25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2006 CUMARTESİ 6 ORMAN TALANI Dalan, evrak kaydına sokulmayan proje ile ilgili belgeleri imzalayıp müteahhide teslim etti Kaybolan Acarkent dosyası MİYASE İLKNUR CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Hayret İçindeyim... Daha önce de yazmış olmalıyım, ama yine yeri geldi. Paris’te, dinlemekte olduğum bir Fransız TV kanalı, Yılmaz Güney’in ölüm haberini (demek ki 1984 yılı 9 Eylül akşamı) aynen şöyle duyurdu: “Kürt sinemacı Yılmaz Güney öldü.” Kulaklarıma inanamadım. Şaşırdım. Fakat haberi oluşturan zihniyeti bildiğim için, şaşkınlığım üzüntüye, üzüntüm de öfkeye ve can sıkıntısına dönüştü. Bu mantığa göre, Yılmaz Güney Cannes’daki ödülü Türk sineması adına değil de Kürt sineması adına almış oluyordu. Türkiye’den, Türk sinemasından, Türk edebiyatından ve kültüründen habersiz, büyük olasılıkla da Türkiye ve Türk düşmanı birileri; sinemamızın, sanat ve kültür yaşamımızın büyük bir yeteneğini, onu oluşturan, yaratan bütün koşullardan soyutlamış, etnik kökeni ön plana çıkararak (anne ya da babasından biri, ya da ikisi birden Kürt) Yılmaz Güney’in ölümünü “Kürt sinemacısı”nın ölümü olarak Fransız izleyiciye duyurmuştu. Bu mantığa göre, ailesinde Giritli Rumlar bulunan Tevfik Fikret Rum, Mehmet Akif Arnavut ve Ahmet Haşim Arap şairleri, (büyük dedelerinden biri Fransız, biri Polonyalı olan) Nâzım Hikmet Polonyalı ya da Fransız şair, Ziya Gökalp ise Kürt yazarıydılar. Böylece uzatılabilecek bu liste Fransız edebiyatı ve kültürüne uygulanacak olursa, özellikle de 20. yüzyıl Fransız sanat ve kültür yaşamında etnik anlamda Fransızlık adına elde ne kalacağı meraka değer... ??? Bu çarpık etnisite mantığı bir süre önce Milliyet gazetesinde Hasan Cemal’in Mehmed Uzun’la yaptığı konuşmada da karşıma çıktı ve yine hayret içinde kaldım. Şu cümleleri birlikte okuyalım: “Mehmed Uzun, 1970’lerin 12 Mart’lı yıllarında, Ankara’nın ünlü Mamak Askeri Cezaevi’nde yatar. Türk aydınlarıyla aynı koğuşta geçirdiği o zaman dilimini önemser. Şöyle diyor: Uğur Alacakaptan, Uğur Mumcu, Mümtaz Soysal, Erdal Öz, Atilla Sarp, Rahmi Koç... Kürtlere açık düşmanlıkları olmayan insanlardı. Onlara çok kitap gelirdi. Onlardan kitap okuma terbiyesi edindim. Uğur Mumcu’ya sonraki yıllarda yardımcı olmuştum. Şeyh Said İsyanı isimli kitabını yazarken...” Sağlığına bir an önce kavuşmasını dilediğim değerli yazarımız Mehmed Uzun’un bu söyleşideki bazı tuhaf sözlerini burada tartışmak istemiyorum. Beni şaşırtan, sonra da canımı sıkıp öfkelendiren sözler Hasan Cemal’e ait. Mehmed Uzun cezaevinde “Türk aydınlarıyla” kalmış. Sanırsınız ki bu arkadaş başka bir ülkeden ithal edilmiş. Eğitimini orada yapmış, görgüsünü, yazarlık becerisini orada kazanmış.. Sözgelimi Irak’tan, Latin Amerika’dan, bir başka ülkeden, hiç tanımadığı Türkiye’ye gelip burada cezaevine düşmüş. Bu ülkenin, onun milletine (ve herhalde ülkesine), dost değilse bile “açık düşmanlığı” da olmayan aydınlarıyla tanışıp onlardan etkilenmiş, falan filan… (“Açık düşmanlığı olmayan” sözündeki çirkin ima’nın altını ayrıca çizmek gerekiyor.) Ben şimdi Hasan Cemal’e, Mehmed Uzun’un cezaevi arkadaşı “Türk”lerin, bu arada kendisinin (Hasan Cemal ailesinin) etnik kökenleri konusunda da bir araştırma yapmasını öneriyorum. Kim bilir, bu araştırma sonucunda belki de farklı etnik unsurlara rastlayacak ve bu sayede de şu Türklük ve Türkiye belasından büsbütün kurtulma yolunda bir adım daha atılmasına katkıda bulunmuş olacaktır... ??? Benzer konuda, daha da “absurde” (saçma, zırva, anlamsız) bir örnekle, “Radikal” Kitap Dergisi’nin 17 Kasım 2006 tarihli sayısındaki bir yazıda karşılaştım. “Rus Edebiyatının Yeniden Dirilişi” başlıklı yazıda, (bir süre önce bir İstanbul yayınevinde öykü kitabı yayımlanan), 19. yy. sonlarında Türkiye’ye yerleşmiş bir ailenin torunlarından, kendisi gibi anne ve babası da Türkiye doğumlu, eğitimini Türkiye’de yapmış, öykülerini Türkçe yazmış, Rus asıllı bir bayan yazarımızın adı da günümüz “Rus edebiyatını yeniden dirilten” yazarlar arasında yer alıyor... Saçmalığın ölçüsüzlüğü karşısında insan ne söyleyeceğini bazen bilemiyor. Mesela, şöyle mi demeliyim: Ulusal Rus edebiyatının kurucusu sayılan Puşkin, dedelerinden biri Etiyopyalı olduğu için, aslında ya da aynı zamanda Etiyopya yazarıdır... Ya da ne bileyim, biri çıkıp, annesi Türk olduğu için Rus romantizminin kurucusu Jukovski’nin Rus değil Türk şairi olduğunu ciddiyetle ileri sürse, onu Rusya’da akıl hastanesine gönderebilirler... Yabancıların Türk ve Türkiye konusundaki olumsuz yaklaşımlarını, olumsuz önyargılarını, düşmanca yaklaşımlarını anlayabiliyorum. Buna ister istemez alıştık... Fakat bazı Türklerin, kendi ülkeleri, kendi ulusal kimlikleri konusunda bilgisizlikleri, duyarsızlıkları, kimilerinin düşmanca denebilecek soğukluk ve uzaklıkları beni hayret içinde bırakmaya devam ediyor. aip Molla Ormanı’nı Belediye Meclisi’ni dışlayarak kendi imzasıyla imara açan İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, kendi imzasına kılıf bulmak için, konuyu kendisine bağlı Başkanlık Danışma Kurulu’na sunar. Kurul, “böyle bir yerleşimin İstanbul içinde şehircilik açısından irdelenmesinin tavsiyesi” yönünde karar vermesine karşın inceleme yapılmadan her biri 3 salon, 3 mutfak, 7 yatak odalı, hizmetli ve çamaşır odaları olan 4 katlı 1452 adet villa yapılması için imar izni onaylanır. Bu villaların 117 adedi 559’ar metrekare, 835 adedi 381’er metrekare, 500 adedi de 300’er metrekaredir. Villaların dışında, benzin istasyonları, ticaret blokları, bölgesel iş S projesini Sözen, göreve geldikten sonra iptal etti, inşaatlar durduruldu. Ancak İçişleri Bakanlığı’ndan istenen müfettiş, Dalan lehine rapor verdi. merkezleri, sosyal ve sağlık tesisleri, dini yapılar bulunan planları Dalan, kendi yönettiği belediyenin bürokratlarından saklayarak, yasalara aykırı biçimde imzalayıp elden müteahhidine teslim eder. Orman Yasası, özel orman alanlarında inşaat yapılmasına, imar planları yapılmak koşulu ile belli sınırlamalar getiriyor. Söz konusu yasanın 52. maddesinde şöyle deniliyor: “Özel orman alanlarında bu kanunun 17. maddesine göre izin almak ve yatay alanın yüzde 6’sını geçmemek üzere imar planlamasına uygun inşaat yapılabilir. İnşaatların yapılmasında orman alanlarının tabii vasıflarının korunmasına özen gösterilir.” İmzalanan planın üzerindeki notlarda ise “...Sosyal tesisler, kültürel tesisler, kentsel hizmet alanları, dinsel yapılar, sağlık yapıları, kapalı spor alanları, ticaret mahalleri TAKS’a (taban alanı katsayısı, bir başka deyişle öngörülen inşaat alanı) dahil olmayıp mimari avan projelere göre tanzim edilecektir” deniliyor. Ayrıca “TAKS yüzde 6 (sosyal ve ticari tesisler hariç” şeklinde de bir not daha bulunuyor. Bu iki Yasalara aykırı bir şekilde izin verilen Acarkent’in imar planını ve avan plan notu da, Özal tarafından Orman Yasası’na eklenen 52. maddeye bile aykırılık taşıyor. ORMANA ŞEHİR MERKEZİ MUAMELESİ Dönemin İmar Daire Başkanı Yıldız ‘Elden takip edilmiş’ S özen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde İmar Daire Başkanı olarak görev yapan Mehmet Yıldız, Acarkent’le ilgili dosyanın büyükşehir arşivinde bulunamadığını ve dedektif gibi iz sürerek dosyaya ulaştıklarını belirtti. Yasal işlemlerin evrak kaydına girmeden elden takip edildiğini kaydeden Yıldız, yaşananları şöyle özetledi: “İktidarda DYPSHP koalisyon hükümeti vardı. Planlama Müdürümüz’den dosyayı istedim. Bizde olmadığını söyledi. Arşiv de dosyayı bulamadıklarını, evrak kayıtlarında da görülmediğini belirtti. Demek ki, dosya evrak kaydına sokulmamış, elden takip edilmişti. Beykoz Belediyesi’ne eleman gönderdim. Proje için bizden ilçeye gitmesi gereken yazı da bulunamadı. Oradaki mühendislerin verdiği bilgi, proje dosyasının elden takip edildiği yönündeydi. Dalan, elden getirilen dosyayı imzalayıp ilgilisine teslim etmiş. O da kayda geçirmeden ilçesine götürmüş.” Beykoz Konakları’nı da incelediklerini söyleyen Yıldız, “Onların inşaatı da yüzde 6’yı geçmişti. Beykoz Konakları’nda inşaat oranı yüzde 20’lerdeydi. Acarlar’a göre onlar biraz daha insaflıydı” dedi. P Y ‘Talanın otoyolu’nu kim yaptırdı? rmanda uyanacak, kuş sesleriyle kahvaltı yapacak ve otomobilinizle 10 dakikada Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne ulaşıp kentte oturanlardan daha kısa sürede işyerinizde olacaksınız…” Buna benzer sözlerle pazarlanan özel orman villaları, İstanbul’un “en ayrıcalıklı ulaşım” olanağına nasıl kavuştular?.. Fatih Köprüsü’nün Asya girişindeki Kavacık kavşağından kuzeye doğru yaklaşık 20 km’lik “orman içi devlet otoyolu” İstanbul’un hangi planına göre yapıldı? Bu yoldan Beykoz’a doğru gittiğinizde sağlı sollu ormana yayılan Acarkent villaları ve Beykoz konaklarının arasından ve aynı yoldaki görkemli “giriş kapıları”nın önünden geçiyorsunuz. Tepeleri ve vadileri devasa viyadüklerle “dümdüz” aşan otoyol, Paşabahçe ve Çubuklu’nun dere içlerindeki yerleşim alanları üzerinden adeta “uçarak” geçtiğinden, en pahalı karayolu bağlantısı. Ne var ki bu bağlantının bir “ucu açık”… Çünkü Kavacık kavşağını, henüz villa sitelerine başlanmamış özel ormanlara bağlıyor… Yapıldığı yıllarda basına yansıdığına göre, yolun kavuştuğu “tapulu orman”lar arasında, aynı zamanda yine bu yolun “ihalesini kazanarak” müteahhitliğini üstlenen Bayındır Holding’in de arazileri var! Peki, böylesine ayrıcalıklı bir yol nasıl savunulmuştu? 1999’da Adana’daki Ulusal Altyapı Sempozyumu’nu izleyenler, sorunun yanıtını da öğrenmiş oldular. Barış Emek Ergin’in “KavacıkBeykoz ve Beykoz ‘O Bu tip yapılara ancak yoğun kent merkezlerinde izin verilebiliyor. Beşiktaş’tan Maslak’a kadar uzanan Büyükdere Caddesi’nde bulunan gökdelenlerdeki yoğunluğun aynısı, Saip Molla Ormanı’na da veriliyor. Orman Bakanlığı’nın 30 Mart 1987 tarihindeki ön izin yazısında, 6.50 metrelik iki kat yüksekliğinde yapılara bağ ve sayfiye evi ile turizm tesislerine izin verilmesine karşın, benzin istasyonu, iş merkezleri ve diğer sosyal tesislerler dahil çok yönlü yapılaşmaya orman arazisinde böylece izin verilmiş oldu. Bu alanda sadece bağ evi ve sayfiye evi yapılması gerekirken, iş merkezleri ve sosyal tesislere de planda yer verilmiş durumda. Yasaya göre, özel orman alanlarında ifraz yapılamaz, yani orman parsellenemez. Dalan tarafından imzalanan 1/1000 ölçekli yerleşim planının plan notlarında “Adalar imar parseli şeklinde ifraz edilebilir” denilmektedir. Yasaya göre verilen ön izin belgesindeki tüm kısıtlamalar, hem yapıların işlev ve fonksiyonları, hem yükseklikleri hem de yapıların taban alanı kısıtlaması yönünden, yasanın yüzde 6 sınırı aşılmış oluyor. Saip Molla Özel Ormanı’na 21 Nisan 1988 tarih ve 1150 sayı ile o dönemin Beykoz İlçe Belediye Başkanı Ali Zengin tarafından altyapı harcı dahi alınmadan inşaat ruhsatları da verilerek işlem tamamlanmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 26 Mart 1989 seçimleri sonrasında artık SHP’li ve Nurettin Sözen’li günler başlamıştır. Göreve geldikten biriki yıl sonra, basında “Orman Bakanı Ekinci’nin Villaları” başlıklı haberler ardı ardına manşetlere çıkmaktadır. Konu ile ilgili bilgi edinmek için Saip Molla Ormanı’ndaİstanbul, çarpık kentleşmenin bariz örneklerinden birini oluşturuyor. ki proje ile ilgili dosya Planlama Müdürlüğü’nden istenir. Ancak ne Planlama Müdürlüğü’nde ne de arşivde dosya bulunabilir. Teknik elemanların verdiği bilgilerden dosyanın elden takip şu orman arazisi işgal perdelenmek ve Valiye “Olaya el koy” ıllardan beri edildiği, Dalan’ın da evrak kaydediğini kaydeden Pepe, İstanbul’un tüm edildi, işgal eden de elini gündemden düşürülmek dına sokulmadan elden getirilen kolunu sallayarak istenmişti. Aslında konu, “İstanbul, daha önce ormanlık alanları ve su dosyayı imzalayıp müteahhide PlanBütçe orada çok kötü örnekleri toplama havzaları geziyor diyemez” teslim ettiği ortaya çıkar. Bu nedeyince CHP İstanbul Komisyonu’nda yaşadı ama devir şimdi yağmalanırken üç denle Acarkent dosyasının o döMilletvekili Ali Kemal CHP’lilerle basit bir laf değişti” diye konuştu. maymunu oynayan nemde hiçbir kaydı yoktur. merkezi idarenin Kumkumoğlu da dalaşı yüzünden Pepe’nin Kumkumoğlu’nun “Ama “Beykoz’da yapılan savunma içgüdüsüyle inşaatlar devam ediyor” birdenbire bu talanı 1995’TE SİT ALANI OLDU öylesine ortaya attığı bir demesi üzerine Pepe, gündeme getirmesi villalar, Ömerli’de yapılanlar ne?” diye lafın komisyonu izleyen “İnşaatlar devam nereden kaynaklanmıştı? Dalan döneminde yasalara aysordu. Pepe de etmiyor, mahkeme gazeteciler tarafından Orman Bakanı Osman kırı bir şekilde izin verilen Acar“İstanbul’da yaşadığım büyütülmesiyle dallanıp durdurmuş” yanıtını Pepe neden durup kent’in imar planını ve avan probir olayı anlatayım” verdi. Pepe, muhtemelen budaklandı. dururken Acarlar’ı hedef jesini Sözen göreve geldikten Önceki hafta PlanBütçe konunun bu kadar seçmişti? Çoğuna göre diyerek söze başladı ve sonra iptal eder. İnşaatlar da durbüyüyeceğini tahmin Komisyonu’nda Orman bunun altında bir bit Acarlar’ın Serdaroğlu durulur. İçişleri Bakanlığı’ndan Bakanlığı’nın bütçesi etmemişti. Ama her işte yeniği vardı. Kimine göre Ormanı’na yaptığı inşaata bir müfettiş gönderilmesi istenmüdahale etmek bir hayır vardır. Pepe ve görüşülürken muhalefetin YİMPAŞ, kimine göre ir. Müfettiş göreve başladığı güneleştirilerini yanıtlayan Acarlar sayesinde orman Cargill olayı, kimilerine istediklerini, görevlileri lerde karşılaştığı olay karşısında Pepe, “Kimse benim göre de limanların Kıbrıs buranın silahlı adamlarının yağması bu vesileyle şaşkınlığını gizleyemez ve Bübakanlığım döneminde yeniden gündeme geldi. Rum yönetimine açılması tehdit ettiğini söyledi. yükşehir Belediyesi yöneticilerine “Bu iş, Dalan’ı ipe götürür” der. Ancak müfettiş çalışması hayli uzar. Sonuçta da müfettiş görüşünü değiştirir ve Dalan lehine rapor verir. SHP döneminde Beykoz ilçe belediyesinden temel üstü ruhsatı verilen Saip Molla Ormanı ile Riva Projeleri” dostu” denilmesi ne rumak için aynı bölgeye “yeni yol yaBeykoz’daki diğer ormanlık alanbaşlıklı bildirisi kadar inandırıcı ise pımı yasaklanmakta”dır. Plana Kalar, 1995’te Tansu Çiller’in başBayındır İnşaat “doğal varlıklar rayolları’nın da uyması gerekirken, bakanlığı döneminde sit alanı ilan AŞ adına sunulkorunmaya çalışıl açıkça özel ormanlardaki çoğu yasaedildi. Bu alanlarda her türlü yamıştır” sözü de o dışı siteler için tasarlanmış bu yola muş ve “İstanpılaşma imar izni Kültür ve Tabikarar verenler “kimler”dir? bul’un en görkemli viyadükleri ve kadar “kara mizah” gibiydi… at Varlıklarını Koruma Kurulu’na tünelleriyle, KavacıkBeykoz ve 2 Bölge 1995’ten itibaren doğal SİT geçti. Recep Tayyip Erdoğan ve BeykozRiva yolları kent ulaşımın AKCİĞERLERE AÇILAN KORİDOR olduğuna göre, aynı yolun projesi için Ali Müfit Gürtuna’nın büyükşeda önemli bir yer tutmaktadır” deKültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma hir belediye başkanlıkları, FP’li nilen bildiride şu bilgiler verilmişti: Bildiri, bakın nasıl devam ediyordu: Kurulu’ndan neden onay alınmadı? Yücel Çelikbilek ile DSP’li Ala“KavacıkBeykoz yolu projesinde “...bu yol tarihin içinden İstanbul’un 2863 sayılı koruma yasasına göre SİT attin Köseler döneminde inşaat 4 adet viyadük, (toplam 1407 m.), akciğerlerine bir koridordur.” Kim alanında kurul onayı bulunmayan bu olanca hızıyla sürdü. 635 m. uzunluğunda 1 çift tünel, 4 se, bir anlamda “itiraf” denebilecek otoyolu yaptıranlar ve yapanlar açıktane köprülü kavşak ve yaklaşık 3 bu açıklamadan sonra şunu sorma ça suçludurlar. Sorumluları hakkında YÜZDE 68 YAPILAŞMA km. istinat duvarı mevcuttur.” mıştı: “Akciğerlerde bu koridorun neden yasal işlem yapılmamıştır? Aynı bildirinin yol ile orman arasın ne işi var?” Aslında yanıtı belliydi; 3 Devlet parasıyla bir holdingin Gürtuna’nın İstanbul büyükşedaki ilişkiye değinen yegâne vurgula milyon dolarlara pazarlanan villalar ve arazisine yol yaptırılması ve ihalenin hir belediye başkanlığı, DSP’li ması ise aynen şöyleydi: “Güzergâh konaklarla tahrip edilen ormanlar da de aynı holding tarafından kazanılıp Köseler’in Beykoz ilçe belediye boyunca çevre dostu yaklaşımlar ile İstanbul’un kuzey kuşağındaki akci “kâr karşılığında” gerçekleştirilmebaşkanı olduğu dönemde ayrıca mevcut doğal varlıklar korunmaya ğerleriydiler. KavacıkBeykoz otoyo si bir rastlantı mıdır? Acarkent Sitesi’nin girişinde bençalışılmıştır.” Adeta orman katliamı lu, bu doğaya karşı ölümcül katliamın 4 Böyle bir yolun henüz projesi bizeri Büyükdere Caddesi’nde göna dönüşen villa sitelerine en hızlı oto süper lüks ulaşım altyapısı… Şimdi sı le yokken, “ulaşım planlaması bulunrülen gökdelenler gibi 97 ve 79 mobil ulaşımını sağlamak üzere; orman ra geldi yıllardır yanıt verilmeyen so mayan” site taleplerine Orman Bakanmetre yüksekliğinde iki ticaret lık tepelere basarak ve tarihi Boğaziçi rularımıza... lığı nasıl izin verdi; “yolsuz” vaziyet merkezinin inşaatına başlandı. köylerini dev viyadük ayaklarıyla eze1 İstanbul’un nâzım planında, ku planlarını 198789’daki Büyükşehir BeBöylece Acarkent’te yüzde 6 olrek gerçekleştirilen yol için “çevre zey ormanlarını yapılaşmaya karşı ko lediyesi yönetimi nasıl onayladı; Beyması gereken yapılaşma oranı Orkoz Belediyesi nasıl ruhsat kesebildi? man Bakanlığı’nın tespitlerine 5 Özel ormanlarındaki villa, kogöre yüzde 68’lere çıktı. nak ve diğer tesislerin satış fiyatlarıİstanbul Mimarlar Odası’na gönı 2’ye, 3’e katlayan bu yolun “devlete maliyeti” ne kadar? Villa şirketre, Saip Molla Ormanı’nda 229 leri bu masrafa katılmışlar mıdır? Ayhektar orman yok edildi. Bugün nı sitelere böylesine eşsiz bir armağaAcarkent’e 1452 müstakil bahnı ve “kuşaktan kuşağa rant kaynaçeli villa, 80 daire satılmış duğı”nı, üstelik ormanlar tahribatını arrumda. Toplam 48 bin metrekatırarak sunanlar kimlerdir?.. re açık ve kapalı sosyal tesisin bulunduğu Acarkent’te villalar YARIN: ORMAN İŞGALİ NASIL 700 bin dolar ile 2.5 milyon do‘BELEDİYE’LEŞTİ? lardan satılıyor. epe’nin sözleri yeniden gündeme getirdi ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 Nüfüs cüzdanımı, sürücü belgemi, askeri kimlik belgemi kaybettim. Hükümsüz. AYLİN ÖZDEMİR CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle