsızlığımız, cemaatimizin yaşadığı endişedir. Biz ne dışarı çıkıp kiliseye üye topladık ne de gelenlere bir şey dağıttık. Gelen insanların da buradan uzaklaşmasını istemiyoruz. Hem onlar büyük korku yaşıyor hem de biz çok tedirginiz. Onlar, inançlarından ötürü sokakta dayak yiyen insanlar. Biz de her an her şekilde öldürülebilecek din görevlileriyiz’’ dedi. Kiliseye yeni papaz atanacağı yönündeki haberlere de değinen Roman şunları söyledi: ‘‘Bize İtalyan hükümeti ve kardinallikten böyle bir bilgi gelmedi. Biz papaz yardımcısıyız. Ayin ve tören yaptıramayız. Sadece birlikte dua edebilir, gelenleri ağırlayabiliriz. Ama korkuyoruz. Buradan gitmek istiyoruz. İtalya’dan üst düzey yöneticiler geldi, karar verecekler.’’ Bursa’da esrar operasyonu Bursa’da, Muş’tan getirdikleri 8.3 kilogram esrarı satmak istedikleri önü sürülen 3 kişi yakalandı. Zanlılardan Bayram O., İnegöl dönüşü bir ticari takside, Murat Ç. de Doğu Garajı’nda otobüsten inerken 8.3 kilogram esrarla yakalandı. Bayram O. ve Murat Ç’nin, ifadelerinde esrarı Bursa’da Y.Ç. (17) ile birlikte sattıklarını önü sürmeleri üzerine, bu kişi de Santral Garaj’da gözaltına alındı. (Fotoğraf: AA) olduğunu kitaplarımda yazdım. Merkezi bir figür, Sismi ajanı Francesco Pazienza idi. Onunla hapishanede mülakat gerçekleştirmiştim. Pazienza sağcı terör eylemlerine katıldığı için 2005 yılına kadar cezaevinde yatmıştı, dolayısıyla Çelik’in iddialarında bence şaşılacak bir şey yok.’’ ‘‘Vatikan’da Cinayet’’ kitabının yeni baskısını Vatikan’ın içinden bir haber kaynağından aldığı bilgiler doğrultusunda ve bazı İtalyan gizli servisi mensuplarıyla yeni görüşmeler yaparak geliştirdiğini söyleyen Valeska von Roques, Papa’ya suikastın son derece karmaşık olduğunu belirtirken şöyle konuştu: ‘‘Gerçekten de Ağca’nın basit hukuki bir hata nedeniyle bırakıldığına inanmak kolay değil. Mehmet Ali Ağca’nın 13 Mayıs 1981 yılında Papa II. Jean Paul’e suikastı son derece karmaşık. Biz, önceki Papa’ya birden çok suikastın planlandığını ve bunların gerçekleştirildiğini biliyoruz. Bu suikastların arka planında hep Katolik köktendinciler vardı. Bunlar Polonyalı Papa’yı fazla liberal buluyorlar ve onu komünizm karşısında tavizkâr davranmakla suçluyorlardı. İşte Ağca, 1980 yılında ve Zürih’te böyle bir grup tarafından devşirildi. ‘Bulgar tezi’ denilen şey, yani o zamanlar Moskova’nın en iyi hizmetkârı olan Bulgaristan’ın Ağca’yı görevlendirdiği tezi, tek kelimeyle yanlıştır.’’ Ağca’nın suikast girişiminden tam bir yıl sonra, 13 Mayıs 1982’de, bu kez Juan Fernandez Krohn adlı İspanyol bir Katolik papazın Papa’yı, ziyaret için bulunduğu Portekiz’in Fatima köyünde şişleyerek öldürmeye çalıştığını kaydeden Roques, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘‘Bu papazın cebinde bir itiraf mektubu bulundu. Burada Krohn, sanki suikast başarıyla sonuçlanmış gibi bir dille şunları yazmıştı: ‘Karol Wojtyla’yı, kiliseyi komünistler karşısında çok tavizkâr gösteren bir Papa’dan kurtarmak için öldürdüm.’ Krohn, TFP denilen kökten gerici Katolik bir gruptandı. Papa 1984 yılında Venezüella ziyaretinde de öldürülecekti. Bu da son anda engellendi.’’ Sokaktan gelen küçük tepki.. Başbakan, Meclis İçtüzüğü’nün temiz olmayan, yani galiz denilen o sözleri ile demokrasi, eleştiriye tahammül gibi ana unsurlar açısından da sınıfta kalmıştır. Sokaktan gelen küçük bir tepki karşısında kendisini kaybedecek ve söylediklerini kontrol edemeyecek bir politikacı, başarıyı yakalayamaz. Yakalamışsa da elinde tutamaz. Demokratik bir düzende diyelim ki haklı olmasa bile ‘‘Öldük bittik Sayın Başbakanım. Hangi yüzle geldin buraya?’’ diye sorma hakkını kullanan vatandaşını, ‘‘Lan terbiyesizlik etme.. Edepsizlik etme.. Artistlik yapma...’’ sözleri ile temiz olmayan bir dil ile ve herkesin önünde paylayarak karşılayan bir başbakana demokrat diyebilir misiniz? Üstelik o vatandaşın nasıl soğukkanlı ve terbiyeli birisi olduğunu da tüm televizyonların canlı yayınları kanıtladı. Çiftçi Kemal Öncel, bir başbakandan duyulduğu zaman inanılamayacak kadar galiz sözleri işitince ‘‘Lan mı dediniz?’’ diye sordu. O soru bile yaptığı yanlış nedeni ile Erdoğan’ı uyarmaya yetmeyince, narenciye yetiştiricisi vatandaşımız yine de karşısındaki kişinin TC Başbakanı kimliği taşıdığını düşünmüş olmalı ki ‘‘Canın sağolsun’’ sözleri ile konuyu kapatmak istedi. Ama üç yıldır muhalefetsiz bir demokrasiye alışmış, tepkisiz kalabalıklardan alkış almaya talim etmiş Erdoğan, bir türlü kendisine gelememiş olmalı ki ‘‘Hadi ananı al git buradan’’ gibi, maazallah bir başkasının kanını kolaylıkla beynine sıçratabilecek şekilde paylamasını sürdürdü. ABD içi güçlerin parmağı Ağca’yı dışarıda bulunduğu 8 gün içinde öldürmeye çalışanlar olduğu yolunda İtalyan basınında çıkan iddialarla ilgili olarak hiçbir somut bilgisi olmadığını, ancak kendisini bu komploya kazanan insanlar hakkında bazı şeyler bilen bir Ağca için, elbette böyle bir tehlikenin mevcut olduğunu vurgulayan Valeska von Roques, ‘‘Papa’yı bile öldürmekten çekinmeyen Katolik köktendinciler için böyle bir bilgi, hayati bir tehlikedir’’ dedi. Alman gazeteci, 1980’lerdeki bu olaylarda, o dönemdeki uluslararası yumuşama sürecini bombalamak ve SSCB’yi ‘‘Kötülükler İmparatorluğu’’ olarak damgalamak isteyen bazı Amerikan çevrelerinin, dolayısıyla Gladio’nun da parmağı olduğunu vurguladı. Roques, İtalyan savcılığının dosyalarına da zaten Oral Çelik’in bir sağcı terörist olarak geçtiğini, Papa’ya suikast düzenlenen meydanda bulunduğunu, suikast çerçevesinde ‘‘içeriden bilgileriyle’’ de yıllardır övündüğüne dikkat çekerken, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Oral Çelik bu bilgilerini daha önceleri de paraya dönüştürmek istedi. Elbette böyle bir adamın gerçekleri söyleyeceğinden hareket edilemez. Ancak ilginç bilgilerin ortaya çıkması mümkündür. Kitabında yazacaklarını çok merak ediyorum.’’ Muhalefet partilerimize dersler.. Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu, cumartesi günkü olayı kınayan açıklamasında, hükümetin ülke nüfusunun yüzde 33’ünü teşkil eden üreticilerden bu davranış nedeniyle özür dilemesini beklediğini açıkladı. Mersin Cumhuriyet Alanı’nda azarlanan, horlanan vatandaştan yüksek sesle özür dilenmedikçe, Başbakan’ın demokrat olduğunu hiç kimse söyleyemez. Kemal Öncel, Erdoğan’ın zayıf yönünü ortaya çıkartarak ülkemizde sözde muhalefet yaptıklarını sanan büyüklü küçüklü partilerimize de yeterli bir ders vermiş oldu. Söyleminde saygılı; ama söylediklerinde can alıcı o üç tümce içinde toplanmış küçücük bir eylem, günlerdir halkın gündeminin ilk sırasına oturuverdi. Büyüklü küçüklü muhalefet partilerimiz için de Mersin olayından çıkartılacak dünya kadar ders yok mu? Uyuşturucu argosu değişti İSTANBUL (AA) İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre güvenlik kuvvetlerini yanıltmak amacıyla birçok yöntem deneyen uyuşturucu tacirleri, eroin, kokain, LSD ve esrar gibi uyuşturucu maddelerin sokakta kullanılan argo isimlerini de değiştirdi. Polisin tespitine göre eskiden Türkçe isimler verilen uyuşturucuların yeni adları, artık çoğunlukla yabancı kelimelerden oluşuyor. Bir kez kullanılsa dahi bağımlılık yapan ve eskiden ‘‘şey’’, ‘‘kar’’, ‘‘sır’’, ‘‘oğlan’’, ‘‘beygir’’, ‘‘beyaz’’, ‘‘beyaz cevher’’ gibi isimler verilen eroin, artık ‘‘smack’’, ‘‘dope’’, ‘‘H’’, ‘‘junk’’ olarak anılıyor. Daha önceden ‘‘koko’’, ‘‘yaprak’’, ‘‘altın tozu’’, ‘‘cennet’’, ‘‘neşe pudrası’’, ‘‘beyaz kız’’, ‘‘dinamit’’, ‘‘kırıntı’’, ‘‘neşeli cin’’ ve ‘‘şans tozu’’ adları verilen kokainden, ‘‘coke’’, ‘‘C’’, ‘‘K’’, ‘‘burun açıcı’’, ‘‘blow’’, ‘‘Charlie’’, ‘‘baz’’, ‘‘çilek’’, ‘‘beyaz’’, ‘‘toz’’, ‘‘free base’’, ‘‘kaya’’ ve ‘‘crack’’ olarak bahsediliyor. En çok kullanılan uyuşturucu maddelerden olan ve doğrudan zekâyı etkilediği için ‘‘zekâ zehiri’’ ya da ‘‘çalı’’, ‘‘paspal’’, ‘‘tereyağı çiçeği’’, ‘‘temcit pilavı’’, ‘‘kıkırdama dumanı’’, ‘‘yeşillik’’, ‘‘aşk otu’’, ‘‘meryem habercisi’’ ile ‘‘meryem kadın’’ olarak bilinen esrara da, artık ‘‘pot’’, ‘‘weed’’, ‘‘herb’’, ‘‘grass’’, ‘‘chron or chronic’’, ‘‘blunt’’, ‘‘Mary Jane’’, ‘‘boom’’, ‘‘sticky green’’, ‘‘Bombay’’, ‘‘indo’’, ‘‘frosty leaves’’, ‘‘spliff’’, ‘‘dagga’’, ‘‘bomb’’, ‘‘shwag’’, ‘‘dank’’, ‘‘tress’’, ‘‘doja’’, ‘‘ot’’ ve ‘‘co’’ deniliyor. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net DİYARBAKIR BAROSU BAŞKANI: ‘Soruşturma derinleştirilsin’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde ortaya çıkarılan 11 kişiye ait kemiklerin, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan inceleme sonucunda kayıp köylülere ait olduğunun ortaya çıkması, soruşturmanın derinleştirilmesi talebini gündeme getirdi. Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun toplu mezarda ortaya çıkarılan kemiklerin Bolu Dağ Komando Tugayı’nın bölgede operasyon yaptığı sırada ortadan kaybolan 11 köylüye ait olduğunun belirlenmesiyle ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kulp Savcılığı’nın o dönem bölgede görev yapan Bolu Komando Tugayı hakkında soruşturma başlatması ve tanıkların ifadelerinin alınması gerektiğine dikkat çeken Tanrıkulu şöyle konuştu: ‘‘Konuyla ilgili soruşturma cesetlere ulaşılamadığı için bitirilemiyordu. O dava AİHM’de ‘AkdenizTürkiye’ başlığı altında zaten sonuçlandırılmıştı. Köylülerin gözaltına alındığı noktasında ciddi tanıklıklar var. Adli tıp raporunun açıklanmasıyla savcılığın o tanıklıkları dikkate alarak o dönem bölgede görev yapan Bolu Komando Tugayı hakkında soruşturma başlatması gerekir. Öncelikle o dönem operasyon yapan birlikleri tespit etmek lazım. Davanın zamanaşımına uğrama süresi 25 yıldır. Yargının, savcılık makamının kaçacak yeri kalmamıştır. Soruşturma derhal etkin bir şekilde başlatılmalı.” PKK’nin eski yöneticilerinden Kani Yılmaz, Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde toprağa verildi Bir dönem ‘kilit’ adamdı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Irak’ın Süleymaniye kentinde öldürülen PKK’nin eski Avrupa sorumlusu Kani Yılmaz ve beraberindeki Sabri Tori’nin cenazeleri toprağa verildi. Osman Öcalan ve Nizamettin Taş’la birlikte PKK’den ayrıldıktan sonra silahları bıraktıklarını açıklayan Partiya Welatparezen Demokratik/Demokratik Yurtsever Parti’yi (PWD) kuran eski Avrupa sorumlusu Kani Yılmaz kod adlı Faysal Dunlayıcı ile Sabri Tori’nin cenazeleri dün sabah Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye getirildi. Irak’tan ticari taksi ile getirilen cenazeler, resmi prosedürün tamamlanması için otopsiye götürüldü. ? PKK’nin eski Avrupa sorumlusu Kani Yılmaz’ın Irak’tan getirilen cenazesi, Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesi girişinde DTP’li belediyenin cenaze aracına aktarıldı. DTP’li hiç kimsenin katılmadığı cenaze töreninde Kürtçe ‘‘Şehitler ölmez’’ sloganları atıldı. Geniş güvenlik önlemleri alan polis, töreni uzaktan izledi. Daha sonra ayrı minibüslere konulan Yılmaz’ın cenazesi Şanlıurfa’nın Ceylanpınar, Tori’nin cenazesi ise Batman’ın Gercüş ilçelerine gönderildi. ‘‘Şehitler ölmez’’ sloganları atan kalabalık bir grup, ellerinde Kani Yılmaz’ın fotoğraflarını taşıdı. İlçe girişinde DTP’li belediyenin cenaze aracına aktarılan Yılmaz’ın cenazesi, buradaki mezarlıkta ailesine ayrılmış bölüme getirildi. Cenazede zaman zaman baygınlık geçiren kadınların olduğu gözlendi. Geniş güvenlik önlemleri PKK’ye öfke vardı Ceylanpınar’a getirilen Kani Yılmaz’ın cenazesinde PKK’ye öfke vardı. Cenazeye DTP’li kimse katılmazken Kürtçe Kani Yılmaz. alan polisin töreni uzaktan izlediği görüldü. Defin işleminin ardından kalabalık olaysız dağıldı. Gercüş doğumlu olan Sabri Tori kod adlı Serdar Kaya’nın (33) cenazesine yalnızca akrabaları ilgi gösterdi. Katılanlar arasında Kaya’nın akrabası olan DTP’li belediye başkanı Esat Üner ve yaklaşık 200 kişilik bir grupla ailesi yer aldı. 15 yıl önce örgütün dağ kadrosuna katılan Kaya’nın cenazesi, Pınarbaşı Mahallesi’ndeki mezarlıkta, eski ANAP’lı Gercüş belediye başkanı olan babası Nuri Kaya’nın yanında toprağa verildi. Ceset parçalandığından demir tabutla defnedilmesi dikkat çekti. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle