Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2006 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI K B K B B B B B K 2 4 2 5 8 5 8 4 2 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya K K K K K K K K B 3 3 4 4 1 5 2 1 13 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y K K K 14 14 8 10 9 8 2 5 1 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz çok bulutlu, Marmara’nın batısı, Kıyı Ege ile Batı Akdeniz’in batı kıyıları dşında tüm yurt yağışlı geçecek. Yağışlar Marmara’nın kuzeydoğusu, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Sıvas ve K.Maraş çevrelerinde etkili, yurdun iç kesimlerinde aralıklı ve hafif olmak üzere, Doğu Akdeniz kıyılarında yağmur, yağış alan diğer yerlerde kar şeklinde olacak. Yurdun iç kesimlerinde kuvvetli buzlanma ve don olayı görülecek. DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K B B B Y PB PB PB PB 2 2 0 11 8 6 5 4 4 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB 2 PB 4 PB 17 B 3 K 2 K 0 B 11 Y 8 B 7 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm B PB B B Y PB K PB Y 8 21 5 14 4 11 6 13 13 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Çok bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada larla saldırıyı tek bir cümleyle eleştirir gibi oluyor. Bir başka ilde (Kahramanmaraş’ta), yemekte kadınların (erkeklerden tecrit edilerek) ayrı masalarda oturtulmasına gıkı çıkmıyor ve... bu manzara karşısında konuşurken kadınlara erkekler kadar siyasal, sosyal haklar tanıyan Türkiye Cumhuriyeti ile alay edercesine ‘‘Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesine çıkarmaktan’’ söz edebiliyor. Çevresi korumalarla, yâranıyla çevrili bir başbakan. Karşısında sade, savunusuz bir insana lan’lı, ananı da al git diyerek saldırıyor. Elinin tersiyle, başımdan def edin gibi bir hareketle çevresindekilere buyruk veriyor; sesini duyurmak için yüksek sesle konuşmaktan başka çaresi olmayan insana. ??? RTE’nin Kasımpaşalılığı başbakanlıktan güç alıyor. Örneğin sade bir vatandaş olsaydı RTE; lan diye hitap ettiği çiftçi de ona lan diye karşılık verebilirdi. Oysa lan diye hakaret gören çiftçi, RTE’ye ‘‘Devletimin başbakanı’’ diye karşılık veriyor. Lan sözcüğünü ‘‘Canın sağ olsun’’ diye yanıtlayarak olayın daha da büyümesini engelliyor. Bu cümleler sade bir insanla başbakanlığa kadar gelmiş bir başka insan arasındaki farkı yansıtıyor. ‘‘Bu kadar çok siyaset, kimlik ve gömlek değiştiren birisinin, başbakanlık üslubunu kaybetmesine şaşırmamak lazım’’ diyor Deniz Baykal; bu üslubu bildiklerimizin süzgecinden geçirdiğimiz zaman elbette şaşırmak geride kalıyor. Kamuoyu, zira geliştiğini sürekli yineleyen bir Başbakan’ın özellikle küfürlü, argolu konuşma sanatında hayli ilerlediğine tanık oluyor. Be’li, yahu’lu, anasını satayım gibi sözcüklerle başlayan konuşma üslubu giderek gelişiyor ve son olarak lan’lı edebiyata kadar uzanıyor. Gelişme böyle. Değişime gelince... Başbakan Kasımpaşa’da simit satarken üslup bakımından sokakta ne kazandı ise... o günleri yaşarken neyse... Başbakan olduktan sonra da o. Değişim yok, fark yok! Kasımpaşalı doğdu siyasete, Kasımpaşalı gidecek... ??? Ne ki RTE, hemen her konuya kendine özgü biçimsellik vermekte oldukça mahir. Küfürlü konuşmayı halk gibi konuştuğu savına bağlayabilir. Ya da lan’lı konuşmayı ‘‘abi’’ dediği Unakıtan’dan öğrendiğini de söyleyebilir. Bir maliye bakanı, muhalefet liderine lan oğlum diyebiliyorsa; bir başbakan, halktan birine lan diye neden sert çıkmasın: Bu biçim davranmayı RTE, halktan aldığını halka iade etmek gibi yorumlayamaz mı? Başbakan, böyle başa böyle tıraş dememizin yolunu açıyor da olabilir. Neden olmasın? RTE bir ara Alman ozanı Goethe’yi övmüş, eserlerine değinmişti. Herhalde her ne kadar kitap okuma alışkanlığı yoksa da Shakespeare’i de bir arkadaşının anlattıklarıyla incelemiş olabilir. Ne diyor İngiliz ozanı; To be or not to be, that is question: Olmak veya olmamak, işte mesele bu! Bu deyişin bizdeki şu karşılığı Baykal’ın dediği gibi günümüz olaylarına yakışmıyor mu: ‘‘Vezir olmuşsun, ama hâlâ adam olamamışsın!’’ Tarımın sorunu AKP ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY bin lira veriyorsunuz. Kuş gribi sonrası 200 bin liraya düşüyor. 370 bin lira açıkladığınız buğdaya 350 bin lira açıklıyorsunuz, piyasada 300 bine düşüyor. Narenciye dallarda bekliyor. Pamuğun maliyeti 900 bin lirayken piyasa değeri 450 bin lira. Maliyetler: Yetkin: Çiftçi sevecen yaklaşmayacak Tarımsal krediler: Çiftçinin içinde bulunduğu durumu, Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı İbrahim Yetkin de şöyle değerlendirdi: ‘‘Tarım; daralan, küçülen, olumsuzlukların artarak sürdüğü, çiftçilerin mutsuz olduğu, sektörün yabancı ürünlere karşı rekabetini kaybettiği bir sürece girdi. AKP, oyu ‘İktidara gelirsem IMF politikalarını gözden geçireceğim’ diye aldı. AKP, politikaları yukarı doğru gözden geçirdi. Çiftçiye tekrar oy için başvurduğunda çiftçinin çok sempatik, sevecen yaklaşacağını sanmıyorum.’’ dele eden Manisa Aşı Üretim Enstitüsü olmak üzere bazı araştırma enstitülerinin kapatıldı. Özelleştirme Kârda olan Ereğli, Ilgın ve Bor şeker fabrikaları özelleştirme kapsamında. Üç dört tane daha kâr eden fabrika var. Onlar da devredildiğinde Şeker Fabrikaları bitirilmiş olacak. Tekel’in özelleştirilmesi gündemde. Halbuki ne Şeker, ne de Tekel zarar ediyor. Kadrolaşma: Cumhuriyet tarihinde yaşanmayan düzeyde bir kadrolaşma yaşandı. Mahkeme kararıyla geri dönen yöneticiler, yeniden görevden alınıyorlar. Şube müdürü düzeyinin altında olmak üzere tümüyle kendi kadrolarını oluşturmaya çalışıyorlar. Vekâletle çalışma ilişkisi gene Cumhuriyet tarihinde olmadık biçimde ve yaygın olarak kullanılıyor. Gıda denetimleri: 200 bin üretim ve satış noktası olmasına rağmen, 4 bin 500 civarında denetim elemanıyla denetim yapılmaya çalışılıyor. Bakanlık, sorumlu deneticilik ve odaların denetimlerindeki gıda denetmenlik sistemine geçmemekte direniyor. Su ürünleri genel müdürlüğü, zirai mücadele işleri genel müdürlükleri kurulamadı. AB’ye hazırlıkta inanılmaz yetersizlik söz konusu. Tohuma, gübreye, mazota, ilaca her yıl yüzde 3540 zam geliyor. Bu fiyatmaliyet yapısı içinde tarım sektörü hızla kan kaybediyor. Üreticinin satın alma gücü düşerken refahı hızla geriliyor. Tarıma ayrılan kaynak: Erdoğan, ‘Kredilerde faiz oranlarını yüzde yüzde 815’e çektik, 2 katrilyon lira kredi hacmi yarattık’ diyor. Üretici bırakın faizle kredi kullanmayı karnını doyuramıyor. Bunun sadece 350 trilyon lirası kullanıldı. Kurumlar: AKP’nin üç yılda tarıma verdiği kaynak 3 ile 4 katrilyon lira arasında değişti. Milli gelirin binde 7 ila 8’ine denk gelen bu rakam, nüfusun kırsal kesimdeki yüzde 33’ü için ayrıldı. AB’nin ortak tarım politikası aynen Türkiye’de uygulanacak olsa, Türkiye’ye bunun 6 katı destek ayırılması gerekecekti. Köy Hizmetleri kapatıldı. Türkiye’de toprak ve su kaynaklarının korunması ve yönetilmesi boşlukta. TİGEM’in 38 işletmesinin 14’ü 30 yıllığına kiraya verildi. Yalova ve Dalaman turizm bölgesi ilan edilerek ranta açıldı. Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü’nde başta kuş gribi ile müca Başbakan’ın Atatürk’ün anılarından alacağı büyük dersler bulunuyor Anılar, Erdoğan’ı yanıtlıyor MEHMET FARAÇ IŞIL ÖZGENTÜRK Bu Sevgililer Günü’nü iptal etmek lazım! ? Baştarafı Arka Sayfada karşısında acayip eziliyor, bir türlü parası olmadığını da söyleyemiyor, günlerdir şaşkın, ne yapacağını bilmeden dolaşıyor. Hemen, canım kredi kartı kullansın, diyeceğinizi biliyorum. Ama kredi kartının limiti dolmuş durumda, çünkü Erkek B, tüketici kredisi kullanıp kendine son model bir araba almış, birkaç kredi kartını tüketici kredisi borcunu ödemek için kullanıyor. Şimdi gelelim Erkek B’nin durumuna, burada açık bir ihlal yok mu? Yani Erkek B’nin sevgilisi karşısında kıvranıp durması, bir türlü gerçeği söyleyememesi bir ihlal değil mi? Adamcağız neden eziyet çekiyor, Allahaşkına hep birlikte itiraf edelim; neden, Sevgililer Günü. Dul bayan A, kocasının ölümünden sonra ‘‘Mahalleli ne der’’, ‘‘Çocuklara nasıl açıklarım’’ diye kendini iyice kapayıp işine vermiş. Durumunu sorgulamıyor, öylece kabul ediyor. Fakat şu Sevgililer Günü muhabbeti yok mu, bastırdığı tüm duyguları uyarıp kadıncağızın bütün dengesini bozuyor. Dul bayan A, kendine iç çamaşırı alacak, dükkâna giriyor, haydaa, bir Sevgililer Günü muhabbeti, sevgiliye hazırlanmış özel iç çamaşırları, gecelikler... Dul bayan A, arkadaşlarını arıyor, bu hafta hiç kimsenin onunla buluşmaya vakti yok, ‘‘Şekerim biliyorsun, bu hafta sevgililer haftası, bay bay, gelecek hafta görüşürüz, öpüldünüz’’. Dul bayan A, o gece bir şişe viski alıyor ve hiç olmadığı kadar içip sızıyor, ertesi sabah kalktığında kızının ve oğlunun sorgu dolu bakışlarıyla karşılaşıyor: ‘‘Anne sen delirdin mi?’’ Bu bir insan hakları ihlali değil mi? Örnekler çok, kendimden örnek vereyim; ben özellikle bugün radyo dinlemem, müzikçalarımı açmam, hiç kimseye telefon etmem ve ağlayarak, iç geçirerek eski sevgililerimi pek bir güzel anımsarım. Bu bir insan hakları ihlali değil mi? Hadi mahkemeye! isilozgenturk@superonline.com Mersin’de üreticilerin sıkıntılarını getirenn çiftçiye, ‘‘Terbiyesizlik etme lan, ananı da al git’’diye bağıran Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Kahramanmaraş’ta yaptığı konuşmada ise ‘‘Tıpkı Atatürk’ün kurtuluş mücadelesini başlattığı gibi ekonomik bağımsızlık sürecini başlattığını’’ ileri sürerek Büyük Önder’in izinden gittiğini ima etmeye çalışıyor. Oysa Erdoğan’ın, Atatürk’ün köylülerle olan anılarından ömür boyu alacağı dersler bulunuyor... Hadi Besleyici’nin, ‘‘Atamız Atatürk’’ adlı kitabında şöyle bir anı bulunuyor: ‘‘Atatürk’e hakaretten sanık bir köylü hakkında kovuşturma yapılıyordu. Dönemin bakanlarından biri durumu Ata’ya bildirdi: Mahkemeye veriyoruz, dediler, size küfür etmiş. Atatürk sordu: Ben ne yapmışım ona? Soruşturma evrakını inceleyenler açıkladılar: Gazete kâğıdı ile sardığı sigarayı yakarken kâğıt tutuşmuş da ondan!.. Atatürk, Bakan’a şu soruyu yöneltmiş: Siz hiç gazete kâğıdı ile sigara içtiniz mi?.. Hayır... Ben Trablus’ta iken içmiştim. Pek berbat şeydir. Köylü gene bana az küfretmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğiniz yerde, ona insan gibi sigara içmeyi sağlayınız.’’ Atatürk, 1930’lardaki gezilerinde çiftçi, işçi, sanatkâr, esnaf ile konuşuyor, memleketin so GERİ ADIM ATMIYOR Mersin’de kendisine ‘‘İki senedir anamız ağlıyor’’ diye yakınan çiftçiye ‘‘Hadi ananı al da git buradan’’ diye yanıt veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çiftçiden özür dilememekte ısrar ediyor. Başbakanlık kaynakları ‘‘Gerekli açıklamaların yapıldığını, ancak Başbakan’ın isterse ayrı bir değerlendirme yapabileceğini’’ bildirdi. Çiftçi Kemal Öncel ise Erdoğan hakkında cumhuriyet savcılığına hakaret iddiasıyla suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Öncel, ‘‘Amacım Başbakan’ı cezalandırmak değil, halk zaten gerekli cezayı veriyor’’ dedi. Öncel, Erdoğan’ın Türk annelerinden özür dilemesi gerektiğini savundu. (Fotoğraf: AA) Kılıç Ali, Hüsrev Gerede, Emir Subayı Resuhi Bey, daha birkaç yakını vardı.Yürüyorlardı.Atatürk düşünceliydi. Salih Bozok’u yanına çağırdı: Salih, yarın sabah git, Halil Ağa’yı bul, getir. Kim olduğumu sorarsa, bizim Bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de... Ertesi gün Salih Bozok, Halil Ağa’yı bulmuş Atatürk’ün yanına getirmiştir. Atatürk ayağa kalkarak ‘Buyur Halil Ağa’ deyip bir sandalye göstermiştir. Zamanın başbakanı İsmet İnönü de salonda bulunuyordu ve olanlardan habersizdi.Atatürk Halil Ağa’ya dönerek: Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha... Halil Ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlattı. Atatürk İsmet Paşa ve Şükrü Kaya’ya döndü: Arkadaşlar, biz İstiklal Savaşı’nı Halil Ağa’nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız, gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz. Halil Ağa,‘Sen Atatürk Paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim’ diye yalvaracak oldu. Atatürk ‘Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın’ diye Halil Ağa’yı ayakta uğurlamıştı.Atatürk Türk köylüsünün borcu konusunda çok titiz davranmıştır.’’ kanlığındaki bir heyeti geçen günlerde Ege ve Akdeniz’in narenciye sorununa yerinde eğilmek üzere yola koyuldu. 20 milletvekilinden oluşan heyet 3 bin kilometre yol yaptı. Heyetin raporu, Kemal Öncel’in çıkışıyla dileriz daha da güncelleşir, kamuoyunda hak ettiği yeri alır! Dün gazetelerde yer alan Kemal Öncel’in fotoğrafında arka bölümü limon bahçesi dolduruyordu. O bahçenin limonları için geçen günlerde tonu 38 milyon liradan alıcı arandı! Rakamı ilk duyduğumda yanlış anladığımı düşündüm. Torbası 38 milyon sandım, arkadaşlar ‘‘Hayır’’ dediler, ‘‘tonu 38 milyon’’. Bir kez daha sordum: Yani bin kilosu? ‘‘Evet’’ dediler, ‘‘bin kilosunu 38 milyondan sattığımız gün oldu. Şu günlerde fiyatlar birazcık kıpırdadı, o kadar’’. ??? Tarımda geçen hükümetler döneminden gelen yeni bir model var: Doğrudan gelir desteği! Özeti şu: Tarlanızı ekmiyorsunuz, biçmiyorsunuz. Devlet size dekar başına belli bir gelir ödüyor! Yani üretmeye değil, üretmemeye destek! Bu yöntem daha çok gelişmiş ülkelerde, stokun çok fazla olduğu ürünlerin ekim alanlarında kullanılıyor. Bizde ise IMF ve Dünya Bankası istediği için bu yönteme geçildi. Bir kişinin tapusunu gösterip tarımla uğraştığını kanıtlaması bu desteği alması için yeterli. Aklı bu tür üretimlere çok eren halkımız ne yazık ki işin usulsüzlük kısmını da ihmal etmedi. Gerçekten hak edenle etmeyenin birbirine karıştığı bir destekleme anlayışı sürüp gidiyor. AKP geçen dönem başlayan bu yöntemi benimsediği gibi, 2005’te IMF ile 3 yıllık anlaşma yaparak kendine mal etti. Gayri safi milli hasılanın yüzde 1215’ini oluşturan tarıma 2006 bütçesinde verilen yer ise bütçenin binde 7’si kadar! ??? Yeniden Başbakan’ın davranış bozukluğuna gelirsek... Yukarıdaki tablo olmasa, çiftçinin bir eli yağda, bir eli balda olsa... Başbakan üreticinin alın terini daha soğumadan vermiş olmanın getirdiği bir özgüvenle Mersin yollarını tutmuş olsa... Üreticiler kuyruğa girip Başbakan’a teşekkür çiçekleri vermek için yarış etse... Tam bu sırada Kemal Öncel kardeşimiz bağıra çağıra araya girse... Başbakan da hiddetlenip çıkışsa... Belki o zaman ‘‘Başbakan da ne yapsın kardeşim, boş bulunmuş’’ denebilir. Ancak yukarıdaki tablo ortada iken bir de ‘‘lan’’ diye başlayıp çıkışmak, kabul edilebilir bir tutum değil. Medya perdelemek istese de Mersin olayı AKP’nin toplum gözündeki yeri bakımından önemli bir dönüm noktasıdır. Başbakan’ın düzelticileri, Erdoğan’ın Kemal Öncel’le diyaloğunda, bütün ‘‘lan’’ları kabul ediyorlar, ancak ‘‘Ananı da al git buradan’’ sözünün Başbakan’a ait olmadığını söylüyorlar. Bereket televizyonlar var. ‘‘Ananı’’ diye başlayan tümce sırasında Başbakan’ın dudağı da aynı şekilde oynuyordu. Eğer, düzelticilerin dediği gibi o sözü etrafı söylemişse Başbakan da tekrar ediyor demektir... Bu durumda Başbakan’ın sağlığında ciddi bir sorun var! ankcum?cumhuriyet.com.tr UZMANLAR DEĞERLENDİRDİ: runlarını saptıyor, Meclis’e getiriyor, milletvekillerinden, bakanlardan hesap soruyor... Noelle Roger’in, ‘‘Olaylar ve Atatürk’’ kitabında, Atatürk’ün tarlasında çift süren bir köylüyle olan diyaloğuna da yer veriliyor: ‘‘ Kolay gele, bereketli ola Ağa. Allah razı olsun Bey... Hayrola Ağa, öküzün teki ne oldu? Devlete borcumuz vardı Bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık, koca öküzü satıp borcumuzu ödedik. Atatürk ‘Sağlık olsun Ağa’ diyerek konuşmasını kısa kesmiştir. Çiftçinin adı Halil Ağa idi. Atatürk’ün yanında, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Büyük sıkıntı var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı, Tek Gıdaİş Genel Başkanı, narenciye, tahıl, sebzemeyve, fındık ve tütünde yaşanan gelişmeleri şöyle değerlendirdi. Mehmet Ateş (ZMO Mersin Şube Başkanı): Başbakan Mersin’e geldiğinde, sadece limona fazladan 25 dolar daha verdi ve 75 dolara çıkardı. Ancak bu saatten sonra vermesi şık olmadı, çünkü çiftçi malını satmıştı. Bu 25 dolar, elinde limon tutan tüccara yaradı. Bunu bilinçli bir şekilde tarım nüfusunu düşürmek için yapıyorlar. Hasan Hüseyin Motuk (ZMO Konya Şube Başkanı): AKP tahılda yapmak istediğini yaptı, ama yanlış yaptı. Buğday fiyatını dünya fiyatlarına indirdi. Yapılması gerekiyordu, ama çiftçi desteklenmedi. Bu, bakanlığın acz içinde olmasından oldu. Hükümetin önceliği çiftçi değil. Vahap Tuncer (ZMO Antalya Şube Başkanı:) Göz ardı edilen küçük üreticiler kayırılan büyüklere seralarını satmak zorunda kalacak. Tarımdaki sıkıntıyı üreticiler her alanda hissediyor. Geçmişte çok kârlı olan seracılık bugün gelinen noktada artık kârlı değil. Sebebi de maliyetler artarken ürün fiyatlarının sabit kalması. Salih Erdem (FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı): Fındıkta 3 yıldan beri çok iyi fiyatlar verdik, üreticinin ve Hazine’nin yüzünü güldürdük. Ama bu sene kredi sıkıntısı yaşadık,Üreticilerin tüccara yüksek miktarda fındık emanet etmesi de hata oldu. Tüccar bu kadar açık kredi alınca, bizim paramız da bitince, fiyatlar düştü. Mustafa Türkel (Tek Gıdaİş Genel Başkan)ı: Tütünde Tekel’in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na devredilinceye kadar, yüzde 70’ler düzeyindeki pazar hâkimiyeti, devirden sonra 2005’te yüzde 40’lara indi. Yerli tütünden imal edilmiş sigaradaki vergi avantajı ortadan kaldırıldı. Yabancı tekeller kazançlı çıktı. Bu durum, Tekel’in en önemli tütün alıcısı olması nedeniyle tütün üreticilerini de ölümcül akıbete sürüklüyor. Tütün ülkesi Türkiye giderek dışa bağımlı hale getirildi. KKTC’ye giden Sabancı, Rum kesiminin birliğe üye yapılmasının hata olduğunu söyledi TÜSİAD’dan AB’ye sitem REŞAT AKAR GAZİMAGOSA Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, Kıbrıs konusunda devam eden çıkmazın ve tutulmayan sözlerin moral bozukluğu yarattığını ve kendilerini önemli derecede rahatsız ettiğini söyledi. Gazimagosa’daki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde ‘‘şeref konuğu’’ olarak konuşan Sabancı, AB’nin, Kıbrıs konusunda büyük bir hata yaptığını belirterek ‘‘Sınır problemlerini çözmemiş, bunun çözümü yönünde atılan adımlara isteksiz davranmış ve 24 Nisan 2004 referandumunda itibarı sarsılmış olan Güney Kıbrıs’ın, AB’ye üyelikle ödüllendirilmesinin yanlışlığını zaman geçtikçe daha iyi görüyoruz’’ dedi. ‘‘AB’nin, Güney Kıbrıs’ın baskıları karşısında güçsüz kalıp Kıbrıs Türklerine verilen sözleri tutmaması da bizi hayal kırıklığına uğratmıştır’’ diyen Sabancı şunları söyledi: ‘‘TÜSİAD olarak biz, Annan Planı referandumu öncesinde, olumlu bir sonuç alınması için epey gayret sarf ettik. Fakat Rumların siyaset sınıfı, bu tarihsel fırsatı anlamayarak korkunun mantık ve hakkaniyeti yenmesine çanak tuttu. Bu talihsiz sonuç bizim açımızdan, Kıbrıs Rum seçmenlerinin pratikte adanın birleşmesini engelledikleri anlamına geliyordu. Bize göre bu, uzun zamandır süren problem açısından en istenmeyen sonuçtu.’’ Birleşmiş Milletler tarihinde ilk kez genel sekreter tarafından hazırlanan bir raporun Güvenlik Konseyi’nde onaylanmadığını anımsatan TÜSİAD Başkanı Ömer Sa bancı, ‘‘Bu durumu da çok rahatsız edici bulduğumuzu belirtmek zorundayım’’ diye konuştu. ‘Duyarsız kalmayın’ Kıbrıs Rum hükümetinin, Ercan Havaalanı’nın uluslararası uçuşlara açılmasına itiraz ettiğini, AB’nin Kıbrıslı Türklere yönelik 259 milyon Avro’luk yardımının da bloke edildiğini anlatan Sabancı, ‘‘Kuzey Kıbrıs’ın, AB ile gümrük birliğinden dışlanması, adanın her iki tarafındaki iş dünyası açısından önemli bir engeldir. Halbuki bu iki camia, gerçek bir uzlaşmanın ve barışın mimarı olabilirdi’’ dedi. Sabancı, Ankara’nın ortaya koyduğu yeni eylem planının, yapıcı bir yaklaşım olduğuna dikkat çekerek BM ve AB’nin bu yaklaşım karşısında duyarsız kalmamasını diledi. Askeri kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. GÜLAY ŞIK CUMHURİYET 08 K