25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2006 CUMARTESİ 16 Hangi kulüptensiniz? Kızılay kolu, temizlik kolu, kitaplık kolu... Kollar, okullarda birer sorumluluk üstlenme, dayanışma, yardımlaşma, toplumsallaşma araçlarıydılar. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Başkanı Oya Fişek, “kol”ların Milli Eğitim Bakanlığı’nca çıkarılan genelge ile “kulüp” yapılmasının anlamını, daha doğrusu anlamsızlığını iyi algılamamız gerektiği kanısında: “Kendi içine dönük bir anlam ifade eden kulüp sözcüğü, aynı zamanda dışa kapalılığı da anlatıyor. Halbuki kol çalışması, bütün öğrencilere dönük bir anlam ve ürün içeriyor. Kulüp, Türkçede yalnızca kendi taraftarlarını içine alan bir yapı ya da belli bir sınıfın kullandığı gece kulübünü çağrıştırıyor. İngilizce kökenli bu sözcüğü gecekondulara kadar sokmada, Türkçeyi unutturmak kadar, kendi değerlerimizi unutturma çabası da var. Kol, dil devrimi ile okullara kadar girmiş bir terim... Demek ki burada cumhuriyetin değerlerini unutturma çabası da var.” Kanaltürk’ün doğum günü Dış desteğin sonu ABD’deki etkili çevrelere yakınlığı ile bilinen Zeyno Baran, Newsweek dergisinde yayımlanan yazısında “Mevcut ‘İslamcı deneyim’ in yani AKP iktidarının sonlanması, muhafazakâr, laik, ancak yine demokratik, AB’ye daha yakın düşen bir yeni hükümetin oluşturulması”ndan söz etmişti. Soros bağlantılı TESEV adına “Değişen Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset” anketini düzenleyenlerden Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Binnaz Toprak da iktidara yakın Yeni Şafak gazetesine bir cumhurbaşkanı portresi çizmiş: “Cumhurbaşkanında olması gereken özellikler nelerdir dediğimizde, halk şöyle söylüyor: Dini bütün Müslüman olsun, laikliği korusun, yaşamı modern Türkiye’ye örnek olsun... Bunlar çelişkili gibi görünse de halk bir sentez yapıyor.” Aynı ağızdan çıkmışçasına birbirine benzeyen bu yorumlar, Çankaya’ya çıkan dik yokuşun adını mutlaka, ama mutlaka “Benim Ne Yapıp Edip Oraya Bir Şekilde Çıkmam Lazım Caddesi” yapmaya çalışanların canını çok sıkıyor olmalı. Kanaltürk, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de katıldığı çok düzeyli bir geceyle ikinci yaşını kutladı. Tuncay Özkan’dan Kanaltürk’ün öyküsünü istedik. Özetledi: “Çukurova grubundan ayrıldığım süreçte yaptığımız temaslarda, hemen herkes şu andaki iktidarın ilerlemesine karşı bir şeyler yapılması gerektiğini dile getiriyordu, ama bunu gerçekleştirmek için de para bulmak zorunluydu. Para arayışına girdik, baktık ki kimse bu işlere para ayırmıyor. Ben kendi kazandığım parayı koydum. Transfer ücretlerini filan... O gün yola çıktık. Çok zorluk çıkardılar. Çeşitli başvurularda bir ay kapılarda beklettiler. Her şeyi çifter çifter satın almak zorunda kaldık. Kablo frekansımızı, uydu frekansımızı satın almak zorunda kaldık. O günden bugüne kadar da piyasadaki rekabet ortamında kavga vere vere yürüyoruz. İki televizyon kanalımız var. Biri Eurotürk, Avrupa’ya yayın yapıyor, Kanaltürk de Türkiye’ye... Rahat mıyız? Hayır. Hâlâ engel çıkarıyorlar. Dava açıyorlar, RTÜK’ten uyarı, ihtar, kınama çıkarıyorlar. Ama biz, bugünkü iktidarın teksesliliğine karşı aydınlık Türkiye’yi temsil etmeye devam etmekte kararlıyız. Çok açık, biz tarafız. Türkiye’deki gericiliğe karşı tarafız. Biz, onların temsil etmediği ne kadar değer varsa onları temsil ediyoruz. Yolumuza da böyle devam edeceğiz.” Kanaltürk’ün yolu açık, geleceği aydın olsun. Kolay gelsin... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Laiklere Karşı ‘Kutsal İttifak’ ROMA Üsküdar’da bugün uluslararası bir seminer var. Adı: “AB Ülkelerinde Din Devlet İlişkisi”... Seminere ev sahipliği yapan oturum başkanı, “Papa’nın yüzünü Sultanahmet Camii’nde Mekke’ye döndüren din adamı” sıfatıyla yepyeni bir medyatik kimlik kazanan İstanbul Müftüsü Mustafa Çağırıcı... Programı bana gönderen, AB konularında uzman bir “okur dostum”, altına şöyle bir not iliştirmiş: “Papa’nın İstanbul’da ektiği tohumlar inanılmaz süratle büyüyor. Biz, AB ile uğraşırken, ansızın dinler birliği oluşuyor!” Hedefi 12’den vurmak budur. Evet, tam da öyle oluyor! Bu yeni operasyonun kod adı kondu bile: “Laikliğe karşı yeni kutsal ittifak!” XVI. Benedikt’in çıkarması arifesinde yazdığım yazılarda “İstanbul büyük din mücadelelerinin merkezinde. İki büyük din karşıtlaşmasının ekseni (İslamHıristiyanlık; KatoliklikOrtodoksluk) İstanbul üzerinden geçiyor. Papa, Alaattin’in lambası gibi, asırlardır uyuyan cinleri, bu seyahatinde şişeden çıkarıyor...” diye yazmıştım. Bu “cinlere” Papa şimdi bir üçüncüsünü de ekliyor; “laiklik”. XVI. Benedikt’in Türkiye dönüşünde İtalyan medyasında çıkan yazılardan öğreniyoruz ki, yalnızca “dinler” değil, Avrupa’nın “laiklik ekseni” de İstanbul üzerinden geçiyor... Çankaya eylemleri Mülkiyeliler Birliği, ülke sorunları üzerine epeydir suskun geçen dönemi kapatmış olmalı. Birlik Başkanı Ali Çolak, Mülkiye’nin kuruluşunun 147. yıldönümünde “Cemaattarikat örgütlenmesi üzerine temellenmiş, kutsal din duygularını ekonomik ve siyasal çıkarların aracı olarak kullanan bir siyasal iktidarın 4 yıl önce aldığı oya dayanarak ve herhangi bir uzlaşma aramadan seçeceği cumhurbaşkanının tarafsız olmasını beklemek olanaklı değildir” dedi ve bir öneriyi seslendirdi: “Ne yazık ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanacak gerilimler dolayısıyla darbe ihtimali yabancı basın tarafından dillendirilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin bir darbeye ihtiyacı da, tahammülü de yoktur. Türkiye’nin ihtiyacı, bu soruna halkın sahip çıkmasıdır. Bu nedenle halkın bu konudaki duyarlılığının geliştirilmesi gerekmektedir. Yapılması gereken, kimi siyasi partilerin çıkarsa indiririz böbürlenmelerinden öte, belki de Susurluk sürecinde ortaya çıkana benzeyen meşru, sivil itaatsizlik eylemlerinin örgütlenmesidir. Bu noktada tüm Mülkiye topluluğunu toplumsal sorumluluklarının gereği olan kamuoyunun doğru oluşmasına katkıda bulunmaya çağırıyorum.” Mülkiye’nin Türkiye’yi yeniden kucaklama kararı sevindirici. Nedeni belli oldu 10. Enerji Kongresi’nde konuşan Kojenerasyon Derneği Başkanı Özkan Ağış, yeni yatırımcıları boksöre benzetti: “Ben üreteceğim diye heyecanla ringe çıkmış, gelin görün ki bu boksörün ayakları bağlı. Neyle bağlı? Doğalgazla. Masrafının yüzde 65’ini oluşturan doğalgaz BOTAŞ tarafından empoze ediliyor. Eli de bağlı. Elektrik fiyatında tekel var. EÜAŞ ve TEDAŞ piyasanın yüzde 85’ini belirliyor.” Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Kemal Ulusaler söz aldı, birkaç soru sordu: “Ringe siz zorla mı çıkarıldınız? Otoprodüktörler ne kadar zam yaptı? Kapatılan otoprodüktör sayısı ne kadardır?” Özel sektör temsilcileri, kapatılan otoprodüktör sayısını açıklamadılar. Zam istemediklerini, ama TRT payı ve ÖTV gibi yüklerin kaldırılmasını talep ettiklerini söylediler. Ringe zorla çıkıp çıkmama meselesine değinirken de, o dönemde kendilerine “Tezekle de olsa elektrik üretin” denildiğini savundular. Enerji alanından epeydir yükselen kokuların nedeni böylece anlaşılmış oldu! ‘Laikler: Yeni kâfirler!’ “XVI. Benedikt’in Türkiye’de hayata geçirdiği İslamla yeni yumuşamayı nasıl yorumlayalım” sorusu etrafında dönen yazıların verdiği tek bir yanıt var: “Bu seyahat Regensburg gafının tamirinin çok ötesine geçmiştir. Papa, Türkiye’de İslamla bir araya gelerek Avrupa’nın gerçekte bir numaralı düşmanı olarak gördüğü ‘laikliğe’ ve ‘laikçiliğe’ savaş açmıştır. Vatikan’ın yeni kutsal ittifakı bu...” Örnek mi istersiniz? Merkez sol eğilimli “Riformista” gazetesinde çıkan bir yazı (30 Kasım): “Papa (Regensburg nedeniyle) kendisine en sert eleştirileri yönelten (Bardakoğlu’nun) ayağına dek gittiyse kendisine çok yüksek bir (siyasi) hedef koymuş olmalı” diyor özetle ve ekliyor: “Kilise güçlenen Avrupa laikliği karşısında İslamla ittifak peşinde... Hıristiyanlıkla İslam, ‘ortak tektanrı’ adına; Avrupa’ya hükmeden, ‘laikliğe karşı’, ‘imanda ilham bulan’ (‘neoconfessionalist’ tanımı kullanılıyor ki buna bir tür ‘neoteokrasi’ de diyebilirsiniz) ‘ortak değerlerin’ buluştuğu yeni bir ‘Avrupa vizyonunu’ paylaşıyor. İsa ile Muhammet’in bu yeni ittifakı sayesinde; cami ile kilise, çan kuleleri ve minareler, haç ile hilal, aydınlanmacılık ve laiklik kalelerine karşı birlikte yükselecekler... ‘İslamla ittifak eden bu yeni haçlı seferinin’ ortak hedefinde ‘laikler’ var. Laikler, iki din için de ‘yeni kâfirler’ olarak tanımlanacak. Büyük Hıristiyan teoloğu Papa’nın altından büyük bir ‘tektanrı siyasetçisi’ çıktı...” “Riformista” gazetesi dün (8 Aralık) neredeyse tam sayfa ayırdığı yeni bir yazıyla aynı konuya dönüyor ve “XVI. Benedikt ve İslam... Relativizme Karşı Kutsal İttifak” başlığı altında “Regensburg’un yarattığı kriz, gelecek yıllara damga vuracak yeni bir dinler ittifakı yarattı!” diyor. Savaşılacak Cepheyi Şaşırmak Ali BULUNMAZ Steven Spielberg’in başyapıtı Schindler’in Listesi’nin son sahnelerinden birinde, Oscar Schindler’in “Boşa harcanmış ne kadar çok para var; o paralarla, çok daha fazla insan kurtarılabilirdi” sözleri eşliğinde döktüğü gözyaşlarını kim unutabilir? Geçenlerde BM Kalkınma Programı’nın açıkladığı rakamlar, ABD’nin Irak savaşında bugüne kadar harcadığı 350 milyar dolarla yoksulluk başta olmak üzere, pek çok kronik sorunun üstesinden gelinebileceğini ortaya koyuyordu. Dünyanın zengin ülkeleri, ki bunların en önünde ABD geliyor, silahlanma ve buna yönelik teknolojik araştırmageliştirme projelerine milyarlarca dolar harcarken; bu ülkelerde çok kolay tedavi edilebilen ishal gibi bir hastalıktan, dünyanın önemli bir bölümünde her beş saniyede bir çocuğun ölümünü engellemek adına küçük bir bütçe hazırlama noktasında duyarsız kalıyor. Oysa bu küçük bütçeyle, çocukların hayatına mal olan ishalin (temiz su kaynaklarına ulaşamama, tuvalete erişememe gibi) nedenlerine kolayca çözüm bulunabilir. Terör ve olası terör saldırıları için ayrılan bütçeyi, eşitsiz gelir dağılımı ve yoksulluğu yok etmek amacıyla kullanmak, ABD gibi gelişmiş ülkelerin işine hiç gelmiyor. Böylece “terörle mücadele edenler”, aynı zamanda savaşacakları terörü (ve teröristi) de yaratmış oluyor. Bu savaş için ayrılan devasa kaynaklar ise yoksulluğu keskinleştiriyor; AIDS ve diğer bulaşıcı hastalıklara yakalanma ve hastalıkların tedavisinde başarısızlığın oranını arttırıyor. Bunlar da, önünde sonunda dünyadaki gerilime ve teröre, bir yerinden eklemlenen yeni kişi ve toplumları gündeme getiriyor. ??? Gelişmiş ülkeler, silahlanmaya yatırdıkları paralarla, bugün dünyayı daha güvenli hale mi getirmişlerdir? Aynı ülkelerin kimi ünlüleri, yoksulluk, açlık ve iç savaşlarla kendini tüketen ülkelere yaptıkları göstermelik gezilerle, oralardaki sorunlara çözüm bulabiliyor mu? Kendi hükümetlerini, bu sorunların çözümü için ikna edebiliyor mu ya da ikna etmek adına çabalıyor mu? Günümüzde Afrika’da, Asya’da, bir ölçüde Güney ve Orta Amerika’da; kısacası her yerde yoksulluk ortalığı yakıp yıkıyor. Bunun önlenmesi amacıyla zengin ülkeler neredeyse hiç çaba göstermiyor. Çünkü var olan yapı, bir yandan sözü geçen gelişmiş ülkelerin çıkarlarıyla örtüşüyor, yoksulluğun refaha dönmesi yoksul ülkelerin, kapitalizm ve küreselleşme buldozeriyle ezilememe korkusunu doğuruyor. Ancak öte yandan bu yapı, gelişmiş ülkelerin çıkarlarıyla çatışıyor. Zira yoksulluğun artması, şiddeti ve terörü körüklüyor. Burada ise, her iki tarafa da silah ve askeri teknoloji satan, çokuluslu silah üreticilerinden başka kazanan olmuyor. ??? Özetle geniş coğrafyalarda açlık, bulaşıcı hastalıklar ve yoksulluk hüküm sürüyor. Bunun üstüne işgalleri, çevre kirliliğini ve küresel ısınmayı da eklediğimizde, karşımıza pek iç açıcı bir tablo çıkmıyor. Bu tablonun baş aktörü ABD, Irak’taki işgale 350 milyar dolar harcarken; uluslararası silahsızlanma antlaşmalarını veya küresel ısınmayı önleme amacıyla ortaya konan Kyoto Protokolü’nü imzalamıyor. Kirli çıkar ilişkileri, dünyayı uçuruma sürüklemeye devam ediyor. Geç kalmadan, Oscar Schindler gibi, boşa harcanan paranın muhasebesini çok daha cesur bir şekilde yapabilecek olanlar, kendini sahneye mi atacak? Yoksa bugün dünyanın azımsanmayacak bir kısmının insanca yaşama hakkını elinden alan; dünyaya “özgürlük ve demokrasi” getirme sözü veren “mesihlere”, Srebrenica’daki katliama göz yumanların yakasına takılanlara benzer biçimde “şeref madalyaları” mı iliştirilecek? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Türkiye seyahati... ‘Dönemeç’ Başlıktaki “relativizm”den kastedilen, Avrupa’nın sekülerleşmesi karşısında dinin mutlak değerleri ve emirlerinin “göreceleştirilmesi” oluyor. Katolik kilisesi bu “göreceleştirilmeye” yani “arka plana itilmeye” büyük tepki duyuyor. Kilisenin baş edemediği bu sürüklenmeye “imanı canlı tutmayı başaran” İslamla ittifak yaparak set çekmeyi planladığı belirtiliyor. Papa’nın geçmişte yaptığı bu bağlamdaki uyarılara da dikkat çeken gazete, “gerçek düşmanı” “laiklik, laik kültür ve materyalizm” olarak tanımlayan XVI. Benedikt’in “Tanrı’yla ipleri koparan akılcılığı”, “dini patolojilerle (ki burada İslami köktencilik kastediliyor) eşdeğer büyüklükte bir patoloji (hastalık) olarak betimlediğine işaret ediyor. Sultanahmet Camii’ndeki muhteşem “dua akrobasisi” ile “Regensburg’un” üzerine sünger çeken Vatikan için Papa’nın Türkiye seyahati, anlayacağınız yeni bir “kutsal ittifak stratejisi” bağlamında can alıcı bir “kilometre taşı” ve bir “dönemeç” olarak görülüyor. Vatikan’ın şeytanlıklarının sonu yok. Kendi dincilerimiz yetmiyormuş gibi, başımıza bir de “Papalık” çıktı. Türkiye’deki laik sistemin, birdenbire şimdi Vatikan’ın “kapsama alanına” giren yeni bir “küresel stratejinin” hedefine dönüşmesi... Lamı cimi yok, bomba gibi bir haber! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com Şenay Çalışgan 8 Aralık 2006 Cuma günü doğdular. Aramıza hoş geldiniz. ÇALIŞANLARI C ve TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Aralık www.mumtazarikan.com Alirıza Çalışgan’ın çocukları 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Seyyar satıcı. 2/ Yunan mito 1 lojisinde, Ze 2 us’tan gebe ka 3 lıp Tityos adlı devi doğuran 4 kız... Libya’nın 5 plaka imi. 3/ İn 6 ce deri ya da ince kabuk... Bir 7 zinciri oluştu 8 ran halkalardan 9 her biri. 4/ Koca... Dansta erkeğe eş1 2 3 4 5 6 7 8 9 lik eden kadın... Pey 1 G L O B Ü L İ N gamberleri Hud’u din 2 R A M A Z A N A lemedikleri için Tanrı 3 A M E L E Ç A K tarafından yok edilen 4 V A R R B D O kavim. 5/ I. Dünya Sa 5 Y T E L A T İ N vaşı’nda Osmanlı or6 E Ş A R İ Y E İ dusunda kullanılan bir İ K AME T tür başlık. 6/ Kadın sa 7 R A L Ö K T E P İ vaşçı. 7/ Herhangi bir 8 L İ K E N şeyin en önde olanı... 9 G E N Kundak çocuklarının tepelerinde görülen kepek tabakası. 8/ Karışık renkli... Çanakkale Boğazı’nda, pek çok deniz kazasının meydana geldiği bir burun. 9/ Değer, derece, kıymet... Şarap mahzeni. Hüseyin Barış ve Okan Deniz YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Sığır çobanı. 2/ Jüpiter gezegeninin bir uydusu... Bir çoğul eki. 3/ Tavlada kullanılan oyun aracı... Bir sebze. 4/ Rütbesiz asker... Hapishane... Dilbilgisindeki sözcük türlerinden biri. 5/ Geniş ve etli yaprakları olan bir bitki. 6/ Marmaris ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy.7/ Birinci olarak, en başta... Büyük ve görkemli ev. 8/ Kekliğin boynundaki siyah halka... Sarhoş ya da külhanbeyi bağırması. 9/ Bir sıvının içindeki alkol derecesi... Yılanın deri değiştirirken attığı deri. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle