17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ARALIK 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 İktidar Feyyaz Uysal: “Bir iktidar halkı ne kadar yoksullaştırırsa, seçimde dağıtacağı küçük rüşvetlerle insanları o kadar kolay aldatır!” Yağmur Ekim Papa, Türkiye’de laikliği hedef almış... “Demek ki iktidarla iyi diyalog kurmuş!” ÜSKÜDAR’DAN Şişli’ye bir zarf, kurye ile ne kadar sürede gelir? Bir saatte mi, iki saatte mi? Zarf, posta ile gönderilse; bir günde mi ulaşır, iki günde mi? Üsküdar’dan Şişli’ye alt tarafı bir zarf; üst tarafı bir ceza makbuzu iki haftadır ulaşmadı! Evet; Üsküdar Belediyesi’nin koyduğu yasadışı içki yasağına meydan okuyup iki hafta önce Pazar günü Kızkulesi’nin tam karşısı Salacak kıyısında “sahilde içki içmek yasaktır” yazan tabelanın önünde yarım bardak şarap içmiştim. Eksik olmasın dostlar da bana eşlik etmişti. Üsküdar’ın İslamcı iktidar partisinden Belediye Başkanı Mehmet Çakır ise yasadışı uygulamasına son vereceğine gazetecilere demeç verip bana ceza keseceğini açıklamıştı. Biliyordum; Mehmet Çakır’ın yobaz takımına şirin görünmek için “ceza keseceğim” dediğini; GÖRÜŞ FATMA ESİN Papa İstanbullulara teşekkür etmiş. Engizisyon işkencesi yaptığı için! Gol Mehmet Ünal “AB, Türkiye’den son dakikada altın bir gol bekliyormuş. Eski futbolcu RTE’nin kendi kalesine gol atmasını mı!” yobaz takımının da “bizim başkan, cezayı kesti” diye propagandaya devam edeceğini biliyordum. Üsküdar Belediyesi’nin “özel kalem”ine telefon açtım; ceza makbuzuna yazmak gerekiyorsa diye; doğum yerimi, nüfusa kayıtlı olduğum yeri; doğum tarihimi, anne ve baba adımı; tebligat için adresimi bildirdim. Kadıncağız, “Siz, aranıp da bulunamayacak bir kişi değilsiniz” dedi. “Söyleyin başkanınıza, içki içtiğim için kestiği cezanın makbuzunu bir an önce göndersin” dedim. İki haftadır gönderemedi. Çünkü ceza kesemedi. Kesemez de! Üsküdar Çünkü, Üsküdar Belediyesi’nde aldıkları içki yasağı kararının yasadışı olduğunu biliyorlar. Bu olay nedeniyle konu mahkemeye gittiğinde suçlu duruma düşeceklerinin, yargıdan ağır bir tokat yiyeceklerinin farkındalar. Buradan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sesleniyorum: Üsküdar Belediye Başkanı hakkında ya içki yasağı kararını çiğnediğim halde bana ceza kesmediği için “görevi ihmal”den ya da anayasayı ve yasaları çiğneyerek Türkiye’yi bir şeriat devletine dönüştüren uygulamalar yapmaktan soruşturma açın. Veya, beni sorgulayın; dava açın mahkum edin! Son sözüm de; şarap içmek ile laiklik arasında bağlantı kurmaya çalışanlara: Türkiye, sahte demokratlar kadar sizin gibi şaşkın demokratlar yüzünden bu hale geldi. Atatürk’ü Yücelten Atatürk Karşıtlığı Son günlerde Prof. Atilla Yayla’nın AKP panelindeki sözleri ve bu sözleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren yetkililerin ve bazı köşe yazarlarının söyledikleri yazıldı, tartışıldı. Kanımca A. Yayla’nın sözleri kadar diğerlerinin bu sözleri ifade özgürlüğüne bağlamak için başvurdukları zorlama yorumlar da ibret verici. Bütün bunlara bakıldığında vatan sevgisini yitirmemiş ve Cumhuriyet rejimini özümsemiş yurttaşların bugünlerde sık sık Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sini anımsadığını, tekrar tekrar okuduğundan ve “Ne büyük devlet adamıymış; 70 küsur yıl sonrasını görebilmiş!” dediğinden kuşku duymuyorum. ??? Bilindiği gibi, güçlü ülkelerin ve emperyalist güçlerin bir ülkeyi nasıl parçalayıp talan edebileceklerini belirttikten sonra şöyle demiş aziz Atatürk: “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlarını, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.” Ne yazık ki, bu dediklerinin gerçekleşmekte olduğunu üzülerek görmekteyiz İşte iki adet “ifade özgürlüğü” projesi için alınan 450 bin Avro karşılığında, Prof. Yayla’nın Atatürk dönemine ve Atatürk fotoğrafları ve heykellerine dair utanç verici sözleri! TBMM Başkanı B. Arınç’ın , “Bu sözlerde Atatürk’ü aşağılayan, küçülten, ona açıkça hakaret eden bir cümle yoktur” sözleri. Yani, mahalle kabadayısı ağzı ile söylenmiş küfür mü olması gerekiyordu?.. Kendini liberal olarak tanımlayan bir köşe yazarı, bir TV programında A. Yayla’nın sözlerini Muazzez İlmiye Çığ’ın dava konusu olan yazısıyla karşılaştırarak o yazı nasıl ifade özgürlüğü kapsamında kabul edildiyse bu da aynı kapsamda kabul edilmeli, diyerek üniversite yönetiminin Prof. Yayla’nın ders verme yetkisini almasını eleştirebilmekte. ??? Halbuki M. İ. Çığ’ın dava konusu olan yazısı bir görüş değil, bir bilimsel bulguydu. Bir bilimsel bulgu ile gerçeklerle en ufak bir ilişkisi olmayan ve ülkenin değerlerini hor görmeye yönelik görüşler nasıl karşılaştırılabilir? Fakat çok üzücü ve kaygı verici olmasına karşın bu konuşmanın ve ardındaki tartışmaların toplumu uyardığı ve faydalı olduğu kanısındayım. Çünkü her şeyden önce hem bu kişilerin bu konuşmaları maddi çıkar uğruna yaptıklarına hem de Batılı ülkelerin daha zayıf gördükleri ülkeleri sömürmek, parçalamak için her türlü yöntemi kullandığına somut bir örnek oldu. Ayrıca aziz Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinin ve hitabe içindeki yukarıdaki sözlerinin anımsanmasına, yeniden okunmasına, şimdiye kadar okumamış olanlara önerilmesine vesile oldu. Bugünlerde birçok kişinin genç kuşaklara bu hitabeyi verdiğinden ve belirttiğim kısmının altını çizerek gösterdiğinden kuşku duymuyorum. Yardım Samsun’un Asarcık ilçesinin Emir Musa Köyü İlköğretim Okulu; ana sınıfı için oyuncak, diğer sınıflar için her türlü ansiklopedi, kitap ve ders aracı yardımı bekliyor. Telefon: 0.362. 791 31 28. SESSİZ SEDASIZ (!) Türbana dolanan siyasetçilerin açmazı BAŞBAKAN, “Birileri, Allah göstermesin, eşimin başını açmasını istiyor” diyor ve eşinin başını açmasını “siyasal kimlik zaafı” olarak niteliyor. Başbakan kendi ağzıyla yakalanıyor. Nami Tepe “Nihayet, türbanın siyasi bir simge olduğunu doğruladı. Teşekkürler” diyor. Meclis Başkanı ne diyor? “Birileri ‘eşlerinize söyleyin başlarını açsınlar’ diyor. Siz bizim eşlerimizi köle mi zannediyorsunuz? Siz, bizim eşlerimizin ‘başını kapa’ dediğimiz zaman kapadığını, ‘aç’ dediğimiz zaman açacağını mı düşünüyorsunuz” diyor. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Rota Akif Kökçe: “Kürdistan Havayolları Avrupa uçuşlarına başlamış. Rota sıkıntısı çekmezler: AvrupaAmerika, AvrupaAmerika!” Meclis Başkanı böyle diyor ama Meclis Başkanı’nın tesettürlü eşi ağzını açıp da görüşünü bildirmiyor. Başbakanın eşi konuşmuyor. Zaten konuştuğu zaman, başını ağabeyinin baskısıyla, ailesinin yarattığı korkuyla kapattığını açıkladığını herkes biliyor. Başbakanın eşinin anıları, Meclis Başkanı’nı yalanlıyor. Meclis Başkanı, türbanlı kadınlar adına canının istediği gibi konuşuyor ama bu kadınlardan biri de çıkıp kendi adına konuşamıyor. Meclis Başkanı’nın ağzıyla, olay bu kadar basit bir olay: Kadın ikinci sınıftır! Dünya turuna çıkamıyorum, iç dünyamın turuna çıkmaya karar verdim! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Papa ve ‘Medeniyet’ler... Papa gelmeden önce Cumhuriyet’in başyazısında denildi ki: “Katoliklerin dini lideri, aynı zamanda Avrupa’daki tek ‘dinci devlet’ olan Vatikan’ın da başkanıdır… ” (27 Kasım 2006) Yani, “laikliğin kıtası”nda, tek “istisna”nın başkanı… Nitekim ziyaretinin “diplomatik” anlarında “haçını göstermeyerek”; aynı özeni “giysi”lerinde de sürdürerek ve resmi kabulünü de Ankara’daki “Vatikan Büyükelçiliği”nde gerçekleştirerek, “siyasi”liğini de sergilemiş oldu. “Ruhani”liğinin ilk açıklamasını da Erdoğan’ın “AB için destek” istemesi üzerine şöyle yaptı; “Medeniyetler ittifakı çerçevesinde farklı medeniyet, inanç ve kültürlerin birlikte yaşaması için Türkiye’yi AB ile birlikte görmek isteriz…” “Din”ci Vatikan Başkanı’nın bu dileğini, “laik” Türkiye Başbakanı da şöyle yineliyordu: “Türkiye’nin AB üyeliği medeniyetler ittifakı için iyi bir mesajdır…” (Gazeteler29 Kasım 2006) Ne var ki ertesi gün açıklanan AB Komisyonu Raporu’nda “Türkiye ile hiçbir müzakere başlığının kapatılmaması; yeni müzakere başlığının da açılmaması..” isteniyordu... Yani, Papa’nın Türkiye’de Meryemana Evi’ni ziyaret ettiği saatlerde; Erdoğan’ın da Avrupalı liderlerle Letonya’daki NATO zirvesine katıldığı bir günde; AB açıkça “Sizi hazmedemiyoruz…” diyordu… Türkiye’nin AB üyeliğini “medeniyetlerin buluşması” için isteyen Papa ve Erdoğan’a bakılırsa, bu karar aynı zamanda “Medeniyetler ittifakını da istemiyoruz” demek değil miydi? denilince akla ne dinler gelir, ne de sadece camiler, kiliseler, tapınaklar… Dahası, Anadolu medeniyetleri, farklı inançlardaki toplumların “ortak yaşam zenginlikleri”dir; “birlikteliklerinin birikimleri”dir… Geçmişten beri böyle bir birlikteliği yaşamamış Avrupa ve Papa bunu bilemeyebilir; ama Türkiye’yi yöneten “Anadolulu” siyasetçilerin dinle medeniyeti “özdeşleştirme”si, kendi toplumsal tarihlerine “yabancılaşma”ları değil midir? Kaldı ki tarih içinde kimi medeniyetler “din” yüzünden medeniliğini yitirmiş; kimileri de “dinsel bağnazlık”lardan kendilerini kurtararak “medenileşmiş”lerdir... Buna en çarpıcı örnek, bugünkü “Avrupa medeniyeti”dir… Türkçesiyle devam edecek olursak, “çağdaş Batı uygarlığı”, bilimin, dinsel bağnazlıkla hesaplaşmasıyla doğdu; hatta “dinde reform” sayesinde; daha da ötesi “aklın, inançlardan ayrılıp, özgürleşmesi” anlamındaki “Aydınlanma Devrimi”yle gerçekleşti… Ne var ki bu gerçeğe rağmen, medeniyeti ille de “inanç”la açıklamayı yeğleyen günümüzün “dinci siyaset”i, çağın en büyük belası “terör”ü bile ekonomik temelleriyle sorgulamak yerine “medeniyetler çatışması” şeklinde tanımlayarak adeta “aklamış” oluyor. Uluslararası sömürüyü göz ardı eden ve “ettiren” bu “evrensel takıyye”nin en güçlü sözcüsü ise Bush değil mi? 11 Eylül’de, emperyalizmin “simgeleri”ne yapılan saldırı, daha ilk dakikalardan itibaren “medeniyetler çatışması”nın “teröre dönüşmesi” olarak ilan edildi. Bush da tüm Hıristiyan dünyası adına “tanrısal” bir kimliğe bürünerek, saldırıyı yapanların İslamı temsil ettiğini belirtip, Irak işgaline varan “emperyalist acımasızlığın” düğmesine bastı… İşte böylesine bir “kandırmaca”yı dünyada en kolay çürütecek Anadolu’yu, çağlar boyu “farklı inançların kardeşliği”yle yurt edinen ulusumuz, siyasi temsilcilerinden Bush’un söylemini işitiyor; Papa’ya da, “Biz zaten bu ülkede hep birlikte yaşadık” diyemeyenlerce yönetiliyor… ekinci?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 1/ Körpe sürgünleri yenen bir bit 1 ki. 2/ Takımada... 2 Kirliliği gösteren iz. 3/ Kaldırı 3 lacak bir şeyin 4 üzerine geçirmek için halattan 5 yapılan çember... 6 Hastalık, dert. 4/ 7 Maksat... Neodim elementi 8 nin simgesi. 5/ 9 Bir Avrupa ülkesinin başkenti... Türlü nedenlerle başarılı olamayan kimse. 6/ Nazi partisinin hücum kıtasını simgeleyen harfler... Dikilitaş. 7/ Katışıksız, saf... Tayin. 8/ Gençliği ve körpeliği kalmamış olan... Saz şairi. 9/ Antik çağlarda meşale olarak kullanılan ve Ege Bölgesi’nde de yetişen sarı çiçekli bir bitki. SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY C A V C A V İ K C İ K K I MA T A R D AMA D OMA L V E N E A A N V A S V İ Z İ T E K U Z U AM A K MA R İ S İ N A R A İ Z A N L A İ P N A YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Adale.. Japonya’da bir kent. 2/ Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent... Büyük delikli kalbur. 3/ Küçük kilise... Soy, sülale. 4/ İzmir’in Menderes ilçesinde ünlü bir antik kent... Uzaklık işareti. 5/ Bir soru sözü... Tantal elementinin simgesi. 6/ Hollanda’nın plaka imi... Ketenden dokunan bir tür basma ya da patiska. 7/ Düz ve ensiz kılıç... Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. 8/ Ödenmesi gereken bir paranın, alacağa sayılarak bir bölümünün ödenmesi... Başıyla kanat ve kuyruk uçları aynı renkte olan güvercin. 9/ Safranla renk ve koku verilen bir tür pirinç peltesi... Hatıra. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com İSMET KEMAL KARADAYI’yı Anıyoruz. Dostlarına, Sevenlerine Duyurulur. Anadolulu olabilmek Son yıllarda dillerden düşmeyen bu söylemi her duyduğumuzda, bıkmadan usanmadan anlatmaya çalışıyoruz: “Medeniyet” demek, “din” ya da “inanç” demek değildir. Örneğin Türkiye’de de artık nüfus kâğıtlarının “din” hanesi “boş” bırakılabilecek; bunu yeğleyenler “medeniyetsiz” mi olacak? Tam tersine.. dinler de medeniyetlerle doğmuştur; tıpkı kültürler gibi, gelenekler gibi… Nitekim tıpkı Uzakdoğu, Mısır, Roma ya da Aztek gibi, “Anadolu medeniyetleri” de TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Aralık www.mumtazarikan.com Konuşmacılar: Zuhal Tekkanat Arife Kalender Öner Yağcı Sunu: Nurullah Can 3 Aralık 2006 Pazar, Saat: 15.00 Bostancı Hatay Restoran (0216361 33 57) Giriş Serbesttir. Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle