17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2006 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Suriye’nin barış önerisini reddetmek 1973’te olduğu gibi savaşla sonuçlanabilir İsrail hiç ders almıyor AMOS OZ Ortadoğu’da Savaş Yeniden W. Bush’un ağır seçim yenilgisinin ardından Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in istifası, Kongre’de çoğunluğu sağlayan Demokratlar’la birlikte oluşturulan James Baker Komisyonu’nun raporu doğrultusunda etrafı fazla kırıp dökmeden Irak batağından kurtulma girişimleriyle ilgili umutlar, ne yazık ki, boşa çıkmış görünüyor. Irak’ta, işgalcilere direncin yanı sıra mezhep ve etnik çatışmaların önlenmesinde bölgede etkin iki ülke Suriye ve İran’la diyalog sağlanması, Ortadoğu barışının anahtarı konumunda olan İsrailFilistin sorununa adil ve kalıcı çözüm W. Bush’un ani bir dönüşle savaşı yeniden alevlendirecek önlemlerden söz etmesiyle Ortadoğu’da barış bir kez daha başka bahara kalmışa benzemektedir. Anlaşılan o ki,savaşı yüzüne gözüne bulaştıran W. Bush ve şahinleri barışı becerecek yetenekten de yoksundur. Ciddi Le Monde gazetesi (21.12.06) ‘Bush eskisi gibi’ anlamına gelen başyazısında ‘’Başkan, belki Baker raporu konusunda son sözünü söylemiş değildir. Ama 20 Aralık Çarşamba günü düzenlediği basın konferansındaki söylediklerini Baker raporunu reddettiği şeklinde yorumlamak olasıdır.’’ Dahası ve kuşkusuz çok daha önemlisi herkesin Irak’tan asker çekmeyi planladığını düşündüğü bir sırada, bunun tam tersine, oradaki askerlerin sayısını, bugünkü 135 bine 50 bin ilaveyle neredeyse 200 bine çıkarmaktan söz etmesidir. ??? Ancak yeniden savaş kartına sarılmasının eskisi kadar kolay olmayacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok. Vietnam’da bir milyonun üzerinde askerle yapılamayanı, bugün Irak gibi savaşın tanrının her günü tüm şiddetiyle sürdüğü bir ülkede yapması son derecede kuşkuludur. Üstelik sözü edilen takviyenin hazırlanması, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Joseph Stiglitz’in hesaplamalarına göre 1000 milyar doları aşan harcamaları daha da arttırarak ülkenin rekor düzeylerde seyreden açığını en ağır bir biçimde etkilemesi kaçınılmaz görünmektedir. Ayrıca Demokrat çoğunluğa sahip Kongre’nin sözü edilen ek harcamalara yeşil ışık yakması da kolay olmayacaktır. İlginç olan bir başka gelişme de, Irak başarısızlığının bedelini istifa ettirilerek ödeyen Savunma bakanı Donald Rumsfeld’in yerine atanan ve Baker raporu doğrultusunda hareket edeceği izlenimi veren yeni Savunma bakanı Robert Gates’in de Başkan’ın ardından ‘savaş’ seçeneğinin sürdürülmesine katılmasıdır. Ama daha çarpıcı oIan, Dışişleri Bakanı Bayan Rice’ın söyledikleridir. Bunu Sayın Bakan’ın ‘baklayı ağzından çıkarması’ olarak görmek de mümkündür. Sayın Dışişleri Bakanı, ‘Irak savaşının yatırıma değer’ olduğunu ileri sürmüştür.Yani savaş için harcanan onca dolar, boşa gitmemiştir. Üç yılda çoğu sivil yüz binlerce Iraklı’nın yaşamına, ülkenin yakılıp yıkılmasına, Amerikan ölülerinin 2955’ e ulaştığı bu korkunç katliam, sonuçta, kuşkusuz dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine el konulması düşünüldüğünde rantabl olan değerli bir yatırımdır! Irak savaşının nedenini, savaşın tüm bölgeye barış getirecek istikrarlı bir Irak yaratacağı masalı bir yana bırakılırsa, şimdiye değin hiç kimse W. Bush Amerikası’nın gerçek niyetini böylesine açık bir biçimde ortaya koymamıştır. ??? Savaşa dönüş, kuşkusuz, en çok Ehud Olmert’in İsrail’inin işine gelmektedir. Savaş ortamında, Filistin topraklarının ebediyen ilhakının gerçekleşmesi planları daha rahat uygulanmaktadır. Tanrı’nın her günü sivil halkın bombalanması, Filistin topraklarında yeni yerleşim birimleri kurulması, Filistin halkını birbirinden ayıran ‘Utanmasız Duvarın’ yapımına devam edilmesi, yoksul halkın yasal paralarına el konulması dünyanın gözü önünde kırk yıldan bu yana olduğu gibi tüm hızıyla devam etmektedir. Seçimlerden sonra işbaşına gelen Hamas’ın, ‘durumu’ düzelttiği de söylenemez. Tam tersine bu örgütün uzlaşmaz tutumu işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirmiş görünmektedir. Biraz da bu yüzden Filistin otoritesinin çıkmazdan kurtulmayı amaçlayan uzlaşma ve birliktelik çabaları ne yazık ki sonuç vermemiş ve zaman zaman kanlı çatışmalara dönüşen karşıtlıklar giderilememiştır. Filistin otoritesinin, sonunda sorunun bir erken seçimle çözümü önerisi de Hamas tarafından reddedilmiştir. Sadece İsrailli şahinlerin ekmeğine yağ süren bu çekişmenin Filistin’in elini kolunu bağladığından kuşku yok. Ama kardeş kavgasında salt ideolojik nedenlerle taraflardan biri yönünde ağırlık koymak, yangına körükle gitmekle eşanlamlıdır. Ayrıca böylesi bir tutum,Türkiye’nin kırk yıldan bu yana Filistin halkının davası yanında yer alan politikasıyla da taban tabana zıttır. Bu konuda salim yol, nihai hedefinin ‘tüm İslam âleminin şeriat birliği’ olduğunu açıklayan islamcı örgüte bir türlü zaptedemediği yakınlığını her fırsatta dışa vurarak Hamas’ın tarafını tutan AKP liderinin üstelik bunu Türkiye’nin resmi görüşü olduğunu göstermeye kalkışması son derece yanlıştır. Son gelen haberler, Olmert’le Filistin otoritesi arasında beklenen görüşmenin gerçekleştiği ve barış yönünde bazı kararların alındığı yönündedir. Uzun bir süredir askıya alınan barışın yol haritası yeniden devreye girecek görünmektedir. Ama kırk yıldır iyi başlayıp kısa sürede çıkmaza giren, dahası yeniden çatışmalarla sonuçlanan onlarca girişimin yarattığı düş kırıklıklarını anımsayanların bu konuda, yine de yoğurdu üfleyerek yemelerinde yarar var. S uriye Devlet Başkanı Beşar Esad, İsrail’e sürekli barış görüşmelerine başlama çağrısı yapıyor. Esad geçenlerde, barış görüşmelerine başlamak için herhangi bir önkoşulu bulunmadığını da açıkladı, yani Golan Tepeleri’nin geri verilmesini bile şart koşmadı. Başbakan Ehud Olmert, Esad’ın görüşme önerisine tuhaf bir karşılık verdi: Bu dönemde Şam ile görüşmelere başlamak, İsrail’in en büyük dostu ABD Başkanı George Bush’un pozisyonuna uygun olmaz... Başkan Bush İsrail ile Suriye arasında bir barış anlaşması imzalanmasıyla ilgilenmiyor. İsrail bu yüzden Suriye’nin uzattığı eli reddetti. İsrail’in Amerikan himayesinde bir ülke değil de bağımsız bir devlet gibi davrandığı ve önkoşulsuz görüşmelerin Ortadoğu politikalarının özünü oluşturduğu dönemler olmuştur. David Ben Gurion, Moşe Şaret, Levi Eşkol, İzak Rabin ve Menahem Begin Arap ülkelerine önkoşulsuz görüşme çağrıları yapmıştır. İsrail’in yıllardır söylediği gibi, tarafların çeşitli talepleri görüşme sürecinde netleştirilebilir. Artık böyle bir şey yok. Şimdi İsrail Suriye’nin önerisine karşılık olarak bir dizi koşul srail Suriye’den her şeyi vermesini istiyor. Şam bütün bunları kabul ederse İsrail’in Suriye ile barış yapmasına gerek kalmayacak. Beşar Esad Ehud Olmert İ Ortadoğu konusundaki iç tartışmalarda güç durumda bırakmamalıyız”. İsrail ABD’nin şahinleriyle güvercinleri arasındaki meselelere neden karışıyor ki? İsrail komşularıyla barış yapmak gibi çok önemli bir ulusal çıkarı neden yabancı bir hükümetle ilişkilerini bozmamak adına erteliyor ki? Olmert’in itirafı Aslında ilk kez bir İsrail Başbakanı ülkesinin ulusal çıkarlarının yabancıların ellerinde olduğunu itiraf etmiş oluyor ve hatta bundan övünç duyuyor. Yom Kippur Savaşı’ndan önce, dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat, İsrail’e Sina’nın geri verilmesi karşılığında barış önermişti. Golda Meir’in sefil hükümeti, Olmert kabinesinin Suriye ile görüşmemek için kullandığı gerekçelerin aynısını öne sürerek Mısır’ın önerisini reddetmişti. Yom Kippur Savaşı’nda 2 bin 700 İsrail askeri öldü, binlercesi yaralandı. Savaşın ardından İsrail, Sedat’ın savaş öncesi yaptığı öneriyi kabul etti: Toprak karşılığı barış. Gerçekten de hiçbir şey öğrenmedik mi? (Yediot Ahronot, İsrail, 20 Aralık) İngilizceden çeviren: İrem Sağlamer öne sürüyor: Şam Hamas liderlerini topraklarından atmalı, Hizbullah’la bağını koparmalı, İran ile ilişkilerini kesmeli ve Golan Tepeleri’nin karşısına askeri yığınak yapmaktan vazgeçmeli. Temelsiz istek İsrail görüşmelere başlamak için Suriye’nin bunları yapmasını istiyor. Ve, Suriye gerçekten de bütün bunları yaparsa, İsrail’in Golan Tepeleri’nin geleceğini belirlemek üzere Şam ile görüşme masasına oturması için bir neden kalmayacak. İşin aslı, Suriye’nin İsrail’in bütün önkoşullarını kabul etmesi Suriye ile barışı gereksiz hale getirecek. İsrail 1967’de Suriye’nin saldırısının ardından Golan Tepeleri’ni ele geçirdi. O zamandan beri Suriye İsrail’in Golan Tepeleri’ni geri vermesi talebinden vazgeçmezken İsrail de barış, tanınma ve düşmanlıkların sona ermesini istiyor. Şimdi İsrail Suriye’nin daha görüşme masasına bile oturmadan elindeki her şeyi vermesini talep ediyor. Bu temelsiz bir istek. Daha da yersiz olan şey, İsrail’in Suriye’nin önerisini reddetme nedeni, yani, “Suriye ile görüşmelere başlayarak Bush’u L İTVİNENKO’NUN ZEHİRLENMESİ Polonyumun mavi ışıkları JÜRGEN ELSASSER 1 Kasım akşamı, eski Rus ajan Litvinenko kendisini kötü hissetti ve Londra’daki bir hastaneye kaldırıldı. Medya genelde, buradan Litvinenko’nun aynı gün zehirlendiği sonucunu çıkardı. Kuşkular karanlık tiplerle yapılan iki görüşme üzerinde yoğunlaşıyordu. Bu görüşmelerden biri Millenium Hotel’in barında gerçekleşti, diğeri de suşi restoranı Itsu’da. Her iki mekânda da ajanı 3 hafta süren bir ölüm kalım ört bulgu mücadelesinin sonunda öldüren polonyum Bu tezi destekleyen zehirinden izler bulundu. 4 bulgu var. Birincisi, Ama en azından bu 1 Litvinenko sürekli para Kasım tarihine karşı somut sıkıntısı çekiyordu ve bir nokta var: vücudunda taşıdığı Litvinenko’nun görüştüğü polonyumdan yaklaşık karanlık tiplerden biri olan 20 milyon Avro kazanması Dimitri Kovtun, mümkündü. İkincisi, polonyum izlerini eski eşi Litvinenko daha önce de ve annesinin radyoaktif yaşadığı madde Hamburg’la kaçakçılığı Schleswigcotland yapmıştı, Holstein hem de tuhaf iş Yard, ölen eyaletindeki bir arkadaşı Mario köye kadar Rus ajanın Scaramella’nın taşıdı. Ancak polonyum ifadesine göre, bütün bunlar kaçakçılığı 2000 yılında ekim sonunda Rusya’dan yaptığı oldu. Kovtun’un Zürih’e mal bıraktığı izler, sonucuna götürmüştü. radyoaktif vardı. Üçüncüsü, maddeyi teröristlerle vücudunda dostluk ilişkileri zaten taşıdığına içindeydi. Nitekim sözde ve bulaştırdığına işaret Çeçenistan Dışişleri ediyor: O nedenle onu Bakanı, İngiliz havaalanından alan hükümetinin koruması otomobildeki koltukta, altında Londra’da yaşıyor uyuduğu kanepede ve Litvinenko’nun da radyoaktif madde izleri komşusu. Hatta bu, saptandı. Ama Londra’ya Litvinenko’nun ölüm gittiği uçakta bir şey döşeğinde İslam dinine çıkmadı. Anlaşılan Kovtun geçtiğini söyleyen adamdır. sabah duş yapmıştı ve Dördüncüsü ve internet giydiği temiz sitesi russland.ru’da yer çamaşırlarıyla elbiselerini alan nokta da şu: kirletecek kadar da Litvinenko’nun kalın terlememişti. bağırsağında üç katı yabancı madde saptandı. addeyi yuttu’ Bunlar mavi ışık Eğer Kovtun veya bir başka veriyordu, tıpkı parçalanma sürecindeki polonyum kuşkulu şahıs, Litvinenko’yu zehirlediyse, gibi. Klinik Başkanı Geoff Bellingan olası bunun 1 Kasım’dan önce spekülasyonlara olması gerekiyor. Ancak karşı çıktı: Bu renk, hasta tam tersi de mümkün: Litvinenko’ya tedavisi Yani Litvinenko da zehiri için verilen ilaçlardan Kovtun’a bulaştırmış kaynaklanıyordu. olabilir. Elbette bilerek değil. Muhtemelen o (Junge Welt, Almanya), 21 kadar polonyum yüklüydü Aralık 2006) Almancadan ki her deri temasında çeviren: Osman Çutsay bunu karşısındakine taşımış oluyordu. Litvinenko’nun cesedinde saptanan polonyum, ölümcül dozdan 100 kat daha fazlaydı. Scotland Yard, buradan bir süre için (Sunday Express, 4 Aralık), bu Rus’un polonyum kaçakçılığı yaptığı ve bu işi, tıpkı uyuşturucu tacirleri gibi, yutarak gerçekleştirdiği sonucunu çıkardı. Ancak bu maddenin tekrar dışarı atılmasını sağlayan kapsüllerden biri gövdede patladı ve zehirlenmeye yol açtı. D Berlin’in dönem başkanlığıyla anayasa yeniden gündeme gelecek S Merkel ve AB tedirginleri THOMAS FERENCZİ Anayasası tartışmaları, Almanya’nın 2007 yılının Ocak ayında başlayacak dönem başkanlığı sırasında 18 ay aradan sonra nihayet yeniden gündeme gelecek. Herkes Başbakan Angela Merkel’den, Fransız ve Hollandalıların 2005 ilkbaharında verdikleri çifte “hayır” ile yaşanan tıkanmayı aşacak yollar bulmasını bekliyor. Merkel ise bu konuda çok fazla ümit vermekten kaçınarak ihtiyatlı bir biçimde ilerliyor. Biliyor ki Almanya ve diğer 17 ülke gibi anayasayı onaylayanlar ve İngiltere ve diğer 6 ülke gibi erteleyen ve reddedenler arasında uzlaşı sağlamak kolay olmayacak. Ne var ki yeni bir hamle için iklim hiç de elverişli değil. Fransa’da Avrupa’nın, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin büyük temalarından biri haline gelme olasılığı yok gibi. Hiçbir aday topluluk siyasetini öncelikleri arasına almıyor. Bu çekince anlaşılabilir. AB ‘M Avrupa popüler değil Avrupa popüler bir görüş değil. Anayasanın gözden geçirilmesi seçim kampanyasına yönelik iyi bir unsur olarak görünmüyor. Herhangi yeni bir öneri “evetçilerle hayırcılar” arasındaki anlaşmazlığı uyandırabilir. Seçim takvimi de bir çözüm arayışını kolaylaştırmıyor. Anayasayı yeniden Sorulması gereken tek soru ise “Neden Avrupa?”... Bu iki uzman, Merkel’in bunu yanıtlamak isteyeceğinden kuşku duyuyorlar. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Merkel’in “gönüllülük ve erkel, pragmacılığına” güveniyor. anayasayı Berlin, Roma Antlaşması’nın onaylayanlarla martta kutlanacak 50. yılında reddedenleri birliğe “yeni bir dinamik” vermeyi hesaplıyor. Merkel, uzlaştırmanın Brüksel’e “bir yol haritasıyla” zor olduğunu yetinmeyeceği, bunun yanı sıra biliyor. anayasanın genel hatlarını çizen yeni bir proje sunacağını iletti. Almanya Başbakanı, alçakgönüllü görüntüsüne karşın ve entelektüel tartışmaların içini azminden bir şey yitirmiyor. boşalttığını” söylüyor. Guérot Eğer Avrupa 50 yıl önce Avrupa Avronun getirilmesinin ve Savunma Topluluğu’nda yaşadığı genişlemenin ardından “bu yeni başarısızlık sonrasında olduğu hassasiyetin” pek çok Almanı gibi bu asık suratlı havayı terk edip rahatsız ettiğinden söz ediyor. yeniden harekete geçerse, bunu Ve ekliyor: “Almanya’da hiçbir ağırlıklı olarak Merkel’in ölçülü parti Avrupa üzerine bir tartışmayı sertliğine borçlu olacak. başlatacak cesarete sahip değil.” Thomas More Enstitüsü’nün bir (Le Monde, Fransa, 22 Aralık) çalışmasında iki araştırmacı JeanFransızcadan çeviren: Thomas Lesueur ve Philippa von Elçin Poyrazlar Dörnsberg, “Almanya’nın kendini gündeme getirecek haziran ayındaki AB doruğu seçimlerin 2. turundan birkaç gün sonra yapılacak. Bu hazırlıklar için hayli kısa bir zaman. Alman tarafının ise pek de heyecanlı olduğu söylenemez. Uzmanlar toplulukta havanın eskisi gibi olmadığı konusunda hemfikir. Almanya’da uluslararası ilişkiler uzmanı Ulrike Guérot “Bizim Avrupamız” derneğinin yaptığı bir araştırmada “AB destekçiliğinin getirdiği çoşkunun Avrupa üzerindeki siyasi AB karşıtlığının egemen olduğu bir ruh haliyle biçimlendirdiğini” ileri sürüyor. Onlara göre Almanlar bugün “AB tedirginleri”. Anayasanın getirdiği çıkmaza yönelik olarak bu iki araştırmacı “büyük bir proje ve liderliğin eksik olduğu” görüşündeler. Yeni bir dinamik M CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle