17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2006 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B 9 B 7 B 8 PB 8 PB 11 PB 9 B 12 B 9 K 6 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y 8 Y 8 Y 9 Y 7 S 7 B 4 PB 4 PB 1 PB 19 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB B PB B K B B 18 17 10 13 9 8 3 1 1 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurdun kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Karadeniz kıyıları, Ardahan çevreleri ile sabah saatlerinde Hakkâri ve Şırnak çevreleri yağışlı geçecek. Yurtta, kıyılarda yağmur, iç kesimlerde buzlanma ve don olayı bekleniyor. Marmara ile yurdun iç kesimlerinde sabah saatlerinde sis görüleceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığı ise yurt genelinde biraz azalacak. DIŞ MERKEZLER Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra B Amsterdam B Brüksel B Paris B Bonn PB Münih B 4 5 6 6 6 3 4 7 3 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB 7 B 3 Y 10 PB 5 B 2 PB 7 Y 15 B 12 B 5 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm K 3 B 6 B 10 K 6 PB 7 B 5 PB 5 Y 18 Y 12 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu Çok bulutlu Yağmurlu AÇI MÜMTAZ SOYSAL Maraş katliamı, demokratik kitle örgütlerince bir kez daha lanetlendi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Olgunluk Sınavı ESKİDEN, liseyi bitirirken üniversiteye girmek isteyenlerin geçmek zorunda oldukları sınavın adıydı bu. Şimdikilerden çok farklı; soruları merkezden saptanmakla birlikte, katılanların daha çok “kompozisyon” ve “iyi düşünüp düzgün ifade etme” yeteneklerini ölçmeye yönelik olan, kimlik bilgileri sıkı sıkıya kapalı tutulan. TÜSİAD’cıların geçen günkü Sheraton toplantılarında “2007’nin bir olgunluk sınavıyla Türkiye’nin karşısına çıktığı” sözünün edilmiş olduğunu okuyunca bunu anımsamadan edemiyor insan. “Bu sınavı da başarıyla atlatırsak, ülkemizin gelişmiş ülkeler arasında yerini alma idealine doğru çok büyük bir adımı atmayı başarmış olacak”mışız. Konuşmaların hepsi okunduğunda anlaşılıyor ki, bu çok önemli sınav, özünde, “AB’ye tam üye olabilme olgunluğu”nun sınavıymış: “Türkiye’nin AB üyeliği politikası ne Kıbrıs politikasına indirgenebilir, ne de mevzuat uyumuna. Bir cumhuriyet ideali, ulusal bir proje, partilerüstü bir politikasıdır” deniyor. u bakış açısı, TÜSİAD’cıların her olaya bakışlarını etkilemiş gibi. Onlara göre, önemli olan AB sürecinin devam etmesidir. Örneğin, limanlara ilişkin olarak son dakikada girişilen acemi manevra bile tam sonuç vermek üzereyken “sürecin en kritik anında tek ses olarak konuşulmamış olmasından ötürü” başarısızlığa uğramış, “siyasi otoritenin manevra alanı daraltılmış”. Son sözün hükümete ait olması gerektiğine ilişkin olarak söylenenleri de buna ekleyince, üstü örtülü ya da “yarıaçık” söylenmek istenenler şöyle özetlenebilir: Kıbrıs gibi bir konuda, devletin başına ve hatta günü geldiğinde bu konu için çarpışacak olan askerin komutanına duyurmadan başkalarının telkin ettiği önemli bir diplomasi adımını atmak bile mübahtır. umhurbaşkanlığı seçimi ve erken genel seçimler konusunda da aynı bakış açısı: TÜSİAD yöneticileri “AB uyumu ve reformlar bakımından aktif icraat sergilemek” durumunda olan hükümet, “genel seçimlerin zamanında yapılmasını” sağlayarak “zamanı ülke yararına kullanmalıdır” dediklerine göre, AB sürecini ayakta tutma çabaları Cumhuriyetin temel ilkelerini koruma kaygısından daha ağır basmışa benziyor. Bu konuda, hiç değilse AB süreci konusundaki kadar açık ve kesin bir tutum gerekmez miydi? “Cumhurbaşkanı seçimi toplumsal uzlaşma içinde gerçekleştirilmeli” demek yeter mi? Yoksa, “uzlaşma”, iktidarın tercihiyle uzlaşmak mıdır? Türkiye’deki büyük sermayenin ülkedeki en kritik iç sorunlara bile AB gözlüğüyle bakması gerçekten endişe vericidir. “Dışa karşı tek ses olmak”, bu toplumdaki çeşitli kesimlerin ekonomik, sosyal ve özellikle rejime ilişkin siyasal endişelerini bir yana itip tek AB ağzıyla ses çıkarmak mıdır? [email protected] Sorumlular yargılansın İSTANBUL/ADANA (Cumhuriyet) Kahramanmaraş’ta 24 Aralık 1978’de faşistlerin Alevi yurttaşlara saldırılarıyla 111 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı katliamın 28. yıldönümü nedeniyle demokratik kitle örgütleri, düzenledikleri eylemler ve toplantılarla katliamı lanetlerken sorumluların hâlâ yargılanmadığını ifade ettiler. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Marmara Şubeleri dün Galatasaray Meydanı’nda geniş katılımlı bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Maraş katliamının üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen hâlâ aydınlatılmadığına dikkat çeken Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Erdal Yıldırım, devletin elindeki kanıtlara karşın katliamları unutturulmaya çalıştığını ifade ederek “Katliam ‘MİT’in içindeki MHP kanadı tarafından organize edildi’ bilgisi, yine MİT’ten gelmiş bilgi notları dönemin başbakanının, ölümünden sonra çekmecesinden çıkmıştır. Dönemin Başbakanının, katliamı organize edenlere ilişkin bu bilgi notlarına rağmen herhangi bir işlem yapmaması ve yıllarca çekmecesinde tutmuş olması da, devletin en üst noktasında bulunanların katliamlara bakışını ortaya koymaktadır. Maraş’ta böyle olmuştur, Malatya’da, Sıvas’ta, Çorum’da, Gazi’de ve Ümraniye’de böyle olmuştur. Maraş katliamının faillerinin açıklanmasını, tüm sorumluların yargılanmasını talep ediyoruz” diye konuştu. Açıklamanın ardından PSAKD Kadıköy Şubesi semah ekibi “Barışa Semah” gösterisi sundu. katliamı olduğunu belirterek “Maraş katliamı bilinçli ve örgütlü bir organizasyondu” dedi. Doğru, “Önceden işaretlenen Alevi evlerine ve sokaktaki Alevilere yönelik saldırılar gerçekleştirildi. Katliamda 111 Alevi yurttaşımız hayatını kaybetti” diye konuştu. Katliamın bilinçli bir organizasyon olduğunu söyleyen Doğru, “İlericilerin, Alevilerin ‘bu katliamın planlı olduğu ve devlet, milliyetçi faşist işbirliğiyle gerçekleştiği’ söylemi bugün dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in arşivinden çıkmıştır. Ecevit’in arşivinde MİT’in yetkili bir isminin verdiği istihbarat notunda Maraş katliamından devletin haberdar olduğu, hatta katliamın içinde isimleri bilinen MİT görevlilerinin olduğu açığa çıkmıştır” diye konuştu. Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtım Derneği Gençlik Kolları da Kahramanmaraş katliamının yıldönümü nedeniyle önceki akşam derneğin Bağcılar’daki binasında “Demokratik Toplumsal Güç Oluşumu” konulu bir toplantı düzenledi. Panelde konuşan gazeteci yazar Faik Bulut, katliamın Türkiye’yi toplum olmaktan çıkarıp cemaatleşmeye ittiğine dikkat çekti. Başbakanlığa mektup Ankara Kızılay’da toplanan “Darbe Karşıtı Platform” üyeleri de, Maraş katlimanı protesto etti. Basın açıklamasında, olaylardan yerli ve yabancı istihbarat birimlerinin haberi olduğu ancak engellenmediği kaydedildi. Açıklamada, Taksim, İstanbul Üniversitesi, Bahçelievler, Balgat, Tepecik, Sıvas, Çorum ve Malatya olaylarının da aynı güçler tarafından organize edildiği belirtildi. Açıklamanın ardından sloganlar atarak Kızılay Postanesi’ne yürüyen grup, Kahramanmaraş olaylarıyla ilgili bazı noktaların açıklığa kavuşturulması taleplerinin yer aldığı mektubu Başbakanlığa gönderdiler. Adana Alevi Bektaşi Birliği’nin yaptığı açıklamada, tüm Alevi katliamlarının “dinin elden gittiği ya da camileri saldırı” olduğu yönündeki provokasyonlarla başladığı belirtilerek Alevilerin hiçbir zaman camilere yönelik olumsuz yaklaşımda bulunmadığı vurgulandı. Adana AleviBektaşi Birliği bileşenleri olan Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Vakfı, Pir Sultan Abdal Derneği ve Tuncelililer Derneği’nin ortak basın açıklaması öncesinde katledilen yurttaşlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Yapılan ortak açıklamada, Bülent Ecevit’in MİT’ten gelen “Maraş katliamı MİT’in içindeki MHP kanadı tarafından organize edildi” yönündeki bilgileri içeren notları anımsatılarak Ecevit’in konuyla ilgili hiçbir girişimde bulunmamasının devletin en üst noktasındakilerin Alevi katliamlarına bakışını ortaya koyduğunu söyledi. B ‘Bilinçli organizasyon’ Demokratik Alevi İnisiyatifi’nin İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ndeki toplantısında konuşan Ergin Doğru, 12 Eylül karanlığına uzanan sürecin, kırılma noktasının Maraş C Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Marmara Şubeleri’nin Galatasaray Meydanı’ndan gerçekleştirdiği basın açıklamasının ardından semah ekibi “Barışa Semah” gösterisi sundu. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) İran: Pişman olacaksınız ? Baştarafı 1. Sayfada 78’liler Girişimi’nin panelinde, ‘derin devlet’in temelinin 28 yıl önce atıldığı savunuldu Katliam dosyası açılsın İstanbul Haber Servisi 78’ liler Girişimi’nin “Maraş Katliamı Dosyası Açılsın” kampanyası kapsamında düzenlenen panelde, Kahramanmaraş katliamıyla “derin devlet”in temelinin atıldığı savunularak “Kahramanmaraş katliamı ile 12 Eylül darbesine giden sürecin hızlandırıldığı”na dikkat çekildi. 78’liler Girişimi’nin TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nda düzenlediği, gazeteci yazar Zeki Coşkun’un başkanlığını yaptığı “Tanıklarla Maraş Katliamı” panelinde konuşan yazar İnci Aral, 1984 yılında yayımlanan “Kıran Resimleri” adlı kitabını anlattı. Katliam tanıklarıyla bire bir yaptığı görüşmeleri ve öykülerini yazdığını belirten Aral, insanların para vaadiyle kandırılarak Alevi yurttaşlara karşı kışkırtıldıklarını anlattı. Maraş’ta resmi olarak açıklanan 111’den çok daha fazla kişinin öldürüldüğünü savunan avukat Fikret Babaoğlu, “Maraş katliamı ile bugün ‘derin devlet’ diye tabir ettiğimiz üçlü ortaklığın temelleri atılmıştır. Katliamdan sonra 800 kişi sorgulandı. 29 kişi idam cezasına çarptırıldı. Sonra sayı 11’e düştü. Çok az cezalarla kurtulmuş oldular” dedi. Babaoğlu, “Katledilen insanların evleri yakıldı, vahşi saldırılar düzenlendi. İnsanlar işkenceyle gözleri oyularak öldürüldü” sözleriyle olayın boyutlarını bir kez daha anımsattı. Harita mühendisi Celal Beşiktepe ise katliamdan sonra 12 ilde sıkıyönetim ilan edildiğini vurguladı. Tanık olduğu olayları anlatan Beşiktepe, “Katliam 4 gün sürmüştür. Maraş’ın merkezi bir kent olmasına rağmen hiçbir güvenlik müdahalesinde bulunulmamıştır. Bütün insanlık tarihi bize şunu gösteriyor, bir ülke geçmişi ile yüzleşemiyorsa, uygarlık düzeyinde yerini alamaz. Maraş katliamı tarihte yüzleşmemiz gereken gerçeklerden birisidir” dedi. Avukat Hamit Kapan ise olayların bedelinin ağır olduğunu, mağdur olmasına karşın “sanık” durumunda kaldığını anlattı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, sinei milllet için bütün partilerin tavrını koyması gerektiğini, bunun da yetmeyeceğini, başta TÜSİAD olmak üzere bütün temel kurumların aynı yönde görüş ortaya koyması halinde düşünülebileceğini açıkladı. Bu değerlendirmenin ardından bütün taraflar da konuştu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’in dışında olmanın zorluğu ve rahatlığı ile konuya yaklaşıyor. İşin ‘meydana’ dökülmemesi gerektiği görüşünde, CHP’nin Meclis’i terk edip AKP’yi tek başına bırakmasının uygun olmayacağını düşünüyor. Öyle anlaşılıyor ki Bahçeli’nin ‘meydan sendromu’ devam ediyor. CHP’ye ilişkin beklentisi de centilmence bir paylaşım görünüyor. ANAP ile DYP için şöyle bir benzetme yapsak artık abartma olmaz: ‘AKP’nin kapsama alanı içindeki muhalefet partileri!’ Gerek Erkan Mumcu gerekse Mehmet Ağar ne zaman AKP’yi zor durumda bırakacak bir açıklama yapsalar, hemen çark ediyorlar. Geçen haftaki siyasi tablo, muhalefet partilerinin birbirini gözlediğini, aktif politika yapmaktan yana da olmadığını gösteriyordu. ??? TÜSİAD Ankara’ya önce çıkarma yaptı sonra toplama! TÜSİAD’ın cuma günü Ankara’da yapılan Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısındaki gerek görüntü gerekse konuşmalar sanki, hükümetle adı konulmamış bir anlaşma yapıldığını ortaya koyuyordu. TÜSİAD, erken seçim istemiyor, cumhurbaşkanı seçiminin de toplumsal uzlaşmayla aşılması gerektiğini düşünüyor. Bunları isterken de başlıca amaç, istikrarın bozulmaması. Yapılan konuşmaların toplamına baktığımızda TÜSİAD’ın hükümete yönelik eleştirilerinin değil beklentilerinin öne çıktığını, buna karşın muhalefete de ciddi muhalefet ettiğini görüyoruz. Böylece onlar da ‘muhalefete muhalefet’ kervanına katılmış oldular! Toplantıda hükümet adına Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül vardı. Bu durumu da dikkate alarak ‘soruyorum’ yapalım: 1.Gül ile TÜSİAD yöneticileri arasındaki sıcaklık dikkat çekiciydi. Acaba, bu durum TÜSİAD’ın Mayıs 2007 sonrasında Gül’ü başbakan olarak görmek istiyor yorumlarını güçlendirdi mi? 2.TÜSİAD istikrar için erken seçim istemediğini ilan etti. Bu görüş, hükümetin elini rahatlattı. Aslında demokrasilerde seçim, istikrarsızlık değil tam tersine istikrar unsurudur. Acaba, Erdoğan’la TÜSİAD arasında yeni döneme nasıl bakılacağına ilişkin ön değerlendirme mi yapıldı? 3.Erdoğan, TÜSİAD açıklamalarının ardından dedi ki: ‘Siyasette Ankara, ekonomide İstanbul kriterleri devam edecek.’ Bu durumda acaba Erdoğan Anadolu’yu bıraktı da şu aşamada İstanbul desteği bana yeter mi, diyor? 4. TÜSİAD’ı açıklama yapmaya iten bir bakıma Baykal’ın ‘ne düşünüyorlar söylesinler’ çağrısıydı. Acaba Baykal, TÜSİAD’a bu payeyi vererek toplumun öteki kesimlerine haksızlık mı etti? ??? Erdoğan, Gül, Arınç’ın Köşk’le ilgili değerlendirmeleri ise daha çok cumhurbaşkanının Meclis’in içinden mi dışından mı olacağı yönündeydi. Daha önce Köşk’e çıkacak kişinin Meclis’in içinden olacağını, Meclis’in bir aday çıkaramamasının ‘acz’ anlamına geleceğini söyleyen Erdoğan, ‘dışarıdan da olabilir’ dedi. Ardından Gül ve Arınç içeriden arzu ettiklerini söylediler. Anlaşılan Erdoğan, Meclis’in içinde olmayıp Köşk umuduyla yanıp tutuşanları da çelikçomak oyununun içinde tutmak istedi! Tablo aslında Çankaya konusunda bir saflaşmadan çok kaynaşmayı da ortaya koyuyor. AKP, her kesimi tatlı tatlı uyutup mayısta hedefine ulaşmanın zeminini sağlamlaştırıyor. AKP yönünü Çankaya’ya dönmüş bir yandan safları sıklaştırıyor bir yandan toplumu saflaştırıyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr da bu kararı alanlar pişman olacak. Bu kukla gösterisinden, çifte standartlı tutumlardan vazgeçin” diye konuştu. Ahmedinejad, şubatta “büyük nükleer şölen” yapacaklarını da yineledi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Muhammed Ali Hüseyni, BM’nin yaptırım kararı ve nükleer faaliyetleri durdurma çağrısına rağmen nükleer programa, geçmişe oranla “daha düzenli ve kararlı” şekilde devam edeceklerini bildirdi. Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri ve Nükleer Başmüzakereci Ali Laricani, “Natanz nükleer tesisine 3 bin santrifüj kurulması çalışmalarına” başlayacaklarını duyurdu. 4 ÜLKEDEN TEKLİF GELDİ Askeri uyduda yarış başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin ilk askeri amaçlı uydu ihalesinde yarış başladı. Göktürk adı verilen uydu projesi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na, İngiltere’den Eads Astrium, İsrail’den IAI, Almanya’dan OhbSystem ile İtalya’dan Telespazio firmaları teklif verdi. Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından bu yıl içinde uluslararası ihaleye çıkarılan Göktürk projesi ihalesine ilişkin teklifler, hafta içinde alındı. Sınır gözleme amacıyla projelendirilen Göktürk projesi kapsamında, yörüngede teslim edilecek bir adet elektrooptik gözlem uydusu, bir adet sabit yer istasyonu ve bir adet de mobil yer istasyonu tedariki bulunuyor. Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nca temmuz ayı içinde teklife çağrı dosyalarının yayımlanması ile birlikte başlatılan ihale sonrasında alınan tekliflerin kısa sürede sonuçlandırılması bekleniyor. Projeyle yerli sanayinin bir sonraki uydu projesinin tasarım, entegrasyon ve test faaliyetlerini Türkiye’de gerçekleştirebilecek yeteneğe ulaşması da hedefleniyor. İlk aşamada Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından yürütülen Göktürk projesiyle yabancı bir firmanın ana yükleniciliğinde teknoloji aktarımı gerçekleştirilecek. Başta yerli ana iş ortağı TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii’nin (TAI) entegrasyon aşamasına doğrudan katılımı olmak üzere, yerli savunma sanayii firmaları ile araştırma merkezlerinin projenin tüm safhalarına katılması planlanıyor. Litvinenko ile görüşen İtalyan ? ROMA (AA) İtalya’da polis, zehirlenme sonucu ölen eski Rus ajanı Aleksander Litvinenko’nun hastalandığı gün görüştüğü İtalyan Mario Scaramella’yı tutukladı. ANSA ve Apcom ajanslarının haberlerine göre, Litvinenko’yu son gören kişilerden biri olan Scaramella, Napoli Havaalanı’nda, Londra’dan döndükten sonra tutuklandı. Romalı savcılar, Scaramella hakkında, devlet sırlarını ihlal ve silah kaçakçılığı nedeniyle soruşturma başlatmıştı. Scaramella, 1 Kasım’da Londra’daki bir suşi barda Aleksander Litvinenko ile görüşmüştü. Gözler gerekçeli kararda Anayasa Mahkemesi’nin sosyal güvenlik reformuna ilişkin iptal kararının ardından işçi kesiminin temsilcileri hem gerekçeli kararı hem de hükümetin tavrını bekliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hükümetinin 1 Ocak 2007’de yürürlüğe koymak istediği ancak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kısmi iptal kararıyla uygulaması ertelenen sosyal güvenlik reformunda taraflar gerekçeli kararı bekliyor. Hükümetin, gerekçeli karara göre hareket edeceği, işçi kesiminin temsilcilerinin ise hükümetin yaklaşımına göre tavır belirleyeceği öğrenildi. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası’nda, kısmi iptal yoluna giden Anayasa Mahkemesi, kamu emekçileri için ayrı bir düzenleme yapılmasını istemişti. Söz konusu tutum, memur temsilcileri de dahil olmak üzere işçi ve esnaf kesiminin tepkisine yol açarken hükümet, çözümü yasayı 1 Ocak 2007’de yürürlüğe koymamak ve 6 ay ertelemekte bulmuştu. Hükümet bu süre içinde yeni bir formülde uzlaşı sağlamaya çalışacak. Başta işçi ve esnaf olmak üzere toplumun büyük bölümü de atılacak yeni adımı bekliyor. Ancak hükümet, yeni bir çalışma yapmak için Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının gerekçesini bekliyor. Gerekçeli karar uyarınca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile diğer ilgili taraflar, Temmuz 2007’de yürürlüğe girmesi planlanan sosyal güvenlik reformunu yenileyecek. Yasanın şimdiki halinden en olumsuz etkilenecek işçi kesiminin temsilcileri ise hem gerekçeli kararı hem de hükümetin tavrını bekliyor. Türkİş Başkanı Salih Kılıç, “Hükümetin iradesini görmeden bizim formülümüzü ortaya koymak doğru olmayacak. O nedenle bekliyoruz” dedi. Kılıç, geçen hafta toplanan Sosyal Güvenlik Danışma Kurulu’ndan, her kesimin taleplerini ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçelerini dikkate alan, ayrıca emeklilik, kazanılmış haklar gibi konuları tekrar değerlerlendiren yeni bir reform önerisinin hazırlanması konusunda uzlaşıldığına dikkat çekti. Mal birliği sağlanmasının yine istekler arasında olduğunu kaydeden Kılıç, kendi taleplerinin de eşitlik ve adalet ilkesi temelinde şekillenecek bir model olduğunu kaydetti. Kılıç, “Şu anki görünüm, reformun getirdiklerini işçi ve esnaf üzerinde gerçekleştirmek, kamu çalışanlarını ayırmak... Bu yasanın şimdiki haliyle ya da Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği şekliyle uygulanması mümkün değil” vurgusunu yaptı. Mersin’de deprem: 3.6 ? MERSİN (AA) Mersin’in merkeze bağlı Kazanlı beldesinde hafif şiddette bir deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Ulusal Deprem İzleme Merkezi, dün akşam saat 21.54’te merkez üssü Kazanlı olan depremin büyüklüğünü 3.6 olarak açıkladı. Kent merkezinde hissedilen deprem nedeniyle bazı yurttaşların panik yaşadığı belirtildi. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. NAMİ ÖZEN CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle