23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2006 CUMARTESİ 6 HABERLER Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Başkanvekili de üçte iki çoğunluğu savundu Özden de ‘367’ dedi Demirel 3 bin kişiyi kabul etti ? ANKARA (AA) 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 2006 yılında yaklaşık 3 bin kişiyi kabul ettiği bildirildi. Çalışma ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Demirel, yerli ve yabancı gazete, dergi ve basın ile 95 mülakat yaptı, 49 yurtiçi ve 1 yurtdışı gezisinde hava ve kara yoluyla 51 bin 946 kilometre yol kat etti. 3 bin 11 kişiyi kabul eden Demirel, yabancı büyükelçiler ile 41, yabancı devlet adamlarıyla 12 görüşmede bulundu, çeşitli toplantılarda 86 konuşma yaptı. Demirel, siyasi parti başkanlarıyla 11 görüşme yaptı, etkinlikler, ziyaretler ve törenlere 68 kere katıldı. Çeşitli üniversitelerde 21 etkinlikte bulunan Demirel, 3 temel atma törenine, 13 açılış törenine, 4 sanat etkinliğine, sergilere ve 31 sosyal etkinliğe katıldı. İLHAN TAŞCI CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Letonya’da Ulusal Sorun 2006’nın son haftasının birkaç gününü Letonya’nın başkenti Riga’da geçirdim. Baltık ülkelerinin Paris’i diye adlandırılan bu kente daha öncelerde de birkaç kez gitmişliğim var. Fakat Riga’yı bu kez daha yakından tanıdım ve daha çok sevdim. Amacım bir gezi yazısı olmadığı için bu anlamda ayrıntıya girmeyeceğim. Bu konuda söyleyebileceğim şey Riga’nın gerçekten de olağanüstü güzelliğe sahip bir kent oluşudur. Baltık Denizi yakınlarında bir mimarlık başyapıtı. İçinden iki nehrin geçtiği ender bir doğasal güzellik. Büyük bir tarihsel zenginlik ve çeşitlilik. Riga’yı bu kez daha yakından tanıyıp yaşamakla mutlu oldum. Fakat aynı zamanda da ulusal bir sorunun esintilerini duyumsadım. Bu konuda gözlemlerime geçmeden önce, yine ayrıntıya girmeksizin, biraz tarihsel bilgiye gereksinim var. ??? Bizim Fransızcadan alarak Letonya, kendilerinin Latviya dedikleri topraklarda çeşitli etnik toplulukların kaynaşarak bugünkü Leton toplumunu oluşturmaları ortaçağlarda gerçekleşmiş. Letonya’nın bütünüyle Hıristiyanlaşmasının tarihi 13. yüzyıl. O zamandan bu zamana da istilalar, yabancı egemenlikler birbirini izlemiş. Geçen yüzyılın iki dünya savaşı yıllarında Alman, Rus, Nazi Almanya’sı ve Sovyet Rusya egemenlikleri birbirini izliyor. Bugün 64.000 kilometrekarede 1991 sayımına göre 2 milyon 700 bin kişi yaşamakta. Leton’lar (kendi dillerindeki adıyla Latış’lar) bu nüfusun yaklaşık yüzde 52’sini oluşturuyor. Ruslar toplam nüfusun yaklaşık yüzde 35’i… Öteki etnik toplulukları ise Museviler, Almanlar, Lehler ve daha az sayıdaki başka etnisiteler oluşturmakta… Sovyetler Birliği’ne karşı Şubat 1990’da bağımsızlığını ilan eden Letonya, Mart 2004’te NATO, Mayıs 2004’te de Avrupa Birliği üyesi oldu. Ülkenin resmi dili Letonca’dır ve bence sorun da burada başlıyor… ??? Rusça bilen biri olarak Riga’yı Rusya’nın herhangi bir kentindeymişim rahatlığıyla dolaştım. Rusça bilmeyen tek bir kişiyle karşılaşmadığım gibi, konuştuğum kişilerin hangisinin Rus, hangisinin Leton, hangisinin bir başka etnisiteden olduğunu anlamam da olanaksızdı. Bir başka deyişle, ilan panoları, başkaca yazılar ve duyurular Letonca olmakla birlikte, Riga’da daha çok konuşulan dil sanki Rusçaydı. Ve yukarıda belirttiğim gibi, Letonya’da resmi dil bir tanedir ve Letonca’dır… Bu nasıl oluyor? Letonya yurttaşı etnik topluluklar, özellikle de ülkenin büyük çoğunluğunu birlikte oluşturan Leton ve Rus etnisiteleri arasında “resmi dil” konusunda herhangi bir sorun yaşanmakta mıdır? Büyük bir ulusal kültür mirasına sahip olan Letonya Rus halkı, Letonya yurttaşı olsalar da, kendilerine “Leton” denilmesini isterler mi, kabul ederler mi? Orada bulunduğum kısa sürede araştırıp yanıtlama olanağına ne yazık ki sahip olamayacağım bu ve benzer soruları sanıyorum ki çoğaltabiliriz… ??? Letonya örneğini bir an için tersinden okuyarak ülkemizdeki benzer bir soruna uygulamaya çalışalım… Letonya’da (başka kentlerdeki durumu bilmiyorum, fakat genel nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı başkent Riga’da) neredeyse egemen bir kültür konumunda bulunan, ya da hiç değilse iki egemen kültürden biri olan Rusluk, Rus kültürü, Letonya Cumhuriyeti’nde resmi dil ayrıcalığına sahip değil. Oysa hem genel nüfus içindeki oransal yoğunluk, hem sahip olunan üstün kültürel düzeyle, bu halk ve bu dil, pekâlâ resmi dil ayrıcalığı talebinde bulunabilir ve böyle bir talep bana kalırsa çok da yadırgatıcı olmayabilir… Buna karşın, bu güzel ülkenin mutluluğu için en doğru çözüm hangisiyse onu dilerim. Bizdeki “ikinci bir resmi dil” savunucularına da daha çok akıl ve sağduyu dileyerek. ANKARA Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, TBMM Başkanı Bülent Arınç ile Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 koşulu tartışmasına ilişkin “postmodern ve ideolojik yorum” açıklamasına tepki gösterdi. Özden, “Meclis Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı makamında oturan herkes hukuk bilgini olarak ortaya çıkamaz. Elinde çanta ve avukatlık ruhsatı olan da gerçek avukat, hukukçu olamaz. Amaç, anayasanın kötü de olsa, katılmasak da kurallarının üstünlüğüne, önceliğine, ağırlığına ve egemenliğine özen gösterip onu gerçekleştirmeye çalışmaktır” dedi. Bazı makamlar ? Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir kişinin öngörülen en az 367 oyu alabileceği sayıda üyenin bulunmasının zorunlu olduğunu belirterek, “Bu sayıyı gösteren bir katılma olmamışsa birinci tur yapılmamış sayılır’’ dedi. da oturanların hukuksal konuları duygusallığa dönüştüremeyeceğini kaydeden Özden, “Kendi işlerine gelmeyen görüşlere yok postmodern, yok zorlama diye yaklaşmaları yakışıksızdır” diye konuştu. Özden şöyle devam etti: “Seçimde bir kişinin öngörülen en az 367 oyu alabileceği sayıda üyenin bulunması zorunludur. Bu sayı da seçim sonrası gizli oyların sayılmasıyla anlaşılır. Bu sayıyı gösteren bir katılma olmamışsa birinci tur yapılmamış sayılır. Anayasanın amaçladığı 367 üyenin oy kullanması gerçekleşmemiştir. Oyların dağılması önemli değildir. Tüm katılanların en az 367 olması asıldır. Tüm milletvekilleri katılsalar, ama ilk oylamada sandıktan 367’den az oy çıksa durum aynıdır, ikinci oylamaya geçilemez. Birinci oylamanın yeniden yapılması gerekir.” Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer de, cumhurbaşkanı seçiminin Meclis’in üçte iki çoğunluğu olan 367 milletvekili ile yapılması gerektiğini vurgulayarak “Tersi durumda tereddütsüz Anayasa Mahkemesi’ne götürülür. Bence de incelenmesi lazım” dedi. Önemli olanın uygulama olduğuna işaret eden Dinçer, “İçtüzük uygulaması da iptal nedenidir. Herhangi bir metin olmasına gerek yok. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda kararları da vardır” değerlendirmesini yaptı. Hukuk kurallarının mantık çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Güven Dinçer, şunları söyledi: “Üçte iki çoğunluk olan 367 sayısını bulabilmek için herhalde toplantının 367 milletvekili ile yapılması gerekir. Yoksa mantık dışı olur. Burada özel toplanma nisabı, karar nisabı ko nulmasının nedeni; bunlar fevkalade önemli kararlardır. Bu kararların herhangi bir alelade teknik yasa ekseriyetiyle çıkması mümkün değildir. Önemli olan şu; çoğunluğu sağlamayacaksa bir toplantı nisabı ile bir kurul nasıl toplanabilir? Bunun manası şudur; o toplantının karar nisabını gerektiren sayının üzerinde bir sayı ile toplantı yapılması demektir.” Bülent Arınç’ın “184 kişi varsa oylamaya geçerim” açıklamasını anımsatan Dinçer, “Toplarsınız ama o toplantı yasalara uygun olmaz. Yasalara uygun nisapla toplanmayan bir toplantıda çıkan karar da yok yasama işlemi anlamındadır. Dolayısıyla üçte iki olmadan bir cumhurbaşkanı seçilirse, seçilmemiş sayılır” diye konuştu. A BDULLAH GÜL ‘Tartışmalar 2007 yılını kaybettirir’ ? Meclis’te cumhurbaşkanı seçmek için 367 miletvekili olması yönündeki uyarının mantıklı olmadığını savunan Gül, “Kurallara uygun davranacağız. Bu tartışmalara erken başlarsak 2007 kayıp yıl olur’’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Meclis’te Cumhurbaşkanı’nı seçmek için 367 milletvekili olması yönündeki uyarısına karşı çıktı. Gül, “Kurallara göre davranacağız. Seçimin kuralı, tarih ve uygulanışı bellidir” dedi. Gül, NTV’ye yaptığı yıl sonu değerlendirmesinde Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki tartışmaların bugünden başlamasının, 2007 yılının kayıp yıl olmasına neden olacağını ileri sürdü. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki tartışmaların demokratik ortamda yapılması gerektiğini belirten Gül, “Türkiye açık bir toplum. Cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi bellidir, kuralı bellidir. TBMM’nin nasıl çalıştığı da bellidir” diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça tartışmaların artacağını ve daha çok sürpriz fikirlerin ortaya çıkacağını kaydeden Gül, “Önemli olan, Türkiye’nin enerjisinin tümünü bu konuya ayırıp, yapılacak işleri unutup, bununla kendi kendimizi yaralamamaktır” dedi. Gül, genel seçimlerin de zamanında yapılacağını belirtirken seçim barajında değişiklik olamayacağını söyledi. Cumhurbaşkanlığı konusunda dışarıdan bir isme yaklaşımının sorulması üzerine de Gül, bunun teorik olarak ve anayasaya göre uygun olduğunu, ancak cumhurbaşkanının Meclis içinden olmasını daha doğru bulduğunu kaydetti. CHP lideri Deniz Baykal, dün kahvaltılı basın toplantısında hükümetin 2006 yılını değerlendirdi ve Köşk tartışmalarına ilişkin açıklamalar yaptı. (AA) Terör mağdurları ? TUNCELİ (AA) Tunceli’de terör mağduru 71 aileye zararlarının karşılanması için maddi destek sağlandı.Vali Mustafa Erkal, valilik toplantı salonunda, terör mağdurlarına toplam 1 milyon 336 bin 288 YTL tutarında çek verdi. Erkal, daha sonra yaptığı açıklamada, 2004 yılından bugüne kadar 18 bin 965 kişinin terör ve terörle mücadeleden dolayı mağdur olduğu iddiasıyla yardım almak için başvurduğunu belirterek, başvuruların 4 komisyon tarafından değerlendirmeye alındığını söyledi. ‘Mahkemeye taşırız’ CHP lideri Baykal, AKP’yi Cumhurbaşkanlığı seçimi için uzlaşmaya çağırdı. “İlk turdan sonra Anayasa Mahkemesi’ne gideriz’’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda 367 oya ulaşılamaması durumunda hemen Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini açıkladı. Tartışmaya Anayasa Mahkemesi’nin son verebileceğini vurgulayan Baykal, “İlk turdan hemen 10 dakika sonra Anayasa Mahkemesi’ne götürürüz. Herkes buna hazırlıklı olsun, Anayasa Mahkemesi hazırlıklı olsun, bu yöntemi denemeye göze alanlar hazırlıklı olsun. Böyle bir sürece gerek yok. AKP’yi uzlaşmaya çağırıyorum” dedi. CHP lideri Baykal, dün kahvaltılı basın toplantısında hükümetin 2006 yılını değerlendirirken Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin açıklamalar yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın neden cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini ortaya koyduklarını, ancak bunlara hiçbir yanıt verilemediğini vurgulayan Baykal, “Çoğunluk bizdedir, biz istediğimizi cumhurbaşkanı yaparız, genel başkanımızı da cumhurbaşkanı yaparız, anayasa buna engel değil” anlayışının haklı görülemeyeceğini kaydetti. Erdoğan’ın “Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturan kişi cumhurbaşkanı olmamalı” sözüne “Hikmetyar o dönemde başbakandı” yanıtını verdiğini anımsatan Baykal, Hikmetyar’ın o dönem başbakan olmadığını, başbakan olsa bile, bir parti il başkanının söz konusu kişinin dizinin dibinde fotoğraf çektirme gibi bir geleneğin bulunmadığını söyledi. Baykal, bunun tuhaf olduğunu kaydetti. Erdoğan’ın Yasin el Kadı’ya kefil olduğunu açıkladığına dikkat çeken Baykal, “Bu kefaleti yüksek sesle ifade etme ihtiyacı nereden kaynaklanıyor? Bu tavrın altında ne yatıyor, onun sorgulanması lazım. El Kadı’nın ticari ilişkilerinin olduğu AKP’liler var, Cüneyd Zapsu ile ticari ortaklıkları var. Olayın bir ticari ve siyasi boyutunun da olduğu anlaşılıyor. BM, El Kadı’yı Türkiye dışındaki ilişkileri dolayısıyla listeye aldı. Onlar karşısında AKP’nin tavrı nedir, Ortadoğu politikasındaki yaklaşımının altında ne var, bunların hepsini irdelemek lazım” diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda toplantı yetersayısının 367 olduğuna ilişkin hukuki tartışmalarla ilgili olarak bir komisyon kurduklarını anımsatan Baykal, hukukçuların değerlendirmelerinin ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Baykal, bu tartışmanın kamuoyunda sonuçlandırılamayacağına, inatlaşma ve dayatma olması durumunda konunun Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesinin kaçınılmaz olacağına dikkat çekti. Baykal, şu görüşleri dile getirdi: “Anayasa Mahkemesi’nin TBMM’ye mütalaa verme yetkisi yoktur. Eğer bir dayatmayla Sayın Arınç’ın ‘184’ü bulursam oylamayı yaparım’ dediği ilk turun yapılmasının hemen arkasından, 10 dakika sonra, Anayasa Mahkemesi’nin önüne götürürüz. 1. tur biter bitmez... Ciddi hazırlık yapılmalı, başvuru dilekçesi hazır olarak derhal Anayasa Mahkemesi’ne götürülmeli. Anayasa Mahkemesi’nin hukuki mütalaa vermesi sağlanarak seçim yapılmadan, turlar tamamlanmadan, seçilmiş bir cumhurbaşkanının durumu tartışmaya açılmadan, belki konuyu çözme imkânı sağlanabilir. Bunları söylüyorum, herkes hazırlıklı olsun, Anayasa Mahkemesi hazırlıklı olsun, bu yöntemi denemeyi göze alanlar hazırlıklı olsun, işi oraya kadar götürüp götürmeyeceklerine karar versinler. Eğer iktidar inatlaşmayı sürdürürse tüm bu aşamaları yaşamak zorunda kalabiliriz.” Cezaevinde işkence iddiası ? ANKARA (AA) Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP) Sözcüsü Mehmet Ali Tosun, “Sincan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde bulunan bazı tutukluların, falakalı işkenceye tabi tutulduğunu’’ iddia etti. Sincan’daki Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampusu önünde toplanan Tosun ve beraberindeki ESP ve SGD (Sosyalist Gençlik Derneği) üyeleri, burada yaptıkları açıklamada, F tipi cezaevi uygulamasına bir an önce son verilmesini istedi. Tosun, Sincan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde bazı SGD ve TAYAD’lıların gardiyanlar tarafından falakalı işkenceye tabi tutulduklarını, su boruları ve sopalarla dövüldüklerini, Ankara Barosu’nun gönderdiği avukatların da bu durumu tespit ettiğini savundu. ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 KANADOĞLU’NA DESTEK Avrupa ADD’den sinei millet çağrısı İstanbul Haber Servisi Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu (AVRUPAADD) Genel Başkanı Dursun Atılgan, “Sorumluluk duygusu taşıyan tüm milletvekilleri, ‘sinei millete’ dönerek Kemalist Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı’nın AntiKemalist Parti iktidarı tarafından belirlenmesine izin vermemeli” dedi. BM Türk Derneği Başkanı Rahmi Kumaş da, Sabih Kanadoğulu’nun yorumuna destek vererek, cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı yeter sayısının 367 olması gerektiğini belirtti. AVRUPAADD Genel Başkanı Dursun Atılgan yaptığı yazılı açıklamada, milletvekillerine sinei millet çağrısı yaparak “Bu, halkın verdiği yetkiyi kötüye kullanan iktidardan, bu yetkiyi daha fazla istismar etmeden geri alınmasının yolunu açacaktır. Halkın vekillerinin halka yeniden başvurmaları, onun sağduyusuna güvenmenin bir kanıtı olacaktır” dedi. Birleşmiş Milletler Türk Derneği Başkanı ve eski CHP Trabzon Milletvekili Rahmi Kumaş da yaptığı açıklamada, cumhurbaşkanı seçimindeki 367 oy koşulunun iki oylamayla savuşturulamayacağını ifade etti. Kumaş, anayasanın 96. maddesinde toplantı yeter sayısında öngörülen, üye tamsayısının en az üçte birinin, yani 184 milletvekilinin Genel Kurul’da bulunması zorunluluğunun, tüm toplantılar için geçerli olmadığını kaydetti. Şükrü Kıykıoğlu öldü ? ANKARA (AA) Eski milletvekili Mehmet Şükrü Kıykıoğlu vefat etti. 14. dönemde Adalet Partisi Bolu Milletvekili olarak görev yapan Kıykıoğlu’nun cenazesi bugün İstanbul Ataköy 5. Kısım Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından, Kozlu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Makine yüksek mühendisi olan ve 88 yaşında vefat eden Kıykıoğlu, evli ve 1 çocuk babasıydı. Türkiye demokrasi istiyor Estima şirketinin yaptığı araştırmaya göre Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını destekleyenlerin oranı yüzde 92.8, şeriat uygulaması isteyenlerin ise yüzde 14.4 İstanbul Haber Servisi Estima Araştırma ve Danışmanlık A.Ş. tarafından 5 Kasım1 Aralık tarihleri arasında 27 ilde 18 yaş üstü seçmen nüfusu temsilen 1505 kişi üzerinde bir araştırma yapıldı. Araştırmaya katılanlara, gönülden destekledikleri bir parti olup olmadığı, şeriat, demokrasi, idamın kaldırılması gibi siyasi konularla ilgili sorular yöneltildi. Araştırmaya katılanlara mevcut sorunları çözebileceğine inanılan, gönülden desteklenen bir parti olup olmadığı sorulduğunda halkın yüzde 53.5’i böyle bir partinin olmadığı yönünde görüş belirtti. Gönül rahatlığı ile oy verecek bir partileri olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 39.7’de kaldı. Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını destekleyenlerin oranı yüzde 92.8, insan haklarına saygıyı destekleyenler yüzde 92, laikliği ve Atatürk ilkelerini destekleyenler yüzde 87.9, pazar ekonomisinden yana olanlar yüzde 64.5, dokunulmazlıkların sınırlandırılmasını destekleyenler yüzde 44.6, Kürtçenin serbest bırakılmasını isteyenler yüzde 42.2, idamın kaldırılmasını destekleyenler yüzde 28.2, şeriat isteyenlerin oranı ise yüzde 14.4 olarak belirlendi. Şeriatı desteklemeyen yüzde 76’lık kesimin içinde lise mezunlarının oranı yüzde 86.8, üniversite mezunlarının ise yüzde 87.3 olarak tespit edildi. Araştırmaya göre insan haklarının demokratik bir rejimin temeli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 92. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle