23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2006 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Arınç, tecride karşı 265 gündür süren ölüm orucunu sonlandırmak için devreye giriyor İsmet İnönü Soyadını, “milletin makus talihini de yenen” zaferinden almış bulunan İsmet Paşa, dün ölümünün 33. yılında anıldı. İsmet İnönü’nün 33 yıl önceki ölüm günündeki duygularımı çok iyi anımsıyorum. Tabii ki, her fani gibi, İnönü’nün de öleceğini çok iyi biliyordum. Ama o ölünce anladım ki, İnönü’süz bir Türkiye’yi hiç düşünmemişiz, hiç değilse, ben ya da düşünmüşüm de tam olarak algılayamamışım. Osmanlıların son döneminde, genç bir kurmay subayken sivrilmiş ve çok önemli görevlerde bulunmuş olan İsmet İnönü, yaşamı süresince, Cumhuriyet’in her döneminde, ister iktidarda olsun, ister Celal Bayar’ın Başbakanlığı dönemindeki gibi, bir kenara çekilerek kendini unutturma konumunda bulunsun, hep varlığını hissettirmiş bir kişidir. Nitekim, Atatürk’ün ölümünden sonra, hiçbir tartışma olmaksızın, Türkiye Cumhuriyeti’nin başına getirilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında, düzenli ordunun oluşturulmasındaki hizmetleri, İnönü zaferleri bile tarihteki seçkin yerini almasına yeter de artardı. Ama İsmet Paşa, aynı zamanda, Lozan kahramanı olarak da tarihe geçmiştir. İnönü’nün Lozan sırasında yaşadığı güçlükleri tarif etmek güçtür. İnönü’nün imzasını taşıyan Lozan, Cumhuriyet’in temel taşıdır. Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilmiş olan Cumhuriyet devriminin her kazanımında da İnönü’nün katkıları yadsınamaz. ??? İsmet İnönü, Şevket Süreyya Aydemir’in deyimiyle “ikinci adam”lıktan, birinci adam olmaya geçtiğinde de ülkesini 2. Dünya Savaşı’nın ateşinin, yıkımının dışında tutmasıyla, ulusunun minnetini hak etmiş bir devlet adamıydı. Ne var ki, her biri bir insanı tarihte seçkin bir yere yerleştirebilecek bütün bu üstün başarıları, onun serbest seçimleri kazanmasına yetmeyecekti. Aradan geçen bunca zamandan sonra, geriye dönüp baktığımızda, ülkenin o dönemdeki ekonomik koşulları, savaşın doğurduğu ortamın sonucunun kaçınılmaz sonucu olan sefaletin bu seçim yenilgisini kaçınılmaz kıldığını açıklıkla görmek mümkündür. Cumhuriyet’in her alanda sağladığı büyük atılımlar, topluma birçok bakımdan çok şeyler kazandırmış olmakla birlikte, çok partili döneme geçişin eşiğinde nüfusun 5’te 4’ünü oluşturan köylünün sefaletini hafifletmeyi henüz başarabilmiş değildi. İsmet İnönü, bu seçim yenilgisinin kendisini değilse bile, ülkede rejimin sarsıntısız bir biçimde, herhangi bir bunalıma yol açmadan çok partililiğe dönüşmesini “hayatının en büyük zaferi” olarak nitelemiştir. Bugün Türkiye’de çok partili bir rejim varsa, eğer demokrasi ya da benzeri bir yönetim biçimi egemense, bunu İsmet İnönü’ye borçlu olduğumuzu kimse yadsıyamaz. Kısacası, Türk demokrasisi, çok büyük ölçüde İnönü’nün eseridir. ??? Ama altmış yıllık demokrasi, bu süre içinde, temeli üretime dayalı bir ekonomi ile, sürdürülebilir bir kalkınmayı becerememiş, çok partililikten, insan haklarına saygılı, bütün kurumlarıyla aksaksız işleyen bir demokrasiye geçememiş, darbelerle zedelenmiştir. İçinde bulunduğumuz dönemde ise toplumun demokratik yapısı, hükümetlerde kontenjana sahip tarikat ağlarıyla örülmüş, Cumhuriyet bir cemaatler topluluğu haline gelmiş bulunmaktadır. Başka bir deyişle İnönü’nün eserinin niteliği ya da sonuçları tartışılır olmuştur. Bu tartışma, her halde, “demokrasi kötüdür” düşüncesine yol açmayacağına göre?; demokrasinin seçilmiş olmasının yanlış olduğunu söyleyecek kimse de çıkmayacaktır. Zaten çıkmıyor da... Tartışma daha çok zamanlamada odaklanıyor. Acaba devrimler tam oturmadan, Cumhuriyet’in temelini oluşturan Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun kabulünün 21. yılında demokrasiye geçmek biraz erken mi olmuştu? Hoş olmasa da, gündeme gelmesi kaçınılmaz olan bu soruya yanıt ararken, 2. Dünya Savaşı sonrası dünyasının ve Stalin’in, Türkiye’nin bağımsızlığını hedef alan toprak ve üs talepleri dolayısıyla ülkemizin içinde bulunduğu koşulları iyi bilmek ve değerlendirmek gerekmektedir. Ölümünün 33. yılında bile İnönü’nün Türk tarihinde yerini tam olarak belirlemek güçleşiyor. O yeri, biraz da Türk demokrasisinin ve Cumhuriyeti’nin şu andaki rubikonu aşıp aşamayacağı belirleyecektir. ‘Aşçı, 123. kayıp olmasın’ ? Meslektaşları Behiç Aşçı’nın durumu ve cezaevlerindeki tecrit sorununun çözümü için TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin ile görüşen avukatlar Bülent Arınç’tan destek sözü aldılar. Alptekin, Arınç’ın çözüm için Aşçı ve yakınlarıyla görüşeceğini açıkladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bir grup avukat, 265 gündür ölüm orucunda olan avukat Behiç Aşçı’nın durumunu ve cezaevlerindeki “tecrit uygulamalarını’’ dile getirmek amacıyla TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin ile görüştü. Alptekin, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, İstanbul’da Aşçı’nın ailesi ve yakınlarıyla görüşeceğini bildirdi. TBMM’deki kabulde, heyet adına konuşan İstanbul Barosu avukatlarından Kemal Aytaç, Aşçı’nın cezaevlerindeki tecridi protesto etmek amacıyla başlattığı açık grevinde 265. gününü doldurduğunu söyledi. Aşçı’nın durumunu iletmek için TBMM’ye geldiklerini belirten Aytaç, “Bir tarafta bir meslektaşımız ölüm orucun Hayata Dönüş davasında ‘içeridekilerin’ yargılanması sürüyor Mahkeme arabulucu aydınları dinleyecek İstanbul Haber Servisi “Hayata Dönüş” operasyonları sırasında ölüm orucu eyleminin sona erdirilmesi için görüşmeler yapan aydınlar ve sivil toplum örgütü temsilcileri, cezaevinde isyan çıkardıkları ileri sürülen tutuklu ve hükümlülerin yargılandığı davada tanıklık yapacak. 32 kişinin yaşamını yitirdiği operasyonlar sırasında Bayrampaşa Cezaevi’nde bulunan 167 tutuklu ve hükümlü hakkında açılan davaya devam edildi. Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya “cezaevi yönetimine silahla toplu isyan” ve “kamu malına zarar vermek” suçlarını işledikleri ileri sürülen sanıklardan 5’i katıldı. Operasyonların 6. yıldönümündeki duruşmada ifade veren sanıklar, 19 Aralık operasyonları sırasında yaşadıklarını anatılması için de Meclis’i çok önemli gördüklerini söyledi. TBMM Başkanvekili Alptekin, Arınç’ın, bu meselenin çözülmesi konusunda ciddi gayret içinde olduğunu belirterek “Biz, her şeyden önce meseleye kutsal yaşam hakkı üzerinden bakıyoruz. Hukukçular olarak bizim görevimiz insanların yaşam haklarını koruma ve onun sağlanması konusunda mücadele vermektir. Bu işin noktalanması lazım’’ diye konuş lattılar. Sanık Nursel Demirdöğücü, “Operasyon iki jandarma tarafındantümüyle görüntülendi. Görüntülerin tamamına ulaşılırsa olay aydınlanır” dedi. Mahkeme heyeti, operasyon öncesi tutuklu ve hükümlüler ile hükümet yetkilileri arasında görüşmeler yapan arabulucular Tuncay Dikmen, Mehmet Bekaroğlu, Kamer Genç, Mihraç Akdoğan, Avukat Yücel Sayman, Kaya Tuncer, Metin Bakkalcı, Oral Çalışlar, Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli ve Can Dündar’ın tanık olarak dinlenmesine karar verdi. Davanın niteliği ve sanık sayısı nedeniyle yargılamanın rahat bir şekilde yapılmasını sağlayacak duruşma salonunun acilen temin edilmesine de hükmeden mahkeme heyeti duruşmayı erteledi. tupta, Aralık 1999 tarihinden bu yana F tipi cezaevlerinde başlatılan tecrit uygulamasına karşı gerek içeride tutuklular tarafından, gerekse dışarıda tutuklu yakınları tarafından sürdürülen eylemlerde ölümlerin sürdüğü anlatılarak, “Cezaevlerinde süregelen tecrit dayatmasına karşı itirazları, tepkileri, talepleri görmezden gelmenin, gerek hukuk ilkeleri, gerekse de insan haklarıyla çelişen bir tutum olduğu’’ belirtildi. da ama asıl mesele cezaevlerindeki tecrit sorunu” dedi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, “Cezaevlerinde tecrit yoktur’’ açıklamasının kendilerini üzdüğünü ifade eden Aytaç, “Bunun halledilmesi gerekiyor. Bu kadar kurum ‘var’ derken, birileri ‘yok’ diyor’’ dedi. “Ölüm oruçlarında bugüne kadar 122 kişi öldü, 123 olmasın diyoruz’’ diyen Aytaç, cezaevlerindeki tecrit konusunda bir adım atılması gerektiğini, bu adımın tu. Alptekin, Arınç’ın, İstanbul’da Behiç Aşçı’nın ailesi ve yakınlarıyla görüşeceğini de söyledi. Arınç’ın bugün Aşçı ile görüşeceği öğrenildi. Arınç’a mektup Kendilerini “İslami duyarlılık sahibi” kişi ve kurumlar olarak tanımlayan birçok demokratik kitle örgütü de, Arınç’a “F Tipi Sorununa Duyarlılık ve Sorumluluk Çağrısı’’ adı verilen bir mektup gönderdi. Mek Cezaevlerine tebrik kartı ? İstanbul Haber Servisi Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) sözcüsü Necati Abay, Türkiye’de 22 gazeteci ve yazarın yeni yılı ve Kurban Bayramı’nı cezaevinde karşılayacağını belirtti. Abay, Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek’ten Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan’a 22 gazeteci ve yazara destek olunmasını isteyerek, F tipi cezaevinde yatan bu insanlara “yeni yıl kartı” gönderilmesini istedi. Tan’ın yerine Bilman atandı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Namık Tan’ın büyükelçi olarak İsrail’e atanmasının ardından, Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü görevine Mehmet Levent Bilman atandı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve NATO Savunma Koleji mezunu olan Bilman, daha önce birçok Balkan ülkesinin yanı sıra, Roma Büyükelçiliği ile Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Dairesi’nde görev aldı. Dışişleri Bakanlığı’nda halihazırda Kuzey Doğu Akdeniz Genel Müdür Yardımcılığı ve Kıbrıs Dairesi Başkanlığı görevlerini yürüten Bilman, daha önce de BM nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği Müsteşarlığı görevinde bulunmuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr ERKEN SEÇİM TARTIŞMASI İşadamları konuştu Başbakan rahatladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP başta olmak üzere muhalefet partileri ve sivil toplum örgütlerinin Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce erken seçime gidilmesi yönündeki baskısına karşın iş çevrelerinin erken seçime karşı çıkması, AKP’yi rahatlattı. TÜSİAD yöneticilerinin geçen hafta cumhurbaşkanı adayının uzlaşmayla belirlenmesi ve erken seçime gidilmemesi yönündeki açıklamaları, sinei millet tartışmalarını geri plana itti. Erken seçim baskısı altında kalan hükümet, bu açıklamalarla rahatlarken, cumhurbaşkanı adaylarının belli olacağı nisan ayına kadar gerilimden uzak bir politika izlenmesi bekleniyor. 1921 Ocak günleri arasında Kızılcahamam’da yapılacak kampta partinin cumhurbaşkanı adayı için ilk eğilim yoklamasının yapılacağı, milletvekili ve MKYK üyelerinin görüşlerinin alınacağı kaydedilirken, bu süreçte sivil toplum örgütlerinin de nabzı yoklanacak. Kulislerde, Erdoğan’ın önünde “Kendisinin aday olması, bir AKP’li milletvekilini aday göstermesi, yine AKP’ye yakın dışarıdan bir ismin aday gösterilmesi” seçenekleri olduğu dile getiriliyor. Can Kıraç ‘TGC Onursal Üyesi’ ? İstanbul Haber Servisi İşadamı Can Kıraç’a, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) “Onursal Üyesi’’ rozeti törenle takıldı. TGC lokalinde düzenlenen geleneksel üye yemeğinde, “sosyal ve iktisadi yaşamda seçkin hizmetler vermesi, uzun yıllar yayın yaşamına verdiği emek ve gazetecilikle Sarı Basın Kartı’nın gerçek niteliklerini özümsemiş olması’’ gerekçesiyle TGC Yönetim Kurulu’nun oybirliğiyle onursal üyeliğe değer gördüğü Kıraç’a rozetini TGC Başkanı Orhan Erinç taktı. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle